Cezayirli aktivistin tutukluluğu, İnsan Hakları Konseyi’nde krize neden oldu

​Cezayirli kadınlar, anneler gününde düzenlenen bir protestoda mahkumların serbest bırakılması çağrısı yapıyor (AFP)
​Cezayirli kadınlar, anneler gününde düzenlenen bir protestoda mahkumların serbest bırakılması çağrısı yapıyor (AFP)
TT

Cezayirli aktivistin tutukluluğu, İnsan Hakları Konseyi’nde krize neden oldu

​Cezayirli kadınlar, anneler gününde düzenlenen bir protestoda mahkumların serbest bırakılması çağrısı yapıyor (AFP)
​Cezayirli kadınlar, anneler gününde düzenlenen bir protestoda mahkumların serbest bırakılması çağrısı yapıyor (AFP)

Bir üyesinin, 2016 yılında kurulmasından bu yana yönetimle olan ilişkisini protesto etmek üzere istifa etmesinden sonra hükümete yakın bir kuruluş olan Cezayir İnsan Hakları Konseyi’nde kriz baş gösterdi. Konsey üyelerinden birinin Şarku’l Avsat’a belirttiğine göre istifa sebebi, Konsey Başkanı Buzeyd Lazhari’nin önde gelen siyasi aktivist Kerim Tabu’nun tutukluluğuna ilişkin tartışmalı bir davada hükümetin yanında tavır sergilemesinden kaynaklanıyor.
Bu çerçevede Aişe Zenay, 29 Mart’ta Cumhurbaşkanı Abdulmecid Tebbun’a yazdığı bir mektupta, anayasanın 198’inci ve 199’uncu maddelerine binaen bir anayasa organına terfisi sonrasında Ulusal İnsan Hakları Konseyi’nden nihai şekilde istifa ettiğini duyurdu.
Zenay, “İnsan hakları kuruluşları, dünyanın birçok ülkesinde mevcuttur. Bu kuruluşlar, devlet ve uluslararası insan hakları sistemi arasındaki koordinasyon temelinde ve bağlı olunan uluslararası ve bölgesel sözleşmelere uygun olarak, insan haklarının korunması ve geliştirilmesi için önemli bir sütun olarak kabul edilir. İstifam, bu kurumun anayasal yetkilerini ve görevlerini yerine getiremeyeceği inancımdan kaynaklanıyor” ifadelerini kullandı.
Sivil toplum kuruluşları çerçevesinde kadın ve çocuk hakları alanındaki mücadelesiyle tanınan Zenay, mektubunda, “İnsan Hakları Konseyi, kuruluşundan bu yana, ‘birinci görevi, kurumun idari ve finansal yönetimini denetlemenin ötesinde olması gereken’ yönetimin çatısı altında kalmıştır. Bu durum, hak ve hukuk devletine aykırı uygulamalara karşı ülkenin deneyimlediği değerli halk hareketi çerçevesinde olur. Durumun, tüm konuşmalarında ve devlete ilişkin stratejik yönelimlerinde insan haklarına saygısını dile getiren Cumhurbaşkanı Abdulmecid Tebbun’un döneminde gerçekleşmesi ise oldukça üzücüdür” değerlendirmesinde bulundu.
Aişe Zenay, “Devam eden anayasa değişikliği (anayasada yakında yapılacak bir değişiklik) bağlamında, kurumun yapısının tamamen yeniden gözden geçirilmesi zorunludur. Kurumun, devletin bir hak ve hukuk devleti kurma çabalarına eşlik edebilmesi gerekir” ifadelerini kullandı.
Zenay, mektubunda istifasının ana nedenlerine bahsetmedi. Ancak konsey üyeleri, Şarku’l Avsat’a ‘istifanın, konsey başkanı Buzeyd Lazhari ile yaşanan bir tartışma sonrasında tepki olarak geldiğine’ dikkati çekti. Lazhari, geçen hafta kurum adına başkent Cezayir’deki Temyiz Mahkemesi’ne desteğini açıklamıştı. Geçen yıl siyasi aktivist Kerim Tabu, ‘ordunun moralini zayıflatmak’ suçlamasıyla bir yıl hapis cezasına çarptırılmıştı. Aynı şekilde Lazhari, Tabu gıyabında ve savunma yapmadığı bir vakitte hakkında verilen kararı kınayan yerel ve uluslararası avukat örgütleri ve insan hakları kuruluşlarına karşı tavrını da ilan etmişti.
Konsey Başkanı, açıklaması sonrasında ‘İnsan Hakları Konseyi’nin, dava kapsamında yargıya bağlı olduğu gerekçesiyle’ sert eleştirilere maruz kaldı. Aynı şekilde ateşkes sırasında güvenlik güçlerinin onlarca eylemciye karşı başlattığı tutuklama furyasına yönelik sessizliği nedeniyle de eleştirildi.
Cezayir’in Fransa’ya karşı verdiği İstiklal Savaşı’nın ardından devletin kurucu partisi olan Cezayir Ulusal Kurtuluş Cephesi’nin (FLN) eski bir lideri olan Buzeyd’in, daha önce insan hakları alanında bir mücadelesinin bulunmaması dikkat çekici.
Eski Cumhurbaşkanı Abdulaziz Buteflika’nın 2016 yılı anayasasına yönelik değişiklikleri uyarınca kuruluşundan bu yana konseyin faaliyetleri, ‘gizli göç, çocuk ve kadın hakları’ hususunda toplantılar ve forumlar düzenlemek dışına çıkması. Konseyin ilk başkanı Fafa Zaruki, faaliyetlerini, İslami Selamet Cephesi’ne (FIS) mensup İslamcı mahkumlar meselesi başta olmak üzere büyük siyasi konulardan uzak tutmak istiyordu. Aynı şekilde Konsey Başkanı, ‘halk hareketi tutukluları ve sonuncusu Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü (RSF) muhabiri Halid Dararni olmak üzere gazetecilerin tutuklanması’ meseleleri hususunda güvenlik güçleri ve bazı mahkemelerin faaliyetlerinden de uzak kalmayı tercih etti.



Devlete ve Hizbullah'a karşı artan kızgınlık

Lübnan'ın güneyindeki Mecdal kasabasına perşembe günü İsrail tarafından düzenlenen saldırının ardından kasabadan dumanlar yükseldi (AFP)
Lübnan'ın güneyindeki Mecdal kasabasına perşembe günü İsrail tarafından düzenlenen saldırının ardından kasabadan dumanlar yükseldi (AFP)
TT

Devlete ve Hizbullah'a karşı artan kızgınlık

Lübnan'ın güneyindeki Mecdal kasabasına perşembe günü İsrail tarafından düzenlenen saldırının ardından kasabadan dumanlar yükseldi (AFP)
Lübnan'ın güneyindeki Mecdal kasabasına perşembe günü İsrail tarafından düzenlenen saldırının ardından kasabadan dumanlar yükseldi (AFP)

Güney Lübnan'ın cephe hattındaki köylerinde düzenlenen protesto ve gösteriler, etkilenenlere tazminat ödenmesindeki gecikme nedeniyle devlete ve Hizbullah'a karşı halkın duyduğu öfkeyi yansıtıyor. Bu durum, birçok kişinin köylerini terk ederek köylerinin dışında yeni bir hayat kurmasına neden oldu.

Bu hamleler, evlerini ve mülklerini kaybettikten sonra hala yerinden edilme deneyimini yaşayan ve İsrail'in neredeyse her gün oraları hedef aldığını ve zamanla hasarın daha da artacağını bilerek henüz yeniden inşa tazminatı alamayan sınır kasabalarındaki sakinlerin trajik yaşamının başlamasından iki yıldan fazla bir süre sonra geliyor.

Bu bağlamda siyasi analist Ali el-Emin, Şarku'l Avsat'a yaptığı açıklamada, bu tür hareketlerin ortaya çıkmasının "normal olduğunu, çünkü köylerin neredeyse terk edildiğini" söylüyor. Emin, "Bu protestoların, halka sırt çevirenlere karşı yapıldığını ve protestocuların, onun (Hizbullah'ın) tutumlarının, meselenin ele alınmasına yönelik her türlü olasılığın ufkunu kapatmaya katkıda bulunduğuna inandıklarını" vurguluyor.


Şara: İsrail'e şiddeti ihraç etmeyeceğiz

Şara: İsrail'e şiddeti ihraç etmeyeceğiz
TT

Şara: İsrail'e şiddeti ihraç etmeyeceğiz

Şara: İsrail'e şiddeti ihraç etmeyeceğiz

Suriye Devlet Başkanı Ahmed eş-Şara, dün İsrail'in güney Suriye'de silahsızlandırılmış bölge kurulması talebini, ülkesini "tehlikeli bir duruma" sokacağı gerekçesiyle reddetti ve "(Biz) İsrail de dahil olmak üzere şiddet ihraç eden bir ülke olmakla ilgilenmiyoruz" dedi.

Eş-Şara, Doha Forumu'na katılımı sırasında verdiği röportajda, bu yılın başlarında Dürzi ve Alevilerin yaşadığı bölgelerde yaşanan kanlı çatışmalara atıfta bulunarak, "Sahilde ve Süveyda'da işlenen suçların faillerini yargılayacağız" sözü verdi.

Eski Cumhurbaşkanı Beşşar Esed'in devrilme yıldönümü arifesinde, El-Arabiya/El-Hadath kanalı, devrik cumhurbaşkanını, 2024 yılında gizemli bir şekilde öldürülen danışmanı Luna eş-Şibl ile bir arada olduğu video kayıtları yayınladı. Danışmanıyla birlikte yapılan "Esed kayıtları", güçlerinde savaşan Suriye askerleriyle alay etme, devrik cumhurbaşkanının Şam Guta'sına yönelttiği hakaretler (Guta'ya lanetler yağdırma) ve "Kaplan" lakaplı askeri komutan Süheyl el-Hasan ile Lübnan "Hizbullahı"nı eleştirme gibi ifadeler içeriyor.

Suriyeliler, sızdırılan ses kayıtlarının Esed'in, bir yıl önce muhalif grupların Şam'a girmesi ve rejiminin devrilmesiyle askeri olarak ilk kez düşüş yaşamasının ardından, destekçileri ve Suriye'de ve komşu ülkelerde onunla birlikte savaşanların gözünde ikinci kez düşüş yaşadığına işaret ettiğini düşünüyor.


Arapların kaygısı Gazzelilerin Refah üzerinden göç etmesinin önlenmesine odaklandı

Gazze Şehri'ndeki İslam Üniversitesi'nde yerinden edilmiş Filistinliler için kurulan kampın genel görünümü (AFP)
Gazze Şehri'ndeki İslam Üniversitesi'nde yerinden edilmiş Filistinliler için kurulan kampın genel görünümü (AFP)
TT

Arapların kaygısı Gazzelilerin Refah üzerinden göç etmesinin önlenmesine odaklandı

Gazze Şehri'ndeki İslam Üniversitesi'nde yerinden edilmiş Filistinliler için kurulan kampın genel görünümü (AFP)
Gazze Şehri'ndeki İslam Üniversitesi'nde yerinden edilmiş Filistinliler için kurulan kampın genel görünümü (AFP)

İsrail, ateşkes anlaşmasının ikinci aşaması beklentisiyle ve belirsiz bir durum ortasında, Gazze Şeridi'nde kontrolü altındaki bölgelerin geri kalanını tahrip etmeye devam ederken, Arap ve İslam ülkeleri Gazzelilerin Refah üzerinden yerinden edilme tehlikesine karşı önleyici tedbirler almakla meşgul.

Mısır Dışişleri Bakanı Bedr Abdulati, dün Doha Forumu'nda yaptığı açıklamada, "Refah Sınır Kapısı, Filistinlilerin yerinden edilmesi için bir geçit olmayacak, sadece Gazze'ye insani ve tıbbi yardım ulaştırmak için kullanılacak" ifadelerini kullandı.

Filistin Toprakları Hükümet Faaliyetleri Koordinatörlüğü Ofisi, çarşamba günü yaptığı açıklamada, Refah sınır kapısının "önümüzdeki günlerde Kahire ile koordinasyon halinde yalnızca Gazze Şeridi sakinlerinin Mısır'a çıkışı için açılacağını" duyurdu.

Ayrıca Suudi Arabistan, Mısır, Ürdün, BAE, Endonezya, Pakistan, Türkiye ve Katar dışişleri bakanları cuma akşamı yaptıkları açıklamada, "Filistin halkını topraklarından çıkarmaya yönelik her türlü girişimi tamamen reddettiklerini" vurguladılar.