Putin, Suriye’deki askeri varlığını artırıyor

Vladimir Putin. (Reuters arşiv)
Vladimir Putin. (Reuters arşiv)
TT

Putin, Suriye’deki askeri varlığını artırıyor

Vladimir Putin. (Reuters arşiv)
Vladimir Putin. (Reuters arşiv)

Moskova, Rusya’nın Şam Büyükelçisi’nin kendisine geniş bir statü ve yetkiler kazandıracak şekilde özel bir başkanlık temsilcisi olarak atanmasından birkaç gün sonra Suriye’deki yumruğunu sertleştirmek yolunda önemli bir adım attı. Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, 29 Mayıs’ta Rusya’nın Suriye topraklarındaki askeri varlığını artıracak ek bir protokol için savunma ve dışişleri bakanlıklarına Suriye hükümetiyle çalışma yetkisi veren bir kararname imzaladı.
Moskova tarafından Büyükelçi’ye “başkanlık temsilcisi” adını verme adımı çerçevesinde yayınlanan kararnamede şu ifadelere yer verildi:
“Rusya hükümeti ile Suriye hükümeti arasındaki Rusya Hava-Uzay Birlikleri’ne bağlı hava gruplarının Suriye’de konuşlandırılmasına ilişkin 26 Ağustos 2015 tarihli anlaşmanın ek gayrimenkul ve havza sağlanması hakkındaki 1 sayılı protokolünün imzalanması yönündeki Rusya hükümeti önerisi kabul edildi.”
İki bakanlığın Suriye hükümetinin onayını almak için çalışacağı protokole göre bir önceki anlaşma tamamlanarak ve genişletilerek, ‘taşınmaz mallara ve ilave deniz alanlarına’ erişim elde edilecek.
Rusya Savunma ve Dışişleri Bakanlıkları kararname uyarınca, anlaşma sağlanması halinde Rusya Federasyonu adına söz konusu protokolü imzalama ve hükümet tarafından kabul edilen taslakta ilkesel nitelikte olmayan değişiklikler yapma hakkına sahip oldu. 
Söz konusu gelişme, şekli ve içeriği bakımından dikkat çekici. Bu çerçevede Rusya Savunma Bakanlığı, ‘Rusya’nın Suriye bölgeleri üzerindeki askeri kontrolünü genişletme hususunda bir anlaşma yapmak için’ Şam ile müzakerelere başlamayacak, aksine Şam’a daha önce Rus hükümeti tarafından onaylanmış hazır bir protokol sunacak. İçerik bakımından ise gelişme, Moskova’nın askeri güçlerinin ve ordu mülklerinin Suriye topraklarındaki sabit ve kalıcı varlığını genişletme yaklaşımını da yansıtıyor. Moskova’nın askeri operasyonlarının ‘aktif aşamasının sona erdiği’ ilanı sonrasında geçen yıl askeri varlığının azalttığı biliniyor. Şarku’l Avsat’a 29 Mayıs’ta açıklamalarda bulunan bir Rus analiste göre söz konusu durum, şu anki genişlemenin beklentileri ve hedefleri konusunda çeşitli soruları gündeme getiriyor.
Rusya, söz konusu gelişmeyle eş zamanlı olarak Suriye’deki mevcut gelişmelerle birlikte zemine doğrudan ve acil şekilde müdahalelerini sıkılaştırmayı sürdürdü.
Diplomatik bir kaynağın Şarku’l Avsat’a yaptığı eski tarihli bir açıklamaya göre bu atama, Moskova’nın ‘iç muhalefetin ortaya çıkması, Suriye’deki taraflar arasındaki siyasi ve ekonomik rekabetin artması ışığında’ daha aktif bir diplomatik dinamiğe ve zemindeki olayları derhal ele alma becerisine sahip olma yaklaşımı benimsediği anlamına geliyor.
Yeni protokolün dayandığı anlaşma, Rus kuvvetlerin 2015 yılında Suriye’ye gönderilmeye başlanmasının temelini oluşturuyor. Anlaşmada, Rus silahlı kuvvetlere bağlı askeri oluşumların ‘Suriye Arap Cumhuriyeti topraklarında konuşlanma alanlarında bulunan diğer tüm mülkler ve tüm gereksinimlerle güvenliğin ve yaşamın güvence altına alınması için silah, askeri, özel teçhizat ve gerekli ekipmanlarla’ konuşlanması öngörülüyor.
Aynı şekilde “Suriye Arap Cumhuriyeti’ndeki bölgeler, kullanım için Rusya Federasyonu’na teslim edilen alanlar’ olarak tanımlanırken bunların ‘binalar ve diğer tüm tesisler de dahil Rus hava gruplarının konuşlandığı alanlarda bulunan tesisleri ve gayrimenkulleri içerdiği’ belirtildi.
Anlaşmada, Suriye tarafının tüm alt yapı ve ekleriyle Rus hava gruplarının mevzilenmesi için Lazkiye kırsalındaki Hmeymim Hava Üssü’nü yönettiği belirtiliyor. Anlaşmaya göre Rus tarafı ise üzerinde uzlaşı sağlanan tüm tesisler, altyapılar ve arazilerle birlikte karşılıksız şekilde Hmeymim Hava Üssü’nü kullanıyor.
Anlaşmada, Rus tarafının, ‘Suriye tarafına herhangi bir vergi ödemeden, Rus hava gruplarının görevlerini yerine getirmesi için gerekli olan silahları, mühimmatı, teçhizatı ve tüm malzemeleri Suriye Arap topraklarına sokma ve topraklarından çıkarma’ hakkına sahip olduğu belirtiliyor. Ayrıca Rus tarafının Hmeymim Hava Üssü’nde konuşlandırdığı tüm taşınabilir mülklerin ve malzemelerin Rusya Federasyonu’nun malı olduğu ifade ediliyor. Aynı şekilde anlaşmanın 9’uncu bölümünde, değişikliklerin veya eklemelerin ek bir protokol ve iki taraf arasında bir uzlaşı şeklinde söz konusu anlaşmaya dahil edilebileceği vurgulanıyor.



Gizli belgelerde Batı’yı kararsız bırakan seçimin 30. yıldönümü: Zerval’ın Cezayir zaferi

Eski Cezayir Cumhurbaşkanı Liamin Zeval, 1997 parlamento seçimlerinde oyunu kullanıyor (AFP)
Eski Cezayir Cumhurbaşkanı Liamin Zeval, 1997 parlamento seçimlerinde oyunu kullanıyor (AFP)
TT

Gizli belgelerde Batı’yı kararsız bırakan seçimin 30. yıldönümü: Zerval’ın Cezayir zaferi

Eski Cezayir Cumhurbaşkanı Liamin Zeval, 1997 parlamento seçimlerinde oyunu kullanıyor (AFP)
Eski Cezayir Cumhurbaşkanı Liamin Zeval, 1997 parlamento seçimlerinde oyunu kullanıyor (AFP)

Bugün, Liamin Zerval’ın Cezayir’de Cumhurbaşkanlık seçimlerini kazanmasının 30. yıldönümü. 1991’de Kurtuluş Cephesi’nin kazandığı seçimlerin iptalinin ardından yaşanan krizin ardından, Zerval’ın sandığa gitme kararı Cezayir siyasetinde bir dönüm noktası oldu. O dönemde muhalifler, ordu destekli yönetimin halk desteğinden yoksun olduğunu belirtiyordu. Zerval ise bu argümanı ortadan kaldırdı.

Bu karar büyük bir risk içeriyordu. Kan gölüne dönen Cezayir’de silahlı gruplar oy kullanacakları tehdit ediyor, ana muhalefet partileri ise seçimleri boykot çağrısıyla sabote etmeye çalışıyordu. Buna rağmen Zerval meydan okudu. Cumhurbaşkanlığı kazan sürpriz olmasa da, halkın tehditlere rağmen sandığa gitmesi ve yüksek katılım sağlaması büyük bir sürprizdi. Bu, “terör korkusunu” yıkmak anlamına geliyordu.

Zerval, böylece Cezayir yönetimine bir tür “meşruiyet” kazandırarak terör dönemini sona ermeye başladı. Ertesi yıl düzenlenen parlamento seçimleriyle 1991’de iptal edilen seçimlerin etkisi tamamen silindi. Ordu, silahlı grupları yenilgiye uğrattı ve çoğu, Zerval’ın halefi Buteflika’nın 1999’da çıkardığı af yasasından yararlandı.

Bugün genç kuşaklar, 1990’ların kanlı dönemini ve Zerval’ın seçim zaferinin önemini hatırlamayabilir. “Şarku’l Avsat”, İngiltere Ulusal Arşivi’nden ortaya çıkan belgeler ışığında, 1995 Kasım’ında Zerval’ın zaferini mercek altına alıyor.

de
1995 Cezayir seçimlerinin sonuçlarına ilişkin İngiliz belgesinin bir kopyası (Şarku’l Avsat)

Gizli belgeler, Zerval’ın zaferinin Batı’da kafa karışıklığı yarattığını gösteriyor. Fransa, resmi olarak “tebrik” mesajı göndermekten kaçındı; İngiltere ise Kraliçe II. Elizabeth’in mesaj göndermesini uygun bulmadı, ancak Başbakan bir tebrik iletecekti.

17 Kasım 1995 tarihli bir İngiliz belgesine göre, Zerval oyların %61,34’ünü alarak kesin bir zafer kazandı. Belgede, üç yıldır süren terör ve baskıya rağmen katılımın %75 ile beklentilerin çok üzerinde gerçekleştiği belirtiliyor. Katılım özellikle kadınlar ve gençler arasında yüksekti; bu da yönetim için açık bir mesaj taşıyordu: “Sessiz çoğunluk, laik bir devlette barış içinde yaşamak istiyor.”

Rakip aday Mahfuz Nahnah ise oyların yalnızca %25,38’ini alabildi; yani seçmenlerin büyük çoğunluğu İslami yönetimi reddetti. Ana muhalefet partilerinin boykot çağrısı işe yaramadı; aksine, rejim bu durumdan fayda sağladı. Seçimin meşruiyeti beklenenden daha güçlüydü ve boykot eden partiler uzlaşma mesajları verdi.

Seçimlerin güvenli ve düzenli geçmesi için geniş çaplı askeri ve polis önlemleri alındı. Bazıları seçimlere hile karıştırıldığını iddia etse de, belgeler sürecin dürüst ve şeffaf olduğunu, sonuçların teknik olarak doğru olduğunu gösteriyor. Ancak analistler, Zerval’ın askeri desteğin gölgesinden çıkıp çıkamayacağı konusunda temkinliydi.

Belgeler göre , Zerval’ın hem diyalog hem de terörle mücadeleye dayalı ikili politikayı sürdüreceğini, ancak önceliğinin terörle mücadele olacak. 1996 parlamento seçimleri, boykot eden muhalefet için bir teşvik unsuru olabilirdi, ancak İslami Kurtuluş Cephesi’nin yeniden rehabilitasyonu uzak durdu. Uzun vadeli istikrar konusunda sosyal ve ekonomik sorunların çözülmemiş olması endişe yarattı.

Uluslararası tepkiler “temkinli iyimserlik” şeklindeydi. Avrupa Birliği, yüksek katılım ve şiddetsiz seçimlerden memnundu ve reform programlarına desteğini sürdürmeyi planlıyordu.

Fransa, resmi olarak ılımlı bir tepki verdi; Chirac mesaj gönderecek, ama “tebrik” kelimesini kullanmayacaktı. Özel olarak, Fransız hükümeti sonuçtan memnundu; yüksek katılım, İslami Kurtuluş Cephesi ve Sosyalist Güçler Cephesi’ni zayıflatmıştı.

İngiltere başbakanı tebrik mesajında siyasi diyaloğa başlama isteği ve İngiliz şirketlerinin (BP’nin milyar dolarlık ihaleye girmesi) çıkarlarına değindi. Kraliçe’nin mesaj göndermesi ise askeri rejimin sicili nedeniyle uygun görülmedi.

Zerval’ın 30 yıl önceki zaferi, Cezayir’de terör korkusunu aşan bir halk iradesinin simgesi olarak tarihe geçti.


Trump'ın Afrika'dan Sorumlu Kıdemli Danışmanı Boulos: Sudan'daki savaş dünyanın en büyük insani krizi

Faşir’in HDK’nın eline geçmesinin ardından kentten kaçan Sudanlılar (AFP)
Faşir’in HDK’nın eline geçmesinin ardından kentten kaçan Sudanlılar (AFP)
TT

Trump'ın Afrika'dan Sorumlu Kıdemli Danışmanı Boulos: Sudan'daki savaş dünyanın en büyük insani krizi

Faşir’in HDK’nın eline geçmesinin ardından kentten kaçan Sudanlılar (AFP)
Faşir’in HDK’nın eline geçmesinin ardından kentten kaçan Sudanlılar (AFP)

ABD Başkanı Donald Trump'ın Afrika'dan Sorumlu Kıdemli Danışmanı Massad Fares Boulos, Sudan'daki savaşı ‘dünyanın en büyük insani krizi’ olarak tanımladı. Boulus, Fransız Haber Ajansı AFP’ye yaptığı açıklamada diplomatik çabaların barışa doğru ilerleme sağlamasını umduğunu söyledi.

Sudan’da 2023 yılının nisan ayında Abdulfettah el-Burhan liderliğindeki ordu ile eski yardımcısı Muhammed Hamdan Dagalu (Hamideti) liderliğindeki Hızlı Destek Kuvvetleri (HDK) arasında savaşın patlak vermesinden bu yana, on binlerce kişi hayatını kaybetti ve yaklaşık 12 milyon kişi yerinden edildi.

HDK, geçtiğimiz ekim ayı sonlarında, Sudan’ın Darfur bölgesinin batısında yer alan stratejik öneme sahip olan Faşir şehrini 18 ay süren kuşatmanın ardından ele geçirdi. Bu süreçte toplu katliamlar ve cinsel şiddet olayları yaşandığına dair haberler basına yansıdı.

dsfrg
Faşir’deki çatışmalardan kaçarak Tavile’deki bir mülteci kampına sığınan çocuklar, 3 Kasım 2025 (AP)

Boulos, Katar’ın başkenti Doha'da AFP’ye, Sudan'daki çatışmanın ‘günümüz dünyasındaki en büyük insani kriz ve en büyük insani felaket’ olduğunu söyledi.

Trump'ın Afrika'dan Sorumlu Kıdemli Danışmanı, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Faşir’de özellikle son iki-üç hafta içinde yaşananları ve o videoları hepimiz gördük. O haberleri gördük. Bu zulümler kesinlikle kabul edilemez. Bu durum bir an önce sona ermeli.”

Washington, savaşan tarafları Sudan'da ateşkes ilan etmeye çağırdı.

Ordu yanlısı Sudan hükümeti, ABD'nin ateşkes önerisiyle ilgili toplantının ardından savaşa devam edeceğini açıkladı.

HDK ise arabulucuların insani ateşkes önerisini kabul ettiğini duyururken, savaşmaya devam ediyor.

ABD'nin Sudan'daki arabulucu ortaklarıyla birlikte her iki tarafı da ‘üç aylık insani ateşkes’ üzerinde anlaşmaya çağırdığını söyleyen Boulos, ‘ateşkesin tartışıldığı ve müzakere edilmek üzere olduğunu’ belirterek, Tarafları bu öneriyi kabul etmeye ve gecikmeksizin derhal uygulamaya koymaya çağırdıklarını söyledi.

xssadf
Faşir’deki HDK üyeleri (AFP)

ABD, Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ve Mısır, geçtiğimiz eylül ayında, önce insani yardım için ateşkes, ardından kalıcı ateşkes ve sivil yönetime geçiş için ortak bir bildiri yayınladı. Ancak bildiride savaşan tarafların hiçbirinin geçiş sürecine katılmayacağı belirtildi.

Boulos, ABD’nin ortaklarıyla birlikte, sivil yönetime geçiş de dahil olmak üzere daha geniş kapsamlı plan konusunda ‘önümüzdeki haftalarda bazı ilerlemeler kaydetmeyi’ umduğunu belirtti.

ABD’li yetkili, ‘en büyük önceliğin insani boyut ve insani ateşkes olmaya devam ettiğini’ vurguladı.


Irak’ın yeni parlamentosunda ‘siviller’ yok

IKBY’deki bir sandıkta oy kullanan bir seçmen (AFP)
IKBY’deki bir sandıkta oy kullanan bir seçmen (AFP)
TT

Irak’ın yeni parlamentosunda ‘siviller’ yok

IKBY’deki bir sandıkta oy kullanan bir seçmen (AFP)
IKBY’deki bir sandıkta oy kullanan bir seçmen (AFP)

Irak’ta geçtiğimiz hafta yapılan genel seçimlerde sadece Basra'daki Fav-Zaho İttifakı adayının bir sandalye kazandığı muhalefet kanadındaki üç ittifakın ezici bir yenilgiye uğramasıyla yeni parlamentoda sivil güçlerin temsiliyeti tamamen ortadan kalktı.

Sivil ittifaklar arasında Bedil, Sivil Demokratik Hareket, Fav-Zako ve Medeniyyun yer alıyordu ve yaklaşık 389 aday vardı. Ancak bu adayların çoğu, ittifak liderlerinin ‘sıfır’ olarak nitelendirdiği sonuçlar aldı.

Adaylar, geleneksel partilerin sahip olduğu etki ve finansman ağlarının belirleyici bir rol oynadığını, sivil güçlerin ise iç çekişmelerden ve zayıf organizasyon ve finansmandan şikayet ettiğini söylediler. Ayrıca, destekçileri arasındaki güven eksikliği ve katılımın azalmasının kazanma şanslarını düşürdüğünü de eklediler.

Adaylar, yenilgilerinin ‘seçimler adaletsizliğin olması’, siyasi finansmanın denetlenmemesi ve nüfuzlu grupların seçmenler üzerinde baskı kurmasından kaynaklandığını söylediler.