Avrupa, İran’a uyguladığı silah ambargosunu 2023’e kadar devam edecek

Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron cuma günü video konferans üzerinden gerçekleştirilen toplantıda Dışişleri Bakanı Jean-Yves Le Drian ile konuşurken. (AFP)
Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron cuma günü video konferans üzerinden gerçekleştirilen toplantıda Dışişleri Bakanı Jean-Yves Le Drian ile konuşurken. (AFP)
TT

Avrupa, İran’a uyguladığı silah ambargosunu 2023’e kadar devam edecek

Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron cuma günü video konferans üzerinden gerçekleştirilen toplantıda Dışişleri Bakanı Jean-Yves Le Drian ile konuşurken. (AFP)
Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron cuma günü video konferans üzerinden gerçekleştirilen toplantıda Dışişleri Bakanı Jean-Yves Le Drian ile konuşurken. (AFP)

Son zamanlarda İran ile ilgili soruna neden olan birbiriyle bağlantılı üç dosya mevcut. Görünen o ki bu başlıklar önümüzdeki aylarda da sorun olmaya devam edecek. Hiç şüphe yok ki ABD’de önümüzdeki kasım ayında yapılması planlanan başkanlık seçimlerinin yaklaşmasıyla birlikte bu sorunun şiddeti de artıyor.
Bununla birlikte söz konusu dosyalar, ABD-İran ve her iki taraf arasındaki şiddetli çatışma ile sınırlı kalmayacak. Çünkü söz konusu dosyaların “Ortadoğu” ve uluslararası alanda “Avrupa ve Avrupa dışı” olmak üzere bölgesel sonuçları bulunuyor. Bu dosyalardan ilkini Körfez sularındaki ABD birlikleri ile İran gemileri arasında yaşanan askeri gerilimden ve bir tarafın davranışının yanlış okunması veya tahminler doğrultusunda meydana gelen çatışmalara dönüşen karşılıklı tehditlerden kaynaklanan gerginlik oluşturuyor.
İkinci dosya, İran’ın ilk kez askeri alanda kullanmak üzere yörüngeye uydu yerleştirmeyi başarmasının ardından İran uzay programındaki temel gelişme ve bunun İran ile “P5+1” ülkeleri arasında imzalanan nükleer anlaşma üzerindeki etkilerine yönelik.
Üçüncü dosya ise bu yıl ekim ayında geçerliliği sona eren Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin (BMGK) 2231 sayılı kararı uyarınca konvansiyonel silahların alım-satımına ilişkin İran'a uygulanan uluslararası ambargonun süresinin sona ermesiyle ilgili. Washington bu dosyaya son birkaç haftadır odaklanıyor.
ABD’nin söz konusu konulara tutumu açık ve belli. İran ile yaşadığı gerginliğin en belirgin örneği Başkan Donald Trump ve Dışişleri Bakanı Mike Pompeo’nun açıklamalarıdır. ABD hükümeti “azami baskı” politikasını uygulamaya devam ediyor. Hatta ABD, İran’ın koronavirüsle (Kovid-19) mücadele edebilmesi için üzerindeki baskının azaltılması ya da bu doğrultuda Uluslararası Para Fonu’ndan (IMF) kredi alabilmesine yönelik Avrupa Birliği (AB) tarafından yapılan çağrıları yanıtsız bıraktı. AB Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikaları Yüksek Temsilcisi ve Avrupa Komisyonu Başkan Yardımcısı Josep Borrell bir hafta önce yaptığı açıklamada bu konudaki üzüntüsünü dile getirmişti.
Fransa, İngiltere ve Almanya'nın İran ile aralarında karşılıklı ticaret yapmak amacıyla kurdukları “INSTEX” adlı ödeme mekanizması çerçevesinde İran'a tıbbi sevkiyatlar gönderdiği göz önünde bulundurulmalıdır.
Bu üç ülke ile Washington, İran'ın balistik faaliyetleri konusunda aynı görüşü savunuyorlar ve taraflar İran'ın balistik ve füze faaliyetleri ile ilgili BMGK’nın 2231 sayılı kararına aynı pencereden bakıyorlar. Söz konusu karar ile İran'ın “nükleer başlık taşıyabilen balistik füze faaliyetleri” yürütmesi ve nükleer anlaşmanın imzalanmasından itibaren sekiz yıl boyunca balistik füze teknoloji sahasında test yapmasının engellenmesi öngörülüyor.
Her iki taraf da (Avrupa ve ABD) bu kararın İran’ı bu sektörde herhangi bir test yapmaktan mahrum bıraktığı görüşünde. İran “nükleer başlığa sahip olmadığını” ve nükleer güç elde etmemek konusunda kararlı olduğunu iddia etmesine rağmen söz konusu anlaşma bunu engelliyor.
Bu nedenle Avrupa tarafları beş yıldan bu yana İran’ın tüm balistik füze testlerini en sert ifadeler ile kınadı. Ancak bundan daha fazlasını yapmadılar. Fransa ve Avrupalı müttefikleri, İran’ın nükleer faaliyetlerini kısıtlamak amacıyla balistik füze dosyasının gelecekte yapılacak müzakerelerde masaya yatırılmasını önerdi. İran hükümeti ise bu öneriyi radikal bir şekilde reddetti.
Bununla birlikte İran'ın konvansiyonel silah sistemleri satın almasını veya satmasını engelleyen, yukarıda geçen BMGK kararının süresinin 6 ay sonra bitmesiyle ilgili olarak üç Avrupa devleti ve ABD arasında bir görüş ayrılığı mevcut.
ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo ülkesinin bu konu karşısındaki tutumunu geçen cumartesi oldukça sert ve net bir şekilde ifade etmişti. Pompeo yaptığı açıklamada “ABD, İran'ın gelecek ekim ayında konvansiyonel silah satın alma gücünü engellemeye çalışıyor” diyerek İran’a uygulanan silah ambargosunun süresini uzatmak için Birleşmiş Milletler (BM) ile birlikte çalışacaklarını belirtti.
Avrupa’nın bu konuda tutumu iki gün önce Fransa Dışişleri Bakanlığı’ndan gelen bir açıklamada da belirtildi. Fransa hükümeti uluslararası anlaşma ve kararlara “derin bir şekilde bağlı olduğunu” vurguladı. Yani bu, Fransa ve Avrupalı tarafların imzaladıkları anlaşmaya saygı duyup buna karşı çıkmayacakları anlamına geliyor. Ancak bunun yanı sıra söz konusu açıklamada şu ifadeler kullanıldı:
“Uluslararası silah ambargosunun BMGK’nın 2231 kararında geçen ifadelere uygun bir şekilde önümüzdeki ekim ayında kaldırılmasının bölgede güvenlik ve istikrar açısından önemli sonuçları olacak.”
Bu durum göz önüne alındığında AB ambargosu “2020’den sonra, 2023’e kadar Viyana Antlaşması’nın şartlarına ve aynı şekilde BM balistik teknolojiler ve ekipman ambargosuna göre yürürlükte kalacak.” Söz konusu brifingde Fransa Rusya, Çin ve BMGK’nın yanı sıra anlaşmada yer alan diğer iki Avrupalı müttefikiyle (İngiltere ve Almanya) “istişare yaparak bu dosyayı ele alacaklarını” duyurdu. Ayrıca bölgedeki gerilimi düşürmeye çalışmak için üzerine düşen görevi yerine getirmeye devam edeceğini kaydetti.
ABD’nin nükleer anlaşmadan geri çekilmesi ve İran’ın anlaşma şartlarını terk ederek kendisine uygulanan silah alım-satımına yönelik AB ambargosunun kaldırılmasına karşı çıkacak güçte olmamasına rağmen uranyum zenginleştirme çıtasını yükseltti, stok kapasitesini artırdı ve daha yüksek oranda uranyum zenginleştirme gücüne sahip modern santrifüjler kullandı. Buna rağmen Avrupalıların bu anlaşmaya uyma konusunda birlikte, kararlı bir tutum sergiledikleri açıktır.
Dosyanın detaylarını bilen Avrupalı kaynaklar, Washington'ın Güvenlik Konseyi’nden yeni bir karar çıkarılması konusunda kendisine katılması için Avrupalı taraflara büyük baskı yaptığını aktardı.
Avrupa ise AB ambargosu 3 yıl daha devam ettiği için şu anda bu sorunla “ilgilenmediklerini” bildirdi.
Söz konusu kaynaklara göre Avrupalı devletler, ABD’nin nükleer yükümlülüklerini yerine getirmediği için İran'a uluslararası yaptırımların yeniden uygulanmasına yol açabilecek İhtilaf Çözüm Mekanizması’nı harekete geçirmelerini sağlamak için kendilerine karşı başlattığı kampanya gibi bu konuda da ABD’nin baskısının devam etmesini bekliyorlar.
Almanya Savunma Bakanı bu yılın başlarında üç Avrupa ülkesinin ABD’nin talebine “yanıt verdiğini” ve söz konusu mekanizmayı devreye soktuklarını “açıkça” kabul etmişti.
Söz konusu kaynaklar, Trump yönetiminin başkanlık seçimleri yaklaştıkça İran dosyasına tekrar odaklanacağına ve bunun da iki sebepten kaynaklandığına dikkat çekti. Bunlardan ilki dikkatleri Kovid-19 salgınının insani, sosyal ve ekonomik etkilerinden başka bir yöne çekmek. İkincisi de önceki başkanlık seçimlerinde aday olan Donald Trump'ın konuşmasını hatırlatmak, başkanın vaatlerini ve yükümlülüklerini yerine getirdiğini ve tutumunda kararlı olduğunu göstermek.
Üç Avrupa ülkesinin Washington’a cevabı, balistik füze konusunda olduğu gibi silah ile ilgili İran’a gösterdikleri tavırdan daha az sert bir tavır göstermeme yönünde olacak. Bunun kanıtı ise AB ambargosunun üç yıl daha devam etmesi. Bununla birlikte Avrupalı taraflar, ABD’nin Tahran’ın savunma fabrikalarından silah temin edebileceği Rusya ve Çin’e yönelmesinin kendisi için daha iyi olacağı vurguladılar.



4 soruda Los Angeles yangınlarının arkasındaki Santa Ana rüzgarları

7 Ocak Salı günü başlayan Palisades Yangını, Los Angeles'ın batısındaki evleri küle çeviriyor (Ringo Chiu/Reuters)
7 Ocak Salı günü başlayan Palisades Yangını, Los Angeles'ın batısındaki evleri küle çeviriyor (Ringo Chiu/Reuters)
TT

4 soruda Los Angeles yangınlarının arkasındaki Santa Ana rüzgarları

7 Ocak Salı günü başlayan Palisades Yangını, Los Angeles'ın batısındaki evleri küle çeviriyor (Ringo Chiu/Reuters)
7 Ocak Salı günü başlayan Palisades Yangını, Los Angeles'ın batısındaki evleri küle çeviriyor (Ringo Chiu/Reuters)

ABD'nin Kaliforniya eyaletindeki Los Angeles'ı kasıp kavurmaya devam eden orman yangınlarını kontrol altına alma çabaları sürüyor.

5 ayrı yangında hayatını kaybedenlerin sayısı dün akşam (9 Ocak) itibarıyla 10'a yükseldi. En az 180 bin kişi tahliye edilirken, neredeyse 10 bin yapının küle döndüğü aktarılıyor.

Salı günü patlak veren en büyük iki yangın Palisades ve Eaton yangınları halihazırda 13 bin 750 hektardan fazla alanı yok ederek Los Angeles tarihindeki en yıkıcı yangınlar olarak kayıtlara geçti.

CBS'in haberine göre halihazırda Palisades yangını yüzde 6 ve Eaton yangını yüzde 0 oranında kontrol altına alındı.

En büyük yangınların nasıl ortaya çıktığı araştırılmaya devam ederken, uzmanlar Santa Ana rüzgarlarının yangını körüklediğini söylüyor. 

1) Santa Ana rüzgarları nasıl oluşuyor?

Genellikle sonbahar aylarından ocağa kadar görülen Santa Ana rüzgarları, dağlardan Güney Kaliforniya kıyılarına doğru kuru ve güçlü bir şekilde esiyor.

ABD Jeoloji Araştırmaları Kurumu'ndan yangın ekolojisti Jon Keeley; Nevada, Utah, Kaliforniya ve diğer eyaletlerin bazı bölümlerine yayılan Büyük Havza'da yüksek basınç, kıyıların açıklarındaysa alçak basınç olduğunda bu rüzgarların meydana geldiğini söylüyor.

Hava kütleleri yüksek basınçtan alçak basınca doğru hareket ediyor ve basınç farkıyla birlikte rüzgarların şiddeti de artıyor.

Kaliforniya Üniversitesi Los Angeles kampüsündeki Çevre ve Sürdürülebilirlik Enstitüsü Direktörü Alex Hall, Büyük Havza'daki çöl ortamında ortaya çıktığı için Santa Ana rüzgarlarının son derecede kuru olduğunu ifade ediyor. 

Yine aynı nedenle rüzgarlar soğuk başlasa da dağ yamacından aşağı inerken sıkıştığı için genellikle ısınıyor. Hall bu durumun, bisiklet lastiklerine hava verince ısınmasıyla aynı sebepten kaynaklandığını belirtiyor.

Keeley, Conversation için kaleme aldığı yazıda kanyonların da rüzgarları yönlendirdiğini söyleyerek ekliyor: 

Eskiden Altadena bölgesinde yaşardım ve Santa Ana rüzgarları sırasında yaşadığımız yerde hiç rüzgar yokken birkaç blok ötede rüzgarın epey güçlü estiği günler olurdu.

Bu güçlü, kuru rüzgarlar genellikle saatte 40 ila 60 kilometre hıza ulaşırken, önceki günlerde saatte 120 kilometreyi aştıkları bildirilmişti.

2) Neden bu sefer şiddetli yangınlar patlak verdi?

Los Angeles'ta salı gününden beri devam eden yangınların bu seviyeye ulaşmasında, Santa Ana rüzgarlarının yanı sıra düşük nem oranı ve kuruyan bitki örtüsü de kritik bir rol oynuyor.

Keeley normalde Güney Kaliforniya'daki yağmurların, bitkilerin nemli kalıp yanmamasını sağladığını belirtiyor.

Ancak bölgenin bu yıl çok kuru kalması, güçlü rüzgarların bitkileri kolayca yangına katarak durumun şiddetini artırmasına yol açıyor.

Ekolojist bu şartlarda bölge halkını tahliye etmenin de epey zorlaştığını ekliyor.

Ayrıca Washington Post'un aktardığı üzere 2023 sonbaharıyla 2024 ilkbaharı arasındaki aşırı yağışlar bitki örtüsünün genişlemesine neden olarak yangınlara yakıt sağladı.

3) İklim krizi Santa Ana rüzgarlarını nasıl etkiliyor?

Uzmanlar hava sıcaklıklarının artmasının, daha büyük yangınlara zemin hazırladığını ifade ediyor.  

İklim krizinin etkisiyle Kaliforniya'nın daha az yağış alması da rüzgarların daha kuru olmasına yol açıyor ve ortamı orman yangınlarına daha uygun hale getiriyor.

Ancak Hall, çölün okyanustan daha fazla ısınması durumunda ikisi arasındaki basınç farkının zalacağını ifade ediyor. Bu durumunda Santa Ana rüzgarlarının şiddetinin azalması bekleniyor.

Hall "Bu rüzgarları basınç farkı harekete geçiriyor" diye açıklıyor. 

Bu nedenle iklim krizinin bu rüzgarlar üzerindeki etkisine dair henüz fikir birliği sağlandığı söylenemez.

Keeley de Kaliforniya'da artık daha şiddetli orman yangınları görülmesinin, iklim ve rüzgarlardaki değişimlerin yanı sıra nüfus artışından da kaynaklandığını belirtiyor.

Yerleşim alanının ormanlara yaklaşmasıyla birlikte elektrik şebekeleri de bu bölgelere kadar uzanıyor. 

Keeley bunun yangınlara zemin hazırlayabileceğini söyleyerek ekliyor: 

Aşırı hava koşullarında, elektrik iletim hatlarının düşme veya ağaç dallarına çarparak yangın çıkarma riski daha yüksek.

2021 tarihli bir araştırmada, son 10 yılda Santa Ana rüzgarları sonucu çıkan yangınlarda elektrik hattı arızalarının başlıca kaynak olduğu tespit edilmişti.

4) Yangın neden okyanus suyuyla söndürülmüyor?

Los Angeles yangınları kontrol altına alınmaya çalışılırken bazı itfaiye depolarında su kalmaması en büyük zorluklardan birini yaratıyor.

KTLA 5 News'un akardığı üzere çarşamba günü bazı itfaiyecilerin Büyük Okyanus'tan su aldığı görüldü.

Sosyal medya kullanıcıları da okyanus suyunun kullanılmasını söylerken, uzmanlar durumun daha karmaşık olduğunu belirtiyor.

Technology.org'a göre, tuzlu su yangın söndürmek için kullanılabilir ancak itfaiye ekipmanına zarar verme ihtimali var.

Ayrıca okyanus suyu, yüksek miktarda tuz içermesi nedeniyle ekosistemlere uzun süreli zarar verme ve bu bölgelerin yıllarca çorak kalmasına yol açma potansiyeline sahip.

Bu nedenle tuzlu suyun yangın söndürmede kullanılması için arıtılması gerekiyor. Ancak bu da verimsiz ve pahalı olduğu gerekçesiyle çevrecilerin önermediği bir yöntem.

Independent Türkçe, Conversation, New York Times, Washington Post, Reuters, CBS, KTLA 5 News, USA Today, Technology.org, Science Advances