Cezayir halk hareketi haftada iki kez gösteri yapabilecek

Cezayir’de hükümet karşıtı bir yürüyüş sırasında bayrak tutan eylemciler (Reuters)
Cezayir’de hükümet karşıtı bir yürüyüş sırasında bayrak tutan eylemciler (Reuters)
TT

Cezayir halk hareketi haftada iki kez gösteri yapabilecek

Cezayir’de hükümet karşıtı bir yürüyüş sırasında bayrak tutan eylemciler (Reuters)
Cezayir’de hükümet karşıtı bir yürüyüş sırasında bayrak tutan eylemciler (Reuters)

Atıf Katadre
Cezayir resmi makamları, halk hareketinin ‘cuma ve salı (öğrenci yürüyüşü) yürüyüşlerinin yanı sıra cumartesi günlerini de kapsayacak şekilde genişletilmesi’ çabalarını eleştirdi. Cezayir yargısı ise geçen cumartesi günkü yürüyüşlere katılan aktivistleri ‘izinsiz şekilde toplanmakla’ suçladı.
Bu çerçevede ‘gösteri düzenlemeyle’ suçlanan Samir Belarbi, serbest bırakılmasından birkaç gün sonra yeniden geçici olarak hapishaneye geri döndü.
Yaklaşık üç haftadır halk hareketi aktivistleri, hareketin sonuçlarını ve otoritenin ‘eylemcilerin taleplerine verdiği’ yanıtları üzerinde yoğunlaşan iç tartışmaların ardından cumartesi günleri yeni yürüyüşler düzenlemeye çalışıyor. Cezayir halkı, yaklaşık 55 haftadır her cuma ve salı günü gösteri düzenliyor. Halk hareketi, öğrencilerin her salı günü yürüyüş düzenlemesi öncesinde kendiliğinden patlak vermişti.

Halk hareketinin ve polisin tırmanışı
Halk hareketine katılan aktivistler, dernekler ve hatta avukatlar, geçen cumartesi günü polisin eylemcilere karşı yaklaşımlarını eleştirirken, söz konusu faaliyetleri ‘şiddet’ olarak nitelendirdi. Polisin faaliyetleri, gazeteci Halid Dararni ve aktivistler Samir Belarbi ile Süleyman Hamitoş’un gözaltına alınmasıyla sonuçlanmıştı.
Cumartesi yürüyüşünde gözaltına alınan üç kişi de dahil olmak üzere yürüyüşlerde tutuklanan çok sayıda aktivisti savunmakla görevli Avukat Abdulgani Badi, “Sokaklardaki yürüyüşü görüntüleyen bir gazetecinin nasıl gözaltına alındığını anlayamıyorum. Adli soruşturmanın mahiyetinin anlamı nedir, soruyorum. Korktuğum şeylere gelince, onları gözaltına almak için herhangi bir yol aranmasından endişe ediyorum. Bir güvenlik sapmasının varlığı, oldukça tehlikeli bir durum. Koşullar, Samir Belarbi’nin yürüyüşün bir parçası olduğunu, gazeteci Halid Dararni’nin yürüyüşe sarıldığını ve Süleyman Hamitoş’un da yürüyüş kitlesinin bir parçası olduğunu söylüyor” ifadelerini kullandı.
Yargı, geçen salı günü Dararni hakkında yargı kontrolü altında serbest bırakma kararı aldı. Belarbi ve Hamtoş, ‘ordunun moralini zayıflatma’ suçlamasıyla geçen Şubat ayı başlarında geçici olarak gözaltına alınmıştı. Yargı ayrıca, 10 Mart’ta aktivist Kerim Tabu hakkındaki 1 yıllık hapis cezası kararını kınadı. Bu durum, Tabu’nun 26 Mart’ta serbest bırakılması anlamına geliyor.

Emniyet Müdürlüğü yalan söylüyor
Sosyal medya organları üzerinden bir ‘kınama’ dalgası ortaya koyulurken, Cezayir Emniyet Müdürlüğü de resmi bir bildiri yayınlayarak, ‘eylemcilere karşı güç kullanıldığını’ yalanladı. Bildiride, güvenlik güçlerinin, başkent sokaklarında izinsiz yürüyüşlere tanık olduğu belirtilirken, bu yürüyüşlerin trafik hareketliliğini engellediği ve bazı dükkanların kapatılmasına neden olduğu ifade edildi. Bildiride ayrıca, bu koşulların, polisi, yürürlükte olan yasa ve yönetmeliklere uygun şekilde müdahale etmeye ittiği aktarıldı.
Bildiride, “Yürüyüşe katılan bazı aktivistler gözaltına alındı ve aynı gün soruşturulup serbest bırakıldılar. Bazı aktivistler ise koşulları değerlendirmek üzere yetkili adli makamlara sevk edilecektir” ifadelerine yer verildi. Emniyet Müdürlüğü ayrıca, anayasal yükümlülüklerini yerine getirdiklerini vurgularken, “İnsanları ve mülkiyetlerini korumak, kamu huzurunu, vatandaşların refahını ve ülkenin güvenliğini sağlamak için çalışmaya devam edilecektir” dedi.

Tırmanışa karşı güvenlik vetosu
Şarku'l Avsat'ın Independent Arabia'dan aktardığı habere göre Cezayir resmi organları, halk hareketinin ‘haftalık üç gün yürüyüşle’ tırmanışı artırma çağrılarına ilişkin ‘rahatsızlığını’ gizlemedi. İçişleri Bakanı Kemal Belcud, geçen salı günü polis birimlerinin ziyareti sonrasında Biskra vilayetinde (başkentin 400 km güneydoğusunda) duyduğu rahatsızlığı açıkça dile getirdi. Belcud ayrıca, yürüyüşlere eşlik eden güvenlik faaliyetlerinin, halk hareketine yeni bir günün eklenmesine izin vermeyeceğine dikkati çekti.
Kemal Belcud, “Abdulmecid Tebbun’un ülkenin cumhurbaşkanı olarak seçilmesi sonrasında, halk hareketinin taleplerinin fiili olarak uygulanması taahhüt edildi. Yakında, bu taleplere yanıt olarak anayasa yeniden gözden geçirilecek. Ancak bazı unsurlar, hareketin ulaştığı durumu yok etmek için çaba sarf etmeye başladı. Öyle ki salı ve cuma günleri dışarı çıkılırken, bugün ise diğer günlerde yürüyüş düzenlemekten bahsediliyor. Tüm bunlar ne için? Bu insanlar ülkeyi yok etmeyi ve geçmiş yıllardaki sorunları yeniden ortaya koymayı istiyor” değerlendirmesinde bulundu.
İçişleri Bakanının sözleri, güvenlik yetkililerinin gösterileri cuma ve salı günleriyle sınırlandıracağı ve bu günler dışında gösteri düzenlenmesini yasaklayacağı anlamına geliyor.
Cezayir, başkentte yürüyüş düzenleme yasağını 20 yıldır kaldırmıyordu. Ancak halk hareketi cuma günleri yürüyüş düzenleyerek, bu yasağı kırdı.

İsrail, İki Arap ve Batı ülkesi
İçişleri Bakanı Kemal Belcud, bahsettiği ‘kişilerin’, İsrail, bir Avrupa ve Arap ülkesi gibi bazı yabancı ülkeler tarafından desteklendiğini belirtti. Cezayir halkının uyanık olması gerektiğini vurgulayan Belcud, “Polis, koşulları profesyonel şekilde takip ediyor. Çeşitli güvenlik davranışlarıyla suçlanan bu unsurlar, Cezayir’i daha büyük sorunlara sokmak için bir şeyler yapmak istiyorlar” ifadelerini kullandı.
Cezayirli gazeteci Muhammed Sidmo, Abdulaziz Cerad (başbakan) ve Kemal Belcud’un halk hareketine ilişkin ifadelerinin ‘masum olmadığını’ belirtti. Bu ifadelerin, her cuma ve salı günü hala güçsüz şekilde ısrar eden sokakları kutuplaştırmak için umutsuz bir girişim çerçevesinde, şekli bir sakinliği sona erdirme kararının meyvesi olduğunu ifade etti.
Anayasa hukuku profesörü Rıda Dağbar, gösteri hakkı hususunda açıklama yaparken, “Yasa metni veya 2001 yılı yürütme kararnamesi dikkate alınmıyor. Çünkü barışçıl gösteri düzenleme özgürlüğünü garanti eden ve vatandaşların, bunu şeklini belirleyen yasa çerçevesinde uygulamasını içeren 49’uncu maddedeki anayasal hükmü açıkça ihlal ediyorlar” dedi. Dağbar, “Nihayetinde ortaya koyulan uygulamalar, ulusal çıkarlara hizmet edemez. Bazıları, halk hareketinin güvenlik yöntemlerini ‘kutsal’ olarak nitelendiriyor” dedi.

 


Komutanı tarafından Gazze'ye girmeye zorlanan İsrail askeri intihar girişiminde bulundu

Geçtiğimiz nisan ayında Kudüs'teki askeri mezarlıkta bir askerin mezarına bayrak diken İsrail askeri (Reuters)
Geçtiğimiz nisan ayında Kudüs'teki askeri mezarlıkta bir askerin mezarına bayrak diken İsrail askeri (Reuters)
TT

Komutanı tarafından Gazze'ye girmeye zorlanan İsrail askeri intihar girişiminde bulundu

Geçtiğimiz nisan ayında Kudüs'teki askeri mezarlıkta bir askerin mezarına bayrak diken İsrail askeri (Reuters)
Geçtiğimiz nisan ayında Kudüs'teki askeri mezarlıkta bir askerin mezarına bayrak diken İsrail askeri (Reuters)

İsrail medyası, Gazze Şeridi'ne yönelik savaşın zorlukları nedeniyle sadece bir hafta içinde dört İsrail askerinin intihar ettiğini bildirdi. İsrail Kamu Yayın Kuruluşu KAN, komutanlarının sorumsuz davranışlarına karşı çıkan birlikteki arkadaşlarının uyanıklığı olmasaydı neredeyse listeye katılacak olan beşinci bir askerin hikayesini açıkladı.

Muhabir Carmela Menashe, askerlerden alıntı yaparak, arkadaşlarının ‘Gazze'ye girmeyi reddettiğini, ancak komutanının onu zorladığını, bunun üzerine askerin silahın namlusunu ağzına dayadığını ve kendini vurmakla tehdit ettiğini, bunun üzerine komutanın onu hafta sonu izninden men ederek cezalandırmaya karar verdiğini’ anlattı.

dfgthy
Meslektaşlarının cenaze töreni için mezarlığa giden yaralı İsrail askerleri, 8 Temmuz 2025 (AP)

İsrailli muhabire göre, ‘asker başlangıçta kabul etti ve Gazze'ye girdi. Ancak sonra geri döndü ve tekrar dışarı çıkmak istedi; komutana orada kalamayacağını açıklamaya çalıştı. Komutan onu hafife aldı ve onu başka cezalarla tehdit etti. Birlikteki arkadaşları son anda devreye girerek intihar etmesini engelledi ve onu psikolojik destek subayıyla görüşmeye zorladı.’

Psikolojik destek subayı, askerin durumunun Gazze Şeridi'ne girmesine izin vermediğine karar vererek onu birlik dışında tedavi görmesi için göndermiş; psikolojik durumunun ciddi olduğu teşhis edilmiş ve askerin ordudan tamamen terhis edilerek tedavi altına alınmasına karar verilmiş.

Muhabir, “Askerin durumu benzersiz değil; savaş binlerce askeri travmatize ediyor. Zamanında gerekli tedaviyi görmeyenler kendilerini ciddi bir depresyon içinde buluyor ve bu da aşırı durumlarda intihara yol açabiliyor” dedi.

4 asker intihar etti

Tel Aviv medyası sadece geçen hafta dört askerin intihar ettiğini ve savaşın başladığı 7 Ekim 2023 tarihinden bu yana intihar eden asker sayısının 44'e yükseldiğini duyurdu.

İntihar eden askerlerin çoğunluğunun aktif görevdeki yedek askerler olduğunu belirten Haaretz gazetesi, İsrailli askeri kaynaklara dayandırdığı haberinde intihar eden askerlerin büyük bir kısmının savaş sırasında psikolojik durumlarını önemli ölçüde etkileyen durumlara maruz kaldıklarını aktardı.

xcvfgbh
Temmuz 2025'te Gazze Şeridi'nde öldürülen meslektaşlarının cenaze töreninde ağlayan İsrailli askerler (AFP)

Gazete, orduda aktif görevde olan İsrailli askerlerin intihar oranlarının önceki yıllara göre artış gösterdiğini doğruladı.

Kaynaklar, intiharların bazen iç raporlarda ‘çatışma dışı ölüm’ veya ‘soruşturma altındaki durumlar’ gibi muğlak etiketler altında kategorize edilmesi nedeniyle gerçek sayının daha yüksek olabileceğini tahmin ediyor.

Şarku’l Avsat’ın Haaretz'den aktardığına göre İsrail ordusu, 2024 yılının başından bu yana yaklaşık bin 600 askerin travma sonrası stres semptomlarından mustarip olduğunu kabul ediyor ve bu da yaklaşık 250 askeri ruh sağlığı nedenleriyle terhis etmesine neden oldu.

Veriler intihar eden askerlerin çoğunun geçtiğimiz mart ayında yeniden başlayan savaştan bu yana çatışmaların devam ettiği Gazze'deki çatışmalara katıldığını gösteriyor.

cdfgthy
Temmuz ayında Gazze'de öldürülen bir İsrail askerinin cenaze töreninden (EPA)

Cepheden dönen askerlerin psikolojik olarak yalnızlaştığı ve özellikle muharebe tugaylarına yeni katılanlar ile dışlanmış sosyal sınıflara mensup askerlere yeterli psikolojik bakım sağlanmadığı belirtiliyor.

Ordu, sahadan dönen askerlerle ilgili sessiz bir iç krizle karşı karşıya; bu askerler fiziksel yaralanmaların ötesinde derin psikolojik yaralar da taşıyor ve bu da bazılarının son bir kaçış olarak intiharı seçmesine neden oluyor.

Gözlemciler Gazze savaşının sadece Filistinlileri tüketmekle kalmadığını, aynı zamanda İsrail'in iç cephesinde de giderek artan bir çatlağa neden olduğunu, askerlerin karada savaşırken psikolojik kaderlerinin havada asılı kaldığını düşünüyor.