Yeni Zelanda’da 19 gündür kayıp olan kampçılar bulundu

Yeni Zelanda’da 19 gündür kayıp olan kampçılar bulundu
TT

Yeni Zelanda’da 19 gündür kayıp olan kampçılar bulundu

Yeni Zelanda’da 19 gündür kayıp olan kampçılar bulundu

Yeni Zelanda’nın ikinci büyük milli parkı olan Kahurangi Milli Parkı’nda kaybolan 23 yaşındaki 2 kampçı, 19 gün sonunda kurtarıldı.
Yeni Zelanda’da bulunan Kahurangi Milli Parkı’na 9 Mayıs günü giriş yapan 23 yaşındaki Dion Reynolds and Jessica O'Connor’ın 15 Mayıs’ta kamp alanından çıkış yapması beklenirken kendilerinden 10 gün boyunca haber alınamadı. Aileleri tarafından polise kayıp ihbarında bulunulması üzerine 452 bin hektarlık alana yayılan milli parkta geniş bir arama kurtarma operasyonu başlatıldı. Polis ve itfaiye güçlerince desteklenen operasyon 5 faklı ekip tarafından yürütüldü. 19 Mayıs günü başlanan arama çalışmaları yoğun sis ve sağanak yağmur nedeniyle aksamasına rağmen helikopter ekiplerinin desteğiyle bugüne kadar devam etti.

Duman sayesinde bulundular
Milli parkın içinde uzanan Anatori Irmağı’nın çevresi üzerinde yoğunlaşan arama ve kurtarma ekipleri, fark ettikleri duman sayesinde kayıp ikilinin yerlerini tespit etti. Yeni Zelanda’da 19 gündür kendilerinden haber alınamayan, 23 yaşındaki Dion Reynolds and Jessica O'Connor adlı kampçılara, arama kurtarma ekiplerinin tespit ettiği kamp ateşi sayesinde ulaşıldı. Yerel saatle 13.00 sıralarında parkta bulunan ikili, çevrede bulunan hastaneye kaldırıldı. Yerleştirildikleri hastaneden yapılan açıklamada, basit incinmelerin dışında genel sağlık durumlarının iyi olduğu bildirildi.
Arama ve Kurtarma Ekibinden sorumlu Çavuş Malcolm York olayı, “Günlerdir umut ettiğimiz, fantastik bir sonuç" olarak tanımladı. York, kayıp ikilinin 19 gün boyunca yaşadıkları süreci şu ifadelerle aktardı:
“9 Mayıs sabahı başladıkları ve yaklaşık 1 hafta planladıkları doğa yürüyüşü sırasında, aniden bastıran yoğun sis yüzünden yollarını kaybeden Dion Reynolds ve Jessica O’Conner, ilerledikleri patikayı takip edemedi. Yollarını bulmaya çalışırken yaşadıkları kaza sonucu Reynolds ayak bileğini, O’Conner sırt kaslarını incitti. Bir süre bulundukları yerde konaklayan kampçılar, birkaç gün sonunda su kaynağı aramak için yola koyuldu. Anatori Irmağı’na ulaşan ikili, konumlarının arama ve kurtarma ekipleri tarafından tespit edilmesini bekleyerek bulundukları noktadan ayrılmadı.”
Bulundukları sırada ikilinin yorgun ve karınlarının aç olmalarına rağmen morallerinin yüksek olduğunu belirten Çavuş York, “19 gün boyunca doğada kaldıkları ve yiyecek stoklarının tükendiğini göz önüne alırsak, onlara ulaştığımızda durumları oldukça iyiydi. Bu doğru olan şeyleri yaptıklarını gösteriyor. Bulundukları konumu değiştirmemeleri ve kendilerini görünür kılmaları bizim işimizi kolaylaştırdı” ifadelerini kullandı.
Dion Reynolds ve Jessica O’Conner’ın aileleriyle bir araya geldiği anlarda duygusal dakikalar yaşandı.



Büyük Rönesans Barajı'nın açılışı ve Mısır ile Etiyopya arasında karşılıklı çıkar arayışı

Etiyopya Başbakanı Abiy Ahmed, Büyük Etiyopya Rönesans Barajı'nın açılış töreninde konuşma yapıyor, 9 Eylül 2025 (AFP)
Etiyopya Başbakanı Abiy Ahmed, Büyük Etiyopya Rönesans Barajı'nın açılış töreninde konuşma yapıyor, 9 Eylül 2025 (AFP)
TT

Büyük Rönesans Barajı'nın açılışı ve Mısır ile Etiyopya arasında karşılıklı çıkar arayışı

Etiyopya Başbakanı Abiy Ahmed, Büyük Etiyopya Rönesans Barajı'nın açılış töreninde konuşma yapıyor, 9 Eylül 2025 (AFP)
Etiyopya Başbakanı Abiy Ahmed, Büyük Etiyopya Rönesans Barajı'nın açılış töreninde konuşma yapıyor, 9 Eylül 2025 (AFP)

Amr İmam

Etiyopya’nın inşa ettiği Büyük Rönesans Barajı'nın kısa bir süre önce açılışının resmi olarak gerçekleşmesi, son on yılda Nil havzasında su paylaşımı konusunda en önemli anlaşmazlık olan Mısır ve Etiyopya arasındaki anlaşmazlığın sonuna gelineceği konusunda spekülasyonlara yol açtı. İki ülke arasındaki bu anlaşmazlık şimdiye kadar siyasi ve diplomatik alanlarla sınırlı kalırken 2011 yılında barajın inşasına başlanmasından itibaren 14 yıl boyunca, başarısız müzakereler ve bitmek bilmeyen suçlamalarla dolu bir süreç yaşandı.

Mısır, kendisine yılda 55,5 milyar metreküp su garantisi veren 1959 tarihli Nil Su Paylaşımı Anlaşması'na dayanarak halihazırda kronik olarak su kıtlığı çektiğinden, barajı sınırlı su kaynaklarına bir tehdit olarak görüyor.

Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah es-Sisi, bu tehdidi, tatlı su ihtiyacının yüzde 90'ından fazlasını Nil Nehri'nden karşılayan, nüfus yoğunluğu yüksek ülkesi için bir beka sorunu olarak gördüğünü defalarca kez ifade etti.

Öte yandan Etiyopya, Nil Nehri'nin ana kolu olan Mavi Nil'in sularını, halkının yaşam koşullarını iyileştirmek için bir kaynak olarak kullanma hakkına sahip olduğunu düşünüyor. Etiyopya halkının yüzde 60'ından fazlası elektriğe erişimi bulunmuyor.

Bugün, baraj gerçeğe dönüştü ve artık bunun geri dönüş yok.

Bu yeni gerçeklik, her iki ülkenin ilişkilerine yeni bir yaklaşım benimsemelerine ilham verebileceği ve milyarlarca dolarlık hidroelektrik barajını bir çatışma kaynağından bir iş birliği kaynağına dönüştürebileceği olasılığını dikkate almayı gerektiriyor. Ancak bunun gerçekleşmesi için Kahire ve Addis Ababa'nın karşılıklı fayda temelinde pragmatik bir yaklaşım benimsemesi gerekiyor.

Bu yaklaşım, sadece Afrika içinde değil, Afrika dışında da su konularında gelecekteki iş birliğinin önünü açabilir.

Bu anlaşmazlık şimdiye kadar siyasi ve diplomatik alanlarla sınırlı kalırken 14 yıl boyunca tekrar tekrar başarısızlıkla sonuçlanan müzakereler ve bitmek bilmeyen suçlamalarla dolu bir süreç yaşandı.

Tarafların karşılıklı faydası

Etiyopya’nın verilerine göre Büyük Rönesans Barajı yıllık 5 bin 150 megavat elektrik üretecek. Etiyopya barajın on iki türbinini de kurup çalıştırmayı başarırsa bu hedefe ulaşılabilir, ancak bu en azından yakın vadede mümkün değil gibi görünüyor.

Bu umut edilen büyük çaplı enerji üretimi, özellikle Etiyopya'nın yağmur mevsimi sırasında Mısır için de yararlı olabilir. Çünkü Mısır'ın fosil yakıtlara bağımlılığını azaltabilir ve yenilenebilir enerji hedeflerini destekleyebilir. Mısır'da doğal gaz üretiminin azalması, genişleyen elektrik santrallerine güç sağlamak ve nüfusa kesintisiz elektrik tedariki sağlamak için alternatif kaynakların çılgınca aranmasına yol açtı.

Bu durum, Kahire'ye milyarlarca dolara mal oluyor. İsrail ile kısa bir süre önce imzaladığı doğalgaz ithalatı anlaşması da bunu kanıtlıyor. Mısır, söz konusu anlaşma uyarınca 2040 yılına kadar İsrail’in Akdeniz kıyısındaki bir sahadan 130 milyar metreküp gaz ithal etmek için 35 milyar dolar ödeyecek.

fvghy
Etiyopya, 2011 yılında Büyük Etiyopya Rönesans Barajı'nın inşaatına başladı. Barajın aşağı havzasında bulunan ve bu durumdan etkilenen ülkeler arasında Mısır ve Sudan bulunuyor. (AFP)

Güç paylaşımı anlaşması, barajın ürettiği elektriği 132 milyonluk nüfusunun yarısından fazlasına dağıtmak için gerekli elektrik altyapısını tamamlamak üzere milyarlarca dolarlık ek finansmana ihtiyaç duyan Etiyopya’ya önemli gelirler sağlayabilir.

Bu anlaşma, özellikle yaz aylarında yükselen sıcaklıklar nedeniyle, çoğu toprakları çöl ile kaplı olan bir ülke üzerinde küresel ısınmanın en sert etkilerinden biri olan Mısır'ın enerji ağının istikrarını sağlamaya da yardımcı olabilir.

İyi niyetin artması

Bu iş birliği doğal olarak her iki tarafın da bazı önlemler almasını gerektiriyor. Etiyopya'dan, Büyük Etiyopya Rönesans Barajı rezervuarındaki su seviyeleri konusunda daha fazla şeffaflık göstermesi isteniyor.

Son 14 yıldır barajın inşaatına ilişkin verileri gizli tutan Etiyopya, barajın rezervuar seviyeleri konusunda daha şeffaf olmalı.

Baraj 145 metreden yüksek ve büyük bir kentin büyüklüğüne eşdeğer bir rezervuara sahip. Şu anda 174 milyar metreküp su depoluyor. Bu miktar, Nil Nehri üzerinde bulunan Mısır ve Sudan'ın yıllık kotalarından yıllar boyunca barajın rezervuarını doldurmak için kesilen miktara eşit.

Ortak sel yönetimi, özellikle Etiyopya barajın koordineli işletilmesini kabul ederse, Mısır'ın su kıtlığı konusundaki endişelerini de hafifletebilir. Addis Ababa, Mısır’ın bu talebini, yıllardır süren anlaşmazlık boyunca inatla görmezden geliyor.

Mısır ve Etiyopya ayrıca su kotaları, kuraklık yönetimi ve enerji paylaşımını ele alan yasal olarak bağlayıcı bir anlaşmaya varmalı. Ancak böyle bir anlaşma, Etiyopya'nın adil su kullanımı taahhüdünde bulunmasını gerektiriyor. Böyle bir taahhüt, muhtemelen Afrika Birliği veya her iki tarafla da yakın ilişkileri olan ülkelerin arabuluculuğunda yüksek düzeyli diplomasinin başlatılmasına da ihtiyaç duyuyor. Taahhüt, 2015 yılında Hartum’da Sudan ile birlikte iki ülke tarafından imzalanan ilkeler bildirgesine dayandırılmalı.

İki ülke arasındaki bu sözleşme, Mısır'ın Nil Nehri üzerindeki tarihi haklarını ele alabilir ve aynı zamanda Etiyopya'nın istediği kalkınmayı sürdürmesine olanak tanıyarak barajı ortak bir kaynak yönetim aracına dönüştürebilir.

Şarku’l Avsat’ın Al Majalla’dan aktardığı analize göre iki ülke arasındaki bu sözleşme, Mısır'ın Nil Nehri üzerindeki tarihi haklarını ele alabilir ve aynı zamanda Etiyopya'nın istediği kalkınmayı sürdürmesine olanak tanıyarak barajı ortak bir kaynak yönetim aracına dönüştürebilir.

İki ülke arasındaki bu iş birliği çerçevesi, bir dizi nedenden ötürü büyük bir başarı şansı da barındırıyor. Hem Mısır hem de Etiyopya, Afrika Birliği (AfB) ve Nil Havzası Girişimi üyesi ülkeler. Bu iki bölgesel örgüt, Afrika kıtası veya Nil Havzası dışındaki güçlerin müdahalesinden uzak, iki ülke arasında diyalog için bir platform sağlayabilir.

Sorunu ele alma konusunda zihniyet değişikliği, her iki ülkeye de birbirlerine olan acil ihtiyaçlarını ortaya çıkarabilir. Mısır'ın acil elektrik ihtiyacı ve Etiyopya'nın acil finansman ihtiyacı, iki ülkeyi birbirine yaklaştırabilir ve engelleri aşmalarına yardımcı olabilir. Ortak altyapı projeleri veya ticaret anlaşmaları da iki ülkenin çıkarlarını birleştirebilir ve onları bugünün düşmanlarından yarının dostlarına dönüştürebilir.

Her iki tarafın da pragmatik bir yaklaşım benimsemesi, Rönesans Barajı'nın tamamlanmasının ardından Mısır ve Etiyopya'nın bölgesel konumunu yeniden belirleyebilir. Ancak bu, özellikle Addis Ababa ve Kahire'nin barajı rekabetin değil ortaklığın sembolü haline getirmeyi başarması durumunda geçerli.

Bazı zorluklar

İki ülke arasındaki güvensizliğin devam etmesi ve bu durumun Büyük Rönesans Barajı'nın iki ülke arasında bir buluşma noktası haline gelmesini büyük ölçüde zorlaştırması nedeniyle, önceki algımız sadece bir hayalden ibaret olabilir. Etiyopya, Mısır'ı Nil sularının paylaşımına ilişkin ‘sömürge dönemi anlaşmasına’ bağlı kalarak kendi gelişimini engellemeye çalıştığıyla suçluyor.

Mısır ise Etiyopya'nın Rönesans Barajı’nı inşa etme nedenlerinin, kalkınma hedeflerinin çok ötesinde olduğuna inanıyor. Etiyopya, Mısır halkını yaşam kaynağı olan Nil sularından mahrum bırakarak, Afrika kıtası dışındaki belirli güçlerin çıkarları için Mısır'ı boyun eğdirme planını etkili bir şekilde uyguluyor.

fgthy
Goba bölgesindeki Büyük Rönesans Barajı'ndan geçen Mavi Nil Nehri’den bir görünüm, Aralık 2019 (AFP)

Kahire’nin bu şekilde düşünmesinin kendi içinde birtakım nedenleri var ve bu abartılı ya da alarm hali bir yaklaşım değil. Gerçek şu ki Etiyopya, halkına elektrik sağlamak, gelir elde etmek ve refahı sağlamak için Büyük Rönesans Barajı büyüklüğünde bir baraja ihtiyaç duymuyor. Etiyopya hükümeti, baraj ile ilgili müzakere turları sırasında barajın inşasının ayrıntıları hakkında bilgi talep eden Mısır'ın bu taleplerini reddetti.

Mısır, ülkenin varlığı Nil Nehri'ne bağlı olduğundan ve geleceği de nehrin akışının devamına bağlı olduğundan, su konusuna olağanüstü önem veriyor. Mısır'ın nehirden aldığı su miktarı, nüfusu artmaya devam etmesine ve su kıtlığı sorunu daha da kötüleşmesine rağmen, on yıllardır sabit kalmıştır. Ayrıca Mısır, iklim değişikliğinden en çok etkilenen ülkelerden biri. Ayrıca, beton yapı Mısır'ın ana tatlı su kaynağının akışını engelleyebileceği gerekçesiyle Kahire’nin barajın yönetimine katılma yönündeki taleplerini de reddetti. Kahire ayrıca, son yıllarda barajın inşası, doldurulması ve işletilmesi konusunda yapılan bitmek bilmeyen müzakereler sırasında Etiyopya'yı ‘kötü niyetli olmakla’ suçladı.

Mısır, ülkenin bekası Nil Nehri'ne ve geleceği de nehrin akışının devamlılığına bağlı olduğundan, su konusuna olağanüstü önem veriyor. Mısır'ın nehirden aldığı su miktarı, nüfusu artmaya devam etmesine ve su kıtlığı sorunu daha da kötüleşmesine rağmen, on yıllardır sabit kaldı. Ayrıca Mısır, iklim değişikliğinden en çok etkilenen ülkelerden biri.

Mısır ve Sudan'ın 3 Eylül'de yayınladıkları ortak bildiride, Büyük Rönesans Barajı'nı ‘tek taraflı bir proje’ olarak nitelemeleri, iki ülkenin Etiyopya barajı hakkındaki şüphelerini ve Addis Ababa'nın niyetlerine olan güvensizliklerini açıkça göstermiş olabilir.

Etiyopya, Büyük Etiyopya Rönesans Barajı'nın gelecekte Nil Nehri üzerinde inşa etmeyi planladığı bir dizi barajdan sadece biri olduğunu açıklayarak bu endişeleri daha da artırdı.

İki ülkenin aralarında uzun süredir devam eden güvensizliği ortadan kaldırmak için, rekabetçi olmayan ve iş birliğine dayalı su politikaları yerine ekonomik karşılıklı bağımlılık ve bölgesel istikrara öncelik vermeleri gerekiyor.

Stratejik uyum, özellikle ülkeler bu rekabetleri aşabilirlerse, tarihsel rekabetlerin ötesine geçme potansiyeline sahip. Bu konuda başarılı olmaları, bağlayıcı bir anlaşmaya varma, karşılıklı ekonomik faydalar sağlayan bir gelecek öngörme ve sürdürülebilir diplomatik liderlik sergileme becerilerine bağlı.

Ancak, bu başarıya ulaşmak ve istenen dönüşümü gerçekleştirmek için her iki ülkenin de cesur adımlar atması ve kararlar alması gerekiyor.


Guterres Gazze savaşı hakkında konuştu: Hesap verebilirlik azaldıkça mezarlar artıyor

 Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri Antonio Guterres, 23 Eylül 2025 tarihinde New York'ta düzenlenen BM Genel Kurulu'nun 80’inci oturumunda bir konuşma yaptı. (Reuters)
Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri Antonio Guterres, 23 Eylül 2025 tarihinde New York'ta düzenlenen BM Genel Kurulu'nun 80’inci oturumunda bir konuşma yaptı. (Reuters)
TT

Guterres Gazze savaşı hakkında konuştu: Hesap verebilirlik azaldıkça mezarlar artıyor

 Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri Antonio Guterres, 23 Eylül 2025 tarihinde New York'ta düzenlenen BM Genel Kurulu'nun 80’inci oturumunda bir konuşma yaptı. (Reuters)
Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri Antonio Guterres, 23 Eylül 2025 tarihinde New York'ta düzenlenen BM Genel Kurulu'nun 80’inci oturumunda bir konuşma yaptı. (Reuters)

Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri Antonio Guterres, BM Genel Kurulu'nun 80’inci oturumu sırasında yaptığı konuşmada, Filistin halkına yönelik toplu cezalandırmanın ve onların geçim kaynaklarının sistematik olarak yok edilmesinin hiçbir şekilde haklı gösterilemeyeceğini belirtti.

Guterres, hesap verebilirliğin azaldığı durumlarda mezarların sayısının arttığını belirtti ve BM Güvenlik Konseyi'ni daha temsil edici, şeffaf ve etkili olmaya çağırdı. Guterres, “Hamas'ın 7 Ekim'deki saldırısını ve Filistinlilere uygulanan toplu cezayı hiçbir şey haklı çıkaramaz” dedi.

dfg
Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri Antonio Guterres, 23 Eylül 2025 tarihinde New York'ta düzenlenen BM Genel Kurulu'nun 80’inci oturumunda bir konuşma yaptı. (EPA)

BM Genel Sekreteri, Ortadoğu'da barış için tek geçerli yolun iki devletli çözüm olduğunu ifade etti. Guterres, Uluslararası Adalet Divanı'nın (UAD) önlemler aldığını açıklamasına rağmen Gazze'de kıtlık ilan edildiğini ve bu önlemlerin derhal uygulanması gerektiğini bildirdi.


Trump hamile kadınlara: Bebeklere parasetamol ve hepatit aşısı yok

TT

Trump hamile kadınlara: Bebeklere parasetamol ve hepatit aşısı yok

ABD Başkanı Donald Trump (EPA)
ABD Başkanı Donald Trump (EPA)

ABD Başkanı Donald Trump dün hamile kadınlara yaygın olarak kullanılan parasetamol ilacını almamalarını tavsiye etti ve bunun "otizm riskini artırabileceğini" iddia etti. Ayrıca, bebekleri hepatit B'ye karşı aşılamaya gerek olmadığını da söyledi.

Beyaz Saray'da otizme odaklanan bir etkinlikte konuşan Trump, ağrı kesici ve ateş düşürücü ilaca atıfta bulunarak "Almayın!" dedi.

ABD Başkanı ayrıca bebekleri hepatit B'ye karşı aşılamak için hiçbir neden olmadığını da söyledi.

Şarku'l Avsat'ın AFP'den aktardığına göre "Bu hastalık cinsel yolla bulaşır. Yenidoğanı Hepatit B'ye karşı aşılamak için hiçbir neden yoktur. Bu nedenle, aşılama için çocuğun tam olarak gelişip on iki yaşına gelmesini beklemek gerekir" ifadelerini kullandı.

Amerika Birleşik Devletleri ve diğer ülkelerde, özellikle hamilelik veya doğum sırasında anneden çocuğa bulaşma riski nedeniyle, bebeklerin Hepatit B'ye karşı aşılanması tavsiye edilmektedir.