Irak Başbakanı Yardımcısı Allavi Şarku’l Avsat’a konuştu: Suudi Arabistan yatırımları, ülkenin yeniden imarı için önemli bir itici güçtür

Irak Maliye Bakanı Ali Allavi, 23 Mayıs’ta Suudi Arabistan’ın başkenti Riyad’da Şarku’l Avsat’a röportaj verirken (Kameraman/ Ahmed Fethi)
Irak Maliye Bakanı Ali Allavi, 23 Mayıs’ta Suudi Arabistan’ın başkenti Riyad’da Şarku’l Avsat’a röportaj verirken (Kameraman/ Ahmed Fethi)
TT

Irak Başbakanı Yardımcısı Allavi Şarku’l Avsat’a konuştu: Suudi Arabistan yatırımları, ülkenin yeniden imarı için önemli bir itici güçtür

Irak Maliye Bakanı Ali Allavi, 23 Mayıs’ta Suudi Arabistan’ın başkenti Riyad’da Şarku’l Avsat’a röportaj verirken (Kameraman/ Ahmed Fethi)
Irak Maliye Bakanı Ali Allavi, 23 Mayıs’ta Suudi Arabistan’ın başkenti Riyad’da Şarku’l Avsat’a röportaj verirken (Kameraman/ Ahmed Fethi)

Irak Başbakanı Yardımcısı ve Maliye Bakanı Dr. Ali Allavi, Irak’taki Suudi yatırımlarının enerji, elektrik, petrokimya ve tarım alanlarında ülkesinin yeniden imarı sürecinde önemli bir rol oynadığını açıkladı. Allavi, petrolün ülke ihracatının yüzde 92’sini oluşturması dolayısıyla Iraklılar açısından vazgeçilmez bir kaynak olduğuna dikkati çekti.
Gelecek vaat eden elektrik sektörü projelerinde en büyük paya sahip olan Suudi Arabistan’ın önemine değinen Allavi, bu kalkınma sürecine katkıda bulunabilecek şekilde Suudi Arabistan, Kuveyt ve Irak arasında üçlü bir elektrik bağlantısına göre harekete geçilmesi çağrısı yaptı. Başbakanı Yardımcısı, ülke bütçesinin şu anda petrol fiyatlarındaki düşüş nedeniyle zorluklarla karşı karşıya olduğunu ve bu durumun da hükümeti işçi ve emekli maaşları hususunda endişelendirdiğini vurguladı.
Irak Başbakanının temsilcisi Allavi, 23 Mayıs’ta Riyad’daki ofisinden Şarku’l Avsat’a açıklamada bulundu. Ali Allavi, geçen cuma günü Suudi Arabistan’a ulaştığını ve Enerji Bakanı Prens Abdulaziz bin Selman, Dışişleri Bakanı Prens Faysal bin Farhan, Ticaret ve Yatırım Bakanı Macid el-Kasbi ve Maliye Bakanı Muhammed el-Cedan ile bazı görüşmeler gerçekleştirdiğini, ayrıca Suudi Arabistan’dan Irak’a yatırım çekmek, ülkeyi yeniden inşa etmek için kendilerine siyasi ve ekonomik projeler sunduğunu ifade etti.
Şarku’l Avsat’ın Dr. Ali Allavi ile gerçekleştirdiği röportaj şu konulara yoğunlaştı;

Irak petrolü
Bazı ülkelerin kaynaklarının petrole olan bağımlılığı, özellikle de son dönemde petrol fiyatlarının dalgalanmasıyla söz konusu ülkeleri ekonomik bir krize sokabilir. Bu çerçevede petrolden sorumlu bakan Allavi, Suudi Arabistan- Rusya girişiminin ‘OPEC Plus’ anlaşmasını ortaya koyduğuna dikkati çekerken, ülkesinin üretimi azaltmak zorunda olduğunu doğruladı.
Dr. Ali Allavi, “Üretimi azaltma kararından en çok etkilenen ülkeler arasındayız. Çoğu ülke, yatırım fonları vanasına ve petrol dışında önemli finansal imkanlara sahip. Ancak petrol fiyatlarında bir düşüş olması durumunda Irak’ın korunma ağı bulunmuyor. Petrol Iraklılar için vazgeçilmez bir kaynaktır ve bu aşamada Irak'ın durumu göz önünde bulundurulmalıdır” ifadelerini kullandı.
Irak Başbakanı Yardımcısı, petrol krizinin uzaması halinde Irak’ın, komşu ülkelerdeki kardeşlerinden ülkedeki koşullara bakmalarını istemek zorunda kalacağını vurguladı. Allavi, ülke kaynaklarının yüzde 92’sinin petrolden sağladığına, esneklik alanlarının mevcut olmadığına, ülkenin konumunun nispeten dar olduğuna ve seçenekler penceresinin son derece sınırlı olduğuna vurgu yaptı.

Irak yatırımları
Suudi Arabistanlı yetkililerle görüşmesinin sonlanmasının ardından 23 Mayıs’ta ülkesine geri dönen Irak Maliye Bakanı, Irak hükümetinin amaçlarından birinin de bölge ülkeleriyle Irak dengesini ekonomik ve ticari açıdan geri kazanmak olduğunu ifade etti. Ali Allavi, Suudi Arabistan’ın Irak’taki ekonomik rolünün, özellikle de Suudi Arabistan ekonomisinin büyüklüğünün Arap dünyasının ekonomisinin yarısına eşit olmasına rağmen yıllık 1 milyar dolara ulaşan Irak’taki Suudi Arabistan yaptırımları karşısında yatırımları yılda 12 milyar dolar olan Türkiye ve İran’a kıyasla zayıf kaldığını belirtti.
Allavi, “Dengeyi değiştirmek istiyoruz. Suudi Arabistan’ın Irak içerisinde elektrik, petrol, petrokimya ve tarım da dahil olmak üzere çeşitli alanlardaki payını artırmaya çalışıyoruz” ifadelerini kullandı.
Irak’taki Suudi Arabistan yatırımlarının, bu yatırımların önündeki engellere rağmen Irak’ın yeniden imarı sürecinde daha önemli ve daha büyük bir rol oynadığına dikkat çeken Ali Allavi, Irak içerisinde ‘yasal sistemden idari düzenlemelere, boğulmuş bürokrasiye, ülke için bankacılık mali desteğinin kaybına kadar’ büyük engellerin mevcut olduğunu ifade etti.
Allavi, Suudi Arabistan- Irak Koordinasyon Konseyi’nin hala ayakta olduğunu, ancak aşamalardan geçtiğini söyleyerek, Suudi Arabistan’ın ilgisinin oldukça yüksek olduğunu, ancak Irak’taki koşulların ve birbirini takip eden siyasi krizlerin bu ekseni canlandırmayı engellediğini ifade etti. Iraklı yetkili ayrıca, “Bu ekseni etkinleştirmek istiyoruz. Suudi Arabistan’a karşı tüm yükümlülüklerimizi ve vaatlerimizi gerçekleştirmek için ciddi bir plan çerçevesinde ilerliyoruz” dedi.
Allavi, “Suudi Arabistan ile yaptığım görüşmeler sırasında, gelecek haftalarda ilişkinin nasıl geliştirileceği, ekonomik ilişkilere örnek olabilecek, acil ve orta vadede uygulanabilecek projeler ve hedefler, ‘rakamlara, engellere ve yapıya’ dayalı olarak ayrıntılı notlar sunma hususlarında uzlaşı sağladık” ifadelerini kullandı.

Borçlanma talebi
Ali Allavi, Irak’ın Suudi Arabistan’dan yaklaşık 3 milyar dolar borç almak istediği yönündeki haberlerin gerçeği yansıtmadığını ifade etti. Bu haberlerin doğruluğunun bulunmadığını söyleyen Allavi, “Irak’ta uygulanabilecek Suudi projelerden sağlayacağımız destek hacminden bahsedersek, bu projeler için sermayenin artırılması durumunda daha fazlasına ulaşabiliriz. Yatırımları Irak içerisine taşımak istiyoruz” değerlendirmesinde bulundu.
Irak’ın açığı kapatması ve önümüzdeki aylar için işçilerin ve emeklilerin maaşlarını sağlaması gerekliliği çerçevesinde bu projelerin uzun zaman alıp almayacağına dair bir soruya yanıt veren Allavi, “Irak’ta açıklık ve esneklik kaybı ile ilgili acil mali sorunlarımız var. Irak bütçesi iki varsayım üzerine kurulu. Bunlardan ilki petrol fiyatı ve üretim miktarı olarak uçucudur. İkinci olarak ise maaşlar ve emekli maaşları. Bu denklem oldukça endişe verici” ifadelerini kullandı.
Iraklı yetkili, “Düşüş, devletin likiditesini büyük ölçüde etkiledi. Fonları olabildiğince rasyonelleştirmeliyiz. Böylece açığı kısa vadede desteklemeye yardımcı olmak için dostlara hitap edebiliriz. Kısa ve orta vadeye gelince, ticari projeler neredeyse hazırdır ve sadece uygulamaları kalmıştır” dedi.
Ali Allavi, Irak halkını ise ülkeyi yeniden imar etmek ve dengelemek için fedakarlık yapmaya çağırdı.

Elektrik
Bakan Allavi, geçen cuma günü Riyad’daki Suudi yetkililerle yaptığı görüşmelerde elektrik sektörünün de masaya yatırıldığını söyleyerek, bu alandaki projeleri önemli projelerden biri olarak nitelendirdi.
Bu projelerden en büyük payı Suudi Arabistan’ın almasını istediğini söyleyen Ali Allavi, “Irak’taki elektrik ağını, Suudi Arabistan ve Kuveyt ağlarına bağlamamız gerekiyor. Bu çeşitlilik Irak'taki ekonomik denge için önemlidir” dedi.

Dış hegemonya
Başbakan Yardımcısı Allavi, Irak hükümetinin herhangi bir yabancı ülkenin hakimiyeti altında olduğu iddialarını reddederek, Irak’ta kendi çıkarları olan bir devletin bulunduğunu vurguladı. Ali Allavi, ancak bu çıkarların devletin üstünlüğünün çatısı altında olduğunu söylerken, “Sadece güvenlik ve askeri olarak değil, titiz, güçlü, güvenilir ve herkes tarafından kabul edilebilir bir ülke inşa etmek istiyoruz” ifadelerini kullandı.
Bazı gruplar ve akımları kontrol ettiklerini belirten yetkili, “Ancak bu, hükümetin gücünü yeniden kazanma kapsamında olmalıdır. Irak, karmaşık bir ülkedir ve hiçbir grup kalıcı şekilde diğerinden daha üstün olamaz. 2003 yılından günümüze kadar mücadeleler değişti. Dünün düşmanları bugün dost oldular” değerlendirmesinde bulundu.



Suriyeliler ‘geri dönüş hakkını’ kutluyor... Zorla yerinden edilenler en göze çarpan katılımcılar

Şam pazarında Beşşar Esed ve Hafız Esed'in hicivli resimlerinin bulunduğu çorapların sergilendiği bir tezgâh (DPA)
Şam pazarında Beşşar Esed ve Hafız Esed'in hicivli resimlerinin bulunduğu çorapların sergilendiği bir tezgâh (DPA)
TT

Suriyeliler ‘geri dönüş hakkını’ kutluyor... Zorla yerinden edilenler en göze çarpan katılımcılar

Şam pazarında Beşşar Esed ve Hafız Esed'in hicivli resimlerinin bulunduğu çorapların sergilendiği bir tezgâh (DPA)
Şam pazarında Beşşar Esed ve Hafız Esed'in hicivli resimlerinin bulunduğu çorapların sergilendiği bir tezgâh (DPA)

Şam’ı, Esed rejiminin devrilmesinin üzerinden bir yıl geçtikten ve ülke 8 Aralık 2025’teki ‘kurtuluş’ yıldönümünü anmaya hazırlanırken ziyaret ettiğinizde, kendinizi neredeyse bir ‘bayram’ yaşıyor gibi hissediyorsunuz. Elinizde bir mercek taşıyormuşçasına, detaylarda ve karşılaştırmalarda kayboluyorsunuz. Bu karşılaştırmalar yalnızca geçen yıl dışarıdan gözlemlediklerinizle sınırlı kalmıyor; aynı zamanda 15 yıllık acı, korku ve farklı kuşakların deneyimlerinden oluşan birikmiş travmalarla da dolu.

‘Bayram’ kelimesi, son günlerde Suriye başkentinde gözlemlenen genel tabloyu özetleyebilir; hazırlıklar, süslemeler ve sevinç kadar, hüzün, işlerin aksaması ve günlük işlerin bayram sonrasına ertelenmesi de bu manzaraya dahil. Basit bir düzenleme talebi dahi genellikle “İnşallah bayramdan sonra” yanıtıyla karşılanıyor.

Karanlık bir dönem sona erdi

Lübnan sınırındaki el-Masna Sınır Kapısı’ndan Şam’a doğru uzanan yol boyunca, kutlama havası daha girişte başlıyor. Yol boyunca asılı büyük pankartlar, ‘Karanlık dönem sona erdi… Ülkenin yüzü aydınlandı’, ‘Omuz omuza, el ele, vatanı inşa ediyoruz’, ‘Tek vatan… Tek halk’ gibi sloganlar taşıyor.

xasdfrg
Şam'da Esed rejiminin devrilmesinin birinci yıldönümü kutlamaları sırasında Suriye bayrağı sallayan bir kız (AP)

Yeni bayrak ve kartal simgesi, eski rejimin boşalttığı askeri bölgelerin duvarlarına, kasaba girişlerine ve Beyrut-Şam yolundaki 4. Tümen karargâhına işlenmiş.

2024 yazında açıklanan bu yeni görsel kimlik, yıkılmış ve yıpranmış bir ülkede “Öncelikli bir konu değil” eleştirilerine maruz kalmış olsa da sahadaki gerçekler bu eleştiriyi tamamen doğrulamıyor. Eski rejimde görsel kimlik, öğrencilerin defterlerinden sınıf tahtalarına, meydanlardaki dev heykellere kadar sistematik biçimde nüfuzun pekiştirilmesini sağlayan merkezi bir araçtı.

Bu nedenle, eski rejim düştüğünde ilk olarak kırılan, parçalanan ve yok edilen şey, onun ikonları ve görsel sembolleriydi. Boşalan bu alan, yeni otoritenin kimliğini yansıtacak şekilde doldurulmalıydı; aksi halde, geçen yılın başında ortaya çıkan bölgesel ve milis kaynaklı rastgelelikler bu boşluğu doldurabilirdi. Bir gözlemci, eski rejimin sembollerini taşıyan banknotlarla işlem yapma ihtiyacı olmasaydı, pek çok kişinin paraları yakacağını alaycı bir dille ifade etti.

Ancak, geçmişle bağları koparma ve yeni dönemi pekiştirme bağlamında, birçok kişi yeni görsel kimliği kıyafet, görünüm ve sosyal davranışlarda da benimsemekte bir adım öteye geçti. Geçen yıl Şam’da uzun saçlı ve tuhaf kıyafetli olarak öne çıkan Heyetu Tahriru’ş Şam (HTŞ) savaşçılarının sakalları kısalmış ve seyrekleşmişken, artık sakallar genel olarak düzenli, hafif ve bıyıkla bütünleşmiş bir şekilde gençler ve erkekler arasında yaygın bir görünüm halini aldı.

Altın kartal simgesi, resmi kıyafetlerin kollarına ve yakalarına takılan düğmeler haline geldi ve sadece devlet memurlarına değil, özel sektörde çalışan ve dönemin stilini benimsemek isteyen genç sivillere de yayıldı.

dfrg
Suriyeliler giyim, görünüş ve sosyal davranışlarında yeni bir ‘görsel kimlik’ benimseme konusunda adım atıyorlar. (AP)

Yeni devlet kurumları, önceki savaşçıları polis ve genel güvenlik başta olmak üzere resmi kanallarına entegre ederken, eski askerlerin kıyafetleri de değişti. Artık gömlek-pantolon ya da milis gruplarına göre kamuflaj yerine, siyah tek tip üniformalar, açık yüzler ve görünmeyen silahlar hâkim.

Bugün Suriye’deki büyük dönüşümler bağlamında belki küçük görünen bu sahne değişikliği, Şamlıların bastırılmış öfkesinin ve yeni yöneticilere karşı duyduğu kaygının bir kısmını emdi. Merkeziyetçi bir ülke olarak Suriye’de, genel başarı Şam sınavı geçilmeden mümkün değil. Ve Şam bugün, tüm zorluklara ve yüksek beklentilere rağmen adeta bir bayram havasında.

Beyaz bayraklar

Yoğun kalabalıklar, herhangi bir yere ulaşmayı neredeyse bir mucizeye dönüştürüyor; beyaz tevhid bayraklarıyla donatılmış geçit törenleri sokaklarda ilerliyor ve öğleden sonra Emevi Meydanı çevresindeki yollar kapanınca, iç sokaklar iyice tıkanıyor. Telefon şebekesi aşırı yük altında. Oteller dolup taşmış durumda; rezervasyonlar, bir zamanlar prestijli ve lüks olan, 1980’lerin sonunda zamanın durduğu o otellerde bile, roket gibi fırlayan fiyatlarla dolu. Bugün bu oteller sadece dönemin tanığı olan harabeler halinde.

Otellerin misafirleri, Suriyeli göçmenler, sivil toplum aktivistlerinin seminer ve atölye çalışmaları katılımcıları, üst düzey yabancı ve diplomatik heyetler, yerel ve uluslararası medya mensupları, tüccar ve müteahhitler, uzak vilayetlerden gelen güvenlik görevlileri ve sadece meraklı olan ve lobiye girebilme fırsatı bulan kişiler arasında değişiyor.

Bu yoğun kalabalığın ortak paydası, bir zamanlar ülkelerine geri dönme umudunu kaybetmiş olmaları ve bugün bunu telafi etmeye çalışmaları. Geçen yıl boyunca bazı aileler, on yıldan uzun süredir sürgünde olan çocuklarını kucaklama şansı buldu; torunlarıyla yüz yüze tanışan büyükler, bazı durumlarda sadece telefon ekranları aracılığıyla tanışabilmişti. Gençler, bir zamanlar tutuklanma veya ölüm tehlikesinden kaçarak ülkeyi terk etmiş, şimdi ise orta yaşa gelmiş olarak gençlik yıllarının yataklarına sıkışmaya çalışıyor.

csdfg
Hama şehrindeki kutlamalar sırasında el-Asi Meydanı'nda toplanan yüzlerce insanın genel görünümü (EPA)

Her bayram günü olduğu gibi, sevinç ve mutluluk duyguları bazı kapıları sadece gözyaşıyla çalıyor. Özellikle harap olmuş bölgelerde yaşayanlar ve kayıp ya da zorla kaybedilmiş yakınları olanlar, bugün sevinçlerini hıçkırıklarla yaşıyor; çünkü yollarının uzun ve zorlu olduğunu biliyorlar. Bu kişiler, bu anmanın en belirgin katılımcıları; her ailede bir kayıp veya kaybolmuş birey bulunuyor ve halen defin ve taziye merasimi için iz veya kalıntı arıyorlar.

Öte yandan, kayıp yakınları, insan hakları örgütleri, iş insanları ve diğer topluluklar, faaliyetlerini ülkelerine taşıyarak başkentte toplantılar düzenledi ve taleplerini dile getirdi. Bu, şüphesiz büyük bir kazanım olarak değerlendiriliyor.

‘Özlemle doluyum’

Her şeyden önce bu kutlama, Suriyelilerin onlarca yıl boyunca mahrum bırakıldığı ‘geri dönüş hakkına’ odaklanıyor; bu hak bazen 2011 devriminden bile önce gündeme gelmişti. İstanbul’da geçirdiği 13 yılın ardından Şam’a dönen kırklı yaşlarındaki bir adam şöyle diyor: “Geri dönüyorum çünkü basitçe özledim. Ailemi, mahallemi ve o zamanlar sevmememe rağmen zorla terk ettiğim hayatımı özledim.”

Bireylerin seçimlerini, ‘yeni Suriye’yi inşa etme’ gibi parlak başlıklar altında siyasi bağlamlara oturtmaya çalışanlara dair konuşurken şu ifadeleri kullandı: “Yurt dışındayken bile ülkem ve insanlarıma çeşitli şekillerde katkıda bulunduğumu düşünüyorum. Ama bugün geri döndüm çünkü hasret galip geldi. Hasret duygusu, geri dönmek için yeterli bir sebep olmalı. Geri dönme hakkım, yönetimin şekli veya yeni iktidarın performansına duyduğum memnuniyet ya da memnuniyetsizlikten bağımsız olmalı.”

Bu ifade, bugün Suriyelilerin, hem Şam’da hem de uzak vilayetlerde karşılaştığımız insanların halini özetliyor: Halk, fiilen kaderlerini tayin etme hakkını yeniden kazanmalarını kutluyor.

Siyaset bugün geniş bir alan kaplamıyor gibi görünse de, hükümet kararları, medyanın ve hukuk alanının performansı, polis davranışları, sahil ve Suveyda’daki gelişmeler, fiyat artışları, yoksullukla zenginliğin yan yana varlığı ve cezaevlerinde kaybolan ya da zorla kaybedilen kişilerin dosyalarının görmezden gelinmesi gibi konular her sohbette kendini hissettiren ‘büyük fil’ olmaya devam ediyor. Tüm bu başlıklar ve daha fazlası, sokakta, kafelerde ve restoranlarda yüksek sesle tartışılıyor; sanki artık duvarların kulakları yokmuş gibi... Görüşme yaptığım kişi bu benzetmeye gülerek şöyle diyor: “Gerçekten de duvarların artık kulakları yok. Herkes canının istediğini yapıyor: bireyler, dernekler, bakanlıklar, valiler, hatta Hamidiyye Çarşısı’ndaki polis memuru bile… Sanki herkes yeniden konuşma cesareti bulmuş ve kulaklarını kapatmış durumda.”


Devlete ve Hizbullah'a karşı artan kızgınlık

Lübnan'ın güneyindeki Mecdal kasabasına perşembe günü İsrail tarafından düzenlenen saldırının ardından kasabadan dumanlar yükseldi (AFP)
Lübnan'ın güneyindeki Mecdal kasabasına perşembe günü İsrail tarafından düzenlenen saldırının ardından kasabadan dumanlar yükseldi (AFP)
TT

Devlete ve Hizbullah'a karşı artan kızgınlık

Lübnan'ın güneyindeki Mecdal kasabasına perşembe günü İsrail tarafından düzenlenen saldırının ardından kasabadan dumanlar yükseldi (AFP)
Lübnan'ın güneyindeki Mecdal kasabasına perşembe günü İsrail tarafından düzenlenen saldırının ardından kasabadan dumanlar yükseldi (AFP)

Güney Lübnan'ın cephe hattındaki köylerinde düzenlenen protesto ve gösteriler, etkilenenlere tazminat ödenmesindeki gecikme nedeniyle devlete ve Hizbullah'a karşı halkın duyduğu öfkeyi yansıtıyor. Bu durum, birçok kişinin köylerini terk ederek köylerinin dışında yeni bir hayat kurmasına neden oldu.

Bu hamleler, evlerini ve mülklerini kaybettikten sonra hala yerinden edilme deneyimini yaşayan ve İsrail'in neredeyse her gün oraları hedef aldığını ve zamanla hasarın daha da artacağını bilerek henüz yeniden inşa tazminatı alamayan sınır kasabalarındaki sakinlerin trajik yaşamının başlamasından iki yıldan fazla bir süre sonra geliyor.

Bu bağlamda siyasi analist Ali el-Emin, Şarku'l Avsat'a yaptığı açıklamada, bu tür hareketlerin ortaya çıkmasının "normal olduğunu, çünkü köylerin neredeyse terk edildiğini" söylüyor. Emin, "Bu protestoların, halka sırt çevirenlere karşı yapıldığını ve protestocuların, onun (Hizbullah'ın) tutumlarının, meselenin ele alınmasına yönelik her türlü olasılığın ufkunu kapatmaya katkıda bulunduğuna inandıklarını" vurguluyor.


Şara: İsrail'e şiddeti ihraç etmeyeceğiz

Şara: İsrail'e şiddeti ihraç etmeyeceğiz
TT

Şara: İsrail'e şiddeti ihraç etmeyeceğiz

Şara: İsrail'e şiddeti ihraç etmeyeceğiz

Suriye Devlet Başkanı Ahmed eş-Şara, dün İsrail'in güney Suriye'de silahsızlandırılmış bölge kurulması talebini, ülkesini "tehlikeli bir duruma" sokacağı gerekçesiyle reddetti ve "(Biz) İsrail de dahil olmak üzere şiddet ihraç eden bir ülke olmakla ilgilenmiyoruz" dedi.

Eş-Şara, Doha Forumu'na katılımı sırasında verdiği röportajda, bu yılın başlarında Dürzi ve Alevilerin yaşadığı bölgelerde yaşanan kanlı çatışmalara atıfta bulunarak, "Sahilde ve Süveyda'da işlenen suçların faillerini yargılayacağız" sözü verdi.

Eski Cumhurbaşkanı Beşşar Esed'in devrilme yıldönümü arifesinde, El-Arabiya/El-Hadath kanalı, devrik cumhurbaşkanını, 2024 yılında gizemli bir şekilde öldürülen danışmanı Luna eş-Şibl ile bir arada olduğu video kayıtları yayınladı. Danışmanıyla birlikte yapılan "Esed kayıtları", güçlerinde savaşan Suriye askerleriyle alay etme, devrik cumhurbaşkanının Şam Guta'sına yönelttiği hakaretler (Guta'ya lanetler yağdırma) ve "Kaplan" lakaplı askeri komutan Süheyl el-Hasan ile Lübnan "Hizbullahı"nı eleştirme gibi ifadeler içeriyor.

Suriyeliler, sızdırılan ses kayıtlarının Esed'in, bir yıl önce muhalif grupların Şam'a girmesi ve rejiminin devrilmesiyle askeri olarak ilk kez düşüş yaşamasının ardından, destekçileri ve Suriye'de ve komşu ülkelerde onunla birlikte savaşanların gözünde ikinci kez düşüş yaşadığına işaret ettiğini düşünüyor.