Riyad'daki Bağışçılar Konferansı’ndan Yemen’e en az 1,3 milyar dolar yardım

Suudi Arabistan'ın talebi üzerine Yemen'i desteklemek için düzenlenen Bağışçılar Konferansı. (SPA)
Suudi Arabistan'ın talebi üzerine Yemen'i desteklemek için düzenlenen Bağışçılar Konferansı. (SPA)
TT

Riyad'daki Bağışçılar Konferansı’ndan Yemen’e en az 1,3 milyar dolar yardım

Suudi Arabistan'ın talebi üzerine Yemen'i desteklemek için düzenlenen Bağışçılar Konferansı. (SPA)
Suudi Arabistan'ın talebi üzerine Yemen'i desteklemek için düzenlenen Bağışçılar Konferansı. (SPA)

Suudi Arabistan'ın talebi üzerine dün Riyad'da, Birleşmiş Milletler (BM) ile iş birliğinde sanal ortamda düzenlenen Bağışçılar Konferansı, en az 1,35 milyar dolar değerindeki insani yardımın açıklanması ile son buldu.
66 ülkeden 15 uluslararası kuruluş, 3 hükümet kuruluşu ve 39 sivil toplum kuruluşu dahil olmak üzere en az 126 tarafın katılım gösterdiği konferansa İslam Kalkınma Bankası (İKB), Uluslararası Kızılhaç Komitesi (ICRC), Uluslararası Kızılhaç ve Kızılay Dernekleri Federasyonu (IFRC) katıldı.
Konferans çıktılarına göre Suudi Arabistan 500 milyon dolar, Norveç 195 milyon dolar, İngiltere 200 milyon dolar, İsveç 30 milyon dolar, Japonya Yemen yardım kurumlarına 41 milyon dolar, koronavirüsle mücadelede 7,3 ​​milyon dolar, Güney Kore 18,4 milyon dolar ve Kanada 40 milyon dolar, Avrupa Komisyonu 80 milyon dolar, Hollanda ise 16,7 milyon dolar yardım sağlama taahhüdünde bulundu.
Yemen’deki yardım çalışmalarının giderlerini karşılamayı amaçlayan konferans, son zamanlarda koronavirüs salgını ve diğer hastalıkların yayılmasıyla ciddi bir insani krizle karşı karşıya olan ülkedeki insani durumun iyileştirilmesine yönelik BM’nin yürüttüğü, uluslararası çabaların desteklenmesi ve koordine edilmesine odaklandı.
Suudi Arabistan: Siyasi çözümü destekliyoruz
Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı Faysal bin Ferhan bin Abdullah, konferansta yaptığı konuşmada Suudi Arabistan hükümetinin Yemen’i ve kardeş halkını destekleme konusundaki kararlı konumunu teyit etti. Hükümetin BM’nin bilhassa Yemen’de olmak üzere tüm dünyada faaliyet gösteren ajansları aracılığıyla sağlanan insani çalışmalar hakkındaki derin takdirini vurguladı. Ferhan, açıklamalarına şu sözlerle devam etti:
“Biz bugün bir araya gelirken Yemen halkı da bu konferansta verilecek taahhütleri dört gözle bekliyor. İnsani, siyasi, askeri, güvenlik, ekonomik ve kalkınma konularındaki zorluklarla yüzleşmelerine yardımcı olması için bu taahhütlerin acilen sunulmasını umuyor. Nitekim bu zorluklar, Husi milislerin insanlık dışı uygulamalarından insani yardımları hiç etmeleri, yağmalamaları ve vergi uyguladıkları bu yardımların tüm Yemen topraklarına erişimini engellemelerinden kaynaklanıyor. Bu tavırları, Körfez Girişimi ve uygulama mekanizmaları, Yemen Ulusal Diyalogu çıktıları, Güvenlik Konseyi (BMGK) 2216 sayılı kararı olmak üzere üç referansa, ilgili uluslararası kararlara ve 2018 Stockholm Anlaşması'nın uygulanmasına dayanan siyasi çözümü kabul etmeme, aynı zamanda Arap Koalisyonu’nun ilan ettiği ateşkese ya da BM Yemen Özel Temsilcisi’nin Yemen tarafları arasında doğrudan müzakere davetine cevap vermeme konusundaki inatçılıklarının devamı niteliğindedir.”
Bakan Ferhan, uluslararası toplumu BM Proje Hizmetleri Ofisi (UNOPS) personelinin en az 1 milyon varil ham petrol yüklü Safir gemisine erişmesine izin vermek ve böylece petrol sızması durumunda Kızıldeniz’de kapsamlı bir çevresel felaketten kaçınmak için Husi milislere tam baskı uygulamaya çağırdı. Zirâ gemi, Hudeyde Limanı’nı ele geçirdikleri 2015’ten bu yana patlama tehdidi altında. Bakan, yardım taşıyan gemilerin varışını önleyen deniz mayınlarını etkisiz hale getirmenin, hem bunlara vergi dayatılmamasını hem de Hudeyde'deki Kızıldeniz değirmenlerini hedeflemeyi bırakmalarını sağlamanın gerekliliğini de vurguladı.
Bakan, ülkesinin BM’nin Yemen krizine sürdürülebilir bir siyasi çözüme ulaşmak için gösterdiği tüm çabaları desteklemeye ve Yemen halkının ülkenin güvenlik ve istikrarına da yansıyan insani, ekonomi, kalkınma konusunda çektiği acıları sonlandırmaya istekli olduğunu yineledi. Suudi Arabistan’ın Eylül 2014 krizinden bu yana Yemen'e toplamda en az 16 milyar 940 milyon dolar yardım sağladığını vurgulayan Ferhan, Kral Selman Yardım ve İnsani Çalışmalar Merkezi’nin (KSRelief) 12 farklı gıda, yardım ve insani sektörde 453 proje yürüttüğünü, yeniden yapılanma yardımları kapsamında ise Yemen'in Geliştirilmesi ve Yeniden İnşa Edilmesi Suudi Programı dahilinde 7 farklı kalkınma sektöründe en az 150 milyon 520 bin dolar maliyetinde 175 projenin yürütüldüğünü hatırlattı. Ayrıca Suudi Arabistan'daki Yemenlilere yardım sağlandığını, ikili hükümet yardımlarının yapıldığını, yerel para birimi ve Yemen ekonomisini desteklemek için 3 milyar dolar değerinde güvence verildiğini, enerji santrallerinin işletilmesi için ayda 60 milyon dolar değerinde petrol türevleri sağlandığını, patlamamış mühimmat ve mayınların temizlenmesi için Mayın Temizleme Projesi’nin (MASAM) yürütüldüğünü de vurguladı.
Yemen'deki durumu ele alma ve halkının insani acılarını hafifletme çabalarına katılmanın önemine değinen Prens Faysal bin Ferhan bin Abdullah tüm ülkelere, uluslararası örgütlere ve sivil toplum örgütlerine, geçen yıl açıklandığı üzere yardım operasyonunu finanse etmek için 2 milyar 410 milyon dolar tutarındaki taahhütlerini yerine getirme çağrısında bulundu. Bu miktarın 180 milyon doları, Yemen'de koronavirüs salgınıyla mücadele etmek ve burada yaşanması mümkün olan insani felaketi önlemeye tahsis edilecek.
Bakan, açıklamalarına BM Yemen Özel Temsilcisi Martin Griffiths’in Yemen'deki güvenlik ve istikrarı sağlayacak şekilde insani ve ekonomik zorluklarla mücadeledeki çabalarını, insani ve ekonomik güveni inşa etme adımları ya da ateşkes konusundaki, aynı zamanda üç referansa göre kapsamlı bir siyasi çözüme ulaşmak için siyasi istişarelerin sürdürülmesi hususundaki önerilerini desteklediğini yineleyerek devam etti.

Suudi Arabistan'dan 500 milyon dolar
KSRelief Genel Sekreteri ve Suudi Kraliyet Mahkemesi Genel Danışmanı Dr. Abdullah Rabia da yaptığı konuşmada şu ifadeleri kullandı:
“Bugün dünyanın Kovid-19 salgını ile karşı karşıya olduğu zor koşullar altında buluşuyoruz. Aynı zamanda beraberinde getirdiği ekonomik, sağlık ve siyasi sıkıntılar, Yemen halkının karşılaştığı zorlu insani ve sağlık koşullar da gündemimizde. Nitekim bu sıkıntılara salgını ya da Yemen halkını tehdit eden insani koşulları dikkate almayan İran destekli Husi milisler neden oldu. Bu milisler, bağışçı ülkelerden gelen insani yardımları yağmalayıp çalmaya ve bunları kendi askeri amaçlarında kullanmaya çalıştı. Milisler, Yemen halkını bağışçıların taahhütlerini olumsuz yönde etkileyecek şekilde en temel haklarından mahrum bıraktı. Böylece BM ve insan hakları örgütlerinin omuzlarına bu ağır suiistimalleri azaltma yolunda ciddi bir sorumluluklar yükledi.”
Krallığın BM Yemen İnsani Müdahale Planı’na 500 milyon dolar katkıda bulunma taahhüdüne değinen Rabia, 300 milyon doların BM kurum ve kuruluşları aracılığıyla KSRelief’in mekanizmalarına göre koronavirüsle mücadeleye tahsis edileceğini, geri kalan 200 milyon doların da mekanizmalarına uygun olarak KSRelief aracılığıyla ulusal, yerel ve uluslararası kuruluşlarla koordineli olarak sunulacağını belirtti. Bu kapsamda MASAM’ın üçüncü aşamasına 30 milyon dolar ayrılacağını, böylece üç aşamaya toplamda 100 milyon dolar tahsis edilmiş olacağını kaydetti.

Guterres: Zor bir dönemle karşı karşıyayız
Hayati önemdeki söz konusu konferansa ve Yemen'e sağlanan kalıcı yardımlara sponsor olduğu için Suudi Arabistan'a teşekkür eden BM Genel Sekreteri Antonio Guterres, Yemen’in hem kurumsal hem de bireysel düzeyde, özellikle koronavirüs salgınının patlak vermesiyle, zorlu ekonomik ve insani koşullarla karşı karşıya olduğunun altını çizdi.
Yemen’in bu insani kriz sırasında yardıma ihtiyacının olduğunu hatırlatan Guterres, açlık ve yetersiz beslenmenin Yemen’de en az 4 milyon insanın yerinden edilmesiyle birlikte çocukların hayatının tehlike altında olduğunu, salgının ise en az 10 milyon insanın hayatını tehdit ettiğini vurguladı. Aynı zamanda “Zor bir dönemle karşı karşıyayız. Acilen bir şeyler yapmazsak yüksek ölüm oranlarıyla karşılaşabiliriz” ifadelerini kullandı.
Yemen'deki sağlık tesislerinin salgın krizini şiddetlendirecek şekilde başta solunum cihazları ve ambulanslar olmak üzere tıbbi cihaz sıkıntısı çektiğini açıklayan Guterres, hastanelerin enerji kaynaklarından yoksun olduğunu, nüfusun yarısının ise temiz suya erişiminin bulunmadığını vurguladı.
BM’nin Yemen'de yürüttüğü en az 30 insani programın fon yetersizliği nedeniyle önümüzdeki yıl sona erdirilmesi konusunda uyarıda bulunan Guterres, bağışçıları Yemen'deki acil insani yardım programlarına cömertçe destek vermeye ve finanse etmeye çağırdı.

Sağlık sektörünün çöküşü
İnsani ve Acil Durum Yardımlarından Sorumlu BM Genel Sekreter Yardımcısı Mark Lowcock, sağlık sektörünün çöküşü, yaşam koşullarının bozulması, kıtlık, yerinden edilme, başta koronavirüs olmak üzere hastalıkların yayılması nedeniyle Yemen'deki insani durumun son derece zor olduğunu bildirdi.
Tüm dünyanın Yemen ve halkının tüm ihtiyaçlarını karşılayacak bağışlarda bulunacağı ümidini dile getiren Lowcock, BM’nin Yemen'deki 10 milyondan fazla insana yardım sağlayan ve buradaki vaziyetin nispeten normale dönmesine yardımcı olacak, eyleme geçirilebilir bir plana sahip olduğunun altını çizdi. “Yemenli ailelere yardımcı olabilmemiz ve koronavirüsle mücadelede temel ihtiyaçları elde edebilmemiz gerekiyor” ifadelerini kullandı.
Yemen hükümetini risklerden kaçınmak için çalışmaya ve gelişmeye devam etmeye çağıran Lowcock, en ciddi zorluğun finansman olduğunu belirterek yeterli finansman sağlanmadığı taktirde 41'den fazla yardım programının yıl içerisinde kapatılacağını söyledi. Ayrıca koronavirüs müdahale ekiplerinin temmuz ayı sonuna kadar ülkedeki kalacağını ve gelecek ay bütçenin azaltılacağını kaydetti.

BAE yardıma devam ediyor
Son birkaç yıl içerisinde BM Yemen İnsani Müdahale Planı ve BM ajansları girişimlerine en az 6 milyar dolar destekte bulunan Birleşik Arap Emirlikleri de yardımları sürdüreceğini açıkladı.
Uluslararası toplumun barışçıl bir çözüm bulma çabalarını söz konusu üç referansa dayanarak desteklemenin önemini vurgulayan BAE’nin açıklamasında şu ifadelere yer verildi:
“Mart-Haziran döneminde 100 milyon dolar değerinde 107 ton insani yardıma başladık. Bunlardan 7 tonu, uçaklar aracılığıyla haftalar önce Yemen’e vardı. Dolayısıyla durum önemli ölçüde değişti. İnsani yardımlara yönelik acil bir değişim gerekiyor. Dünyadaki krize etkili yanıt verebilmek için yeni mekanizmalara ve yenilikçi yaklaşımlara ihtiyaç duyuyoruz.”



Suriye Savunma Bakanlığı: SDG ile çıkan çatışmada iki asker hayatını kaybetti

Deyrizor'daki SDG milisleri (Arşiv – Reuters)
Deyrizor'daki SDG milisleri (Arşiv – Reuters)
TT

Suriye Savunma Bakanlığı: SDG ile çıkan çatışmada iki asker hayatını kaybetti

Deyrizor'daki SDG milisleri (Arşiv – Reuters)
Deyrizor'daki SDG milisleri (Arşiv – Reuters)

Suriye Savunma Bakanlığı bugün yaptığı açıklamada, dün akşam Rakka kırsalında Suriye Demokratik Güçleri (SDG) ile çıkan çatışmalarda iki askerin öldürüldüğünü duyurdu.

Suriye devlet televizyonu dün akşam, SDG'nin bölgedeki Suriye ordusu mevzilerine sürpriz bir saldırı düzenlemesinin ardından Rakka'nın doğusundaki Ma'adan şehri civarında şiddetli çatışmaların çıktığını bildirdi. Kanal, SDG'nin bölgedeki ordu mevzilerini hedef almasının ardından ordu topçularının SDG'nin ateşine karşılık verdiğini de ekledi. SDG ise güçlerinin DEAŞ unsurlarının Rakka'nın doğusundaki Ganem el-Ali çölünde bulunan mevzilerine insansız hava araçları (İHA) fırlatmak için kullandıkları bir dizi mevziyle mücadele ettiğini söyledi. SDG tarafından yapılan açıklamada, “Bölge, bu hafta Şam hükümetine bağlı gruplar tarafından bir dizi saldırıya maruz kaldı. Bu saldırılar, terörist saldırılarını gerçekleştirmek için bu bölgeleri kullanan DEAŞ unsurlarının faaliyetleriyle paralel olarak gerçekleşti” denildi. SDG, ‘Suriye'nin kuzey ve doğusunu meşru bir şekilde savunmaya ve sivilleri hedef alan her türlü terörist tehdidi önlemeye’ kararlı olduğunu vurguladı.

Bu hafta başında SDG, doğu Rakka'da Suriye hükümeti gruplarının saldırısını engellediğini duyurmuş ve çatışmanın tırmanmasını önlemek için orantılı bir yanıt verildiğini belirtmişti.

SDG, Suriye'nin kuzey ve doğusunun büyük bir bölümünü kontrol ediyor.

Suriye Savunma Bakanı Murhaf Ebu Kasra geçen ay, başkent Şam'da SDG lideri Mazlum Abdi ile görüştüğünü ve ülkenin kuzey ve kuzeydoğusundaki tüm cephelerde ve askeri konuşlanma noktalarında derhal kapsamlı bir ateşkes üzerinde anlaştıklarını söyledi.


İsrail'in Gazze'nin güneyine düzenlediği hava saldırısı sonucu 3 kişi hayatını kaybetti, 15 kişi yaralandı

Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus'ta bulunan Nasır Hastanesi'nde İsrail saldırısı sonucu hayatını kaybedenlerin cenaze namazını kılan Filistinliler (Reuters)
Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus'ta bulunan Nasır Hastanesi'nde İsrail saldırısı sonucu hayatını kaybedenlerin cenaze namazını kılan Filistinliler (Reuters)
TT

İsrail'in Gazze'nin güneyine düzenlediği hava saldırısı sonucu 3 kişi hayatını kaybetti, 15 kişi yaralandı

Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus'ta bulunan Nasır Hastanesi'nde İsrail saldırısı sonucu hayatını kaybedenlerin cenaze namazını kılan Filistinliler (Reuters)
Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus'ta bulunan Nasır Hastanesi'nde İsrail saldırısı sonucu hayatını kaybedenlerin cenaze namazını kılan Filistinliler (Reuters)

İsrail savaş uçakları, Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus'un doğusuna hava saldırısı düzenlerken, sivil savunma ekipleri kanlı bir günün ardından bölgeden üç ceset çıkardı ve 15 yaralıyı tahliye etti.

Filistin Enformasyon Merkezi, ‘işgal uçaklarının bu sabah erken saatlerde Han Yunus'un doğusunda, ağır topçu bombardımanı ile eşzamanlı olarak birkaç hava saldırısı düzenlediğini’ bildirdi.

Gazze Şeridi'ndeki Sivil Savunma Müdürlüğü, ‘işgal güçlerinin Han Yunus'un doğusundaki Beni Suheyla bölgesinde bir evi bombalamasının ardından üç şehit çıkarıldığını ve 15 yaralı tahliye edildiğini’ duyurdu.

Gazze Şeridi'ndeki hastanelerin sağlık kaynakları dün, ‘İsrail ordusunun 10 Ekim'de yürürlüğe giren ateşkes anlaşmasını açıkça ihlal ederek, Gazze ve Han Yunus şehirlerinde 17'si çocuk ve kadın olmak üzere 28 kişiyi öldürdüğünü’ bildirdi.

Hamas Sözcüsü Hazım Kasım bugün yaptığı açıklamada, İsrail’i Gazze anlaşmasını ihlal etmekle suçladı. Kasım, İsrail’in aralarında kadın ve çocukların da bulunduğu çok sayıda kişiyi öldürdüğünü ve yaraladığını belirterek, Mısır, Katar, Türkiye ve ABD’yi bu ‘ihlalleri’ derhal durdurmak için harekete geçmeye çağırdı.

Kasım, İsrail ordusunun ‘anlaşmanın varlığına rağmen Gazze’de büyük bir katliam gerçekleştirdiğini’ ve bu tutumun, İsrail hükümetinin arabulucular ve garantör ülkeler nezdindeki açık saygısızlığını yansıttığını söyledi. Kasım ayrıca, bu ülkelerin işgalci güçlerin Gazze’ye yönelik saldırılarını durdurmakta yetersiz kaldığını ifade etti.

dwef
İsrail'in düzenlediği hava saldırısının gerçekleştiği bölgeyi inceleyen Filistinliler (Reuters)

Kasım, “Şarm eş-Şeyh'te anlaşmayı imzalayan tüm tarafları, özellikle Mısır, Katar, Türkiye ve ABD'yi, sorumluluklarını yerine getirmeye ve işgalin saldırganlığını ve Gazze'deki savaşı sona erdirmek için yapılan anlaşmanın ihlallerini durdurmak için acil önlemler almaya çağırıyoruz” dedi.


Gazze Anlaşması... Silahsızlanma konusundaki anlaşmazlıklar BM kararını zorluyor

Gazze şehrindeki yerinden edilmiş kişiler için kurulan kampta kışın ilk yağmurları yağarken çadırlarını kurmaya çalışan Filistinliler (AFP)
Gazze şehrindeki yerinden edilmiş kişiler için kurulan kampta kışın ilk yağmurları yağarken çadırlarını kurmaya çalışan Filistinliler (AFP)
TT

Gazze Anlaşması... Silahsızlanma konusundaki anlaşmazlıklar BM kararını zorluyor

Gazze şehrindeki yerinden edilmiş kişiler için kurulan kampta kışın ilk yağmurları yağarken çadırlarını kurmaya çalışan Filistinliler (AFP)
Gazze şehrindeki yerinden edilmiş kişiler için kurulan kampta kışın ilk yağmurları yağarken çadırlarını kurmaya çalışan Filistinliler (AFP)

Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi’nin, ABD Başkanı Donald Trump’ın barış planının uygulanmasına ve uluslararası güçlerin konuşlandırılmasına zemin hazırlayan Amerikan kararını onaylamasının ardından, Gazze Şeridi’nde yürürlüğe giren ateşkes anlaşmasının geleceğine ilişkin farklı değerlendirmeler gündeme geldi. Bu farklılıkların başında silahsızlanma meselesi bulunuyor.

Filistin taraflarının karar hakkındaki tepkileri değişkenlik gösterirken, uzmanlar bu adımın ‘diplomatik bir ivme’ yarattığını, ancak sahada somut bir uygulamaya dönüşmeden önce ciddi engellerle karşılaşacağını belirtiyor. Uzmanlara göre bu durum, özellikle ABD’nin Ortadoğu Özel Temsilcisi Steve Witkoff ile Hamas yöneticilerinden Halil el-Hayye arasında İstanbul’da gerçekleşip gerçekleşmediği tartışılan görüşme nedeniyle, anlaşmanın ikinci aşamasını belirsizlik içinde bırakıyor.

10 Ekim’de yürürlüğe giren ateşkesin ikinci aşamasını oluşturan güvenlik ve idari düzenlemeler, İsrail’in rehinelerin tümünün cenazelerinin iade edilmesinde ısrarcı olması ve Gazze Şeridi’ni yönetecek komitenin henüz açıklanmaması nedeniyle ilerleyemiyor.

Çelişkili haberler

İsrail medyasında, ABD’nin Ortadoğu Özel Temsilcisi Steve Witkoff ile Hamas yöneticisi Halil el-Hayye arasında Türkiye’de yapılması planlanan toplantıya ilişkin bilgiler çelişkili şekilde yer aldı. Söz konusu görüşme, cuma günü New York Times tarafından ortaya çıkarılmıştı.

Times of Israel, toplantının gerçekleştiğini öne sürerken, İsrail Kamu Yayın Kurumu KAN görüşmenin ‘İsrail’in baskısı nedeniyle’ yapılmadığını aktardı.

Israel Hayom ise Washington’ın, BM Güvenlik Konseyi’nde ABD kararına karşı Arap desteği toplama girişimi nedeniyle Hamas’a tepki gösterdiğini yazdı. Gazete, bu girişimin Trump yönetiminin anlaşmanın bir sonraki aşamasına ilerleme çabalarını fiilen yavaşlattığını ifade etti.

fgt
Gazze şehrinin Suk Faras mahallesindeki bir çöp döküm alanının yanından geçen çocuklar (AFP)

Filistinli siyasi analist Nizar Nazzal, söz konusu görüşmenin yapılıp yapılmadığına dair çelişkili haberlerin, bazı çevrelerin BM Güvenlik Konseyi kararını ‘ileriye dönük bir adım’ olarak görmesine rağmen Hamas’ın kararı reddetmesiyle birlikte, özellikle silahsızlanma konusunda ciddi görüş ayrılıklarına işaret ettiğini belirtiyor. Nazzal’a göre bu durum, İsrail’in Hamas’a herhangi bir meşruiyet tanımama yönündeki baskılarıyla da bağlantılı.

Nazzal, “Eğer toplantı sadece ertelendiyse, bu anlaşmanın karşılaştığı engelleri aşmak için bir fırsat olabilir. Ancak tamamen iptal edilmişse, bu durumda Hamas tutumunu sertleştirecek ve özellikle silahsızlanma maddesi başta olmak üzere alınan kararlara yaklaşımı olumsuz yönde etkilenecektir” dedi.

BM Güvenlik Konseyi’nin 13 üyenin desteğiyle kabul ettiği karar, Gazze Şeridi’nde ‘geçici uluslararası istikrar gücü’ kurulmasına izin veriyor. Ancak kararın son versiyonunda, Gazze’de silahsızlanmaya yönelik ifadelerin yer alması, silahların toplanması ve askeri altyapının imhası gibi maddelerin olması, uygulanabilirliğe ilişkin yeni endişeleri gündeme getirdi.

Tarafsızlık niteliği

Hamas, kararın kabul edilmesinin ardından yaptığı açıklamada, uluslararası gücün Gazze Şeridi içinde üstlenmesi öngörülen görevler arasında yer alan silahsızlanma maddesinin, bu gücün ‘tarafsızlık niteliğini ortadan kaldıracağını ve onu çatışmada işgalin tarafına dönüştüreceğini’ belirtti.

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ise kararı memnuniyetle karşıladı. X platformunda İngilizce yaptığı paylaşımda, “Başkan Trump’ın planının barış ve refah getireceğine inanıyoruz; çünkü plan Gazze’nin tamamen silahsızlandırılmasına, askeri kapasitesinin ortadan kaldırılmasına ve aşırılığın kökünün kazınmasına vurgu yapıyor” ifadelerini kullandı.

Mısırlı İsrail uzmanı Said Ukkaşe, kararın anlaşmaya yalnızca ‘diplomatik bir ivme’ kattığını, ancak sahada çok sayıda engel bulunduğunu söyledi. Ukkaşe’ye göre İsrail, yeniden inşa ve çekilmeden önce silahsızlanmada ısrar ederken, Filistinli gruplar tam tersini talep ediyor.

Uzman, İsrail’in, karar metninde ileride Filistin devletine ilişkin istişare çağrısının yer almasına rağmen kararı olumlu karşılamasının, ‘fraksiyonların tutumunu bildiği için yapılmış bir siyasi manevra’ olabileceğini, bunun daha sonra anlaşmayı durdurmak için bir gerekçeye dönüştürülebileceğini ifade etti.

Nizar Nazzal da Hamas’ın önce İsrail’in çekilmesini isteyeceğini, İsrail’in ise önce Hamas’ın silahsızlanmasını talep edeceğini belirtti. Nazzal, “Bu karşılıklı talepler sahada yeni engeller yaratacak ve anlaşmanın ikinci aşamasını daha da geciktirecek” dedi. Ayrıca, “ABD, sahadaki tüm zorluklara rağmen anlaşmayı uluslararası meşruiyete kavuşturmayı başardı” değerlendirmesinde bulundu.

Washington'un baskısı

Mısır Dışişleri Bakanı Bedr Abdulati, çarşamba günü Fransız mevkidaşı Jean-Noel Barrot ile yaptığı telefon görüşmesinde, BM Güvenlik Konseyi’nin Gazze’ye ilişkin son kararının uygulanmasının önemine vurgu yaptı. Abdulati, uluslararası istikrar gücünün BM Güvenlik Konseyi tarafından kendisine verilen görevleri yerine getirebilmesi gerektiğini söyledi.

Mısır Dışişleri Bakanlığı’nın açıklamasına göre Abdulati, görüşmede Şarm eş-Şeyh Anlaşması’nın korunması ve tüm maddelerinin uygulanması için Kahire’nin yürüttüğü çabalar hakkında da bilgi verdi.

Rusya’nın BM Daimî Temsilcisi Vasiliy Nebenziya ise ülkesinin çekimser kalmasının ardından yaptığı konuşmada, BM Güvenlik Konseyi’nin ‘Washington’ın vaatlerine dayanarak Amerikan girişimine onay verdiğini’ söyledi. Nebenziya, Gazze’nin tam kontrolünün Barış Konseyi ve uluslararası istikrar gücüne bırakılmasını öngören bu planla ilgili olarak, “Bu güçlerin nasıl çalışacağına dair hâlâ hiçbir bilgiye sahip değiliz” dedi.

Böylesi çekinceler ve diplomatik hareketlilik ışığında, Ukkaşe’ye göre kararın geleceği büyük ölçüde Washington’ın İsrail üzerindeki baskısına bağlı olacak. Ukkaşe, uygulanma yönteminin netleşmemesi durumunda anlaşmanın yeniden tıkanacağını ve ikinci aşamaya kısa sürede geçilemeyeceğini belirtti.

Nizar Nazzal ise kararın geleceğini ABD’nin belirleyeceğini düşünüyor. Nazzal, Washington’ın Hamas ile uzlaşı arayışına yönelebileceğini söyleyerek, “ABD isterse bu anlaşmayı ileriye taşıyabilir. Önümüzdeki günlerde yaşanacak gelişmeler, anlaşmanın nasıl bir yöne evrileceğini ortaya koyacak” değerlendirmesinde bulundu.