Son zamanlarda İran ile ilgili soruna neden olan birbiriyle bağlantılı üç dosya mevcut. Görünen o ki bu başlıklar önümüzdeki aylarda da sorun olmaya devam edecek. Hiç şüphe yok ki ABD’de önümüzdeki kasım ayında yapılması planlanan başkanlık seçimlerinin yaklaşmasıyla birlikte bu sorunun şiddeti de artıyor.
Bununla birlikte söz konusu dosyalar, ABD-İran ve her iki taraf arasındaki şiddetli çatışma ile sınırlı kalmayacak. Çünkü söz konusu dosyaların “Ortadoğu” ve uluslararası alanda “Avrupa ve Avrupa dışı” olmak üzere bölgesel sonuçları bulunuyor. Bu dosyalardan ilkini Körfez sularındaki ABD birlikleri ile İran gemileri arasında yaşanan askeri gerilimden ve bir tarafın davranışının yanlış okunması veya tahminler doğrultusunda meydana gelen çatışmalara dönüşen karşılıklı tehditlerden kaynaklanan gerginlik oluşturuyor.
İkinci dosya, İran’ın ilk kez askeri alanda kullanmak üzere yörüngeye uydu yerleştirmeyi başarmasının ardından İran uzay programındaki temel gelişme ve bunun İran ile “P5+1” ülkeleri arasında imzalanan nükleer anlaşma üzerindeki etkilerine yönelik.
Üçüncü dosya ise bu yıl ekim ayında geçerliliği sona eren Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin (BMGK) 2231 sayılı kararı uyarınca konvansiyonel silahların alım-satımına ilişkin İran'a uygulanan uluslararası ambargonun süresinin sona ermesiyle ilgili. Washington bu dosyaya son birkaç haftadır odaklanıyor.
ABD’nin söz konusu konulara tutumu açık ve belli. İran ile yaşadığı gerginliğin en belirgin örneği Başkan Donald Trump ve Dışişleri Bakanı Mike Pompeo’nun açıklamalarıdır. ABD hükümeti “azami baskı” politikasını uygulamaya devam ediyor. Hatta ABD, İran’ın koronavirüsle (Kovid-19) mücadele edebilmesi için üzerindeki baskının azaltılması ya da bu doğrultuda Uluslararası Para Fonu’ndan (IMF) kredi alabilmesine yönelik Avrupa Birliği (AB) tarafından yapılan çağrıları yanıtsız bıraktı. AB Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikaları Yüksek Temsilcisi ve Avrupa Komisyonu Başkan Yardımcısı Josep Borrell bir hafta önce yaptığı açıklamada bu konudaki üzüntüsünü dile getirmişti.
Fransa, İngiltere ve Almanya'nın İran ile aralarında karşılıklı ticaret yapmak amacıyla kurdukları “INSTEX” adlı ödeme mekanizması çerçevesinde İran'a tıbbi sevkiyatlar gönderdiği göz önünde bulundurulmalıdır.
Bu üç ülke ile Washington, İran'ın balistik faaliyetleri konusunda aynı görüşü savunuyorlar ve taraflar İran'ın balistik ve füze faaliyetleri ile ilgili BMGK’nın 2231 sayılı kararına aynı pencereden bakıyorlar. Söz konusu karar ile İran'ın “nükleer başlık taşıyabilen balistik füze faaliyetleri” yürütmesi ve nükleer anlaşmanın imzalanmasından itibaren sekiz yıl boyunca balistik füze teknoloji sahasında test yapmasının engellenmesi öngörülüyor.
Her iki taraf da (Avrupa ve ABD) bu kararın İran’ı bu sektörde herhangi bir test yapmaktan mahrum bıraktığı görüşünde. İran “nükleer başlığa sahip olmadığını” ve nükleer güç elde etmemek konusunda kararlı olduğunu iddia etmesine rağmen söz konusu anlaşma bunu engelliyor.
Bu nedenle Avrupa tarafları beş yıldan bu yana İran’ın tüm balistik füze testlerini en sert ifadeler ile kınadı. Ancak bundan daha fazlasını yapmadılar. Fransa ve Avrupalı müttefikleri, İran’ın nükleer faaliyetlerini kısıtlamak amacıyla balistik füze dosyasının gelecekte yapılacak müzakerelerde masaya yatırılmasını önerdi. İran hükümeti ise bu öneriyi radikal bir şekilde reddetti.
Bununla birlikte İran'ın konvansiyonel silah sistemleri satın almasını veya satmasını engelleyen, yukarıda geçen BMGK kararının süresinin 6 ay sonra bitmesiyle ilgili olarak üç Avrupa devleti ve ABD arasında bir görüş ayrılığı mevcut.
ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo ülkesinin bu konu karşısındaki tutumunu geçen cumartesi oldukça sert ve net bir şekilde ifade etmişti. Pompeo yaptığı açıklamada “ABD, İran'ın gelecek ekim ayında konvansiyonel silah satın alma gücünü engellemeye çalışıyor” diyerek İran’a uygulanan silah ambargosunun süresini uzatmak için Birleşmiş Milletler (BM) ile birlikte çalışacaklarını belirtti.
Avrupa’nın bu konuda tutumu iki gün önce Fransa Dışişleri Bakanlığı’ndan gelen bir açıklamada da belirtildi. Fransa hükümeti uluslararası anlaşma ve kararlara “derin bir şekilde bağlı olduğunu” vurguladı. Yani bu, Fransa ve Avrupalı tarafların imzaladıkları anlaşmaya saygı duyup buna karşı çıkmayacakları anlamına geliyor. Ancak bunun yanı sıra söz konusu açıklamada şu ifadeler kullanıldı:
“Uluslararası silah ambargosunun BMGK’nın 2231 kararında geçen ifadelere uygun bir şekilde önümüzdeki ekim ayında kaldırılmasının bölgede güvenlik ve istikrar açısından önemli sonuçları olacak.”
Bu durum göz önüne alındığında AB ambargosu “2020’den sonra, 2023’e kadar Viyana Antlaşması’nın şartlarına ve aynı şekilde BM balistik teknolojiler ve ekipman ambargosuna göre yürürlükte kalacak.” Söz konusu brifingde Fransa Rusya, Çin ve BMGK’nın yanı sıra anlaşmada yer alan diğer iki Avrupalı müttefikiyle (İngiltere ve Almanya) “istişare yaparak bu dosyayı ele alacaklarını” duyurdu. Ayrıca bölgedeki gerilimi düşürmeye çalışmak için üzerine düşen görevi yerine getirmeye devam edeceğini kaydetti.
ABD’nin nükleer anlaşmadan geri çekilmesi ve İran’ın anlaşma şartlarını terk ederek kendisine uygulanan silah alım-satımına yönelik AB ambargosunun kaldırılmasına karşı çıkacak güçte olmamasına rağmen uranyum zenginleştirme çıtasını yükseltti, stok kapasitesini artırdı ve daha yüksek oranda uranyum zenginleştirme gücüne sahip modern santrifüjler kullandı. Buna rağmen Avrupalıların bu anlaşmaya uyma konusunda birlikte, kararlı bir tutum sergiledikleri açıktır.
Dosyanın detaylarını bilen Avrupalı kaynaklar, Washington'ın Güvenlik Konseyi’nden yeni bir karar çıkarılması konusunda kendisine katılması için Avrupalı taraflara büyük baskı yaptığını aktardı.
Avrupa ise AB ambargosu 3 yıl daha devam ettiği için şu anda bu sorunla “ilgilenmediklerini” bildirdi.
Söz konusu kaynaklara göre Avrupalı devletler, ABD’nin nükleer yükümlülüklerini yerine getirmediği için İran'a uluslararası yaptırımların yeniden uygulanmasına yol açabilecek İhtilaf Çözüm Mekanizması’nı harekete geçirmelerini sağlamak için kendilerine karşı başlattığı kampanya gibi bu konuda da ABD’nin baskısının devam etmesini bekliyorlar.
Almanya Savunma Bakanı bu yılın başlarında üç Avrupa ülkesinin ABD’nin talebine “yanıt verdiğini” ve söz konusu mekanizmayı devreye soktuklarını “açıkça” kabul etmişti.
Söz konusu kaynaklar, Trump yönetiminin başkanlık seçimleri yaklaştıkça İran dosyasına tekrar odaklanacağına ve bunun da iki sebepten kaynaklandığına dikkat çekti. Bunlardan ilki dikkatleri Kovid-19 salgınının insani, sosyal ve ekonomik etkilerinden başka bir yöne çekmek. İkincisi de önceki başkanlık seçimlerinde aday olan Donald Trump'ın konuşmasını hatırlatmak, başkanın vaatlerini ve yükümlülüklerini yerine getirdiğini ve tutumunda kararlı olduğunu göstermek.
Üç Avrupa ülkesinin Washington’a cevabı, balistik füze konusunda olduğu gibi silah ile ilgili İran’a gösterdikleri tavırdan daha az sert bir tavır göstermeme yönünde olacak. Bunun kanıtı ise AB ambargosunun üç yıl daha devam etmesi. Bununla birlikte Avrupalı taraflar, ABD’nin Tahran’ın savunma fabrikalarından silah temin edebileceği Rusya ve Çin’e yönelmesinin kendisi için daha iyi olacağı vurguladılar.
Avrupa, İran’a uyguladığı silah ambargosunu 2023’e kadar devam edecek
Avrupa, İran’a uyguladığı silah ambargosunu 2023’e kadar devam edecek
لم تشترك بعد
انشئ حساباً خاصاً بك لتحصل على أخبار مخصصة لك ولتتمتع بخاصية حفظ المقالات وتتلقى نشراتنا البريدية المتنوعة