​Irak'ta Patriot hava savunma sistemi ile ilgili çelişkili açıklamalar

Irak'ın batısındaki Anbar ilinde ABD birliklerinin kullandığı Ayn el-Esad Askeri Üssü’ne ait bir arşiv fotoğrafı (AP)
Irak'ın batısındaki Anbar ilinde ABD birliklerinin kullandığı Ayn el-Esad Askeri Üssü’ne ait bir arşiv fotoğrafı (AP)
TT

​Irak'ta Patriot hava savunma sistemi ile ilgili çelişkili açıklamalar

Irak'ın batısındaki Anbar ilinde ABD birliklerinin kullandığı Ayn el-Esad Askeri Üssü’ne ait bir arşiv fotoğrafı (AP)
Irak'ın batısındaki Anbar ilinde ABD birliklerinin kullandığı Ayn el-Esad Askeri Üssü’ne ait bir arşiv fotoğrafı (AP)

Irak güvenlik kaynakları, konuşlandırılmasından sadece bir gün sonra ABD Patriot hava savunma sisteminin, Irak'ın batısındaki Anbar ilinde bulunan Ayn el-Esad Askeri Üssü’nü hedef alan iki füzeyi imha ettiğini açıkladı. Iraklı bir güvenlik kaynağı, ABD askerlerinin bulunduğu Ayn el-Esad Askeri Üssü’nü hedef alan iki füze, Hit şehrinin (Ramadi'nin 70 km batısında) batısındaki el-Mamura köyünde ana yola düştü. ABD Patriot hava savunma sisteminin iki füzeyi de etkisiz hale getirdi. Köye düşen füzeler herhangi bir can kaybına neden olmazken maddi hasara yol açtı” ifadelerini kullandı.
Fakat Anbar Operasyon Gücü Komutanı Tümgeneral Kasım Muhammedi, söz konusu füzelerin Ayn el-Esad’ı hedef almadığını söyledi. Tümgeneral Muhammedi dün yaptığı açıklamada, DEAŞ’ın terörist çetelerinin Hit şehrinin 6 kilometre batısındaki bir noktadan Katyuşa füzeleri ateşlediğini, uzaktaki bir çöl bölgesine düştüklerini ve herhangi bir hasara neden olmadıklarını söyledi.
Patriot hava savunma sisteminin Katyuşa füzelerini engellediğini söylemenin yanlış olacağını belirten Tümgeneral Muhammedi füzelerin Ayn el-Esad Askeri Üssü’nün yaklaşık 40 kilometre uzaklığındaki çöl bölgesine düştüğünü vurguladı.
Bu çelişkili açıklamalar, ABD ordusunun Anbar'daki Ayn el-Esad Askeri Üssü ve Erbil'deki Harir Askeri Hava Üssü’ne Patriot hava savunma sistemini kurmasından bir gün sonra yapıldı. ABD, Patriot hava savunma sistemini, 3 Ocak’ta İran Devrim Muhafızları Ordusu’na (DMO) bağlı Kudüs Gücü Komutanı Kasım Süleymani ve Haşdi Şabi Başkan Yardımcısı Ebu Mehdi el-Mühendis'in öldürüldüğü hava saldırısının ardından İran’a ait balistik füzelerle Irak’taki askerlerini hedef alan saldırıların ardından söz konusu iki üsse konuşlandırdı.
Söz konusu gelişmiş hava savunma sistemi, ABD’nin Irak’taki varlığına dair siyasi anlaşmazlıkların sürdüğü bir ortamda Irak ve ABD arasındaki uzun süren müzakerelerin ardından konuşlandırıldı. Söz konusu siyasi anlaşmazlıklar, Irak Cumhurbaşkanı Berham Salih’in hükümeti kurma görevini Adnan ez-Zurfi’ye vermesiyle iki kat arttı.
Öte yandan ABD'nin Patriot hava savunma sistemini konuşlandırmak için Irak hükümetinin onayını alıp almadığı henüz belli değil. Çünkü Iraklı silahlı grupların ve siyasi güçlerin ABD'nin Irak'taki varlığına karşı çıkmaya devam ettiği bir dönemde konuya ilişkin hükümetten herhangi resmi bir açıklama yapılmadı. ABD’nin Irak’taki faaliyetlerine özellikle silahlı kanadı da bulunan parlamentodaki Fetih Koalisyonu sert bir şekilde karşı çıkıyor.
Bu arada Irak Başbakanı Adil Abdulmehdi, ABD'ye işaret ederek  ‘Irak hava sahasında kimliği tespit edilemeyen ve izinsiz uçan’ savaş uçaklarıyla ve İran'a yakın silahlı grupların ABD’nin Irak’taki varlığına yönelik saldırılarına atıfta bulunarak da Irak’ın yabancı güçlerin çıkarlarına karşı yasadışı saldırıların yapıldığı bir alan haline getirilmesiyle ilgili endişelerini dile getirdi.
Bununla birlikte Irak Ortak Operasyonlar Komutanlığı, Uluslararası Koalisyon güçlerinin önümüzdeki günlerde başka yerlere konuşlandırılmasıyla ilgili bir zaman çizelgesi olduğunu belirtti. Ortak Operasyonlar Komutanlığı Sözcüsü Tahsin Hafaci dün yaptığı ve Irak resmi haber ajansı tarafından aktarılan açıklamasında, “Irak hükümeti ile Uluslararası Koalisyon güçleri arasında üslerin devri için bir zaman çizelgesi var” ifadelerini kullandı. Uluslararası Koalisyon güçlerinin Ninova'daki Kayyara Üssü’nü Irak güvenlik güçlerine devrettiğine dikkati çeken Hafaci, bu üs Ninova’nın özgürleştirilmesi sırasında Koalisyon güçlerine destek sağladığını belirtti. Kayyara Üssü’nün devredilmeden önce Kanada, Belçika, Fransız ve Amerikan güçleri tarafından kullandığına işaret eden Hafaci, Ninova Operasyon Komutanlığı’nın bölgeye yönelik herhangi bir terör tehdidi ile mücadele edebileceğini vurguladı. Hafaci, Uluslararası Koalisyon tarafından geride bırakılan altyapı ve ekipmanların, güvenlik güçlerinin yeteneklerini ve gelişimini artırmaya katkıda bulunacağının altını çizdi.
ABD öncülüğündeki DEAŞ'la Mücadele Uluslararası Koalisyonu (DMUK) Sözcüsü Albay Myles Caggins, Ramazan ayı bittikten sonra Iraklı güçlerin eğitimine devam edileceğini belirtti. Albay Caggins açıklamasında, DMUK’un Irak Hava Kuvvetleri’ne verilen destekle birlikte Irak'ı yüzlerce askeri araç ve kamyonun yanı sıra dört milyar doları aşan maddi yardımla desteklediğini söyledi.
Irak güvenlik güçlerine, peşmerge güçlerine ve Suriye Demokratik Güçleri’ne (SDG) yapılan yardımların devam ettiğini vurgulayan Caggins, Uluslararası Koalisyon’un askeri üsleri Irak güvenlik güçlerine devretmeyi planladığını açıkladı. Cebel Hamrin (Hamrin Dağları), Karaçok Dağı, Ninova, Anbar ve Bağdat'ın kuzeyinde halen DEAŞ militanlarının olduğuna dikkati çeken Caggins, DEAŞ’ın bu bölgeleri ele geçiremeyeceğinden emin olmak için Irak güvenlik güçleriyle ortaklıklarının devam edeceğini vurguladı.
Şarku’l Avsat’a ABD’nin Irak'taki varlığına ilişkin anlaşmazlıkların yoğunlaştığı bir dönemde Patriot hava savunma sisteminin ülkeye konuşlandırılmasına yönelik olası siyasi yansımalarla ilgili değerlendirmelerde bulunan, Ulusal güvenlik uzmanı ve Stratejik Araştırmalar Merkezi Başkanı Dr. Hüseyin Allavi, “Siyasi yankıları olacağına ihtimal vermiyorum. Daha ziyade, Patriot hava savunma sisteminin kurulumunda koordinasyon açısından Irak hükümeti ile Ortak Operasyonlar Komutanlığı ile ABD’li yetkililer arasında bir uzlaşıya varılmasını bekliyorum. Çünkü bu gelişmiş bir hava savunma sistemi ve aynı anda 17 hedefi izleyebiliyor. Bu nedenle, Irak ulusal savunma sisteminin bir parçası olması büyük bir avantajdır” ifadelerini kullandı. ABD’nin bunu sadece Amerikan askeri misyonunu ve Uluslararası Koalisyonu korumak için kullanmak istemediğini düşünen Allavi, ancak Ayn el-Esad Askeri Üssü ve Harir Askeri Hava Üssü’ndeki Irak güçlerini de korumayı amaçladığını söyledi. Bu sistemin stratejik açıdan bir kazanç olduğuna inanan Allavi, ancak taktiksel açıdan bir takım zorlukları olabileceğini, çünkü silahlı grupların Katyuşa füzeleri ile ABD birliklerinin konuşlu olduğu üsleri hedeflediğini vurguladı.



ABD, Suriye Demokratik Güçleri'ne baskı yapıyor: Entegrasyon dışında bir alternatif yok

 Suriye Devlet Başkanı Ahmed eş-Şara (sağda), Şam'daki Cumhurbaşkanlığı Sarayı'nda ABD'nin Suriye Özel Temsilcisi Thomas Barrack'ı kabul etti, 9 Temmuz 2025
Suriye Devlet Başkanı Ahmed eş-Şara (sağda), Şam'daki Cumhurbaşkanlığı Sarayı'nda ABD'nin Suriye Özel Temsilcisi Thomas Barrack'ı kabul etti, 9 Temmuz 2025
TT

ABD, Suriye Demokratik Güçleri'ne baskı yapıyor: Entegrasyon dışında bir alternatif yok

 Suriye Devlet Başkanı Ahmed eş-Şara (sağda), Şam'daki Cumhurbaşkanlığı Sarayı'nda ABD'nin Suriye Özel Temsilcisi Thomas Barrack'ı kabul etti, 9 Temmuz 2025
Suriye Devlet Başkanı Ahmed eş-Şara (sağda), Şam'daki Cumhurbaşkanlığı Sarayı'nda ABD'nin Suriye Özel Temsilcisi Thomas Barrack'ı kabul etti, 9 Temmuz 2025

Charles Lister

Beşşar Esed'in devrilmesini takip eden yedi ay içinde, 78 yabancı hükümet ve çok taraflı kuruluşun temsilcileri, Suriye Devlet Başkanı Ahmed eş-Şara ve geçiş yönetimiyle görüşmek üzere Şam'ı ziyaret etti; bu, modern tarihte eşi benzeri görülmemiş bir olay. Zira çatışmadan çıkan hiçbir ülke, daha önce bu kadar hızlı ve yaygın bir diplomatik etkileşime sahne olmadı.

Suriye'nin son aylarda kaydettiği ilerlemenin, 50 yılı aşkın Esed diktatörlüğü ve 13 yıllık yıkıcı çatışmanın mirasıyla karşılaştırıldığında dikkate değer olduğu şüphesiz. Ülkeye son 50 yıldır uygulanan tüm yaptırımlar ve kısıtlamalar kaldırıldı veya askıya alındı. Suriye, bölgesel ve uluslararası çok taraflı kuruluşlara hızla yeniden entegre edildi. Cumhurbaşkanı Şara'nın 1967'den bu yana 58 yıl aradan sonra bunu yapan ilk Suriyeli lider olarak, önümüzdeki eylül ayında Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'na hitap etmesi bekleniyor. Bu entegrasyona doğru sembolik bir adım.

Ekonomik açıdan bakıldığında, Suriye ekonomisi yıllar sonra ilk gerçek toparlanmasını yaşıyor. Son haftalarda Katar, Suudi Arabistan, Kuveyt, Türkiye, BAE ve Ürdün'ün yanı sıra Fransa ve Amerika Birleşik Devletleri'nden şirketlerle 20 milyar doları aşan sözleşmeler ve mutabakat zaptı imzalandı. Suriye'nin ABD’ye ilk ihracat sevkiyatı yola çıktı. Aynı zamanda, Amerikan 4G ve 5G telekomünikasyon teknolojileri Suriye’nin ana cep telefonu şebekesine (Syriatel) entegre edilirken, en az dört Amerikan enerji şirketi yeniden açılan Suriye pazarında petrol, doğal gaz ve elektrik sektörlerine girmeye hazırlanıyor.

Uzun süreli bir çatışmadan çıkan her ülke gibi Suriye de doğal olarak geçiş adaleti, ulusal uzlaşı, silahsızlandırma, savaşçıların yeniden entegrasyonu, etnik ve mezhepsel toplulukların haklarının korunması gibi meydan okumalarla karşı karşıya. Ancak ülke, herkesi şaşırtan göreceli bir istikrar durumu yaşıyor. Şiddet tamamen sona ermemiş olsa da yakın tarihin en düşük seviyelerine geriledi. Ocak ayında sahil şeridinde patlak veren hükümet karşıtı isyan sonrası, son iki ayda herhangi bir saldırı düzenlemedi. DEAŞ tehdidi ciddiyetini korurken, Suriye hükümeti ile ABD liderliğindeki uluslararası koalisyon arasındaki istihbarat paylaşımı ve operasyonlar alanındaki koordinasyon oldukça etkili hale geldi.

Suriye Demokratik Güçleri (SDG) sorunu, Suriye'nin istikrarı ve uluslararası arenaya dönüşü önündeki en büyük yapısal meydan okuma olmaya devam ediyor. Geçtiğimiz mart ayında imzalanan çerçeve anlaşması, iki taraf arasında somut bir ilerleme kaydedilemeyen müzakereleri sürdürmek için yeterli olmadı. Kuzeydoğu Halep'teki ateşkese ve SDG kontrolündeki bölgelerden çıkarılan petrolün merkezi hükümete satışına devam edilmesine rağmen, iki taraf arasındaki güvensizlik devam ediyor.

Bu gelişmeler, Suriye sahnesinde şu anda görülen diğer tüm olumlu göstergelere rağmen, SDG meselesinin her an gerginliği yeniden alevlendirebilecek bir saatli bomba olmaya devam ettiğini teyit ediyor

Bu gelişmeler medyada geniş yer bulmasa da SDG sayısız ihlalini sürdürüyor. Kuzeydoğu Halep'te Suriye ordusu ile temas hatları boyunca güçlerini ve ağır silahlarını yeniden konuşlandırmak için defalarca girişimde bulunarak, ateşkes anlaşmasının silahsızlanma hükümlerini ihlal ediyor. Bu girişimler ABD güçlerini SDG konvoylarını mevzilerine geri döndürmek için defalarca müdahale etmek zorunda bıraktı. Yerel kaynaklara göre SDG ayrıca, Rakka ve Haseke şehirlerinde aktif olarak büyük ölçekli tüneller inşa ediyor. İlave olarak, aile üyelerinin Suriye ordusuna katılmasına misilleme olarak son altı ayda kadınlar da dahil olmak üzere 100'den fazla Arap vatandaşı tutukladı. İşler, 26 Haziran ve 2 Temmuz'da iki ayrı olayda iki Arap çocuğunun öldürülmesiyle doruğa ulaştı ve bu durum, Suriye'nin kuzeydoğusundaki Arap toplumu ile SDG arasındaki gerginliği daha da büyüttü.

Bu gelişmeler, Suriye sahnesinde şu anda görülen diğer bütün olumlu göstergelere rağmen, SDG meselesinin her an gerginliği yeniden alevlendirebilecek bir saatli bomba olmaya devam ettiğini teyit ediyor.

Suriye Devlet Başkanı Ahmed Şara (sağda) ile SDG Lideri Mazlum Abdi, SDG'nin devlet kurumlarına entegre edilmesi için bir anlaşma imzaladı, Şam, 10 MartSuriye Devlet Başkanı Ahmed Şara (sağda) ile SDG Lideri Mazlum Abdi, SDG'nin devlet kurumlarına entegre edilmesi için bir anlaşma imzaladı, Şam, 10 Mart

İçişleri Bakanlığı’ndan bir heyetin 29 Haziran'da okul sınavlarını denetlemek üzere Kamışlı ve Haseke şehirlerine yaptığı ve ABD’nin kolaylaştırdığı ziyaret sırasında Özerk Yönetim yetkilileri, hükümet yetkililerine demokratik konfederalizmin ve ademi merkeziyetçiliğin avantajlarından uzun uzun bahsettiler. Hükümet temsilcileri, iki ayrı olayda, aleni toplantılar sırasında Kürdistan İşçi Partisi (PKK) lideri Abdullah Öcalan'ın portresinin altında oturmaya zorlandılar ve bu görüntüler kamuoyuyla paylaşıldı.

Bu ziyaretten sadece on gün önce, 19 Haziran'da, Özerk Yönetim beklenmedik bir şekilde Kamışlı Havalimanı'nı işletmek üzere bir “genel idare” kurulduğunu duyurdu. Bu hamle, Şam'daki Suriye Sivil Havacılık Otoritesi tarafından derhal protesto edildi ve kararın uluslararası hukuka aykırı olduğu açıklandı. Bu olaylar, düşmanlığın derinliğini gözler önüne seriyor ve iki tarafın kapsamlı bir anlaşmaya varmaktan ne kadar uzak olduğunu gösteriyor.

Ancak donukluğu kırmak amacıyla, 9 Temmuz'da Şam'da tarihi bir zirve düzenlendi. Zirvede Suriye hükümeti ve SDG temsilcileri ile ABD ve Fransa Özel Temsilcileri Thomas Barrack ve Jean-Baptiste Faivre bir araya geldi. Gösterilen önemli ve ciddi çabalara rağmen, zirvede anlamlı bir ilerleme sağlanamadı. Şarku’l Avsat’ın al Majalla’dan aktardığı analize göre görüşmeler hakkında bilgili kaynaklar, SDG heyetinin bağımsız askeri yapısını korumakta ısrar ederek, Suriye ordusuna entegrasyonun ancak güçlerinin kuzeydoğuda kendi komutası altında kalıcı olarak konuşlanması ve SDG adı altında faaliyet göstermeye devam etmesi halinde kabul edilebilir olduğunu belirtti. Bu arada, Özerk Yönetim, kurumsal çerçevesinin bozulmadan olduğu gibi kalmasını, yerel yönetim ve idare üzerindeki kontrolünün sürmesini de talep etti.

Bu koşullar, hükümet heyeti tarafından hemen protesto edilirken, ABD ve Fransız arabulucular arasında hayal kırıklığı dalgası yarattı. SDG'nin anlaşmaya varılması için belirlenen son tarihin 2025 yılı sonrasına uzatılması talebine gelince, yakın gelecekte bir uzlaşıya varma niyetinde olmadığına dair açık bir mesaj verdi.

ABD Özel Temsilcisi Thomas Barrack, toplantının ardından yaptığı açıklamalarda tavrını açıkça ortaya koydu. SDG'yi bir anlaşmaya varma gerekliliğini kabul etmekte yavaş davranmakla eleştirdi ve federalizmin Suriye bağlamında uygun ve uyumlu olmadığını belirtti. “Tek bir yol var o da Şam'dan geçiyor” dedi ve “zamanın daraldığını” vurguladı. Barrack açıklamalarında ayrıca Şam'a övgüler yağdırdı ve yaklaşımını “çok istekli” ve “ortak zemin arama konusunda cömert” olarak nitelendirdi. Bu durum, bilhassa Barrack aynı zamanda ABD'nin Türkiye Büyükelçisi olarak görev yaptığı için SDG'yi zor durumda bıraktı.

Güç kullanımının Şam'ın tekelinde olmasını sağlamak bir gerekliliktir. Başka bir deyişle, federalizme veya ayrı ya da merkezi olmayan ordulara yer yok. Aksine, SDG tamamen dağıtılmalı ve entegre edilmeli

SDG'nin en yakın savunucularından olan ABD ordusu bile önceliklerini değiştirerek, Suriye geçiş hükümetinin otoritesini sağlamlaştırmaya odaklanmaya başladı. Özel görüşmelerde, güç kullanımının Şam'ın tekelinde olmasını sağlamanın gerekliliğini vurguluyor. Başka bir deyişle, federalizme veya ayrı ya da merkezi olmayan ordulara yer yok. Aksine, SDG tamamen dağıtılmalı ve entegre edilmeli.

Koramiral Brad Cooper'ın ABD Merkez Komutanlığı’nın başına getirilmesini onaylamak için yapılan oturumda, yeni komutan bu tutumu açıkça şöyle teyit etti: “Suriye'nin istikrarı, mevcut komutan Ahmed Şara'nın görevinde kalmasına bağlıdır ve bu bizim için son derece önemlidir.” Bu arada, ABD'nin geri çekilmesi devam ederken, Öz Kararlılık Harekatı kapsamında SDG'ye tahsis edilen askeri fonlar tüm zamanların en düşük seviyesine geriledi. Fonların büyük çoğunluğu, SDG’yi desteklemek yerine DEAŞ üyelerinin bulunduğu kampların ve gözaltı merkezlerinin güvenliğinin sağlanmasına yönlendirildi.

SDG savaşçıları, Suriye'nin Rakka kentinin kuzeyinde bir araçta bekliyorlarSDG savaşçıları, Suriye'nin Rakka kentinin kuzeyinde bir araçta bekliyorlar

Yıllar boyunca bu kamplar ve cezaevleri, SDG'nin en önemli uluslararası nüfuz araçları oldu. Ancak Başkan Trump'ın Suriye'ye yönelik ABD yaptırımlarını kaldıran son başkanlık kararnamesi, aynı zamanda bu tesislerin sorumluluğunun Suriye geçiş hükümetine devredilmesini de içeriyordu.

Aralık 2024'te Beşşar Esed'in devrilmesi, iç dinamiklerdeki toparlanma ve yeniden birleşme yönündeki radikal değişim göz önüne alındığında, SDG için kritik bir an oldu. Aylar geçtikçe, bu kader anı gerçek bir varoluşsal tehdit haline geldi. Bu da Kürt liderliğinin uzlaşmazlığını ve çözüm ve entegrasyon çağrılarını giderek daha fazla reddetmesini açıklıyor.

Ancak, ABD Özel Temsilcisi bir anlaşmaya varmak konusunda ağustos ayını gayrı resmi bir tarih olarak belirlediğinden, benimsediği bu erteleme politikası SDG’nin çıkarına görünmüyor. SDG heyetinin son Şam zirvesindeki davranışları pek iyimserlik yaratmıyor. Nitekim bu yaklaşım devam ettiği sürece, Suriye geçiş sürecinin desteklenmesi, istikrara kavuşturulması ve sürdürülebilir bir toparlanmanın sağlanması önündeki en büyük engelin SDG olduğu gerçeğini inkâr etmek zor.

*Bu anlaiz Şarku'l Avsat trafından Londra merkezli al Majalla dergisinden çevrilmiştir.