Sınır Tanımayan Doktorlar: Koronavirüs mültecileri tehdit ediyor

Dün Şam’daki Meydan Pazarı’nda maske takan bir satıcı (AFP)
Dün Şam’daki Meydan Pazarı’nda maske takan bir satıcı (AFP)
TT

Sınır Tanımayan Doktorlar: Koronavirüs mültecileri tehdit ediyor

Dün Şam’daki Meydan Pazarı’nda maske takan bir satıcı (AFP)
Dün Şam’daki Meydan Pazarı’nda maske takan bir satıcı (AFP)

Sağlık krizleri, önceden tahmin edilebilen afet ve felaketlerin aksine, Aralık ayında patlak veren yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgını gibi birden ortaya çıkıyor.
Beklenmedik bu sağlık krizi, çok sayıda dünya ülkesinin virüsün özellikle de sağlık alanında neden olduğu zorlukların üstesinden gelmeye hazır olmadığını göstermiş oldu. Bu nedenle, felaket ve savaş durumunda yardım eli uzatacak sağlık personeli ve mobil hastanelere sahip Sınır Tanımayan Doktorlar (MSF) örgütü gibi uluslararası kuruluşların oynadığı rolün önemi arttı.
MSF Sözcüsü Selva Ebu Şakra, Şarku’l Avsat’a verdiği demeçte, örgütün bölgedeki kırılgan sağlık sistemlerine koronavirüsle mücadelede verdiği yardım çabalarından bahsetti. Aynı zamanda MSF’nin rakip siyasi güçlerin çatıştığı ülkelerdeki çalışmalarına değindi. Ebu Şakra Kovid-19 salgınının dünyanın en zengin ve en donanımlı sağlık sistemlerinden bazılarını yıprattığını ifade etti:
“Salgının ulusal düzeyde sağlık hizmeti veren tüm ülkeleri yıpratmış olması, Yemen ve Suriye gibi ülkeler için endişe verici beklentilere girmemize neden oluyor. Bununla birlikte, organizasyonda muazzam zorluklarla karşılaşıyoruz. Diğerleri gibi, elimizdeki sınırlı kaynaklarla zor kararlar almak zorunda kalıyoruz. Her şeyden önce personel ve hastalarımızı korumaya, aynı zamanda hayat kurtarıcı faaliyetleri mümkün olduğunca himaye etmeye odaklanıyoruz.”

Suriye
MSF’nin, faaliyet gösterdiği ülkelerdeki siyasi bölünmelerle nasıl başa çıktığına cevap veren Şakra, şu ifadeleri kullanıyor:
“Salgın, ihtiyacı olanlara herhangi bir ayrım gözetmeksizin yardım eli uzattığımız savaş bölgelerindeki çalışma şeklimizi değiştirmez. İnsanlara ulaşmak için çatışmanın taraflarıyla müzakere etmede bağımsızlığımız ve tarafsızlığımıza başvuruyoruz. Ancak, faaliyet gösterdiğimiz ülkelerin belirli bölgelerine erişimimizi engelleyen birçok kısıtlama ile karşı karşıyayız. Örneğin, Şam rejiminin kontrolü altındaki alanlarda faaliyet gösteremiyoruz; zirâ bu konudaki izin taleplerimiz Kovid-19 salgını sonrasında dahi sonuç vermedi. Ancak Suriye hükümetinin kontrolü altında olmayan alanlarda özellikle salgınla mücadele hakkındaki çalışmalarımız, bu alanlardaki ilgili sağlık otoriteleri ile koordinasyon halinde sürüyor. PYD kontrolündeki Kuzeydoğu Suriye'de çalışan personelimiz, Kovid-19 ile mücadelede yerel sağlık otoriteleri tarafından yönetilen insani yardım ekibine katkıda bulunuyor. (Türkiye ve HTŞ kontrolündeki) Suriye'nin kuzeybatı bölgelerinde ise, salgının başlangıcından bu yana, olası vakaların hızlı tespitini sağlamak için İdlib’de desteklediğimiz hastane ve sağlık merkezlerindeki tarama ve teşhis sistemlerini inceliyoruz.”

Libya ve mülteci merkezleri
Ebu Şakra, MSF’nin Libya’daki etkinliğini şöyle anlatıyor:
“Libya’daki mevcut koşullar ışığında MSF, sağlık ve insani faaliyetleri sağlamamıza yardımcı olacak nitelikte ve merkezi olmayan yerel bir yaklaşımda çalışıyor. Siyasi bağlantılara ya da mensubiyetlere bakılmaksızın insani ihtiyaçlar göz önünde bulunduruluyor.
Libya'daki göçmenlerin durumu, Kovid-19’un gelişi ve çatışmanın artışıyla çok daha kötü bir hal aldı. Nitekim Libya, yaşamları uğruna keyfi tutuklama, süresiz gözaltı, şiddet, suiistimal gibi ciddi tehditlere maruz kalan göçmen ve mülteciler için güvenli bir ülke değil. Çatışmanın yoğunlaşması, rastgele hava saldırıları, insani yardım kuruluşlarının azlığı, Libya'dan kalkan tahliye uçuşlarının askıya alınması, Avrupa'nın arama ve kurtarmadaki imkanlarının yokluğu doğrultusunda sivil toplum kuruluşlarına ait deniz kurtarma gemilerinin de yokluğu… Tüm bunlar nedeniyle Libya’da sıkışıp kalan mülteci ve göçmenler, her zamankinden çok daha savunmasız. Aynı zamanda bu insanların büyük bir çoğunluğu, resmi gözaltı merkezlerinde değil de resmi olmayanlarda tutuluyor; ya da büyük şehirlerde hayatta kalma mücadelesi vererek keyfi gözaltı, fidye karşılığında kaçırma, zorla çalıştırma, cinsel şiddet gibi durumlara maruz kalıyor.
Göçle mücadele kurumuna bağlı resmi gözaltı merkezlerinde bulunan yaklaşık bin 500 mülteci, Kovid-19 salgını patlak verdiği takdirde ciddi risk altında kalacak. Zirâ bu merkezlerde sosyal mesafe gibi en basit tedbirlerin uygulanması dahi mümkün değil. Ayrıca son aylarda çatışmaların yakınlaşması nedeniyle bazı göçmenler ve mülteciler serbest bırakıldı.”

Yemen
Ebu Şakra, Yemen’deki faaliyetlere ise şu şekilde değiniyor:
“Yemen, ülkenin beş yıldır içinde bulunduğu savaşın sağlık sistemini işlemez hale getirmesi nedeniyle, salgınla mücadelede gereken koruyucu malzeme ve teşhis yöntemlerinden yoksun. Bu nedenle salgın, yerinden edilmiş insanların yoğun olduğu kamp ve şehirlerde hızla yayılabilir.
Kırsal alanda ise, salgına müdahale süreci; sağlık tesislerinin azlığı, teşhis yöntemlerinin neredeyse yokluğu, takip ve izolasyon gibi sağlık önlemlerinin uygulanamaması ışığında büyük zorluklarla karşılaşacaktır. Zaten sınırlı sayıdaki hastane ve sağlık merkezlerinde yoğun bakım imkanı dahi bulunmuyor.
MSF, Yemen'e malzeme ve ekip ulaştırılması için ilgili taraflarla müzakere halinde. Biz ize hiç kuşkusuz, Yemen halkına karşı bir tehdit oluşturmamalarını sağlamak için ülkeye giren tüm personelimizi 14 gün boyunca karantina altına alacağız.”

Irak
MSF’nin Irak’taki varlığından da bahseden Ebu Şakra, sözlerine şu şekilde devam ediyor:
“Irak’ta en yüksek vaka sayısı Bağdat’ta kaydediliyor. Bu yüzden bu ülkede salgınla mücadeledeki faaliyetlerimiz birkaç hafta önce Bağdat’ta başladı. Sağlık Bakanlığına bağlı olup da koronavirüs hastalarına tedavi sağlayan üç hastaneden biri olan Ibn Hatib Hastanesini destekliyoruz. Musul’da da çalışmalara başladık. MSF, es-Selam Hastanesi kompleksinde hastaları karantina altına almak üzere 50 yataklı bir bina hazırlamak için bağışta bulundu. Diğer yandan, 2019’da MSF tarafından inşa edilen Şifa Hastanesi, Kovid-19 şüphesi konan hastalara ev sahipliği yapıyor. MSF, 40 adet karantina odası kurarak ve ağır vakalar için 30 yatak sağlayarak bu hastaneyi desteklemeye devam ediyor.
Irak’ta teşhis edilen vaka sayısındaki düşüklüğünü hatırlatan Şakra, şöyle ekliyor:
“Kovid-19’un herhangi bir ülkede bıraktığı gerçek yükü tahmin etmek çok zor. Avrupa ülkelerinde bile vaka ve can kaybı sayıları hakkında çeşitli düzeyde tartışmalar mevcut. Bu durumda, çatışma ve diğer nedenlerden dolayı laboratuvar eksikliği yaşayan ülkelerden bahsetmek çok zor. Nitekim iyi bir kontrol, güçlü bir sağlık sistemi gerektirir. Suriye ve Yemen gibi, çatışmalardan etkilenen bölgelerdeki sağlık sistemleri ise güçlü değil, zayıf. Ancak Kovid-19, bu ülkelerde nispeten yaşça büyük insanlarda görülüyor; vaka sayılarının az olduğu biliniyor.

İran
MSF’nin koronavirüsle mücadelede İran’daki varlığına da değinen Ebu Şakra, sözlerini şu şekilde sonlandırıyor:
“Tahran'da faaliyet gösteren MSF ekipleri; uyuşturucu kullanıcılarına ya da sağlık hizmetlerine erişimde zorlan Afgan mülteciler gibi oldukça savunmasız kişilere sağlık hizmeti sunuyor. Mart 2020’nin sonunda salgının ülkedeki merkez üssü olan İsfahan’a müdahale etmeyi planlayan MSF, İran makamlarıyla anlaşıldığı gibi 50 yataklı geçici bir tedavi ünitesi inşa etmede ihtiyaç duyulan malzemeleri taşıyan iki yük uçağı kiralamıştı. Ancak süreç gerçekleştirilemedi. Şuan Tahran’da dur bu kargoyu, salgına müdahale etmemizin gerekeceği yerlerde kullanmayı planlıyoruz.”



Hamas: Akil'in öldürülmesi İsrail'in bedelini ödeyeceği bir ‘ahmaklık’

Beyrut'un güney banliyölerinde İsrail saldırısına hedef olan bir binanın önünde toplanan insanlar
Beyrut'un güney banliyölerinde İsrail saldırısına hedef olan bir binanın önünde toplanan insanlar
TT

Hamas: Akil'in öldürülmesi İsrail'in bedelini ödeyeceği bir ‘ahmaklık’

Beyrut'un güney banliyölerinde İsrail saldırısına hedef olan bir binanın önünde toplanan insanlar
Beyrut'un güney banliyölerinde İsrail saldırısına hedef olan bir binanın önünde toplanan insanlar

Hamas, İsrail'in Lübnan'ın başkenti Beyrut'a düzenlediği hava saldırısında Hizbullah'ın üst düzey liderlerinden İbrahim Akil'in öldürülmesi üzerine bir açıklama yaptı.

Hamas, Akil'in öldürülmesini ‘İsrail'in bedelini ödeyeceği bir suç ve ahmaklık’ olarak nitelendirdi.

Görsel kaldırıldı.Beyrut'un güney banliyölerinde İsrail saldırısının gerçekleştiği yerde bir itfaiye aracı (AFP)

Hizbullah dün (Cuma) gece geç saatlerde yaptığı açıklamada, komutanlarından İbrahim Akil'in öldürüldüğünü duyurdu. Açıklamada, “Bugün, büyük cihat lideri İbrahim Akil (el-Hac Abdülkadir) cihat, çalışma, yaralar, fedakarlıklar, riskler, zorluklar, başarılar ve zaferlerle dolu mübarek bir hayatın ardından büyük şehit kardeşlerinin arasına katıldı. O, bu yüksek ilahi onura her zaman layık oldu” denildi.

Şarku'l Avsat'ın edindiği bilgiye göre Akil, İran'a bağlı Hizbullah'ın askeri kanadında üst düzey bir yetkiliydi.

Hizbullah'ın elit birlikleri olan Rıdvan Gücü'nün diğer üyelerinin de İsrail saldırısında öldürüldüğü bildirildi.

Akil'in Hizbullah'ın askeri komutanı olduğu ve 30 Ağustos'ta İsrail tarafından öldürülen Fuad Şükür'ün halefi olduğu ifade edildi.

Görsel kaldırıldı.İsrail saldırısının ardından Beyrut'un güney banliyösünden yükselen dumanlar (AFP)

ABD, İbrahim Akil hakkında bilgi verenlere 7 milyon dolara kadar ödül verileceğini açıklamıştı. İsrail ise 1990'lardan bu yana Akil'e suikast girişiminde bulunuyor.