Suudi Arabistan koronavirüs karantina uygulaması askıya aldı, tedbirlere uyarak normal hayat dönüş süreci başladıhttps://turkish.aawsat.com/home/article/2307856/suudi-arabistan-koronavir%C3%BCs-karantina-uygulamas%C4%B1-ask%C4%B1ya-ald%C4%B1-tedbirlere-uyarak
Suudi Arabistan koronavirüs karantina uygulaması askıya aldı, tedbirlere uyarak normal hayat dönüş süreci başladı
Riyad/Salih Zeyd
TT
TT
Suudi Arabistan koronavirüs karantina uygulaması askıya aldı, tedbirlere uyarak normal hayat dönüş süreci başladı
Dün sabah saat 06.00’da başkent Riyad sakinlerin araçlarının motorlarını çalıştırmaya ve işlerine dönmeye başlarken, başkentin ana caddeleri kalabalık yaya trafiğine tanık oldu. Bu kalabalık, insanların hayatlarında ilk kez yaşadıkları ev karantinası sürecinin ardından, kademeli olarak normalleşmeye dönüşün ilk gününde geldi ve insanlar hayatın rutin döngüsüne yeniden ayak uydurmaya hevesli görünüyordu. Bununla birlikte, “normal hayata dönüş” aşamalarının ilkinde dışarı çıkışla ilgili olarak, sorumlu sektörlerden maske ve eldiven kullanma ve özellikle kahvaltı hizmeti vermek için hazırlanan restoranlarda insanlar arasında güvenli mesafenin bırakılması gibi sağlık yönergelerine uyma çağrısı dikkat çekti.
Ekonomik faaliyetler yeniden başlıyor
Şarku’l Avsat, dün sabah saat 06.00’dan itibaren başlayan “normal hayata geri dönüş” uygulamasının ilk aşamasındaki toplumsal hareketliliği izledi. Sosyal mesafe kuralını uygulamak ve müşteriler arasında yaklaşık bir buçuk metre mesafe bırakmak şeklinde alınan önlemlerle birlikte birçok ekonomik faaliyet yeniden başladı. Ticaret merkezlerinin yanı sıra, çarşı ve pazarlar da açıldı. Ancak, maske takılması, ellerin sterilize edilmesi gibi “sağlık yönergeleri” ve “sosyal mesafe” kuralları uyulması tavsiye edildi.
Camiler cemaatle namaza yeniden açılıyor
Camilerde cemaatle namaz kılınması uygulamasının durdurulmasının üzerinden yaklaşık 3 ay geçtikten sonra, Suudi Arabistan, 3 aşamalı bir program dahilinde kademeli olarak hayatı normale döndürmek için bir senaryo geliştirdi. Önümüzdeki Pazar günü başlayarak 20 Haziran’a kadar devam edecek olan ikinci aşamada, camilerde cemaatle namaz kılınabilecek. Ancak Mekke ve Medine bu kararın dışında bırakılacak. Zira bu iki şehirde, ancak ikinci aşamanın sonunda cemaatle namaz kılınmaya başlanacak. Suudi Arabistan İslami İşler Bakanlığı, ülkenin çeşitli bölgelerinde bulunan 90 binden fazla cami ve mescidin bakımı, temizliği ve sterilizasyon çalışmalarına kararlı bir biçimde devam ediyor.
Bu karar, camilerde “sosyal mesafeye” uyarak ve sağlık yönergelerini takip ederek nasıl namaz kılınması gerektiğiyle ilgili özel standartların oluşturulmasını gerekli kılıyordu. Bu ise, Suudi Arabistan İslami İşler Davet ve Rehberlik Bakanlığı’nın virüsün yayılmasını kontrol altına almak ve salgını önlemek için çeşitli kararlar ve koruyucu tedbirler almasını sağladı. Camilerde tüm farz namazların cemaatle kılınmasına izin verilmesinin, ihtiyati önlemlere ve koruyucu tedbirlere uyma şartına bağlandığı vurgulandı. Alınan kararın ardından Şarku’l Avsat, Riyad’daki bir camide yapılan hazırlıkları yerinde görmek için ziyarette bulundu. Önümüzdeki Pazar günü camilerin ibadete açılması için hazırlıkların devam ettiği camide, namaz kılanların her birinin arasında bulunması gereken mesafeyi gösteren işaretler konulmasına ek olarak, halıların temizlendiği ve sterilizasyon çalışmalarının yerine getirildiğine tanık oldu.
Virüsün cami cemaati arasında yayılmasının önüne geçmek için bakanlık tarafından bir dizi tedbir alındı. Bunlar arasında, camilerinin kapılarının ezandan 15 dakika önce açılması ve namazdan 10 dakika sonra kapatılması, ezanla namaza durulması arasında 10 dakika beklenilmesi, bu sırada pencerelerin açılması, namaz vaktinin girişinden namazın sonuna kadar kapıların açık tutulması, camide bulunan Kuran ve diğer kitapların kaldırılması gibi koruyucu önlemler bulunuyor. Ayrıca, namaz kılanlar arasında iki metrelik mesafe bırakılması, saflar arasında birer saf boşluk bırakılması, havalandırma ve soğutma cihazları ve su soğutma sistemlerinin kapatılması, su, yemek, tatlı ve misvak gibi tüm maddelerin dağıtımının yasaklanması, su şebekelerinin kapatılması gibi tedbirler alındı. Bunların yanı sıra, camilerdeki tüm ilmi dersler, davet programları, konferanslar ve halka dersleri ikinci bir emre kadar askıya alındı.
Camiler her Cuma cemaatle dolup taşıyor. Bu da Bakanlık tarafından, Cuma namazları kılmak için hazırlanan camilerin yakınlarındaki mescitlerde Cuma namazı kılınması, vakit ezanlarının vaktin girmesinden 20 dakika önce okunması, camilerin kapılarının namazdan 20 dakika önce açılması, camilerin namazdan 20 dakika sonra kapatılması ve hutbeyle birlikte tüm namazın 15 dakikayı geçmemesi gibi kararları almaya itti.
Washington'dan bir kare ve Suudi Arabistan-ABD ortaklığının kurumsallaşmasıhttps://turkish.aawsat.com/d%C3%BCnya/5210986-washingtondan-bir-kare-ve-suudi-arabistan-abd-ortakl%C4%B1%C4%9F%C4%B1n%C4%B1n-kurumsalla%C5%9Fmas%C4%B1
Washington'dan bir kare ve Suudi Arabistan-ABD ortaklığının kurumsallaşması
ABD Başkanı Donald Trump ve Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman Beyaz Saray’da, 18 Kasım 2025 (SPA)
Abdullah Faysal er-Ribah
Suudi Arabistan Veliaht Prensi ve Başbakanı Muhammed bin Selman bin Abdulaziz, yedi yıllık bir aradan sonra 18 Kasım 2025 tarihinde Washington'a geldiğinde, ABD-Suudi Arabistan ilişkileri tarihinin en önemli anlarından birine tanık oldu. Bu ziyaret, uluslararası gündem çerçevesinde gerçekleştirilen diplomatik bir toplantıdan öte, Veliaht Prens'in de belirttiği üzere resmi bir etkinlik ve ABD Başkanı Donald Trump'ın ‘geleceğin ortaklığı’ olarak adlandırdığı girişimin başlatılması için olağanüstü bir fırsattı.
Beyaz Saray'da Veliaht Prens Muhammed bin Selman onuruna verilen görkemli resepsiyon, ABD yönetiminin Riyad ile Washington arasında geçmişte yaşanan bazı gerginlikleri geride bırakma ve içerideki parti temelli bazı anlaşmazlıklar nedeniyle Riyad ile ilişkileri eleştiren iç sesleri görmezden gelerek, karşılıklı ulusal çıkarlar temelinde ilişkileri yeniden teyit etme arzusunu yansıttığı şeklinde yorumlanabilir. Her partiye yakın medya kuruluşlarının, iktidardaki diğer partinin başarılarını küçümsemek amacıyla ona yönelik eleştirilerini rasyonel veya ahlaki gerekçelerle örtbas ettiği bilinen bir gerçektir. Demokrat Parti'ye yakın medya kuruluşları Trump yönetimine karşı tam da bunu yapıyor. Belki de Trump'ın bazı açıklamaları, ABD’nin önceliklerinin strateji ve büyük anlaşmalara odaklanacak şekilde yeniden düzenlenmesini amaçlayan siyasi bir açıklamaydı.
ABD’nin şirketlerine ve projelerine yaklaşık bir trilyon dolarlık yatırım yapmak, bu yatırımlardan fayda sağlayan bölgeleri temsil eden önemli eyaletler ve Kongre üyeleri de dahil olmak üzere, ABD içinde karmaşık bir çıkar ağı oluşturuyor.
Birkaç ay süren taslak müzakereler üzerine inşa edilen bu ziyaretin temelinde, Riyad'ın Washington ile ilişkisini Trump'ın ilk dönemini karakterize eden ‘geçici şahsi anlaşma’ düzeyinden, Kongre onayı gerektiren ‘bağlayıcı kurumsal anlaşma’ düzeyine taşımaya çalışması yatıyor. Bu değişim, siyasi veya müzakereye yönelik bir lüks değil, Krallık için kapsamlı bir dönüşüm sürecini temsil eden ve önümüzdeki on yıllar boyunca istikrarlı ve öngörülebilir bir güvenlik ortamı gerektiren Vizyon 2030 için stratejik bir gereklilik. Yakın tarih, bir başkanın yürütme emriyle imzaladığı yasayı, başka bir başkanın bir kalem darbesiyle iptal edebileceğini göstermiştir. İran nükleer anlaşması deneyimi, bölgede stratejik bir boşluk yaratan bu dramatik değişkenliğin en belirgin örneğidir. Bu yüzden Suudi Arabistan, Beyaz Saray’dan sadece bir söz değil, Kongre'den açık bir garanti talep etti.
Al Majalla tarafından yayınlanan bir önceki makalemizde, bu tarihi ittifakın ‘güvenlik karşılığında petrol’ denklemine dayandığını belirtmiştik. Ancak, Washington'ın enerji konusunda neredeyse bağımsız hale gelmesi ve 2019 yılında Abkayk ve Hureys petrol tesislerine düzenlenen saldırılarla ‘üstü kapalı güvenlik korumasının’ artık yeterince garanti edilemediği ortaya çıktıktan sonra bu denklem kırılgan hale geldi. Bu istikrarsızlık, ‘Vizyon 2030’ gibi büyük bir projeyi üstlenen ülke için artık kabul edilemez.
Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman ve ABD Başkanı Donald Trump Beyaz Saray'da yaptıkları görüşme sırasında (SPA)
Bu yüzden Veliaht Prens Muhammed bin Selman’ın ABD ziyaretinin başlıca zorluğu, Riyad'ın ekonomik, askeri ve siyasi nüfuzunu kullanarak kalıcı bir kurumsal anlaşmaya varmayı başarması mı, yoksa geçici mega anlaşmalarla yetinmesi mi olacaktı? Bu makale, ‘başkanlık kararnamesi’ ile ‘kurumsal anlaşma’ arasındaki kavramsal çatışma çerçevesinde ziyaretin sonuçlarını analiz etmeyi amaçlıyor.
Birinci boyut: Ekonomik sıçrama
Ziyaretin en etkileyici yönü ekonomik boyutu oldu. Bu boyut, hem Trump’ın ‘anlaşma yapma’ zihniyetine hem de Suudi Arabistan'ın ‘ekonomik kurumsallaşma’ stratejisine mükemmel bir şekilde hizmet ediyor. 19 Kasım'da Washington'da düzenlenen devasa ortak yatırım forumuna tek bir paket olarak sunulan çeşitli yatırım alanlarına yönelik anlaşmanın duyurulması eşlik etti.
İşte bazı detaylar:
Bir trilyon dolarlık yatırım şoku ve taahhütlerin sağlamlaştırılması
Ziyaretin en önemli haberi, Suudi Arabistan tarafından daha önce açıklanan ABD’ye 600 milyar dolarlık yatırım planının dört yıl içinde 1 trilyon dolara çıkarılmasının açıklanmasıydı. Suudi Arabistan Kamu Yatırım Fonu (PIF) aracılığıyla aktarılacak bu muazzam likidite, ABD'deki hayati öneme sahip stratejik sektörleri kapsıyor ve Suudi Arabistan'ın küresel ekonomideki rolünü sadece bir ‘petrol ihracatçısı’ olmaktan çıkarak ‘üretim ve inovasyon ortağı’ olarak yeniden tanımlıyor.
Ekonomik ve yasal etki ağı oluşturulması
ABD’nin şirketlerine ve projelerine yaklaşık bir trilyon dolarlık yatırım yapmak, bu yatırımlardan fayda sağlayan bölgeleri temsil eden önemli eyaletler ve Kongre üyeleri de dahil olmak üzere, ABD içinde karmaşık bir çıkar ağı oluşturuyor. Coğrafi olarak dağınık olan bu ekonomik baskı, Riyad'ın Washington'daki yasama alanında konumunu güçlendirmek için ideal bir araç. Buradaki ekonomik güç sadece finansal büyüklükte değil, aynı zamanda Suudi Arabistan’ın çıkarlarının ‘ABD’nin kalbinde’ yer almasında yatıyor. Bu da ortaklığın korunmasını ABD Kongre üyeleri için en önemli öncelik haline getiriyor.
48 adet F-35A uçağının satışının onaylanmasıyla Suudi Arabistan Hava Kuvvetleri, Arap dünyasında bu ileri teknolojiye sahip ilk hava gücü oldu.
Karşı garanti olarak Vizyon 2030’un gereklilikleri
Suudi Arabistan'ın mega projeler içeren Vizyon 2030, en az çeyrek asır boyunca istikrarlı ve öngörülebilir bir güvenlik ortamında başarılı olabilir. Bu miktarı ABD’ye yatırmak, anlaşmayı güvence altına almak için dolaylı bir baskı, çünkü Suudi Arabistan bu yatırımla aldığı riske karşılık güvenlik ortamının istikrarı konusunda en üst düzeyde kesinlik talep ediyor. Bu bir nevi ‘Sizin geleceğiniz üzerine bahis oynuyorsak, siz de bizim güvenliğimizi garanti etmelisiniz” demek oluyor. Bu tabir, Suudi Arabistan metodolojisinde radikal bir değişimi yansıtıyor. Geleneksel diplomasiye güvenmek yerine, Amerikan siyasetinin istikrarsızlığı karşısında sermayenin gücü ve modern devletin vizyonu müzakere araçları olarak kullanılıyor.
Nesil değişiminin temeli olarak yapay zeka ve nükleer alanda iş birliği
Anlaşmalar, ilişkilerin petrol bağımlılığından teknolojik ittifaka doğru kayışını teyit eden önemli ayrıntılar içeriyordu. Gelişmiş yapay zeka çiplerinin ihracatını kolaylaştırma ve ABD'nin yapay zeka altyapısına ortak yatırım yapma anlaşması, bu konuda atılmış önemli bir adımdı. Bu adım özellikle ABD ve Çin arasında bu sektördeki liderlik için yaşanan yoğun rekabet ışığında Suudi Arabistan’ı gelecekteki dijital ekonominin merkezine yerleştiriyor. Bu teknolojik anlaşmalar, Suudi Arabistan'ın artık sadece bir pazar değil, aynı zamanda gelecekteki teknolojilerde stratejik bir ortak olduğunu ve Asya'nın artan etkisine karşı ABD tedarik zincirlerini korumaya katkıda bulunduğunu dolaylı olarak kabul ediyor.
Öte yandan ivil nükleer alanında iş birliği konusunda yapılan ön anlaşma, ABD'nin Suudi Arabistan'ın belirli koşullara tabi olarak nükleer enerjiyi kullanma hakkını tanıdığını gösteriyor ve enerji karışımını çeşitlendirme ve emisyonları azaltma stratejisine hizmet ediyor. Bu teknolojik ve sivil başarı Vizyon 2030'un hedeflerine doğrudan hizmet ederken, Riyad'ın nihai güvenlik garantileri karşılığında masaya koyduğu bir dosya. Burada sadece teknik bir konu olarak nükleer enerji değil, aynı zamanda yeni Ortadoğu’nun talep ettiği gücün ve hakların kabulünün bir sembolü olarak da nükleer enerji üzerine bahis oynanıyor.
Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman, Beyaz Saray'da onuruna düzenlenen akşam yemeğine katılırken, ABD Başkanı Trump ve eşi First Lady Melania tarafından karşılandı (SPA)
Ziyaret, en üst düzeyde ‘anlaşma’ sağlanmasında başarılı olurken Trump için büyük bir ‘teşvik’ oluşturdu. Ama bu sadece anlaşma için itici bir güç olmakla sınırlı ve anlaşmanın tamamının sonuçlandırılması anlamına gelmiyor. Trump trilyon dolarlık anlaşmayı şahsi bir başarı olarak görürken, Riyad bunu stratejik istikrarı sağlamak için kurumsal bir ivme olarak görüyor. İki taraf ayrıca, Suudi Arabistan'ın ABD'deki yatırımlarını önemli ölçüde artırma taahhüdünü teyit etti ve toplam yatırımları 600 milyar dolardan 1 trilyon dolara çıkarma sözü verdi. Bu hamle, stratejik ve ekonomik iş birliğine vurgu yapan iki ülke arasındaki ilişkilerde ‘yeni bir aşamanın’ başlangıcı olarak nitelendirildi.
İkinci boyut: F-35'ler ve caydırıcılığın güçlendirilmesi
Savunma dosyası, özellikle 142 milyar dolarlık silah paketi çerçevesinde Suudi Arabistan'a F-35 savaş uçaklarının satışı için nihai onayın açıklanmasından sonra, ziyaretin en öne çıkan ve tartışmalı konusu oldu. Bu anlaşma, 2017'de başlayan Suudi Arabistan'ın uzun süredir devam eden taleplerinin bir sonucu ve Washington'ın İran'a güçlü bir caydırıcılık mesajı verme arzusunu yansıtıyor. Lockheed Martin F-35 Lightning, beşinci nesil bir savaş uçağıdır ve Suudi askeri kapasitesinde büyük bir sıçrama anlamına geliyor. 48 adet F-35A uçağının satışının onaylanmasıyla Suudi Arabistan Hava Kuvvetleri, Arap dünyasında bu ileri teknolojiye sahip ilk hava gücü oldu.
Trump her ne kadar F-35’lerin satışını kolaylaştırma gücüne sahip olsa da anlaşmanın hassas güvenlik yönleri, kurumsal ve yasal standartlara tabi olmalıdır.
Bilgi üstünlüğü ve caydırıcılık
F-35 savaş uçağı, Suudi Arabistan'a sadece hava üstünlüğü sağlamakla kalmıyor, aynı zamanda bilgi üstünlüğü ve önleyici caydırıcılık yeteneği de kazandırıyor. Gelişmiş sensör ve radar sistemleri (AN/APG-81) ile donatılan uçak, hedefleri tespit edebilen ve güvenli mesafelerden operasyonları yönlendirebilen bir ‘uçan komuta merkezi’ görevi görüyor ve balistik füzeler ve insansız hava araçları (İHA) gibi geleneksel ve geleneksel olmayan tehditlerin etkinliğini önemli ölçüde azaltıyor. Bu da Suudi Arabistan'ın caydırıcılık doktrinini, ABD’nin ‘koruma kalkanına güvenmekten, saldırganlara bedel ödetme konusunda kendi kendine yeterliliğe sahip olmaya’ doğru yeniden tanımlıyor.
Anlaşmanın bölgesel silahlanma yarışına etkisi
Bu anlaşma Körfez bölgesinde istikrarın sağlanması açısından önemli olsa da bölgedeki diğer ülkeler de benzer teknolojileri edinmeye veya eski hava savunma sistemlerini yenilemeye çalışacağından, kaçınılmaz olarak bölgesel bir silahlanma yarışını tetikleyecek. Beşinci nesil savaş uçaklarına geçiş, tüm bölgesel aktörlerin savunma ve saldırı stratejilerini gözden geçirmelerini gerektiriyor.
İsrail'in niteliksel üstünlüğü ve Çin ikilemi
Güvenlik tartışması, ABD’yi İsrail’in bölgedeki diğer ülkelere karşı askeri üstünlüğünü sağlamaya mecbur kılan 2008 Niteliksel Askeri Üstünlük Yasası'nda yatıyor. Burada Washington'ın karşı karşıya olduğu iki sorun ortaya çıkıyor. Bunlar İsrail'in konumu ve silahlarını yeni teknolojilere güncellemesi. İsrail, ABD-Suudi Arabistan arasındaki ittifakı memnuniyetle karşılasa da niteliksel üstünlüğünü sağlamak için F-35I filosunun güncellenmesi veya diğer gelişmiş silahların tedarik edilmesi gibi ek garantiler talep ediyor. Bu durum, iki önemli müttefikinin çıkarları arasında denge kurmak zorunda olan Beyaz Saray'a artı bir yük getiriyor. Suudi Arabistan ile yapılan anlaşmanın onaylanması, yasal gereklilikleri yerine getirmek için ABD'nin İsrail'in askeri kapasitesini artırma taahhüdünü yerine getirmesini gerektiriyor.
Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman onuruna Beyaz Saray'da düzenlenen akşam yemeğinden (SPA)
Çin engeli ve teknoloji güvenliği: Güvenlik koşulları, teknolojinin Çin veya Rusya'ya aktarılmayacağına dair Suudi Arabistan'ın sıkı garantilerini içeriyordu ve ihlal durumunda uçağı devre dışı bırakmak için ‘kill switch’ (acil durdurma butonu) takılması olasılığı da vardı. Bu endişeler teorik değildir; bir ABD istihbarat raporu (13 Kasım 2025), özellikle Suudi Arabistan'ın BRICS grubuna katılması ve Çin para birimi (yuan) cinsinden işlemlerini artırmasının ardından Çin'in F-35 teknolojisini çalma riskine karşı uyarıda bulunmuştur.
Bu, Riyad için büyük bir zorluk teşkil ediyor, çünkü Riyad, Pekin ile büyüyen ekonomik ortaklığı ile teknoloji güvenliği konusunda müttefiki Washington ile stratejik dengeyi sürdürme ihtiyacı arasında bir denge kurmak zorunda.
Bu tartışma, başkanlık kararnamesinin sınırlarını ortaya koyuyor. Trump her ne kadar F-35’lerin satışını kolaylaştırma gücüne sahip olsa da anlaşmanın hassas güvenlik yönlerinin olmasından ötürü kolayca atlanamayacak kurumsal ve yasama denetiminden (QME ve Kongre incelemesi) geçmesi gerekiyor. F-35'lerin satışı, iki ülke arasındaki ‘ittifak’ ilişkisinde büyük bir sıçrama anlamına gelse de Riyad'ın aradığı bağlayıcı güvenlik garantisi değil.
Gazze’deki savaş ABD-Suudi Arabistan ilişkilerine yeni bir boyut kazandırırken Suudi Arabistan, Abraham Anlaşmalarına katılmak için Hamas'ın silahsızlandırılması, Gazze Şeridi’nin yeniden inşası ve istikrarın sağlanması için kendisinin desteğinin gerekli olduğunu açıkça vurguladı.
Üçüncü boyut: Stratejik bedel ve 67 oy ikilemi
Stratejik düzeyde, ziyaretin en hararetli anı, Riyad'ın Trump'ın istediği büyük ödülü (Riyad'ın İsrail ile diplomatik bir anlaşma imzalaması) Suudi Arabistan'ın istediği büyük garantiyle (savunma anlaşması) ilişkilendirdiği andı.
Tel Aviv ile ilişkiler ‘iki devletli çözüm’ şartına bağlı
Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman kesin bir dille “Biz bunun bir parçası olmak istiyoruz, ancak iki devletli bir çözüme giden net bir yol ve Gazze'de Hamas'ın silahsızlandırılması şartıyla” ifadelerini kullandı. Bu tutum, yalnızca tarihi bir ilke veya ulusal ve ahlaki bir taahhüt değil, daha çok önceki analizimizin özünü oluşturan ABD Kongresi'nin işleyişine dair derin bir anlayışın sonucu. Anlaşmanın gerçek karşılığı, ekonomik veya askeri bir anlaşma değil, Trump'ın anlaşmayı geçirmek için Kongre'ye ödemesi gereken siyasi bedeldir.
Karşılıklı savunma anlaşmasının onaylanması için ABD Kongresi’nin üçte ikisinin oyu (67 oy) gerekiyor. Bunun için hem Cumhuriyetçilerin hem de Demokratların, özellikle de oy dengesi sağlayan ‘ılımlı Demokratların’ oyunun alınmasını gerektiriyor.
Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman ve ABD Başkanı Donald Trump, Beyaz Saray'daki görüşmeleri sırasında. İki ülke arasında stratejik bir savunma anlaşması imzalamaları bekle niyor (SPA)
Demokratik anahtar ve siyasi koruma: Merkez Demokratlar, Filistin konusunda gerçek ve geri dönüşü olmayan bir ilerleme olmadan bu büyüklükteki tarihi bir savunma anlaşmasına oy vermezler. Trump ve geleneksel muhaliflerine verdikleri oyu haklı çıkarmak için siyasi korumaya ihtiyaçları var. Bu koruma, iki devletli çözümün yeniden canlandırılması ve işgalin sona ereceğinin garanti edilmesinden geçiyor.
Böylece Filistin meselesi, Suudi Arabistan'ın yerel ve bölgesel kamuoyunu yatıştırmak için öne sürdüğü bir şart olmaktan çıkıp, Trump'ın ABD Kongresi’ni ikna etmek ve gerekli çoğunluğu sağlamak için ihtiyaç duyduğu ideal anahtar ve en iyi siyasi bahane haline geliyor. Suudi Arabistan'ın tutumu, tarihsel ilkeleri (Arap Barış Girişimi) soğuk siyasi gerçekçilikle (Senato'daki oylama mekanizmaları) birleştirerek Filistin meselesini, ABD’nin Ortadoğu'daki projesinin başarısı için ‘stratejik bir gereklilik’ düzeyine yükseltiyor.
Bölgesel bir pazarlık kozu olarak Gazze ve yeniden inşası
Gazze’deki savaş ABD-Suudi Arabistan ilişkilerine yeni bir boyut kazandırırken Suudi Arabistan, Abraham Anlaşmalarına katılmak için, Hamas'ın silahsızlandırılması, Gazze Şeridi’nin yeniden inşası ve istikrarın sağlanması için kendisinin desteğinin gerekli olduğunu açıkça vurguladı. Bu da Suudi Arabistan'ı istikrar araçlarına (para, siyasi destek) sahip ve barışın sağlanması için kendi koşullarını belirleyen bölgesel bir lider konumuna getirerek, elindeki ‘anlaşma’ kartını daha da güçlendirdi.
Anlaşmaya giden yol uzun. Bu yüzden Riyad'ın Washington ile sürdürdüğü diyalog kartını elinde tutması gerekiyor. Washington ise bağlayıcı bir tarihsel garanti sağlamak için benzeri görülmemiş bir siyasi irade göstermeli.
Suudi Arabistan’ın Gazze'nin yeniden inşası için finansman kaynağı olacağı açıkça görünüyor. Savaş sonrası dönemde öncü bir rol oynamaya hazır, ancak karşılığında, bu adımın bölgede sadece geçici bir ateşkes değil, sürdürülebilir bir barışa yol açacağına dair bir garanti olmadan İsrail ile diplomatik ilişkiler kurmanın bedelini ödemeyi reddediyor. Şarku'l Avsat'ın al Majalla'dan aktardığı analize göre bu tutum Washington'ı zor durumda bırakırken, İsrail'e sürdürülebilir bir çözümün şartlarını kabul etmesi için baskı yapmakla Suudi Arabistan ile anlaşma imzalamak gibi ‘büyük ödülü’ feda etmek arasında seçim yapmaya zorluyor.
Anlaşmanın tamamlanması ve anlaşmaya varılmasına ilişkin mücadelenin devam etmesi
Veliaht Prens Muhammed bin Selman'ın Beyaz Saray ziyaretinin, niyetlerin değil sonuçların bir meyvesi olduğuna şüphe yok. Öyle ki F-35’ler, trilyon dolarlık yatırımlar, yapay zeka gibi alanları kapsayan en üst düzeyde askeri ve teknolojik bir anlaşmanın imzalanmasıyla, ekonomik ve savunma iş birliğine büyük bir ivme kazandırmayı başardı. ABD, Suudi Arabistan'a ‘NATO Üyesi Olmayan Önemli bir Müttefik’ statüsü vereceğini resmen açıkladı. Bu gelişme, ikili ilişkilerin güçlendirilmesinde önemli bir adım olarak değerlendirildi.
İki taraf ayrıca, Suudi Arabistan'ın ABD'deki yatırımlarını önemli ölçüde artırma taahhüdünü teyit etti ve özellikle yapay zeka ve savunma dahil olmak üzere altyapı, kurumsal ve teknoloji sektörlerinde toplam yatırımları 600 milyar dolardan 1 trilyon dolara çıkarma sözü verdi.
Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman onuruna Beyaz Saray'da düzenlenen akşam yemeğinden bir kare (SPA)
Ayrıca, Tel Aviv ile diplomatik ilişkilerin kurulması konusunu güvenlik garantileriyle ilişkilendirerek askıda tutmayı başardı ve Riyad'ın stratejik yaklaşımını teyit etti.
Veliaht Prens Muhammed bin Selman ve Başkan Trump arasındaki görüşmenin sonunda, stratejik savunma anlaşması imzalandı. İki taraf ayrıca Yapay zeka için stratejik ortaklık Sivil Nükleer Enerji İşbirliği Müzakerelerinin Tamamlanmasına İlişkin Ortak Bildiri, Uranyum, Mineraller, Kalıcı Mıknatıslar ve Kritik Minerallerin Tedarik Zincirlerinin Güvenliği için Ortaklık Stratejik Çerçevesi, Suudi Yatırımlarının Hızlandırılmasına İlişkin Prosedürlerin Kolaylaştırılması Anlaşması, Ekonomik Refah için Finansal ve Ekonomik Ortaklık Düzenlemeleri, Finansal piyasa otoriteleri sektöründe iş birliği düzenlemeleri, eğitim ve öğretim alanında mutabakat zaptı, araç güvenlik standartlarına ilişkin yazışmalar gibi ikili anlaşmalar imzalayıp mutabakatlara vardı.
Ancak analitik olarak temel soru şu: Washington ile kurumsal bir ‘anlaşma’ sağlanması konusunda başarı şansı ne? Buna verilebilecek en kısa cevap, anlaşma henüz imzalanmamış olsa da ziyaret sayesinde talep yürütme organından yasama organına taşınmış olmasıdır.
Ziyaret, Suudi Arabistan'ın taleplerini Washington’da basit ‘isteklerden yasama ve diplomatik süreçlere’ dönüştürdü. Düzen karşıtı (anti-establishment) bir başkan olarak Trump, kendisini, ABD Kongresi’nde ‘67 oy ikilemi’ ile karşı karşıya kalmasını gerektiren, yerleşik düzenin kurallarına uymak zorunda buldu.
Anlaşmaya giden yol uzun. Bu yüzden Riyad'ın Washington ile sürdürdüğü diyalog kartını elinde tutması gerekiyor. Washington ise bağlayıcı bir tarihsel garanti sağlamak için benzeri görülmemiş bir siyasi irade göstermeli. Nihayetinde bu stratejik ortaklığın başarısı, Kongre koridorlarında yankılanan ‘Riyad, anlaşmayı güvence altına almak için bedeli ödemeye istekli olacak mı ve Trump, Kongre'nin talep ettiği siyasi bedeli ödeyebilecek mi?’ sorusunun cevabına bağlı olacak. Gelecek nesil için Ortadoğu'yu şekillendirecek bir sonraki kurumsal mücadele de bu olacak.
Burada sadece, Riyad'ın – şimdiye kadar – Washington ile ilişkilerinin ağırlığını, tarihi müttefikinin sürdürülebilir taahhüdünün tek garantisi olarak, yürütme organı, başkan ve hükümetinden, yasama organı, Temsilciler Meclisi ve Senato'ya başarılı ve istikrarlı bir şekilde kaydırdığını söyleyebiliriz.
*Bu analiz Şarku’l Avsat tarfından Londra merkezli al Majalla dergisinden çevrilmiştir.
Suudi Arabistan Başbakanı ve Veliaht Prensi Muhammed bin Selman, ABD Başkanı Donald Trump ile birlikte Beyaz Saray'da (SPA)
Suudi Arabistan Başbakanı ve Veliaht Prensi Muhammed bin Selman, Washington'dan ayrılırken ABD Başkanı Donald Trump'a bir teşekkür mektubu gönderdi.
Mektupta, “Dost ülkenizden ayrılırken, bana ve beraberimdeki heyete gösterilen sıcak karşılama ve cömert misafirperverlik için şükran ve takdirlerimi sunmaktan memnuniyet duyarım” ifadesi yer aldı.
Suudi Arabistan Veliaht Prensi, “Ekselansları (Trump) ile yaptığım resmi görüşmeler, iki ülke arasındaki uzun soluklu stratejik ilişkilerin gücünü ve İki Kutsal Caminin Hizmetkârı ile Ekselansları'nın liderliğinde her iki ülkenin bu ilişkileri tüm alanlarda güçlendirmek için sürdürdüğü çabaları teyit etmiştir” dedi.
Veliaht Prens Muhammed bin Selman, Başkan Trump'a sağlık ve mutluluk, dost ABD halkına ise ilerleme ve refah dileklerini iletti.
Geleceğe yönelik bir vizyonla stratejik ortaklık... Veliaht Prens'in Washington ziyaretinin etkilerihttps://turkish.aawsat.com/k%C3%B6rfez/5210942-gelece%C4%9Fe-y%C3%B6nelik-bir-vizyonla-stratejik-ortakl%C4%B1k-veliaht-prensin-washington
ABD-Suudi Arabistan Yatırım Forumu'na katılan büyük Amerikan şirketlerinin yöneticileri, Suudi Arabistan Başbakanı ve Veliaht Prensi Muhammed bin Selman ve ABD Başkanı Donald Trump ile birlikte hatıra fotoğrafı çekildi. (AFP)
Geleceğe yönelik bir vizyonla stratejik ortaklık... Veliaht Prens'in Washington ziyaretinin etkileri
ABD-Suudi Arabistan Yatırım Forumu'na katılan büyük Amerikan şirketlerinin yöneticileri, Suudi Arabistan Başbakanı ve Veliaht Prensi Muhammed bin Selman ve ABD Başkanı Donald Trump ile birlikte hatıra fotoğrafı çekildi. (AFP)
Washington, 48 saatlik yoğun temas trafiğine sahne olarak Suudi Arabistan ile ABD arasındaki stratejik ittifakın yeni bir aşamayla güçlendirilmesine ev sahipliği yaptı. Bu hamle, Suudi Arabistan Başbakanı ve Veliaht Prensi Muhammed bin Selman’ın ziyaretiyle eş zamanlı gerçekleşti.
Gerçekleştirilen görüşmeler, iki ülke arasındaki mevcut ilişkilerin sergilenmesinden öte, ABD Başkanı Donald Trump’ın Riyad ziyareti sırasında oluşturulan stratejik ekonomik ortaklık belgesinin hayata geçirilmesi için bir platform işlevi gördü. Belgenin, teknik ve finansal alanlarda benzeri görülmemiş bir entegrasyonun önünü açtığı ifade edildi. Veliaht Prens Muhammed bin Selman, ABD ile kurulmuş bu ortaklığın önümüzdeki yıllarda eşi görülmemiş bir büyüme kaydedeceğine inandığını dile getirerek, ekonomik büyüme ve inovasyon temelli bu iş birliğinin sunduğu cazip fırsatların değerlendirilmesi çağrısında bulundu.
Veliaht Prens Muhammed bin Selman, savunma, enerji, yapay zekâ, nadir elementler ve finans gibi alanları kapsayan anlaşmalar ile yatırım projelerinin, her iki ülkede de büyük çaplı istihdam imkânları yaratacağını söyledi.
Ekonomik ortaklıkların en uzun soluklularından biri
Suudi Arabistan Yatırım Bakanı Halid el-Falih’in açıklamasına göre, Amerikan ve Suudi şirketleri arasında imzalanan yatırım ve anlaşmaların toplam tutarı 575 milyar dolara ulaştı. Söz konusu rakam içinde, Trump’ın mayıs ayında Riyad’a yaptığı ziyaret sırasında duyurulan 307 milyar dolarlık anlaşmalar, daha sonra eklenen ikili taahhütler ve ABD-Suudi Arabistan Yatırım Forumu’nda açıklanan 267 milyar dolarlık yeni anlaşmalar yer aldı.
Toplam değeri 575 milyar doları aşan kapsamlı anlaşmaların yanı sıra en dikkat çekici unsur, Veliaht Prens’in Suudi yatırımlarının ABD’deki hacmini 1 trilyon dolara çıkarma taahhüdü oldu.
Suudi Arabistan Başbakanı ve Veliaht Prensi Muhammed bin Selman, Washington'da düzenlenen ABD-Suudi Arabistan Yatırım Forumu sırasında ABD Başkanı Donald Trump ile el sıkıştı. (AP)
Başkan Donald Trump tarafından stratejik ittifakın gücünü yansıtan bir adım olarak nitelendirilen bu mali taahhüt, dünyanın en büyük ekonomisi ile Arap dünyasının en büyük ekonomisi arasındaki ilişkiyi eşit ortaklık düzeyinde pekiştirirken, iş birliğinin geleceğin sektörlerine yönelen stratejik bir ortaklığa dönüştüğünü ortaya koydu.
Ziyaretin odak noktası
Tarihi ziyaretin üç ana teması öne çıktı:
Birincisi ‘yapay zekâ’
Suudi Arabistan ve ABD arasında yapay zekâ konusunda stratejik ortaklık belgesinin imzalanması, ikili ilişkilerin doğasında önemli bir değişimin ilanını temsil ediyor.
Her iki ülkenin dışişleri bakanları tarafından yayınlanan ortak açıklamada, bu mutabakatın inovasyon ve teknolojik ilerlemeyi teşvik etme, ortak güvenlik taahhütlerini derinleştirmek için ileri ve gelecek teknolojileri kullanma konusundaki kararlılığı yansıttığı vurgulandı.
Elon Musk, Washington'da düzenlenen ABD-Suudi Arabistan Yatırım Forumu'nda Nvidia CEO'su Jensen Huang ile görüştü. (AP)
Bu belge aynı zamanda, önde gelen ABD teknolojisinden yararlanarak Suudi Arabistan’ın küresel bir bilgi işlem gücü olarak konumunu sağlamlaştırmayı amaçlıyor:
* Teknolojik güçlenme: Yapay zekâ alanındaki iş birliği, Suudi Arabistan’ın gelişmiş Amerikan sistemlerine erişimini destekliyor. Bu çerçevede ABD Ticaret Bakanlığı’nın gelişmiş Nvidia Blackwell çiplerinin ihracına onay vermesi, sektördeki en büyük büyüme engelinin aşılması olarak değerlendirildi.
* Altyapı inşası: Ortaklık, Suudi Arabistan’da dev ölçekli süper bilgisayar merkezlerinin kurulmasına yönelik planları güçlendiriyor. Nvidia gibi küresel teknoloji şirketleri, 500 megavat ve üzeri kapasiteye sahip büyük veri işleme merkezleri kurmayı içeren projeler açıkladı. Ülkenin enerji kaynakları, geniş arazi imkânı ve stratejik konumunun Suudi Arabistan’ı bulut bilişim ve yapay zekâ hizmetlerinde küresel bir merkez haline getirebileceği vurgulandı.
* Dijital egemenlik: Finans piyasalarına yönelik iş birliği düzenlemeleri kapsamında eğitim ve nitelikli insan kaynağı geliştirmeye ilişkin bir mutabakat zaptı imzalandı. Bu adımın, Suudi Arabistan’ın bilgi birikimini yerelleştirme ve gelecekte yapay zekâ uygulamalarında liderlik için gerekli insan kapasitesini oluşturma hedeflerini desteklediği ifade edildi.
Suudi Arabistan Yatırım Bakanı Halid el-Falih, Washington'da düzenlenen ABD-Suudi Arabistan Yatırım Forumu'nun açılışında konuştu. (SPA)
* HUMAIN merkezde: Dönüşümün somut göstergelerinden biri, Suudi Arabistan Kamu Yatırım Fonu’na (PIF) bağlı Suudi yapay zekâ şirketi HUMAIN’in birçok ortak duyurunun merkezinde yer alması oldu. Elon Musk, şirketi xAI ile Nvidia ve HUMAIN arasında, Suudi Arabistan’da 500 megavat kapasiteli bir veri merkezi kurmayı hedefleyen ortak bir proje açıkladı. Nvidia CEO’su Jensen Huang ise HUMAIN’in kuruluşundan sonraki altı ay içinde gösterdiği muazzam büyümeyi övdü ve gelişmiş robotların eğitimi ile süper bilgisayarların inşası konusunda Suudi Arabistan ile birlikte çalıştıklarını söyledi.
HUMAIN, Adobe ve Qualcomm ile Arapça dilinde üretken yapay zekâ geliştirmek üzere iş birliği yaptığını açıkladı. Şirket ayrıca ABD merkezli Global AI ile ABD’de bir veri merkezi kampüsü inşa etmek için ortaklık kurduğunu duyurdu. Bu adımların, şirketin karşılıklı uluslararası genişleme hedefini yansıttığı belirtildi.
İkincisi ‘enerji ve madenler’
Veliaht Prens Muhammed bin Selman’ın Washington ziyaretinin stratejik önemi yalnızca yapay zekâ alanıyla sınırlı kalmadı. Görüşmeler, enerji ve maden sektörlerinde de kritik ilerlemeler sağladı. Bu alanda imzalanan anlaşmaların, hayati tedarik zincirlerini güçlendirmeyi ve geleceğin enerji kaynaklarını güvence altına almayı hedeflediği belirtildi.
* Sivil nükleer iş birliği: Sivil nükleer enerji alanında yürütülen müzakerelerin tamamlandığına ilişkin duyuru, bu başlığın en önemli kazanımı olarak değerlendirildi. Beyaz Saray’a göre anlaşma, ‘milyarlarca dolarlık, onlarca yıl sürecek bir nükleer ortaklık’ için hukuki altyapı oluşturuyor ve Suudi Arabistan’ın temiz enerji kaynaklarını çeşitlendirme hedefinde stratejik bir adımı temsil ediyor.
* Kritik mineraller: Uranyum, mineraller, kalıcı mıknatıs bileşenleri ve kritik madenlerin tedarik zincirlerinin güvence altına alınmasına yönelik Stratejik İş Birliği Çerçevesi imzalandı. Bu anlaşmanın, ekonomik güvenlik alanında ortaklığı sağlamlaştırdığı ve ABD’nin çıkarlarını doğrudan Suudi Arabistan’ın jeolojik kaynaklarıyla ilişkilendirdiği kaydedildi. Çerçevenin, MP Materials, ABD Savunma Bakanlığı ve Suudi Arabistan’ın Maaden şirketiyle iş birliği içinde nadir toprak elementleri için bir rafineri kurulması gibi projelerle küresel tedarik zincirlerini güçlendirmeyi hedeflediği belirtildi.
* Aramco yatırımları: Aramco, 30 milyar dolar değerinde 17 yeni anlaşma duyurdu ve ABD şirketleriyle olan iş birliğinin toplam değerini 120 milyar dolara çıkardı.
Üçüncüsü ‘yatırım ve finans piyasaları’
Ekonomik ve finansal boyut, Veliaht Prens Muhammed bin Selman'ın Suudi Arabistan'ın ABD'deki yatırımlarını 1 trilyon dolara çıkarma taahhüdüyle desteklenen ortaklığın derinliğini teyit etmede çok önemliydi:
* Yatırımların kolaylaştırılması: Suudi Arabistan'ın yatırımlarını hızlandırmak için prosedürleri kolaylaştırmaya yönelik Stratejik Çerçeve ve Finansal ve Ekonomik Ortaklık Anlaşmaları imzalandı.
ABD Hazine Bakanlığı ile Suudi Arabistan Maliye Bakanlığı, finans piyasaları, standartlar ve düzenleyici çerçeveler konusunda iş birliğini güçlendirmeyi hedefleyen anlaşmalar imzaladı. Bu adımın, sermaye akışını kolaylaştırarak küresel finans sisteminin dayanıklılığını artırması bekleniyor. Taraflar ayrıca ticarete ilişkin konularda iş birliğini yoğunlaştırma, ticari engelleri azaltma ve araç güvenliği konusunda Amerikan federal standartlarının tanınması gibi başlıklarda uzlaştı. Bu düzenlemelerin, ABD’li üretici ve ihracatçılar için doğrudan bir kazanım sunduğu, aynı zamanda Suudi Arabistan’ın sektörlerini modernize etme çabalarına destek verdiği belirtildi.
* Finans piyasaları ve ticarette entegrasyon: Ziyaret kapsamında ‘Finans Piyasaları Sektöründe İş Birliği Düzenlemeleri’ başlıklı anlaşma da imzalandı.
Suudi Arabistan Ekonomi Derneği ile Enerji Ekonomisi Derneği üyesi Dr. Abdullah el-Cessar, Şarku’l Avsat’a yaptığı değerlendirmede, Veliaht Prens Muhammed bin Selman’ın Washington ziyaretiyle eş zamanlı imzalanan anlaşmaların iki ülke arasındaki ekonomik ilişkilerde yeni bir döneme işaret ettiğini söyledi. El-Cessar, özellikle enerji, yatırım ve ileri teknoloji alanlarındaki iş birliğinin, nitelikli yatırımların önünü açacağını ve uzman insan kaynağının gelişimini hızlandıracağını belirtti. Bu gelişmenin ekonomik çeşitliliği destekleyerek Suudi Arabistan’ın küresel enerji piyasalarındaki konumunu güçlendireceğini vurguladı. El-Cessar, “Uzun vadeli etkileri olan ortaklıklarla daha dengeli ve sürdürülebilir bir ekonomi inşa etme yolunda ilerliyoruz” dedi.
Sonuç olarak Washington’daki yoğun program, yalnızca başarılı bir diplomatik temas turu değil, aynı zamanda yeni dönemin büyük ölçekli stratejik ortaklığının resmi başlangıcı olarak değerlendirildi. İmzalanan anlaşmaların, Suudi Arabistan ile ABD’yi kapsamlı ve derin bir stratejik bütünleşme rotasına soktuğu yorumları yapıldı.
لم تشترك بعد
انشئ حساباً خاصاً بك لتحصل على أخبار مخصصة لك ولتتمتع بخاصية حفظ المقالات وتتلقى نشراتنا البريدية المتنوعة