Filistin, İsrail’i Batı Şeria’yı ilhak planına karşı uyardı

UNESCO, 2017 yılında el-Halil’deki İbrahim Camii’ni Dünya Mirası Listesi’ne dahil etti (Wafa)
UNESCO, 2017 yılında el-Halil’deki İbrahim Camii’ni Dünya Mirası Listesi’ne dahil etti (Wafa)
TT

Filistin, İsrail’i Batı Şeria’yı ilhak planına karşı uyardı

UNESCO, 2017 yılında el-Halil’deki İbrahim Camii’ni Dünya Mirası Listesi’ne dahil etti (Wafa)
UNESCO, 2017 yılında el-Halil’deki İbrahim Camii’ni Dünya Mirası Listesi’ne dahil etti (Wafa)

Halil Musa
israil, ‘Batı Şeria’yı ilhak etme planını uygulama başlangıcı olarak’ Batı Şeria’yı el-Halil’deki İbrahim Camii’yle ihlak etmeye başladı. Filistinliler, İsrail’in kararını, ‘el-Halil’deki İbrahim Camii’ne ait araziye el koyma’ ve ‘kalkınma bahanesiyle Yahudileştirme ve yerleşim projelerine tahsis etme’ planı olarak nitelendirdi.
Camiinin yüzde 63’ten fazlası Yahudi yerleşimcilere tahsis edilirken İsrailli yetkililer, İsrail egemenliğini dayatmak için tüm idari ve yasal yetkileri Filistin hükümetinden geri çekmeye çalışıyor.

Arazi müsaderesi
Bir yargı danışmanından İsrail hükümetine sunulan bir görüş, İslami Vakıflar Dairesi’ne ait olan İbrahim Camii arazisine el koyması ve Yahudi yerleşimcilerin bölgeye erişimini kolaylaştırması için İsrail Savunma Bakanlığı’na yeşil ışık yaktı. Filistin Devlet Başkanlığı ise bu görüşü, ‘açık bir saldırganlık’ ve ‘ilhak politikasının başlangıcı’ olarak nitelendirdi.

“Tamamen geçersiz”
Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas, İsrail’in ‘işgal altındaki Batı Şeria’nın topraklarının bir kısmının ilhak edildiğini’ ilan etmesi halinde yönetiminin, İsrail ve ABD ile yapılan tüm anlaşmaları ‘tamamen geçersiz’ olarak değerlendireceğine dikkati çekti. Abbas, “ABD ve İsrail hükümetleri de dahil olmak üzere tüm ilgili uluslararası taraflara, İsrail’in bölgemizin herhangi bir kısmının ilhak edildiğini ilan etmesi durumunda ellerimiz boş kalmayacağımızı bildirdik” dedi.

Uyarı mesajı
Filistin Devlet Başkanlığı ayrıca, İsrail’e ve uluslararası topluma, İsrail’in Batı Şeria’yı ilhak etme faaliyetini uygulaması halinde Filistin liderliğinin, Tel Aviv’in de uluslararası toplumun da karışamayacağı ‘son derece sert, güçlü ve tehlikeli’ kararlar alacağını belirten uyarı mesajları gönderdi. Filistin Devlet Başkanlığı Sözcüsü Nebil Ebu Rudeyne de Independent Arabia’ya yaptığı açıklamada, Birleşmiş Milletler (BM), Güvenlik Konseyi (BMGK) ve Dörtlü Komite’ye ‘sorumluluklarını yerine getirmeleri, ilhak faaliyetinden vazgeçmesi için İsrail’e baskı yapmaları’ çağrısı yapılan yazılı mesajlar gönderildiğini vurguladı.
Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan aktardığı habere göre Ebu Rudeyne, İsrail’in dört taraf aracılığıyla Filistin’den uyarı mesajları aldığını söylerken, “İlhakın gerçekleşmesi halinde Filistinliler, ilhak uygulamasından daha güçlü ve daha sert tedbirlerle yanıt verecek ve İsrail dahil hiç kimse buna karışamayacak” dedi. Sözcü, bu uyarı mesajlarının İsrail’i planından caydırmayı amaçladığını belirtti.

Uluslararası sisteme meydan okuma
5 bin metrekarelik bir alana sahip olan İbrahim Camii, 1994 yılında 2’ye bölündü. Camiinin yüzde 63’lük bir kısmı Yahudi yerleşimcilere verilirken, diğer kısım ise Müslümanlara tahsis edildi. Dini bayramlar sırasında ise camiinin tamamı taraflara devrediliyor. 3 yıl önce Filistinliler, Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü’nün (UNESCO) Dünya Mirası Listesi’ne İbrahim Camii’ni Filistin mirası olarak dahil etmeyi başardı.
İbrahim Camii Müdürü Şeyh Hifzi Ebu Suneyne, İsrail’i ‘yargı ve hukuk sistemini, uluslararası sisteme, kararlarına ve yasalarına açık şekilde meydan okuyan işgal projelerine hizmet etmek için kiralamakla’ suçladı. Ebu Suneyne, Independent Arabia’ya yaptığı açıklamada, “İsrail, zemindeki statükoyu değiştirmek ve yeni koşullar dayatmak amacıyla el-Halil kentindeki İbrahim Camii yetkilerine dair imzalanan anlaşmaları kasten ve sistematik olarak ihlal ediyor” dedi.

İsrail hegemonyasının empoze edilmesi
İsrail işlerinde uzman olan Adil Şedid, İbrahim Camii arazisine el konulmasının, ‘İsrail’in el-Halil’deki eski beldeye hegemonyasını empoze etmek, orayı Yahudileştirmek, idari ve yasal yetkileri Filistinlilerden almak için’ bir giriş niteliği taşıdığını belirtti. Şedid, “İsrail hükümeti, güvenlik birimlerinden koşullara ilişkin raporlar aldıktan sonra yavaş yavaş el-Halil’e hegemonyasını dayatmaya başladı” dedi.
Adil Şedid ayrıca, “İsrailli yetkililer, Yafa şehrindeki Hasan Bey Camii ve Akka şehrindeki el-Cezar Camii gibi el-Halil’deki İbrahim Camii’ne de hegemonyasını dayatmak istiyor. Buralarda yetkililer, Müslümanların içeride ibadet etmelerine izin verirken, dışarının kontrolünü elinde barındırıyor” ifadelerini kullandı.
 



Berri, Şarku’l Avsat’a konuştu: Somut öneriler bekliyoruz. Masada sadece 1701 sayılı karar var

Nebih Berri ve ABD Başkanı Joe Biden'ın temsilcisi Amos Hochstein, Beyrut'ta bir araya geldiler (AFP)
Nebih Berri ve ABD Başkanı Joe Biden'ın temsilcisi Amos Hochstein, Beyrut'ta bir araya geldiler (AFP)
TT

Berri, Şarku’l Avsat’a konuştu: Somut öneriler bekliyoruz. Masada sadece 1701 sayılı karar var

Nebih Berri ve ABD Başkanı Joe Biden'ın temsilcisi Amos Hochstein, Beyrut'ta bir araya geldiler (AFP)
Nebih Berri ve ABD Başkanı Joe Biden'ın temsilcisi Amos Hochstein, Beyrut'ta bir araya geldiler (AFP)

Washington'ın Lübnan'da ateşkes sağlanması için arabuluculuğa yeniden başladığına dair haberler arttı. Buna rağmen Beyrut'taki siyasetçiler, ABD Başkanı Joe Biden'ın temsilcisi Amos Hochstein’ın üç hafta önce ülkeden ayrılmasından bu yana dondurulmuş halde olan ABD arabuluculuğunun yeniden başladığıyla ilgili ellerine güvenilir veriler ulaşmadığını açıkladılar.

Lübnan Meclis Başkanı Nebih Berri, Şarku’l Avsat’a yaptığı açıklamada, şu an olup bitenlerin sadece basında dolaşan haberlerden ibaret olduğunu, ancak kendilerine resmi kanallardan herhangi bir bilgi ulaşmadığını söyledi. Berri, Lübnan'ın üzerine çabaların inşa edilebileceği somut önerilerin sunulmasını beklediğini kaydetti.

Berri, çözüm önerileri konusunda medyada ve siyaset koridorlarında dolaşan haberlerle ilgili yorum yapmaktan kaçındı. 2006 yılındaki Lübnan Savaşı’nı sona erdiren ve Lübnan ordusu ile uluslararası güçler dışında herhangi bir silahlı varlığın bulunmadığı bir sınır bölgesini yürürlüğe koyarak, mevcut savaşı sona erdirme çabalarının merkezinde yer alan Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin (BMGK) 1701 sayılı kararına atıfla “Masada sadece BMGK kararı ve onun yalnızca Lübnan tarafınca değil, her iki tarafça da uygulanması ve uyulması gereken hükümleri var” dedi.

Almanya ve İngiltere’nin gözlemci ülke olmasına “itiraz”

Öte yandan Şarku’l Avsat’a konuşan Beyrut'taki Batılı diplomatik kaynaklar, Berri'nin tartışılmakta olan çözümün en önemli maddelerinden birine itiraz ettiğini söylediler. Kaynaklar, Berri'nin 1701 sayılı kararın uygulanmasını izlemek üzere önerilen ve ABD ile Fransa'nın da yer alacağı bir gözlem gücüne Almanya ve İngiltere'nin katılmasına yönelik itirazının aşılması için çaba sarf edildiğini belirttiler.

Ancak görüşmeleri yakından takip eden Lübnanlı kaynaklar, Berri'nin itirazının 1701 sayılı karara alternatif bir mekanizma bulunmasına yönelik olduğunu açıkladılar. Zira Güney Lübnan'da, Lübnan'da konuşlu BM Geçici Görev Gücü (UNIFIL) tarafından yönetilen ve ABD ile Fransa'nın da katılabileceği mevcut bir gözlem gücü zaten var.

Kaynaklar, önerilen çözüm taslağının iki bölüme ayrıldığını, bunlardan ilkinin İsrail, ABD ve Rusya arasında, İsrail'in gelecekte Lübnan'da hareket özgürlüğünü kendisine saklı tuttuğu herhangi bir mekanizmanın kategorik olarak reddedilmesi temelinde ‘Hizbullah'ın yeniden silahlanmasını önleyecek’ garantilere ulaşmak için yabancı aktörlerce verilen garantiler olduğunu belirtti. Diğeri ise Lübnan’ın Litani Nehri'nin güneyinde silahlı unsurlardan arındırılmış bir bölge oluşturulmasını öngören 1701 sayılı kararın uygulanmasına yönelik garantileri.

Berri, basına sızanlar hakkında yorum yapmaktan kaçınırken, belirli garantilerden yalnızca Suudi Arabistan'ın başını çektiği Arap ülkelerinin yanı sıra Batılı ülkelerin de katıldığı BMGK’daki ABD-Fransa ortak çağrısı yoluyla ateşkes çabaları sırasında bahsedildiğini belirtti. O dönemde Lübnan'ın bunu kabul etmesi gerektiğini söyleyen Berri, “(Başbakan Necip) Mikati, bunu onayladığını kamuoyuna açıkladı, ancak (İsrail Başbakanı Binyamin) Netanyahu onayın ardından bunu reddederek herkesi şaşırttı” değerlendirmesinde bulundu.

Berri: İsrail'in başı belada

İsrail'in bugün gerçek bir çıkmazda olduğunu, çünkü askeri hedeflerine ulaşamadığını ve durmaksızın daha fazla katliama ve yıkıma başvurduğunu söyleyen Berri, İsrail'in tekrarlanan saldırılarına rağmen mevzilerini terk etmeyerek İsrail karşısında takdire şayan bir direnç gösteren UNIFIL'in rolüne övgüde bulundu. İsrail'in Lübnan'da yürüttüğü savaşın, dünyanın vicdanını sarsan bir şiddet ve yıkım düzeyine ulaştığını vurgulayan Berri, “Artık sadece insanları öldürmek ve taşları yok etmekten ibaret olan bu savaşa bir son verilmeli” diye konuştu.

Şarku’l Avsat’a konuşan Lübnan Başbakanlığından kaynaklara göre özellikle Başbakan Mikati’nin Suudi Arabistan’ın başkenti Riyad'da düzenlenen İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT)- Arap Birliği Olağanüstü Ortak Zirvesi oturum aralarında gerçekleştirdiği ve ‘Lübnan'ın tutumunun geniş bir şekilde anlaşıldığını gösteren olumlu görüşmeler’ çerçevesinde Lübnanlı liderler, zirvenin başlattığı sürece ve bu sürecin kriz duvarında diplomatik bir delik açılabileceğine inanıyor.

Beyrut, gelecek pazartesi günü Mısır Dışişleri Bakanı Bedr Abdulati ve BM Barış Operasyonları'ndan sorumlu Genel Sekreter Yardımcısı Jean Pierre Lacroix’i ağırlayacak.

Öte yandan Lübnanlı eski Milletvekili Nohad Machnouk İİT- Arap Birliği Olağanüstü Ortak Zirvesi’nden çıkan sonuçları övdü. Machnouk, Lübnan Müftüsü Şeyh Abdullatif Deryan ile görüştükten sonra yaptığı açıklamada, “Zirvede Filistin devleti olmadan barış olmayacağını açıklayan Suudi Arabistan'ın rakipsiz bir şekilde bölgesel sahnenin zirvesine yerleştiği açıktır. Dolayısıyla kimse zamanını boşa harcamıyor... Bu karar, zirveye katılan herkes tarafından nihai ve kesin olarak alındı” ifadelerini kullandı.

Machnouk, sözlerini şöyle sürdürdü:

“İşlerin geri dönülmez bir yola girdiği ortada. İsrail, haftalarca ya da aylarca saldırmaya devam edecek. Ancak bu durum, Suudi Arabistan'ın başını çektiği Arap ve bölge ülkelerinin, BM Genel Kurulu'nda Filistin devletinin tanınması için ilgili ülkelerin devam eden toplantıları ve blokları aracılığıyla, uluslararası alanda ve Arap dünyasında elinden geleni yapmasına engel değildir.”

Machnouk, çözümün silahların Lübnan ordusuna teslim edilmesi olup olmadığına ilişkin bir soruya verdiği yanıtta, ilk aşamanın silahların devletin kontrolüne girmesi ve savaş ya da barış kararının devletin inisiyatifinde olması olduğunu söyledi. Hizbullah’ın siyasi olarak temsil edildiğini ve devlet içinde milletvekillerinin ve bakanlarının bulunduğunu belirten Machnouk, “Devlet, siyasi olarak, son aylarda ve öncesinde, İsrail’in saldırılarına karşı tutumlarını desteklemekten geri kalmadı. Ancak savunma stratejisi başka bir şey, silahsızlanma ise bambaşka bir şey” şeklinde konuştu.