Avrupa’dan sonra koronavirüsün merkez üssü Afrika mı olacak?

​Koronavirüsten korunmak için tıbbi bir maske takan Kenyalı (AFP)
​Koronavirüsten korunmak için tıbbi bir maske takan Kenyalı (AFP)
TT

Avrupa’dan sonra koronavirüsün merkez üssü Afrika mı olacak?

​Koronavirüsten korunmak için tıbbi bir maske takan Kenyalı (AFP)
​Koronavirüsten korunmak için tıbbi bir maske takan Kenyalı (AFP)

Borzou Dergahi
Koronavirüs (Kovid- 19) vakaları Sahra Altı Afrikası’nda da artarken durum, son HIV ve Ebola salgınlarından tam olarak iyileşmeyen kırılgan halk sağlığı üzerinde yeni bir baskıya yol açabilir.
Nijerya, Fildişi Sahili, Senegal, Kamerun, Togo, Güney Afrika, Burkina Faso ve Demokratik Kongo Cumhuriyeti’nde de çeşitli Koronavirüs vakaları bildirildi. Son günlerde Kenya, Gana ve Gabon’dan da çeşitli vakalar tespit edildiği bildirilirken, Sudan da geçen Cuma günü enfekte vaka bulunduğunu açıkladı.
Avrupa, Asya ve Kuzey Amerika’daki sağlık politikası belirleyicileri, koronavirüsün yayılmasının yaz mevsimi yaklaşıp sıcaklıklar yükseldikçe azalabileceğini belirtiyor. Bu durum, hastaneler ve sağlık çalışanlarına, nispeten modern sağlık sisteminin etki etmediği bir hastalıkla başa çıkma yolunda rahat bir nefes alma fırsatı veriyor.
Ancak buna karşın uzmanlar, sıcaklık dinamikleri ile koronavirüs arasındaki ilişkinin tam olarak net olmadığını söylüyor. Asıl endişe ise, şu an yaz mevsiminin yaşandığı gezegenin güney yarımküresinde de bir vaka görülmesinden kaynaklanıyor.  Bu durumda kuzey yarımküreye yaz geldiğinde pandemi devam edebilir.
Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan aktardığı habere göre, Hollanda Sağlık Hizmetleri Araştırmaları Enstitüsü’nde Epidemiyolog olan John Paget, ‘solunum yolu hastalığının genellikle mevsimsel olduğunu’ açıkladı. Paget, “Normal şartlar altında, bu hastalıklar kış aylarında kuzey ve güney yarımkürelerde zirveye ulaşır. Salgınlar her yıl Temmuz ve Ağustos aylarında güney yarımkürede zirveye ulaşıyor. Bizim açımızdan, salgın burada sona erdiğinde, güney yarımkürede neler olduğunu takip etmek büyük önem taşıyor. Çünkü gelecek kış mevsiminde olacakları orası belirleyecektir” değerlendirmesinde bulundu.
Paget, bunun bir örneği olarak 2009 yılında yayılan ve ABD aracılığıyla Meksika’dan Birleşik Krallık’a taşınan domuz gribi salgınına dikkati çekti. Nihayetinde dünya genelinde yaklaşık 10 bin kişiyi etkileyen bu pandeminin, yaz aylarında ortadan kaybolduğunu söyleyen Epidemiyolog, ancak ertesi kış Kuzey Amerika’da tekrar görüldüğünü belirtti. Paget ayrıca, güney yarımküredeki ülkelerin salgınla nasıl başa çıkabilmek ve virüsün soğuk hava ile mi güç kazandığını görebilmek için gelecek haftaların önemli olduğunu ifade etti.
Afrika ülkelerindeki vakalar oldukça az. Şu ana kadar tespit edilen vaka sayısı halk sağlığı merkezleri çalışanlarının hastaları kontrol edebileceği düzeyde. Meydana gelen vakaların da toplum içinde yayıldığına dair bir kanıt yok. Örneğin Gana Sağlık Bakanlığı, virüse yakalandığı doğrulanan iki hastanın yakın zamanda yurt dışından döndüğünü söyledi. Kenya ve Gabon da hastaların, yakın zamanda Avrupa veya Kuzey Amerika’ya ziyarette bulunduğunu duyurdu.
Bunlara rağmen Gana Devlet Başkanı Nana Addo Dankwa Akufo-Addo, olası bir Kovid- 19 salgınına hazırlanmak amacıyla 100 milyon dolarlık bir fon oluşturdu. Devlet Başkanı, vatandaşlarına hitaben yaptığı konuşmada “Sayın Ganalılar, bu savaş tek başına hükümetin bir savaşı değildir. Bu, tüm ülkenin savaşıdır” ifadelerini kullandı. Öte yandan neredeyse tüm Afrika ülkeleri de havaalanlarında virüsle ilgili tarama prosedürlerini uygulamaya başladı.
Afrika kıtasındaki halk sağlık hizmetleri birimleri, geçmişteki salgın hastalıklardan ders çıkarmaya çalışıyor. Yardım kurumu çalışanları, 2014- 2016 yılları arasındaki Ebola salgını sırasında öğrenilen bir iletişim yöntemi olarak, gerekli tedbirler hakkında hazırlanan broşürlerini dağıtmak için okullarla birlikte çalışıyor. Afrikalı yetkililer, bu kriz sırasında oluşturulan ‘yardım çalışanları ve hükümet yetkilileri ağlarını’ kullanarak, koronavirüsle mücadeleye hazırlanıyor. Ancak bununla birlikte kıtadaki birçok ülke, virüsün yoksul ülkelere yayılması halinde sağlık sistemlerinin ağır bir krizden etkilenmesinden endişe duyuyor.
Daha da kötüsü, Kovid- 19’un sıcak havaya karşı bağışıklığının olması, yılın bu zamanında havaların sıcak olduğu Avustralya ve Singapur’da görülen salgınlar tarafından da kanıtlandı.
Ancak Hollandalı bilim adamı Paget, salgının mevsimsel olabileceğini söylerken, “Normalde, daha yüksek sıcaklıklarla pasifleşmelidir, ancak her zaman istisnalar da vardır” dedi.



İran: Avrupa Troykası ile birkaç gün içinde görüşmeler yapma konusunda anlaştık

Fransa, İngiltere ve Almanya dışişleri bakanları, 20 Haziran'da Cenevre'de İranlı mevkidaşlarıyla görüşmelerde bulundu (AFP)
Fransa, İngiltere ve Almanya dışişleri bakanları, 20 Haziran'da Cenevre'de İranlı mevkidaşlarıyla görüşmelerde bulundu (AFP)
TT

İran: Avrupa Troykası ile birkaç gün içinde görüşmeler yapma konusunda anlaştık

Fransa, İngiltere ve Almanya dışişleri bakanları, 20 Haziran'da Cenevre'de İranlı mevkidaşlarıyla görüşmelerde bulundu (AFP)
Fransa, İngiltere ve Almanya dışişleri bakanları, 20 Haziran'da Cenevre'de İranlı mevkidaşlarıyla görüşmelerde bulundu (AFP)

İran Dışişleri Bakanlığı sözcüsü, İran, İngiltere, Fransa ve Almanya'nın cuma günü İstanbul'da nükleer müzakereleri yeniden başlatacağını açıkladı. Bu açıklama, Avrupa'nın üç büyük ülkesi olan İngiltere, Fransa ve Almanya'nın müzakerelerin yeniden başlamaması halinde İran'a uluslararası yaptırımların yeniden uygulanacağı uyarısının ardından geldi.

İran resmi basınına göre Dışişleri Bakanlığı sözcüsü İsmail Bekayi, “İran, İngiltere, Fransa ve Almanya arasındaki toplantının, dışişleri bakan yardımcıları düzeyinde yapılacağını” açıkladı.

İran medyası dün, Batılı güçlerin BM yaptırımlarına hızlı bir şekilde geri dönüş için "snapback" mekanizmasını devreye sokmak üzere ağustos sonuna kadar süre vermesinin ardından, Tahran'ın Avrupa Troykası ile müzakereleri yeniden başlatma konusunda anlaştığı haberini verdi. Devrim Muhafızları'na bağlı Tesnim Haber Ajansı, konuya hakim bir kaynağın "Görüşmelerin prensibi üzerinde anlaşmaya varıldı, ancak zaman ve yer konusunda istişareler devam ediyor" dediğini belirtti.

Birkaç gün önce, Avrupa Troyka'nın dışişleri bakanları ve Avrupa Birliği'nin dışişleri politika sorumlusu, geçen ay İsrail ve ABD'nin İran'ın nükleer tesislerine düzenlediği saldırıdan bu yana İran Dışişleri Bakanı Abbas Arakçi ile ilk telefon görüşmesini gerçekleştirdi.

Şarku’l Avsat’ın edindiği bilgiye göre Avrupa Troykası, Çin ve Rusya ile birlikte, 2015 yılında İran ile imzalanan ve 2018 yılında ABD'nin çekildiği nükleer anlaşmanın kalan taraflarını oluşturuyor. Anlaşma uyarınca, İran'ın nükleer programına kısıtlamalar getirilmesi karşılığında yaptırımlar kaldırılmıştı.

Avrupa Birliği, İran ile İsrail arasında hava savaşı öncesinde devam eden nükleer müzakerelerin yeniden başlamaması veya somut sonuç alınmaması halinde, BM'nin yaptırımlarını otomatik olarak yeniden uygulamaya koyan “Snapback” mekanizması yoluyla, ağustos ayı sonuna kadar İran'a BM yaptırımlarını yeniden uygulayacağını açıkladı.

Arakçi birkaç gün önce yaptığı açıklamada, “Avrupa Birliği ve Avrupa Troyka'sı bir rol oynamak istiyorsa, sorumlu davranmalı ve ahlaki ve hukuki hiçbir temeli olmayan (yaptırımların yeniden uygulanması) politikası da dahil olmak üzere, modası geçmiş tehdit ve baskı politikalarından vazgeçmelidir” ifadelerini kullandı.

2015 nükleer anlaşmasını onaylayan BM kararının maddelerine göre, Avrupa Troykası 18 Ekim 2025 tarihine kadar BM'nin Tahran'a yaptırımlarını yeniden uygulayabilir.

İran Parlamentosu Ulusal Güvenlik ve Dış Politika Komisyonu üyesi Vahid Ahmedi, üç Avrupa ülkesinin “uluslararası hukuk açısından mekanizmayı devreye sokma hakkına sahip olmadığını”ifade etti. İran Observer haber sitesine verdiği demeçte, Tahran'ın ABD ile müzakerelere dönmek için üç temel şart koyduğunu belirtti. “Birincisi, İran topraklarına yönelik saldırının uluslararası platformlarda kınanması, ikincisi, 12 gün süren savaşın yol açtığı zarar ve kayıpların belirlenmesi, üçüncüsü, gelecekte İran topraklarına yönelik herhangi bir saldırının tekrarlanmayacağına dair net garantiler verilmesi.”

İsrail-İran savaşından önce Tahran ve Washington, Umman'ın arabuluculuğunda beş tur nükleer müzakere gerçekleştirdi, ancak Batı güçlerinin silahlanma tehlikesini ortadan kaldırmak için İran'ın uranyum zenginleştirmesini sıfıra indirmesini talep etmesi gibi önemli engellerle karşılaştı.

ABD saldırılarından önce İran, uranyumu yüzde 60 saflıkta zenginleştiriyordu. Bu uranyumun saflığı, silah geliştirmeye imkan veren yüzde 90'a kadar kolaylıkla yükseltilebilir.

Tahran, nükleer programının sadece sivil amaçlara yönelik olduğunu söylüyor. Batılı güçler ise bu düzeyde zenginleştirmenin sivil bir gerekçesi olmadığını belirtiyor.

Birleşmiş Milletler'in en üst düzey denetim kurumu olan Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı ise nükleer silah üretmeden uranyumu bu düzeye kadar zenginleştiren başka bir ülke olmadığını vurguluyor.