ABD: Rusya Libya’da sahte para basıyor

Trablus’un batısındaki el-Vatiyye hava üssünde bulunan UMH’ye bağlı  askeri unsurlar (AFP)
Trablus’un batısındaki el-Vatiyye hava üssünde bulunan UMH’ye bağlı  askeri unsurlar (AFP)
TT

ABD: Rusya Libya’da sahte para basıyor

Trablus’un batısındaki el-Vatiyye hava üssünde bulunan UMH’ye bağlı  askeri unsurlar (AFP)
Trablus’un batısındaki el-Vatiyye hava üssünde bulunan UMH’ye bağlı  askeri unsurlar (AFP)

Birleşmiş Milletler (BM), Libya’nın başkenti Trablus’un çevresinde yaşanan çatışmalara yönelik bölgesel ve küresel müdahalelerin, BM’nin silah yasağı kararı ihlal ettiğini, Libya’ya büyük bir silah ve savaşçı akışına katkıda bulunduğunu açıkladı.
Washington ve Moskova’nın Libya arenasında devam eden mücadeleleri çerçevesinde ise ABD, Rusya’da Libya dinarı basma sürecine dahil oldu. Öyle ki ABD’nin Trablus Büyükelçisi Richard B. Norland, Washington’un Malta’da yaklaşık 1,1 milyar dolar değerindeki Libya dinarına el koyduğunu söylerken, paraları da sahte olarak nitelendirdi. ABD Trablus Büyükelçiliği, geçen cuma günü Twitter üzerinden yaptığı açıklamada, bu paraların Rusya devletine bağlı bir şirket tarafından basıldığını ve paralel bir yasadışı kuruluş tarafından sipariş edildiğini vurguladı. Büyükelçilik, Trablus’taki Ulusal Mutabakat Hükümeti’ni (UMH) tanımayan Abdullah es-Sini başkanlığındaki geçici hükümete bağlı, Libya’nın doğusundaki paralel Libya Merkez Bankası’na atıfta bulundu.
ABD, konuya ilişkin olarak Rusya’yı suçlarken, Libya’da istikrarı bozan ve kötü niyetli olarak nitelendirdiği ‘Rusya’nın faaliyetlerinin durdurulması gerektiğine’ dikkati çekti.
Rusya, Libya’nın doğusundaki hükümet için ilk defa para basmıyor. Öyle ki daha önce de yaklaşık 4 milyar dinar bastığı iddia edilmiş ve durum, Trablus’taki Merkez Bankası tarafından yalanlanmıştı.

Serrac ve Conte telefon görüşmesi
Öte yandan 30 Mayıs’ta UMH Başkanı Fayiz es-Serrac ve İtalya Başbakanı Giuseppe Conte arasında Libya’daki son gelişmelere ilişkin olarak bir telefon görüşmesi gerçekleştirildi. UMH Başkanlık Konseyi medya ofisi, Conte’nin ‘ülkesinin silah göndermeye devam eden dış taraflar hususundaki endişelerini’ dile getirdiğini söyledi. İtalya Başbakanı, bu durumun çatışmanın beslenmesine katkıda bulunduğunu, Libya halkının çektiği acıları uzattığını, Libya’nın komşularının ve Avrupa’nın güvenliği için bir tehdit oluşturduğunu vurguladı.
Conte, Güvenlik Konseyi kararlarına ve Berlin Konferansı’nın çıktılarına uygun olarak siyasi sürece geri dönme çağrısı yaparken, “Libya’nın geleceğine karar vermek, dış güçlerle değil, sadece Libyalıların elleriyle olmalıdır” dedi. İtalya Başbakanı ayrıca, Libya’ya bir an önce yeni bir BM Temsilcisi atanması çağrısında da bulundu.
Giuseppe Conte, tüm Libyalıların servetini ve ana gelir kaynaklarını temsil eden Libya petrol üretiminin yeniden başlaması gerektiğine de dikkati çekti.
Diğer taraftan Fayiz es-Serrac ise siyasi çözümün, UMH’nin ‘saldırganları hezimete uğratması’ sonrasında hedeflediği durum olduğunu belirterek, saldırgan tarafa silah akışının durmadığını, hatta son günlerde daha da arttığını vurguladı.
Libya kabileleri ve şehirleri Yüksek Konsey Başkanı danışmanı olan Libyalı siyasi aktivist Halid el-Guveyl de Mısır, Tunus ve Cezayir cumhurbaşkanlarına ‘Libya krizinin gelişmelerini ele almak’ üzere söz konusu bu üç ülkeden birinde üçlü bir oturum düzenleme çağrısında bulundu. Şarku’l Avsat’a konuşan Guveyl, “Türkiye’nin paralı askerlerle sürece dahil olması, tüm bölgeyi tehdit eden açık bir ihlal ve Libya işlerine açık bir müdahaledir. Tüm bölgenin istikrarsızlaşmasına yol açar” dedi.
Diğer taraftan ülkenin batısındaki Mizde şehrinde bulunan bir insan kaçakçılığı merkezinde 30 göçmenin ölmesine ve 11 göçmenin de yaralanmasına yönelik öfkeli tepkiler artış gösteriyor. İnsani İşler Koordinatörü ve Birleşmiş Milletler Mukim Temsilcisi Yakub el-Hallu, yaptığı açıklamada göçmenlere ateş açılması dolayısıyla şaşkın olduğunu dile getirdi. 30 Mayıs’ta BM misyonu tarafından yayınlanan bir bildiride Hallu, ‘insan ticareti ve kaçakçılığı’ suçunu kınayarak, bunun ‘insan hakları yasalarının ciddi bir ihlali olduğunu ve cezasız kalamayacağını’ vurguladı. Yetkili, bu olayın ‘göçmenlerin ülkede karşılaştığı birçok tehlike arasından sadece bir örnek’ olduğunu ifade etti.
Yakub el-Hallu, “Libya’da birçoğu keyfi gözaltı, cinsiyete dayalı şiddet, zorla çalıştırma, gasp ve sömürüye maruz kalan 654 binden fazla göçmen ve mülteci bulunuyor. Libya’da resmi kuruluşlarda ve gayri resmi kaçakçılık merkezlerinde binlerce göçmen ve mültecinin keyfi olarak alıkonulması ciddi bir endişe kaynağıdır” dedi.

Hafter güçleri bir Suriyeli komutanı öldürdü
Halife Hafter komutasındaki Libya Ulusal Ordusu (LUO) 30 Mayıs’ta, Sultan Murad Örgütü’nün (paralı asker) Suriyeli komutanı Murad Ebu Hamud el-Azizi’nin öldürüldüğünü açıkladı. LUO, örgütün Türkiye tarafından desteklendiğini ifade etti. Başkentteki yerel sakinler, Şarku’l Avsat’a yaptıkları açıklamada, başta Trablus’un güney cephesi olmak üzere farklı bölgelerde bombardıman seslerinin duyulduğunu söylerken, onlarca evin yıkıldığını belirtti.
Ankara, Libya’ya gönderilen Suriyeli paralı asker meselesi değinmekten kaçınıyor. Aynı şekilde LUO, Türkiye yanlısı gruplardan biri olarak kabul edilen Sultan Murad Bölüğü komutanının öldürüldüğünü açıkladı.
Gelişmeyle eş zamanlı olarak ‘Moskova’nın LUO’ya bağlı el-Cufra hava üssüne MIG-29 ve Suhoy Su-24 türü 14 uçak teslim ettiği inancı’ ortasında ABD’nin, Libya’daki artan Rus rolüne ilişkin endişeleri tırmandı. LUO Genel Komutanlığı, ABD’nin söz konusu iddiasını yalanlarken, bölgede eski uçaklarla mücadele verildiğini söyledi. Rus parlamentosundan bir üye de söz konusu iddiayı reddetti.
 



İsrail Şam'ı bombaladıktan sonra Ahmed Eş-Şara'yı mı hedef alıyor?

Suriye Devlet Başkanı Ahmed eş Şara (Arşiv)
Suriye Devlet Başkanı Ahmed eş Şara (Arşiv)
TT

İsrail Şam'ı bombaladıktan sonra Ahmed Eş-Şara'yı mı hedef alıyor?

Suriye Devlet Başkanı Ahmed eş Şara (Arşiv)
Suriye Devlet Başkanı Ahmed eş Şara (Arşiv)

İsrail, çarşamba günü Suriye'ye yönelik saldırılarını artırarak başkent Şam'ı hedef aldı. Newsweek, olayı, İsrail'in Süveyda'da artan mezhepsel şiddet ortamında operasyonlarını yoğunlaştırdığı bir dönemde, Suriye Devlet Başkanı Ahmed eş-Şara'nın yedi aylık görev süresi boyunca karşı karşıya kaldığı en ciddi kriz olarak nitelendirdi.

Suriye Devlet Başkanı ABD Başkanı Donald Trump'ın beğenisini kazanmış olabilir ama yakında İsrail'in hedef listesine girebilir.

İsrail'in operasyonları, devrik Cumhurbaşkanı Beşşar Esed rejiminin yıkılmasının hemen ardından İsrail ordusunun askeri hedeflere yönelik geniş çaplı bir saldırı kampanyası başlatarak daha güneydeki toprakları ele geçirmesinden sonra Suriye'deki en yoğun operasyonlar oldu.

Görsel kaldırıldı.İsrail hava saldırılarının hedef aldığı Şam'daki Savunma Bakanlığı binası (AFP)

"İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'nun söylemleri, Şara'nın gerilimi azaltma çağrılarına rağmen tırmanırken, yeni Suriye cumhurbaşkanı, Tel Aviv'in Şara’nın da karşı olduğu İran yanlısı "direniş ekseni" ile son 21 aydır süren çatışmasında İsrail'in birçok önemli düşmanının başına geldiği gibi, hedef haline gelebilir.  

İsrail'in eski büyükelçilerinden ve şu anda Yahudi Dürzi örgütünün CEO'su olan Rida Mansur Newsweek'e şunları söyledi: “İsrail son zamanlarda, eski Hizbullah Genel Sekreteri Hasan Nasrallah, İranlı askeri komutanlar ya da Hamas lideri gibi belirli bir liderin, ulusal güvenliğine açık bir tehdit oluşturduğunu hissettiğinde harekete geçeceğini gösterdi.”

Mansur şöyle devam etti: "Bu bir gerçek. Son iki yıl içinde yaşandı. Bu, İsrail'in ilk tercihi olmayacaktır. İsrail Suriye'de kaosu tetikleyebileceğinin farkına varabilir ama bu, kaosu en başta onun başlatıp başlatmadığına bağlı, o zaman başka liderlere de şans verilmeli."

Mansur, son günlerde aralarında kadın ve çocukların da bulunduğu yüzlerce Suriyeli Dürzi'nin, Suriye güvenlik güçleri tarafından desteklendiği iddia edilen ve aralarında yabancı ve yerel milislerin de bulunduğu Bedevi aşiretleri tarafından öldürüldüğüne dair haberler üzerine İsrail askeri müdahalesi çağrısında bulunan İsrail Dürzi toplumunun önde gelen isimleri arasında yer alıyor.

Şam'ın Dürzilerin çoğunlukta olduğu güney banliyölerinde şubat ayında Suriye güçleri ve milisler arasında yaşanan kanlı çatışmalar, Netanyahu'nun bu azınlığın kaderiyle ilgili ilk büyük tehditlerini savurmasına yol açtı. Nisan ayında yeniden su yüzüne çıkan şiddet, İsrail'in daha sert uyarılarına neden oldu ve mayıs ayında bir süreliğine yatışmış gibi görünse de son günlerde yeniden su yüzüne çıktı. İsrailli yetkililer böylece, ülkelerini bölgedeki azınlık haklarının koruyucusu olarak gösterme fırsatını yakaladı.

İsrail'in ABD Büyükelçiliği'nde diplomat olarak görev yapan Sevsen Natur Hassun, dün Newsweek'te yayınlanan yazısında, “Suriye sınırının tamamen silahsızlandırılmasını sağlayarak, ortak değerlerimiz ve azınlık gruplarının korunması için hareket ederek, rejimin Dürzilere zarar vermesini engellemeye kararlıyız. Herkes bilmelidir ki, Suriye Dürzileri, Arap çoğunluklu bölgede, çoğulculuğun ve azınlık çeşitliliğinin son sembolüdür” ifadelerini kullandı.

Eş Şara, Dürzileri korumanın hükümeti için bir “öncelik” olduğunu açıkladı ve İsrail'i “Suriye'yi savaşa ve bölünmeye sürüklemeye çalışmakla” suçladı.

Mansur şöyle devam etti: "İsrail, Suriye'nin güneyinin Lübnan ya da Gazze'ye dönüşmesine izin veremez. Harekete geçmek için çok uzun süre tereddüt ettiğimiz o yerlerden çok acı bir ders aldık. Çok uzun süre bekledik ve çok yüksek bir bedel ödedik. Dolayısıyla İsrail'in şu anki ruh hali, 7 Ekim 2023'teki Hamas saldırısı senaryosunun tekrarlanmasını önlemek için elimizden gelen her şeyi yapmaktır."

Bu strateji, Netanyahu'nun dünkü konuşmasında da vurguladığı gibi, Şam'dan Golan Tepelerine kadar Suriye'nin güneyinde, Suveyda'yı da içine alan bir “tampon bölge” kurulmasını içeriyor.

Mansur, “Şara güneydeki Dürzilerin haklarını savunmayı taahhüt etmezse, iç savaşın ilk yıllarında kuzeydoğuda kurulan ABD destekli Kürt güçlerine benzer fiili bir özerk bölgenin oluşturulmasıyla karşı karşıya kalabilir” değerlendirmesinde bulundu.

Mansur, “Dürzilere özerklik verilmesi İsrail'in Suriye'nin güneyinde istikrarı sağlamasına yardımcı olacaktır ki, bence bu herkes için faydalı olacaktır. Bu İsrail için de iyi, Dürziler için de iyi. Şam hükümeti ülkeyi birleştirmenin önemini anlamazsa, izlediği politikanın bedeli bu olacaktır" şeklinde görüşünü dile getirdi.

Görsel kaldırıldı.ABD Başkanı Donald Trump ile Suriye Devlet Başkanı Ahmed eş-Şara arasında Riyad'da görüşme (Arşiv-AP)

ABD, İsrail'in son saldırılarına desteğini çekmenin yanı sıra, Suriye'nin birliğini ve toprak bütünlüğünü de savundu ki bu mesaj, Beyaz Saray'ın Kürt müttefiki Suriye Demokratik Güçleri'nin (SDG) merkezi hükümete entegre olmasını öngören ve şu anda durmuş olan anlaşmanın müzakere edilmesindeki rolüyle pekiştirildi.

Şarku'l Avsat'ın edindiği bilgiye göre Trump Netanyahu'ya yakın dururken, ABD lideri aynı zamanda mayıs ayında kendisini Suriye'ye yönelik yaptırımları kaldırmaya ikna ettiği belirtilen Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile de yakın ilişkiler kurdu.

Erdoğan dün yapılan kabine toplantısında, Suriye'nin bölünmesine yönelik iddiaları sert bir dille eleştirerek şunları söyledi: "Suriye'nin bölünmesine dün de razı olmadık, bugün de yarın da asla razı olmayacağız. Ülkenin toprak bütünlüğü pahasına Suriye'nin güneyi ile kuzeyi arasında bir koridor oluşturmayı hayal edenler asla amaçlarına ulaşamayacaklar."

"Suriyeli kardeşlerimizle dayanışma içinde bunlara engel olacağız ama İsrail ile soruna bulaşanlar er ya da geç büyük bir hesap hatası yaptıklarını anlayacaklardır."