Kaddafi darbesi sonucu tahtını kaybeden son Libya Kralı İdris es-Senusi’nin torunu Şarku’l Avsat’a konuştu: Libya’daki krizi Krallığın yeniden kurulması çözebilir

Prens Muhammed el-Hasan er-Rıda es-Senussi (Şarku’l Avsat)
Prens Muhammed el-Hasan er-Rıda es-Senussi (Şarku’l Avsat)
TT

Kaddafi darbesi sonucu tahtını kaybeden son Libya Kralı İdris es-Senusi’nin torunu Şarku’l Avsat’a konuştu: Libya’daki krizi Krallığın yeniden kurulması çözebilir

Prens Muhammed el-Hasan er-Rıda es-Senussi (Şarku’l Avsat)
Prens Muhammed el-Hasan er-Rıda es-Senussi (Şarku’l Avsat)

Muammer Kaddafi’nin düzenlediği askeri darbe sonucu tahtını kaybeden son Libya Kralı İdris es-Senusi’nin torunu “Prens” Muhammed el-Hasan er-Rıza es-Senusi, Libya siyasi sahnesindeki tüm kaosa rağmen iyimser bir tablo çizdi. Ancak Prens, bu iyimserliğin, ‘hoşgörü’ ruhuyla tüm taraflarca sağlanması ve ülkenin tanık olduğu engelleri aşmak için çaba sarf edilmesi gerektiğini ifade etti. Prens, çözüm girişimlerinin sahibinin siyasi taraflar değil, halk olduğunu söylerken, kendilerini memnun edecek olan hükümet sistemine de halkın karar vereceğine dikkati çekti. Kaddafi öncesi Krallığa dönüş çağrısı yaptı.
25 Kasım 1956 tarihinde İdris es-Senusi tarafından veliaht prens olarak atanan ancak 28 Nisan 1992 tarihinde hayatını kaybeden Hasan er-Rıza es-Senusi’nin oğlu olan Muhammed el-Hasan, ülkesindeki kriz hakkında Şarku’l Avsat’a verdiği röportajda, “Sağlam bir anayasal temelin olmaması, karşılaşılan ana sorunlardan biridir” dedi. Aynı şekilde yerlerinden edilmiş Libyalılara da hitap eden Muhammed el-Hasan, vatanlarından uzakta olan tüm sakinlere geri dönme çağrısı yaparken, Muammer Kaddafi’nin ailesini, karısını ve çocuklarını da ülkeye dönmeye çağırdı. Prens ayrıca, Kaddafi’nin ailesine de Libya vatandaşları olduklarını, aynı hak ve görevlere sahip olduklarını hatırlattı.
1962 doğumlu olan Muhammed, bazı Libyalılar tarafından da ‘ülke krallığını devralması için yeniden yetkilendirilmeye’ çağrılıyor. Prens ayrıca, “Müslüman Kardeşler’in saldırganlığına maruz kalan çatışmaların devam etmesini düşünemiyoruz. Bu durum, tüm kapasite ve yeteneklerin dağılmasına yol açacaktır, vatanın bileşenlerini gruplara ve sınıflara ayıracaktır ve kardeşleri birbirlerini öldürmeye ve Libya’yı parçalamaya teşvik edecektir” ifadelerini kullandı.
Prens Muhammed ayrıca, “Libya halkını temsil etmeyen bireyler ve gruplar arasındaki güç mücadelesi nedeniyle Libya toplumunda çok fazla sorun yaşanıyor” dedi.
İşte “Prens” Muhammed el-Hasan er-Rıza es-Senusi’nin Şarku’l Avsat’a verdiği röportajın tamamı;

-Prens Muhammed el-Hasan’ın, 1990’ların başında büyüme döneminde Libya’dan ayrıldığını ve İngiltere’ni başkenti Londra’da ikamet ettiğini, yani krizler ve sancılara maruz kalan Libyalılardan uzak yaşadığını söyleyenler var. Sizin durum karşısındaki görüşünüz nedir?
Babamın hastalığı dolayısıyla Libya’dan ayrıldım, Allah ona rahmet eylesin. Ama 1969 darbesinden sonra yirmi yıldan fazla bir süre Libya’daydım ve Libya’daki olayların önemli bir bölümüne şahit oldum. Aynı şekilde ülkemdeki tüm gelişmeleri yakından takip ediyorum. Benim açımdan medya organlarında olmak, Libya ve halkının karşılaştığı koşullar ve gelişmelerin gereğince oldu, sadece görünmek için değil. Ne yazık ki bazı taraflar, medya organlarında görünmenin güç kanıtlamak ya da Libya’nın tanık olduğu gelişme alanlarından uzak kalıyormuş veya seçim yarışında koşuyormuş gibi görünmek olduğu kanaatinde. Ama anayasal krallık, köklü bir kurumdur ve bizler, halkından ve arzularından uzak değiliz.

-Monarşinin ülkede tekrar tesisi ve Krallık Anayasası’nın yeniden kabul edilmesi yönündeki çalışma çerçevesinde ülkedeki krizin, sadece anayasa yokluğundan kaynaklandığını mı düşünüyor musunuz?
Rakip siyasi taraflar arasındaki güç ilişkisini kontrol eden ve yasama meclisleri ile yürütme organlarının sorumluluğunu belirleyen sağlam bir anayasal temelin bulunmaması ve Libya vatandaşlarının bu denklemde yer almaması krizin temel sorunlarından biridir. Kraliyet çağrısı, kayıp bir yönetimi onarmak için bizim tarafımızdan yapılmış bir çağrı değil. Aksine anayasal meşruiyeti yeniden sağlamak insanların derinliklerinden geliyor. Bu ismi taşıyan samimi Libyalılar liderliğinde bir hareket var. Bunlar, Libya’nın tüm bölgelerinde aktif ve daha önce de ülkenin batısından doğusuna kadar çeşitli konferanslar düzenlemişlerdir. Tüm Libya oluşumlarından saygın bireylerin katıldığı bu konferanslar, toplumumuzun yasalara saygı gösteren bir devlet inşa etme arzularını yansıtmaktadır.

-Birçoğu, zamanın artık değiştiğini söylüyor. Bu sebeple de kraliyet dönemine geri dönüş için uygun bir fırsatın mevcut olmadığına inanıyorlar. Gelecek Devlet Başkanlığı seçimlerine kendinizi aday gösterme yönündeki bir görüşü destekler misiniz?
Libya’yı ve tarihini bilmeyenler için açığa kavuşturmamız gereken bir gerçek var. Geçen yüzyılın ortalarında başardıkları şeylerin ardından ve henüz komşu ülkeler bağımsızlıklarını kazanmamışken, devlet kurma hayalini gerçekleştirebilenler, Libyalılar oldu. Hala gurur duyduğumuz bir bağımsızlığa kavuştular. Monarşi, bu rüyaya ve bu başarıya katkıda bulunan duraklardan biriydi. Sonuç olarak bu başarı, Libya halkına aittir. Arzu edilen kurum ve hukuk devleti için bir çerçeve olarak hükümet sistemine karar veren Libya halkıdır.

-Uluslararası raporlar, Libya krizine ilişkin bölgesel meseleler, kabilecilik ve silahlı milisler gibi karmaşık bir tablodan söz ediyor. Anayasa devletinin bu engellerle nasıl başa çıkabileceğini düşünüyorsunuz?
Belirttiğiniz gibi, Libya hususunda dilden dile dolaşan bazı vasıflara dair yanlış anlaşılmalar var. Libya, toplumu kabilelerden oluşur. Ancak bu kabilecilik, bu vasfa atıfta bulunanların kastettiği türden değildir. Libya, en gelişmiş Arap toplumlarından biridir. Kabileleri, aileleri ve bireyleri, bir zamanlar bir kenara itilen bağımsız bir devlete ulaşmada en önemli role sahipti. Libya halkını temsil etmeyen veya bu konuda toplumsal oluşuma dahil olmayan bireyler ve gruplar arasındaki güç ve para çatışması nedeniyle Libya toplumunda ortaya çıkan birçok sorun var. Kuzey Afrika ve Ortadoğu’da kabilenin hala önemli bir sosyal role sahip olduğu Arap ülkeleri bulunuyor. Ama bazıları, Libya’dan daha karmaşık mezheplere ve kesimlere sahip olmalarına rağmen, tüm alanlarda ileri aşamalara ulaşmayı başardı ve barış, güvenlik ve uyum içinde yaşıyorlar.

-Libya’daki krizlerin kötüleşmesinden ve Birleşmiş Milletler’in (BM) siyasi taraflar arasında uzlaşı sağlamaya çalışan bir taraf olarak arenaya dahil olmasından bu yana yerli ve yabancı birçok girişim ortaya koyuldu. Ateşkes sağlamak amacıyla BM Genel Sekreteri Antonio Guterres’e gönderdiğiniz bir mesajınız var. Peki şu aşamada Libya çözümüne yönelik bir girişim ve vizyonunuz mevcut mu?
Girişimlerin sahipleri Libya halkıdır, yerel ya da uluslararası siyasi taraflar değil. Kendilerini memnun edecek olan hükümet sistemine de halk karar verecektir. Libya Krallığı, sadece bir hükümet sistemi değildir. Aksine halkın kurum ve hukuk devleti kurma arzusunu yerine getirmekteydi. Kurucu mecliste babalarımız ve büyükbabalarımız tarafından Libya anayasasını geliştirme ve yazma süreci, Kral İdris es-Senusi tarafından bir bağış değildi. Aynı zamanda gruba veya aileye bir hizmet değildi, siyasi güçlerin, kabilelerin ya da uluslararası tarafların çıkarlarını hedeflemiyordu. Veya çatışma taraflarının kabul edeceği bir uzlaşı sürecine dayalı bir süreç değildi. Libya anayasası, içeriği ve nihayetinde de Libya Krallığı devletinin inşası, daha iyi bir gelecek için zorlu çabaların ürünüdür.

-Rusya’nın Seyfu’l İslam el-Kaddafi ile temasını, siyasi eylem hakkına yönelik destekleri ve gelecek başkanlık seçimlerine katılımını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Anayasa ve yasalar uyarınca Libya halkının mensupları eşit hak ve göreve sahiptirler, devletin genel sistemine bağlı kaldıkları sürece, kişisel ya da siyasi görüşleri nedeniyle vatandaşları etkileyen herhangi bir haksızlık yapılmamalıdır. Ne yazık ki 1969 Darbesinden sonra, birçok adaletsizliğe ve karalamaya tanık olduk, bizim ve ailelerimizin maaşlarında kesintilere maruz kaldık. Buradan ülkeleri dışında yaşamak zorunda kalan tüm Libya vatandaşlarının geri dönmeleri için derhal güvence sağlanması çağrısı yapıyorum. Aynı şekilde Muammer Kaddafi’nin ailesi de dahil olmak üzere Libya’nın içerisinde ve dışında yerlerinden edilmiş tüm sürgünlerin geri dönüşlerinin güvence altına alınmasını talep ediyorum. Çünkü onlar da Libya vatandaşıdır ve yasalar çerçevesinde aynı hak ve görevlere sahiptirler.

-İkinci yılına giren Trablus kuşatmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Libya halkına ‘anavatanlarını inşa etmek ve bireylerinin iyi yaşam arzularını gerçekleştirmek’ için çalışma fırsatı bırakmayan bu ardışık krizlerin baskısı altında ülkemizin acı çekmesine tanık oluyoruz. Müslüman Kardeşler’in saldırganlığına maruz kalan çatışmaların devam ettiğini düşünemiyoruz. Bu durum, tüm kapasite ve yeteneklerin dağılmasına yol açacaktır, vatanın bileşenlerini gruplara ve sınıflara ayıracaktır ve kardeşleri birbirlerini öldürmeye ve Libya’yı parçalamaya teşvik edecektir.
Kuşkusuz iyi bir sistem kurmak için 2011 yılında meydana gelen değişimden bu yana çok sayıda ciddi girişimde bulunuldu. Ama Libya’nın toplumsal, kültürel ve politik özelliklerini göz önünde bulunduran sağlam bir anayasal temelli projelerin olmaması, başarısızlığı da kaçınılmaz kılmıştır.

-Size göre Libya’nın istikrarını garanti eden çıkış yolu nedir?
Hoşgörü; acı, yaralar ve nefrete galip gelmeli, ellerimiz birbirimize uzanmalıdır. Siyasi düzenlemelerden önce kardeşlik ve sevgi ruhu ortaya koyulmalıdır. Bunu başardığımızı ve Libya halkının ‘herkesin başarma yolunda kabiliyetli olmadığı şeyi’ başardığını kanıtlayan tarihimizden ders almalıyız. Ülkemiz ve gelecek nesiller için daha iyi bir gelecek sağlama yolunda bu tarihi unutmamalıyız.

-Son olarak birçok Libyalı, bağımsızlığın sağlandığı ve krallığın kurulduğu yıllarda Libya’nın tanık olduğu kalkınmayı hatırlar. Böyle bir kalkınma dönemine bir kez daha geri dönmek için bir yol var mı?
Libya Krallığı, 18 yıl boyunca mevcuttu. Tecrübe, dönem ve sınırlı yetenekleriyle, binlerce Libyalının kendileri, çocukları ve torunları için bir gelecek inşa etmesini sağlayan eğitim, sanayi, tarım ve sağlık sektörleri için ilk yapı taşlarını döşedi. Gerçekte birleşik bir devlet kuran bir sistem olmadan, Libya’daki rejimlerin birbirini takip etmesi mümkün olmazdı. En hassas koşullarda Allah’ın lütfuyla ortaya çıkarak bu devleti kurabilenlerin onurlu erkekler ve vatansever önderlerin şu an torunlarının yaşadığını söyleyebilirim. Onlar, Libya’yı daha iyi bir geleceğe ulaştırabilirler.



HDK, Güney Kordofan'daki BM karargahına saldırdı: Altı Bangladeşli asker öldürüldü

Sudan'ın kuzeyindeki bir beldede devriye gezen HDK üyeleri (Arşiv - AP)
Sudan'ın kuzeyindeki bir beldede devriye gezen HDK üyeleri (Arşiv - AP)
TT

HDK, Güney Kordofan'daki BM karargahına saldırdı: Altı Bangladeşli asker öldürüldü

Sudan'ın kuzeyindeki bir beldede devriye gezen HDK üyeleri (Arşiv - AP)
Sudan'ın kuzeyindeki bir beldede devriye gezen HDK üyeleri (Arşiv - AP)

Sudan’da Hızlı Destek Kuvvetleri (HDK) dün, kuşatma altındaki Güney Kordofan eyaletinin yönetim şehri Kadugli şehrine insansız hava aracı (İHA) ile düzenlediği bir saldırıyla şehirdeki Birleşmiş Milletler (BM) karargahını hedef aldı. Saldırıda en az altı Bangladeşli asker öldürüldü. Öte yandan şehirdeki bazı insani yardım kuruluşları ve BM ajansları, kötüleşen güvenlik durumu nedeniyle personelini tahliye etmeye başladı.

BM Abyei Geçici Güvenlik Misyonu (UNISFA) tarafından yapılan açıklamada, Kadugli'deki BM merkezine düzenlenen İHA’lı saldırıda ‘altı askerin öldürüldüğü ve altı askerin yaralandığı’ duyuruldu. UNISFA tüm kurbanların Bangladeşli olduğunu ekledi.

Öte yandan Bangladeş Başbakanı Muhammed Yunus, yaptığı açıklamada olaydan dolayı ‘derin üzüntüsünü’ dile getirdi.

BM Genel Sekreteri António Guterres ise Sudan'daki UNISFA askerlerine yönelik saldırıların ‘haksız ve savaş suçu niteliğinde’ olduğunu vurguladı.

Guterres, sosyal medya platformu X hesabından yaptığı paylaşımda, UNISFA askerlerini hedef alanlardan hesap sorulması çağrısında bulundu.

Sudan Egemenlik Konseyi saldırıyı kınadı

Öte yandan Sudan Geçiş Dönemi Egemenlik Konseyi, saldırıyı ‘uluslararası insani hukukun ciddi bir ihlali ve açık bir ihlali’ olarak nitelendirdi.

Konsey tarafından yapılan açıklamada, ‘korunan bir BM tesisini hedef almanın, organize terörizme eşdeğer tehlikeli bir tırmanış ve suç teşkil eden bir davranış olduğu, uluslararası hukuku kasıtlı olarak hiçe saydığı’ vurgulandı.

sd
Sudan ordusu komutanı Korgeneral Abdulfettah el-Burhan (AFP)

Saldırıdan HDK’yı sorumlu tutan konsey, BM ile uluslararası topluma BM tesislerinin korunması için ‘kararlı tutumlar ve caydırıcı önlemler almaları’ çağrısında bulundu.

HDK dün, kuşatma altındaki Güney Kordofan eyaletinin yönetim şehri Kadugli şehrine İHA’lı saldırı düzenleyerek BM karargahını hedef aldı ve en az altı sivili öldürdü. Bunun üzerine şehirdeki bazı insani yardım kuruluşları ve BM ajansları, kötüleşen güvenlik durumu nedeniyle personelini tahliye etmeye başladı.

Sudan Geçiş Dönemi Egemenlik Konseyi, saldırıyı ‘uluslararası insani hukukun ciddi bir ihlali ve açık bir ihlali’ olarak nitelendirdi. Konsey tarafından yapılan açıklamada şu ifadeler yer aldı:

“Korunan bir BM tesisini hedef almak, organize terörizme eşdeğer tehlikeli bir tırmanma ve suç teşkil eden bir davranış olup, uluslararası hukuku kasıtlı olarak hiçe sayma ve insani yardım ve uluslararası misyonların çalışmalarını doğrudan tehdit etme anlamına gelir.”

dfrgt
BM Genel Sekreteri António Guterres (Reuters)

HDK, bu saldırıyı, BM Genel Sekreteri António Guterres’in HDK’yı ‘kötü güçler’ olarak nitelendirdiği, HDK’nın ise BM'yi ‘çifte standart’ uygulamakla suçladığı açıklamasından iki sonra gerçekleşti.

Birçok kaynak, HDK'nın Kadugli şehrine İHA’lı saldırı düzenlediğini bildirdi. Şehirde dumanlar yükseldiği görüldü. Fransız Haber Ajansı AFP’ye konuşan bir sağlık kaynağı, BM karargahına düzenlenen İHA’lı saldırıda en az altı sivilin öldüğünü söyledi.

Bölge sakinleri kaçıyor

Sudan merkezli bir haber sitesi, HDK'ya bağlı Sudan Kurucu İttifakı’nın (Te’sis) perşembe günü Kadugli sakinlerine askeri çatışma ve operasyon bölgelerini terk etmeleri çağrısında bulunduğunu aktardı. Haberde, bu çağrının bölge sakinleri tarafından geniş çapta dikkate alındığı, bu göç dalgasının savaşın patlak vermesinden bu yana en büyük dalga olduğu ve bölgeden kaçanların çoğunluğunun kadınlar, çocuklar ve yaşlılar olduğu belirtildi.

Al Sudania News sitesi, Sudan Kurucu İttifakı liderinin yaptığı açıklamada, ittifakın ‘sivilleri korumaya ve Kadugli'den gönüllü tahliyeleri kolaylaştırmaya tam olarak kararlı olduğunu’ söylediğini aktardı.

İttifak lideri, ‘tüm vatandaşlara hayatlarını korumak için çatışmalardan uzak durmaları çağrısını’ yineledi.

Bu gelişmeler yaşanırken Güney Kordofan eyaletinde askeri çatışmalar daha fazla bölgeye yayılıyor ve bunların sivillerin insani durumuna etkisi konusunda endişeler artıyor.

Sudan Ordusu, Güney Kordofan eyaletindeki Kadugli, Dilling ve Abu Jubayhah olmak üzere son üç şehri kontrol ediyor.

Sudan Kurucu İttifakı, geçtiğimiz temmuz ayında, Muhammed Hasan et-Taişi liderliğinde paralel bir hükümetin kurulduğunu açıklayan HDK'nın da dahil olduğu bir siyasi ittifak.

Hartum'da kitlesel gösteriler düzenlendi

Öte yandan dün binlerce Sudanlı, başkent Hartum ve ülkenin diğer şehirlerinde kitlesel gösteriler düzenleyerek, HDK'ya karşı savaşan orduyu destekledi. HDK ise, ülkedeki savaşı sona erdirmek için gösterdiği çabaları boşa çıkarmak amacıyla uluslararası toplumun önünde vatandaşları istismar etmemesi konusunda uyarıda bulundu.

Yürüyüşler, Sudan ordusu ile birlikte savaşan silahlı gruplar ve İslamcı hareketlerle koordineli olarak Seferberlik ve Halk Direnişi Yüksek Komitesi’nin çağrısı üzerine düzenlendi.

efrgt
Cumartesi günü Port Sudan'da ordu yanlısı yürüyüş (AFP)

Seferberlik ve Halk Direnişi Yüksek Komitesi lideri Korgenereal Beşir Mekki el-Bahi, geçtğimiz ay, Kordofan’ın tüm cephelerinde orduyu desteklemek için genel seferberlik ilan edildiğini ve bazı eyaletlerde eğitim kamplarının açıldığını duyurdu.

Bahi, komite tarafından yayınlanan açıklamasında şunları söyledi:

“Bu yaygın halk ayaklanması, Sudan halkının gerçek iradesini yansıtıyor ve ulusal devlet kurumlarının üzerinde hiçbir meşruiyet olmadığını teyit ediyor.”

Şarku’l Avsat, aralarında Hartum, Port Sudan, Medeni, Dongola, Sennar ve Halfa’nın bulunduğu, Sudan ordusunun kontrolündeki eyaletlerin başkentlerinde düzenlenen yürüyüşleri yerinde takip etti.

HDK'nın yaygın ihlallerine tanık olan El Cezire eyaletinin merkezindeki onlarca belde ve küçük köyde de dayanışma gösterileri düzenlendi.

Protestocular, Sudan ordusuna destek çağrısı yapan pankartlar açarken ‘Tek ordu, tek halk’ sloganları attı. Bazı protestocular ise HDK'nın terör örgütü olarak sınıflandırılması çağrısında bulunan sloganlar attı.

Öte yandan başta Sivil Demokratik Devrimci Güçler İttifakı (Sumud) olmak üzere savaş karşıtı güçler, ‘Barışa ve demokrasiye evet. Savaşa, askeri yönetime hayır’ sloganıyla sosyal medyada yaygın olarak paylaşımların yapıldığı bir kampanya başlattı.


Polis şiddeti iddiası Tunus sokaklarını karıştırdı

Başkent Tunus'ta Tunus Cumhurbaşkanı Kays Said'in politikalarına karşı düzenlenen protesto gösterisinden bir kare (EPA)
Başkent Tunus'ta Tunus Cumhurbaşkanı Kays Said'in politikalarına karşı düzenlenen protesto gösterisinden bir kare (EPA)
TT

Polis şiddeti iddiası Tunus sokaklarını karıştırdı

Başkent Tunus'ta Tunus Cumhurbaşkanı Kays Said'in politikalarına karşı düzenlenen protesto gösterisinden bir kare (EPA)
Başkent Tunus'ta Tunus Cumhurbaşkanı Kays Said'in politikalarına karşı düzenlenen protesto gösterisinden bir kare (EPA)

Tunus’ta bir adamın polis kovalamacasının ardından ailesinin ifadesine göre kendisine uygulanan şiddet sonucu hayatını kaybetmişti. Reuters'a konuşan görgü tanıkları, Tunus polisi ile bir kişinin uğradığı şiddet sonucu hayatını kaybetmesini protesto eden öfkeli gençler arasında dün gece üst üste ikinci kez çatışmaların çıktığını söylediler.

Tunus’taki bu tür şiddetin karıştığı protesto gösterileri, ülkede 2011 yılındaki Arap Baharı ayaklanmalarını tetikleyen devrimin yıl dönümü yaklaşırken yetkililer arasında protestoların diğer bölgelere de sıçrayabileceği endişesini artırıyor.

Tunus, çeşitli alanlarda artan protestolar ve grevlerin yanı sıra Tunus Genel İşçi Sendikası'nın gelecek ay ülke çapında grev çağrısı yapmasıyla birlikte, siyasi ve sosyal gerilimin tırmandığı bir dönemden geçiyor.

Son haftalarda, binlerce protestocu, ülkenin güneydeki Gabes kentinde hava kirliliğinin başlıca kaynağı olduğunu söyledikleri bir kimya fabrikasının kapatılması talebiyle protesto gösterisi düzenledi.

Öte yandan polis şiddeti sonucu öldüğü iddia edilen adamın yakınları, şahsın ehliyetsiz motosiklet sürerken polis tarafından takibe alındığı, dövüldüğü ve hastaneye kaldırıldığını, ancak daha sonra hastaneden kaçtığını, ancak dün kafasındaki bir kanama nedeniyle hayatını kaybettiğini söyledi.

Olayla ilgili henüz resmi bir açıklama yapılmadı.

Yerel kaynaklar ve basın, Kayravan Valisi’nin durumu yatıştırmak amacıyla, dün hayatını kaybeden kişinin ailesini ziyaret ettiğini ve hangi şartlarda öldüğünü belirlemek ve sorumluları tespit etmek için soruşturma açma sözü verdiğini bildirdi.

İnsan hakları örgütleri, Tunus Cumhurbaşkanı Kays Said'i muhaliflerini bastırmak için yargı ve polisi kullandığını iddia ediyor. Ancak Cumhurbaşkanı Said, hakkındaki bu suçlamaları kategorik olarak reddediyor.


(Video haber) Avustralya'da Yahudilerin Hanuka Bayramı kutlamaları sırasında silahlı saldırı: En az 10 ölü

Medyada dolaşan bir fotoğrafta saldırının failleri görülüyor.
Medyada dolaşan bir fotoğrafta saldırının failleri görülüyor.
TT

(Video haber) Avustralya'da Yahudilerin Hanuka Bayramı kutlamaları sırasında silahlı saldırı: En az 10 ölü

Medyada dolaşan bir fotoğrafta saldırının failleri görülüyor.
Medyada dolaşan bir fotoğrafta saldırının failleri görülüyor.

Avustralya'nın Sidney kentinde bir plajda Yahudilerin Hanuka Bayramı kutlamaları sırasında meydana gelen silahlı saldırıda en az 10 kişi öldü, çok sayıda  kişi yaralandı. İsrail gazetesi Yedioth Ahronoth'a göre olay sırasında yaklaşık 2 bin kişi panik içinde tahliye edildi ve birçoğu sığınaklara sığındı.

Öte yandan Avustralya polisi tarafından bugün yapılan açıklamada, olay nedeniyle Bondi Plajı'ndan uzak durulması çağrısı yapıldı. Polis daha sonra, silahlı saldırının ardından iki kişinin gözaltına alındığını duyurdu.

Şarku’l Avsat’ın Fransız Haber Ajansı AFP’den aktardığı  habere göre bir görgü tanığı, ‘siyah giysili iki kişinin’ plajda ateş açtığını söyledi.

dfgthy
Avustralya medyasında yayınlanan, saldırganlardan birine ait bir fotoğraf.

Avustralya medyası tarafından yayınlanan saldırganlardan birinin fotoğrafı

Öte yandan İsrail Cumhurbaşkanı Isaac Herzog, saldırıyı ‘Yahudilere yönelik acımasız bir saldırı’ olarak nitelendirerek kınadı.

uı89o
Kurtarma ekipleri, Sidney sahilinde meydana gelen silahlı saldırının ardından yaralı bir kişiyi taşıyor (AP)

Herzog, açıklamasında şunları söyledi:

“Sidney'deki kardeşlerimiz, Bondi Plajı'nda Hanuka'nın ilk mumunu yakmaya giden Yahudilere yönelik acımasız bir saldırıda kötü niyetli teröristler tarafından saldırıya uğradı.”

Görgü tanıkları, kutlamaya katılanların saldırı mahallinden panik halinde kaçtıklarını söylerken yerel medya, silahlı saldırganların olay yerinden kaçtığını ve yetkililerin yoğun bir arama çalışması yürüttüğünü bildirdi.