Sudan’daki müzakereler öncesi ayrılıkçılar ikiye bölündü

Sudan’daki ayrılıkçı silahlı hareketlerin liderleriyle olan müzakelerde ‘marjinalleştirme’ meselesi ön planda (Hasan Hamid)
Sudan’daki ayrılıkçı silahlı hareketlerin liderleriyle olan müzakelerde ‘marjinalleştirme’ meselesi ön planda (Hasan Hamid)
TT

Sudan’daki müzakereler öncesi ayrılıkçılar ikiye bölündü

Sudan’daki ayrılıkçı silahlı hareketlerin liderleriyle olan müzakelerde ‘marjinalleştirme’ meselesi ön planda (Hasan Hamid)
Sudan’daki ayrılıkçı silahlı hareketlerin liderleriyle olan müzakelerde ‘marjinalleştirme’ meselesi ön planda (Hasan Hamid)

Mina Abdülfettah
Sudan’daki geçiş hükümetinin ayrılıkçı Devrimci Cephe Koalisyonu ile müzakereleri sürdürmek üzere komşu Güney Sudan’ın başkenti Cuba’ya dönüşünün öncesinde sürpriz bir gelişme yaşandı.
Sudan Kurtuluş Hareketi Başkanı Mini Arko Minavi, koalisyon içerisinde reform çağrılarının ardından koalisyondan ayrıldığını ve hareketinin müzakerelere bağımsız bir grup olarak katılacağını duyurdu. Bu son gelişmeyle birlikte Sudan Kurtuluş Hareketi, Mini Arko Minavi ile Eylül 2019'da seçildiğinden bu yana Devrimci Cephe’ye başkanlık eden Hadi İdris’in başkanlığında iki ayrı gruba bölündü. Bu ayrılık, 2006 yılında Abuja Anlaşması'nın imzalanmasından sonra ortaya çıkan güç paylaşımı meselesine dair tartışmalar bağlamında gün yüzüne çıktı. Arko Minavi, başkanlık sarayını öfkeyle terk edip Darfur'daki silahlı hareketlere katılmadan önce devrik Devlet Başkanı Ömer el-Beşir’in yardımcısı olarak atanmıştı.
Geçiş hükümeti, halihazırda bölünmüş olan hareketlerle müzakereleri sürdürecek mi? Yoksa kapsamlı bir barış anlaşmasına varmak için birleşmelerini mi şart koşacak?

Birlik ve ayrılık
Devrimci Cephe, bölünmüş bir halde bulunan muhalif silahlı hareketleri birleştirdi. Böylece bir önceki hükümet, muhalif silahlı hareketler ile tek bir blok olarak müzakere edebilirdi. Ancak baskı ve rekabet aracı olarak kullanabilmek adına grubun birkaç kez bölünmesini memnuniyetle karşıladı. Bu durumda hükümet, her hareketle ayrı ayrı müzakerelerde bulunmaya devam etti. Bu durum, barış sürecine zarar vermekle birlikte kapsamlı bir barış anlaşmasına ulaşılmasını engelledi. Öyle ki devrimden sonra güney bölgesi kopmuş ve dört bir yanı parçalanmış bir ülke miras alındı.
Diğer taraftan Devrimci Cephe, Sudan Halk Kurtuluş Hareketi-Kuzey (SPLM-N) tarafından yayınlanan Kauda Bildirisi esas alınarak kuruldu. SPLM-N, o sıra diğer üç silahlı hareketle birlikte en büyük grubu temsil ediyordu. Silahlı hareketler, Cibril İbrahim liderliğindeki Adalet ve Eşitlik Hareketi, Arko Minavi liderliğindeki Sudan Kurtuluş Hareketi, Sudan Kurtuluş Hareketi’nin Abdulvahid Muhammed Nur'un liderliğinde kanadı ve Kapsamlı Barış Anlaşması doğrultusunda iktidara katılan Sudan Halk Kurtuluş Hareketi-Kuzey’den (SPLM-N) oluşuyor. Silahlı hareketler, önceki rejimi devirmek ve yeni bir devlet kurmak amacıyla birleştiler. Bu hedefle uyumlu olarak çatışma çemberini genişlettiler ve yeni cepheler açtılar.

Hükümet ve muhalefet
Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan aktardığı habere göre Hükümet, Ulusal Konsensüs Kuvvetleri içerisindeki muhalif partiler ve Devrimci Cephe’yi temsil eden silahlı hareketler ile 5 Ocak 2013 tarihinde Uganda'nın başkenti Kampala'da Yeni Şafak Bildirgesi’ne imza attı. Bu anlaşama da daha önceki anlaşmalar gibi başarılı olamadı. Fakat bu anlaşmanın temelleri doğrultusunda muhalefetteki siyasi partiler arasında yeni bir güç dağılımı yaşandı.
Kurtuluş Hükümeti, Federal Demokrat Parti'den Hasan Mirghani, Ulusal Umma Partisi’nden Abdurrahman Sadık el-Mehdi, Beja Kongresi Başkanı Musa Muhammed Ahmed ve Halk Kongresi Partisi'nden İbrahim es-Senusi’yi, Devlet Başkanı Ömer el-Beşir’in yardımcıları olarak atadı. Daha sonraki dönemlerde iki yardımcı daha atandı ve bu isimler rejimin devrilmesine dek görevlerinde kaldılar.
Silahlı hareketler askeri operasyonlarını genişlettiler. Hükümetteki siyasi partiler arasındaki kutuplaşma ve bir siyasi çatışmadan askeri bir çatışmaya doğru evrilen bu anlaşmazlıklar silahlı hareketler tarafından bir fırsat olarak görüldü. Bunun ardından hükümet imzalanan çerçeve anlaşmadan geri çekildi. Böylece bir sonraki aşamaya tamamen bir güvensizlik hali hâkim oldu.

Bölünme hayaleti
Bölünme hayaleti, bir kez daha Devrimci Cephe içerisinde dolaşmaya başladı. Müzakerelerde sona doğru gelinirken şiddet bütünüyle sona ermedi. Gösterilen çabalar, çoğu zaman silahlı hareketlere eşlik eden bölünme eğilimini ortadan kaldıramadı. Sudan Kurtuluş Hareketi'nin önceki hükümete uyguladığı baskı Arko Minavi’yi başkanlık sarayına ulaştırdı. Daha sonra hükümet, Minavi’nin Abuja Anlaşmasını ihlal ettiği gerekçesiyle onun tüm faaliyetlerini askıya aldı. Minavi ise hükümeti, kendisine herhangi bir yetki sağlamayan şekli bir görev vererek herkesi siyasi olarak etkisiz hale getirmek suçladı. Minavi hareketi, ayrımcılık ve marjinalleştirmeyle suçladığı sarayı terk eden başkanlarının konumundan istifade ediyor. Bu suçlamalar, özgürlük, barış ve adalet sloganlarıyla gelen devrim hükümetine şantaj yaparak kısa bir sürede iktidardan pay almak için bir zemin temin ediyor.

Bölünme öncesi eleştiriler
Minavi geçiş hükümetine dostluk yüzünü göstermedi. Birçok kez hükümeti ekonomik krize sebep olmak ve iktidarı tekeline almakla itham etti. Ayrıca geçici hükümetin de bir önceki dönemde olduğu gibi barış ve kalkınma hususunda herhangi bir ilerleme kaydedemediğini ve ‘marjinalleştirme’ meselesinin olduğu haliyle devam ettiğini dile getirdi. Aynı zamanda geçiş hükümetinin ve bir önceki hükümetin devrimin patlak verdiği dönemde halka yönelik uyguladıkları şiddet dolayısıyla özür dilemelerini talep etti. Onun bu ifadeleri, devrim hükümeti ile bir önceki hükümet arasında gizli bir pazarlığın olduğunu ima ediyor.

Senaryolar
Müzakerelerde sona gelinmesiyle birlikte Sudan Kurtuluş Hareketi Başkanı Arko Minavi’nin Devrimci Cephe’den ayrılması önümüze üç ayrı senaryo koyuyor:
Birincisi, Hadi İdris'in önderlik ettiği hareketin siyasi bir organizasyona dönüşmesidir. Bu proje, Eylül 2019'da Mısır arabuluculuğunun teşvikiyle Devrimci Cephe ile Sudan Nida İttifakı arasında Kahire’de gerçekleşen toplantılarda gündeme geldi. Bu atılım, İdris’in herhangi bir zorlu koşul olmadan müzakere sürecine dahil olması karşılığında Minavi’nin radikal tutumuna dokunacak. Diğer taraftan ise belirlenen süre sona ermeden kapsamlı bir barış anlaşmasına ulaşması için geçiş hükümetinin işine yarayacak.
İkinci senaryo Sudan Kurtuluş Hareketi’nin meylettiği bölünmenin teşvik edilmesidir. Minavi daha önce yaptığı bir açıklamada bunu reddetmişti.  Devrimci Cephe çatısı altındaki diğer gruplar, bölünmüş olan her iki hareket arasındaki irtibatın koparılması konusunda ısrarcılar. Diğer taraftan Minavi’nin hareketi içerisinde de gözlenen bir bölünme durumu var. Minavi 6 Mayıs’ta çıkardığı bir kararla hareketin amaç ve ilkelerini ihlal ettiği gerekçesiyle hareketin başkan yardımcısının görevine son verdi. Bu çifte ayrılık, Devrimci Cephe’nin diğer gruplarıyla müzakerelerde bulunmanın değerini artıracaktır.
Üçüncü senaryo, bir önceki rejimin düşmanı olan ve geçiş hükümeti hakkında şüpheleri bulunan cephe içerisindeki bölünmenin ‘cephenin yapısını’ etkileyeceğidir. Yeni durum, geçiş hükümetinin bir diğeri olmaksızın ve belirlenen sürenin sonuna kadar bir barış anlaşmasına ulaşmaksızın, taraflarla yürüttüğü müzakere savaşını kazanmasına yol açabilir.
Son gelişmeler, Minavi hareketinin ciddiyeti ve hareketle müzakerelerin sürdürülmesi konusunda yeni bir şüphenin doğmasına sebep oldu. Bu bölünme, müzakerelerin yakın zamanda çöküşünde ya da olumlu bir sonuç alınmaksızın devamında bir rol oynayacaktır. Beşir hükümeti ile devrimci hareket arasındaki çatışma, “marjinalleştirme ve ırkçılık” gibi hususlara dayanıyordu. Silahlı hareketler ile geçiş hükümeti arasındaki mevcut çatışma ise devrimci hareketin ‘merkez ile çevre arasındaki ebedi çatışma vizyonuna göre belirlediği kriterler’ üzerinde bir mücadeledir. Devrimin sloganları, silahlı hareketlerin zihinlerinde asılı kalan marjinalleşme iddialarını ortadan kaldıramadı. Hiç kimse bu ‘bölünme stratejinin’ elle tutulur bir gerçekliğe dönüşüp dönüşmeyeceğini söyleyemez. Ancak kesin olan şey var ki o da Arko Minavi’nin liderliğini yaptığı hareketin, silahlı hareketler arasında ‘fırsatları yakalamada ve kullanmada’ en şanslı hareket olduğudur. Diğer taraftan hareketin yürüttüğü siyasi şantaj her ne kadar daha etkili görünüyorsa da, takip edilen bu yolla kazanılan şeyler aynı hızla kaybedilir.



Çan sesleri ve sirenler arasında: Şam’da Hristiyanların gündelik mücadelesi

TT

Çan sesleri ve sirenler arasında: Şam’da Hristiyanların gündelik mücadelesi

Suriye güvenlik güçleri, Eski Şam'da Hristiyan izcilerin kortejini koruyor. (AFP)
Suriye güvenlik güçleri, Eski Şam'da Hristiyan izcilerin kortejini koruyor. (AFP)

Cuma sabahı, Şam’ın Duveylia mahallesindeki Mar Elias Kilisesi, haftalık ayinin başlayacağını haber veren çanlarını çalıyor. Burada günlük dualar ve ilahiler okunurken, pazar ayini de cuma günleri düzenleniyor. Bu uygulama, ülkedeki haftalık tatille çakıştığı ve ‘çalışanlar ile eğitim görenler’ için uygun olduğundan, önceki rejim döneminden beri devam ediyor.

Kilise, altı ay önce gerçekleşen bir intihar saldırısında 25 kişinin hayatını kaybettiği yer olarak da biliniyor. Hayatını kaybedenlerin fotoğrafları, mahalle meydanında hâlâ sergileniyor. Tüm ayinler, dini etkinlikler ve izci buluşmaları, geçici olduğu düşünülen alt kattaki salonda gerçekleştiriliyor.

Batı Hristiyanları için Noel’e sadece birkaç gün kala, kilisenin ana binası hâlâ onarım aşamasındaydı. Mahalle sakinleri ve özellikle kayıp yakınları, onarım çalışmalarının hızlanmasını ve bayram ayinini kendi kiliselerinde gerçekleştirmeyi umut ediyordu. Ancak bu beklenti gerçekleşmedi.

dfsv
Duveylia’daki Mar Elias Kilisesi, 22 Haziran'da meydana gelen intihar saldırısının ardından restore ediliyor. (Şarku’l Avsat)

Müslüman iş insanlarının bağışlarıyla onarımın başlatıldığına dair söylentiler yayıldı; ancak bu bilgi, kilisenin kendisi dahil doğrulanamadı.

Gündüz saatlerinde izci gençler, rahipler ve yaşlılar, mahalle aralarında koşturuyor, çalışmaları denetliyor ve etkinlik için hazırlık yapıyordu. Platform kuruluyor, kaldırımlar temizleniyor, yeterli oturma alanı sağlanıyordu; Noel ağacının ışıklandırılması ve tatil sezonunun başlaması planlanıyordu. Ancak bu da gerçekleşmedi.

Akşam saatlerinde halk mekâna gelmeye başlayınca, ‘bir DEAŞ mensubunun kalabalık arasında dolaştığı’ yönünde bir söylenti yayıldı. Bu durum paniğe ve güvenlik önlemlerinin artırılmasına yol açtı; insanlar arasında itiş kakış yaşandı, iki kadın bayıldı ve sağlık ekiplerinin müdahalesiyle birlikte daha fazla karmaşa oluştu. Sonuç olarak etkinlik iptal edildi ve daha az katılımcıyla ilerleyen bir tarihe ertelendi.

zxs
Noel ağacı, geçtiğimiz haziran ayında Mar Elias Kilisesi'nde meydana gelen intihar saldırısının kurbanlarının fotoğrafları ve isimleriyle süslendi. (AP)

O anlarda neler yaşandığı konusunda farklı rivayetler vardı ve bölgede yaşayanlar detaylara girmek istemiyordu. Hatta olayla ilgili önceden konuşmayı kabul eden bir mağdur yakını, ‘eski yaraları açmamak’ için görüşmekten vazgeçti.

Haber hızla yayıldı, ardından sanki hiç yaşanmamış gibi ortadan kayboldu.

‘Doğal korkular’

Şam’ın Duveylia mahallesindeki bir eczacı, yaşanan olayın herhangi bir terör eylemiyle ilgisi olmadığını söyleyerek meseleyi ‘doğal korkulara’ bağladı. İsmini vermek istemeyen eczacı, “Olay şu: Beyaz renkli ‘La ilahe illallah’ bayrağı taşıyan bir genç motosikletle kalabalığın içinden geçti. Bu bayraklar şu günlerde oldukça yaygın. İnsanlar etkinliğe gelirken o genç sadece oradan geçiyordu. Görünüşe göre yerel güvenlik gençlerinden biri peşine düşmüş, genç de hızlıca kaçmış; bu da paniğe ve itiş kakışa yol açtı” dedi. Eczacı, olayın yarattığı karmaşayı ise “bu koşullarda normal bir durum” olarak nitelendirdi.

Bölgede yaşayanlar arasında olayları ‘doğal’ bir çerçevede açıklama eğilimi yaygın. Ancak bu yaklaşım, detaylı bir açıklamadan kaçınmak için kullanılan bir tür ön savunma niteliği taşıyor; soruyu sorulmadan önce etkisiz hale getiriyor.

Eczacı, ‘doğal korkuyu’ hâlâ hafızalarda tazeliğini koruyan kilise patlamasının yarattığı şokla ilişkilendirdi. Olay, insanlara güven duygusunu kaybettirmişti. Patlamanın gerçekleştiği Haziran 2024’teki anları anlatan eczacı, “Patlamayı işyerimdeki komşumla duyduk. İnsanlar panikledi ve bağırmaya başladılar: ‘Kilisedeki intihar bombacısı! Kilisedeki intihar bombacısı!’ Biz başta inanmadık ve konuşmamıza devam ettik, çünkü bunun sadece abartı ve yalan olduğunu düşündük” ifadelerini kullandı.

xz cxsz
Kurtarma ekipleri ve halk, Şam'ın Duveylia mahallesindeki Mar Elias Kilisesi'nde meydana gelen intihar saldırısının ardından oluşan hasarı inceliyor. (AFP)

Bir an sessiz kaldıktan sonra, sanki kendini suçluyor gibi ekledi: “Buna nasıl inanabiliriz? Daha önce böyle bir şey hiç olmamıştı!”

Ambulanslar geldiğinde ve herkes yardıma koştuğunda, bir adam kızını tedavi ettirmek için eczaneye geldiğinde, kızının alnından kan akıyordu, birdenbire her şey anlaşıldı.

İbadet edenlerin arasında kendini patlatan bir intihar bombacısıydı. Bu gerçekten olmuştu.

Duveylia mahallesi, Şam’ın güneydoğusunda yer alıyor. Mahalle, nüfus olarak Sünni Müslümanlar ve farklı mezheplerden Hristiyanların karışık yaşadığı bir bölge. Farklı kiliseler, küçük bir köyü andıran mahallenin ana caddelerini paylaşıyor; iç mahallelerdeki binalar ise daha çok gecekondu niteliğinde.

Duveylia, Suriye’nin diğer bölgelerindeki savaş ve çatışmalardan kaçan insanlar nedeniyle nüfus akınına uğramış ve daha yoğun bir yerleşim haline gelmiş. Buna karşın, mahalle herhangi bir güvenlik olayına sahne olmamış; oysa bitişiğindeki Cobar ve Tadamon gibi semtler tamamen yıkılmış durumda.

Yerel güvenlik ve kendini savunma

Günümüzde Duveylia mahallesi, ‘yerel güvenlik’ sistemiyle kendini koruyor; mahalle gençleri, yabancı kişilerin giriş çıkışlarını denetleyerek güvenliği sağlamak için nöbetleşe çalışıyor. Bu uygulama, çok sayıda karma nüfuslu bölgede yaygın.

Duveylia’daki bir güvenlik sorumlusu saha çalışmalarını şöyle anlattı: “Olayın hemen ardından, mahalle gençleri olarak mülkleri hırsızlıktan ve yağmadan korumak için seferber olduk. İlk başta sokaklarda ve evlerimizin arasında doğal bir şekilde dağıldık; sonra vardiyalar ve görev dağılımları yaptık. Kimse bize yaklaşmadı. Sanırım zaten unutulmuştuk… Bu şekilde devam etti, ta ki Mar Elias Kilisesi patlamasına kadar.”

cdwfrgthy
Kamışlı'daki Nisibili Aziz Yakup Kilisesi'nde Noel arifesi ayini sırasında uyuyakalan bir çocuk (Reuters)

Güvenlik sorumlusu, durumun tamamen nasıl değiştiğini şöyle anlattı: “Öncelikle kiliseleri korumak için daha fazla gönüllü olduk; kiliseler çevrildi, ayrıca evlerin ve küçük mahalle girişlerinin etrafına daha fazla grup yerleştirdik. Yaklaşık 80-90 gençle başladık.”

Gerçekten de Duveylia’yı ziyaret ettiğimizde Mar Elias Kilisesi halka kapalıydı ve giriş sadece sadık ziyaretçilerin bildiği dar bir arka kapıdan mümkündü; içeride kendilerini güvenilir bir kişi aracılığıyla tanıtanlar kabul ediliyordu. Geçtiğimiz diğer Hristiyan ibadet yerlerinde de durum benzerdi.

Gündüz resmi bir görevde çalışan ve akşamları güvenlik hizmeti üstlenen genç, bu güvenlik görevlilerinin tamamının gönüllü olduğunu, ailelerini ve geçim kaynaklarını korumak için maddi karşılık almadan çalıştıklarını, her birinin kendi imkân ve şartlarına göre görev aldığını söyledi.

Polis karakoluyla iş birliği

Suriye hükümetine bağlı güvenlik güçleri ise karakolda ve bölge girişindeki güvenlik şubesinde kalıyor; sokakta yalnızca ‘mahalle gruplarının’ doğrudan talebiyle devriye geziyorlar. Bir olay veya müdahale gerektiren bir çatışma olursa çağrılıyorlar.

Güvenlik sorumlusu, bireysel silah sahiplerinden hiçbirinin ortak nöbetlerde silahını kullanmadığını, aksi halde herhangi bir genel olaydan dolayı bireysel sorumluluk üstleneceklerini ve işlerin kontrolsüz bir şekilde tırmanabileceğini belirtti.

sxdcfg
Bir Dürzi savaşçı (solda), Şam'ın güneyindeki Ceramana çevresine konuşlanmak üzere anlaşmaya varan Suriye güvenlik güçleriyle konuşuyor. (AP)

Güvenlik sorumlusu durumu şöyle özetledi: “Durum çok kafa karıştırıcı. Artık gerçek tehlikeyi nasıl ayırt edeceğimizi bilmiyoruz… Son olayda güvenlik güçleri ilk andan itibaren bize yardım etti ama genel bir panik hali insanları sardı. Korku ile ne yapacağız? Sorunumuz devlet değil. Güvenlik güçleriyle de sorunumuz yok, yanımızda durdular. Sorunumuz güvenliğin eksikliğinde.”

Ceramana anlaşmaları

Bu sözleri birebir olarak Ceramana’da da duyabilirsiniz; bölge, nisan ayı sonunda Sahnaya’daki çatışmalarla başlayan Dürzi bölgelerindeki sorunlar ve ardından Suveyda’daki olaylarla ‘uyanış tokadını’ yemişti. Ancak Ceramana, kısa süre içinde ‘yerel anlaşmalar’ yoluyla kendini uzak tuttu; bunların en önemlisi, Dürzi gençlerin genel güvenlik devriyelerinde ve nöbet noktalarında görev alması ve her beş kişilik güvenlik grubuna bir veya iki genç katılmasıydı.

Ceramana’daki gönüllü mahalle güvenlik gençleri askeri üniforma giymiyor, ancak kahverengi veya lacivert yeleklerin altında siyah pantolon ve gömlek gibi hafif askeri bir görünümü koruyorlar; böylece hem halk hem de güvenlik güçleri için tanıdık bir yüz oluşturuyor ve iki tarafın ritmini dengeliyorlar.

xcdf
Halep'in bir mahallesindeki Noel ağacı ve yeni yıl süslemeleri (Şarku’l Avsat)

Duveylia’nın aksine Ceramana geleneksel olarak Şam’da orta sınıf ve serbest meslek sahiplerinin yaşadığı bir şehir; son on yılda ciddi bir nüfus artışı ve yoğunluk yaşadı, bu da onu daha kalabalık ve düzensiz hale getirdi. Ancak bölgedeki bir genç, burada toplumsal uyumun doğal ve mevcut durumdan önce var olduğunu belirtti. Dürzilerin yaklaşık bin yıldır burada yaşayan yerli halk olduğunu ve Halep ya da ülkenin kuzeyinden gelmediklerini vurguladı.

Dolayısıyla, geçen yıl öne çıkan güvenlik sorunları Ceramana Dürzileri için yine ‘doğal olaylar’ olarak görülüyor. Bu küçük Suriye mozaik parçasında, tarihsel Sünni-Dürzi bağları toplumsal ilişkilerin yapıştırıcısı ve siyasi güvenliğin temel direği niteliğinde.

Güvenlik ile mahallenin mahremiyetini koruma talebi arasındaki ince çizgiye dair konuşan Duveylialı güvenlik sorumlusu şunları söyledi: “Aslında bize gönüllü görev yerine polis teşkilatına katılmamız teklif edildi, ama mahalle sakinleri bunu reddetti. Çünkü bu, gençlerin hizmetlerini yerine getirmek için mahallenin dışına gönderilmeleri anlamına geliyor; tüm Suriye genelinde dağıtılıyorlar ve komuta kararlarına uymaları gerekiyor. Oysa onlar Duveylia’da kalmayı tercih ediyorlar.”

Kalıp yargılar

Mezhepsel çeşitlilik ve bölgesel farklılıklara rağmen Duveylia’da yaşayanların ortak paydasını ekonomik zorluklar oluşturuyor; bölgede yoksulluk neredeyse genel bir durum. Mahalleli gençlerden biri, annesiyle birlikte olayların başında (Beşşar Esed rejimine karşı başlayan ayaklanmalar sırasında) Dera’dan göç ettiğini ve o sırada henüz 10 yaşında olduğunu belirterek şunları söyledi: “İnsanlar Hristiyanların mutlaka varlıklı ve zengin olduğunu düşünüyor; burada insanların nasıl yaşadığını bilmiyorlar. Sanki hepimiz el-Kassa veya Bab Tuma’dan gelmişiz gibi düşünüyorlar.”

dfgt
Şam'ın Bab Tuma semtindeki bir otelde bulunan Noel ağacı ve süslemeler (Şarku’l Avsat)

Söz konusu iki bölgeyi iyi tanıyıp tanımadığı veya buralarda akrabalarının olup olmadığı sorulduğunda genç, “Bazen arkadaşlarımla gezmeye giderim, ama gece çökmeden geri dönerim” dedi.

Şam’ın el-Kassa ve Bab Tuma bölgelerinde geleneksel Şam evlerinin otel ve lüks restoranlara dönüştüğü görülüyor. Bu yıl Noel süslemeleri her açıdan olağanüstüydü ve Suriye başkentinin genel görünümüne hâkim oldu; süslemeler sadece Hristiyan nüfuslu bölgelerle sınırlı kalmayıp sokaklara ve mahallelere yayıldı.

Şam’ın elit semtlerinin tamamı, modern Noel ağaçları ve dekorasyonlarla donatıldı. Oteller ve pazarlar bu yıl tüm ışıklandırmalarını ve çeşitli Noel tasarımlarını sergiledi. Birçok otelde, yerel zanaatkarlar ve sanatçılar ürünlerini Noel fuarlarında sergilerken, gençlik grupları etkinliğe uygun Batı müziği çaldı.

dfgt
Suriyeli bir aile Şam'daki bir Noel ağacının önünde fotoğraf çektiriyor. (AFP)

Kamusal alanlarda ve sokak girişlerinde yer alan Noel ağaçları, emniyet güçleri veya polis araçlarıyla ya da Duveylia’da olduğu gibi koordineli çalışan gönüllü güvenlik ekipleri tarafından korunuyor.

Azınlıklar içindeki azınlıklar

Şuan ki genel manzara, bir an için Suriye’deki Hristiyanların, demografik oranlarının üzerinde bir paya sahipmiş gibi görünmesine yol açabilir; siyasette, ekonomide, kültürde veya herhangi bir kamusal alanda… Resmi verilere göre, 2011’in başına kadar nüfusun yaklaşık yüzde 10’unu oluşturuyorlardı. Ancak pratikte, farklı mezhep ve yönelimlerden gelen Hristiyanlar (yaklaşık 11 mezhep) yalnızca Sosyal İşler Bakanlığı ile temsil ediliyor; burada Bakan Hind Kabavat, hem kadın kontenjanını hem de mezhep kontenjanını temsil ediyor.

cvfg
İdlib'in el-Kuneyye kasabasında bir Noel ağacı (AFP)

Suriye toplumundaki ‘daha büyük azınlık’ gruplarının, Baas Partisi’nin ‘tek Arap milleti’ söylemini geride bırakıp, sahadaki gerçekleri yansıtan yeni yapılarda kendilerine yer kapmaya çalıştığı bir dönemde, ‘daha küçük azınlıkların’ devlet ve kurumlarda kayda değer bir pay talep etmekten çekinmeleri adeta kaderleri oluyor. Öyle ki, Duveylia gibi yoksul bir mahallede polislik yapmak bile cazip görünmüyor; taleplerinin çoğu bir Noel ağacı, bazı süslemeler ve mahallenin sınırları içinde sınırlı bir katılımla karşılanıyor. Böylece nadir bir istisna ve ‘örnek azınlık’ statülerini pekiştiriyorlar.


Öcalan, Ankara'yı SDG ile Şam arasında bir anlaşmaya varılmasını kolaylaştırmaya çağırdı

Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şera ve Suriye Demokratik Güçleri (SDG) lideri Mazlum Abdi, SDG'yi Suriye ordusuna entegre etme anlaşmasını imzalarken, 10 Mart 2025 (EPA)
Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şera ve Suriye Demokratik Güçleri (SDG) lideri Mazlum Abdi, SDG'yi Suriye ordusuna entegre etme anlaşmasını imzalarken, 10 Mart 2025 (EPA)
TT

Öcalan, Ankara'yı SDG ile Şam arasında bir anlaşmaya varılmasını kolaylaştırmaya çağırdı

Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şera ve Suriye Demokratik Güçleri (SDG) lideri Mazlum Abdi, SDG'yi Suriye ordusuna entegre etme anlaşmasını imzalarken, 10 Mart 2025 (EPA)
Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şera ve Suriye Demokratik Güçleri (SDG) lideri Mazlum Abdi, SDG'yi Suriye ordusuna entegre etme anlaşmasını imzalarken, 10 Mart 2025 (EPA)

26 yıldır tutuklu bulunan PKK lideri Abdullah Öcalan, Ankara’yı, Kürtlerin liderliğindeki Suriye Demokratik Güçleri (SDG) ile Şam arasında bir anlaşma sağlanmasına aracılık etmeye çağırdı. Bu çağrı bugün, Kürt yanlısı Türkiye’deki Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) tarafından iletildi.

Öcalan, 30 Aralık tarihli yazılı mesajında, “Türkiye’nin bu süreçte kolaylaştırıcı ve yapıcı bir rol oynaması, süreci diyalog odaklı yürütmesi çok önemlidir. Bu, bölgesel barış ve kendi iç barışını güçlendirmek için hayati bir gerekliliktir” ifadelerini kullandı.

Geçtiğimiz hafta Ankara ve Şam, SDG’yi 10 Mart’ta imzalanan Suriye ordusuna entegrasyon anlaşmasını uygulamakta gecikmekle suçladı ve Suriye’nin birliği ile istikrarına yönelik herhangi bir girişimi reddettiklerini açıkladı.

Şarku’l Avsat’ın Suriye medyasından aktardığına göre SDG, ateşkes anlaşmasını ihlal ederek Halep’in kuzeyinde iç güvenlik noktalarına saldırdı.

Dün gelen haberlere göre, Halep’te eş-Şeyhan kavşağındaki İç Güvenlik Kuvvetleri (Asayiş) ve SDG’ye bağlı güvenlik güçlerinin ortak kontrol noktasına Suriye Savunma Bakanlığı’na bağlı birimler tarafından silahlı saldırı gerçekleştirildi. Saldırıda iki Asayiş mensubu yaralanırken, güvenlik birimleri saldırıya karşılık verdi ve bölge çevresinde güvenlik önlemleri artırıldı.


Suriye güvenlik güçleri Lazkiye'de gece sokağa çıkma yasağı ilan etti

Lazkiye'de protestolar sırasında çıkan çatışmaların ardından Suriye güvenlik güçleri konuşlandırıldı (EPA)
Lazkiye'de protestolar sırasında çıkan çatışmaların ardından Suriye güvenlik güçleri konuşlandırıldı (EPA)
TT

Suriye güvenlik güçleri Lazkiye'de gece sokağa çıkma yasağı ilan etti

Lazkiye'de protestolar sırasında çıkan çatışmaların ardından Suriye güvenlik güçleri konuşlandırıldı (EPA)
Lazkiye'de protestolar sırasında çıkan çatışmaların ardından Suriye güvenlik güçleri konuşlandırıldı (EPA)

Suriye haber ajansı SANA'nın haberine göre, Lazkiye vilayetindeki iç güvenlik güçleri bugün şehirde saat 17:00'den yarın sabah 06:00'ya kadar gece sokağa çıkma yasağı ilan etti.

İç Güvenlik Komutanlığı yaptığı açıklamada, sokağa çıkma yasağının acil durumları, sağlık personelini, ambulans ve itfaiye ekiplerini kapsamadığını belirtti.