‘İkinci Yalta Konferansı’ ve ‘Beyaz Savaş’ dönemi

Fotoğraf (Reuters-Arşiv)
Fotoğraf (Reuters-Arşiv)
TT

‘İkinci Yalta Konferansı’ ve ‘Beyaz Savaş’ dönemi

Fotoğraf (Reuters-Arşiv)
Fotoğraf (Reuters-Arşiv)


Ahmed el-Moslemany*
İkinci Dünya Savaşı, elli bin saatten fazla sürdükten sonra sona erdi. Dünya tarihinin bu en büyük savaşında on milyonlarca insan öldü. Sadece Sovyetler Birliği’nde nüfusun yüzde 7’si hayatını kaybetti.
Savaşın altıncı ve son yılında Nazilerin ve Japonların yenildiği açıkça ortadaydı. Savaştan hemen sonra dünyayı şekillendirme hazırlıkları başladı. İkinci Dünya Savaşı önde gelen 7 ülke arasında yaşandı. ABD ve Sovyetler Birliği dışında hepsi dağıldı. Fransa, Alman işgalinin etkilerini silmeye çalışırken İngiltere iflasın eşiğine gelmişti. İtalya gücünü kaybetmiş, Almanya parçalanmış, başkent Berlin ikiye bölünmüştü.
Moskova ve Washington iki süper gücün başkentleri oldular. Dünya doğunun ve batının yönelimlerine istinaden ideolojik olarak bölünüyordu. Tamda bu noktada ‘Soğuk Savaş’ kavramı ortay çıktı. Bu, kapitalizm ve sosyalizm, sağ ve sol, ABD ile Sovyetler Birliği arasındaki entelektüel bir savaştı.
Soğuk Savaş, birkaç sıcak savaşa da tanıklık etmişti. Fakat Soğuk Savaş boyunca izlenen ana yol, savaşın ideolojik çerçevesinde sanat, edebiyat ve medya üzerinden yaşanan entelektüel çatışmaydı.
Şubat 1945'te Kırım'da Yalta Konferansı düzenlendi. Konferansı düzenleyen Sovyetler Birliği, dünyanın en güçlü üç lideri; Franklin Roosevelt, Joseph Stalin ve Winston Churchill’ı bir araya getirmişti. ABD Başkanı Roosevelt, konferansın Mısır'ın İskenderiye kentinde veya Akdeniz şehirlerinden birinde yapılmasını istiyordu. Fakat yükseklik fobisi olan ve hava yoluyla seyahat etmekten korkan Joseph Stalin, liderleri, konferansın Yalta'da yapılmasına ikna etti.
Üç lider bir sarayda konakladılar. Stalin, Roosevelt ve Churchill'ın ikili görüşmeler yapmalarını engellemek amacıyla kaldıkları odaların aralarındaki bir odada kalıyordu.
İkinci Dünya Savaşı'nın sona ermesine beş ay kala yapılan konferansta nüfuz alanları bölüşüldü.
BBC, Anne Applebaum tarafından kalem alınan ‘Demir Perde’ adlı kitaptan şu alıntıyı yaptı;
“Üç lider, ilgisiz ve şaşırtıcı bir kayıtsızlıkla Avrupa'nın geniş bölgelerinin kaderini belirlediler.”
Bazı şeyler, ABD'nin Japonya'nın Hiroşima kentine atom bombası atmasının üzerinden 24 saat geçtikten sonra yapılan ‘Potsdam Konferansı’nda değişti.
Potsdam Konferansı’nda Stalin ve Churchill yine bir araya gelmişti. Ancak üçüncü lider olarak artık Franklin Roosevelt’in yerine tarihte nükleer silah kullanan tek başkan olan Harry Truman vardı.
Kısa bir süre sonra 1946 yılında Winston Churchill, Sovyetler Birliği'nin kendisini Doğu Avrupa ile birlikte dünyadan izole ettiğini söyledi. Bu da ‘Demir Perde’ olarak adlandırılıyordu. 1947 yılında ise Sovyetler Birliği'ne yönelik geniş kapsamlı bir karşıtlık barındıran ‘Truman Doktrini’ ortaya çıktı. Demir Perde ve Truman Doktrini, Soğuk Savaş'ı tetiklemiş ve dünyanın entelektüel olarak bölünmesine neden olmuştu.
Sovyetler Birliği’nin 1991 yılındaki çöküşüyle Soğuk Savaş sona erdi. Sovyetler Birliği’nin yerine kurulan Rusya Federasyonu da kapitalist bir ülkeydi. Dahası 10 yıl öncesine kadar Çin, kapitalist bir modele doğru kademeli bir ekonomik dönüşüm geçirdi.
Bugün dünyadaki başlıca mücadele üç kapitalist güç arasında yaşanmaktadır. Bu güçler; ABD, Rusya Federasyonu ve Çin’dir. Üç ülke arasında siyaset açısından farklılıklar olsa da ekonomi açısından hiç bir fark yoktur. Üçü de pragmatik ülkelerdir. Bu üç ülke modern dünyamız için bir araya hiç gelmedi. Bu ülkelerin liderleri bir takım uluslararası toplantılarda buluşsa da henüz üçlü bir toplantı gerçekleştirmediler. İngiltere ve Fransa ile birlikte Birleşmiş Millerler Güvenlik Konseyi'nin (BMGK) beş daimi üyesini oluşturan bu ülkeler hiçbir zaman bir araya gelmediler. ABD-Sovyetler Birliği-İngiltere zirvesine gelince, birincisi Yalta'da, ikincisi ise Potsdam'da yapıldı ve İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra bir daha tekrarlanmadı.
Çin’in de nükleer silahları bulunuyor ve henüz Rusya ile (Şubat 2019’da çekilen) ABD’nin dahil olduğu ve nükleer silahların denetiminin temelini oluşturan Kısa/Orta Menzilli Nükleer Kuvvetler Anlaşması (INF) gibi herhangi bir uluslararası anlaşmaya taraf olmadı.
Sovyet Birliği lideri Joseph Stalin 75 yıl önce Yalta’nın zirvesine davet etti. Bugün, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, BMGK üyesi olan beş nükleer güç arasında yeni dünya düzeni için bir vizyon oluşturulması amacıyla zirve yapılması çağrısında bulunuyor.
Bazı analistler Putin'in ‘yeni Yalta’ olarak adlandırdıkları bir zirve çağrısında bulunduğunu düşünüyorlar. Üç büyük ülke zirve için anlaştı. ABD, Rusya ve Çin ile birlikte Fransa ve İngiltere'de bu konuda hemfikir. Uluslararası ilişkilerde tarihi yeni bir adım atılmak üzere. Bu adım uluslararası dönüşümlerde bir fark yaratacaktır.
Yeni tip koronavirüsün (Kovid-19) dünya üzerindeki etkilerine ve biyolojik veya nükleer savaşın bir parçası olarak kitle imha silahlarının kullanılması halinde dünyayı bekleyen tehlikelere karşı uyarılar yapılıyor. Güvenlik, istikrar, medeniyet ve hayatın korunmasına olan ihtiyaç daha da artmış durumda. Dünya sıcak çatışmaların yaşandığı savaşların nasıl yönetileceğini biliyor. Bununla birlikte Soğuk Savaş sırasında ideolojik çatışmayı da deneyimledi. Ancak henüz ‘Beyaz Savaş’ çerçevesinde ekonomik çatışmayı yönetmeye dair bir tecrübesi veya hazırlığı bulunmuyor. Ekonomik yaptırımlar, döviz kuru manipülasyonu, kaynakların yağmalanması ve borsaların zarar görmesi on milyonlarca kişiyi öldürebilir.
Beyaz Savaş’la kast ettiğim şey, askeri çatışmadaki sert güç ya da ideolojik çatışmadaki yumuşak güç arasındaki mücadeleye dayanmıyor. Bu savaş tamamen ekonomik mücadele bağlamında yeni temellere dayanıyor. Beyaz Savaş, kendinden öncekiler gibi şiddet içermeden, geleneksel ideolojik savaşlar veya silahlı çatışmalar olmadan zafere ulaşmayı hedefliyor. Suriye, Irak ve Libya’daki askeri formatlı ekonomik savaşlarda Hiroşima’ya atılan atom bombası nedeniyle ölenlerden daha fazla ölüm yaşanırken Nazi Almanyası’nin ödediği tazminatlarından daha fazla para israf edildi.
Ülkemizin veya bölgemizin Beyaz Savaş'ın karanlığında çökmesini istemiyoruz. Bu yüzden ‘İkinci Yalta Konferansı’nın sorunları olan dünyamızda barış ve güvenliğe destek olmasını umuyoruz. Koronavirüsten daha tehlikeli olan ise; tehlikenin sessizce sızması, insanların dramatik bir şekilde ölmesi, dünyanın umudunu yitirmesi ve insanlığın umutsuzluğa düşmesi gibi korona politikalarıdır.
*Bu makale Şarku'l Avsat tarafından El-Ahram gazetesinden çevrilmiştir.



Trump-Zelenski görüşmesine J.D. Vance'in sessizliği damga vurdu

J.D. Vance, Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenski'yle görüşmesi sırasında Oval Ofis'te Dışişleri Bakanı Marco Rubio'nun yanında oturdu (Reuters)
J.D. Vance, Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenski'yle görüşmesi sırasında Oval Ofis'te Dışişleri Bakanı Marco Rubio'nun yanında oturdu (Reuters)
TT

Trump-Zelenski görüşmesine J.D. Vance'in sessizliği damga vurdu

J.D. Vance, Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenski'yle görüşmesi sırasında Oval Ofis'te Dışişleri Bakanı Marco Rubio'nun yanında oturdu (Reuters)
J.D. Vance, Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenski'yle görüşmesi sırasında Oval Ofis'te Dışişleri Bakanı Marco Rubio'nun yanında oturdu (Reuters)

ABD Başkan Yardımcısı J.D. Vance, pazartesi günü Ukrayna lideri Volodimir Zelenski'yle yapılan zirvede dikkat çekici biçimde sessiz kaldı ve siyasi yelpazenin her kesiminden sosyal medya kullanıcısı bundan çok memnun.

X ve daha liberal rakibi Bluesky'daki çok sayıda paylaşımda, Donald Trump'ın yardımcısının, bir kullanıcının ifadesiyle, "aptal ağzını kapalı tutmasından" duyulan rahatlama veya minnettarlık dile getirildi.

Bu durum, Zelenski'nin martta Beyaz Saray'ı en son ziyaret ettiğinde yaşananlarla belirgin bir tezat oluşturuyordu. Vance, Ukrayna liderini yeterince "teşekkür etmediği" gerekçesiyle azarlamıştı.

Trump karşıtı bir ABD'li muhafazakar X'te, "J.V. ağzını kapalı tuttuğunda ve sert görünmeye çalışmadığında işler biraz daha iyi gidiyor" diye yazdı.

Trump yanlısı bir başka kullanıcı ise, "Sanırım Vance'in çenesini süper yapıştırıcıyla kapattılar. Ama genel olarak beklediğimden daha iyi geçti" dedi.

Demokrat fenomen Majid Padellan da aynı fikirdeydi:

Trump odada yetişkinlerle çevrelendiğinde ve J.D. Vance, Zelenski'ye pusu kurmak yerine çocuk masasında oturduğunda her şey ne kadar farklı oluyor.

Diğerleriyse Vance'in "sessiz kalmasından", "konuşmamasından", "çenesini kapalı tutmasından" ve "ukalaca 'bana bakın' yorumları yapmaktan" kaçınmış olmasından memnuniyet duyduğunu belirtti.

ABD dışından kullanıcılar da konuya dahil oldu. Estonyalı girişimci Alvar Laigna, X'te "Vance'in hiçbir şey söylemesine izin verilmediği için Tanrı'ya şükürler olsun" dedi.

Görünüşe göre Birleşik Krallık'tan olan başka bir kullanıcı ise "J.D. Vance sessiz kaldığında işlerin ne kadar daha kolay yürüdüğünü görün" diye yazdı.

Bir Kanadalı, "Vance uslu bir çocuk gibi inanılmaz derecede sessiz" yorumunu yaparken, Bluesky'da İsveçli bir kullanıcı, "Vance'in sessiz kaldığı her an insanlık için bir kazanç" dedi.

Pazartesi günkü görüşme nispeten samimi geçti ve hem Trump hem de Zelenski'nin Rusya'yla üçlü barış görüşmelerine katılma isteklerini dile getirmeleriyle sona erdi.

Trump, herhangi bir barış anlaşmasını yürürlüğe koymak için bölgeye ABD askerleri gönderme ihtimalini dahi dışlamazken, Rusya buna karşı çıkacağını belirtti.

Independent Türkçe