​Yemen'de 20 sivilin katledilmesi dahil 133 savaş suçu tespit edildi

Yemen’in Taiz Şehri
Yemen’in Taiz Şehri
TT

​Yemen'de 20 sivilin katledilmesi dahil 133 savaş suçu tespit edildi

Yemen’in Taiz Şehri
Yemen’in Taiz Şehri

İnsan Hakları Bilgi ve Rehabilitasyon Merkezi (HRITC), beş yıldır darbeci Husi milisleri tarafından kuşatılmış bulunan Taiz vilayetinin çeşitli yerlerinde kimliği bilinmeyen silahlı gruplar tarafından saldırılar düzenlendiğini ve geçtiğimiz Mart ayı boyunca Taiz vilayetindeki sivillere yönelik 133 hak ihlali gerçekleştirdiğini kaydetti.
Sivillerin katledilmesi
Merkez tarafından yayınlanan son raporda yer alan en önemli savaş suçları arasında, içlerinde 5 çocuk ve 3 kadının bulunduğu 20 sivilin katledilmesi yer alıyor. 13 kişinin ölümüne, Husi milislerinin yerleşim bölgelerine açtıkları ateş sebep oldu. Husiler ayrıca, aralarında 3 çocuk ve 1 kadının bulunduğu 10 sivili öldürdü. Husilerin, sadece bir günde gerçekleştirdiği 3 kanlı eylemde, aralarında 1 çocuk ve 1 kadının bulunduğu 8 kişi öldü 6 kişi yaralandı. Bir sivil Husi milisler tarafından açılan ateşle öldü. Yine Husi milislerine bağlı bir keskin nişancı 1 çocuğu öldürürken, bir kadın Husi milisleri tarafından yerleştirilen mayına basarak hayatını kaybetti. Güvenlik güçleri haricindeki silahlı oluşumlar 1 sivilin ölümüne sebep oldu. Yine hangi gruba mensup olduğu bilinmeyen silahlı kişiler 3 sivilin vurularak ölümüne sebep oldu. Bir kadın çocuklarının gözünün önünde asıldı ve yakıldı. Ayrıca, ordudaki birliklere bağlı silahlı kişiler, biri çocuk iki sivili öldürdü.
HRITC’nin raporunda, “aralarında 4 çocuk ve 2 kadın olmak üzere 11 kişinin yaralandığı” bilgisine de yer verdildi. Ayrıca “Husi milislerinin aralarında 2 çocuk ve 2 kadının bulunduğu toplam 8 kişinin yaralanmasına sebep olduğu, bunların tamamının Husi milisleri tarafından yerleşim birimlerine atılan mermilerle yaralandığı” belirtildi. Yine “kimliği meçhul kişiler tarafından açılan ateş sonucunda ikisi çocuk 3 kişinin yaralandığı” bilgisine yer verildi.
Merkezi Taiz şehrinde bulunan bir sivil toplum örgütü olan HRITC, “Taiz’in güneyindeki el-Akrud bölgesinde bulunan Habur el-Akrud (Ra’s al-Nakil) Köyü’nde Husi milisleri ile Yemen hükümetine bağlı birlikler arasında çıkan çatışma sebebiyle köy sakinlerinin evlerini terk ettiğini ve olay sonrasında Tûr el-Bâha ilçe merkezindeki mülteci kampına 46 göç vakasının gerçekleştiğini” belgeledi. Husi milisleri adam kaçırma vakasına ek olarak yakma, yağmalama, kısmi ve tam imha olmak üzere kamu ve özel mülkiyete yönelik 52 ihlal gerçekleştirdi. Bunlardan 4 tanesi kamu mülkiyetine, 48 tanesi ise özel mülkiyete saldırı olarak kayıtlara geçti.
İnsan Hakları Merkezi, Husi milislerinin, “Topçu bombardımanları neticesinde, es-Sevra Hastanesi’nin acil bölümü ve eski ameliyat binası zarar gördü. Saldırıda Dünya Gıda Programı (WFP) tarafından sağlanan 160 ton buğday yandı. Silahlı gruplarla hükümete bağlı ordu birlikleri arasındaki çatışmalarda polis karakolu binası zarar gördü. Darbeci milisler, 5 evi tamamen imha ederken 14 tanesinde de kısmi hasara sebep oldular. Silahlı Husi milisleri ayrıca orta ve ağır ölçekli muhtelif silahlarla yaptıkları yoğun bombardımanlarda 3 aracı imha edip 7 araca zarar verirken, 5 işyerini de yok etti.
HRITC Raporu, “Husi milislerinin saldırılarının, Taiz şehrinin doğusundaki ez-Zehra ve Kulabe mahallelerine yoğunlaştığını, bu mahallelerini son yıllarda devam eden savaş sırasındaki bombardıman ve keskin nişancı saldırılardan en çok etkilenen mahalleler arasında olduğunu” ortaya koydu. Rapor, “Husilerin şehrin batısındaki Eski Havaalanı Mahallesi ve şehrin kuzeyindeki mahallelere yönelik bombalı saldırılar düzenlediğini, ayrıca Taiz’in güneyindeki Tûr el-Bâha’daki el-Mefâlis köyleriyle Hayfan’da bulunan el-A’bustaki Heceme Köyü üzerinde yoğunlaştığını” vurguladı.
Merkez, “kimliği belirsiz silahlı grupların sivillere yönelik saldırı ve yağma eylemlerine ek olarak güvenlik güçlerinin liderlerine düzenlenen suikastlarına devam ettiğine ve saldırıların, bir kadının evine girerek kadını çocuğunun gözleri önünde idam edip yakmaya kadar ileri gittiğine” dikkatleri çekti.
Yemen’de Devşirme İran işgali
1990’dan 2012’ye kadar Yemen’i diktatörlükle yöneten Ali Abdullah Salih Arap Baharı sürecinde ülkede başlayan halk gösterileri sonucu koltuğunu terk etmiş, göstericiler ve yönetim ile varılan uzlaşı sonucu Salih’in koltuğuna yardımcısı Abdur Rabbuh Mansur el-Hadi oturmuştu. Ülkede ilk defa demokratik seçimler gerçekleştirildi. İktidar boşluğundan yararlanan Husi Ensarullah örgütü ise başkent Sana’ya saldırarak askeri darbe yapmış, beraberinde de Salih ile ittifak kurmuştu. 2017’de ittifakı bozan Salih Husiler tarafından öldürüldü. 
Husiler Yemen’in Saada kentini merkez edinen, 80’li yıllarda Zeydi mezhebinden 12 İmamcı Şii mezhebine geçerek dini-ideolojik dönüşüm yaşayan bir azınlık.
İran rejimi tarafından silahlandırılan Husiler, Eylül 2014'ten bu yana başkent Sana ve bazı bölgeleri işgal etti. Milisler, Yemen’de Tahran rejimine bağlı ve ona benzer mezhepçi bir manda rejimi kurmayı amaçlıyor.  
Suudi Arabistan öncülüğündeki koalisyon güçleri ise Mart 2015'ten bu yana Husilere karşı uluslararası toplumun tanıdığı meşru Yemen hükümetine destek veriyor. Koalisyon Husi darbecilerin yanı sıra Yemen’in doğusunda mevzilenen Arap Yarımadası el-Kaidesi ve DEAŞ Sana'a Vilayeti terör örgütlerine karşı da mücadele ediyor.



Libya'nın başkentinde şiddetli çatışmalar yaşanırken mahkumlar firar etti

Libya'nın başkenti Trablus'ta UBH’ye bağlı güçler ile Özel Caydırıcı Güç arasındaki silahlı çatışmalar şiddetlendi (AFP)
Libya'nın başkenti Trablus'ta UBH’ye bağlı güçler ile Özel Caydırıcı Güç arasındaki silahlı çatışmalar şiddetlendi (AFP)
TT

Libya'nın başkentinde şiddetli çatışmalar yaşanırken mahkumlar firar etti

Libya'nın başkenti Trablus'ta UBH’ye bağlı güçler ile Özel Caydırıcı Güç arasındaki silahlı çatışmalar şiddetlendi (AFP)
Libya'nın başkenti Trablus'ta UBH’ye bağlı güçler ile Özel Caydırıcı Güç arasındaki silahlı çatışmalar şiddetlendi (AFP)

Libya'nın başkenti Trablus'ta Ulusal Birlik Hükümeti'ne (UBH) bağlı güçler ile Özel Caydırıcı Güç (RADA) arasındaki silahlı çatışmalar şiddetlendi.

Görgü tanıkları, çatışma seslerinin dün gece yarısından bu yana kesilmediğini ve RADA’nın Suk el-Cuma ve Mitiga Uluslararası Havalimanı yakınları gibi çeşitli bölgelerde konuşlandığını söyledi.

Trablus Kızılayı, Trablus’ta olağanüstü hal İ(OHAL) ilan etti ve alarm seviyesini yükseltti. Sosyal medya üzerinden yapılan açıklamada, vatandaşlara dikkatli olmaları ve güvenlikleri için yetkili makamlar tarafından verilen talimatlara uymaları çağrısında bulunuldu. Uçuş takip kayıtlarına göre uçuşlar Mitiga Uluslararası Havalimanı'ndan Misrata Uluslararası Havalimanı'na yönlendirildi.

Libya'daki Birleşmiş Milletler Destek Misyonu (UNSMIL), Trablus'ta sivillerin yoğun olarak yaşadığı mahallelerde son iki gecedir yaşanan ve sivillerin hayatını riske atan şiddet olaylarından derin endişe duyduğunu ifade etti. UNSMIL’in resmi internet sitesi üzerinden yapılan açıklamada, sivillerin yaşadığı tüm bölgelerde derhal ve koşulsuz ateşkes çağrısında bulunulurken çatışmaların devam etmesinin başkenti ve tüm ülkeyi daha da istikrarsızlaştıracağına karşı uyarı yapıldı.

UNSMIL açıklamada ayrıca sükûnet ve arabuluculuk amaçlı tüm çabalara tam destek verdiğini ve Libyalıların can ve mal güvenliği ile istikrarın korunması amacıyla çatışmaların sona erdirilmesi ve diyaloğun kolaylaştırılması için iyi niyet misyonunu yerine getirmeye hazır olduğunu vurguladı.

Öte yandan polis, el-Cedide Hapishanesi yakınlarında devam eden çatışmaların mahkumlar arasında korku ve paniğe neden olduğunu belirtti. Yapılan basın açıklamasında, çoğu ağır cezalı olmak üzere çok sayıda mahkûmun kaçmayı başardığı belirtildi.

Suk el-Cuma’nın ileri gelenleriyle bir araya gelen Başkanlık Konseyi Başkanı Muhammed el-Menfi, Başkanlık Konseyine bağlı bir medya platformu tarafından yayınlanan açıklamasında, başkentte toplumsal barışın korunmasının taviz verilemeyecek ortak bir sorumluluk olduğunu ve devlet kurumlarının siyasi gerilimlerden uzak durması gerektiğini söyledi. Menfi, mevcut sürecin en yüksek derecede bilgelik ve ulusal disiplin gerektirdiğini, iç cepheyi birleştirmeyi ve kapsayıcı bir ulusal proje etrafında toplanmayı ve ‘kaos savunucularının’ önünü kesmeyi gerektirdiğini de sözlerine ekledi.

Diğer taraftan UBH, bu gece yaşanan olaylar ve devam eden çatışmalar hakkında yorum yapmaktan kaçındı.