Irak Başbakanı Yardımcısı Allavi Şarku’l Avsat’a konuştu: Suudi Arabistan yatırımları, ülkenin yeniden imarı için önemli bir itici güçtür

Irak Maliye Bakanı Ali Allavi, 23 Mayıs’ta Suudi Arabistan’ın başkenti Riyad’da Şarku’l Avsat’a röportaj verirken (Kameraman/ Ahmed Fethi)
Irak Maliye Bakanı Ali Allavi, 23 Mayıs’ta Suudi Arabistan’ın başkenti Riyad’da Şarku’l Avsat’a röportaj verirken (Kameraman/ Ahmed Fethi)
TT

Irak Başbakanı Yardımcısı Allavi Şarku’l Avsat’a konuştu: Suudi Arabistan yatırımları, ülkenin yeniden imarı için önemli bir itici güçtür

Irak Maliye Bakanı Ali Allavi, 23 Mayıs’ta Suudi Arabistan’ın başkenti Riyad’da Şarku’l Avsat’a röportaj verirken (Kameraman/ Ahmed Fethi)
Irak Maliye Bakanı Ali Allavi, 23 Mayıs’ta Suudi Arabistan’ın başkenti Riyad’da Şarku’l Avsat’a röportaj verirken (Kameraman/ Ahmed Fethi)

Irak Başbakanı Yardımcısı ve Maliye Bakanı Dr. Ali Allavi, Irak’taki Suudi yatırımlarının enerji, elektrik, petrokimya ve tarım alanlarında ülkesinin yeniden imarı sürecinde önemli bir rol oynadığını açıkladı. Allavi, petrolün ülke ihracatının yüzde 92’sini oluşturması dolayısıyla Iraklılar açısından vazgeçilmez bir kaynak olduğuna dikkati çekti.
Gelecek vaat eden elektrik sektörü projelerinde en büyük paya sahip olan Suudi Arabistan’ın önemine değinen Allavi, bu kalkınma sürecine katkıda bulunabilecek şekilde Suudi Arabistan, Kuveyt ve Irak arasında üçlü bir elektrik bağlantısına göre harekete geçilmesi çağrısı yaptı. Başbakanı Yardımcısı, ülke bütçesinin şu anda petrol fiyatlarındaki düşüş nedeniyle zorluklarla karşı karşıya olduğunu ve bu durumun da hükümeti işçi ve emekli maaşları hususunda endişelendirdiğini vurguladı.
Irak Başbakanının temsilcisi Allavi, 23 Mayıs’ta Riyad’daki ofisinden Şarku’l Avsat’a açıklamada bulundu. Ali Allavi, geçen cuma günü Suudi Arabistan’a ulaştığını ve Enerji Bakanı Prens Abdulaziz bin Selman, Dışişleri Bakanı Prens Faysal bin Farhan, Ticaret ve Yatırım Bakanı Macid el-Kasbi ve Maliye Bakanı Muhammed el-Cedan ile bazı görüşmeler gerçekleştirdiğini, ayrıca Suudi Arabistan’dan Irak’a yatırım çekmek, ülkeyi yeniden inşa etmek için kendilerine siyasi ve ekonomik projeler sunduğunu ifade etti.
Şarku’l Avsat’ın Dr. Ali Allavi ile gerçekleştirdiği röportaj şu konulara yoğunlaştı;

Irak petrolü
Bazı ülkelerin kaynaklarının petrole olan bağımlılığı, özellikle de son dönemde petrol fiyatlarının dalgalanmasıyla söz konusu ülkeleri ekonomik bir krize sokabilir. Bu çerçevede petrolden sorumlu bakan Allavi, Suudi Arabistan- Rusya girişiminin ‘OPEC Plus’ anlaşmasını ortaya koyduğuna dikkati çekerken, ülkesinin üretimi azaltmak zorunda olduğunu doğruladı.
Dr. Ali Allavi, “Üretimi azaltma kararından en çok etkilenen ülkeler arasındayız. Çoğu ülke, yatırım fonları vanasına ve petrol dışında önemli finansal imkanlara sahip. Ancak petrol fiyatlarında bir düşüş olması durumunda Irak’ın korunma ağı bulunmuyor. Petrol Iraklılar için vazgeçilmez bir kaynaktır ve bu aşamada Irak'ın durumu göz önünde bulundurulmalıdır” ifadelerini kullandı.
Irak Başbakanı Yardımcısı, petrol krizinin uzaması halinde Irak’ın, komşu ülkelerdeki kardeşlerinden ülkedeki koşullara bakmalarını istemek zorunda kalacağını vurguladı. Allavi, ülke kaynaklarının yüzde 92’sinin petrolden sağladığına, esneklik alanlarının mevcut olmadığına, ülkenin konumunun nispeten dar olduğuna ve seçenekler penceresinin son derece sınırlı olduğuna vurgu yaptı.

Irak yatırımları
Suudi Arabistanlı yetkililerle görüşmesinin sonlanmasının ardından 23 Mayıs’ta ülkesine geri dönen Irak Maliye Bakanı, Irak hükümetinin amaçlarından birinin de bölge ülkeleriyle Irak dengesini ekonomik ve ticari açıdan geri kazanmak olduğunu ifade etti. Ali Allavi, Suudi Arabistan’ın Irak’taki ekonomik rolünün, özellikle de Suudi Arabistan ekonomisinin büyüklüğünün Arap dünyasının ekonomisinin yarısına eşit olmasına rağmen yıllık 1 milyar dolara ulaşan Irak’taki Suudi Arabistan yaptırımları karşısında yatırımları yılda 12 milyar dolar olan Türkiye ve İran’a kıyasla zayıf kaldığını belirtti.
Allavi, “Dengeyi değiştirmek istiyoruz. Suudi Arabistan’ın Irak içerisinde elektrik, petrol, petrokimya ve tarım da dahil olmak üzere çeşitli alanlardaki payını artırmaya çalışıyoruz” ifadelerini kullandı.
Irak’taki Suudi Arabistan yatırımlarının, bu yatırımların önündeki engellere rağmen Irak’ın yeniden imarı sürecinde daha önemli ve daha büyük bir rol oynadığına dikkat çeken Ali Allavi, Irak içerisinde ‘yasal sistemden idari düzenlemelere, boğulmuş bürokrasiye, ülke için bankacılık mali desteğinin kaybına kadar’ büyük engellerin mevcut olduğunu ifade etti.
Allavi, Suudi Arabistan- Irak Koordinasyon Konseyi’nin hala ayakta olduğunu, ancak aşamalardan geçtiğini söyleyerek, Suudi Arabistan’ın ilgisinin oldukça yüksek olduğunu, ancak Irak’taki koşulların ve birbirini takip eden siyasi krizlerin bu ekseni canlandırmayı engellediğini ifade etti. Iraklı yetkili ayrıca, “Bu ekseni etkinleştirmek istiyoruz. Suudi Arabistan’a karşı tüm yükümlülüklerimizi ve vaatlerimizi gerçekleştirmek için ciddi bir plan çerçevesinde ilerliyoruz” dedi.
Allavi, “Suudi Arabistan ile yaptığım görüşmeler sırasında, gelecek haftalarda ilişkinin nasıl geliştirileceği, ekonomik ilişkilere örnek olabilecek, acil ve orta vadede uygulanabilecek projeler ve hedefler, ‘rakamlara, engellere ve yapıya’ dayalı olarak ayrıntılı notlar sunma hususlarında uzlaşı sağladık” ifadelerini kullandı.

Borçlanma talebi
Ali Allavi, Irak’ın Suudi Arabistan’dan yaklaşık 3 milyar dolar borç almak istediği yönündeki haberlerin gerçeği yansıtmadığını ifade etti. Bu haberlerin doğruluğunun bulunmadığını söyleyen Allavi, “Irak’ta uygulanabilecek Suudi projelerden sağlayacağımız destek hacminden bahsedersek, bu projeler için sermayenin artırılması durumunda daha fazlasına ulaşabiliriz. Yatırımları Irak içerisine taşımak istiyoruz” değerlendirmesinde bulundu.
Irak’ın açığı kapatması ve önümüzdeki aylar için işçilerin ve emeklilerin maaşlarını sağlaması gerekliliği çerçevesinde bu projelerin uzun zaman alıp almayacağına dair bir soruya yanıt veren Allavi, “Irak’ta açıklık ve esneklik kaybı ile ilgili acil mali sorunlarımız var. Irak bütçesi iki varsayım üzerine kurulu. Bunlardan ilki petrol fiyatı ve üretim miktarı olarak uçucudur. İkinci olarak ise maaşlar ve emekli maaşları. Bu denklem oldukça endişe verici” ifadelerini kullandı.
Iraklı yetkili, “Düşüş, devletin likiditesini büyük ölçüde etkiledi. Fonları olabildiğince rasyonelleştirmeliyiz. Böylece açığı kısa vadede desteklemeye yardımcı olmak için dostlara hitap edebiliriz. Kısa ve orta vadeye gelince, ticari projeler neredeyse hazırdır ve sadece uygulamaları kalmıştır” dedi.
Ali Allavi, Irak halkını ise ülkeyi yeniden imar etmek ve dengelemek için fedakarlık yapmaya çağırdı.

Elektrik
Bakan Allavi, geçen cuma günü Riyad’daki Suudi yetkililerle yaptığı görüşmelerde elektrik sektörünün de masaya yatırıldığını söyleyerek, bu alandaki projeleri önemli projelerden biri olarak nitelendirdi.
Bu projelerden en büyük payı Suudi Arabistan’ın almasını istediğini söyleyen Ali Allavi, “Irak’taki elektrik ağını, Suudi Arabistan ve Kuveyt ağlarına bağlamamız gerekiyor. Bu çeşitlilik Irak'taki ekonomik denge için önemlidir” dedi.

Dış hegemonya
Başbakan Yardımcısı Allavi, Irak hükümetinin herhangi bir yabancı ülkenin hakimiyeti altında olduğu iddialarını reddederek, Irak’ta kendi çıkarları olan bir devletin bulunduğunu vurguladı. Ali Allavi, ancak bu çıkarların devletin üstünlüğünün çatısı altında olduğunu söylerken, “Sadece güvenlik ve askeri olarak değil, titiz, güçlü, güvenilir ve herkes tarafından kabul edilebilir bir ülke inşa etmek istiyoruz” ifadelerini kullandı.
Bazı gruplar ve akımları kontrol ettiklerini belirten yetkili, “Ancak bu, hükümetin gücünü yeniden kazanma kapsamında olmalıdır. Irak, karmaşık bir ülkedir ve hiçbir grup kalıcı şekilde diğerinden daha üstün olamaz. 2003 yılından günümüze kadar mücadeleler değişti. Dünün düşmanları bugün dost oldular” değerlendirmesinde bulundu.



Lübnan'daki Birleşmiş Milletler gücü, askerlerinden birinin İsrail ateşiyle yaralandığını duyurdu

Lübnan-İsrail sınırına yakın bir noktada UNIFIL askerleri ve Lübnan askerleri (Reuters)
Lübnan-İsrail sınırına yakın bir noktada UNIFIL askerleri ve Lübnan askerleri (Reuters)
TT

Lübnan'daki Birleşmiş Milletler gücü, askerlerinden birinin İsrail ateşiyle yaralandığını duyurdu

Lübnan-İsrail sınırına yakın bir noktada UNIFIL askerleri ve Lübnan askerleri (Reuters)
Lübnan-İsrail sınırına yakın bir noktada UNIFIL askerleri ve Lübnan askerleri (Reuters)

Birleşmiş Milletler Lübnan Geçici Gücü (UNIFIL), dün güney Lübnan'daki mevzilerinden birinin yakınında İsrail'in düzenlediği saldırıda bir askerinin yaralandığını duyurdu ve İsrail'e "saldırgan davranışlarına son vermesi" çağrısını yineledi.

Bu, İsrail ve Lübnan arasında tampon güç olarak görev yapan ve İsrail ile Hizbullah arasındaki bir yıllık ateşkesi desteklemek için Lübnan ordusuyla iş birliği yapan UNIFIL'in güney Lübnan'da bildirdiği son olaydır.

Şarku'l Avsat'ın AFP'den aktardığına göre UNIFIL açıklamasında, "Bu sabah, Mavi Hat'ın güneyinde, Bastra köyünde yoldaki bir engeli inceleyen UNIFIL devriyesinin yakınlarına İsrail ordusunun mevzilerinden ağır makineli tüfek ateşi açıldı. Ateş, yakınlarda bir el bombasının patlamasının ardından başladı" ifadeleri yer aldı.

UNIFIL şöyle devam etti: "UNIFIL mülkünde herhangi bir hasar meydana gelmese de silah sesleri ve patlama nedeniyle barış gücü mensuplarından biri hafif bir beyin sarsıntısı geçirdi."

UNIFIL ayrıca dün, Lübnan'ın güneyindeki Kfarşuba kasabasında başka bir olayın yaşandığını bildirdi ve rutin operasyonel görev yürüten bir başka barış gücü devriyesinin, mevzilerinin yakınlarında İsrail tarafından ateş açıldığını belirtti.

Bu ayın başlarında UNIFIL, İsrail güçlerinin Lübnan'ın güneyinde barış güçlerine ateş açtığını bildirmişti.

UNIFIL, geçtiğimiz ay İsrail askerlerinin Güney Lübnan'daki güçlerine ateş açtığını bildirirken, İsrail ordusu barış güçlerini yanlışlıkla "şüpheli" olarak algıladığını ve onlara uyarı ateşi açtığını belirtti.

Ekim ayında UNIFIL, personelinden birinin Güney Lübnan'daki BM mevzisinin yakınlarına atılan bir İsrail el bombası nedeniyle yaralandığını bildirdi; bu, bir ay içinde yaşanan üçüncü benzer olaydı.

UNIFIL, barış güçlerine yönelik veya yakınlarında yapılan saldırıların, Kasım 2024 ateşkesinin temelini oluşturan BM Güvenlik Konseyi Kararı 1701'in "ciddi ihlalleri" olduğunu belirtti.

İsrail ordusuna, "Mavi Hat boyunca veya yakınında barış ve istikrar için çalışan barış güçlerine yönelik saldırgan davranışlarını ve saldırılarını durdurması" çağrısını yineledi.

İsrail, ateşkes anlaşmasına rağmen Lübnan topraklarına düzenli saldırılar düzenlemeye devam ediyor ve Hizbullah mevzilerini ve personelini hedef aldığını, onları yeniden silahlandıklarını iddia ederek suçluyor. İsrail ayrıca Güney Lübnan'ın stratejik açıdan önemli beş bölgesinde askeri varlığını sürdürüyor.


Mısır, Gazze anlaşmasının engellenmesine ve yeniden inşa çabalarının parçalanmasına karşı uyarıda bulundu

Gazze Şeridi'nin orta kesiminde bulunan Nuseyrat Mülteci Kampı’ndaki barınaklar arasında yürüyen Filistinliler (AFP)
Gazze Şeridi'nin orta kesiminde bulunan Nuseyrat Mülteci Kampı’ndaki barınaklar arasında yürüyen Filistinliler (AFP)
TT

Mısır, Gazze anlaşmasının engellenmesine ve yeniden inşa çabalarının parçalanmasına karşı uyarıda bulundu

Gazze Şeridi'nin orta kesiminde bulunan Nuseyrat Mülteci Kampı’ndaki barınaklar arasında yürüyen Filistinliler (AFP)
Gazze Şeridi'nin orta kesiminde bulunan Nuseyrat Mülteci Kampı’ndaki barınaklar arasında yürüyen Filistinliler (AFP)

Arabulucuların, Gazze Şeridi’nde ateşkes anlaşmasının ikinci aşamasının hayata geçirilmesi için yürüttüğü çabalar sürerken, Mısır’dan bu sürecin önümüzdeki ocak ayında yürürlüğe girmesinin engellenebileceğine dair endişe ve uyarılar geliyor.

Uzmanlara göre, Gazze Şeridi’nin yeniden inşa çabalarının parçalanmasına, bölgenin bölünmesine ya da İsrail’in Gazze Şeridi’nde konuşlandırılacak istikrar güçlerine ilişkin şartlar dayatmasına karşı çıkan Mısır’ın bu tutumu, 29 Aralık’ta ABD Başkanı Donald Trump ile İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu arasında yapılması planlanan görüşme öncesinde İsrail üzerinde baskı oluşturmayı amaçlayan önemli mesajlar içeriyor. Şarku’l Avsat’a konuşan uzmanlar, Mısır’ın söz konusu mesajları ışığında Washington’un ikinci aşamanın başlatılması yönünde baskı yapmasını beklediklerini dile getirdi.

Diğer yandan Almanya Dışişleri Bakanı Johann Wadephul dün yaptığı açıklamada, Almanya’nın Gazze için öngörülen barış planı kapsamında gelecek ay konuşlandırılması beklenen uluslararası istikrar gücüne, öngörülebilir gelecekte katılmayacağını duyurdu.

Bu gelişme, Mısır’ın endişelerini daha da güçlendirdi. Mısır Cumhurbaşkanlığı Devlet Enformasyon Servisi Başkanı Ziya Raşvan, Netanyahu’yu, ‘anlaşmada yer almamasına rağmen ikinci aşamayı direnişin silahsızlandırılması şartına indirgemeye çalışmakla’ suçladı. Raşvan, İsrail’in, istikrar gücünü, silahsızlandırma gibi yetki alanı dışındaki rollerle sürece dahil etmeye çalıştığını, buna da katılımcı ülkelerin onay vermeyeceğini belirtti.

Şarku’l Avsat’ın Kahire el-İhbariyye televizyonundan aktardığına göre Raşvan, perşembe günü yaptığı açıklamada, “Netanyahu’nun girişimleri uygulamanın ertelenmesine ya da yavaşlatılmasına yol açabilir, ancak ikinci aşamayı durdurmayı başaramaz” dedi. Netanyahu’nun, Gazze’de ateşkes anlaşmasının ikinci aşamasına geçilmesini engellemek ve Washington’u Tahran’la bir çatışmaya sürüklemek için her yolu denediğini ifade eden Raşvan, bunun Gazze Şeridi’nin yeniden alevlenmesine ve anlaşmanın ikinci aşamasının başarısız olmasına yol açabileceği uyarısında bulundu.

Öte yandan perşembe günü İsrail’in Ynet haber sitesi, bir askeri kaynağa dayandırdığı haberinde, Netanyahu’nun yıl bitmeden Trump ile yapacağı görüşmede, İran’ın balistik füze tehdidine ilişkin istihbarat bilgilerini paylaşacağını aktardı. Haberde, ABD’nin İran’ın balistik füze programını sınırlayacak bir anlaşmaya varamaması halinde İsrail’in İran’la karşı karşıya gelmek zorunda kalabileceği ifade edildi.

Farabi Siyasi Araştırmalar Merkezi Genel Sekreteri Dr. Muhtar Gubaşi, Mısır’dan gelen açıklamaların açık ve net olduğunu, İsrail ve Washington’a yönelik güçlü mesajlar içerdiğini söyledi. Gubaşi, Mısır’ın bu düzeyde doğrudan mesajlar vermesinin, Washington’un Kahire ile Tel Aviv arasında bir yakınlaşma noktası bulma arayışını gündemine almasına yol açtığını belirtti.

Filistinli siyasi analist Nizar Nazzal da Mısır’ın açıklamalarının, İsrail’in durumu siyasi değil güvenlik merkezli bir bakış açısıyla kalıcı hale getirme çabasına dair gerçek kaygılar barındırdığını vurgulayarak, Washington’un bu duruma son vermek için daha ciddi adımlar atması umudunun dile getirildiğini ifade etti.

Gazze Şeridi'nin orta kesiminde bulunan Nuseyrat Mülteci Kampı’ndaki yıkılmış evlerin genel görünümü (AFP)Gazze Şeridi'nin orta kesiminde bulunan Nuseyrat Mülteci Kampı’ndaki yıkılmış evlerin genel görünümü (AFP)

Mısır’ın tutumu yalnızca endişelerle sınırlı kalmıyor, aynı zamanda açık uyarılar da içeriyor. Mısır Dışişleri Bakanı Bedr Abdulati, perşembe günü Mısır televizyonuna verdiği demeçte, Gazze konusunda iki ‘kırmızı çizgi’ bulunduğunu belirterek, “Birinci kırmızı çizgi, Batı Şeria ile Gazze Şeridi’nin birbirinden ayrılmamasıdır. Bu kesinlikle mümkün değildir. İki bölge, kurulacak Filistin devletinin bölünmez bir bütünüdür. İkinci kırmızı çizgi ise Gazze Şeridi’nin bölünmemesidir” dedi.

Abdulati, Gazze’nin kırmızı ve yeşil bölgelere ayrılmasına ya da İsrail’in doğrudan kontrolü altındaki bölgelerde yeniden imar sağlanırken, nüfusun yüzde 90’ının bulunduğu diğer bölgelerde Hamas gerekçesiyle insanların aç ve susuz bırakılmasına ilişkin söylemleri ‘saçmalık’ olarak nitelendirdi. Abdulati, “Bu tür senaryolar ne gerçekleşir ne de üzerinde uzlaşı sağlanır” ifadesini kullandı.

Bu çerçevede değerlendirmelerde bulunan Gubaşi, Mısır’ın kırmızı çizgiler ilan etmesinin net bir sınır anlamına geldiğini ve sahadaki bazı uygulamaların Kahire açısından kabul edilemez olduğunu vurguladı. Gubaşi, Mısır’ın bu mesajları özellikle bu dönemde vermesinin, arabulucuların ikinci aşamanın yakın zamanda başlatılması yönündeki çabalarını güçlendirmeyi amaçladığını belirterek, “Washington isterse istediğini yapar; özellikle de anlaşmayı baltalayan İsrail adımlarını durdurma konusunda baskı söz konusuysa” dedi.

Öte yandan Israel Hayom gazetesi perşembe günü yayımladığı haberinde, Netanyahu ile Trump arasında yapılması beklenen görüşmenin, Gazze’de ateşkes anlaşmasının ikinci aşamasına yönelik kaydedilen ilerlemeye ilişkin bir açıklamayla sonuçlanacağını yazdı.

Ziya Raşvan da mevcut göstergelerin, ABD yönetiminin ocak ayının başında ikinci aşamanın başlatılması yönünde kararını verdiğini ortaya koyduğunu söyledi. Raşvan, Trump’ın 29 Aralık’ta İsrail Başbakanı’nı kabul etmesinin, ikinci aşamanın fiilen başlatılmasına dair net bir işaret olmasının muhtemel olduğunu ifade etti.

Nizar Nazzal ise Netanyahu’nun Trump ile görüşmesinde, İsrail’in sarı hatta kalmasını, Gazze’nin bölünmesini ve İsrail kontrolündeki alanlarda yeniden imarın başlatılmasını savunan bir anlatıyı öne çıkarmaya çalışacağını öngördü. Nazzal, “Mısır’dan gelen bu uyarı niteliğindeki mesajlar, anlaşma sürecini aksatabilecek yeni engelleri ya da ABD-İsrail uyumunu önlemeye yönelik ön alıcı bir adım niteliği taşıyor” değerlendirmesinde bulundu.


Halep'te SDG ve hükümet güçleri arasında çatışmalar yaşandı

Suriye polisi, Halep'te bir DEAŞ hücresine karşı düzenlenen güvenlik operasyonunda (Suriye İçişleri Bakanlığı)
Suriye polisi, Halep'te bir DEAŞ hücresine karşı düzenlenen güvenlik operasyonunda (Suriye İçişleri Bakanlığı)
TT

Halep'te SDG ve hükümet güçleri arasında çatışmalar yaşandı

Suriye polisi, Halep'te bir DEAŞ hücresine karşı düzenlenen güvenlik operasyonunda (Suriye İçişleri Bakanlığı)
Suriye polisi, Halep'te bir DEAŞ hücresine karşı düzenlenen güvenlik operasyonunda (Suriye İçişleri Bakanlığı)

Suriye devlet televizyonu dün, Halep'teki bir güvenlik kontrol noktasında Suriye Demokratik Güçleri (SDG) tarafından açılan keskin nişancı ateşi sonucu İç Güvenlik Güçleri mensubunun yaralandığını bildirdi. Bu arada, Suriye Arap Haber Ajansı (SANA), ordunun Halep kırsalındaki Tişrin Barajı'ndaki mevzilerine doğru SDG tarafından fırlatılan insansız hava araçlarını düşürdüğünü bildirdi.

Televizyon haberinde ayrıca, Halep'in Eşrefiye mahallesinde konuşlanmış SDG savaşçılarının Şihane kavşağı kontrol noktasında İç Güvenlik Güçleri personeline ateş açtığı da belirtildi.

Halep’teki iç güvenlikten sorumlu Albay Muhammed Abdülgani, “anlaşmaların yeni bir ihlali olarak, Halep'in Şeyh Maksud ve Eşrefiye mahallelerinde konuşlanmış SDG milislerine bağlı keskin nişancılar, sivillerin giriş çıkışlarını denetleyen kontrol noktası personelinin görevini yerine getirdiği sırada İçişleri Bakanlığı kontrol noktalarından birini hedef aldı” açıklamasını yaptı.

Suriye İçişleri Bakanlığı'na göre Gani, “Bu saldırı sonucunda personelimizden biri yaralandı, kendisine hemen ilk yardım yapıldı ve tedavi için bir sağlık merkezine sevk edildi. Ateş kaynakları, belirlenmiş prosedürlere göre etkisiz hale getirildi ve susturuldu” ifadelerini kullandı.

SDG ise “Şam hükümetine bağlı grupların güçlerine iki roket attığını” belirtti.

Suriye Demokratik Güçleri (SDG) yaptığı açıklamada, “Bu saldırıya karşılık olarak güçlerimiz, meşru öz savunma hakkı çerçevesinde sınırlı bir şekilde karşılık verdi” derken, aynı zamanda “durumu kontrol altına almak ve herhangi bir tırmanmayı önlemek için ilgili taraflarla sürekli iletişim halinde olma ve itidale bağlı kalma taahhüdünü” de teyit etti.

, Suriye devlet televizyonu, dün erken saatlerde Halep-Rakka yolunda gümrük devriyesine yönelik kimliği belirsiz saldırganlar tarafından düzenlenen saldırıda birkaç personelin yaralandığını bildirmişti.

Suriye televizyonu ayrıca, İç Güvenlik Güçlerinden bir askerin "Halep şehrindeki bir güvenlik kontrol noktasında SDG'ye ait keskin nişancı ateşiyle yaralandığını" da duyurdu.

Halep vilayetindeki iç güvenlikten sorumlu Muhammed Abdulgani, perşembe günü yaptığı açıklamada, güçlerinin Genel İstihbarat Müdürlüğü ile iş birliği içinde, "son dönemde üyelerinin yakından izlenmesinin ardından" vilayette "DEAŞ'a bağlı terör hücresine" karşı hedefli bir operasyon gerçekleştirdiğini duyurdu.

Abdulgani, operasyon sonucunda hücrenin tamamen dağıtıldığını, üç üyesinin tutuklandığını ve vatandaşların ve vilayetin güvenliğini istikrarsızlaştırmayı amaçlayan "terörist" eylemlerde kullanılmak üzere tasarlanmış silah, mühimmat ve malzemelerin ele geçirildiğini belirtti.

Suriye İçişleri Bakanı Enes Hattab ise bakanlık güçlerinin Genel İstihbarat Müdürlüğü ve uluslararası ortaklarla "iyi planlanmış bir taktik ve üst düzey koordinasyon" sayesinde, DEAŞ terör örgütünün bir liderini tutuklamayı ve bir diğerini de 24 saatten kısa bir sürede "etkisiz hale getirmeyi" başardığını söyledi.

Şarku’l Avsat’ın Suriye Arap Haber Ajansı’ndan (SANA) aktardığına göre İçişleri Bakanlığı'ndan yapılan açıklamada, Muhammed Şahade adlı DEAŞ liderinin "bölgenin güvenliğine ve halkının emniyetine doğrudan tehdit oluşturduğunu" belirtti.

Suriye İçişleri Bakanlığı'ndan bir kaynak çarşamba günü devlet televizyonuna yaptığı açıklamada, bir güvenlik operasyonu sonucunda DEAŞ'ın "Şam valisi" olarak adlandırılan bir üyesinin tutuklandığını söyledi.