Trump yönetiminden iflas eden şirketle 55 milyon dolarlık maske anlaşması

Fotoğraf: Reuters
Fotoğraf: Reuters
TT

Trump yönetiminden iflas eden şirketle 55 milyon dolarlık maske anlaşması

Fotoğraf: Reuters
Fotoğraf: Reuters

ABD'de Donald Trump yönetiminin iflasını açıklayan bir şirkete bağlı firmayla N95 maske satışı için 55 milyon dolarlık sözleşme imzaladığı belirtildi.
ABD'de Federal Acil Durum Yönetim Ajansı (FEMA) tıbbi malzeme satışı konusunda hiçbir kaydı bulunmayan bir firmayla N95 maske satışı için 55 milyon dolarlık sözleşme imzaladı. ABD basınında konuya ilişkin yer alan haberde, firmanın bağlı bulunduğu şirketin daha önce iflasını açıkladığı ve 2018 yılından bu yana hiçbir çalışanının bulunmadığı ifade edildi. Anlaşmaya göre FEMA, N95 maskelerini gelecek hafta Panthera Worldwide LLC adlı şirketten teslim alacak.
ABD ordusu için eğitim veren şirkete anlaşma kapsamında maske başına normal maliyetin üstünde ödeme yapıldığı bildirildi. FEMA’nın şirkete N95 maskeleri için 5,50 dolar ödediği ancak ABD’de bir maskenin maliyetin yalnızca 63 cent civarında olduğu ifade edildi.
Panthera LLC firmasının, merkez ofisinin bulunduğu Virginia'da da artık bir işletme olarak tanınmadığı belirtildi.
Panthera şirketinin yöneticilerinden James V. Punelli konuya ilişkin ABD basınına yaptığı açıklamada, yıllar boyunca Savunma Bakanlığı ile çalıştıklarını ifade ederek bu bağlantılar yoluyla salgınla mücadeleye yardımcı olmak için tedarik kaynakları bulduklarını ve FEMA ile bağlantı kurduklarını söyledi. Punelli, yüksek kaliteli bu maskeleri Mayıs’tan önce eksiksiz olarak teslim etmeyi hedeflediklerini ifade etti.



“Yükselen Aslan” operasyonu sadece taktiksel bir İsrail eyleminden daha fazlası

“Yükselen Aslan” operasyonu sadece taktiksel bir İsrail eyleminden daha fazlası
TT

“Yükselen Aslan” operasyonu sadece taktiksel bir İsrail eyleminden daha fazlası

“Yükselen Aslan” operasyonu sadece taktiksel bir İsrail eyleminden daha fazlası

Ahmet Mahir

İsrail, İran nükleer tesislerini, balistik füze bataryalarını ve önde gelen askeri komutanlarını hedef alan yoğun hava saldırıları düzenledi. Bu, iki ülke arasında geçen yıl tanık olunan doğrudan askeri çatışmaların ötesinde önemli bir tansiyon yükseltmeyi temsil ediyor.

Geçtiğimiz yılki karşılıklı saldırılar, vekiller veya yüksek nitelikli istihbarat operasyonları aracılığıyla yapılan saldırılardan doğrudan saldırılara doğru belirgin bir geçişi işaret ederken, her iki taraf da daha önce çatışmanın kapsamını sınırlı tutmaya dikkat etti. Bu yeni büyük ölçekli İsrail saldırıları dalgasının önemli bir stratejik boyutu var. İsrail'in tansiyonu kasıtlı olarak yükselttiğini ve İran askeri sistemine yıkıcı bir darbe indirmekte kararlı olduğunu yansıtıyor.

İsraillilere göre birkaç gün sürebilecek bu saldırılar, sadece taktiksel veya misilleme operasyonları değil, İran'a yüksek stratejik bir maliyet ödetmeyi ve askeri kapasitesini test etmeyi amaçlayan önleyici bir saldırı.

İsrail basınına göre, İsraillilerin “Yükselen Aslan” adını verdiği operasyonda vurulan İran hedefleri arasında İran Ordusu ve Devrim Muhafızları Ordusu komuta kademesi ile Kudüs Gücü Komutanı da yer alıyor.

İran medyası, altı İsrail hava saldırısından birinde İran Devrim Muhafızları Ordusu Komutanı ve İran'ın en önde gelen askeri yetkililerinden biri olan Hüseyin Selami'nin öldürüldüğünü daha önce bildirmişti.

İsrail-İran basınının birbiri ile uyumlu haberleri, saldırıların ayrıca İran'ın nükleer programının başındaki yetkililer ile İran Dini Lideri Ali Hamaney'in Ulusal Güvenlik Danışmanı Ali Şemhani'yi de hedef aldığından bahsetti.

Geçtiğimiz yılki karşılıklı saldırılar, vekiller veya yüksek nitelikli istihbarat operasyonları aracılığıyla yapılan saldırılardan doğrudan saldırılara doğru belirgin bir geçişi işaret ederken, her iki taraf da daha önce çatışmanın kapsamını sınırlı tutmaya dikkat etti. Bu yeni büyük ölçekli İsrail saldırıları dalgasının önemli bir stratejik boyutu var

İsrail medyasına göre, Kudüs Gücü Komutanı General İsmail Kaani'nin özel olarak hedef alınması, İran'ın yurt dışında ve bölgede nüfuzunu güçlendirmede, Hamas'ın Ekim 2023'teki saldırılarından bu yana ciddi ABD-İsrail askeri saldırılarına maruz kalan vekil ağını yönetmede kilit rol oynayan İran askeri birliğini zayıflatmayı amaçlayan bir adım.

Bu son askeri operasyon, İsrail'in İran'ın operasyonel etkinliğini zayıflatma ve koordineli askeri yanıtlar verme kabiliyetini sınırlama yaklaşımını yansıtıyor.

Binyamin Netanyahu liderliğindeki mevcut sağcı İsrail hükümetinin, Trump yönetimi ile İran arasında İran’ın nükleer programı konusunda olası bir anlaşmayla ilgili dolaylı görüşmelere rağmen bu adımı atmaya karar verdiği artık açık ve net.  Dahası Wall Street Journal da dahil olmak üzere Amerikan basınında Başkan Donald Trump'ın İsrail operasyonundan birkaç gün önce Netanyahu'yu şahsen arayıp, İran'a saldırmamasını istediği yönündeki haberlere rağmen bu operasyonu gerçekleştirdi.

İsrail, İran nükleer programı yetkililerini doğrudan hedef alarak ve bu son operasyonu düzenleyerek, Hamas saldırılarından sonra bölgedeki stratejik askeri misyonunu, Lübnan'daki İran'ın en büyük askeri vekili Hizbullah'ı önemli ölçüde zayıflattığı geleneksel savaşın ötesinde yeni bir seviyeye yükseltmeye çalışıyor gibi görünüyor.

İsrail bu sefer, İran askeri komutasının kafasını karıştırmaya ve Tahran'ın karar alma sürecinin merkezindeki nükleer faaliyetleri aksatmaya kararlı görünüyor. Amacı, sivil ihtiyaçların ötesine geçen uranyum zenginleştirme faaliyetlerinin hızlanmasını önlemek. Zira İran'ın nükleer silah kullanımını yasaklayan dini fetvasına ve nükleer programının yalnızca sivil amaçlarla sınırlı olduğuna dair tekrarlanan güvencelerine rağmen, İsrail ve Batı'da programın askeri boyutlara ulaşabileceği yönündeki korkular büyüyor.

Bugün, İran'ın bölgedeki müttefik vekil ağının gerilemesiyle birlikte, temel çatışmanın doğrudan İsrail ve İran arasında yoğunlaşması muhtemel. Şarku’l Avsat’ın al Majalla’dan aktardığı analize göre bu, vekalet savaşının geleneksel dinamiklerini değiştirir ve daha geniş bölgesel gerilimi artırma riskini azaltır, ancak tamamen ortadan kaldırmaz.

Bu, İran-İsrail çatışmasında kritik bir aşama, çünkü her iki tarafın eylemleri yanlış değerlendirmeler ve stratejik yanlış hesaplar riski taşıyor ve bu da çatışmayı açıklanan sınırlarının ötesine taşıyabilir.

Kesin olan husus, bugün yaşanan çatışmanın son aylarda her iki tarafın da topyekûn bir savaşın yüksek maliyetinden kaçınmak ister gibi, orada burada paylaşılan kahramanlık anlatıları yoluyla yürütülen medya savaşı ve karşılıklı propaganda taktiklerinin ötesine geçmiş olduğudur.

Ancak, İsrail'in İran gibi bir devletin egemenliğine yönelik son askeri eylemleri şüphesiz salt politik ve medya söyleminin ötesine geçen tehlikeli bir gerilimi temsil ederken, İran'ın beklenen misilleme saldırısı ciddi bölgesel sonuçlara yol açabilir.

*Bu analiz Şarku’l Avsat tarafından Londra merkezli al Majalla dergisinden çevrilmiştir.