Yıl sonu dolar kuru tahmini yükseldi

Yıl sonu dolar kuru tahmini yükseldi
TT

Yıl sonu dolar kuru tahmini yükseldi

Yıl sonu dolar kuru tahmini yükseldi

Cari yıl sonu döviz kuru (ABD Doları/TL) beklentisi bir önceki anket döneminde 6,45 TL iken, bu anket döneminde 6,51 TL'ye yükseldi.
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB), 2020 yılı mart ayı beklenti anketi sonuçlarını paylaştı. Buna göre, cari yıl sonu tüketici enflasyonu (TÜFE) beklentisi bir önceki anket döneminde yüzde 10,06 iken, bu anket döneminde yüzde 9,98 oldu. 12 ay sonrası TÜFE beklentisi bir önceki anket döneminde yüzde 9,61 iken, bu anket döneminde yüzde 9,51 oldu. 24 ay sonrası TÜFE beklentisi ise aynı anket dönemlerinde sırasıyla yüzde 8,52 ve yüzde 8,51 olarak gerçekleşti.

12 ay sonrası enflasyon beklentileri
2020 yılı Mart ayı anket döneminde, katılımcıların 12 ay sonrasına ilişkin olasılık tahminleri değerlendirildiğinde, TÜFE'nin ortalama olarak yüzde 19,2 olasılıkla yüzde 8,00 - 8,99 aralığında, yüzde 34,4 olasılıkla yüzde 9,00 - 9,99 aralığında, yüzde 24,2 olasılıkla ise yüzde 10,00 - 10,99 aralığında artış göstereceği öngörüldü.
Aynı anket döneminde nokta tahminler esas alınarak yapılan değerlendirmeye göre ise, katılımcıların yüzde 15,1'inin beklentilerinin yüzde 8,00 - 8,99 aralığında, yüzde 47,2'sinin beklentilerinin yüzde 9,00 - 9,99 aralığında, yüzde 20,8'inin beklentilerinin ise yüzde 10,00 - 10,99 aralığında olduğu gözlendi.

24 ay sonrası enflasyon beklentileri
2020 yılı Mart ayı anket döneminde, katılımcıların 24 ay sonrasına ilişkin olasılık tahminleri değerlendirildiğinde, TÜFE'nin ortalama olarak yüzde 14,1 olasılıkla yüzde 7,00 - 7,99 aralığında, yüzde 40,2 olasılıkla yüzde 8,00 - 8,99 aralığında, yüzde 22,4 olasılıkla yüzde 9,00 - 9,99 aralığında, yüzde 9,4 olasılıkla ise yüzde 10,00 - 10,99 aralığında artış göstereceği öngörüldü.
Aynı anket döneminde nokta tahminler esas alınarak yapılan değerlendirmeye göre, 24 ay sonrası TÜFE enflasyonu beklentileri değerlendirildiğinde, katılımcıların yüzde 10,4'ünü beklentilerinin yüzde 7,00 - 7,99 aralığında, yüzde 52,1'inin beklentilerinin yüzde 8,00 - 8,99 aralığında, yüzde 14,6'sının beklentilerinin yüzde 9,00 - 9,99 aralığında, yüzde 10,4'ünün beklentilerinin ise yüzde 10,00 - 10,99 aralığında olduğu gözlendi.

Faiz beklentileri
BİST Repo ve Ters-Repo Pazarı'nda oluşan cari ay sonu gecelik faiz oranı beklentisi bir önceki anket döneminde yüzde 10,83 iken, bu anket döneminde yüzde 10,38'e geriledi. TCMB Ağırlıklı Ortalama Fonlama Maliyeti cari ay sonu beklentisi bir önceki anket döneminde yüzde 10,91 iken bu anket döneminde yüzde 10,27 oldu. TCMB bir hafta vadeli repo ihale faiz oranı cari ay sonu beklentisi ise aynı anket dönemlerinde sırasıyla yüzde 11,02 ve yüzde 10,33 olarak gerçekleşti.
Vadesine beş yıl ya da beş yıla yakın süre kalan DİBS'lerin 12 ay sonrası ikincil piyasa yıllık bileşik faiz oranı beklentisi bir önceki anket döneminde yüzde 10,40 iken, bu anket döneminde yüzde 10,41 oldu. Vadesine on yıl ya da on yıla yakın süre kalan DİBS'lerin 12 ay sonrası ikincil piyasa yıllık bileşik faiz oranı beklentisi ise aynı anket dönemlerinde sırasıyla yüzde 10,51 ve yüzde 10,50 olarak gerçekleşti.

Döviz kuru beklentileri
Cari yıl sonu döviz kuru (ABD Doları/TL) beklentisi bir önceki anket döneminde 6,45 TL iken, bu anket döneminde 6,51 TL'ye yükseldi.. 12 ay sonrası döviz kuru beklentisi ise aynı anket dönemlerinde sırasıyla 6,51 TL ve 6,66 TL olarak gerçekleşti.

GSYH büyüme beklentileri
GSYH 2020 yılı büyüme beklentisi bir önceki anket döneminde yüzde 3,5 iken, bu anket döneminde yüzde 3,3 oldu. 2021 yılı büyüme beklentisi ise aynı anket dönemlerinde sırasıyla yüzde 3,8 ve yüzde 3,9 olarak gerçekleşti.



İsrail-İran çatışması küresel ekonomiyi nasıl tehdit ediyor?

Tokyo Menkul Kıymetler Borsası'nda Nikkei 225 endeksini gösteren elektronik panonun önünden geçen bir kadın (AFP)
Tokyo Menkul Kıymetler Borsası'nda Nikkei 225 endeksini gösteren elektronik panonun önünden geçen bir kadın (AFP)
TT

İsrail-İran çatışması küresel ekonomiyi nasıl tehdit ediyor?

Tokyo Menkul Kıymetler Borsası'nda Nikkei 225 endeksini gösteren elektronik panonun önünden geçen bir kadın (AFP)
Tokyo Menkul Kıymetler Borsası'nda Nikkei 225 endeksini gösteren elektronik panonun önünden geçen bir kadın (AFP)

Ortadoğu'da İsrail ile İran arasındaki çatışma şiddetlenirken, dünya bu gerilimin olası ekonomik yansımaları konusunda endişe duyuyor. Bu hayati bölgede yaşananlar sadece çatışan ülkeleri değil, aynı zamanda birkaç kilit kanal aracılığıyla tüm küresel ekonomiyi etkiliyor; finansal ve ticari istikrarı tehdit ediyor.

cshy
Tahran'da İsrail hava saldırılarının hedef aldığı bir binanın enkazında çalışan arama-kurtarma ekipleri (AFP)

İsrail-İran çatışmasının küresel ekonomi üzerindeki temel etkileri neler?

* Enerji fiyatları... Enflasyonu ateşleyecek bir kıvılcım

Ortadoğu küresel enerjinin can damarıdır ve petrol ve gaz tedarikinin büyük bir kısmı Hürmüz Boğazı gibi hayati önem taşıyan su yollarından geçmektedir. İster petrol tesislerine doğrudan saldırılar isterse seyrüsefere yönelik tehditler yoluyla olsun, bu kaynakların kesintiye uğraması kaçınılmaz olarak petrol ve gaz fiyatlarında bir artışa yol açacaktır. İran, dünya petrolünün yaklaşık yüzde 3'ünü ve gazının yüzde 7'sini üreterek küresel enerji piyasasında önemli bir oyuncu konumunda.

tyu7
Tacoma'daki American Oil and Refining Company (EPA)

Enerji fiyatlarındaki bu artış bölgeyle sınırlı kalmayacak, doğrudan küresel enflasyona dönüşerek tüm mal ve hizmetleri etkileyecek. Küresel olarak artan üretim ve nakliye maliyetleri, merkez bankalarının enflasyonu kontrol altına almak için daha uzun süre yüksek faiz oranlarını sürdürmesini zorlaştıracak ve bu küresel ekonomik büyümenin yavaşlamasına yol açacak.

* Tedarik zinciri kesintisi: Ticaret darboğazı

Küresel tedarik zincirleri büyük ölçüde Ortadoğu'daki hayati deniz yollarına dayanır ve herhangi bir aksama dalga etkisi yaratır:

Hürmüz Boğazı ve Kızıldeniz'e yönelik tehdit: Hürmüz Boğazı, dünya ham petrolünün yaklaşık yüzde 20'sinin geçtiği hayati bir tıkanma noktasıdır. Bu boğazı kapatmaya yönelik herhangi bir tehdit, hatta boğazdaki gemilere yönelik tehditler, nakliye şirketlerini gemilerini Afrika'daki Ümit Burnu çevresine yönlendirmeye zorlayacaktır. Bu yönlendirme basit bir değişiklik olmayıp, nakliye sürelerinde ve maliyetlerinde büyük bir artış anlamına gelmekte, malların varışını geciktirmekte ve son tüketiciye ulaşma fiyatlarını yükseltmektedir. Daha yüksek navlun sigortası primleri şirketler üzerindeki mali yükü artırmakta ve bu da genel maliyetlere yansımaktadır.

Bu transferler limanlar ve küresel dağıtım ağları üzerinde büyük lojistik zorluklar yaratır. Bu da belirli malların kıtlığına ve temel bileşenlerin endüstrilere tesliminde gecikmelere yol açarak küresel üretim zincirlerini sekteye uğratabilir.

u7ı8
Hürmüz Boğazı'ndan geçen bir petrol tankeri (Reuters)

Analiz firması Kpler tarafından yayınlanan verilere göre, geçen hafta İsrail'in İran'a yönelik saldırılarının ardından navlun oranları yükseldi. Arap Körfezi'nden Çin'e giden tanker navlunlarının cuma günü yüzde 24 artarak varil başına 1,67 dolara yükseldiği belirtildi. VLCC (Çok Büyük Ham Petrol Taşıyıcısı) navlunlarındaki artış yıl başından bu yana görülen en büyük günlük hareketi yansıtıyor ve bölgede algılanan risk düzeyini vurguluyor.

Kpler'deki analistler, deniz savaşı risk primi şu ana kadar değişmemiş olsa da, aşırı istikrarsızlık devam ettikçe navlun oranlarının daha da yükselmesini bekliyor.

* Çalkantılı gökyüzü

Mevcut çatışma ortamı, hava sahasının kapanmasının ardından yolcularını ve mürettebatını korumak için acil önlemler almak zorunda kalan küresel havayolu şirketlerini uçuşlarını yeniden yönlendirmeye ya da iptal etmeye zorladı. Bu da yolcular için büyük aksaklıklara ve zorlukla toparlanan seyahat ve turizm sektörü üzerinde doğrudan bir etkiye neden oldu. Bu durum, daha fazla yakıt tüketimi gerektiren daha uzun rotalar nedeniyle operasyonel maliyetlerde artışa yol açarak bilet fiyatlarına yansıyabilir ve özellikle ekonomik zorluklarla mücadele eden şirketler üzerinde ek mali baskı yaratabilir.

tyu7
Tel Aviv yakınlarındaki Ben Gurion Havalimanı'nda boş bir giden yolcu salonu (EPA)

* Finansal piyasalar ve yatırımcı güveni: Volatilitenin dehşeti

Jeopolitik gerilimler finans piyasaları için bir kâbustur. Çatışmalar arttıkça yatırımcılar altın ve ABD doları gibi güvenli varlıklara yönelir, bu da borsalarda ve para birimlerinde keskin dalgalanmalara neden olur. ‘Güvenli limana sığınma’ aynı zamanda bölgeden sermaye kaçışına yol açarak bölgesel sermaye piyasalarını zayıflatabilir ve doğrudan yabancı yatırımları azaltabilir. Ülkelerin kredi itibarları da kötüleşerek borçlanma maliyetlerini artırabilir ve bütçelerine yük getirebilir.

* Yavaşlayan ekonomik büyüme: Resesyon hayaleti

Yüksek enflasyon, yüksek navlun maliyetleri ve düşük yatırımcı güveninin bir araya gelmesi, küresel ekonomik büyümede yavaşlama için bir reçetedir. Çatışmanın uzun sürmesi ve yayılması, özellikle de tedarik zincirlerinin tamamen kesintiye uğraması ve enerji fiyatlarının görülmemiş seviyelere ulaşması halinde, dünyayı bir durgunluğa, hatta bir depresyona itebilir. Bölgesel istikrara ve yakıt fiyatlarına büyük ölçüde bağlı olan turizm ve havacılık gibi sektörler bu durumdan ilk etkilenenler arasında yer alacaktır.

frgty
Almanya'nın DAX endeksi Frankfurt Borsası'nda düştü. (Reuters)

* Güvenlik harcamaları: Bütçeler üzerinde bir yük

Riskler arttıkça, bölgedeki ve dünyadaki hükümetler kendilerini savunma ve güvenlik harcamalarını arttırmak zorunda bulabilirler. Kaynakların üretken yatırımlardan güvenlik harcamalarına kayması, hükümet bütçeleri üzerinde ek bir baskı oluşturarak temel hizmetleri ve kalkınma planlarını etkileyebilir.

* Merkez bankaları altınla korunuyor

Jeopolitik gerilimler ve belirsizlik, dünyanın dört bir yanındaki merkez bankalarını, kriz zamanlarında rezervlerin değerini koruyan güvenli bir liman olarak altın rezervlerini önemli ölçüde artırmaya itiyor. Bu eğilim son üç yılda önemli ölçüde arttı ve Dünya Altın Konseyi önümüzdeki beş yıl içinde daha fazla merkez bankasının altın varlıklarını dolar aleyhine arttırmasını bekliyor.

Sonuç olarak, İsrail-İran anlaşmazlığı küresel ekonomik istikrar için ciddi bir tehdit oluşturmaktadır. Bu sadece bölgesel bir anlaşmazlık değil, küresel ekonominin gölüne atılabilecek ve iç içe dalgalara neden olabilecek bir taştır. Bakalım uluslararası toplum bu gerilimi kontrol altına alabilecek ve dünyayı bunun yıkıcı ekonomik sonuçlarından koruyabilecek mi?