​Pentagon’dan Irak’ta Hizbullah Tugayları’na operasyon hazırlığı talimatı

​Pentagon’dan Irak’ta Hizbullah Tugayları’na operasyon hazırlığı talimatı
TT

​Pentagon’dan Irak’ta Hizbullah Tugayları’na operasyon hazırlığı talimatı

​Pentagon’dan Irak’ta Hizbullah Tugayları’na operasyon hazırlığı talimatı

ABD Savunma Bakanlığı (Pentagon), Irak’taki askeri komutanlarına, 11 Mart'ta Washington’ın Taci Askeri Üssü’nü hedef alan füzeli saldırıdan sorumlu olduğunu düşündüğü İran destekli Hizbullah Tugayları’nı yok etmeye yönelik askeri operasyonlar için hazırlıklar yapılması talimatı verdi. Saldırıda bir İngiliz ve iki Amerikan askeri ölmüştü.
Pentagon'un önümüzdeki iki hafta içinde Irak’taki bazı noktalara Patriot füze bataryaları ve ‘C-RAMs’ sistemi dahil olmak üzere yeni hava savunma sistemleri kurması bekleniyor.
New York Times (NYT) gazetesi, Irak'ta İran destekli milislere karşı hazırlanan gizli askeri planlar olduğuna işaret etti. Bununla birlikte söz konusu talimatlar, ABD liderliğindeki Uluslararası Koalisyon güçlerinin Irak'taki çeşitli üslere ‘yeniden konuşlandırıldığının’ duyurulmasından bir haftayı aşkın bir süre sonra verildi.
Askeri analistler Taci Askeri Üssü’ne yapılan saldırıyı, İran destekli milislerin, ABD'ye ve Irak'taki güçlerine karşı daha da saldırganlaştıklarının bir göstergesi olarak nitelediler. Pentagon yetkilileri, Irak’tan gelen istihbarat raporlarının, İranlı milislerin, ABD'ye bağlı askeri veya diplomatik tesislere neredeyse her gün planlı saldırılarda bulunduklarına işaret ettiğini söylüyorlar. Hizbullah Tugayları, keskin nişancılar ve RPG'lerle ABD’ye bağlı tesisleri hedef alacağına dair videolar yayınlamıştı.
ABD, yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgınının patlak vermesi nedeniyle askerlerini yurtdışındaki üslerden çektiğini açıklamıştı. Ancak Hizbullah Tugayları’na yönelik olası operasyon planları ve tansiyonun yükselmesiyle birlikte, yaklaşık 5 bin askerin konuşlu bulunduğu Irak’a daha fazla askeri güç konuşlandırmaya başladı.

ABD yönetimi içinde Irak'ta ‘nüfuzu koruma’ tartışmaları
ABD yönetimi içinde, İran yanlısı milislerin saldırılarının, Amerikan güçlerini tehlikeye atmadan ve Irak hükümeti ile ilişkilerin yanı sıra ABD’nin Irak'taki nüfuzu riske girmeden nasıl önlenebileceği konusunda yoğun tartışmalar yaşanıyor. ABD Dışişleri Bakanı'nın Yakın Doğu İşlerinden Sorumlu Yardımcısı David Schenker, geçtiğimiz hafta gazetecilere verdiği demeçte, ABD’nin Irak’taki milis şiddetine karşılık vermek için gerekli gördüğü adımları atacağını söyledi. Schenker açıklamasında, “Irak hükümeti, ülkede talebi üzerine konuşlu bulunan Uluslararası Koalisyon güçlerine yönelik saldırıların sorumlularına karşı gerekli adımları atmazsa ABD, askerlerini korumaya devam etmek zorunda kalacak” diye konuştu. Ancak Schenker, saldırganlara yönelik ne gibi bir karşılık verileceğinden veya ne zaman verileceğinden bahsetmedi.
Öte yandan Beyaz Saray'da yapılan tartışmalar, Dışişleri Bakanı Mike Pompeo liderliğindeki bir ekip ile Ulusal Güvenlik Danışmanı Robert O’Brien liderliğindeki ekip arasında Irak'taki son saldırıya ve iki Amerikan askerinin öldürülmesine nasıl bir karşılık verileceğine ilişkin yapıldı. Robert O’Brien’ın ekibi, yapılan füze saldırılarına sert bir karşılık verilmesi gerektiğine inanıyor. Özellikle İranlı liderler, hızla yayılan koronavirüs salgını ile mücadele etmekle meşgulken sıkı kararlar alma zamanının geldiği ve bu durumun İran'ın müzakere masasına doğru adım atmasına yol açabileceği belirtildi. Ancak Dışişleri Bakanı Mike Pompeo ve ABD Genelkurmay Başkanı Orgeneral Mark Milley başkanlığındaki ekip ise, Pentagon ve istihbarat teşkilatlarından sunulan, Şii milislerin saldırılarının İran’ın emirleri doğrultusunda olduğuna dair açık bir kanıt bulunmadığını savunuyor. Ekip, kapsamlı bir müdahalenin ABD'yi İran'la daha büyük bir savaşa ve Irak'la zaten gerilmiş ilişkilerin kopmasına neden olabileceği konusunda uyarıyor.
Bununla birlikte ABD’nin Irak’taki komutanlarından General Robert White, geçtiğimiz hafta Pentagon’a gönderdiği bir notta, Irak’taki görevlerinin DEAŞ’la mücadele etmek için Iraklı askerileri eğitmek olduğunu ve Irak’ta İran yanlısı milislerle karşı karşıya gelmek için daha fazla askere ihtiyaç duyulduğunu belirttiği kaydedildi.

Haşimi: Bu, ABD politikasındaki önemli bir değişikliktir
Konuya ilişkin Şarku’l Avsat’a değerlendirmelerde bulunan Iraklı strateji uzmanı Dr. Hişam el-Haşimi, “Bu, ABD politikasındaki önemli bir değişikliktir. ABD, Aralık 2019'un sonundan 14 Mart 2020'ye kadar ‘saldırıya saldırı ile karşılık verme’ şeklinde yeni bir taktik uygularken düşmanı keşfetmeye yönelik başka bir taktik daha kullandı. ‘Tükenmişlik’ olarak isimlendirilen bu taktikle, Hizbullah Tugayları ve el-Nuceba Hareketi düşmanı olarak belirledi. ABD’nin kullanacağı tükenmişlik taktiği, Haşdi Şabi dışında faaliyet gösteren hem el-Nuceba Hareketi hem de Hizbullah Tugaylarının altyapısını yok etmeye yöneliktir. Sonuç olarak ABD, bu grupların, Haşdi Şabi çatısı altındaki diğer gruplarla bir araya gelmemelerinin yanı sıra ordu ve polis gibi düzenli güçlere yaklaşamamalarını istiyor” şeklinde konuştu.
ABD'nin doğru bilgiye ihtiyaç duyduğunu ve bunu da elde etmiş gibi göründüğünü söyleyen Haşimi, bu yüzden bu tür haberlerin sızdırılmaya başlandığını ve bunun da özellikle ABD’nin ileri teknolojiye sahip olması nedeniyle büyük ölçüde insan kaynağına ihtiyaç duymamasından dolayı operasyona hazır olabileceği anlamına geldiğini belirtti. Haşimi, ancak daha önce yapılan Curf el-Sahar Operasyonu’daki hataların tekrarlanmaması için hedeflerin daha fazla hassasiyetle belirlenmesi gerektiğini vurguladı.



İsrail, önde gelen Hamas liderlerinden Raid Saad'a suikast düzenledi

Hamas lideri Raid Saad (sosyal medya)
Hamas lideri Raid Saad (sosyal medya)
TT

İsrail, önde gelen Hamas liderlerinden Raid Saad'a suikast düzenledi

Hamas lideri Raid Saad (sosyal medya)
Hamas lideri Raid Saad (sosyal medya)

İsrail Times gazetesine göre, İsrailli bir yetkili bugün, Hamas'ın üst düzey lideri Raid Saad'ın Gazze şehrinde düzenlenen bir hava saldırısında öldürüldüğünü doğruladı. Bu da İsrail'in ateşkes anlaşmasını ihlal etmesi anlamına geliyor.

Alman Basın Ajansı'na (DPA) göre görgü tanıkları ve sağlık kaynakları bugün, Gazze şehrinin güneybatısındaki Raşid Caddesi üzerindeki Nablusi kavşağı yakınlarında bir araca düzenlenen İsrail hava saldırısında dört Filistinlinin öldüğünü ve birçok kişinin de yaralandığını bildirdi.

Görgü tanıkları, İsrail uçağının Nablusi Meydanı yakınlarında bir araca birkaç füze ateşlediğini, aracı imha ettiğini ve can kayıplarına yol açtığını söyledi. Ambulans ekipleri, ölü ve yaralıları hastanelere taşımak için acilen olay yerine gitti.

İsrail askeri sözcüsü Avichay Adraee ise yaptığı açıklamada, ordu ve Şin Bet'in (İsrail Güvenlik Teşkilatı) Gazze Şehrinde üst düzey bir Hamas komutanını hedef alan bir saldırı düzenlediğini ve onu son zamanlarda hareket için silah üretimi ve yeniden yapılanma çalışmaları yapmakla suçladığını belirtti.

İsrail Ordu Radyosu, saldrırının hedefinin, İzzeddin el-Haddad'dan sonra "Hamas'ın ikinci adamı" ve askeri üretim dosyasından sorumlu kişi olarak tanımladığı Raid Saad olduğunu bildirdi. İsrail'in bugünkü operasyonu gerçekleştirmeden önce son haftalarda kendisine birkaç kez suikast girişiminde bulunduğunu belirtti.

Şarku’l Avsat’ın İbranice yayın yapan Ynet internet sitesinden aktardığına göre Raid Saad Hamas'ın askeri kanadı olan Kassam Tugayları'nın liderlerinden biri.

Hamas'tan hava saldırısının hedefinin kimliğiyle ilgili resmi bir açıklama yapılmadı.

Axios haber sitesi, İsrail'in saldırıdan önce Amerika Birleşik Devletleri'ni önceden bilgilendirmediğini ifade etti.


Suriye halkının merkezi mi yoksa federal devlet mi anlaşmazlığı üzerine bir okuma

Şam'da Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esed'in devrilmesini kutlamak için düzenlenen havai fişek gösterileri arasında muhaliflerin bayrağını dalgalandıran bir Suriyeli (Reuters)
Şam'da Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esed'in devrilmesini kutlamak için düzenlenen havai fişek gösterileri arasında muhaliflerin bayrağını dalgalandıran bir Suriyeli (Reuters)
TT

Suriye halkının merkezi mi yoksa federal devlet mi anlaşmazlığı üzerine bir okuma

Şam'da Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esed'in devrilmesini kutlamak için düzenlenen havai fişek gösterileri arasında muhaliflerin bayrağını dalgalandıran bir Suriyeli (Reuters)
Şam'da Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esed'in devrilmesini kutlamak için düzenlenen havai fişek gösterileri arasında muhaliflerin bayrağını dalgalandıran bir Suriyeli (Reuters)

Macid Kıyali

Suriye’de Beşşar Esed rejiminin düşmesinin ardından geçiş dönemi liderliği ile muhalifleri arasında yaşanan iç çatışma, siyasi sistemin niteliği, özellikle de merkeziyetçilik mi yoksa ademi merkeziyetçilik mi, merkezi bir devlet mi yoksa federal bir devlet mi tartışmaları üzerine yoğunlaşıyor.

Bu konu meşru olmasına rağmen, tartışmaya katkı sağlamak amacıyla bazı temel gözlemler aşağıda sunuyorum.

İlk gözleme göre ademi merkeziyetçilik ya da federalizm meselesini gündeme getirmek, bu konuda kutuplaşmanın temel nedeninin Suriye’deki iç çatışmada kimlik, etnik, mezhepsel ve bölgesel özelliklerin baskın olması olduğu gerçeğini görmeyi zorlaştırdı.

Çatışmanın önde gelen tarafları, siyasi veya sınıfsal güçleri ya da tarafları temsil etmekten ziyade kimlik temelli yahut mezhepsel, etnik ve bölgesel kimliği vurgulayan taraflar olduklarından, bu konunun siyasi niteliği göz ardı ediliyor.

Dikkati çeken ikinci gözleme göre ise federal ya da ademi merkeziyetçi bir devlet için mücadele eden güçler, bunu demokrasi meselesinden daha öncelikli tutuyorlar. Bunun nedeni, söz konusu güçlerin (SDG, Suveyda'daki Hicri Hareketi ve kıyı şeridinde Esed rejiminin çöküşünden etkilenen güçler) demokratik olmayan güçler olmaları. Prensipte pozisyonları, politikaları ve tercihleri ve temsil ettiklerini iddia ettikleri gruplarla olan ilişkileri göz önüne alındığında bu güçlerin Esed rejimi altında kendilerini ifade etmedikleri ve bu konuyu bu kadar yoğun bir şekilde gündeme getirmedikleri unutulmamalı.

Üçüncü ve belki de en önemli gözleme göre federal bir devlette kimlik statüsü konusundaki çatışmaya öncelik verilmesi, devletin kurulması ve vatandaşlık taleplerini ya gölgeliyor ya da ön plana çıkarıyor. Bunların, 54 yıllık Esed döneminde eksik olan iki temel unsur olduğu ve özellikle mevcut koşullarda, yani devletin kurumlar ve hukuk devleti olarak yeniden kurulması ve vatandaşların güçlendirilmesi, böylece Suriyelilerin gerçek anlamda özgür ve eşit vatandaşlar olarak bir halk haline gelmeleri için ülke genelinde Suriyelilerin en çok ihtiyaç duyduğu unsurlar olduğu unutulmamalı.

Bu yüzden iki temel sorunla karşı karşıyayız. Bunlardan birincisi, artık var olmayan Esed rejiminin Suriye'nin birliğini zayıflatıp bozmayı başarması, Suriyelileri mezhep, din, etnik köken, bölge ve aşiret aidiyetlerine göre sınıflandırması ve ‘böl ve yönet’ politikası uyarınca onları birbirlerine düşürmesinden kaynaklanıyor.

İkinci sorun, Suriyelilerin kendi koşullarını kontrol edememeleri. Bu durum, Suriye’nin geleceğinin, Suriye halkının aleyhine, uluslararası güçlerin, özellikle ABD ve bölgesel tarafların meselesi haline gelmesine neden oldu. Bu durum, kimlik çatışmaları, özellikle de silahlı çatışma veya silahlı milisler şeklinde ortaya çıkan çatışmalar için de geçerli.

Federalizm, bir ülkeyi bölmek değil, aksine ülkenin birliğini organize etmek ve merkezin statü, egemenlik ve kaynaklar konusunda çevre bölgelere müdahale etmesini önlemek için daha uygun bir yöntem. Böylelikle karşılıklı güven temelinde hükümete daha geniş katılım sağlanır.

Suriye geçiş dönemi yönetimi ve Suriye muhalefetinin geri kalanı, gelecekteki siyasi sistemin nasıl olacağı ve otoriterliğin ve marjinalleşmenin geri dönüşünü önlemeye katkıda bulunanlar da dahil olmak üzere yeni konsensüsler oluşturmak için neyin uygun olduğu konusunda kafa karışıklığı ya da netlik sağlanamaması ortaya çıkan federalizm ve ademi merkeziyetçilik konusundaki tartışmalardan sorumlu.

Aslında, yeni yönetime bağlı olanlar ve geleneksel Suriye muhalefeti tarafından federalizmin reddedilmesinin sebebi, aceleci davranışlar, duygusal ve milliyetçi coşku ve önyargılar.

Söz konusu tartışmayı kapatmak yerine açmalı, tüm soruları sormalı. Çünkü Suriye’nin geleceği tartışmaya açık. Tüm Suriyeliler bu tartışmayla ilgileniyor ve bu konuda cevaplar bulmaya katkıda bulunuyor.

Daha spesifik olarak, federal ya da ademi merkeziyetçi bir devlet tartışmasıyla ilgili olarak, federalizmin herhangi bir ülkenin bölünmesi anlamına gelmediği, aksine birliğin daha uygun bir şekilde örgütlenmesi ve merkezin statü, egemenlik ve kaynaklar konusunda çevreyi kötü yönde etkilemesini önlemek için, karşılıklı güvene dayalı yönetişime daha geniş katılımı garanti eden bir sistem olduğunun anlaşılması gerekiyor.

Toplumun yönetimini etkileyen sorunlara güvenlik çözümleri getirilemedi. Çünkü herhangi bir güvenlik çözümü coğrafyaya, topluma, egemenliğe ve devlete sadece bölünmeler getirir.

Tüm bunlar bölünmek değil, federalizm gücün paylaşılması anlamına gelir. Dışişleri, savunma ve genel ekonomi yönetimi gibi devlet egemenliği ile ilgili konularda merkezileşme söz konusu. Bunların tümü birleşik parlamento ve merkezi hükümetin sorumluluğunda. Öte yandan iç güvenlik, eğitim, sağlık ve yerel kalkınma konularının yönetimi eyaletlerin veya yerel yönetimlerin yetki alanına girer.

Burada bazılarının endişelerini hafifletebilecek en önemli nokta, federalizmin etnik köken/milliyet veya din/mezhep yerine coğrafyaya dayalı olmasıdır. Çünkü herhangi bir kimlik meselesi, demokratik karakterini zayıflatır ve eşit vatandaşlık haklarının ve vatandaşların devletinin güçlenmesini engeller. Tıpkı Lübnan'da ve Irak'ta olduğu gibi.

Elbette, birçok alanda idari meselelerle ilgili olan ademi merkeziyetçi bir devleti, anayasaya göre yetkileri paylaşan federal bir devletle karıştırmak bir sorundur. Şarku'l Avsat'ın al Majalla'dan aktardığı analize göre federal devleti ayrılıkçı bir devlet olarak görmek de bir tür karışıklık veya yanılgı olarak adlandırılabilir, ancak bu doğru değil, çünkü merkezi devletler, yönetim, temsil ve kaynak dağıtımında esnekliğe sahip federal devletlere göre ayrılmaya çok daha yatkındır, zira günümüzün en büyük, en güçlü ve en zengin devletleri federal devletlerdir.

Bu yüzden herhangi bir kimlik grubuyla anlaşmazlık, kavramların karışmasına veya çarpıtılmasına yol açmamalı. Örneğin, İsrail'in siyasi sistem olarak demokrasiyi benimsemesi, demokrasiye karşı düşmanlığı teşvik etmemeli. Ayrıca, belirli bir önermeye elverişli olmayan koşullar olduğunu gözlemlememiz, bu kavramın tartışmaya açılmaması, geliştirilmemesi ve belirli bir ülkede devlet kurulması için ulusal birliği oluşturmaya hizmet eden bağlamlara yerleştirilmemesi gerektiği anlamına gelmez.

Son olarak, bu alanda, özellikle Suriye bağlamında, dikkate alınması gereken iki konu var. Öncelikle ülkenin toprakları üzerinde devlet egemenliğinden söz edilmesi için bunun halkın birliği gerçeğine dayanması gerekiyor. İkinci olarak ise toplumun yönetimini etkileyen sorunlara güvenlikle ilgili bir çözüm bulunmuyor, çünkü herhangi bir güvenlik çözümü coğrafyanın, toplumun, egemenliğin ve devletin bölünmesine yol açar.

*Bu analiz Şarku’l Avsat tarafından Londra merkezli al Majalla dergisinden çevrilmiştir


Tedmür'de ortak devriyeye düzenlenen saldırıda Suriyeli ve Amerikalı personel yaralandı

 Suriye polisi (Suriye İçişleri Bakanlığı)
Suriye polisi (Suriye İçişleri Bakanlığı)
TT

Tedmür'de ortak devriyeye düzenlenen saldırıda Suriyeli ve Amerikalı personel yaralandı

 Suriye polisi (Suriye İçişleri Bakanlığı)
Suriye polisi (Suriye İçişleri Bakanlığı)

Suriye güvenlik kaynakları bugün, Suriye güvenlik güçleri ile ABD kuvvetlerinin, ülkenin orta kesimindeki Tedmür kentinde ortak devriye sırasında silahlı saldırıya uğradığını bildirdi.

Suriye resmi haber ajansı SANA’ya konuşan bir güvenlik kaynağı, saldırıda Suriye güvenlik güçlerinden iki kişinin ve bazı ABD askerlerinin yaralandığını, saldırıyı gerçekleştiren kişinin ise öldürüldüğünü açıkladı.

Kaynak, olayın ardından ABD’ye ait helikopterlerin yaralıları et-Tanf Üssü’ne tahliye ettiğini belirterek, saldırının nedenleri ve koşullarına ilişkin henüz bilgi bulunmadığını ifade etti.

Olay nedeniyle Deyrizor-Şam uluslararası kara yolunda trafiğin geçici olarak durdurulduğu, bölge semalarında ise yoğun hava hareketliliği yaşandığı kaydedildi.