Ürdün Kralı, salgınla mücadelede savunma yasasını yürürlüğe koydu

Ürdün Kralı, salgınla mücadelede savunma yasasını yürürlüğe koydu
TT

Ürdün Kralı, salgınla mücadelede savunma yasasını yürürlüğe koydu

Ürdün Kralı, salgınla mücadelede savunma yasasını yürürlüğe koydu

Ürdün’de koronavirüse bağlı vaka sayısının hastalarla temas halinde olan kişilerin de eklenmesiyle 35’e çıkmasıyla dün ülkede yeni kararlar alındı. Bakanlar Kurulu’nun kararı üzerine Kral 2. Abdullah’tan onay alan savunma yasası, bugün itibariyle Krallık genelinde yürürlüğe girecek. Ürdün Kralı, hükümetin savunma yasasını ve bu doğrultuda verilen emirleri mümkün olan “en dar kapsamda” uygulamasına yönelik bir mektup gönderdi. Buna göre yürürlükteki yasalar çerçevesinde ve anayasa garantisinde Ürdünlülerin siyasi ve medeni haklarına dokunulmayacak, kamu özgürlüğü ve ifade hakları korunacak. Ayrıca gayrimenkul ve menkul kıymetler gibi özel mülkiyete de saygı gösterilecek. 
Ürdün Kralı 2. Abdullah, savunma yasasının yürürlüğe konmasının yeni tip koronavirüs salgını sebebiyle dünyanın tanık olduğu şartların ve vatandaşların sağlığını koruma sorumluluğunun bir neticesi olduğunu söyledi. Aynı zamanda bu istisnai yasanın yürürlüğe konmasıyla koordinasyon seviyesini yükseltmenin hedeflendiğini vurguladı. Kral Abdullah ayrıca hükümeti özel sektörün ve kurumların dayanıklılığını, istikrarını ve güvenliğini sağlamaya çağırdı.
Ürdün hükümeti daha önce yaptığı açıklamayla tüm kurumların ve resmi dairelerin askıya alındığını duyurmuş, acil durumlar hâricinde evden çıkmayı önleme kararı almıştı. Ürdün Enformasyon Bakanı Emced el-Adayele tarafından okunan resmi duyuruda sağlık sektörü hâriç, özel sektörün çalışmamasına, 10’dan fazla insanın bir araya gelmesinin ve iller arası hareketliliğin engellenmesine karar verildi.
Yalnızca acil durumlar hâricindeki tıbbi operasyon ve incelemeler, virüsün bulaşmasına sebebiyet verebilecek olan gazetelerin baskısı, toplu taşıma araçları, alışveriş merkezleri ve ticari merkezler de bu kapsamda durduruldu.
Ürdün Silahlı Kuvvetleri Genel Komutanlığı da dün sabah yaptığı açıklamada koronavirüs salgınını önleyici tedbirlerin bir parçası olarak ülkenin dört bir yanındaki şehirlerin giriş ve çıkışlarında kontrollerde bulunulacağını duyurdu. Aynı zamanda vatandaşlar bu giriş çıkışlarda görevlendirilen birimler tarafından verilen tüm talimatları izlemeye çağrıldı.
Vatandaşlar; kamu ve özel kuruluşların bugün itibariyle askıya alındığı kararının hemen ardından market, akaryakıt istasyonları ve eczanelerin açık olacağı açıklamalarına ve hükümetin bu konuda verdiği güvenceye rağmen alışverişe akın etti.
Hükümetin, Kraliçe Aliye Uluslararası Havalimanı’yla ülkeye dönen en az 4 bin vatandaşın zorunlu karantinaya alınması planı da başarılı oldu. Söz konusu vatandaşlar giriş çıkışların kapatıldığı askeri bölgeler ilan edilen Amman ve Ölü Deniz’deki otellerde kalıyor. Deniz yoluyla dönenler ise aynı şekilde Akabe’deki otellerde karantina altına alındı. Dün gelen son uçuşlarını da karşılamalarının ardından, Kraliçe Aliye Uluslararası Havalimanı ve Kral Hüseyin Havalimanı kapatılmıştı.
Ürdün Silahlı Kuvvetleri’ne yakın olan Hala News’in haberine göre, seyahatten dönmesi sebebiyle Ölü Deniz’deki bir otelde karantina altında tutulan vatandaşlar arasında Prens Talal bin Muhammed’in oğlu Prens Hüseyin ile Prens Muhammed de bulunuyor.



Hizbullah savaşçılarını Lübnan ordusuna entegre etme fikri gerçeklerle çarpışıyor

21 Mayıs 2023 tarihinde Lübnan'ın Aramta kasabasında bir askeri tatbikata katılan Hizbullah savaşçıları (Reuters)
21 Mayıs 2023 tarihinde Lübnan'ın Aramta kasabasında bir askeri tatbikata katılan Hizbullah savaşçıları (Reuters)
TT

Hizbullah savaşçılarını Lübnan ordusuna entegre etme fikri gerçeklerle çarpışıyor

21 Mayıs 2023 tarihinde Lübnan'ın Aramta kasabasında bir askeri tatbikata katılan Hizbullah savaşçıları (Reuters)
21 Mayıs 2023 tarihinde Lübnan'ın Aramta kasabasında bir askeri tatbikata katılan Hizbullah savaşçıları (Reuters)

Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn'ın Hizbullah savaşçılarının, 1990 iç savaşından sonra olduğu gibi Lübnan ordusuna entegre edilmesi önerisi siyasi çevrelerde ve uzmanlar arasında tartışma konusu oldu.

Ordunun çeşitli sebeplerle bu savaşçıları bünyesine katamaması nedeniyle öneri henüz yaygın kabul görmezken, uzmanlar bu meselenin doğuracağı sonuçlar konusunda uyarıda bulundu. Bunun ‘silahlarını devlete teslim etmesi karşılığında Hizbullah için bir teselli ödülü’ olduğunu belirten uzmanlar, ‘dini emir alan ve ideolojik inanca sahip olan unsurların orduda yer alamayacağını’ vurguladı.

Cumhurbaşkanı Avn basına verdiği demeçte, “Ordu içinde Hizbullah savaşçılarından oluşan bağımsız bir birim oluşturmak mümkün değil. Ancak 1990'ların başında Lübnan'daki iç savaşın sonunda çeşitli taraflarla olduğu gibi üyeleri orduya katılabilir ve kurslara tabi tutulabilir” ifadelerini kullandı.

Bu öneriyi yorumlayan Güçlü Cumhuriyet Bloğu Milletvekili Giyas Yazbek, ordunun ‘Hizbullah'ın dış uzantılarla ordusunu oluşturduğunu iddia ettiği 100 bin savaşçıyı absorbe edemeyeceğini’ söyledi. Şarku’l Avsat'a konuşan Yazbek, “Hizbullah'ın 25 bin savaşçısı olsa bile, şu anda subaylarının ve üyelerinin maaşlarını dış yardımlarla güvence altına almaya çalışan askeri kuruma bunları dahil etmek imkânsız” dedi.

Yazbek, ‘ordunun cumhurbaşkanı ve hükümetle birlikte geliştirdiği ulusal güvenlik stratejisinin henüz Lübnan'ın ordu ve güvenlik güçlerinin sayısına olan ihtiyacını belirlemediğini’ vurguladı. Yazbek, “Sınırlarımızı çizdiğimizde, savaşın nedenlerini ortadan kaldırdığımızda ve Lübnan'da siyasi bir çözüme doğru ilerlediğimizde, ordunun mevcut subay ve personel sayısı yeterli olacak ve artacaktır” şeklinde konuştu.

Hizbullah savaşçılarının durumu

Askeri uzman Halid Hamade'ye göre, ‘Taif Anlaşması'ndan sonra silahlı milislerin dağıtılmasında olduğu gibi bugün de Hizbullah savaşçılarının orduya alınması önerisi, Cumhurbaşkanı'nın Hizbullah'ı silahlarını devlete teslim etmeye ikna etme çabaları bağlamında Hizbullah için bir teselli ödülüdür.’

Hamade, ‘Hizbullah savaşçılarının orduya entegre edilmesinin, özellikle ateşkes anlaşmasının imzalanmasının ardından yaşanan gelişmelerden sonra, birçok engelle karşı karşıya olduğunu’ savundu.

fvdgh
Hizbullah Genel Sekreteri Haşim Safiyuddin'in 24 Şubat 2025 tarihinde Lübnan'ın güneyindeki Deyr Kanun en-Nahr kasabasında düzenlenen cenaze töreni sırasında Hizbullah üyeleri (Reuters)

“İç savaşın sona ermesinin ardından Lübnan devletinin yüzlerce milisi orduya ve güvenlik güçlerine katmayı başardığı doğrudur, ancak Hizbullah'ın durumuyla karşılaştırma yapmak artık mümkün değildir” diyen Hamade, Şarku’l Avsat'a yaptığı açıklamada şunları söyledi: “Ulusal Mutabakat Belgesi imzalandığında milis liderleri belgeyi tanıdı, milislerin feshedildiğini duyurdu, silahlarını gönüllü olarak devlete teslim etti ve siyasi sürecin bir parçası oldu. Hizbullah ise ateşkes anlaşmasını tanımıyor ve silahlarını teslim etmeyi kabul etmiyor. Dolayısıyla siyasi sürecin bir parçası haline geldiğini ve artık askeri bir kanadı olmadığını kabul etmeden milislerini orduya dahil etmekten bahsetmek bağlamdan kopuktur.”

Hizbullah'ın ideolojisi

Yazbek'e göre Hizbullah'ın ideolojisi, savaşçılarının orduya entegrasyonunun önündeki en büyük engel. Yazbek, “Hizbullah, Lübnan'ı İran'ın uzantısı olan coğrafi bir nokta olarak görüyor. Hizbullah Genel Sekreteri Naim Kasım'ın silahları teslim etmeyeceğini ve silahların devletin elinde olmasıyla ilgili konuşmalarla ilgilenmediğini açıklamasının da gösterdiği gibi bu doktrin halen varlığını sürdürüyor” ifadelerini kullandı.

ukıo
24 Şubat 2025 tarihinde düzenlenen cenaze töreninde eski Hizbullah Genel Sekreteri Haşim Safiyuddin'in tabutunu taşıyan Hizbullah savaşçıları (AP)

‘Lübnan iç savaşı sırasında milisleri olan ve devlet şemsiyesi altına giren liderlerin Lübnanlı liderler olduğunu, kararlarının Lübnanlıların kararı olduğunu’ hatırlatan Hamade, “Hizbullah ise organik olarak bölgesel bir otoriteye bağlıdır ve hem Lübnan içinde hem de dışında tehlikeli askeri ve güvenlik rolleri oynamıştır” dedi. Hizbullah'ın ‘Tahran'dan ayrıldığını, yerel bir siyasi bileşen olmayı kabul ettiğini ve askeri kolunu feshettiğini açıklamadığına, böylece savaşçılarının ordu içinde absorbe edilmesi konusunun tartışılabileceğine’ dikkat çeken Hamade sözlerini şöyle sürdürdü: “Veliyyül Fakih tarafından verilen ve uygulanması gereken meşru yetki çerçevesinde faaliyet gösteren askeri bir grup ile anayasal makamlar tarafından demokratik mekanizmalar çerçevesinde alınan siyasi bir karar çerçevesinde faaliyet gösteren başka bir grubu uzlaştırmak nasıl mümkün olabilir? İster sivil idarelerde ister güvenlik kurumlarında milislerin devlete entegre edilmesi deneyimi tekrarlanabilecek kadar başarılı oldu mu?”

Ordu disiplini

Bazılarının iddia ettiği gibi iç savaş sürecindeki milislerin orduya alınmadığını belirten Yazbek, ‘güvenlik ve askeri kurumlara alınanların Lübnan'ı yöneten Suriye rejimine yakın olduğunu, ülkenin egemenliği için savaşan ve Suriye işgaline karşı çıkanların ise kovalandığını, hapsedildiğini ve birçoğunun Lübnan'ı terk etmek zorunda kaldığını’ vurguladı. Yazbek ayrıca, ‘ordu personeli tarafından uygulanan disiplinin Hizbullah savaşçıları için geçerli olmadığını, çünkü milislerin orduyla, ordunun da onlarla uyumlu olmadığını’ belirtti.

Hamade, “Hizbullah savaşçılarının Lübnan ordusuna ve diğer devlet kurumlarına dahil edilmesinin artıları ve eksileri ne olursa olsun, doğru yol Hizbullah'ın silahlarını devlete teslim etmesiyle başlamalı. Hizbullah üyeleri Lübnan toplumundan izole edilmiş bir grup değildir ve topluma entegre edilmelidir. Ancak Hizbullah’ın silahlarını teslim etmesi için bir tür ayartma olarak özümsenmeleri konusunu gündeme getirmekte acele etmek hedefe ulaşılmasını sağlamayacaktır. Gerekli olan, Hizbullah’ın öncelikle devleti, silahların yalnızca devletin elinde olmasını, savaş ve barış kararının devletin elinde olduğunu ve bu konuda meydana gelebilecek herhangi bir düzenlemenin başlangıcı olarak uluslararası kararları uygulama ihtiyacını tanımasıdır” dedi.