Boko Haram, Afrika'da silahların susturulması umudunu ortadan kaldırdı

Çad askerleri (AFP)
Çad askerleri (AFP)
TT

Boko Haram, Afrika'da silahların susturulması umudunu ortadan kaldırdı

Çad askerleri (AFP)
Çad askerleri (AFP)

İsmail Muhammed Ali
Boko Haram örgütünün 23 Mart Pazartesi günü Çad Gölü eyaletindeki Boma kentinde saldırılara tekrar başlamasının ardından Afrika Birliği'nin (AfB) kıtayı çatışmalardan kurtarma, büyüme ve kalkınma için elverişli koşullar yaratma yönündeki çabalarının boşa gideceği yönündeki endişeler arttı. AfB, 2020 yılı içerisinde kıtada silahları susturmaya ve uluslararası toplumun da desteğiyle belirlenecek bir yol haritası ile bölgedeki çatışmalara son vermeye yönelik bir girişim başlatmış ve bu kapsamda birtakım çalışmalar yapmıştı.
2002 yılında kurulan Nijeryalı silahlı örgüt Boko Haram, 2009 yılından bu yana Çad Gölü bölgesindeki saldırılarını yoğunlaştırdı. Bu süre içerisinde yaklaşın 18 bin insan hayatını kaybetti ve bir milyona yakın kişi yerinden oldu. Tarımsal üretim hareketinin bozulması ve yüksek işsizlik oranı nedeniyle geniş çaplı bir insani krizin patlak verdi. Bölgede saldırıların tekrar başlaması ve askeri ve sivil toplulukların hedef alınması korkuların daha da artmasına sebep oldu. Aynı zamanda bu örgütün DEAŞ başta olmak üzere diğer birtakım terör örgütleriyle ittifaklar kurması bu korkuları daha da derinleştirdi.
Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan aktardığı habere göre, Boko Haram’ın tarafından gerçekleştirilen ve yaklaşık 5 saat kadar süren son saldırıda Çad ordusundan 92 asker öldürüldü ve 47’si ise yaralandı. Bununla birlikte askeri teçhizata örgüt tarafından el konuldu ve zırhlı olanlar da dahil olmak üzere 24 askeri araç imha edildi. Saldırıdan sonra bölgeyi ziyaret eden Çad Cumhurbaşkanı Idris Deby, ordunun ağır zayiatlar verdiğini ve daha önce herhangi bir savaşta bu türden bir zarara maruz kalınmadığını dile getirdiği açıklamasında, daha fazla kayıptan kaçınmak adına planların yeniden gözden geçirileceğini söyledi.

Çad Gölü
Boko Haram saldırılarının Nijerya'dan Çad Gölü bölgesine doğru genişlemesi, Çok Uluslu Ortak Görev Gücü'nün (MNJTF) yeniden etkinleştirilmesine yol açtı. Temmuz 2015'te kurulan MNJTF, bu örgütle savaşmak üzere görevlendirilmişti. Boko Haram 2016'da ikiye bölündü. Bu iki grup arasından Çad Gölü çevresinde en etkini olanı DEAŞ’a bağlı olan gruptu. Bu gruba Ebu Musab el-Bernavi önderlik ederken, Davet ve Cihat İçin Ehl-i Sünnet Cemaati’ne bağlı olan grubun başında ise Ebu Bekir Şekau bulunuyor.
Diğer yandan askeri gözlemciler, bu radikal grupların, onlara karşı büyük askeri güçler konuşlandırılsa bile ölümcül eylemlerde bulunma kapasitesine sahip olduklarına ve uyum sağlama yeteneklerine dikkat çekiyorlar. Gözlemciler bundan dolayı askeri operasyonların yeterli olmadığını, diğer çeşitli önlemlerle birlikte daha kapsamlı bir yaklaşıma ihtiyaç duyulduğunu dile getiriyorlar.

İyimserliğin yok olması
Boko Haram tarafından gerçekleştirilen bu son saldırı, birçok Afrikalı politikacı ve diplomatın hissettiği iyimserliği ortadan kaldırdı. Çatışmalarla ve dökülen kanlarla kıtalar arasında ön plana çıkan Afrika’da artık silahları susturmanın zamanının geldiğine inanılıyor ve kıtanın çehresinin bundan böyle değişeceği umut ediliyordu. Nitekim şubat sonunda Güney Sudan Devlet Başkanı Salva Kiir Mayardit ile muhalif lider Riek Machar arasında ülkedeki iç savaşı durdurmak adına bir anlaşma imzalanmış ve on binlerce insanın hayatına, milyonlarcasının ise yerinden olmasına yol açan 6 yıllık savaşa son verilmişti. Bunun yanı sıra Sudan da hükümet ile silahlı hareketler arasında ateşkes ilan edildi. Taraflar, Güney Sudan'ın başkenti Cuba’da kapsamlı bir barış anlaması imzalamak için müzakerelerini sürdürüyorlar. Öte yandan Orta Afrika Cumhuriyeti'nde bir barış anlaşması imzalandı ve Madagaskar ve Kongo'da barışçıl seçimler yapıldı.
Diğer yandan 33. Afrika Zirvesi, Afrika Birliği'nin Etiyopya'nın başkenti Addis Ababa'daki merkezinde, Mısır Cumhurbaşkanı Abdülfettah es-Sisi’nin başkanlığında ‘Afrika’da silahların susturulması’ sloganı altında gerçekleştirildi. Zirveye, Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri (BM) Antonio Guterres, Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas, Kanada ve Norveç Başbakanlarının yanı sıra 31 devlet başkanı ve başbakan katıldı. Zirvede kıtadaki tüm çatışmaların yıl sonuna kadar sonlandırılması ve çatışma sonrası bölgenin yeniden yapılandırılması meseleleri ele alındı. Güney Afrika’nın AfB’nin dönem başkanlığını üstlenmesi de -BM Güvenlik Konseyi'nin yeni geçici üyesi olmasından dolayı- kıtanın sesinin dünya sahnesinde duyulmasına katkıda bulunabilir.
Kıtadaki terör eylemleri Boko Haram örgütüyle sınırlı değil. Terörizm belası Nijerya, Çad, Kamerun, Mali, Burkina Faso, Nijer ve Somali'de de yayılıyor ve ciddi çatışmalar yaşanıyor. Arap Birliği ve Afrika Birliği ve uluslararası toplumun Afrika'yı parçalayan çatışmaları ve iç savaşları durdurma yönündeki çabaları, ‘silahları susturmak için fon oluşturulması ve ortak bir yaklaşımın benimsenmesi’ kanaatinin güçlendiği bir zamanda geldi. Ancak Afrika’da hala ortak bir tutum benimsenmiş değil. Zira her ülkenin kendi gündemi var. Siyasi, diplomatik ve ekonomik alanda ortak bir yaklaşıma ulaşmak için daha fazla zamana ihtiyaç var.

Afrika vizyonu
Afrikalı liderler tarafından Afrika Birliği'nin altın yıldönümünde imzalanan Afrika Birliği Gündemi (AU 2063), 10 yıllık dönemlere bölünmüş birtakım aşamaları içeriyor ve Afrika Birliği Stratejik Planlama Bölümü tarafından denetleniyor. Bu belgede kıta liderleri, Afrika'nın küresel çapta daha güçlü, eğitimli, sanayileşmiş, üretken ve etkili olması gibi bir dizi odak noktası belirlediler. 
Bu plan, büyüme ve sürdürülebilir kalkınmayı sağlamak için ulusal, bölgesel ve kıta ölçeğinde başlatılan girişimlerin uygulanmasının hızlandırılmasına ve ayrıca güvenli bir Afrika arzusuna dayanıyor. Veriler, 1991'de Soğuk Savaş'ın sona ermesinden bu yana yaşanan çatışmaların, Afrika'ya 100 milyar dolardan fazla maliyete mal olduğunu ve kıta genelinde yaklaşık 9 milyon insanın yerinden olmasına yol açtığını gösteriyor. Diplomatlar ve politikacılar, silahların kıta ülkelerine aktarılmasın kontrol altına alınması ve silah kaçakçılığı ağlarının izlenmesi için bir mekanizma kurma ihtiyacını dile getiriyorlar.
Afrika'nın silah ihracatının yüzde 35’i Rusya tarafından sağlanırken, Rusya’yı yüzde 17 ile Çin, yüzde 9,6 ile ABD ve yüzde 6,9 ile Fransa takip ediyor.

En ölümcül örgüt
Boko Haram, 2014 yılında dünyanın en ölümcül terör örgütü olarak sınıflandırıldı. Çünkü 2014 yılında örgüt 6 bin 600 kişi öldürdü. Örgüt çocuklara yönelik uyguladığı şiddetle de ön plana çıkıyor. 2014 yılı Nisan ayında Nijerya'nın kuzeydoğunda bulunan bir köy okulundan 276 kız öğrenciyi kaçırmıştı.



Trump, dünyayı değiştirmek için ‘deli adam teorisini’ nasıl kullanıyor?

ABD Başkanı Donald Trump (Reuters)
ABD Başkanı Donald Trump (Reuters)
TT

Trump, dünyayı değiştirmek için ‘deli adam teorisini’ nasıl kullanıyor?

ABD Başkanı Donald Trump (Reuters)
ABD Başkanı Donald Trump (Reuters)

ABD Başkanı Donald Trump'a geçen ay İran'a karşı savaşında İsrail'in yanında yer alıp almayacağı sorulduğunda şöyle demişti: “Olabilir. Katılmayabilirim de. Ne yapacağımı kimse bilmiyor.” Dünyaya İran'ın müzakerelere yeniden başlaması için iki haftalık bir ateşkesi kabul ettiğini söyledikten sonra nükleer tesislerini bombaladı.

BBC'ye göre şöyle bir tablo ortaya çıkıyor: ‘Trump'la ilgili en öngörülebilir şey öngörülemezliği’. Fikir değiştiriyor. Her zaman kendisiyle çelişiyor.

London School of Economics'te uluslararası ilişkiler profesörü olan Peter Trubowitz, “Trump oldukça merkezileşmiş bir politika oluşturma süreci inşa etti. Dış politikada Richard Nixon'dan bu yana tartışmasız en merkezileşmiş olanı” dedi. Bu da politika kararlarını Trump'ın kişiliğine, tercihlerine ve mizacına daha bağımlı hale getiriyor.

Trump bunu siyasi olarak kullandı; ‘öngörülemezliğini’ önemli bir stratejik ve siyasi varlık haline getirdi. Şimdi, bu kişilik özelliği Beyaz Saray'ın dış ve güvenlik politikasına yön veriyor ve tartışmalı bir şekilde ‘dünyanın şeklini değiştiriyor’.

Şarku’l Avsat’ın BBC'den aktardığına göre siyaset bilimciler bu teoriyi ‘deli adam teorisi’ olarak adlandırıyor. Bu teoriye göre bir dünya lideri rakibinden taviz koparmak için onu doğası gereği her şeyi yapabileceğine ikna etmeye çalışıyor. Söz konusu teori, başarılı bir şekilde kullanılırsa, bir tür zorlamaya dönüşebilir. Trump bunun işe yaradığına, ABD müttefiklerini istediği yere getirdiğine inanıyor. Ancak bu yaklaşım düşmanlara karşı işe yarayabilir mi?

Saldırılar ve şüphecilik

Trump ikinci dönemine Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'i kucaklayarak ve ABD'nin müttefiklerine saldırarak başladı. Kanada'nın ABD'nin 51. eyaleti olması gerektiğini söyleyerek Kanada'yı kızdırdı. Grönland'ı ilhak etmek için askeri güç kullanmayı düşünmeye hazır olduğunu söyledi. ABD'nin Panama Kanalı'nın mülkiyetini ve kontrolünü yeniden kazanması gerektiğini vurguladı.

Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü (NATO) ile ilgili olarak, ittifakın tüzüğünün 5. maddesi her üyeyi diğer tüm üyeleri savunmakla yükümlü kılar. Trump, ABD'nin buna bağlılığı konusunda şüphelerini dile getirdi. Eski İngiliz Savunma Bakanı Ben Wallace, “Bence 5. madde çöküşün eşiğinde” dedi.

Sızan bir dizi mesaj, Trump'ın Beyaz Saray'ında Avrupalı müttefiklere yönelik ‘küçümseme kültürünü’ ortaya koydu. Trump'ın yardımcısı J.D. Vance, ABD'nin artık Avrupa'nın güvenliğinin garantörü olmayacağını belirtti.

Söz konusu karar, 80 yıllık transatlantik dayanışmanın yeni bir sayfa açması anlamına geliyordu. Konuyla ilgili olarak Trubowitz şunları söyledi: “Trump'ın yaptığı şey, ABD'nin uluslararası taahhütlerinin güvenilirliği konusunda ciddi şüpheler uyandırmak oldu. Avrupa'daki bu ülkelerin ABD ile güvenlik, ekonomi ya da başka alanlarda sahip oldukları ilişkiler artık her an müzakereye açık hale geldi. Trump'ın etrafındakilerin çoğunun öngörülemezliğin iyi bir şey olduğuna inandığını hissediyorum. Çünkü bu Trump'ın ABD'nin kaldıraç gücünü kullanarak kazanımlarını maksimize etmesini sağlıyor... Emlak dünyasında pazarlık yaparken öğrendiği derslerden biri de bu.”

Dalkavukluk ve yağcılık

Trump'ın yaklaşımı meyvesini verdi. Sadece dört ay önce Birleşik Krallık savunma ve güvenlik harcamalarını gayri safi yurt içi hasılasının (GSYH) yüzde 2,3'ünden yüzde 2,5'ine çıkaracağını açıkladı. Geçen ay NATO zirvesinde bu rakam yüzde 5'e yükseldi ve diğer tüm NATO üyelerinin yakında ulaşacağı büyük bir artış oldu.

University College London'da siyaset bilimi profesörü olan Julie Norman şöyle diyor: “Gün be gün ne olacağını bilmek çok zor. Trump'ın yaklaşımı her zaman bu olmuştur. Trump değişken mizacını transatlantik savunma ilişkilerini değiştirmek için başarıyla kullandı. NATO Genel Sekreteri Mark Rutte'nin geçen ay Lahey'deki NATO zirvesinde Trump'a hitaben söylediği gibi (On yıllardır hiçbir başkanın başaramadığı bir şeyi başaracaksınız) bazı Avrupalı liderler Trump'ın desteğini sürdürmek için ona dalkavukluk ve yağcılık yapıyor.”

Düşmanların dokunulmazlığı

‘Deli adam teorisi’ müttefikler üzerinde işe yarayabilirken, düşmanlar üzerinde işe yaramıyor gibi görünüyor. Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Trump'ın yaklaşımından etkilenmemeye devam ediyor. Perşembe günü yaptıkları telefon görüşmesinin ardından Trump, Putin'in Ukrayna'ya karşı savaşı sona erdirme konusundaki isteksizliğinden duyduğu ‘hayal kırıklığını’ dile getirdi.

BBC'ye göre Trump, İran'da tabanına ABD'nin Ortadoğu'daki ‘sürekli savaşlara’ müdahil olmasına son vereceği sözünü verdi. Ancak ikinci döneminin şu ana kadarki ‘en öngörülemez’ tercihiyle İran'ın nükleer tesislerini vurdu. Asıl soru şu: Bu karar istenilen sonuca ulaşacak mı?

Birleşik Krallık eski Dışişleri Bakanı William Hague, bu kararın tamamen ters etki yaratacağına ve İran'ın nükleer silah edinme olasılığını arttıracağına inanıyor. Notre Dame Üniversitesi'nde uluslararası ilişkiler profesörü olan Michael Desch de bu görüşe katılıyor. “Bence artık İran'ın nükleer silah peşinde koşma kararı alması çok muhtemel” diyen Desch'e göre Trump'ın yaklaşımı şu ana kadar düşmanlar nezdinde ters tepti.