Kara delikten Dünya'ya neredeyse ışık hızıyla yaklaşan jet patlamaları saptandı

Bilim insanları süperkütleli başka bir kara delikten yayılan plazmanın bulunduğu galakside yıldız oluşumunu engellediğini keşfetmişti (NASA)
Bilim insanları süperkütleli başka bir kara delikten yayılan plazmanın bulunduğu galakside yıldız oluşumunu engellediğini keşfetmişti (NASA)
TT

Kara delikten Dünya'ya neredeyse ışık hızıyla yaklaşan jet patlamaları saptandı

Bilim insanları süperkütleli başka bir kara delikten yayılan plazmanın bulunduğu galakside yıldız oluşumunu engellediğini keşfetmişti (NASA)
Bilim insanları süperkütleli başka bir kara delikten yayılan plazmanın bulunduğu galakside yıldız oluşumunu engellediğini keşfetmişti (NASA)

Astronomlar, dışarıya ışık hızına yakın, kızgın materyal püskürten kara delik görüntüledi. Parlamanın NASA’nın Chandra X-ışını Gözlemevi tarafından tespit edildiği ifade edildi.
Phys.org'un haberinde, kara deliğin ve ona eşlik eden yıldızın MAXI J1820+070 ismi verilen bir sistem oluşturduğu ve Samanyolu Galaksisi’nde bulunan bu sistemin Dünya’dan yaklaşık 10 bin ışık yılı uzakta olduğu belirtildi.
MAXI J1820+070 sisteminde bulunan kara deliğin Güneş’ten yaklaşık 8 kat daha büyük olduğu aktarıldı. Bahsi geçen kara deliğin devasa bir yıldızın parçalanmasıyla oluşan yıldız kaynaklı kara delik diye tanımlandığı ifade edildi. Bunun, Güneş’in kütlesinin milyonlarca ya da milyarlarca katı fazlasını barındıran süper kütleli kara deliklere tezat oluşturduğu aktarıldı.
Kara deliğin yörüngesinde bulunan, ona eşlik eden yıldızın kütlesinin Güneş’in kütlesinin yaklaşık yarısı olduğu belirtildi. Kara deliğin güçlü kütleçekimsel etkisinin, materyalleri yıldızdan uzaklaştırarak X-ışını yayan, kara deliği çevreleyen diske ittiği aktarıldı.
Diskteki kızgın gazın bir kısmının “olay ufkunu” (dönüşü olmayan nokta) geçtiği ve kara deliğe düştüğü, bazılarınınsa kısa patlamalar ya da jet saçılımı halinde dağıldığı aktarıldı. Bahsi geçen jet saçılımlarının manyetik alan çizgileri boyunca olay ufkunun dışında başlayan farklı yönlere işaret ettiği ifade edildi.
Kara deliğin davranışlarının belirlendiği görüntülerin Chandra’da yapılan 4 gözleme dayandığı belirtildi. Chandra X-ışını Gözlemevi’nde kara deliğe yönelik Kasım 2018, Şubat, Mayıs ve Haziran 2019’da farklı gözlemler yapıldı. Elde edilen bulgular Paris Üniversitesi’nden Mathilde Espinasse liderliğinde yayımlanan makalede açıklandı.
Dünya açısından bakıldığında kuzeydeki jet patlamalarının ışık hızının yüzde 60’ı kadar hareket ettiğinin göründüğünün ancak güney kısmındaki patlamaların hızının ışık hızının yüzde 160’ına tekabül ettiği ilüzyonunu yarattığı ifade edildi. Gerçekteyse patlamaların hızının ışık hızının yüzde 80'ine denk olduğu belirtildi. Bunun, nesnenin nesneden yayılan ışıkla neredeyse aynı hızla hareket ettiğine işaret ettiği aktarıldı.
Bilim insanları MAXI J1820+070 sistemi açısından, güney kısmından yayılan saçılımların bize doğru hareket ettiğini, kuzeydeki patlamalarınsa bizden uzaklaştığını söyledi.
Bu denli hızlı bir dağılımın daha önce yıldız kaynaklı devasa kara deliklerden yayılan X-ışınlarında iki örneğinin tespit edildiği ifade edildi.
Bahsi geçen gözlemler Oxford Üniversitesi’nden Joe Bright’ın liderliğindeki araştırma ekibi tarafından yapıldı. 
Chandra’nın gözlemlerinin, jetlerin izlenme süresini yaklaşık iki katına çıkarması nedeniyle, radyo dalgaboylarının ölçümünden elde edilen verilerle Espinasse ve ekibinin verilerinin ortak biçimde analiz edilmesinin daha fazla bilgi sağladığı ifade edildi.
Bilim insanları, verilerin jetlerin kara delikten uzaklaştıkça yavaşladığına işaret ettiğini belirtti.
Jetlerdeki enerjinin çoğunun ışınıma dönüşmektense jetlerdeki parçacıkları çevreleyen malzemeyle etkileşime girdiğinde salınması nedeniyle jetlerin yavaşlıyor olabileceği ifade edildi.
Araştırmacılar, Temmuz 2018’de iki jet saçılımının kara delikten dışarı 181 milyon milyarlık materyal saçtığını tahmin ediyor. Bu miktarın binlerce Halley kuyruklu yıldızına ya da Empire State Binası’nın 500 milyon katına eşdeğer olduğu belirtildi. 
 



Bilim insanları primatları inceledi: Alfa erkek kural değil istisna

Erkek egemenliğinin en belirgin olduğu türlerden biri şempanzeler (AFP)
Erkek egemenliğinin en belirgin olduğu türlerden biri şempanzeler (AFP)
TT

Bilim insanları primatları inceledi: Alfa erkek kural değil istisna

Erkek egemenliğinin en belirgin olduğu türlerden biri şempanzeler (AFP)
Erkek egemenliğinin en belirgin olduğu türlerden biri şempanzeler (AFP)

Bilim insanları primat türlerinde alfa erkek olgusunun pek de gerçek olmadığını tespit etti. Geniş kapsamlı araştırma, dişi ve erkekler arasındaki hiyerarşik ilişkinin daha karmaşık olduğuna işaret ediyor.

İnsanların da içinde yer aldığı primat grubunda ya erkeklerin ya da dişilerin popülasyondaki hakim cinsiyet olduğu düşünülüyordu. Genellikle erkeklerin gruptaki hakimiyeti elinde tuttuğuna inanılıyordu.

Ancak hakemli dergi PNAS'te dün (7 Temmuz) yayımlanan çalışmada durumun sanıldığı kadar net olmadığı ve beklendiğinden daha fazla popülasyonda dişilerin egemen olduğu ortaya çıktı.

Araştırmacılar maymunlar, lemurlar, tarsiyerler ve lorisler gibi 121 primat türüne ait 253 popülasyondan 5 yıl boyunca veri topladı. Ekip varsayımların ötesinde daha net bilgi edinmek adına ayrıntılı davranış kayıtları toplayıp grup içindeki kavgaları ve kazananları derledi.

Çalışmada karşı cinsler arasındaki kavga ve tartışmaların sanılandan çok daha sık yaşandığı saptandı. Bir grup içindeki anlaşmazlıkların ortalama yarısı dişi ve erkekler arasında geçti. 

Araştırma genelinde incelenen kavgaların yaklaşık yüzde 90'ını erkekler kazandığı için bu açıdan net bir erkek hakimiyeti olduğu söylenebilir.

Öte yandan araştırmacılar popülasyonların sadece yüzde 17'sinde bu durumun gözlemlendiğini söylüyor. İnsanların en yakın akrabalarından şempanze ve bonobolar bu kesimde yer alırken, lemur ve bonoboların da olduğu primat popülasyonlarının yüzde 13'ünde net bir dişi egemenliği vardı.

Geri kalan yüzde 70'lik kısımdaysa bir cinsiyetin diğeri üzerindeki hakimiyet ya orta düzeydeydi ya da hiç yoktu.

Fransa'daki Montpellier Üniversitesi'nden çalışmanın başyazarı Dr. Élise Huchard, "Sıkı bir erkek egemenliği gerçekten azınlıkta" diyerek ekliyor: 

Bunun çoğunluk olmasını beklemiyorduk çünkü literatürü iyi biliyoruz ancak yüzde 20'nin altında kalmasını pek beklemezdik.

Erkek egemenliğinin daha net olduğu gruplarda, bu cinsiyetin vücut veya dişlerinin daha büyük olduğu gözlemlendi. Ayrıca dişilerin kaçıp ağaçlara tırmanamadığı popülasyonlarda da benzer bir durum vardı.

Öte yandan dişiler hakimiyetini, üremeden gelen güçleriyle kazanıyordu. Dr. Huchard, "Bir dişi çiftleşmek istemiyorsa, erkek bu konuda hiçbir şey yapamaz" diye açıklıyor: 

Dişiler üremeyi kontrol ettiklerinde, bunu erkeklere karşı bir güç mekanizması olarak kullanabiliyorlar.

Bilim insanları ayrıca dişilerin birbirleriyle rekabet ettiği ve erkeklerin yavrulara daha fazla baktığı gruplarda da dişi egemenliğinin daha yaygın olduğunu gözlemledi. Bu türlerde dişiler ya genellikle yalnız oluyor ya da sadece erkek-dişi çiftleri halinde yaşıyorlar. Bu durum tek eşliliğin dişi hakimiyetiyle bağlantılı olduğu anlamına gelebilir.

Araştırmacılar bu sonuçların doğrudan insanlara uygulanamayabileceğini ancak yakın akraba türlerdeki cinsiyet rollerinde şaşırtıcı bir esnekliğe işaret ettiğini söylüyor. 

Dr. Huchard, "Bu sonuçlar, insanlık tarihinde daha sonra ortaya çıkan tarım toplumlarına kıyasla daha eşitlikçi olan avcı-toplayıcılar arasındaki kadın-erkek ilişkileri hakkında bildiklerimizle epey örtüşüyor" diyor.

Independent Türkçe, Science Alert, BCC Science Focus, PNAS