DEAŞ’ın uyuyan hücreleri Suriye’de genişlemeye devam ediyor

Geçen yıl mart ayında SDG’ye teslim olan DEAŞ unsurları. (AFP)
Geçen yıl mart ayında SDG’ye teslim olan DEAŞ unsurları. (AFP)
TT

DEAŞ’ın uyuyan hücreleri Suriye’de genişlemeye devam ediyor

Geçen yıl mart ayında SDG’ye teslim olan DEAŞ unsurları. (AFP)
Geçen yıl mart ayında SDG’ye teslim olan DEAŞ unsurları. (AFP)

Suriye ile ilgili hazırlanan bir insan hakları raporu, DEAŞ’ın ülkenin çöl bölgesinde ve Fırat’ın doğusunda operasyon yürüten uyuyan hücreleri aracılığıyla Suriye’nin doğusunda halen saldırı başlatma yeteneğine sahip olduğunu ortaya koydu. Rapor, operasyonların bir yandan Washington liderliğindeki Uluslararası Koalisyon güçlerinin, diğer yandan da Rusya’nın desteklediği rejim güçlerinin hava saldırılarına karşı yürütüldüğünü ortaya koydu. Raporda, DEAŞ’a mensup ailelerin ve yerinden edilenlerin olduğu el-Hul Mülteci Kampı’nın temsil ettiği saatli bombanın etkisiz hale getirilmesi çağrısı yapıldı. Aynı şekilde Humus’un doğu kırsalında eski bir DEAŞ güvenlik görevlisi tarafından yönetilen ve yaklaşık 50 unsuru olan paralı bir taburun Libya’daki savaşa yöneldiği belirtildi.
Suriye İnsan Hakları Gözlemevi (SOHR), 29 Mayıs’ta ‘Uluslararası Koalisyon liderlerinin geçen yıl mart ayında DEAŞ’ın hezimete uğradığı yönündeki açıklamasına rağmen teröristlerin zeminde varlığını sürdürdüğünü’ bildirdi. SOHR, Suriye Demokratik Güçleri (SDG) ile SDG’nin kontrolündeki farklı bölgelerdeki iş birliği dahilinde, Uluslararası Koalisyon güçlerinin güvenlik hamleleriyle eş zamanlı olarak örgüt hücrelerinin operasyonlarını ve saldırılarını sürdürdüğünü ve DEAŞ’ın tam bir yenilgiden uzak olduğunu vurguladı.
SOHR’un açıklamasında şu ifadeler yer aldı:
“ ‘Suriye’nin çöl bölgesi hariç kontrol altındaki birçok alanın kontrol altına alındığı, DEAŞ lideri Ebu Bekir el-Bağdadi’nin bir ABD hava saldırısında öldürüldüğü ve çok sayıda örgüt liderinin tutuklandığı’ büyük darbelere rağmen DEAŞ hücreleri, kaos yaratmak ve suikast operasyonları yürütmek için her fırsattan yararlanıyorlar. Bu sayede örgütün ayakta kalacağına dair bir mesaj gönderiyorlar.”
Terör hücreleri, geçen dönem boyunca kontrol altındaki farklı bölgelerde oluşan güvenlik boşluğu nedeniyle eylemlerine hız verdi. SDG’nin kontrolündeki bölgeler de ‘suikastlar, gasp, ölüm tehditleri ve vatandaşların ödeme yapmaya zorlanması yoluyla fidye talep etmek için’ artan kaçırma vakalarına tanık oluyor.

Hücreler
DEAŞ, geçen nisan ve mayıs ayları arasında sözde ‘hilafet devletinden’ ‘uyuyan hücrelere’ geçiş yaparak faaliyetlerini devam ettirmeye başladı. Uluslararası Koalisyon güçleri bazı bölgeleri kuşatmak amacıyla geçen ay hava saldırıları gerçekleştirdi. Farklı milletlerden çok sayıda DEAŞ mensubunu gözaltına aldı. Kaynaklar 28 Mayıs günü yaptıkları açıklamada, Uluslararası Koalisyon’un Deyrizor’un doğu kırsalındaki Cedid Ekedat köyünde operasyon gerçekleştirdiğini aktardı. Kaynaklara göre köyün bir bölgesi SDG ile çevriliydi ve güçler, ailelere evlerini terk etmeme çağrıları yapıyordu.
Aynı ayın 17’sinde Uluslararası Koalisyon kapsamında faaliyet gösteren ABD kuvvetleri, Deyrizor’un doğu kırsalındaki el-Basireh kentinin bir mahallesinde uçuşlar gerçekleştirdi. Operasyon, mahalle halkından ve sakinlerinden evlerini terk etmemelerini ve arananları kendilerine teslim etmeleri çağrılarıyla başladı. SDG’ye bağlı terörle mücadele güçlerinin eşlik ettiği ABD kuvvetleri Ebu Kemal’de de iki evi hedef aldı.
SOHR’a göre ilk evden dışarı çıkan iki adam teslim olmayı kabul etmezken kadınlar ve çocuklar evi terk etmeleri sonrasında ABD’liler tarafından gözaltına alındılar. Daha sonra operasyon, evdeki yerel bir sakinin de ölmesine yol açan şiddetli bir çatışmaya dönüştü. Ev, ABD kuvvetleri tarafından bombalanırken içerisindeki DEAŞ unsurları da öldürüldü.
ABD kuvvetleri, diğer eve de baskın düzenleyerek arama operasyonu gerçekleştirdi. Evde yaşayan yaşlı adam ve ailesi, ABD güçleri tarafından dışarı çıkarıldı ve ev havaya uçuruldu. Aktarılana göre evdeki genç bir adam da ABD kuvvetleri tarafından gözaltına alındı. Daha sonra 3 ABD helikopteri, operasyona katılan kuvvetleri başka bir alana transfer etmek için bölgeye indi.

Çöl
DEAŞ, halen Suriye’nin 185 bin kilometrelik toplam yüz ölçümünün yüzde 1,8’lik, yani 3 bin 283 kilometrelik alanını kontrol ediyor. Fırat’ın batısındaki Suriye’nin çöl bölgesinde, rejim güçlerinin ve (Suriyeli olan ya da olmayan) yandaş milislerin kontrolündeki bölgelerde Suveyda, Rakka, Deyrizor ve Humus’daki saldırılar aracılığıyla faaliyetlerini sürdürüyor. SOHR’a göre DEAŞ, şu anda Palmira’nın kuzey doğusundaki Cebel Ebu Rucmayn’dan başlayan bölgeyi kontrol ediyor. Örgüt ayrıca es-Sokna’daki çöl bölgesinde ve es-Suveyda’nın idari sınırlarının kuzeyinde de mevcudiyetini sürdürüyor.
Rus savaş uçakları rejim ve Rusya’nın DEAŞ operasyonlarına tepkisi kapsamında 27 Mayıs sabahı örgütün Suriye’nin çöl bölgelerindeki mevziilerine hava saldırıları düzenledi. Rakka çölünde de saldırılar yoğunlaşırken DEAŞ, Rakka vilayetinin güneyindeki rejim güçlerine ve yandaş gruplara saldırılar gerçekleştirdi. Daha sonra taraflar arasında şiddetli çatışmalar patlak verdi. SOHR, rejim güçleri ve gruplara mensup 8 unsurun ve 11 DEAŞ unsurunun öldüğünü bildirdi.
Örgüt 18 Mayıs’ta Kobacceb’teki Şam- Deyrizor yolunu kestikten birkaç saat sonra Deyrizor’un çöl bölgesinde rejim güçlerinden 7 kişiyi idam etti.
DEAŞ, 14 aydır İran milislerinin ve Lübnan ile Irak Hizbullah’ının önderliğindeki Suriye rejim güçlerine ve (Suriyeli olan ya da olmayan) yandaş milislere karşı operasyonlarını sürdürüyor.
SOHR, 24 Mart 2019 tarihinden bugüne kadar Fırat’ın batısı, Deyrizor, Rakka, Humus ve Suveyda çöllerinde örgüt tarafından düzenlenen saldırılar ve patlamalar neticesinde Suriyeli olmayan İran yanlısı 127 milis ve en az 2 Rus da dahil olmak üzere rejim güçlerinden ve (Suriyeli olan ya da olmayan) yandaş silahlı unsurlardan toplam 533 kişinin öldüğünü belgeledi.
Rakka Sivil Konseyi’ne bağlı ‘Birinci Müdahale Ekibi’ geçen Nnisan ayında Rakka’nın doğu kırsalındaki el-Hamarak köyünde yaklaşık 200 cesedin bulunduğu yeni bir toplu mezar tespit etti. DEAŞ’ın söz konusu bölgeye sivilleri ve savaşçıları gömdüğü tahmin ediliyor. SOHR’a göre cesetlerin çoğunluğu, rejim güçlerine bağlı 17’inci Bölük mensubu.

El-Hul Kampı
Suriye’de DEAŞ’ın yarattığı kaosun eski tanıklarından olan el-Hul Kampı’na ilişkin kriz halen devam ediyor. Mülteciler ve yerinden edilenlere ev sahipliği yapan El-Hul Kampı, DEAŞ mensubu unsurların aileleri için küçük bir devlet haline dönüşmüştü. Kampa halen güvensizlik ve kaos atmosferi hakim. Bu durum da kampı DEAŞ’ın veya daha tehlikeli bir örgütün yeniden ortaya çıkması tehdidi nedeniyle saatli bir bombaya çevirdi. SOHR’un istatistiklerine göre el-Hul Kampı’nda en az 68 bin 607 kişi yaşıyor. Söz konusu kişiler 30 bin 765’i Iraklı, olan 8 bin 450 Iraklı aileden, 28 bin 69’ı Suriye uyruklu 7 bin 809 Suriyeli aileden ve 9 bin 773’ü de başta Avrupa, Asya ve Afrika olmak üzere birçok farklı bölgeden gelenlerden oluşuyor.
28 Mayıs tarihinde kamptaki bir çadırın önünde Iraklı bir mülteci ölü bulundu. Cesedin kafasında keskin bir nesneyle delik açıldığı görülürken oklar DEAŞ mensuplarının ailelerindeki kadınlara yöneltildi. 23 Mayıs’ta da 3 çadırda yangın çıktı ve bir Iraklı mülteci bir çadırın önünde ölü bulundu. Sağlık kaynaklarına göre Iraklı mülteci, kafasına aldığı sert bir darbe sonucunda ölmüştü.
El-Hul Kampı, bölgede tekrar kaosa yol açabilecek saatli bir bombaya dönüşürken SOHR ise uluslararası topluma kapma dair krize çözüm bulma’ çağrısı yaptı.

Libya’daki çatışma
SOHR’a göre Humus’un doğu kırsalında bulunan DEAŞ örgütünde eski bir güvenlik görevlisinin başkanlığındaki 50 paralı askerlerden oluşan bir tabur 28 Mayıs’ta Libya’daki savaş cephelerine yöneldi. Güvenilir bilgilere göre söz konusu güvenlik görevlisi, Humus vilayetinde önemli bir pozisyona sahipti ve DEAŞ’ın hezimeti sonrasında Nusra Cephesi’ne bağlılık yemini ederek Afrin’e yönelmişti. Daha sonra bu yılın başlarında DEAŞ’a mensup 49 eski savaşçıyla birlikle paralı askerler olarak Libya’ya doğru yol aldı.
DEAŞ’ın Fırat Nehri’nin doğusunda ortadan kaldırıldığını duyuran Uluslararası Koalisyon’un açıklamasının üzerinden yaklaşık 14 ay geçmesine ve son dönemde çeşitli gelişmeler yaşanmasına rağmen örgütün kaçırdığı vatandaşların akıbetlerine ilişkin sessizlik ise halen devam ediyor.
 



Arap dünyası Filistin'in BM'ye tam üyeliğinin veto edilmesini üzüntüyle karşıladı

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA
TT

Arap dünyası Filistin'in BM'ye tam üyeliğinin veto edilmesini üzüntüyle karşıladı

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA

Arap ülkeleri ve uluslararası kuruluşlar, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinde (BMGK) Filistin'in BM'ye tam üyeliği istenilen karar tasarısını ABD'nin veto etmesini üzüntüyle karşıladıklarını açıkladı.

Suudi Arabistan Dışişleri Bakanlığının X hesabından yapılan açıklamada, ABD'nin veto kararının "İsrail'in uluslararası hukuk ihlallerinin devamını sağlayacağı" belirtildi.

Suudi Arabistan'ın 15 üyeli BMGK'de Cezayir tarafından Filistin'in BM'ye tam üyeliğini talep eden karar tasarısının daimi üye ABD'nin "hayır" oyu ile reddedilmesini üzüntüyle karşıladığı kaydedilen açıklamada, "Filistin devletinin BM'ye tam üyeliğinin kabulünün engellenmesi, İsrail işgalinin inatçılığının ve uluslararası hukuk kurallarının caydırıcı olmaksızın sürekli ihlalinin sürdürülmesine katkıda bulunmakta ve bizi arzu edilen barış hedefine yaklaştırmamaktadır." ifadelerine yer verildi.

- Mısır

Mısır Dışişleri Bakanlığı da BMGK'den Filistin devletinin BM'ye tam üye olmasını sağlayacak bir karar çıkmamasından üzüntü duyulduğunu açıkladı.

Bakanlığın açıklamasında, Filistin devletini tanımanın ve BM'ye tam üyeliğini onaylamanın, yaklaşık 75 yıldır İsrail işgalinden acı çeken Filistin halkının en doğal hakkı olduğu vurgulandı.

- Ürdün

Ürdün Dışişleri Bakanlığından yapılan açıklamada ise ABD'nin veto yetkisini kullanması sonucunda BMGK'nin Filistin devletinin BM'ye tam üye olarak kabul edememesinden "derin üzüntü" duyulduğu belirtildi

Bağımsız Filistin devleti vurgusu yapılan açıklamada, BM'ye tam üyeliğin Filistin halkının sabit bir hakkı olduğu kaydedildi.

- İslam İşbirliği Teşkilatı

İslam İşbirliği Teşkilatı'ndan (İİT) yapılan yazılı açıklamada da ABD'nin vetosunun ve Filistin'in üye olamamasının üzüntüyle karşılandığı ifade edildi.

ABD'nin veto kararının meşru haklarını alabilmeleri önünde engel olduğu ve Filistin halkına dayatılan tarihi adaletsizliğin yaklaşık 75 yıldır devam etmesine yeni bir katkı sunduğu belirtildi.

- Arap Birliği

Arap Birliği Genel Sekreteri Ahmed Ebu Gayt, X hesabından konuya ilişkin yazılı açıklama yaptı.

Gayt mesajında, "Vetonun, Filistin'in Birleşmiş Milletlere tam üye olarak katılımını kabul etme konusunda açık bir uluslararası iradeyi engellemek için kullanılması son derece talihsiz bir durumdur. Ancak bunun, Araplar tarafından ve uluslararası alanda desteklenen Filistin iradesinin zaferiyle kaçınılmaz olarak sonuçlanacak uzun bir siyasi mücadeleye giden yolda yalnızca bir adım olduğunu biliyoruz." ifadelerini kullandı.

- Filistin'in üyelik başvurusu

Filistin, 2011'de de BM'ye tam üyelik başvurusu yapmış ancak BMGK'de gereken desteği alamamıştı. Filistin daha sonra 2012 yılında BM "daimi gözlemci statüsü"ne kavuştu.

Filistin'in BM Daimi Temsilcisi Riyad Mansur, 2 Nisan'da yaptığı açıklamada, BM Genel Sekreteri Antonio Guterres'e bir mektup göndererek, üyelik başvurularının yeniden ele alınması talebinde bulunmuştu.

Guterres de 3 Nisan'da BMGK'ye mektup yazarak, Filistin'in talebinin gündeme alınması çağrısı yapmıştı.

BMGK ise 8 Nisan'da Filistin'in talebini "Yeni Üyelerin Kabulü Komitesi'ne" iletmişti.

BMGK'ye üyelikle ilgili dönüş yapması gereken Komite, iki toplantının ardından mutabakata varamadığını duyurmuştu.

Bunun ardından Cezayir, Filistin'in üyeliği için karar tasarısını müzakerelere açmıştı.


İsrail'in, Suriye'nin güneyinde rejim ordusunun hava savunma sistemlerine saldırı düzenlediği iddia edildi

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA
TT

İsrail'in, Suriye'nin güneyinde rejim ordusunun hava savunma sistemlerine saldırı düzenlediği iddia edildi

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA

 İsrail'in, Suriye'nin güney sınırlarında Beşşar Esed rejimi ordusunun hava savunma sistemlerinin bulunduğu birkaç noktaya roket saldırısı düzenlediği ileri sürüldü.

Suriye'deki haber ajansı SANA'nın askeri kaynağa dayandırdığı haberinde, yerel saatle 02.55'te Suriye'nin güney bölgesinde bazı noktaların, İsrail güçleri tarafından roketlerle hedef alındığı iddia edildi.

Haberde, "Düşman İsrail, Filistin'in kuzeyinden Suriye'nin güney bölgesindeki hava savunma sistemlerini roketlerle vurdu. Saldırıda maddi hasar meydana geldi." ifadeleri kullanıldı.

Diğer yandan, İsrail makamlarından saldırıya ilişkin açıklama yapılmadı.

Suriye'nin güneyinde Şam ve kırsalındaki bölgelerde Suriye ordusu ve İran destekli terörist grupların yanı sıra Lübnan Hizbullahı unsurlarının bulunduğu biliniyor.

İsrail, iç savaşın başladığı 2011'den bu yana Suriye'de zaman zaman İran destekli gruplara ve Suriye ordusuna ait askeri noktalara saldırılar düzenliyor.

İran basını, İran Hava Kuvvetleri Üssü'ne ev sahipliği yapan İsfahan eyaletinin kuzeydoğusunda patlama seslerinin geldiğini duyurmuştu.

İsfahan eyaletindeki patlama seslerinin ardından Tahran, İsfahan ve Şiraz ile İran'ın bazı bölgelerindeki uçuşların askıya alındığı bildirilmişti.

Amerikan medyası, ABD'li yetkililere dayandırdığı haberlerinde, İsrail'in İran topraklarına yönelik bir saldırı düzenlediğini yazmıştı.


Filistin, ABD'nin BM tam üyeliğini engellemeye yönelik "vetosunu" kınadı

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA
TT

Filistin, ABD'nin BM tam üyeliğini engellemeye yönelik "vetosunu" kınadı

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA

Filistin, ABD'nin, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nde (BMGK) Filistin'in BM'ye tam üyeliği talep edilen karar tasarısını veto etmesini şiddetle kınadı.

Filistin Devlet Başkanlığı yaptığı yazılı açıklamada, "ABD'nin, Filistin'in BM'ye tam üye olmasını engellemek için BMGK'da veto yetkisini kullanmasını en güçlü ifadelerle kınadı." ifadesine yer verdi.

Devlet Başkanlığı, "ABD'nin vetosu haksız ve ahlak dışıdır. Filistin Devleti'nin BM'ye tam üye olmasını güçlü bir şekilde destekleyen uluslararası toplumun iradesine meydan okumadır" değerlendirmesinde bulunuldu.

ABD, BMGK Filistin'in BM'ye tam üyeliği istenilen karar tasarısını veto etmişti.

15 üyeli BMGK'de ABD'nin "hayır" oyu kullandığı tasarı, 12 "evet" ve 2 "çekimser" oy almıştı.

Karar tasarısının geçmesi için 5 daimi üyeden hiçbirinin "hayır" oyu kullanmaması ve toplamda 9 "evet" oyu alması gerekiyordu.

- Filistin'in üyelik başvurusu

Filistin, 2011'de de BM'ye tam üyelik başvurusu yapmış ancak BMGK'de gereken desteği alamamıştı. Filistin 2012 yılında BM "daimi gözlemci statüsü"ne kavuştu.

Filistin'in BM Daimi Temsilcisi Riyad Mansur, 2 Nisan'da yaptığı açıklamada, BM Genel Sekreteri Antonio Guterres'e bir mektup göndererek, üyelik başvurularının yeniden ele alınması talebinde bulunmuştu.

Guterres de 3 Nisan'da BMGK'ye mektup yazarak, Filistin'in talebinin gündeme alınması çağrısı yapmıştı.

BMGK ise 8 Nisan'da Filistin'in talebini "Yeni Üyelerin Kabulü Komitesi'ne" iletmişti.

BMGK'ye üyelikle ilgili dönüş yapması gereken Komite, iki toplantının ardından mutabakata varamadığını duyurmuştu.

Bunun ardından Cezayir, Filistin'in üyeliği için karar tasarısını müzakerelere açmıştı.


Türkiye'den Gazze'ye insani yardım götüren 9. gemi El-Ariş Limanı açıklarına ulaştı

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA
TT

Türkiye'den Gazze'ye insani yardım götüren 9. gemi El-Ariş Limanı açıklarına ulaştı

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA

Gazze'ye ulaştırılması için 3 bin 774 ton insani yardım malzemesiyle Türkiye'den uğurlanan "9. İyilik Gemisi" Mısır'ın El-Ariş Limanı açıklarına ulaştı.

Mersin Limanı'ndan 16 Nisan'da uğurlanan, Türk Kızılay tarafından temin edilen gıda, bebek malzemeleri, uyku tulumu ve un gibi ihtiyaç malzemeleriyle yola çıkan gemi, Akdeniz'deki yolculuğunu tamamlıyor.

Mısır açıklarında yakıt ikmali yaptıktan sonra rotasına devam eden 9. İyilik Gemisi, Gazze'ye en yakın bölge El-Ariş Limanı açıklarına ulaştı.

Gemi, işlemlerin ardından taşıdığı acil ihtiyaç malzemelerinin indirilmesi için limana yanaşacak.

İndirilecek 3 bin 774 ton insani yardım malzemesi, tırlara yüklenerek Refah Sınır Kapısı üzerinden Gazze'deki Filistin halkına götürülecek.

Türk Kızılay ile AFAD işbirliğinde bugünü kadar 13 uçak ve 8 gemiyle toplamda 39 bin 697 ton çeşitli insani yardım malzemesi Gazze'ye ulaştırıldı.


İran ve Ürdün dışişleri bakanları, ikili ve bölgesel konuları görüştü

Safedi'nin İranlı mevkidaşı ile görüşmesinden bir kare
Safedi'nin İranlı mevkidaşı ile görüşmesinden bir kare
TT

İran ve Ürdün dışişleri bakanları, ikili ve bölgesel konuları görüştü

Safedi'nin İranlı mevkidaşı ile görüşmesinden bir kare
Safedi'nin İranlı mevkidaşı ile görüşmesinden bir kare

İran Dışişleri Bakanı Hüseyin Emir Abdullahiyan ile Ürdün Dışişleri Bakanı Eymen es-Safedi, New York’ta Filistin’deki son gelişmeler ile ikili ve bölgesel meseleleri görüştü.

İran Dışişleri Bakanlığından yapılan yazılı açıklamaya göre, BM Güvenlik Konseyinde (BMGK) bakanlar düzeyinde düzenlenen "Orta Doğu" oturumuna katılmak üzere ABD’de bulunan Abdullahiyan ile Ürdünlü mevkidaşı Safedi bir araya geldi.

ABD’nin İsrail’e desteği ve İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun saldırıları sona erdirmek istememesinin “Filistinlilere yönelik soykırımın devam etmesinin temel nedeni” olduğu değerlendirmesinde bulunan Abdullahiyan, uluslarası toplumun, özellikle İslam ülkelerinin “bu soykırımı sona erdirmek için harekete geçip çabalarını sürdürmesi gerektiğini ifade etti.

Abdullahiyan, İran’ın İsrail’e yönelik saldırısının, ülkesinin Şam’daki konsolosluk binasına yapılan saldırıya karşı cevap olarak “meşru savunma” çerçevesinde gerçekleştirildiğini ifade ederek “hassas ve hesaplı” bir şekilde askeri ve istihbarat üslerini hedef aldıklarını kaydetti.

Bölgede barış ve istikrarın güçlendirilmesinden yana olduklarını belirten Abdullahiyan, İsrail’in saldırısına verilen karşılığın “sınırlı ve minimum” olduğunu, İsrail’in “herhangi bir maceracı eyleme girişmesi durumunda” ülkesinin cevabının “kesin, hızlı ve kapsamlı” olacağını yineledi.

Abdullahiyan, İsrail’in Filistin halkına karşı sürdürdüğü saldırılara işaret ederek, uluslararası toplum, İslam İşbirliği Teşkilatı ve üye ülkelerin bu saldırıların durdurulması için harekete geçmesi gerektiğini vurguladı.

Ürdün Dışişleri Bakanı Safedi de Filistin meselesinin ülkesi için yüksek öncelik taşıdığını belirterek Gazze’ye yönelik sürdürülen saldırıların sonlandırılması için çabalarının süreceğini ifade etti.

Filistin’deki durumu zor ve karmaşık” olarak nitelendiren Safedi, Ürdün'ün, Filistinlilerin komşu ülkelere yerleştirilmesine yönelik her türlü girişime kesin olarak karşı olduğunu kaydetti.

Abdullahiyan ile Safedi, bazı ikili ve bölgesel konuları da ele aldı.


Hizbullah top mermileriyle İsrail askerlerini hedef alıyor

Lübnan sınırına yakındaki İsrail askerleri (AFP)
Lübnan sınırına yakındaki İsrail askerleri (AFP)
TT

Hizbullah top mermileriyle İsrail askerlerini hedef alıyor

Lübnan sınırına yakındaki İsrail askerleri (AFP)
Lübnan sınırına yakındaki İsrail askerleri (AFP)

Lübnan Hizbullah grubu dün (Perşembe) yaptığı açıklamada, Raheb bölgesi yakınlarında toplanan İsrail askerlerini top mermileriyle hedef aldığını duyurdu.

Hizbullahın açıklamasında saldırının tam yeri veya sonuçları belirtilmedi. İsrail'den ise  saldırı ile ilgili henüz bir açıklama yapılmadı.


Erdoğan'ın Irak ziyaretinde ilişkilerde sıçrama bekleniyor

Kuzey Irak'ta PKK operasyonlarına katılan iki Türk helikopteri (arşiv - Türkiye Savunma Bakanlığı)
Kuzey Irak'ta PKK operasyonlarına katılan iki Türk helikopteri (arşiv - Türkiye Savunma Bakanlığı)
TT

Erdoğan'ın Irak ziyaretinde ilişkilerde sıçrama bekleniyor

Kuzey Irak'ta PKK operasyonlarına katılan iki Türk helikopteri (arşiv - Türkiye Savunma Bakanlığı)
Kuzey Irak'ta PKK operasyonlarına katılan iki Türk helikopteri (arşiv - Türkiye Savunma Bakanlığı)

Türkiye ve Irak, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın önümüzdeki Pazartesi günü Bağdat'a yapacağı ziyarette ilişkilerinde bir sıçrama bekliyor. Ankara ve Bağdat'ta yapılan duyuruya göre ziyarette güvenlik, ekonomi ve kalkınma konularının yanı sıra, su ve enerji dosyalarını da içeren stratejik çerçeve anlaşmasının imzalanması öngörülüyor.

Irak hükümetinden bir kaynak, Türkiye Savunma Bakanı Yaşar Güler'in çarşamba günü açıkladığı, PKK’nın faaliyetleriyle mücadelede iki komşu ülke arasında iş birliğine ilişkin stratejik bir anlaşmanın imzalanması hakkındaki açıklamasını dün (Perşembe) doğruladı.

Milli Savunma Bakanlığı Basın ve Halkla İlişkiler Müşaviri Zeki Aktürk dünkü (Perşembe) haftalık basın toplantısında, Türkiye ‘nin “Pençe Kilit’te” operasyonunu hızlandıracağını ve kilitin bu yaz kapanacağını, kilit kapanırken, Bakanımız açıkladığı gibi: Öngörülemez, alışılmadık, PKK’nin reaksiyon gösteremeyeceği şekilde kapanacağını belirtti.

Buna karşılık Iraklı kaynak, "konunun aynı zamanda iki ülke arasındaki güvenlik iş birliğiyle, güvenlik ve ekonomik yönlerle ilgili birçok ortak çıkar konusuyla da ilintili olduğunu" ifade etti. Kaynak Şarku’l Avsat’a Türk tarafının Irak'a su paylaşımının sağlanması ve bir mekanizma kurulması konusunda iş birliği gösterdiğini, dosyanın Erdoğan'ın ziyareti sırasında görüşüleceğini belirtti.

 Erdoğan, salı günü yaptığı açıklamada, gündeminin en önemli maddelerinden birinin su meselesi olacağını, ayrıca Irak'ın doğalgaz ve petrolün Türkiye üzerinden taşınmasına ilişkin taleplerinin de bulunduğunu, her iki konunun da çözümü için çalışılacağını söyledi.

Irak'ın geçen yıl lansmanını duyurduğu "Kalkınma Yolu" projesi, Erdoğan'ın ziyaretinin gündeminde önemli bir madde oluşturuyor. Türkiye Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdülkadir Uraloğlu geçtiğimiz cuma günü yaptığı açıklamada, geçtiğimiz aylarda bakanlar düzeyinde ve teknik görüşmelerde bulunularak, Türkiye ile Irak arasında, projenin takibi için "Bakanlar Kurulu" benzeri bir ortak mekanizmanın kurulması yönünde karara varıldığını söyledi. Projeye aynı zamanda BAE ve Katar’ın da katılması bekleniyor.

Türkiye-Irak meclisinden heyetler arasında, çarşamba ve perşembe günleri Ankara'da görüşmeler yapıldı. Terörle mücadele konusunda ortak hareket etmenin, ekonomi ve kalkınma alanlarında iş birliğini geliştirmenin iki ülkenin çıkarına olduğunu, Erdoğan'ın ziyaretinin çok önemli bir dönüm noktası oluşturacağı ifade edildi.


SOHR: İsrail saldırıları Suriye'nin güneyindeki bir askeri bölgeyi hedef aldı

İsrail'in Suriye'ye önceki baskınlarından (Arşiv- Reuters)
İsrail'in Suriye'ye önceki baskınlarından (Arşiv- Reuters)
TT

SOHR: İsrail saldırıları Suriye'nin güneyindeki bir askeri bölgeyi hedef aldı

İsrail'in Suriye'ye önceki baskınlarından (Arşiv- Reuters)
İsrail'in Suriye'ye önceki baskınlarından (Arşiv- Reuters)

Suriye İnsan Hakları Gözlemevi'nin (SOHR) açıklamasına göre İsrail saldırıları bugün (Cuma) şafak vakti Suriye'nin güneyindeki bir Suriye ordusu mevzisini hedef aldı.

Gözlemevi, "saldırıların As-Suveyda ile Deraa arasındaki bölgede meydana geldiğini ve İsrail uçaklarının herhangi bir hava savunması olmaksızın yoğun uçuş gerçekleştirdiğini bildirdi. SOHR, "Bölge, radar taburunun bulunduğu Zara ile Karfa arasında yer alıyor" bilgisini paylaştı.

SOHR, "İsrail savaş uçaklarının baskınlarında hava savunmasının karşı koymasını veya izlemesini engellemek için Daraa'daki bir radar taburunun hedef alındığını" doğruladı.

Suriyeli aktivistler daha önce cuma günü saldırılarının ülkenin güneyinde Suveyda'daki Suriye ordusunun mevzilerini hedef aldığını bildirmişti.

Suveyda haberlerinin yer aldığı Suveyda24 sitesinin Genel Yayın Yönetmeni Rayan Maruf, "Suriye ordusuna ait bir radar taburunun bombalandığını" doğruladı.

İran resmi medyası bugün (Cuma) şafak vakti İsfahan'ın merkezinde patlamalar duyulduğunu bildirirken, Amerikan medyası yetkililerin, İsrail'in ezeli rakibine karşı misilleme saldırıları düzenlediğini söylediğini aktardı.


Darfur ve Kordofan'da askeri gerilim

Hartum eyaletinin Omdurman şehrinde savaşta hasar gören evlerin arasında bir Sudan ordusu mensubu (Reuters)
Hartum eyaletinin Omdurman şehrinde savaşta hasar gören evlerin arasında bir Sudan ordusu mensubu (Reuters)
TT

Darfur ve Kordofan'da askeri gerilim

Hartum eyaletinin Omdurman şehrinde savaşta hasar gören evlerin arasında bir Sudan ordusu mensubu (Reuters)
Hartum eyaletinin Omdurman şehrinde savaşta hasar gören evlerin arasında bir Sudan ordusu mensubu (Reuters)

Sudan'daki savaşın iki tarafı arasındaki askeri gerilimin seviyesi dün (perşembe) yeniden arttı. Orduya ait savaş uçakları ülkenin batısındaki Darfur bölgesinde Hızlı Destek Kuvvetleri (HDK) mevzilerine hava saldırıları düzenlerken, HDK kaynakları güneydeki Kordofan bölgesini ordunun elinden kurtarmak için ilerlemekten söz etti.

Günlerdir Darfur ve Kordofan bölgelerinde yoğun çatışmalar yaşanıyor. Bu durum insani acıları ve yerinden edilmeleri arttırıyor.

Ordu jetleri, Kuzey Darfur eyaletinin başkenti el-Faşir ve Güney Darfur eyaletinin başkenti Nyala’daki HDK mevzilerini bombalarken, görgü tanıkları şehrin pazarlarında ‘yakıt fiyatlarındaki artışla birlikte genel fiyatlarda da önemli artış yaşandığını’ bildirdi.

Sudan'ın orta kesimindeki El Cezire eyaletinde Sivil Direniş Komiteleri, ‘ordunun dört ay önce eyaletten çekilmesinden beri HDK'nin en iğrenç ihlal türlerini; öldürme, yağmalama, tecavüz ve sindirme eylemlerini gerçekleştirmeden hiçbir yeri terk etmediğini’ söyledi. Komiteler, HDK'yi ‘eyalette 800'den fazla kişiyi öldürmekle’ suçladı.

Konuyla ilgili olarak Dünya Sağlık Örgütü (WHO), Sudan'daki hastanelerin çöküşün eşiğinde olduğu uyarısında bulundu. WHO Doğu Akdeniz Bölge Direktörü Hanan Hasan Balkhy de yaptığı açıklamada, salgın hastalıkların halk arasında yayıldığı dönemde ülkeyi bir ‘ilaç açığının’ kuşattığını söyledi. Balkhy, “Çatışmalardan etkilenen ülkelerdeki hastanelerin yaklaşık yüzde 70 ila 80'i ya kendilerine yönelik saldırılar ya da tıbbi malzeme ve işgücü eksikliği nedeniyle çalışmıyor” ifadesini kullandı.


BAE Dışişleri Bakanı, İranlı mevkidaşıyla bölgedeki gelişmeleri görüştü

BAE Dışişleri Bakanı Şeyh Abdullah bin Zayed Al Nahyan
BAE Dışişleri Bakanı Şeyh Abdullah bin Zayed Al Nahyan
TT

BAE Dışişleri Bakanı, İranlı mevkidaşıyla bölgedeki gelişmeleri görüştü

BAE Dışişleri Bakanı Şeyh Abdullah bin Zayed Al Nahyan
BAE Dışişleri Bakanı Şeyh Abdullah bin Zayed Al Nahyan

BAE Dışişleri Bakanı Şeyh Abdullah bin Zayed Al Nahyan, İran Dışişleri Bakanı Hüseyin Amir Abdullahian ile yaptığı telefon görüşmesinde bölgedeki mevcut tehlikeli gelişmeleri ve bunların bölgesel ve uluslararası güvenlik ve barışa yansımalarını ele aldı.

BAE Dışişleri Bakanı, Ortadoğu bölgesindeki gerilim çemberinin genişlemesini önlemek ve mevcut gerilimi düşürmek için çalışmanın önemini vurguladı. Al Nahyan, farklılıkları çözmenin, bölgenin ve halkın güvenliğini sağlamanın yolunun diplomasi ve diyaloğa öncelik vermek olduğuna dikkat çekti.

Şeyh Abdullah bin Zayed, bölge ülkelerinin faydalanması ve hak ettiği şeyin barış, refah ve kalkınma olduğunu vurguladı.

Görüşmede, iki komşu ülke arasındaki ilişkiler ve bu ilişkileri iki ülkenin ve bölgenin ortak çıkarlarına hizmet edecek şekilde geliştirmenin yolları ele alındı.