Rami Mahluf’un açıklamaları sonrasında Suriye para birimi değer kaybetti

Şam'ın merkezindeki bir ana cadde. (AFP)
Şam'ın merkezindeki bir ana cadde. (AFP)
TT

Rami Mahluf’un açıklamaları sonrasında Suriye para birimi değer kaybetti

Şam'ın merkezindeki bir ana cadde. (AFP)
Şam'ın merkezindeki bir ana cadde. (AFP)

Şam’daki analistler, Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esed’in kuzeni Rami Mahluf'un açıklamalarının, Suriye hükümetinin acil para ihtiyacının, ekonomik çöküşün boyutunun ve hükümetin buna çözüm bulamadığının göstergesi olduğu görüşünde. Yapılan değerlendirmelerde Suriye lirasının ABD doları karşısında hızla değer kaybettiğine ve gıda ürünlerinde yüzde 200’lere varan ciddi fiyat artışları olduğuna işaret edildi.

Dolar düğümü daha da ciddileşti
Suriye’nin onlarca yıldır en önde gelen iş adamlarından olan ve ülke ekonomisinin sütunlarından biri olarak kabul edilen 51 yaşındaki Mahluf  ile hükümet arasındaki anlaşmazlık mayıs ayı başlarında gün yüzüne çıktı, ardından ülkeye endişeli bir atmosfer hakim oldu. Mahluf, Facbook üzerinden yayınladığı bir video ile Suriye hükümetinin 180 milyon dolarlık vergi ödemesini istediğini söyledi.  Mahluf daha sonra gönderdiği bir diğer videoda da hükümetin talebini reddetti. Ülkede ‘adaletsizliğin ayyuka çıktığını’ belirten Mahluf’un açıklamalarının ardından Suriye lirası yaklaşık yüzde 35 oranında değer kaybetti. Artık 10’uncu yılına giren savaş öncesinde 45-50 liradan işlem gören dolar Mart 2011’den sonra bin 200 ila bin 600 lira arasında işleme tutuldu.
Şarku’l Avsat’a açıklamalarda bulunan ekonomi uzmanları, hükümet ile Mahluf arasındaki krizin uzun yıllar saklı kaldığını ancak şimdi gün yüzüne çıkmasıyla ‘hükümetin acil dolar ihtiyacını ve liranın kararlılığının bozulduğunu ortaya koyduğunu’ belirtti. Bu durumun nedeni ise savaş yıllarında uygulanan yaptırımlar sebebiyle Suriye Merkez Bankası’nın 20 milyar dolar olan döviz rezervlerinin sıfırlanması ve ekonomik sektörlerin büyük bölümünün zarar görmesi sonucu hükümet gelirlerindeki önemli düşüş olarak gösterildi. Uzmanlara göre ‘Şam’ın müttefiki İran’ın Batı ülkelerinin uyguladığı yaptırımlar ve ardından gelen koronavirüs salgını baskısı altında karşı karşıya kaldığı ekonomik zorluklar yüzünden mali desteklerini durdurması’ da mevcut durumun nedenlerinden biri.
Mahluf'un, Şam ile arasındaki kriz henüz ortaya çıkmamışken, 2019'un başlarından bu yana Suriye’den büyük miktarlarda dolar çıkarmaya çalıştığını söyleyen bir uzman “Birçok iş adamı son zamanlarda benzer şekilde hareket etti. Bu da İçeride dolar talebini artırırken değerini de yükseltti” diye konuştu.
Şarku’l Avsat’a değerlendirmelerde bulunan bir diğer uzman da şunları söyledi:
“Lira dolar karşısında tıpkı ekonomistlerin ve iş adamlarının 2019 yılı sonlarından bu yana beklediği gibi düşüş gösterdi ve 850 liradan işlem gören dolar şubat ayı başlarında bin 500 liraya yükseldi. Sadece hükümetin döviz kurunu kontrol etme sürecinde dolarla yapılan işlemlerle ilgili kontrolleri sıkılaştırması ve güvenlik çözümünü takip etmesi kaçınılmaz sonu biraz erteledi o kadar.”
Uzman, Mahluf ve hükümet arasındaki krizin patlak vermesinin yanı sıra komşu ülke Lübnan'daki ekonomik krizin Suriye’yi etkilemesi nedeniyle döviz kurundaki dalgalanmanın daha yakın bir zamanda arttığına işaret etti. Yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgınına karşı alınan ilgili tedbirler kapsamında iki ülke arasındaki sınırların kapanmasına ve Lübnan'ın Suriye pazarından çekilmesine rağmen iki ülke arasındaki hareketliliğin bu durumdan etkilenmeyen Hizbullah unsurları aracılığıyla devam ettiğini belirten söz konusu uzman ancak 17 Ekim'den sonra Lübnan rezervlerindeki doların Şam pazarından çekilmesinin Suriye lirasına baskı yapan ana faktör olduğunun altını çizdi.

Halkın alım gücü zayıfladı
Dünya Bankası’nın tahminlerine göre hükümetin kontrolü altındaki bölgelerde yaşayan halkın yüzde 87’si yoksulluk sınırının altında yaşıyor ve Kovid-19 salgını nedeniyle hükümet tarafından alınan tedbirlerin tetiklediği yüksek fiyatlarla boğuşuyor. Hükümet ile Mahluf arasındaki anlaşmazlığın gün yüzüne çıkması da liranın daha önce eşi benzeri görülmemiş şekilde değer kaybetmesine neden oldu.
Dünya Gıda Programı (WFP), Suriye’de gıda fiyatlarının bir yılda yüzde 107 oranında artacağı tahmininde bulunurken vatandaşlar ve perakendeciler de Kovid-19 salgınının patlak vermesiyle önceleyici tedbirlerin uygulanması öncesinde de mevcut fiyatların eskisinden yüzde 100'ü aşkın bir oranda arttığını belirttiler. Hükümet ve Mahluf arasındaki anlaşmazlığın ortaya çıkışının salgın krizine eşlik etmesiyle fiyatlardaki artış yüzde 200’e çıktı.
Bugün halkın çoğu çarşı-pazarda yiyecek ve sebze fiyatları karşısında adeta dehşete düşmüş durumda. Kovid-19 krizinden önce yaklaşık 650 lira olan bir litre bitkisel yağın fiyatı yaklaşık bin 200 liraya yükseldi. Şu an ise hükümet ve Mahluf arasındaki krizin patlak vermesiyle yaklaşık 2 bin liraya kadar çıktı. Bununla birlikte 600 lira olan bir kilogram humusun fiyatı ikinci kriz sonrasında dükkan sahiplerinin ruh haline göre bin 400 ile bin 800 lira arasında değişiyor.
Şam'ın merkezindeki bir halk pazarında alışveriş yapan bir müşteri, satıcılardan birinin müşterilerini çekmek için ardı ardına yüksek sesle ‘bir kilo çilek 800 lira’ seslenişlerini duyduğunda şaşırdığını ifade etti. Satıcıya “Neden böyle bağırıyorsun?” diye soran müşteri, “Bu ucuz olduğu anlamına mı geliyor?” diye serzenişte bulundu. Müşteri, çileğin kilosunun 200 liraya satılsa dahi vatandaşlar için uygun bir fiyat olmadığına inandığını kaydetti.
Etrafındaki diğer insanlarla konuşan müşteri, duyduğu büyük sıkıntıyı ve üzüntüyü dile getirdi. Hayat şartlarının artık kendisini de zorladığını belirten müşteri, “Bir aile aylık 30 bin lirayla onurlu bir hayat sürebiliyordu. Şimdi ise bunun olması için ancak 500 bin lira gerekiyor. Fakat aldığım maaş 50 bin lira!” dedi.

Akaryakıt
Tüm bunlarla birlikte Petrol ve Maden Kaynakları Bakanlığı pazar günü, krizlerin üst üste geldiğini ve Şam'ın petrol ve türevleriyle ilgili harcamaları kısıtlamak zorunda kaldığını yansıtan yeni bir kemer sıkma önlemi duyurdu. Daha fazla yakıt tüketen araçlara sübvansiyonlu benzin vermeyi bıraktığını açıkladı. Petrol ve Maden Kaynakları Bakanı Ali Ganem, ayrıntı vermediği ‘hizmet ve kalkınma projelerine’ fon sağlamak amacıyla ‘2000 cc’ ve üzeri motor kapasitesine sahip özel araçlar ile ister şahıs ister şirket olsun birden fazla araca sahip olanlara sübvansiyonlu akaryakıt tedarikinin bırakıldığını belirtti. Daha önce sübvansiyonlu olarak 20 litre benzini 5 bin liradan alanların artık söz konusu karar kapsamında araçları için akaryakıtlarını normal fiyattan, yani 20 litresi 9 bin liradan alması gerekiyor. Karar, hem sosyal medyada hem de sokakta eleştirilere yol açarken hükümet yetkilileri de bunun nedenini birkaç Arap ve Batı ülkesinin uyguladığı, petrol tankerlerinin gelişini engelleyen ekonomik yaptırımlara bağlıyorlar.
ABD’nin Şam'ın önde gelen destekçisi Tahran'a uyguladığı yaptırımlar, Suriye'deki yakıt krizini daha da derinleştirdi. Bakan Ganem birkaç gün önce ülkesinin günlük 146 bin varil ham petrole ihtiyaç duyduğunu ancak şu anda günlük olarak sadece 24 bin varil üretildiğini, yani günlük olarak 122 bin varillik açık olduğunu söyledi.
Suriye'nin 2011 yılında, savaşın patlak vermesinden önceki petrol üretimi günlük yaklaşık 380 bin varildi. Ancak savaş nedeniyle petrol sektörü büyük zarara uğradı. Petrol ve doğal gaz alanlarının çoğu halen ülkenin kuzeyinde ve doğusunda ABD destekli Suriye Demokratik Güçleri’nin (SDG) kontrolü altında bulunuyor.
Hükümetin kararı hem rejimin destekçileri hem de muhalifleri tarafından sert bir şekilde eleştirildi.

Hükümet ve Merkez Bankası seyirci kalıyor
Hükümetin ekonomik krize çözüm bulamadığını ve liradaki değer kaybını kontrol edemediğinin tartışmasız bir şekilde gözler önüne serildiği bir ortamda hükümet ve Merkez Bankası, liranın değerindeki en son, en büyük ve en hızlı bozulma dalgası sırasında herhangi bir şey yapmadan sadece seyretmekle yetiniyorlar.
Bir ekonomi uzmanı, bu tür krizler sırasında piyasaya dolar pompalanması gerektiğini ancak hükümetin böyle bir imkana sahip olmadığını, sadece zar zor bir şekilde buğday, şeker ve pirinç getirmekle ilgilendiğini söyledi. Uzman açıklamalarını şöyle sürdürdü:
“ABD’nin Suriye ile diğer ülkelere ve yapılara uyguladığı yaptırımlar bağlamında, bölgede kökünü kurutmayı planladığı dolarla piyasaları nasıl dolduracaksınız? Eğer hükümet Suriye çatışması dosyasında uluslararası alanda büyük bir esneklik göstermezse ülkedeki ekonomik durum, özellikle ABD'nin ‘Sezar Suriye Sivil Koruma Yasası’nı önümüzdeki ay yürürlüğe koymasıyla birlikte daha da kötüleşecek.”
Ancak hükümetin gıda fiyatlarındaki artış konusundaki tutumu, liranın değer kaybetmesine ilişkin tutumundan biraz farklı olsa da bu durum rejimin kontrolü altındaki bölgelerde yaşayan halka yansımadı. Satıcıların ürünlere fahiş fiyatlar uygulaması veya son kullanma tarihi geçmiş ürünleri satmaları nedeniyle kasıtlı olarak çok sayıda ihlal yaşanıyor. Yükselmeye devam eden fiyatlar nedeniyle birçok dükkan kepenk kapatmak zorunda kaldı.
Uzmanlara göre hükümetin yıllarca süren savaş ve kötü yönetim nedeniyle büyük bir gerileme yaşayan ve Kovid-19 salgınıyla mücadele için uygulanan kapatma tedbirleri nedeniyle yeni bir şoka daha maruz kalan ekonomiyi canlandırması gerekiyor.
Uzmanlardan biri, tüccarların ve iş adamlarının iş dünyası üzerindeki sıkı tutumlarını gevşetmeleri gerektiğini, aksi takdirde bu durumun feci bir savaşın ardından dayanılmaz bir ekonomik bunalıma yol açacağını söyledi. Uzmana göre buna Rusya ve İran'ın Şam'a verdiği desteğin gerilemesi, başta Suriye'nin ekonomik ciğerleri olan ve dolar cinsinden finansmanının kaynaklarını oluşturan Irak ve Lübnan olmak üzere bölge ülkelerinin ekonomilerinde artan sıkıntılar ve Batı’nın yaptırımlarını artırması eşlik edecek.



Refah operasyonuna yönelik Batı muhalefeti kararlılığını koruyor

Refah'ta yıkılan el-Faruk Camisi’nin yanında Cuma namazı kılan Filistinliler (AFP)
Refah'ta yıkılan el-Faruk Camisi’nin yanında Cuma namazı kılan Filistinliler (AFP)
TT

Refah operasyonuna yönelik Batı muhalefeti kararlılığını koruyor

Refah'ta yıkılan el-Faruk Camisi’nin yanında Cuma namazı kılan Filistinliler (AFP)
Refah'ta yıkılan el-Faruk Camisi’nin yanında Cuma namazı kılan Filistinliler (AFP)

Önde gelen Batılı ülkeler dün (Cuma) İsrail'in Refah'a askeri operasyon düzenlemesine karşı olduklarını bildirdiler.

İtalya'nın Capri adasında gerçekleştirilen G7 dışişleri bakanları toplantısının ardından yayınlanan bildiride, G7 ülkelerinin ‘halk için felaket sonuçlar doğurabileceği’ endişesiyle Refah'ta ‘geniş çaplı bir askeri operasyona’ karşı oldukları yinelendi.

Söz konusu bildiride, G7’nin iki devletli çözüme dayalı kalıcı bir barışa ve İsrail ile Filistinliler için güvenlik garantileri içeren bağımsız bir Filistin devletinin kurulmasına olan bağlılığının devam ettiği vurgulandı. ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken, Capri toplantılarının sonunda gazetecilere yaptığı açıklamada, “Refah'ta büyük bir askeri operasyonu destekleyemeyiz. İsrail'in hedeflerine Refah saldırısı olmadan da ulaşabileceğine inanıyoruz” ifadelerini kullandı.

Blinken'in bu sözleri dün bir İsrail televizyonunun İsrail ordusunun ABD ordusuna Refah operasyonuna hazırlık olarak Gazze'de bir insani yardım koridorunu harekete geçirme planı sunduğunu duyurması üzerine geldi.

Şarku’l Avsat’ın i24 News'ten aktardığına göre yetkililer, Refah operasyonunun tamamlandığını ve insani yardım koridorunun ay sonuna kadar açılmasının beklendiğini söyledi.


Hamas, Tulkarim Taburu Komutanı’nın İsrail kurşunlarıyla öldürüldüğünü doğruladı

Tulkarim'de iki İsrail ordusu aracı (Reuters)
Tulkarim'de iki İsrail ordusu aracı (Reuters)
TT

Hamas, Tulkarim Taburu Komutanı’nın İsrail kurşunlarıyla öldürüldüğünü doğruladı

Tulkarim'de iki İsrail ordusu aracı (Reuters)
Tulkarim'de iki İsrail ordusu aracı (Reuters)

Hamas dün (Cuma) yaptığı açıklamada, İsrail güçlerinin Batı Şeria'nın Tulkarim kentindeki Nur Şems Mülteci Kampı’na düzenlediği saldırıda Kudüs Seriyyeleri Tulkarim Taburu Komutanı ve ‘bazı yoldaşlarının’ öldürüldüğünü doğruladı.

Hamas’ın Arap Dünyası Haber Ajansı (AWP) tarafından aktarılan açıklamasında, komutanın adının Muhammed Cabir ‘Ebu Şucaa’ olduğu ifade edildi. Açıklamada, “İşgalin acımasızlığına ve vahşetine rağmen halen Aksa Tufanı ile meşgul olan ve direniş çağrısına cevap veren, toprağını ve onurunu savunan Batı Şeria'daki kitleleri selamlıyoruz” denildi.

Şarku’l Avsat’ın Filistin resmi haber ajansı WAFA’dan aktardığı habere göre Tulkarim'in doğusundaki Nur Şems Mülteci Kampı’nda birkaç genç İsrail ordusu tarafından vurularak öldürüldü. Haberde, İsrail özel kuvvetlerinin kamptaki bir eve baskın düzenlediği ve içeride saklanan dört genci öldürdüğü belirtildi.

Tulkarim'deki İsrail ordusu araçları (Reuters)

Bu arada Filistin Sağlık Bakanlığı, Tulkarim Mülteci Kampı’nda bir Filistinlinin İsrail ordusu tarafından vurularak öldürüldüğünü bildirdi.

Bakanlık Facebook üzerinden yaptığı açıklamada, kampta yaşayan 16 yaşındaki Kays Fethi adlı gencin gerçek mermiyle vurulduktan sonra Tulkarim Devlet Hastanesi'ne kaldırıldığını belirtti.

Filistin Yönetimi, Nur Şems ve Tulkarim kampları da dahil olmak üzere Tulkarim kentinde İsrail güçleri tarafından işlenen ve çok sayıda Filistinlinin öldürülmesi ve yaralanmasının yanı sıra altyapı ve mülklerin önemli ölçüde tahrip edilmesine yol açan ‘yeni bir suç’ olarak nitelendirdiği olayı kınadı.

Filistin Yönetimi tarafından yapılan açıklamada “İşgal ordusu tarafından işlenen suçlar ve yerleşimci saldırıları halkımızın iradesini kıramaz, ancak daha fazla şiddet ve gerginliğe yol açar” ifadesi yer aldı.

 


"Hamas siyasi liderlik merkezini Katar dışına taşımayı düşünüyor"

Hamas Hareketi Siyasi Büro Başkanı İsmail Heniye (DPA)
Hamas Hareketi Siyasi Büro Başkanı İsmail Heniye (DPA)
TT

"Hamas siyasi liderlik merkezini Katar dışına taşımayı düşünüyor"

Hamas Hareketi Siyasi Büro Başkanı İsmail Heniye (DPA)
Hamas Hareketi Siyasi Büro Başkanı İsmail Heniye (DPA)

Wall Street Journal gazetesi bugün (Cumartesi), Hamas hareketinin siyasi liderliğinin, ABD Kongre üyelerinin İsrail ile hareket arasında yürüttüğü arabuluculuk konusunda Doha'ya yönelik artan baskıyla birlikte karargâhını Katar dışına taşıma olasılığını düşündüğünü bildirdi.

Gazete, Arap yetkililerin, hareketin son günlerde bölgedeki en az iki ülkeyle ( biri Umman Sultanlığı), siyasi liderlerinin kendi ülkelerine taşınması fikrine açık olup olmadıkları konusunda iletişim kurduğunu söylediğini aktardı.

Wall Street Journal, Hamas'ın Katar'dan ayrılmasının, ateşkese varılması ve Gazze'de tutuklu bulunan düzinelerce İsraillinin serbest bırakılması yönündeki hassas görüşmeleri engelleyebileceğini, aynı zamanda İsrail ve ABD'nin, Washington'un terör örgütü olarak sınıflandırdığı harekete mesaj iletmesini de zorlaştırabileceğini belirtti.

Gelişmelere vakıf bir Arap arabulucu Amerikan gazetesine şunları söyledi: "Görüşmeler zaten yeniden durduruldu; yakın zamanda yeniden başlanacağına dair çok az işaret veya olasılık var. Hamas ile müzakereciler arasındaki güven eksikliği artıyor."

Bir başka Arap arabulucu ise "Ateşkes görüşmelerinin tamamen çökmesi ihtimali çok mümkün hale geldi" değerlendirmesinde bulundu.


Arap dünyası Filistin'in BM'ye tam üyeliğinin veto edilmesini üzüntüyle karşıladı

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA
TT

Arap dünyası Filistin'in BM'ye tam üyeliğinin veto edilmesini üzüntüyle karşıladı

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA

Arap ülkeleri ve uluslararası kuruluşlar, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinde (BMGK) Filistin'in BM'ye tam üyeliği istenilen karar tasarısını ABD'nin veto etmesini üzüntüyle karşıladıklarını açıkladı.

Suudi Arabistan Dışişleri Bakanlığının X hesabından yapılan açıklamada, ABD'nin veto kararının "İsrail'in uluslararası hukuk ihlallerinin devamını sağlayacağı" belirtildi.

Suudi Arabistan'ın 15 üyeli BMGK'de Cezayir tarafından Filistin'in BM'ye tam üyeliğini talep eden karar tasarısının daimi üye ABD'nin "hayır" oyu ile reddedilmesini üzüntüyle karşıladığı kaydedilen açıklamada, "Filistin devletinin BM'ye tam üyeliğinin kabulünün engellenmesi, İsrail işgalinin inatçılığının ve uluslararası hukuk kurallarının caydırıcı olmaksızın sürekli ihlalinin sürdürülmesine katkıda bulunmakta ve bizi arzu edilen barış hedefine yaklaştırmamaktadır." ifadelerine yer verildi.

- Mısır

Mısır Dışişleri Bakanlığı da BMGK'den Filistin devletinin BM'ye tam üye olmasını sağlayacak bir karar çıkmamasından üzüntü duyulduğunu açıkladı.

Bakanlığın açıklamasında, Filistin devletini tanımanın ve BM'ye tam üyeliğini onaylamanın, yaklaşık 75 yıldır İsrail işgalinden acı çeken Filistin halkının en doğal hakkı olduğu vurgulandı.

- Ürdün

Ürdün Dışişleri Bakanlığından yapılan açıklamada ise ABD'nin veto yetkisini kullanması sonucunda BMGK'nin Filistin devletinin BM'ye tam üye olarak kabul edememesinden "derin üzüntü" duyulduğu belirtildi

Bağımsız Filistin devleti vurgusu yapılan açıklamada, BM'ye tam üyeliğin Filistin halkının sabit bir hakkı olduğu kaydedildi.

- İslam İşbirliği Teşkilatı

İslam İşbirliği Teşkilatı'ndan (İİT) yapılan yazılı açıklamada da ABD'nin vetosunun ve Filistin'in üye olamamasının üzüntüyle karşılandığı ifade edildi.

ABD'nin veto kararının meşru haklarını alabilmeleri önünde engel olduğu ve Filistin halkına dayatılan tarihi adaletsizliğin yaklaşık 75 yıldır devam etmesine yeni bir katkı sunduğu belirtildi.

- Arap Birliği

Arap Birliği Genel Sekreteri Ahmed Ebu Gayt, X hesabından konuya ilişkin yazılı açıklama yaptı.

Gayt mesajında, "Vetonun, Filistin'in Birleşmiş Milletlere tam üye olarak katılımını kabul etme konusunda açık bir uluslararası iradeyi engellemek için kullanılması son derece talihsiz bir durumdur. Ancak bunun, Araplar tarafından ve uluslararası alanda desteklenen Filistin iradesinin zaferiyle kaçınılmaz olarak sonuçlanacak uzun bir siyasi mücadeleye giden yolda yalnızca bir adım olduğunu biliyoruz." ifadelerini kullandı.

- Filistin'in üyelik başvurusu

Filistin, 2011'de de BM'ye tam üyelik başvurusu yapmış ancak BMGK'de gereken desteği alamamıştı. Filistin daha sonra 2012 yılında BM "daimi gözlemci statüsü"ne kavuştu.

Filistin'in BM Daimi Temsilcisi Riyad Mansur, 2 Nisan'da yaptığı açıklamada, BM Genel Sekreteri Antonio Guterres'e bir mektup göndererek, üyelik başvurularının yeniden ele alınması talebinde bulunmuştu.

Guterres de 3 Nisan'da BMGK'ye mektup yazarak, Filistin'in talebinin gündeme alınması çağrısı yapmıştı.

BMGK ise 8 Nisan'da Filistin'in talebini "Yeni Üyelerin Kabulü Komitesi'ne" iletmişti.

BMGK'ye üyelikle ilgili dönüş yapması gereken Komite, iki toplantının ardından mutabakata varamadığını duyurmuştu.

Bunun ardından Cezayir, Filistin'in üyeliği için karar tasarısını müzakerelere açmıştı.


İsrail'in, Suriye'nin güneyinde rejim ordusunun hava savunma sistemlerine saldırı düzenlediği iddia edildi

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA
TT

İsrail'in, Suriye'nin güneyinde rejim ordusunun hava savunma sistemlerine saldırı düzenlediği iddia edildi

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA

 İsrail'in, Suriye'nin güney sınırlarında Beşşar Esed rejimi ordusunun hava savunma sistemlerinin bulunduğu birkaç noktaya roket saldırısı düzenlediği ileri sürüldü.

Suriye'deki haber ajansı SANA'nın askeri kaynağa dayandırdığı haberinde, yerel saatle 02.55'te Suriye'nin güney bölgesinde bazı noktaların, İsrail güçleri tarafından roketlerle hedef alındığı iddia edildi.

Haberde, "Düşman İsrail, Filistin'in kuzeyinden Suriye'nin güney bölgesindeki hava savunma sistemlerini roketlerle vurdu. Saldırıda maddi hasar meydana geldi." ifadeleri kullanıldı.

Diğer yandan, İsrail makamlarından saldırıya ilişkin açıklama yapılmadı.

Suriye'nin güneyinde Şam ve kırsalındaki bölgelerde Suriye ordusu ve İran destekli terörist grupların yanı sıra Lübnan Hizbullahı unsurlarının bulunduğu biliniyor.

İsrail, iç savaşın başladığı 2011'den bu yana Suriye'de zaman zaman İran destekli gruplara ve Suriye ordusuna ait askeri noktalara saldırılar düzenliyor.

İran basını, İran Hava Kuvvetleri Üssü'ne ev sahipliği yapan İsfahan eyaletinin kuzeydoğusunda patlama seslerinin geldiğini duyurmuştu.

İsfahan eyaletindeki patlama seslerinin ardından Tahran, İsfahan ve Şiraz ile İran'ın bazı bölgelerindeki uçuşların askıya alındığı bildirilmişti.

Amerikan medyası, ABD'li yetkililere dayandırdığı haberlerinde, İsrail'in İran topraklarına yönelik bir saldırı düzenlediğini yazmıştı.


Filistin, ABD'nin BM tam üyeliğini engellemeye yönelik "vetosunu" kınadı

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA
TT

Filistin, ABD'nin BM tam üyeliğini engellemeye yönelik "vetosunu" kınadı

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA

Filistin, ABD'nin, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nde (BMGK) Filistin'in BM'ye tam üyeliği talep edilen karar tasarısını veto etmesini şiddetle kınadı.

Filistin Devlet Başkanlığı yaptığı yazılı açıklamada, "ABD'nin, Filistin'in BM'ye tam üye olmasını engellemek için BMGK'da veto yetkisini kullanmasını en güçlü ifadelerle kınadı." ifadesine yer verdi.

Devlet Başkanlığı, "ABD'nin vetosu haksız ve ahlak dışıdır. Filistin Devleti'nin BM'ye tam üye olmasını güçlü bir şekilde destekleyen uluslararası toplumun iradesine meydan okumadır" değerlendirmesinde bulunuldu.

ABD, BMGK Filistin'in BM'ye tam üyeliği istenilen karar tasarısını veto etmişti.

15 üyeli BMGK'de ABD'nin "hayır" oyu kullandığı tasarı, 12 "evet" ve 2 "çekimser" oy almıştı.

Karar tasarısının geçmesi için 5 daimi üyeden hiçbirinin "hayır" oyu kullanmaması ve toplamda 9 "evet" oyu alması gerekiyordu.

- Filistin'in üyelik başvurusu

Filistin, 2011'de de BM'ye tam üyelik başvurusu yapmış ancak BMGK'de gereken desteği alamamıştı. Filistin 2012 yılında BM "daimi gözlemci statüsü"ne kavuştu.

Filistin'in BM Daimi Temsilcisi Riyad Mansur, 2 Nisan'da yaptığı açıklamada, BM Genel Sekreteri Antonio Guterres'e bir mektup göndererek, üyelik başvurularının yeniden ele alınması talebinde bulunmuştu.

Guterres de 3 Nisan'da BMGK'ye mektup yazarak, Filistin'in talebinin gündeme alınması çağrısı yapmıştı.

BMGK ise 8 Nisan'da Filistin'in talebini "Yeni Üyelerin Kabulü Komitesi'ne" iletmişti.

BMGK'ye üyelikle ilgili dönüş yapması gereken Komite, iki toplantının ardından mutabakata varamadığını duyurmuştu.

Bunun ardından Cezayir, Filistin'in üyeliği için karar tasarısını müzakerelere açmıştı.


Türkiye'den Gazze'ye insani yardım götüren 9. gemi El-Ariş Limanı açıklarına ulaştı

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA
TT

Türkiye'den Gazze'ye insani yardım götüren 9. gemi El-Ariş Limanı açıklarına ulaştı

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA

Gazze'ye ulaştırılması için 3 bin 774 ton insani yardım malzemesiyle Türkiye'den uğurlanan "9. İyilik Gemisi" Mısır'ın El-Ariş Limanı açıklarına ulaştı.

Mersin Limanı'ndan 16 Nisan'da uğurlanan, Türk Kızılay tarafından temin edilen gıda, bebek malzemeleri, uyku tulumu ve un gibi ihtiyaç malzemeleriyle yola çıkan gemi, Akdeniz'deki yolculuğunu tamamlıyor.

Mısır açıklarında yakıt ikmali yaptıktan sonra rotasına devam eden 9. İyilik Gemisi, Gazze'ye en yakın bölge El-Ariş Limanı açıklarına ulaştı.

Gemi, işlemlerin ardından taşıdığı acil ihtiyaç malzemelerinin indirilmesi için limana yanaşacak.

İndirilecek 3 bin 774 ton insani yardım malzemesi, tırlara yüklenerek Refah Sınır Kapısı üzerinden Gazze'deki Filistin halkına götürülecek.

Türk Kızılay ile AFAD işbirliğinde bugünü kadar 13 uçak ve 8 gemiyle toplamda 39 bin 697 ton çeşitli insani yardım malzemesi Gazze'ye ulaştırıldı.


İran ve Ürdün dışişleri bakanları, ikili ve bölgesel konuları görüştü

Safedi'nin İranlı mevkidaşı ile görüşmesinden bir kare
Safedi'nin İranlı mevkidaşı ile görüşmesinden bir kare
TT

İran ve Ürdün dışişleri bakanları, ikili ve bölgesel konuları görüştü

Safedi'nin İranlı mevkidaşı ile görüşmesinden bir kare
Safedi'nin İranlı mevkidaşı ile görüşmesinden bir kare

İran Dışişleri Bakanı Hüseyin Emir Abdullahiyan ile Ürdün Dışişleri Bakanı Eymen es-Safedi, New York’ta Filistin’deki son gelişmeler ile ikili ve bölgesel meseleleri görüştü.

İran Dışişleri Bakanlığından yapılan yazılı açıklamaya göre, BM Güvenlik Konseyinde (BMGK) bakanlar düzeyinde düzenlenen "Orta Doğu" oturumuna katılmak üzere ABD’de bulunan Abdullahiyan ile Ürdünlü mevkidaşı Safedi bir araya geldi.

ABD’nin İsrail’e desteği ve İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun saldırıları sona erdirmek istememesinin “Filistinlilere yönelik soykırımın devam etmesinin temel nedeni” olduğu değerlendirmesinde bulunan Abdullahiyan, uluslarası toplumun, özellikle İslam ülkelerinin “bu soykırımı sona erdirmek için harekete geçip çabalarını sürdürmesi gerektiğini ifade etti.

Abdullahiyan, İran’ın İsrail’e yönelik saldırısının, ülkesinin Şam’daki konsolosluk binasına yapılan saldırıya karşı cevap olarak “meşru savunma” çerçevesinde gerçekleştirildiğini ifade ederek “hassas ve hesaplı” bir şekilde askeri ve istihbarat üslerini hedef aldıklarını kaydetti.

Bölgede barış ve istikrarın güçlendirilmesinden yana olduklarını belirten Abdullahiyan, İsrail’in saldırısına verilen karşılığın “sınırlı ve minimum” olduğunu, İsrail’in “herhangi bir maceracı eyleme girişmesi durumunda” ülkesinin cevabının “kesin, hızlı ve kapsamlı” olacağını yineledi.

Abdullahiyan, İsrail’in Filistin halkına karşı sürdürdüğü saldırılara işaret ederek, uluslararası toplum, İslam İşbirliği Teşkilatı ve üye ülkelerin bu saldırıların durdurulması için harekete geçmesi gerektiğini vurguladı.

Ürdün Dışişleri Bakanı Safedi de Filistin meselesinin ülkesi için yüksek öncelik taşıdığını belirterek Gazze’ye yönelik sürdürülen saldırıların sonlandırılması için çabalarının süreceğini ifade etti.

Filistin’deki durumu zor ve karmaşık” olarak nitelendiren Safedi, Ürdün'ün, Filistinlilerin komşu ülkelere yerleştirilmesine yönelik her türlü girişime kesin olarak karşı olduğunu kaydetti.

Abdullahiyan ile Safedi, bazı ikili ve bölgesel konuları da ele aldı.


Hizbullah top mermileriyle İsrail askerlerini hedef alıyor

Lübnan sınırına yakındaki İsrail askerleri (AFP)
Lübnan sınırına yakındaki İsrail askerleri (AFP)
TT

Hizbullah top mermileriyle İsrail askerlerini hedef alıyor

Lübnan sınırına yakındaki İsrail askerleri (AFP)
Lübnan sınırına yakındaki İsrail askerleri (AFP)

Lübnan Hizbullah grubu dün (Perşembe) yaptığı açıklamada, Raheb bölgesi yakınlarında toplanan İsrail askerlerini top mermileriyle hedef aldığını duyurdu.

Hizbullahın açıklamasında saldırının tam yeri veya sonuçları belirtilmedi. İsrail'den ise  saldırı ile ilgili henüz bir açıklama yapılmadı.


Erdoğan'ın Irak ziyaretinde ilişkilerde sıçrama bekleniyor

Kuzey Irak'ta PKK operasyonlarına katılan iki Türk helikopteri (arşiv - Türkiye Savunma Bakanlığı)
Kuzey Irak'ta PKK operasyonlarına katılan iki Türk helikopteri (arşiv - Türkiye Savunma Bakanlığı)
TT

Erdoğan'ın Irak ziyaretinde ilişkilerde sıçrama bekleniyor

Kuzey Irak'ta PKK operasyonlarına katılan iki Türk helikopteri (arşiv - Türkiye Savunma Bakanlığı)
Kuzey Irak'ta PKK operasyonlarına katılan iki Türk helikopteri (arşiv - Türkiye Savunma Bakanlığı)

Türkiye ve Irak, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın önümüzdeki Pazartesi günü Bağdat'a yapacağı ziyarette ilişkilerinde bir sıçrama bekliyor. Ankara ve Bağdat'ta yapılan duyuruya göre ziyarette güvenlik, ekonomi ve kalkınma konularının yanı sıra, su ve enerji dosyalarını da içeren stratejik çerçeve anlaşmasının imzalanması öngörülüyor.

Irak hükümetinden bir kaynak, Türkiye Savunma Bakanı Yaşar Güler'in çarşamba günü açıkladığı, PKK’nın faaliyetleriyle mücadelede iki komşu ülke arasında iş birliğine ilişkin stratejik bir anlaşmanın imzalanması hakkındaki açıklamasını dün (Perşembe) doğruladı.

Milli Savunma Bakanlığı Basın ve Halkla İlişkiler Müşaviri Zeki Aktürk dünkü (Perşembe) haftalık basın toplantısında, Türkiye ‘nin “Pençe Kilit’te” operasyonunu hızlandıracağını ve kilitin bu yaz kapanacağını, kilit kapanırken, Bakanımız açıkladığı gibi: Öngörülemez, alışılmadık, PKK’nin reaksiyon gösteremeyeceği şekilde kapanacağını belirtti.

Buna karşılık Iraklı kaynak, "konunun aynı zamanda iki ülke arasındaki güvenlik iş birliğiyle, güvenlik ve ekonomik yönlerle ilgili birçok ortak çıkar konusuyla da ilintili olduğunu" ifade etti. Kaynak Şarku’l Avsat’a Türk tarafının Irak'a su paylaşımının sağlanması ve bir mekanizma kurulması konusunda iş birliği gösterdiğini, dosyanın Erdoğan'ın ziyareti sırasında görüşüleceğini belirtti.

 Erdoğan, salı günü yaptığı açıklamada, gündeminin en önemli maddelerinden birinin su meselesi olacağını, ayrıca Irak'ın doğalgaz ve petrolün Türkiye üzerinden taşınmasına ilişkin taleplerinin de bulunduğunu, her iki konunun da çözümü için çalışılacağını söyledi.

Irak'ın geçen yıl lansmanını duyurduğu "Kalkınma Yolu" projesi, Erdoğan'ın ziyaretinin gündeminde önemli bir madde oluşturuyor. Türkiye Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdülkadir Uraloğlu geçtiğimiz cuma günü yaptığı açıklamada, geçtiğimiz aylarda bakanlar düzeyinde ve teknik görüşmelerde bulunularak, Türkiye ile Irak arasında, projenin takibi için "Bakanlar Kurulu" benzeri bir ortak mekanizmanın kurulması yönünde karara varıldığını söyledi. Projeye aynı zamanda BAE ve Katar’ın da katılması bekleniyor.

Türkiye-Irak meclisinden heyetler arasında, çarşamba ve perşembe günleri Ankara'da görüşmeler yapıldı. Terörle mücadele konusunda ortak hareket etmenin, ekonomi ve kalkınma alanlarında iş birliğini geliştirmenin iki ülkenin çıkarına olduğunu, Erdoğan'ın ziyaretinin çok önemli bir dönüm noktası oluşturacağı ifade edildi.