Lübnan’da Hristiyan bloğu Basil karşısında güçleniyor

Samir Caca ile Cibran Basil arasında gerçekleşen eski tarihli bir görüşme. (Getty)
Samir Caca ile Cibran Basil arasında gerçekleşen eski tarihli bir görüşme. (Getty)
TT

Lübnan’da Hristiyan bloğu Basil karşısında güçleniyor

Samir Caca ile Cibran Basil arasında gerçekleşen eski tarihli bir görüşme. (Getty)
Samir Caca ile Cibran Basil arasında gerçekleşen eski tarihli bir görüşme. (Getty)

Hristiyan siyasi cepheleri, geçen haftalarda biri milletvekili Cibran Basil başkanlığındaki Özgür Yurtsever Hareket, diğeri stratejik bir seçenek etrafında toplanmamış olan üç temel güç tarafından temsil edilen iki ana safı sağlamlaştırmak için daha da genişledi. Durum, Cumhurbaşkanı Mişel Avn’ın halen dördüncü görev yılında olmasına rağmen cumhurbaşkanlığı savaşının erken başladığını gösterdi.
Oluşan rekabet ise Dr. Samir Caca başkanlığındaki Lübnan Kuvvetleri Partisi’ni, eski Milletvekili Süleyman Franjiye başkanlığındaki Marada Akımı ve Milletvekili Sami Cemayel başkanlığındaki Ketaib Partisi’ni Özgür Yurtsever karşısında bir araya getirdi. Ancak yaklaşımları, Ketaib ve Marada gibi dönemden kopmayı seçen rakipler arasında farklılık gösterdi. Caca ise Avn ve cumhurbaşkanlığı pozisyonu arasında bir ayrım yapmaya sevk etti. Söz konusu seçenek, Caca’yı son Baabda toplantısına katılmaya yöneltti.
Diğer yandan hükümet meselelerinin arka planında gerilim artarken Basil aleyhindeki yolsuzluk ve bencillik suçlamaları da arttı. Ancak Hristiyan kaynakların Şarku’l Avsat’a aktardığı bilgilere göre söz konusu suçlamalar, cumhurbaşkanlığı için rekabet tohumları taşıyor. Zira söz konusu dört isim, bu pozisyon için otomatik adaylar olarak görülüyor. Kaynaklar, Cumhurbaşkanı Avn’ın görev süresinin 2022 sonbaharında sona ereceği göz önünde alındığında bu tartışmanın cumhurbaşkanlığı savaşı yolunda erken başladığını belirttiler.
Ancak Lübnan Kuvvetleri, Basil ile çatışmanın cumhurbaşkanlığı yetkisi ile ilgisi olmadığını ve Avn’ın seçilmesinden birkaç ay sonra başladığı göz önüne alındığında cumhurbaşkanlığına yönelik rekabete girmediğini savundu. Lübnan Kuvvetleri kaynakları da Şarku’l Avsat’a yaptıkları açıklamada Basil ile yaşanan anlaşmazlığın devletin nasıl yönetileceği ve iki taraf arasındaki ‘anlaşmadan’ ayrılma nedenlerinden kaynaklandığını aktardı.
Lübnan Kuvvetleri’nin Basil’e yönelik muhalefeti, meseleye yaklaşımı çerçevesinde gelişti. Bu yaklaşım, Avn döneminde yaşanan çatışmalar için de bu sebep olarak gösteriliyor. Ancak Kuvvetler, Basil’e karşı muhalifliğin ‘kişisel değil aksine karşı oldukları belirli mesellerin arka planında yaşananlardan kaynaklandığını belirtti.
Marada Hareketi de aynı tavrı benimserken, elektrik ve enerji meselelerinin yanı sıra Marada ve Özgür Yurtsever’in aynı fikri taşımadığı diğer meselelere dikkat çekti. Franjiye’nin benimsediği ton, Caca’nın sıklıkla takındığı tavırdan daha sertti. Bu çerçevede Franjiye, Özgür Yurtsever’i halka yalan söylemekle suçlayarak Özgür Yurtsever’in gücünü ‘artık insanlardan değil iktidardan aldığını’ vurguladı.
Aynı şekilde Ketaib Partisi’nin yaklaşımı da farklı bir yöne kayarken parti yalnızca Basil’e değil, siyasi sistemin tümüne karşıt bir dil benimsedi. Parti, Lübnan’daki sorunun 5 veya 6 kutuptan oluşan bir sistemden kaynaklandığını ve içerideki ana oyuncunun da Hizbullah olduğunu vurguladı.
Ketaib Partisi’nden siyasi büro üyesi Serge Dagher, Şarku’l Avsat’a yaptığı açıklamada Basil’in muhaliflerinin onu hak ettiğinden daha fazla büyüttüğünü ve Basil’in de bu durumdan yararlandığını savundu. Dagher, Basil’in gücünün Avn’ı cumhurbaşkanlığına getiren Hizbullah’ın gücünden kaynaklandığına dikkat çekti. Basil’in Sünni ve Dürzi toplumundaki diğer müttefikleri gibi Hizbullah’tan güç kazandığını, bu ekibin ise seçimleri aksatabilecek tek ekip olduğunu söyleyen Serge Dagher’e göre bir kesim, şu an cumhurbaşkanlığına giden yolun ‘yönelimlerine aykırı olmayan politikaları karşılığında müttefiklerinin devlet koltuklarına ve resmi idarelere ulaşmasını garanti eden’ Hizbullah’tan geçtiğini düşünüyor. Dagher, Cibran’ın büyüklüğünün yapay olduğunu ve muhaliflerinin daha güçlü olduğunu belirterek Ketaib Partisi’nin Basil ile hiçbir sorununun olmadığını, sistemin geri kalanıyla olduğunu vurguladı.
Serge Dagher, parti lideri Sami Cemayel’in cumhurbaşkanlığı için doğal bir aday olarak davrandığı söylentilerini yalanladığı açıklamasını şöyle sürdürdü:
“Lübnan’ın varlığı tehlikededir. Çöküşten sorumlu tüm yönetici sınıfı uzak tutarak, varlığı korumak, ekonomik krizleri çözmek ve nedenlerini düzeltmek gibi öncelikler var.”
Özgür Yurtsever de Basil’e yönelik saldırının, ‘onu baltalamayı’ hedeflediğini savundu. Bu çerçevede Güçlü Lübnan bloğunun üyesi olan Mario Avn, Şarku’l Avsat’a yaptığı açıklamada, Basil’e yapılan saldırının bahsedilen tüm reform girişimlerini engelleme amacı taşıdığını vurguladı. Avn, “Saldırı, sorumlu ve güçlü bir kişiyi zayıflatmaya odaklanmıştır. Bu durum, seçimlerimizin doğru olduğuna ve savunulması gerektiğine yönelik inancımızı artırıyor” dedi.
Söz konusu gerilime rağmen eski Ketaib Milletvekili ve politikacı Kerim Pakradouni, bu durumun yeni olmadığını ifade etti. Şarku’l Avsat’a konuşan Pakradouni şu değerlendirmelerde bulundu:
“Aşamaların çoğunda Hristiyanlar, bir liderin ya da bir cephenin meridyenleri değildi. Aksine çoğulculuğa alışkındırlar. Piyer Cemayel ve Raymond Edde arasındaki gerilim düzeyine ulaşmamış olsa da bugün Hristiyanların söylemlerine hız vermesi normal.”

Çeşitli cephelerde kayıp
Basil’in 12 yıllık siyasi tecrübesi sırasında imza attığı ve farklı cephelerde geniş bir muhalefete yol açan iki boşluk var. Bu ilk olarak Hristiyan sahnesindeki kutupların çekişmesi oldu. Bu durum, blokların kendilerine karşı toplanmasına yol açtı. Şehabi Koalisyonu (Fuad Şehab başkanlığındaki akım) karşısında Ulusal Blok (Raymond Edde), Ketaib (Piyer Cemayel), Liberaller (Camille Chamoun) partilerinden oluşan koalisyon tecrübesinin tekrarlanmasına neden oldu. İkincisi ise Cebel-i Lübnan’ın dengesini bozmakla suçlanan ‘İlerici Sosyalist Parti’ ile anlaşmazlığın ve Temsilciler Meclisi Başkanı Nebih Berri ile yaşanan sınırlı gerginliğin yanı sıra Suriyeli yerinden edilmişler ve Lübnanlı annelerin çocuklarına vatandaşlık verilmesi meselelerinin arka planında sivil toplumla yaşanan anlaşmazlık var.
Bu çerçevede Milletvekili Mario Avn, Basil’in hassas meselelere değindiğini inkar etmezken, ‘zor bir demografik gerçeklik’ olması dolayısıyla Hristiyanların vatandaşlık meselesine karşı olmadığını belirtti. Basil’in tavrını stratejik bir hata olarak görmeyen Avn, “Gerçeği söylemek bir hata değildir” ifadesini kullandı.
Basil’e karşı muhalefet de genişlerken Kerim Pakradouni ise bugün muhalefetin büyük olmadığını söyledi. Pakradouni, “Lübnan şu an mükemmel bir ulusal pozisyonda. Çünkü her Hıristiyan cephesinin Müslüman bir müttefiki var” diyerek ülkenin şu anda barışçıl bir değişimin kapısında olduğunu ifade etti.
Pakradouni ayrıca Lübnan’daki politikacıların mezhep ve siyaset temelli sorunlara çözüm bulmaya alışkın olduklarını ancak hükümetin ülkede yeni dönemde ön plana çıkan  ekonomik ve toplumsal krizlerle yüzleşmeye alışkın olmadığını vurguladı.



Kürt heyeti başkanı Şarku’l Avsat'a konuştu: Şam’daki toplantıda parlamentoya katılım sağlamayı teklif ettik… Ayrıca anayasal bildirgeye yönelik çekincemizi gündeme getirdik

Şam’a giden Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi heyetinin baş müzakerecisi Fevze Yusuf (Şarku’l Avsat)
Şam’a giden Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi heyetinin baş müzakerecisi Fevze Yusuf (Şarku’l Avsat)
TT

Kürt heyeti başkanı Şarku’l Avsat'a konuştu: Şam’daki toplantıda parlamentoya katılım sağlamayı teklif ettik… Ayrıca anayasal bildirgeye yönelik çekincemizi gündeme getirdik

Şam’a giden Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi heyetinin baş müzakerecisi Fevze Yusuf (Şarku’l Avsat)
Şam’a giden Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi heyetinin baş müzakerecisi Fevze Yusuf (Şarku’l Avsat)

Suriye'nin başkenti Şam'da bu ayın başında uzun zamandır beklenen ve tarihi olarak nitelenen bir toplantı yapıldı. Bu toplantı, Suriye hükümetinden yetkililer ile Fevze Yusuf başkanlığındaki Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi heyetini bir araya getirdi. Toplantıda, Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şera ile Suriye Demokratik Güçleri (SDG) lideri Mazlum Abdi arasında, Amerikan himayesinde imzalanan anlaşmanın uygulanması için alt komitelerin oluşturulması ve ihtilaflı meselelerin çözümüne yönelik müzakereler için ortak bir zemin bulunması konuları ele alındı.

Fevze Yusuf Şarku’l Avsat’a verdiği demeçte, görüşmelerin olumlu geçtiğini ve DEAŞ’la Mücadele Uluslararası Koalisyonu (DMUK), ABD ve bölgesel güçlerin bilgisi ve desteğiyle yapıldığını belirtti. Ayrıca Kurban Bayramı tatilinden sonra alt komitelerin kurulmasına karar verildiğini ifade etti.

Yusuf, “Her iki taraf arasında, merkezi komite denetiminde tüm alanlarda uzmanlaşmış komitelerin oluşturulması konusunda bir uzlaşı sağlandı. Zira birçok konu ve dosya, her iki tarafın uzmanlarına ihtiyaç duyuyor. Böylece Özerk Yönetim’in Suriye devlet yapılarıyla bütünleştirilmesi için ortak bir vizyona ulaşmak hedefleniyor” ifadelerini kullandı.

Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şara ve Suriye Demokratik Güçleri (SDG) lideri Mazlum Abdi, geçtiğimiz mart ayında Şam’da hükümet ile SDG arasında yapılan anlaşmayı imzalarken (Arşiv – SANA)Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şara ve Suriye Demokratik Güçleri (SDG) lideri Mazlum Abdi, geçtiğimiz mart ayında Şam’da hükümet ile SDG arasında yapılan anlaşmayı imzalarken (Arşiv – SANA)

Birleşmeye dair farklı yaklaşımlar

Geçtiğimiz mart ayında Şara ile Mazlum Abdi arasında imzalanan anlaşma, kuzeydoğu Suriye’deki tüm sivil ve askerî kurumların yeni devlet yapısına dâhil edilmesini öngörüyor. Bu kurumlar arasında sınır kapıları, havaalanları, petrol ve gaz sahaları da yer alıyor. Anlaşma kapsamında kurulması planlanan komitelerden biri, Özerk Yönetim’deki kurumların ve bu kurumlarda çalışan personelin devletin resmî kurum ve dairelerine nasıl entegre edileceğini ele alacak ‘idari komite’ olacak. Bir diğer komite, öğrencilerin, okulların ve eğitim kurumlarının Millî Eğitim Bakanlığı’na bağlanması ile diplomalarının ve eğitim kademelerinin tanınmasını sağlayacak. Ayrıca güvenlik ve askerî güçlerle ilgili bir komite de oluşturulacak ve bu komite, söz konusu güçlerin Savunma ve İçişleri Bakanlığı yapısına nasıl entegre edileceğini belirleyecek. İhtiyaca göre daha sonra başka komiteler de kurulacak.

Özerk Yönetim bölgeleri, Suriye’nin kuzeydoğusunda yer alan dört vilayete dağılmış durumda: Halep’in doğu kırsalı, Deyrizor’un kuzey ve doğu kırsalı, Rakka şehir merkezi ve Tabka. Bunlara ilave olarak Haseke vilayeti ve Kamışlı şehri. Bu bölgeler, yedi sivil yerel meclis tarafından yönetiliyor.

Suriye hükümetinden resmî bir heyet ile Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi'ni bir araya getiren tarihi toplantıdan (sosyal medyada paylaşıldı)Suriye hükümetinden resmî bir heyet ile Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi'ni bir araya getiren tarihi toplantıdan (sosyal medyada paylaşıldı)

Söz konusu kurumların ve çalışanlarının geleceği hakkında konuşan Fevze Yusuf, bu yapıların birleşme süreci boyunca geçiş dönemini yöneteceğini açıkladı. Yusuf, “Anlaşılan o ki, bizim birleşme ve bütünleşme anlayışımız Şam’ın bakış açısından farklılık gösteriyor. Hükümet, birleşme meselesini Özerk Yönetim’in lağvedilmesi ve askerî güçlerinin tasfiyesi olarak anlıyor. Oysa biz, bütünleşmeyi mevcut kurumlarımızın bu aşamayı yönetmeye devam etmesi ve ileride devletin bir parçası hâline gelmesi olarak görüyoruz” şeklinde konuştu.

Yerel yönetimlerin, onları yöneten halkın bir parçası olan kişiler aracılığıyla yürütülen bir yönetişim sistemi olduğunu vurgulayan Yusuf, bu kişilerin bölgenin sorunlarını çok iyi bildiklerini belirtti. Yusuf, “Başka bir ifadeyle, bu yönetimlerin gelişme ve Şam’la anayasal düzenlemelere dayalı olarak koordinasyon kurma hakkını korumak ve varlıklarını hukuken ve meşru biçimde sürdürmelerini teminat altına almak istiyoruz” dedi.

Askerî ve güvenlik güçlerinin, Savunma Bakanlığı bünyesinde tek bir yapı olarak birleştirilmesi, ancak özgünlüklerinin ve coğrafi dağılımlarının korunması hakkında ise Yusuf şu yorumu yaptı: “SDG’yi diğer silahlı gruplarla sayı, nitelik, silah ve savaş tecrübesi bakımından karşılaştırmak mümkün değil. SDG güçleri, ABD öncülüğündeki DMUK güçleri tarafından eğitildi. Bu güçler, geleceğin Suriye ordusunun çekirdeğini oluşturacak. Çünkü bu güçler disiplinli, örgütlü ve yıllar boyunca bölgelerini ve Suriye sınırlarını koruma noktasında yeterliliklerini ispatladılar.”

Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi bölgelerini gösteren bir trafik levhası (Şarku’l Avsat)Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi bölgelerini gösteren bir trafik levhası (Şarku’l Avsat)

Yusuf, hükümet tarafının anlaşma maddelerini uygulama konusunda ciddiyet gösterdiğini ve askerî seçenekler ile güvenlikçi çözümleri dışladığını belirtti. Her iki taraf da Savunma Bakanlığı’na bağlı güçlerle SDG arasında askerî bir çatışma yaşanmamasının, uzlaşıların ve tüm Suriye topraklarında egemen ve güçlü bir devlet inşasının önünü açacak stratejik bir tercih olduğunu ve bu tercihin korunması gerektiğini vurguladı.

Zaman çizelgesine dair anlaşmazlık noktası

Ancak Şara ile Abdi arasında imzalanan anlaşma, yıl sonuna kadar uygulanması gereken bir takvim öngörüyor. Peki, bu takvim hakkında durum ne? Yusuf, birçok mesele ve dosyanın hâlâ karmaşık olduğunu ve daha fazla zamana ihtiyaç duyulduğunu, örneğin, askerî ve güvenlik güçlerinin nasıl entegre edileceği meselesinin zamana yayıldığını kaydetti. Yusuf'a göre bu güçler, Suriye topraklarının üçte biri büyüklüğündeki bir alana dağılmış durumda. Hapishanelerin boşaltılması ve kampların tasfiye edilmesi meseleleri ise daha da uzun bir zamana ihtiyaç duyuyor.

Şarku'l Avsat'a konuşan Yusuf, Şara ile Abdi’nin anlaşmayı ilan etmesinin ardından Özerk Yönetim’in hükümet heyetiyle ilk toplantısını Haseke’de gerçekleştirdiğini, burada görüş alışverişinde bulunulduğunu aktardı. En acil çözüm gerektiren meselelerden birinin ortaokul ve lise diplomalarına ilişkin bitirme sınavları meselesi olduğunu ve hükümet heyetinin bunu çözmeye istekli olduğunu, ancak bugüne kadar, yani üç ay geçmesine rağmen, sınav sürecinin Özerk Yönetim bölgelerinde nasıl yürütüleceğine dair hiçbir resmî kararın çıkmadığını ve binlerce öğrencinin geleceğinin tehlikede olduğunu söyledi.

Yusuf ayrıca, Özerk Yönetim’in adem-i merkeziyet talebinin ayrılıkçılık ve bölünme anlamına geldiği yönündeki suçlamalara yanıt vererek, ‘Özerk Yönetim’in Şam’da bulunmasının ve Özerk Yönetim heyetinin orada yer almasının, Suriye devletine bağlılığın en büyük kanıtı ve delili olduğunu’ belirtti.

Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetim liderleri, Suriye'nin kuzeyindeki Rakka kentinde yer alan yönetim binası önünde düzenlenen basın açıklaması sırasında (Şarku’l Avsat)Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetim liderleri, Suriye'nin kuzeyindeki Rakka kentinde yer alan yönetim binası önünde düzenlenen basın açıklaması sırasında (Şarku’l Avsat)

Yusuf, “Biz Suriye’nin bir parçasıyız ve bu bizim için ilkesel bir duruş. Adem-i merkeziyetçilik birlikle çelişmez. Hepimiz Suriyeliyiz. Ancak her bölgenin kendine has etnik ve dini çeşitliliğe dayalı özellikleri var” dedi. Yusuf, bu farklılıkların göz önünde bulundurulması gerektiğini, birçok gelişmiş ülkede adem-i merkeziyetçi sistemlerin uygulandığını ve bu ülkelerin güçlü devletler olduğunu söyledi. Adem-i merkeziyetçilik kavramının, sanki bölünme ve ayrılık anlamına geliyormuş gibi çarpıtıldığını ifade etti.

Askerî ve idarî dosyaların yanı sıra bu komiteler, ekonomik meseleleri ve petrol ile enerji sahalarının devrini de ele alacak. SDG, ülkenin petrol zenginliğinin yaklaşık yüzde 85’ini, ayrıca doğal gaz sahalarının ve üretiminin yüzde 45’ini kontrol ediyor. Bu sahalar arasında doğu Suriye’de Deyrizor kırsalında yer alan el-Ömer ve et-Tank sahaları da bulunuyor.

Yusuf, hükümet tarafıyla, hazırlanmakta olan Suriye parlamentosunun yapısına katılımları konusunu görüştüklerini açıkladı. Görüşmelerin, Kurban Bayramı tatilinden sonra başlamasının muhtemel olduğunu belirten Yusuf, Özerk Yönetim heyetinin anayasal bildiri konusundaki çekincelerini hükümet tarafına ilettiğini söyledi.

Yusuf, “Adem-i merkeziyetçilik, parlamentoya katılım ve anayasal bildiri meselelerine bazı satırlarda değindik. Ancak bu toplantı türünün ilkiydi. Bu nedenle genel çerçeveyi ele aldık. Bu oturum bir hazırlık niteliğindeydi. Sonraki toplantılarda daha derin tartışmalara gireceğiz” ifadelerini kullandı.

 Özerk Yönetim ve askeri güçlerinin kontrolü altındaki başlıca kentlerden biri olan Kamışlı'nın girişi (Şarku’l Avsat)Özerk Yönetim ve askeri güçlerinin kontrolü altındaki başlıca kentlerden biri olan Kamışlı'nın girişi (Şarku’l Avsat)

Fevze Yusuf, Özerk Yönetim’in, sunulan anayasal bildiri taslağından memnun olmadığını ve bu konuda itirazları olduğunu söyledi. Zira Özerk Yönetim bu bildirinin, merkeziyetçi bir yönetimi dayattığını düşünüyor. Onlara göre anayasa, yetki ve sorumlulukların adil biçimde paylaşılmasını sağlamalı, farklı siyasi görüşlerin özgürce ifade edilmesine izin vermeli, Suriye’deki tüm etnik ve dini toplulukların haklarını tanımalı ve demokratik, adem-i merkeziyetçi bir yönetim sistemini benimsemeli.

Yusuf sözlerini şöyle tamamladı: “Biz diyaloğa hazırız. Hükümet tarafının müzakerelerin yeniden başlatılması için yeni bir tarih belirlemesini ve komitelerin çalışmalara başlamasını bekliyoruz.”