Afganistan: Eş başkanlık dönemi başladı, ABD çekilmeye başladı

Eşref Gani, dün Kabil’deki atama töreni sırasında yaşanan saldırının ardından gömleğini göstererek kurşun geçirmez yelek giymediğini vurguluyor (AFP)
Eşref Gani, dün Kabil’deki atama töreni sırasında yaşanan saldırının ardından gömleğini göstererek kurşun geçirmez yelek giymediğini vurguluyor (AFP)
TT

Afganistan: Eş başkanlık dönemi başladı, ABD çekilmeye başladı

Eşref Gani, dün Kabil’deki atama töreni sırasında yaşanan saldırının ardından gömleğini göstererek kurşun geçirmez yelek giymediğini vurguluyor (AFP)
Eşref Gani, dün Kabil’deki atama töreni sırasında yaşanan saldırının ardından gömleğini göstererek kurşun geçirmez yelek giymediğini vurguluyor (AFP)

Eşref Gani ve rakibi Abdullah Abdullah, aynı saatlerde farklı yerlerde eş başkan olarak yaptıkları yemin törenleri sırasında en az iki patlamanın yaşanması, Afganistan’daki siyasi krizi derinleştirdi.
Başkan Donald Trump yönetiminin Taliban hareketi ile geçtiğimiz ay yaptığı anlaşma uyarınca, ABD kuvvetlerinin ülkeden çekilmeye başlamasına yönelik ABD kaynakları tarafından dün yapılan açıklamayla, Cumhurbaşkanı Eşref Gani ve eski Yürütme Kurulu Başkanı Abdullah Abdullah arasındaki güç mücadelesinin aynı zaman denk gelmesi, Afganistan’ın kırılgan demokrasisi hakkındaki endişeleri artırdı.
"Afganistan'a Barışı Getirme Anlaşması" adı verilen anlaşmaya 29 Şubat'ta Amerikan yönetimi adına ABD’nin Afganistan Özel Temsilcisi Zalmay Halilzad, Taliban adına ise Siyasi Ofis Başkanı Molla Abdulgani Berader imza atmıştı.
Afganistan Cumhurbaşkanlığı seçimleri ise Eylül 2019’da yapıldı. Ancak, seçim sonuçlarına şaibe karıştığı iddiasıyla sonuçların ilan edilmesinin tekrar tekrar ertelenmesinden dolayı geçen aya kadar Gani’nin ikinci dönemi kazandığı ilan edilmemişti.
İktidar için gerekli olan yüzde 50 barajının yaklaşık 12 bin oy gibi küçük bir farkla üzerine çıkan Gani’nin zaferi ilan edildi.
Abdullah’ın kanadı, toplam oyların yüzde 15’inin geçerliliğinden şüphelenerek paralel bir hükümet kurma sözünü verdi.
Abdullah’ın ekibi, Gani’yi şaibeli oyları sayma sürecini hızlandırmak için Seçim Komisyonu’na baskı yapmakla suçluyor.
Geleneksel Afgan kıyafeti giyen ve beyaz sarık takan Gani, dün ABD Elçisi Zalmay Halilzad’ın yanı sıra önde gelen siyasi figürler, diplomatlar ve üst düzey yabancı yetkililerle birlikte taraftarlarının arasında yemin etmek için başkanlık sarayına geldi. Bundan birkaç dakika önce Abdullah, başkanlık sarayının başka bir bölümünde resmi kıyafetiyle Afganistan’ın “bağımsızlığını, ulusal egemenliğini ve toprak bütünlüğünü koruyacağı” yeminini ederek kendisini eş başkan ilan etti.
Yüzlerce kişi Gani’nin yemin törenine katıldığı sırada iki patlama meydan geldi ve insanların kaçmalarına sebep oldu. Fakat Gani, alarm sesleri arasında yerlerini terk etmeyerek kalabalığa hitaben, “Kurşun geçirmez yelek giymem, ben sadece gömleğimi giyerim” diyerek saldırıya meydan okudu. Yoğun alkışlar arasında kalabalığa hitap ederken, törene katılanlar patlama sebebiyle önce kaçtı sonra Gani’nin yerini terk etmeyeceğini söylemesiyle yerlerine geri döndü. Saldırıyı DEAŞ üstlendi. Militanların Telegram uygulaması üzerindeki hesapları üzerinden örgüt adına yaptığı açıklamada, “(Gani’nin) Kabil’deki başkanlık karargahı yakınındaki törenini 10 roketle hedef aldılar” ifadeleri yer aldı.
Gani ve Abdullah arasındaki anlaşmazlık, Afgan hükümeti ile Taliban hareketi arasında doğrudan görüşmelere başlanmasının yanı sıra, ABD askerinin önümüzdeki on dört ay içinde tam olarak geri çekilmesi çağrısında bulunan Taliban hareketiyle pazarlık yaptığı bir döneme denk geliyor. Afgan hükümetinin şimdi bu görüşmelere hazırlanması gerekiyor. Ancak Kabil’deki siyasi çatışma, bugün (Salı) görüşmelere başlayacak tarafların ortaya koyduğu planları tehdit ediyor. Gani hükümeti ile ABD’li müzakere ekibi arasında, binlerce Taliban mahkûmun serbest bırakılması ihtimali konusunda giderek artan anlaşmazlık, tüm süreci tehdit ediyor. Gani ve rakibi Abdullah arasındaki anlaşmazlık birçok Afgan’ı ülkenin geleceği konusunda endişelendiriyor.
22 yaşında olan Ahmed Cavid, “Bir ülkede iki başkan olmaz” diyerek, her iki lidere, “Kişisel çıkarları bir kenara bırakarak iktidar için mücadele etmek yerine sadece ülkenin menfaati için çalışma” çağrısında bulundu. Şarku'l Avsat'ın aktardığına göre Cavid, Fransız Haber Ajansı’na (AFP) yaptığı açıklamada, “Yemin töreni yapmak yerine, bir çözüm yolu bulmak için birbirleriyle konuşmaları gerekiyordu” ifadelerini kullandı.
Afgan seçmenler, ne Abdullah ne Gani, ne de seçim sürecine ilgi gösterdi. Halkın çoğunluğu geçen yıl adayların pek çok siyasi fikir veya proje sunmadığı son derece cansız geçen seçimlerde oy kullanmayı görmezden geldi. Cavid gibi üniversite mezunu gençlerin iş bulmakta büyük zorluklarla karşılaştığı Afganistan’da yüksek işsizlik oranı devam ederken, Taliban ile ABD arasındaki anlaşmadan önce yapılan ve bir hafta süren ateşkesten önce, geçici ateşkesler haricinde şiddet devam etti. Geçtiğimiz Cuma günü, Kabil’de düzenlenen bir miting sırasında DEAŞ militanları tarafından gerçekleştirilen ve Taliban'ın da kınadığı son haftaların en kanlı saldırısında 32 kişinin öldü, onlarca kişi yaralandı.
Seçim sürecini “sahte ve dışarıdan yönetilen bir kampanya” olarak görem Taliban, Afgan güvenlik güçlerine ve sivillere yönelik saldırılarını yoğunlaştırdı. Taliban’ın sözcüsü Zebîhullah Mücahid, başkanların düzenledikleri yemin törenlerini, “Köleler için hiçbir şey kendi çıkarlarından daha önemli değildir” açıklamasıyla eleştirdi.
Her iki tören de sıkı güvenlik önlemlerinin gölgesinde icra edildi. Gani ve rakibinin yemin etmesinden saatler önce Kabil’de sokaklar kapatıldı ve kontrol noktaları kuruldu. Uzmanlar, Washington ile Taliban arasında anlaşmaya varılan Doha müzakerelerinin rafa kaldırılmasından sonra, hâlihazırdaki iç çatışmanın baskı altında olan hükümeti etkileyeceğini ileri sürüyor.
Söz konusu anlaşma, Taliban’ın çeşitli güvenlik yükümlülüklerini yerine getirmesi karşılığında 14 ay içinde yabancı güçlerin Afganistan’dan çekilmesini öngörüyor ve Kabil ile görüşmeyi taahhüt ediyordu.
Siyaset analisti Ata Nuri, “çekişmelerin, yaklaşmakta olan Afgan iç müzakerelerinde hükümetin konumunu ciddi şekilde etkileyeceğini” belirtti ve “Şayet taraflar müzakere masasında kazanmayı istiyorlarsa, ‘ilerleme kaydetmenin tek yolu’ ittifak kurmaktır” ifadelerini kullandı.



Güney Asya'da kırılgan barış

Fotoğraf: Reuters
Fotoğraf: Reuters
TT

Güney Asya'da kırılgan barış

Fotoğraf: Reuters
Fotoğraf: Reuters

Kaswar Klasra

Hindistan ve Pakistan arasında, Hindistan yönetimindeki Keşmir'de gerçekleşen yeni bir terör saldırısıyla tetiklenen son şiddet patlaması, dünyanın dikkatini Güney Asya'daki gergin cephe hatlarına yeniden odakladı. ABD öncülüğündeki uluslararası arabuluculuk çabaları, iki nükleer silahlı komşuyu savaşın eşiğinden geri çekmeyi başarmış olsa da, bu ihtiyatlı sakinlik kalıcı bir barış olarak kabul edilemez.

İki ülke arasındaki anlaşmazlığın merkezinde yer alan Keşmir anlaşmazlığına bir çözüm bulunmaması nedeniyle, bölge 1 milyardan fazla insanın hayatını tehdit eden bir gerilimi tırmandırma döngüsünün esiri olmaya devam ediyor.

Bu hadise, on yıldan kısa bir sürede yaşanan üçüncü büyük tırmandırma sayılıyor ve her dalga bir öncekinden daha tehlikeli. Hindistan'ın Pakistan topraklarında faaliyet gösteren militanları sorumlu tuttuğu Pahalgam'daki saldırı, her iki taraftaki askeri tesisleri hedef alan bir dizi füze ve insansız hava aracı saldırısını tetikledi. Gerginliğin tırmanma hızı ve yoğunluğu, durumun kırılganlığını ve yarımadanın büyük bir felakete kaymaya hazır olduğunu teyit ederek, tehlike seviyesini yükseltti. Önceki örneklerde olduğu gibi, ABD, krizi kontrol altına almak için arabuluculu olarak müdahalede bulundu. Kendisine duyurulmayan Çin ve Körfez çabaları da destek verdi.

Bu model tanıdık hale geldi; Keşmir'de bir terör olayı gerçekleşiyor, onu Hindistan’ın yanıtı,  ardından Pakistan'ın askeri yanıtı takip ediyor.

Şarku’l Avsat’ın Al Majalla’dan aktardığı analize göre Son şiddet dalgasını diğerlerinden ayıran husus yalnızca yoğunluğu değil, aynı zamanda kullanılan savaş araçlarının gelişmişliğiydi. Her iki taraf da geleneksel askeri güç kullanımının yanı sıra siber operasyonlara ve insansız hava araçlarına başvurdu. Bu çatışma, yapay zekanın, otonom insansız hava araçlarının ve siber savaşın savaş alanını yeniden şekillendirmeye başladığı Güney Asya'nın askeri tarihinde yeni bir bölümü işaret ediyor. Bununla birlikte, siyasi söylem durgun kaldı ve önemli bir dönüşüme sahne olmadı.

 Hindistan, çok daha büyük olan ekonomisi ve Batı'ya giderek daha yakın hale gelmesi sebebiyle stratejik bir ivmeye sahip olduğunu hissedebilir, fakat devam eden istikrarsızlık büyük hedeflerini tehdit ediyor. Tedarik zincirlerini Hindistan'a taşımayı düşünen küresel şirketler, çalkantılı bir bölgesel tablo karşısında tereddüt ediyor. Kalkınma veya kuzeydeki Çin tehdidi ile yüzleşmede kullanılabilecek kaynaklar kronik sınır krizi tarafından tüketiliyor. Dahası, Keşmir'de devam eden huzursuzluk, yerel halkı devletten daha da uzaklaştırıyor ve Yeni Delhi'nin son vermeye çalıştığı ayaklanmayı körüklüyor.

Pakistan’a gelince, yüksek gerilimin maliyeti onun için daha ağır. Uluslararası kredilere bağımlı ve yakın zamanda terörizm finansmanı artırılmış izleme listesinden çıkarılan kırılgan ekonomisi, her tırmandırmada ağır kayıplar yaşıyor.

Pakistan'ın Pahalgam saldırısıyla ilgili ortak soruşturma teklifi -Hindistan'ın bu tür girişimleri tekrar tekrar reddetmesine rağmen- ciddiye alınmayı hak ediyor. Bu tür konularda şeffaflık ve iş birliği, karşılıklı şüphe döngüsünü kırmaya yardımcı olabilir. Hindistan gerçekten sadece geçici bir ateşkes değil, uzun vadeli bir barışı hedefliyorsa, yanlış değerlendirme riskini azaltacak mekanizmalar kurmak için İslamabad ile ciddi bir diyaloğa girmelidir.

Sadece krizleri yönetmek yerine, iki ülke çatışmanın kökenlerini ele alma gibi daha zor bir göreve girişmelidir. Nükleer silaha sahip iki komşu arasındaki son gerginlik, Keşmir sorununun acilen ele alınması gereken bir nükleer patlama noktası olduğunu teyit etti. Bu kriz Hindistan ve Pakistan'daki 1 milyardan fazla insanın hayatını tehdit ediyor.

Uluslararası aktörler, özellikle de Amerika Birleşik Devletleri, Avrupa Birliği ve Körfez ülkeleri, doğrudan askeri iletişim kanalları da dahil olmak üzere etkili bir kriz yönetim mekanizmasının kurulması için bu anı değerlendirmelidir

Pakistan, Keşmir sorununun çözümünün ancak diyalog yoluyla mümkün olduğunu kabul ederken, Hindistan askeri baskının siyasi bir çözüme alternatif olmadığını kabul etmelidir. Keşmir'de adil ve kalıcı bir çözüm sadece bölgeyi istikrara kavuşturmakla kalmayacak, aynı zamanda onlarca yıldır arzu edilen ekonomik ve ticari iş birliğinin ve ilişkilerin normalleşmesinin önünü açacaktır.

Dış baskıyla durdurulan son turun sonucu, sahadaki gerçekleri değiştirmedi. Her iki tarafın askeri kuvvetleri halen yüksek alarm durumunda ve resmi bir barış anlaşması imzalanmadı. Ancak, her iki başkent de kısa vadeli taktik hesapların ötesine geçmeye karar verirse, bu tırmandırma bir dönüm noktası olabilir.

Uluslararası aktörler, özellikle de Amerika Birleşik Devletleri, Avrupa Birliği ve Körfez ülkeleri, doğrudan askeri iletişim kanalları, bağımsız soruşturma organları ve şeffaflığa yönelik karşılıklı taahhütler de dahil olmak üzere etkili bir kriz yönetim mekanizmasının kurulması için baskı yapmak üzere bu anı değerlendirmelidir. Aynı şekilde Pakistan ekonomisini ticaret ve yatırım teşvikleri yoluyla desteklemek, alışılmadık yöntemlere olan bağımlılığını azaltabilirken, Hindistan'ın daha ölçülü bir duruşu Keşmirliler ile genel olarak bölgenin sakinleri arasındaki güveni yeniden inşa edebilir.

Bu ganimet için yapılmış bir savaş değildi ve taraflardan hiçbiri zafer kazanmadı. Aksine bu savaş, Güney Asya'nın uçurumun eşiğinde olduğunun acı bir hatırlatıcısı ve Delhi ile İslamabad liderlerine kalıcı bir barış için gereken sıkı ve zorlu çalışmaya başlamaları yönünde acil bir çağrıydı.