Otomobil satışları yılın ilk 2 ayında yüzde 97,93 arttı

Otomobil satışları yılın ilk 2 ayında yüzde 97,93 arttı
TT

Otomobil satışları yılın ilk 2 ayında yüzde 97,93 arttı

Otomobil satışları yılın ilk 2 ayında yüzde 97,93 arttı

Otomobil satışları, 2020 yılı ilk 2 aylık dönemde geçen yıla göre yüzde 97,93 oranında artarak 59 bin 743 adet oldu. Geçen yıl aynı dönemde 30 bin 184 adet satış yaşanmıştı.
Otomotiv Distribütörleri Derneği (ODD), 2020 yılı Şubat ayı otomobil ve hafif ticari araç pazarı verilerini paylaştı. Buna göre, otomobil ve hafif ticari araç pazarı 2020 yılı ilk 2 ayında yüzde 90 arttı. Otomobil pazarı yüzde 98, hafif ticari araç pazarı yüzde 62 arttı. Türkiye otomobil ve hafif ticari araç toplam pazarı, 2020 yılı Şubat sonunda bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 89,55 artarak 74 bin 395 adet olarak gerçekleşti. 2019 yılı iki aylık dönemde 39 bin 248 adet toplam pazar gerçekleşmişti.
Otomobil satışları, 2020 yılı ilk 2 aylık dönemde geçen yıla göre yüzde 97,93 oranında artarak 59 bin 743 adet oldu. Geçen yıl aynı dönemde 30 bin 184 adet satış yaşanmıştı.
Hafif ticari araç pazarı, 2020 yılı ilk iki aylık dönemde geçen yıla göre yüzde 61,65 artarak 14 bin 652 adet oldu. 2019 yılı aynı dönemde 9 bin 64 adet satış gerçekleşmişti.
Otomobil ve hafif ticari araç pazarı 2020 Şubat ayında yüzde 89 arttı. Otomobil pazarı yüzde 96, hafif ticari araç pazarı yüzde 66 arttı. 2020 yılı Şubat ayı otomobil ve hafif ticari araç pazarı 47 bin 122 adet oldu. 24 bin 875 adet olan 2019 yılı Şubat ayı otomobil ve hafif ticari araç pazar toplamına göre satışlar yüzde 89,44 oranında arttı.
Şubat ayında otomobil satışları bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 96,44 artarak 37 bin 727 adet oldu. Geçen sene 19 bin 205 adet satış gerçekleşmişti. Bu dönemde hafif ticari araç pazarı 2019 yılının Şubat ayına göre yüzde 65,7 arttı ve 9 bin 395 adet olarak gerçekleşti.

Geçen sene 5 bin 670 adet satış yaşanmıştı.
2020 yılı Şubat ayı sonunda 1600cc altındaki otomobil satışlarında yüzde 98,9 artış, 1600-2000cc aralığında motor hacmine sahip otomobil satışlarında yüzde 13,9 ve 2000cc üstü otomobillerde yüzde 29,4 azalış izlendi. Şubat sonunda 80 adet elektrikli ve 2 bin 128 adet hibrit otomobil satışı gerçekleşti.
Şubat ayı sonunda otomobil pazarında ortalama emisyon değerlerine göre en yüksek paya yüzde 39,01 oranıyla 100-120 gr/km arasındaki otomobiller 23 bin 308 adet ile sahip oldu. Aynı dönemde dizel otomobil satışlarının payı yüzde 43,45'e gerilerken, otomatik şanzımanlı otomobillerin payı yüzde 71,21'e yükseldi. 2020 yılı Şubat sonunda otomobil pazarı segmentinin yüzde 85,1'ini vergi oranları düşük olan A, B ve C segmentlerinde yer alan araçlar oluşturdu.
Segmentlere göre değerlendirildiğinde, en yüksek satış adetine yüzde 63,8 pay alan C (38 bin 128 adet) segmenti ulaştı. Kasa tiplerine göre değerlendirildiğinde ise en çok tercih edilen gövde tipi yine Sedan otomobiller (yüzde 47,4 pay, 28 bin 300 adet) oldu.
Şubat sonunda hafif ticari araç pazarı gövde tipine göre değerlendirildiğinde, en yüksek satış adetine yüzde 74,45 pay ile Van (10 bin 909 adet), ardından yüzde 11,47 pay ile Kamyonet (bin 680 adet), yüzde 7,56 pay ile Minibüs (bin 107 adet) ve yüzde 6,52 pay ile Pick-up (956 adet) yer aldı.
2020 yılı otomotiv sektörü toplam pazarının ise 575-625 bin adet aralığında olacağı tahmin ediliyor.

 


İsrail-İran çatışması küresel ekonomiyi nasıl tehdit ediyor?

Tokyo Menkul Kıymetler Borsası'nda Nikkei 225 endeksini gösteren elektronik panonun önünden geçen bir kadın (AFP)
Tokyo Menkul Kıymetler Borsası'nda Nikkei 225 endeksini gösteren elektronik panonun önünden geçen bir kadın (AFP)
TT

İsrail-İran çatışması küresel ekonomiyi nasıl tehdit ediyor?

Tokyo Menkul Kıymetler Borsası'nda Nikkei 225 endeksini gösteren elektronik panonun önünden geçen bir kadın (AFP)
Tokyo Menkul Kıymetler Borsası'nda Nikkei 225 endeksini gösteren elektronik panonun önünden geçen bir kadın (AFP)

Ortadoğu'da İsrail ile İran arasındaki çatışma şiddetlenirken, dünya bu gerilimin olası ekonomik yansımaları konusunda endişe duyuyor. Bu hayati bölgede yaşananlar sadece çatışan ülkeleri değil, aynı zamanda birkaç kilit kanal aracılığıyla tüm küresel ekonomiyi etkiliyor; finansal ve ticari istikrarı tehdit ediyor.

cshy
Tahran'da İsrail hava saldırılarının hedef aldığı bir binanın enkazında çalışan arama-kurtarma ekipleri (AFP)

İsrail-İran çatışmasının küresel ekonomi üzerindeki temel etkileri neler?

* Enerji fiyatları... Enflasyonu ateşleyecek bir kıvılcım

Ortadoğu küresel enerjinin can damarıdır ve petrol ve gaz tedarikinin büyük bir kısmı Hürmüz Boğazı gibi hayati önem taşıyan su yollarından geçmektedir. İster petrol tesislerine doğrudan saldırılar isterse seyrüsefere yönelik tehditler yoluyla olsun, bu kaynakların kesintiye uğraması kaçınılmaz olarak petrol ve gaz fiyatlarında bir artışa yol açacaktır. İran, dünya petrolünün yaklaşık yüzde 3'ünü ve gazının yüzde 7'sini üreterek küresel enerji piyasasında önemli bir oyuncu konumunda.

tyu7
Tacoma'daki American Oil and Refining Company (EPA)

Enerji fiyatlarındaki bu artış bölgeyle sınırlı kalmayacak, doğrudan küresel enflasyona dönüşerek tüm mal ve hizmetleri etkileyecek. Küresel olarak artan üretim ve nakliye maliyetleri, merkez bankalarının enflasyonu kontrol altına almak için daha uzun süre yüksek faiz oranlarını sürdürmesini zorlaştıracak ve bu küresel ekonomik büyümenin yavaşlamasına yol açacak.

* Tedarik zinciri kesintisi: Ticaret darboğazı

Küresel tedarik zincirleri büyük ölçüde Ortadoğu'daki hayati deniz yollarına dayanır ve herhangi bir aksama dalga etkisi yaratır:

Hürmüz Boğazı ve Kızıldeniz'e yönelik tehdit: Hürmüz Boğazı, dünya ham petrolünün yaklaşık yüzde 20'sinin geçtiği hayati bir tıkanma noktasıdır. Bu boğazı kapatmaya yönelik herhangi bir tehdit, hatta boğazdaki gemilere yönelik tehditler, nakliye şirketlerini gemilerini Afrika'daki Ümit Burnu çevresine yönlendirmeye zorlayacaktır. Bu yönlendirme basit bir değişiklik olmayıp, nakliye sürelerinde ve maliyetlerinde büyük bir artış anlamına gelmekte, malların varışını geciktirmekte ve son tüketiciye ulaşma fiyatlarını yükseltmektedir. Daha yüksek navlun sigortası primleri şirketler üzerindeki mali yükü artırmakta ve bu da genel maliyetlere yansımaktadır.

Bu transferler limanlar ve küresel dağıtım ağları üzerinde büyük lojistik zorluklar yaratır. Bu da belirli malların kıtlığına ve temel bileşenlerin endüstrilere tesliminde gecikmelere yol açarak küresel üretim zincirlerini sekteye uğratabilir.

u7ı8
Hürmüz Boğazı'ndan geçen bir petrol tankeri (Reuters)

Analiz firması Kpler tarafından yayınlanan verilere göre, geçen hafta İsrail'in İran'a yönelik saldırılarının ardından navlun oranları yükseldi. Arap Körfezi'nden Çin'e giden tanker navlunlarının cuma günü yüzde 24 artarak varil başına 1,67 dolara yükseldiği belirtildi. VLCC (Çok Büyük Ham Petrol Taşıyıcısı) navlunlarındaki artış yıl başından bu yana görülen en büyük günlük hareketi yansıtıyor ve bölgede algılanan risk düzeyini vurguluyor.

Kpler'deki analistler, deniz savaşı risk primi şu ana kadar değişmemiş olsa da, aşırı istikrarsızlık devam ettikçe navlun oranlarının daha da yükselmesini bekliyor.

* Çalkantılı gökyüzü

Mevcut çatışma ortamı, hava sahasının kapanmasının ardından yolcularını ve mürettebatını korumak için acil önlemler almak zorunda kalan küresel havayolu şirketlerini uçuşlarını yeniden yönlendirmeye ya da iptal etmeye zorladı. Bu da yolcular için büyük aksaklıklara ve zorlukla toparlanan seyahat ve turizm sektörü üzerinde doğrudan bir etkiye neden oldu. Bu durum, daha fazla yakıt tüketimi gerektiren daha uzun rotalar nedeniyle operasyonel maliyetlerde artışa yol açarak bilet fiyatlarına yansıyabilir ve özellikle ekonomik zorluklarla mücadele eden şirketler üzerinde ek mali baskı yaratabilir.

tyu7
Tel Aviv yakınlarındaki Ben Gurion Havalimanı'nda boş bir giden yolcu salonu (EPA)

* Finansal piyasalar ve yatırımcı güveni: Volatilitenin dehşeti

Jeopolitik gerilimler finans piyasaları için bir kâbustur. Çatışmalar arttıkça yatırımcılar altın ve ABD doları gibi güvenli varlıklara yönelir, bu da borsalarda ve para birimlerinde keskin dalgalanmalara neden olur. ‘Güvenli limana sığınma’ aynı zamanda bölgeden sermaye kaçışına yol açarak bölgesel sermaye piyasalarını zayıflatabilir ve doğrudan yabancı yatırımları azaltabilir. Ülkelerin kredi itibarları da kötüleşerek borçlanma maliyetlerini artırabilir ve bütçelerine yük getirebilir.

* Yavaşlayan ekonomik büyüme: Resesyon hayaleti

Yüksek enflasyon, yüksek navlun maliyetleri ve düşük yatırımcı güveninin bir araya gelmesi, küresel ekonomik büyümede yavaşlama için bir reçetedir. Çatışmanın uzun sürmesi ve yayılması, özellikle de tedarik zincirlerinin tamamen kesintiye uğraması ve enerji fiyatlarının görülmemiş seviyelere ulaşması halinde, dünyayı bir durgunluğa, hatta bir depresyona itebilir. Bölgesel istikrara ve yakıt fiyatlarına büyük ölçüde bağlı olan turizm ve havacılık gibi sektörler bu durumdan ilk etkilenenler arasında yer alacaktır.

frgty
Almanya'nın DAX endeksi Frankfurt Borsası'nda düştü. (Reuters)

* Güvenlik harcamaları: Bütçeler üzerinde bir yük

Riskler arttıkça, bölgedeki ve dünyadaki hükümetler kendilerini savunma ve güvenlik harcamalarını arttırmak zorunda bulabilirler. Kaynakların üretken yatırımlardan güvenlik harcamalarına kayması, hükümet bütçeleri üzerinde ek bir baskı oluşturarak temel hizmetleri ve kalkınma planlarını etkileyebilir.

* Merkez bankaları altınla korunuyor

Jeopolitik gerilimler ve belirsizlik, dünyanın dört bir yanındaki merkez bankalarını, kriz zamanlarında rezervlerin değerini koruyan güvenli bir liman olarak altın rezervlerini önemli ölçüde artırmaya itiyor. Bu eğilim son üç yılda önemli ölçüde arttı ve Dünya Altın Konseyi önümüzdeki beş yıl içinde daha fazla merkez bankasının altın varlıklarını dolar aleyhine arttırmasını bekliyor.

Sonuç olarak, İsrail-İran anlaşmazlığı küresel ekonomik istikrar için ciddi bir tehdit oluşturmaktadır. Bu sadece bölgesel bir anlaşmazlık değil, küresel ekonominin gölüne atılabilecek ve iç içe dalgalara neden olabilecek bir taştır. Bakalım uluslararası toplum bu gerilimi kontrol altına alabilecek ve dünyayı bunun yıkıcı ekonomik sonuçlarından koruyabilecek mi?