Rusya ve Türkiye’nin İdlib’de ilk ortak devriyesi 15 Mart’tahttps://turkish.aawsat.com/home/article/2179411/rusya-ve-t%C3%BCrkiye%E2%80%99nin-idlib%E2%80%99de-ilk-ortak-devriyesi-15-mart%E2%80%99ta
Rusya ve Türkiye’nin İdlib’de ilk ortak devriyesi 15 Mart’ta
M4 olarak bilinen Halep-Lazkiye arasındaki ana yol (AFP)
Ankara/Said Abdurrazık
TT
TT
Rusya ve Türkiye’nin İdlib’de ilk ortak devriyesi 15 Mart’ta
M4 olarak bilinen Halep-Lazkiye arasındaki ana yol (AFP)
Rusya ve Türkiye, Lazkiye ile Halep'i birbirine bağlayan M4 Karayolu’nda ortak devriyenin 15 Mart’ta başlaması ve buradaki faaliyetlerin birlikte yönetilmesi için müşterek koordinasyon merkezinin kurulması konusunda anlaştı.
Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar, Türkiye’ye gelen Rus heyetle görüşmelerin tamamlandığına işaret ederek, “Hazırlanan metin iki tarafça imzalandı, yürürlüğe girdi. İlk uygulamasını 15 Mart'ta M4'te ortak devriyeyle göreceğiz” dedi.
Akar, yarın ortak devriye uygulamasına başlanmasının ardından müşterek koordinasyon merkezlerinin kurulacağını ve bu merkezlerle beraber bölgedeki faaliyetlerin birlikte yönetileceğini belirtti.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Rus mevkidaşı Vladimir Putin ile 5 Mart'ta Moskova'da yaptıkları ve çerçevesini belirledikleri mutabakata uygun olarak Türk ve Rus heyetlerinin 4 gün süren ‘olumlu’ görüşmeler gerçekleştirdiğini söyleyen Akar, ortak devriyeyle İdlib’deki ateşkesin kalıcı olmasına her türlü katkıyı sağlayacaklarını ifade etti.
“Bizim burada isteğimiz, temel amacımız, bir an önce ateşkesin kalıcı hale getirilmesi. Bu yönde bize düşen ne görev varsa biz bunların hepsini yerine getirdik, getirmeye devam ediyoruz” diyen Akar, İdlib'den göçün durduğuna ve göçmenlerin geri döndüğüne dair ‘çok güzel izler ve emareler’ olduğunu aktardı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Putin, yaptığı görüşmede, 6 Mart’tan itibaren ateşkesin yürürlüğe girmesi ve M4 karayolunun kuzeyinde 6 kilometre ve güneyinde 6 kilometre derinliğinde bir güvenli koridor tesis edilmesi hususunda anlaşmıştı.
İki liderin görüşmesinde ayrıca Ankara’nın Suriye rejiminin saldırılarına karşılık verme hakkını saklı tutulmakla birlikte Türk ve Rus askerlerinin, M4 Karayolu üzerinde Serakib’in batısındaki Ternebe ile Lazkiye kırsalında yer alan Ayn Hur arasında ortak devriye görevi icra etmesine karar verilmişti.
Erdoğan ve Putin arasında varılan Moskova Mutabakatı, Suriye rejim uçaklarının İdlib Gerginliği Azaltma Bölgesi’nde düzenlediği hava saldırısında 33 Türk askerinin şehit edilmesi nedeniyle gerginliğin zirve yaptığı bir süreçte imzalandı.
Milli Savunma Bakanlığı’nın 8 Şubat tarihli açıklamasında, İdlib’deki gözlem noktalarının görevine devam ettiği belirtilerek, ağır silahların çekilmesinin söz konusu olmadığına dikkat çekilmişti.
Milli Savunma Bakanlığı Sözcüsü Binbaşı Nadide Şebnem Aktop, dün düzenlenen basın toplantısında, Türk-Rus heyetlerinin dün itibarıyla tamamlanan görüşmelerinin ‘olumlu ve yapıcı bir havada geçtiğini’ ifade etti.
Aktop, açıklamasında şu ifadeleri kullandı;
“İdlib'de rejimin sivil ve masumları hedef alan saldırıları nedeniyle büyük bir insanlık dramı yaşanmaktadır. Mayıs 2019'dan bugüne kadar 1 milyondan fazla kişi evlerini terk etmek zorunda kalmış, 280 binden fazla kişi Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı Harekat alanlarına göç etmiştir. İdlib'de akan kanın durdurulması, bölgede barış, huzur ve istikrarın tesisi, yüzde 81'ini kadın ve çocukların oluşturduğu 1 milyondan fazla masum insanın güvenli ve gönüllü şekilde evlerine dönüşü için uygun ortamın sağlanması amacıyla gayret gösterilmektedir.”
Bu arada, Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar, resmi davetlisi olarak Ankara'da bulunan İngiltere Savunma Bakanı Ben Wallace ile bir araya geldi.
Milli Savunma Bakanlığı’nın açıklamasına göre, ikili görüşmede başta İdlib olmak üzere bölgesel savunma ve güvenlik konuları ile savunma sanayii konularında karşılıklı görüş alış verişinde bulunuldu.
Açıklamada, “Her iki bakan, İdlib Gerginliği Azaltma Bölgesi’nde insanlık dramının önlenmesi, akan kanın durması, hudutlarımızın korunması hususundaki kararlılığı vurguladı. Bu kapsamda karşılıklı diyalog ve işbirliğinin önemi üzerinde duruldu” ifadelerine yer verildi.
Rasulayn'da patlama
Suriye’nin kuzeydoğusunda bulunan Rasulayn'da önceki gün bomba yüklü araç düzenlenen saldırıda 1 Türk askerinin ve 3 yerel güvenlik personelinin şehit olduğu bildirildi.
Şanlıurfa Valiliği’nden yapılan açıklamada, önceki gün Rasulayn’da yol kontrol noktasına YPG unsurlarının bomba yüklü araç ile saldırı düzenlemesi sonucu 1 asker ve 3 yerel güvenlik personelinin hayatını kaybettiği, 7'si sivil 10 kişinin de yaralandığı belirtildi. Yaralılar Ceylanpınar Devlet Hastanesi'nde tedavi altına alındı.
Suriye Ulaştırma Bakanı Ali Hammud, bakanlığın Moskova Mutabakatı uygulamaya konar konmaz Halep-Lazkiye arasındaki M4 karayolunu açmaya hazır olduğunu söyledi.
Suriye ordusunun ele geçirdiği bölgelerde yol ekiplerinin hazırlık çalışmalarını tamamladığını duyuran Hammud, "Koridorun açılması ve hizmete koyulması için Türkiye’nin anlaşma şartlarını yerine getirmesini bekliyoruz" açıklamasında bulundu.
Bakanlığın resmi Facebook hesabında paylaşılan açıklamaya göre Hammud, Karayolu Taşımacılığı Kurumu ve Lazkiye Valiliği ile işbirliği içinde yoldaki moloz ve barikatları kaldıracaklarını duyurdu. Halep-Lazkiye karayolunun ekonomik önem taşıdığını dile getiren Hammud, savaştan yıllar önce çok büyük emek ve çabalar sonucu yolun hizmete koyulduğunu söyledi.
M4 Karayolu’nun Halep ve Lazkiye vilayetleri arasındaki mesafeye oranla ulaşım süresini kısalttığını belirten Hammud, yolun üzerinde çok sayıda köprü ve üst geçidin bulunduğuna işaret ederek, Irak ve Lazkiye Limanını birbirine bağlayan bu yolun ticari hareketliliğin artmasına katkı sağlayacağını ifade etti.
Lazkiye Valiliği, daha önce Halep yolundan Keferya köprüsüne kadar olan mesafedeki barikatları ve kum torbalarını kaldırıldığını duyurmuştu.
Yıkım ve kara mayınları gibi engeller Suriyeli mültecilerin ülkelerine geri dönmesini engelliyorhttps://turkish.aawsat.com/arap-d%C3%BCnyasi/5210740-y%C4%B1k%C4%B1m-ve-kara-may%C4%B1nlar%C4%B1-gibi-engeller-suriyeli-m%C3%BCltecilerin-%C3%BClkelerine-geri
Yıkım ve kara mayınları gibi engeller Suriyeli mültecilerin ülkelerine geri dönmesini engelliyor
Suriyeli mülteciler evlerine dönüş hazırlıkları için bir araya geliyor... Beyrut, 13 Kasım 2025 (EPA)
Uluslararası Kurtarma Komitesi, Esed rejiminin devrilmesinden bu yana yaklaşık bir yıl geçmesine ve ülkedeki istikrarın nispeten iyileştiğine dair işaretler ortaya çıkmasına rağmen, Suriyelilerin ülkelerine güvenli bir şekilde geri dönmelerini engelleyen şartların devam ettiği konusunda uyarıda bulunan yeni bir rapor yayınladı.
Suriye TV'de dün yer alan habere göre raporda, Ürdün ve Lübnan'da yaklaşık 4 bin Suriyeli mülteciyle yapılan görüşmelere dayanan, Suriyeli mültecilerin niyetlerine ilişkin dördüncü anketin sonuçları vurgulanıyor. Raporda, devam eden güvenlik, ekonomik ve hizmet zorlukları ışığında geri dönüş sahnesini çevreleyen sorunlar ve belirsizliğin devam ettiği ortaya konuyor.
Raporda, birçok kişi için geri dönüşün, evlerin harabeye döndüğü, su ve elektrik gibi temel altyapının hizmet dışı kaldığı veya yok olduğu harap bölgelere geri dönmek anlamına geldiği belirtildi.
Uluslararası Kurtarma Komitesi, Suriye'nin su şebekelerinin yarısından fazlasının ve elektrik şebekelerinin beşte dördünün tahrip edildiğini veya hizmet dışı bırakıldığını, bu nedenle milyonlarca kişinin hayati hizmetlere güvenli erişimden mahrum kaldığını belirtiyor.
Şarku’l Avsat’ın Suriye TV’den aktardığına göre raporda, patlayıcılar ve mayınlar da dahil olmak üzere savaş kalıntılarının geri dönenlerin hayatlarını tehdit eden büyük bir engel olmaya devam ettiği belirtilirken, bazı bölgelerde nüfusun yüzde 87'si evlerinden en fazla 10 kilometre uzakta patlayıcı bulunduğunu bildirdi.
Ben-Gvir, Barguti'yi "mahkumları idam etme yasasıyla" tehdit ettihttps://turkish.aawsat.com/arap-d%C3%BCnyasi/5210735-ben-gvir-bargutiyi-mahkumlar%C4%B1-idam-etme-yasas%C4%B1yla-tehdit-etti
Ben-Gvir, Barguti'yi "mahkumları idam etme yasasıyla" tehdit etti
Filistinliler Gazze'nin kuzeyindeki bir evin yıkıntıları üzerinde duruyor (Reuters)
Aşırı görüşlü İsrailli bakan Itamar Ben-Gvir, şu anda Knesset'te Filistinli tutuklulara idam cezası uygulanmasını öngören yasa tasarısının, 23 yıldır İsrail hapishanelerinde tutuklu bulunan önde gelen Filistinli lider Mervan Barguti'yi de kapsayacak şekilde görüşülmesini sağlayacağına söz verdi. Ben-Gvir, dün yasa tasarısına karşı çıkan Arap Knesset üyelerine şöyle dedi: "Yasaya karşı çıkıyorsunuz çünkü Mervan Barguti gibi arkadaşlarınız (teröristler) için geçerli ve sizin için de geçerli olabilir; bu yüzden korkuyorsunuz. Ve ben de bu kabusun sizin için gerçek olmasını sağlayacağım."
Yasa tasarısının destekçileri, yargıçları kimliği nedeniyle bir İsrailli Yahudi’yi öldürmekle suçlanan herhangi bir Filistinliyi ölüm cezasına çarptırmaya zorlayan ifadelerini açıkladı. Yasa tasarısı sadece katili cezalandırmakla kalmıyor, aynı zamanda cinayeti planlayıp sanığı gönderenlere de ceza veriyor ve infazın zehirli iğneyle yapılmasını öngörüyor.
Şarku’l Avsat’ın aldığı bilgiye göre yasa, hükümlerinin 7 Ekim 2023'ten bu yana tutuklu bulunan yüzlerce mahkûma geriye dönük uygulanmasına olanak tanıyor.
IKBY’nin yeni Irak parlamentosu karşısındaki ikilemihttps://turkish.aawsat.com/arap-d%C3%BCnyasi/5210627-ikby%E2%80%99nin-yeni-irak-parlamentosu-kar%C5%9F%C4%B1s%C4%B1ndaki-ikilemi
Irak Başbakanı Sudani’nin destekçileri, Bağdat'ta seçimlerin ön sonuçlarının açıklanmasının ardından sevinç gösterisinde bulunurken, 12 Kasım 2025 (AFP)
IKBY’nin yeni Irak parlamentosu karşısındaki ikilemi
Irak Başbakanı Sudani’nin destekçileri, Bağdat'ta seçimlerin ön sonuçlarının açıklanmasının ardından sevinç gösterisinde bulunurken, 12 Kasım 2025 (AFP)
Rustem Mahmud
Irak’taki son parlamento seçimlerinin sonuçlarına göre Irak'ta yeni siyasi harita şekillendi, ancak Irak Kürt Bölgesel Yönetimi’nde (IKBY) ‘tedirgin bir hava’ hakim. Genel sonuçlar, IKBY’deki siyasi blokların yeni iktidar kurumlarının oluşturulması mekanizması üzerinde anlaşabilecekleri veya Erbil ile Bağdat hükümeti arasında bekleyen ekonomik, siyasi ve idari konularda uzlaşmaya varabilecekleri ‘baskın’ bir parlamento bloğunun ortaya çıkmasını sağlayamadı.
Sonuçlar ayrıca, IKBY’deki başlıca iki parti arasında (Kürdistan Demokrat Partisi/KDP ve Kürdistan Yurtseveler Birliği/KYB) sıkı bir rekabet olduğunu ve IKBY’nin ana muhalefet kanadının aleyhine güç kazandığını gösterdi. Bu durum, bölgedeki iki ana partinin aylardır beklenen yerel yönetimi kurma becerisi önünde ek bir engel oluşturacak.
Merkezin dağılımı
IKBY, yirmi yılı aşkın bir süredir, yeni Irak'taki siyasi sürecin temelinin ‘konsensüs’ olduğunu vurgulayarak merkezi hükümetle ilişkilerini yönetiyor. Irak’ta daha önceki hükümetlerin kurulması öncesinde yapılan müzakere maratonları sırasında Kürt siyasi güçler, iki düzeyde müzakere ve siyasi konsensüs üzerinde ısrar ettiler. Bunlardan birincisi, yeni Irak'taki uzlaşmacı/dağılımcı siyasi geleneklere uygun olarak, cumhurbaşkanı ve meclis başkanını seçmek ve hükümeti kurmak için en büyük bloğu oluşturmak amacıyla, parlamentodaki çeşitli güçler arasında genel bir uzlaşı sağlanmasıydı. İkincisi ise, yeni hükümeti kuracak parti ile IKBY arasında, yeni hükümetin görev süresi boyunca ele alınması gereken çözülmemiş konular üzerinde ikili bir uzlaşıya varılmasıydı.
Eski Başbakan Nuri el-Maliki’nin hükümeti döneminde (2006-2014), ve ardından Başbakan Hayder el-İbadi, Adil Abdulmehdi, Mustafa el-Kazımi ve Muhammed Şiya es-Sudani hükümetleri döneminde, bu ikili anlaşma, Irak'taki en popüler üç Şii siyasi akımdan oluşan ve Bağdat hükümetini destekleyen dengeli bir parlamento bloğunun varlığı sayesinde oldukça sorunsuz bir şekilde ilerledi. Irak İslam Yüksek Konseyi, Sadr Hareketi ve Davet Partisi, bu çeşitli aşamalarda ‘Şii Evi’ olarak bilinen çatı altında örgütlendi. Bu yıllar boyunca, başlıca Şii partilerinin elde ettiği sonuçlara bakılmaksızın ve içeride yaşanan birçok çelişkiye rağmen, hükümeti destekleyen ve oluşturan bu parlamento şemsiyesi altında birleşmişlerdir. Kürdistan Bölgesi'ndeki siyasi güçler, bölgeyle ilgili çözülmemiş meseleler konusunda onlarla anlaşmaya varmışlardır, ancak bölge, bu anlaşmaların daha sonra uygulanmamasından her zaman şikâyet etti.
IKBY, yirmi yılı aşkın bir süredir, yeni Irak'taki siyasi sürecin temelinin ‘konsensüs’ olduğunu vurgulayarak merkezi hükümetle ilişkilerini yönetiyor.
Şu anda, böylesine sağlam bir blok oluşturmak son derece zor görünüyor. Mevcut Başbakan Muhammed Şiya es-Sudani'nin liderliğindeki (İmar ve Kalkınma İttifakı) bloğun, mevcut parlamentonun şeklini belirlemede etkili olması bekleniyordu, ancak sadece 46 sandalye, yani parlamentodaki toplam sandalyelerin yaklaşık yüzde 15'ini kazanabildi. Böylece İran'a yakın geleneksel Şii bloğa karşı, kazanan Sünni ve Kürt güçlerle ittifak kurarak bir ‘ulusal kutup’ oluşturması imkansız hale geldi. Önceki parlamento seçimlerinde Sadr Hareketi bu sayının neredeyse iki katını kazanmış ve Sünni ve Kürt topluluklarındaki iki ana parti ile ittifak kurmuştu. Sadr Hareketi destekçileri ile rakip Şii güçleri destekleyen Halk Seferberlik Güçleri (Haşdi Şabi) arasındaki gerilim doruk noktasına ulaşırken Sadr Hareketi, parlamento çoğunluğunu oluşturmayı başaramadı.
Irak'ın Musul kentinde parlamento seçimleri için sandıklar kapandıktan sonra bir oy verme merkezinde seçim görevlileri, 11 Kasım 2025 (Reuters)
Ancak Kürt güçleri bu bağlamda birkaç temel ikilemle karşı karşıya kalacak. Koordinasyon Çerçevesi güçleri, parlamento gücü açısından kabaca eşit olan gruplara bölünmüş durumda. Asaib Ehlil Hak’ın siyasi cephesini oluşturan Sadikun ve din adamı Ammar el-Hekim liderliğindeki Ulusal Bilgelik Hareketi'ni temsil eden Devlet Güçleri gibi bloklar eski Başbakan Nuri el-Maliki liderliğindeki Davet Partisi ve Hadi el-Amiri liderliğindeki Bedir Örgütü, 15 ile 25 sandalye arasında değişen, neredeyse eşit parlamento yüzdeleri elde etti. Dolayısıyla aralarında net bir siyasi program ve plan üzerinde anlaşmaya varmaları uzun zaman alacak gibi görünüyor. IKBY ile ilgili çözülmemiş meseleler konusunda tek ve net bir tutum belirlemekte zorlanacaklar ve çoğu hem IKBY’de hem de Sünni çevrelerde rakiplerinin ‘iç siyasi çelişkilerini’ istismar etmeye çalışacak.
Kürt güçleri için bir başka ikilem ise, mevcut parlamentoda “ulusal” bir iç muhalefetin bulunmaması olacak. Sadr Hareketi'nin boykotu ve ülkedeki tüm sivil ve milliyetçi güçlerin, solcu, sivil ve Ekim 2019 ayaklanmasını destekleyen partiler de dahil olmak üzere, uğradığı ağır kayıplar, IKBY’nin taleplerine ‘karşı çıkan’ güçlere ivme kazandıracak.
Koordinasyon Çerçevesi güçleri, parlamento blokları açısından neredeyse eşit olarak bölünmüş durumda.
Müzakere stratejisi
Kürt bir siyasi kaynak, Al Majalla’ya yaptığı uzun açıklamada, net ve kesin anlaşmalar sağlanana kadar ‘engelleyici üçlü’ içindeki konumu çerçevesinde yeni parlamento seçimlerinin ardından ortaya çıkan siyasi dengelerle başa çıkmayı sağlayacak öncelikli vizyonu açıkladı.
Kaynak, şunları söyledi:
“Sadr Hareketi’nin bundan dört yıl önce eski Meclis Başkanı Muhammed el-Halbusi liderliğindeki Tekaddum (İlerleme) Partisi ve KDP ile oluşturduğu üçlü koalisyon, parlamentodaki koltukların yarısından fazlasını elinde bulunduran bir blok oluştururken, İran'a yakın partiler ve Haşdi Şabi’yi destekleyen partiler, Federal Yüksek Mahkeme'yi, cumhurbaşkanının seçiminin ancak parlamento üyelerinin üçte ikisinin hazır bulunması halinde yapılabileceğine dair bir karar vermeye zorladı. Bu karar, onlara, yarıdan bir fazla çoğunluk bile olsa, yeni bir hükümet kurulmasını engelleme imkânı verdi, bu da üçlü ittifakın başarısız olmasına neden oldu. Böylece Sadr Hareketi siyasi süreçten uzaklaştı. Bugün, aynı mekanizma bu geleneği başlatan güçlere karşı kullanılabilir. Bloklar ve ittifaklara ilişkin ön rakamlara göre partilerin çatısı altında birleştiği Koordinasyon Çerçevesi, Tekaddum Partisi ve KYB, parlamentoda basit çoğunluğu oluşturabilecek, ancak bu, üçte iki çoğunluğu oluşturmak ve böylece bir cumhurbaşkanı seçmek ve yeni bir hükümetin kurulmasının önünü açmak için yeterli olmayacak.”
Koordinasyon Çerçevesi, Tekaddum Partisi ve KYB, parlamentoda basit çoğunluğu oluşturabilecek, ancak bu, üçte iki çoğunluğu oluşturmak ve böylece bir cumhurbaşkanı seçmek ve yeni bir hükümetin kurulmasının önünü açmak için yeterli olmayacak.
Kaynak, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Bu gerçekleşmeyecek, çünkü bu açıkça ilan edilmemiş ittifaka karşı çıkan ve yeni bir başbakan belirlemek için gerekli çoğunluğu oluşturmaya izin vermeyecek olan başka parlamento blokları da var. Bu da ülkede yeni bir hükümetin kurulmasını engelleyecek. Şii kanadında, 46 sandalyeye sahip mevcut Başbakan Sudani’nin lideri olduğu İmar ve Kalkınma İttifakı yer alıyor. KDP 27 sandalyeye sahip ve Halbusi'nin lideri olduğu Tekaddum Partisi’ne karşı çıkan iki Sünni bloktan Hasm İttifakı ve Azm İttifakı’nın da yer aldığı sünni listelerle birlikte yaklaşık sandalyeye sahipler, bu da parlamentodaki toplam sandalye sayısının (329 sandalye) üçte birinden fazlasına denk geliyor.
Bu blok içinde Sudani’nin 46 milletvekili, KDP’nin 27 sandalyesi ve Takaddum karşıtı Sünni listelerle beraber toplamda yaklaşık 120 milletvekili bulunuyor. Bu da üçte birden fazla sandalye anlamına geliyor.
Bu sayede, koalisyonu en küçük ayrıntılara kadar uzun uzun müzakere etmeye zorlayabilirler. Ancak bunun için birincisi, merkezi bloğun, 2010 yılında eski Başbakan İyad Allavi'nin bloğuna yaptığı gibi, siyasi para ve makam vaadiyle Başbakan Muhammed Şiya es-Sudani'nin bloğunu parçalayamamış olması, diğeri ise, Halbusi'ye muhalif olan Hasm İttifakı ve Azm İttifakı, KDP ve mevcut Başbakan Muhammed Şiya e-Sudani'yi terk etmeleri için büyük baskı uygulamaması olmak üzere iki belirleyici faktöre bağlı. Öte yandan tüm bu senaryolarda seçenekler ya İran'a yakın Koordinasyon Çerçevesi liderliğinde, IKBY ile çözülmemiş konularda çok az iş birliği olan ve dolayısıyla Irak'ın son derece zorlu siyasi, mali ve güvenlik koşullarıyla karşı karşıya kalacağı bir hükümetin kurulması olacak ya da müzakereler birkaç ay sürüp yeni bir seçim yapılması olacak. Bu da Sadr Hareketi’nin siyasi sahneye geri dönmesi ihtimali ortaya çıkabilir.”
İhtilaflı bölgelerdeki değişiklikler
IKBY’deki partiler ile Irak’taki muhatapları arasındaki büyük siyasi rekabet/çekişmenin yanı sıra Irak Anayasası’na göre Kerkük vilayeti ile Salahaddin, Diyala ve Ninova (Musul) vilayetlerinin bazı bölgelerinde yer alan çeşitli ‘ihtilaflı bölgelerde’ Erbil ile Bağdat arasında başka bir rekabet daha yaşanıyor.
İsrail’in İran'da düzenlediği hava saldırısında öldürülen ve “Ebu Ali” olarak bilinen Hizbullah Genel Sekreteri Hasan Nasrallah'ın eski yardımcısı Hüseyin Halil'in Bağdat'taki cenazesine katılan Haşdi Şabi üyeleri, 21 Haziran 2025 (AFP)
Şarku’l Avsat’ın Al Majalla’dan aktardığı analize göre Huvviyetine Evvelen (Önce Kimliğimiz) listesinden kazanan aday Kaldo Ramzi Oghanna, ihtilaflı bölgelerde siyasi olarak neyin değiştiğine dair bir soruya verdiği yanıtta şunları söyledi:
“Seçim sonuçlarına göre birçok açık siyasi değişiklik var. Çeşitli bölgelerde KDP ve Sünni güçler popülerlik kazanırken, Haşdi Şabi'yi destekleyen güçler geriledi. Haşdi Şabi gruplarının sağladığı her türlü mali, propaganda ve hatta güvenlik desteğine dayanan Milli Kimlik gibi bir liste, ihtilaflı bölgelerde yoğun bir şekilde faaliyet göstermiş olmasına rağmen sadece bir sandalye kazandı. Haşdi Şabi gruplarının desteklediği ve bu grupların çeşitli üyeleri ile ailelerinden oy alan Babil Akımı için ayrılan Hristiyan kotalarından yararlanan Milli Kimlik, beş koltuktan sadece ikisini kazanabildi. Ninova Ovası bölgesi, 13’üncü Tugay’ın liderliğindeki değişiklik nedeniyle bu listeden hoşlanmadı.”
Ramzi Oghanna, son olarak şunları söyledi:
“Kerkük'te seçim mücadelesi açıkça milliyetçi bir çatışma halini aldı ve KDP lehine yoğun bir oy kullanımı oldu. Arap milliyetçiliğinden ziyade Sünni milliyetçiliğine dayanan Türkmen bloklarına verilen oylar ise azaldı ve dağıldı. Hristiyan kotası adayı İmad Yohanna, Haşdi Şabi gruplarının desteklediği adaya karşı 17 binden fazla oy almayı başardı. İhtilaflı bölgelerdeki bu seçimler, sosyal tabanların Haşdi Şabi grupları ve iktidar güçleri tarafından desteklenen adaylar yerine, yerel çevrelerinden ve sosyal tabanların çıkarlarına göre adayları seçebileceğini gösterdi. Bu güçler, yeni parlamento döneminde, tamamen adaletsiz olan mevcut seçim yasasını değiştirmek ve nefret söylemine karşı ve tüm bileşenlerin haklarını koruyan bir yasa çıkarmak için çaba gösterecekler, böylece dil, kültür ve din açısından zengin olan bu bölgeler siyasi çatışmaların yuvası haline gelmeyecek.”
لم تشترك بعد
انشئ حساباً خاصاً بك لتحصل على أخبار مخصصة لك ولتتمتع بخاصية حفظ المقالات وتتلقى نشراتنا البريدية المتنوعة