​Çin’den Lübnan’a: İnsanlar korona yüzünden mi yere düşüyor?

Koronavirüsüne (Kovid-19) karşı önlemler devam ediyor (AFP)
Koronavirüsüne (Kovid-19) karşı önlemler devam ediyor (AFP)
TT

​Çin’den Lübnan’a: İnsanlar korona yüzünden mi yere düşüyor?

Koronavirüsüne (Kovid-19) karşı önlemler devam ediyor (AFP)
Koronavirüsüne (Kovid-19) karşı önlemler devam ediyor (AFP)

Sosyal medyada yayılan söylentiler ve paylaşılan videolarda korku filmlerini andıran bir sahneyle sokak ortasında aniden yere düşen insanlara ait görüntüler, kamuoyundaki paniği artırdı.
Bu bağlamda sosyal medya kullanıcıları tarafından paylaşılan videolardaki sahne neredeyse aynı: Bir kişi aniden yere düşüyor ve düşen kişilerin bazılarında burun kanaması yaşanıyor.
Bu videolardan bazılarının Çin veya İran sokaklarında çekildiği söyleniyor. Son zamanlarda Lübnan’da da aniden yere düşen insanlar ait videolar ortaya çıkmaya başladı. Videolarda, Kızılhaç’ın bazı üyelerinin gerekli ilk yardım müdahalelerini yaptığı dikkat çekiyor. Peki, videolarda görüntülenen bu insanlar koronavirüsü Kovid-19'dan mı mustarip? Bu tür sahneler virüsün yayılması durumunda doğal mı?
Lübnan Enfeksiyon ve Mikrobik Hastalıklar Kurumu Başkanı Dr. Zahi Hulv, eğer bu videolar gerçekse, Korona ya da ona yakın bir hastalığın sonuçlarıyla hiçbir bağlantısının olmadığını belirtti.
Hulv, Şarku’l Avsat’a verdiği demeçte, “Elbette Korona virüsü Lübnan için yeni bir gelişme ve virüsle ilgili Çin’deki tüm gelişmeleri takip ediyoruz. Sosyal medyada yayılan videolarda görüldüğü üzere aniden yere düşen kişilere dair bu tür belirtiler henüz Çin’de kaydedilmedi” ifadelerine yer verdi.
Hulv, koronavirüsü Kovid-19 semptomlarının artık bilindiğini, yüksek ateş ve nefes darlığına ek olarak çoğunlukla akciğer iltihabı yani boğulmanın en önemli belirtiler olduğunu ifade etti.
Yeni tip koronavirüsü Kovid-19'un ortaya çıktığı Çin’in Vuhan eyaletinde, Çinli vatandaşların önce sallanıp ardından aniden yere düştüğünü gösteren videolar hakkında Hulv şu ifadelere yer verdi, “Virüsün bu tür bir belirtisinin olduğu yönünde Çin’den herhangi bir malumat ulaşmadığına, fakat şiddetli panik durumunda bir insanın yere düşmesinin mümkün olduğuna ve yine eğer bu videodaki görüntüler doğru ise aşırı korkunun bu şekilde yere düşmelere sebep olabileceğine” dikkat çekti.
Lübnan Kızılhaç unsurları hakkında paylaşılan iki videodaki görüntülerine gelince, Lübnan Kızılhaç Genel Sekreteri George Kettâne, bu konunun Korona virüsü Kovid-19 ile hiç bir alakasının olmadığını ifade etti.
Kettâne, Şarku’l Avsat’a verdiği röportajda, yetkililer ve ilgili kaynaklar tarafından tasdik edilmediği sürece sosyal medyada dolaşan bilgilere itibar etmemeleri gerektiğini duyurdu. İki şahsın yere düşmesine dair Kızılhaç’ın naklettiği görüntülerden birinin Mansûriye bölgesi, diğerinin ise Burc Hammud’daki Korona bulaşmış kişilere ait olmadığına bilakis virüsle alakası olmayan bir sağlık probleminin belirtisi olduğunu belirtti.
Kettâne, söz konusu iki vakanın Beyrut Refik el-Hariri Hastanesi’ne nakledildiği yönündeki söylentilerin doğru olmadığını vurgulayarak, bu tür söylentilerin insanlar tarafından yayılmamasını istedi. Özellikle de Kızılhaç’ın bu meseleyi her zamanki gibi şeffaf bir şekilde ele aldığını ifade etti.



Sömürge dönemi acıları, Cezayir ile Fransa arasındaki ilişkileri ‘zehirlemeye’ devam ediyor

Cezayir’deki Fransız sömürge dönemini anlatan 1961 tarihli bir arşiv fotoğrafı (AFP)
Cezayir’deki Fransız sömürge dönemini anlatan 1961 tarihli bir arşiv fotoğrafı (AFP)
TT

Sömürge dönemi acıları, Cezayir ile Fransa arasındaki ilişkileri ‘zehirlemeye’ devam ediyor

Cezayir’deki Fransız sömürge dönemini anlatan 1961 tarihli bir arşiv fotoğrafı (AFP)
Cezayir’deki Fransız sömürge dönemini anlatan 1961 tarihli bir arşiv fotoğrafı (AFP)

Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un 2017 yılında göreve gelişinden bu yana, Cezayir ile Paris arasındaki siyasi ilişkiler, Kuzey Afrika'daki en büyük ticaret ortakları olan iki ülke arasında normal ilişkilerin kurulmasını engelleyen Cezayir savaşı ve sömürge döneminde yaşanan acılar nedeniyle daha önce eşi benzeri görülmemiş bir soğukluğa tanık oluyor.
Fransa Cumhurbaşkanı Macron’un Pazar günü Fransız gazetesi Le Figaro’ya yaptığı açıklamalar, iki ülke arasındaki ‘krizi’ daha da karmaşık hale getirdi. Macron açıklamasında,  geçtiğimiz günlerde “Fransa, bizim ebedi ve geleneksel düşmanımızdır” diyen Cezayir Çalışma ve Sosyal İşler Bakanı el-Haşimi Cabub’un sözlerinin ‘kabul edilemez’ olduğunu vurguladı.  Cabub’un sözleri, Fransa'yı oldukça rahatsız ederken daha önce yaptığı bir açıklamada, ‘Fransa ile yeni bir döneme başlandığını’ söyleyen ve bu yeni başlangıcı öven Cezayir Cumhurbaşkanı Abdulmecid Tebbun için utanç kaynağı oldu.
Macron, Cezayir’de bazı kesimlerce yapılan itirazlara rağmen, Fransızlar ve Cezayirliler arasında ortak bir hafıza uzlaşısı oluşturmak istediğinin altını çizerek “Cezayir Cumhurbaşkanı Tebbun da aynı düşünceye sahip. Bazı tarafların itirazlarını hesaba katması gerektiği doğru” ifadelerini kullandı. Ortak hafıza dosyası ile ilgili çabalara değinen Fransa Cumhurbaşkanı, “Bunu inkar edecek değilim. İtiraf politikasının milletimizi daha güçlü kılacağına inanıyorum. Fransa-Cezayir sorununun arka planında bir Fransa-Fransa meselesi olduğu düşülmesin” şeklinde konuştu. Bir kesimin, Fransa’nın 1830’daki Cezayir işgalinin ‘kültürel yönleri de olduğunu’ düşündüğünü bir kesimin ise bunu istila, yağma ve katletme olarak gördüğünü söyleyen Macron, sömürge geçmişi ve bunun yansımalarının, halen Fransızlar arasında tartışmalara yol açan bir konu olduğuna işaret etti.
Macron açıklamalarını şöyle sürdürdü:
“Esasen bölünmüş hatıraları bir araya getirmedik ve homojen bir vatansever söylem inşa etmedik. Parçalanmış hatıralar, Kara Ayaklar’ın (Cezayir'de doğan ve Cezayir’in bağımsızlık savaşı sırasında ülkeden ayrılan Fransızlar) anılarıdır. Harkiler’in (Cezayir Bağımsızlık Savaşı'nda Fransa tarafında savaşan Cezayirliler) anılarıdır. Fransız ve Fransa saflarında savaşan askerlerin anılarıdır. Bağımsızlık savaşı sonrası Fransa’ya gelen Cezayirlilerin anılarıdır. Bu göçmenlerin çocuklarının anıları, çifte vatandaş olanların anılarıdır.”
Öte yandan Cezayirli Bakan Cabub’un açıklamaları Fransa ile Cezayir ilişkilerini daha da karmaşık hale getirdi. Cabub 8 Nisan’da Cezayir Meclisi’nde katıldığı bir oturumda Paris Hastaneleri Kurumu’nun geçtiğimiz yıllarda Fransa'daki yüzlerce Cezayirlinin sağlık harcamalarıyla ilgili Cezayir Sosyal Güvenlik Kurumu’nun biriken borçlarından şikâyet etmesine ilişkin konuşmasında Fransız hükümetini eleştirirken Paris Hastaneleri Kurumu’nun istediği rakamın abartılı olduğunu vurguladı.
Gözlemcilere göre Cabub, konuşmasını İslami eğilimli Barış Toplumu Hareketi’nin (MSP) lideri olarak yaptı. Cabub’un lideri olduğu MSP, Fransa Cezayir’i işgal ettiği için özür dilemedikçe ve bunun için tazminat ödemedikçe iki ülke arasında herhangi bir yakınlaşmaya şiddetle karşı çıkıyor.
Buna karşın Fransa’nın Avrupa İşlerinden Sorumlu Devlet Bakanı Clement Beaune konuya ilişkin bir açıklamasında, ülkesinin, bazı haksız suçlamaların yapıldığı açıklamalara rağmen Cezayir ile ilişkilere sakin bir atmosferin hakim olmasını istediğini söyledi.
Bu gelişme, Cezayir'in Fransız heyetindeki ‘zayıf temsili’ reddetmesi nedeniyle Fransa Başbakanı Jean Castex’in Cezayir ziyaretinin ertelendiğinin duyurulmasıyla aynı zamana denk geldi. Başbakan Castex, Cezayir'in itirazına karşın yaptığı açıklamada, Cezayir ziyareti sırasında kendisine az sayıda bakanın eşlik etmesinin nedeninin yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgınından kaynaklandığını söyledi. 
Öte yandan Cezayir Dışişleri Bakanı, geçtiğimiz hafta Fransız yetkilileri, Fransa’nın 1960'lı yıllarda Cezayir çölünde gerçekleştirdiği ‘nükleer testler için tazminat ödenmesi dosyasını daha fazla ciddiye almaya’ çağırırken bu dosya, halihazırda kriz yaşayan Fransa-Cezayir ilişkilerinde yeni bir krize kapıyı araladı. Cezayir, Fransa'yı Pasifik Okyanusu'nda bulunan Fransa Polinezyası’ndaki ve Cezayir'deki nükleer patlamalardan etkilenenlere tazminat ödenmesini öngören bir yasanın çıkarıldığı 2009 yılından bu yana nükleer deneylerden zarar gören kurbanlar için tazminat ödenmeyi ertelemekle suçluyor. Yüzlerce Cezayirli, radyasyonun çöl bölgesi sakinlerinin sağlığına, hayvanlarına ve hatta yer altı kaynak sularına verdiği zararı ispatlayan dosyalar hazırladılar. Konuyla ilgilenen insan hakları örgütleri, bu dosyaları Fransız yetkililere gönderdiler, ancak bir yanıt alamadılar.