​Asya piyasaları Suudi petrolü için rekabette

Fiyat seviyesindeki düşüş, piyasanın iştahını kabarttı ve mevcut miktarın üç katı sipariş alındı

​Asya piyasaları Suudi petrolü için rekabette
TT

​Asya piyasaları Suudi petrolü için rekabette

​Asya piyasaları Suudi petrolü için rekabette

Petrol İhraç Eden Ülkeler Örgütü OPEC Plus müzakerelerinin, üretimin azaltılması ve fiyatların yükseltilmesi yönünde bir sonuca ulaşılamaması ve Rusya’nın teklifleri reddetmesiyle sonuçlanmasının ardından, Asya şirketleri, önceki gün Suudi Arabistan’ın ham petrol üretim kapasitesini 13 milyon varile çıkarması yönündeki duyurusu ile birlikte Suudi Arabistan’ın petrollerini kazanma yarışına girdi.
Şarku'l Avsat'ın Reuters haber ajansından aktardığı habere göre Suudi Arabistan'a ait petrol devi Saudi Aramco, Riyad'ın petrol tedarikini rekor seviyeye yükseltme taahhüdüne rağmen, Nisan ayı ham petrol indirimlerinde düşük fiyattan ek miktarlarda petrol almak isteyen Asya menşeli en az üç rafinerinin talebini reddetti.
Bir tanesi Kore, diğeri Tayvan ve üçüncüsü Çin menşeli olan üç rafineri şirketi, Nisan ayı için tahsis edilen uygulama kapsamında Suudi petrollerinden ek miktarda satın alma talebinde bulundu. Saudi Aramco’nun hafta başında ilan ettiği fiyatlardaki büyük indirimin ardından uzun vadeli tedarik anlaşmalarına eklendi ancak talepleri reddedildi.
Diğer yandan Reuters’a açıklama yapan başka kaynakların, Suudi Arabistan’ın aralarında Bharat Petroleum, Reliance Industries, en az bir tanesi Çin’in remi rafineri şirketi ve özel mülkiyetli Zhejiang Zhisin Holding Group’un bulunduğu Asya’nın en büyük iki petrol pazarı Hindistan ve Çin’deki Pazar payına yönelik tehditleri önlemek için büyük müşterilerine ilave petrol tedarik etmeyi kabul ettiği belirtildi. Söz konusu kaynakların aktardığı bilgiye göre, “Talep ettiğimiz her şeyi aldık.” denildi. Ajans’ın dün (Perşembe) verdiği bilgide, dünyanın en büyük rafineri şirketi Reliance’ın, en az üç Asya rafineri şirketinin ek miktarlarda petrol satın alma talebini reddettiğini ve Bharat Petroleum’un Suudi petrollerindeki Nisan ayı indiriminde ilave olarak 2 milyon varil daha satın aldığı vurgulandı. Bharat Petroleum’un hafif ve orta dereceli Arap ham petrolünden bir karışım elde edeceği bildirildi.
Saudi Aramco her ne kadar açıklama taleplerine karşılık vermemiş olsa da, Suudi Arabistan geçtiğimiz Salı günü, ham petrol arzını Nisan ayında günlük 300 bin varil artırarak 12,3 milyon varille rekor seviyeye çıkaracağını belirtmişti. Suudi Arabistan’ın hafif ham petrol arzındaki artışın büyük ölçüde olduğunu açıklayan kaynaklar, orta ve ağır ham petrol sınıfındaki üretim bandının ise sınırlı tutulduğunu ifade etti.
Reuters’e açıklamada bulunan birçok kaynak, Suudi Arabistan’la sabit vadeli ham petrol anlaşması yapan birincil müşterilerle ilgili olarak, Suudi Arabistan’ın hedeflenen pazardaki rakiplerin üstesinden gelmek için Nisan ayına özel ek petrol tahsisinin stratejik bir oyun olduğuna inanıyor.
Melbourne’de bulunan Avusturalya Merkez Bankası’nda (NAB) Emtia Araştırma Başkanı Laclan Shaw, geçen haftaki resmi satış fiyatlarındaki indirimlerin Asya dışındaki diğer bölgeler için daha fazla olduğuna dikkat çekerek, Asya’daki bazı petrol alıcılarının Suudi ham petrolünden normal miktarın üç kat üzerinde fazla talepte bulunduklarını açıkladı. Reuters’a göre, biri Çinli, diğer ikisi Japon olan Asya rafinerileri şirketlerinden üç kaynağın, sınırlı depolama alanı, zayıf talep ve fiyat trendlerindeki düşüşle ilgili endişeler nedeniyle normal miktarların üzerinde bir talepte bulunmadığını ifade etti.



İsrail-İran çatışması küresel ekonomiyi nasıl tehdit ediyor?

Tokyo Menkul Kıymetler Borsası'nda Nikkei 225 endeksini gösteren elektronik panonun önünden geçen bir kadın (AFP)
Tokyo Menkul Kıymetler Borsası'nda Nikkei 225 endeksini gösteren elektronik panonun önünden geçen bir kadın (AFP)
TT

İsrail-İran çatışması küresel ekonomiyi nasıl tehdit ediyor?

Tokyo Menkul Kıymetler Borsası'nda Nikkei 225 endeksini gösteren elektronik panonun önünden geçen bir kadın (AFP)
Tokyo Menkul Kıymetler Borsası'nda Nikkei 225 endeksini gösteren elektronik panonun önünden geçen bir kadın (AFP)

Ortadoğu'da İsrail ile İran arasındaki çatışma şiddetlenirken, dünya bu gerilimin olası ekonomik yansımaları konusunda endişe duyuyor. Bu hayati bölgede yaşananlar sadece çatışan ülkeleri değil, aynı zamanda birkaç kilit kanal aracılığıyla tüm küresel ekonomiyi etkiliyor; finansal ve ticari istikrarı tehdit ediyor.

cshy
Tahran'da İsrail hava saldırılarının hedef aldığı bir binanın enkazında çalışan arama-kurtarma ekipleri (AFP)

İsrail-İran çatışmasının küresel ekonomi üzerindeki temel etkileri neler?

* Enerji fiyatları... Enflasyonu ateşleyecek bir kıvılcım

Ortadoğu küresel enerjinin can damarıdır ve petrol ve gaz tedarikinin büyük bir kısmı Hürmüz Boğazı gibi hayati önem taşıyan su yollarından geçmektedir. İster petrol tesislerine doğrudan saldırılar isterse seyrüsefere yönelik tehditler yoluyla olsun, bu kaynakların kesintiye uğraması kaçınılmaz olarak petrol ve gaz fiyatlarında bir artışa yol açacaktır. İran, dünya petrolünün yaklaşık yüzde 3'ünü ve gazının yüzde 7'sini üreterek küresel enerji piyasasında önemli bir oyuncu konumunda.

tyu7
Tacoma'daki American Oil and Refining Company (EPA)

Enerji fiyatlarındaki bu artış bölgeyle sınırlı kalmayacak, doğrudan küresel enflasyona dönüşerek tüm mal ve hizmetleri etkileyecek. Küresel olarak artan üretim ve nakliye maliyetleri, merkez bankalarının enflasyonu kontrol altına almak için daha uzun süre yüksek faiz oranlarını sürdürmesini zorlaştıracak ve bu küresel ekonomik büyümenin yavaşlamasına yol açacak.

* Tedarik zinciri kesintisi: Ticaret darboğazı

Küresel tedarik zincirleri büyük ölçüde Ortadoğu'daki hayati deniz yollarına dayanır ve herhangi bir aksama dalga etkisi yaratır:

Hürmüz Boğazı ve Kızıldeniz'e yönelik tehdit: Hürmüz Boğazı, dünya ham petrolünün yaklaşık yüzde 20'sinin geçtiği hayati bir tıkanma noktasıdır. Bu boğazı kapatmaya yönelik herhangi bir tehdit, hatta boğazdaki gemilere yönelik tehditler, nakliye şirketlerini gemilerini Afrika'daki Ümit Burnu çevresine yönlendirmeye zorlayacaktır. Bu yönlendirme basit bir değişiklik olmayıp, nakliye sürelerinde ve maliyetlerinde büyük bir artış anlamına gelmekte, malların varışını geciktirmekte ve son tüketiciye ulaşma fiyatlarını yükseltmektedir. Daha yüksek navlun sigortası primleri şirketler üzerindeki mali yükü artırmakta ve bu da genel maliyetlere yansımaktadır.

Bu transferler limanlar ve küresel dağıtım ağları üzerinde büyük lojistik zorluklar yaratır. Bu da belirli malların kıtlığına ve temel bileşenlerin endüstrilere tesliminde gecikmelere yol açarak küresel üretim zincirlerini sekteye uğratabilir.

u7ı8
Hürmüz Boğazı'ndan geçen bir petrol tankeri (Reuters)

Analiz firması Kpler tarafından yayınlanan verilere göre, geçen hafta İsrail'in İran'a yönelik saldırılarının ardından navlun oranları yükseldi. Arap Körfezi'nden Çin'e giden tanker navlunlarının cuma günü yüzde 24 artarak varil başına 1,67 dolara yükseldiği belirtildi. VLCC (Çok Büyük Ham Petrol Taşıyıcısı) navlunlarındaki artış yıl başından bu yana görülen en büyük günlük hareketi yansıtıyor ve bölgede algılanan risk düzeyini vurguluyor.

Kpler'deki analistler, deniz savaşı risk primi şu ana kadar değişmemiş olsa da, aşırı istikrarsızlık devam ettikçe navlun oranlarının daha da yükselmesini bekliyor.

* Çalkantılı gökyüzü

Mevcut çatışma ortamı, hava sahasının kapanmasının ardından yolcularını ve mürettebatını korumak için acil önlemler almak zorunda kalan küresel havayolu şirketlerini uçuşlarını yeniden yönlendirmeye ya da iptal etmeye zorladı. Bu da yolcular için büyük aksaklıklara ve zorlukla toparlanan seyahat ve turizm sektörü üzerinde doğrudan bir etkiye neden oldu. Bu durum, daha fazla yakıt tüketimi gerektiren daha uzun rotalar nedeniyle operasyonel maliyetlerde artışa yol açarak bilet fiyatlarına yansıyabilir ve özellikle ekonomik zorluklarla mücadele eden şirketler üzerinde ek mali baskı yaratabilir.

tyu7
Tel Aviv yakınlarındaki Ben Gurion Havalimanı'nda boş bir giden yolcu salonu (EPA)

* Finansal piyasalar ve yatırımcı güveni: Volatilitenin dehşeti

Jeopolitik gerilimler finans piyasaları için bir kâbustur. Çatışmalar arttıkça yatırımcılar altın ve ABD doları gibi güvenli varlıklara yönelir, bu da borsalarda ve para birimlerinde keskin dalgalanmalara neden olur. ‘Güvenli limana sığınma’ aynı zamanda bölgeden sermaye kaçışına yol açarak bölgesel sermaye piyasalarını zayıflatabilir ve doğrudan yabancı yatırımları azaltabilir. Ülkelerin kredi itibarları da kötüleşerek borçlanma maliyetlerini artırabilir ve bütçelerine yük getirebilir.

* Yavaşlayan ekonomik büyüme: Resesyon hayaleti

Yüksek enflasyon, yüksek navlun maliyetleri ve düşük yatırımcı güveninin bir araya gelmesi, küresel ekonomik büyümede yavaşlama için bir reçetedir. Çatışmanın uzun sürmesi ve yayılması, özellikle de tedarik zincirlerinin tamamen kesintiye uğraması ve enerji fiyatlarının görülmemiş seviyelere ulaşması halinde, dünyayı bir durgunluğa, hatta bir depresyona itebilir. Bölgesel istikrara ve yakıt fiyatlarına büyük ölçüde bağlı olan turizm ve havacılık gibi sektörler bu durumdan ilk etkilenenler arasında yer alacaktır.

frgty
Almanya'nın DAX endeksi Frankfurt Borsası'nda düştü. (Reuters)

* Güvenlik harcamaları: Bütçeler üzerinde bir yük

Riskler arttıkça, bölgedeki ve dünyadaki hükümetler kendilerini savunma ve güvenlik harcamalarını arttırmak zorunda bulabilirler. Kaynakların üretken yatırımlardan güvenlik harcamalarına kayması, hükümet bütçeleri üzerinde ek bir baskı oluşturarak temel hizmetleri ve kalkınma planlarını etkileyebilir.

* Merkez bankaları altınla korunuyor

Jeopolitik gerilimler ve belirsizlik, dünyanın dört bir yanındaki merkez bankalarını, kriz zamanlarında rezervlerin değerini koruyan güvenli bir liman olarak altın rezervlerini önemli ölçüde artırmaya itiyor. Bu eğilim son üç yılda önemli ölçüde arttı ve Dünya Altın Konseyi önümüzdeki beş yıl içinde daha fazla merkez bankasının altın varlıklarını dolar aleyhine arttırmasını bekliyor.

Sonuç olarak, İsrail-İran anlaşmazlığı küresel ekonomik istikrar için ciddi bir tehdit oluşturmaktadır. Bu sadece bölgesel bir anlaşmazlık değil, küresel ekonominin gölüne atılabilecek ve iç içe dalgalara neden olabilecek bir taştır. Bakalım uluslararası toplum bu gerilimi kontrol altına alabilecek ve dünyayı bunun yıkıcı ekonomik sonuçlarından koruyabilecek mi?