Riyad'daki Bağışçılar Konferansı’ndan Yemen’e en az 1,3 milyar dolar yardım

Suudi Arabistan'ın talebi üzerine Yemen'i desteklemek için düzenlenen Bağışçılar Konferansı. (SPA)
Suudi Arabistan'ın talebi üzerine Yemen'i desteklemek için düzenlenen Bağışçılar Konferansı. (SPA)
TT

Riyad'daki Bağışçılar Konferansı’ndan Yemen’e en az 1,3 milyar dolar yardım

Suudi Arabistan'ın talebi üzerine Yemen'i desteklemek için düzenlenen Bağışçılar Konferansı. (SPA)
Suudi Arabistan'ın talebi üzerine Yemen'i desteklemek için düzenlenen Bağışçılar Konferansı. (SPA)

Suudi Arabistan'ın talebi üzerine dün Riyad'da, Birleşmiş Milletler (BM) ile iş birliğinde sanal ortamda düzenlenen Bağışçılar Konferansı, en az 1,35 milyar dolar değerindeki insani yardımın açıklanması ile son buldu.
66 ülkeden 15 uluslararası kuruluş, 3 hükümet kuruluşu ve 39 sivil toplum kuruluşu dahil olmak üzere en az 126 tarafın katılım gösterdiği konferansa İslam Kalkınma Bankası (İKB), Uluslararası Kızılhaç Komitesi (ICRC), Uluslararası Kızılhaç ve Kızılay Dernekleri Federasyonu (IFRC) katıldı.
Konferans çıktılarına göre Suudi Arabistan 500 milyon dolar, Norveç 195 milyon dolar, İngiltere 200 milyon dolar, İsveç 30 milyon dolar, Japonya Yemen yardım kurumlarına 41 milyon dolar, koronavirüsle mücadelede 7,3 ​​milyon dolar, Güney Kore 18,4 milyon dolar ve Kanada 40 milyon dolar, Avrupa Komisyonu 80 milyon dolar, Hollanda ise 16,7 milyon dolar yardım sağlama taahhüdünde bulundu.
Yemen’deki yardım çalışmalarının giderlerini karşılamayı amaçlayan konferans, son zamanlarda koronavirüs salgını ve diğer hastalıkların yayılmasıyla ciddi bir insani krizle karşı karşıya olan ülkedeki insani durumun iyileştirilmesine yönelik BM’nin yürüttüğü, uluslararası çabaların desteklenmesi ve koordine edilmesine odaklandı.
Suudi Arabistan: Siyasi çözümü destekliyoruz
Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı Faysal bin Ferhan bin Abdullah, konferansta yaptığı konuşmada Suudi Arabistan hükümetinin Yemen’i ve kardeş halkını destekleme konusundaki kararlı konumunu teyit etti. Hükümetin BM’nin bilhassa Yemen’de olmak üzere tüm dünyada faaliyet gösteren ajansları aracılığıyla sağlanan insani çalışmalar hakkındaki derin takdirini vurguladı. Ferhan, açıklamalarına şu sözlerle devam etti:
“Biz bugün bir araya gelirken Yemen halkı da bu konferansta verilecek taahhütleri dört gözle bekliyor. İnsani, siyasi, askeri, güvenlik, ekonomik ve kalkınma konularındaki zorluklarla yüzleşmelerine yardımcı olması için bu taahhütlerin acilen sunulmasını umuyor. Nitekim bu zorluklar, Husi milislerin insanlık dışı uygulamalarından insani yardımları hiç etmeleri, yağmalamaları ve vergi uyguladıkları bu yardımların tüm Yemen topraklarına erişimini engellemelerinden kaynaklanıyor. Bu tavırları, Körfez Girişimi ve uygulama mekanizmaları, Yemen Ulusal Diyalogu çıktıları, Güvenlik Konseyi (BMGK) 2216 sayılı kararı olmak üzere üç referansa, ilgili uluslararası kararlara ve 2018 Stockholm Anlaşması'nın uygulanmasına dayanan siyasi çözümü kabul etmeme, aynı zamanda Arap Koalisyonu’nun ilan ettiği ateşkese ya da BM Yemen Özel Temsilcisi’nin Yemen tarafları arasında doğrudan müzakere davetine cevap vermeme konusundaki inatçılıklarının devamı niteliğindedir.”
Bakan Ferhan, uluslararası toplumu BM Proje Hizmetleri Ofisi (UNOPS) personelinin en az 1 milyon varil ham petrol yüklü Safir gemisine erişmesine izin vermek ve böylece petrol sızması durumunda Kızıldeniz’de kapsamlı bir çevresel felaketten kaçınmak için Husi milislere tam baskı uygulamaya çağırdı. Zirâ gemi, Hudeyde Limanı’nı ele geçirdikleri 2015’ten bu yana patlama tehdidi altında. Bakan, yardım taşıyan gemilerin varışını önleyen deniz mayınlarını etkisiz hale getirmenin, hem bunlara vergi dayatılmamasını hem de Hudeyde'deki Kızıldeniz değirmenlerini hedeflemeyi bırakmalarını sağlamanın gerekliliğini de vurguladı.
Bakan, ülkesinin BM’nin Yemen krizine sürdürülebilir bir siyasi çözüme ulaşmak için gösterdiği tüm çabaları desteklemeye ve Yemen halkının ülkenin güvenlik ve istikrarına da yansıyan insani, ekonomi, kalkınma konusunda çektiği acıları sonlandırmaya istekli olduğunu yineledi. Suudi Arabistan’ın Eylül 2014 krizinden bu yana Yemen'e toplamda en az 16 milyar 940 milyon dolar yardım sağladığını vurgulayan Ferhan, Kral Selman Yardım ve İnsani Çalışmalar Merkezi’nin (KSRelief) 12 farklı gıda, yardım ve insani sektörde 453 proje yürüttüğünü, yeniden yapılanma yardımları kapsamında ise Yemen'in Geliştirilmesi ve Yeniden İnşa Edilmesi Suudi Programı dahilinde 7 farklı kalkınma sektöründe en az 150 milyon 520 bin dolar maliyetinde 175 projenin yürütüldüğünü hatırlattı. Ayrıca Suudi Arabistan'daki Yemenlilere yardım sağlandığını, ikili hükümet yardımlarının yapıldığını, yerel para birimi ve Yemen ekonomisini desteklemek için 3 milyar dolar değerinde güvence verildiğini, enerji santrallerinin işletilmesi için ayda 60 milyon dolar değerinde petrol türevleri sağlandığını, patlamamış mühimmat ve mayınların temizlenmesi için Mayın Temizleme Projesi’nin (MASAM) yürütüldüğünü de vurguladı.
Yemen'deki durumu ele alma ve halkının insani acılarını hafifletme çabalarına katılmanın önemine değinen Prens Faysal bin Ferhan bin Abdullah tüm ülkelere, uluslararası örgütlere ve sivil toplum örgütlerine, geçen yıl açıklandığı üzere yardım operasyonunu finanse etmek için 2 milyar 410 milyon dolar tutarındaki taahhütlerini yerine getirme çağrısında bulundu. Bu miktarın 180 milyon doları, Yemen'de koronavirüs salgınıyla mücadele etmek ve burada yaşanması mümkün olan insani felaketi önlemeye tahsis edilecek.
Bakan, açıklamalarına BM Yemen Özel Temsilcisi Martin Griffiths’in Yemen'deki güvenlik ve istikrarı sağlayacak şekilde insani ve ekonomik zorluklarla mücadeledeki çabalarını, insani ve ekonomik güveni inşa etme adımları ya da ateşkes konusundaki, aynı zamanda üç referansa göre kapsamlı bir siyasi çözüme ulaşmak için siyasi istişarelerin sürdürülmesi hususundaki önerilerini desteklediğini yineleyerek devam etti.

Suudi Arabistan'dan 500 milyon dolar
KSRelief Genel Sekreteri ve Suudi Kraliyet Mahkemesi Genel Danışmanı Dr. Abdullah Rabia da yaptığı konuşmada şu ifadeleri kullandı:
“Bugün dünyanın Kovid-19 salgını ile karşı karşıya olduğu zor koşullar altında buluşuyoruz. Aynı zamanda beraberinde getirdiği ekonomik, sağlık ve siyasi sıkıntılar, Yemen halkının karşılaştığı zorlu insani ve sağlık koşullar da gündemimizde. Nitekim bu sıkıntılara salgını ya da Yemen halkını tehdit eden insani koşulları dikkate almayan İran destekli Husi milisler neden oldu. Bu milisler, bağışçı ülkelerden gelen insani yardımları yağmalayıp çalmaya ve bunları kendi askeri amaçlarında kullanmaya çalıştı. Milisler, Yemen halkını bağışçıların taahhütlerini olumsuz yönde etkileyecek şekilde en temel haklarından mahrum bıraktı. Böylece BM ve insan hakları örgütlerinin omuzlarına bu ağır suiistimalleri azaltma yolunda ciddi bir sorumluluklar yükledi.”
Krallığın BM Yemen İnsani Müdahale Planı’na 500 milyon dolar katkıda bulunma taahhüdüne değinen Rabia, 300 milyon doların BM kurum ve kuruluşları aracılığıyla KSRelief’in mekanizmalarına göre koronavirüsle mücadeleye tahsis edileceğini, geri kalan 200 milyon doların da mekanizmalarına uygun olarak KSRelief aracılığıyla ulusal, yerel ve uluslararası kuruluşlarla koordineli olarak sunulacağını belirtti. Bu kapsamda MASAM’ın üçüncü aşamasına 30 milyon dolar ayrılacağını, böylece üç aşamaya toplamda 100 milyon dolar tahsis edilmiş olacağını kaydetti.

Guterres: Zor bir dönemle karşı karşıyayız
Hayati önemdeki söz konusu konferansa ve Yemen'e sağlanan kalıcı yardımlara sponsor olduğu için Suudi Arabistan'a teşekkür eden BM Genel Sekreteri Antonio Guterres, Yemen’in hem kurumsal hem de bireysel düzeyde, özellikle koronavirüs salgınının patlak vermesiyle, zorlu ekonomik ve insani koşullarla karşı karşıya olduğunun altını çizdi.
Yemen’in bu insani kriz sırasında yardıma ihtiyacının olduğunu hatırlatan Guterres, açlık ve yetersiz beslenmenin Yemen’de en az 4 milyon insanın yerinden edilmesiyle birlikte çocukların hayatının tehlike altında olduğunu, salgının ise en az 10 milyon insanın hayatını tehdit ettiğini vurguladı. Aynı zamanda “Zor bir dönemle karşı karşıyayız. Acilen bir şeyler yapmazsak yüksek ölüm oranlarıyla karşılaşabiliriz” ifadelerini kullandı.
Yemen'deki sağlık tesislerinin salgın krizini şiddetlendirecek şekilde başta solunum cihazları ve ambulanslar olmak üzere tıbbi cihaz sıkıntısı çektiğini açıklayan Guterres, hastanelerin enerji kaynaklarından yoksun olduğunu, nüfusun yarısının ise temiz suya erişiminin bulunmadığını vurguladı.
BM’nin Yemen'de yürüttüğü en az 30 insani programın fon yetersizliği nedeniyle önümüzdeki yıl sona erdirilmesi konusunda uyarıda bulunan Guterres, bağışçıları Yemen'deki acil insani yardım programlarına cömertçe destek vermeye ve finanse etmeye çağırdı.

Sağlık sektörünün çöküşü
İnsani ve Acil Durum Yardımlarından Sorumlu BM Genel Sekreter Yardımcısı Mark Lowcock, sağlık sektörünün çöküşü, yaşam koşullarının bozulması, kıtlık, yerinden edilme, başta koronavirüs olmak üzere hastalıkların yayılması nedeniyle Yemen'deki insani durumun son derece zor olduğunu bildirdi.
Tüm dünyanın Yemen ve halkının tüm ihtiyaçlarını karşılayacak bağışlarda bulunacağı ümidini dile getiren Lowcock, BM’nin Yemen'deki 10 milyondan fazla insana yardım sağlayan ve buradaki vaziyetin nispeten normale dönmesine yardımcı olacak, eyleme geçirilebilir bir plana sahip olduğunun altını çizdi. “Yemenli ailelere yardımcı olabilmemiz ve koronavirüsle mücadelede temel ihtiyaçları elde edebilmemiz gerekiyor” ifadelerini kullandı.
Yemen hükümetini risklerden kaçınmak için çalışmaya ve gelişmeye devam etmeye çağıran Lowcock, en ciddi zorluğun finansman olduğunu belirterek yeterli finansman sağlanmadığı taktirde 41'den fazla yardım programının yıl içerisinde kapatılacağını söyledi. Ayrıca koronavirüs müdahale ekiplerinin temmuz ayı sonuna kadar ülkedeki kalacağını ve gelecek ay bütçenin azaltılacağını kaydetti.

BAE yardıma devam ediyor
Son birkaç yıl içerisinde BM Yemen İnsani Müdahale Planı ve BM ajansları girişimlerine en az 6 milyar dolar destekte bulunan Birleşik Arap Emirlikleri de yardımları sürdüreceğini açıkladı.
Uluslararası toplumun barışçıl bir çözüm bulma çabalarını söz konusu üç referansa dayanarak desteklemenin önemini vurgulayan BAE’nin açıklamasında şu ifadelere yer verildi:
“Mart-Haziran döneminde 100 milyon dolar değerinde 107 ton insani yardıma başladık. Bunlardan 7 tonu, uçaklar aracılığıyla haftalar önce Yemen’e vardı. Dolayısıyla durum önemli ölçüde değişti. İnsani yardımlara yönelik acil bir değişim gerekiyor. Dünyadaki krize etkili yanıt verebilmek için yeni mekanizmalara ve yenilikçi yaklaşımlara ihtiyaç duyuyoruz.”



Ben-Gvir, itfaiye aracı bağışı ve 17 gencin eğitimiyle Suveyda sakinlerinin gönlünü kazanmaya çalışıyor

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, çarşamba günü üst düzey savunma, dışişleri ve güvenlik yetkilileri eşliğinde Suriye sınırındaki tampon bölgeyi gezdi. (İsrail Hükümeti Basın Ofisi)
İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, çarşamba günü üst düzey savunma, dışişleri ve güvenlik yetkilileri eşliğinde Suriye sınırındaki tampon bölgeyi gezdi. (İsrail Hükümeti Basın Ofisi)
TT

Ben-Gvir, itfaiye aracı bağışı ve 17 gencin eğitimiyle Suveyda sakinlerinin gönlünü kazanmaya çalışıyor

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, çarşamba günü üst düzey savunma, dışişleri ve güvenlik yetkilileri eşliğinde Suriye sınırındaki tampon bölgeyi gezdi. (İsrail Hükümeti Basın Ofisi)
İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, çarşamba günü üst düzey savunma, dışişleri ve güvenlik yetkilileri eşliğinde Suriye sınırındaki tampon bölgeyi gezdi. (İsrail Hükümeti Basın Ofisi)

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun yaklaşık bir yıldır İsrail’in işgali altında bulunan Suriye’nin güney bölgelerine yaptığı provokatif turdan ve aynı anda Suriye’den yürütülen silah kaçakçılığı ağının ortaya çıkarılmasından bir gün sonra, İsrail makamları dikkat çeken bir açıklama yaptı. Açıklamaya göre İsrail, Suveyda’dan 17 Dürzi gencine profesyonel yangın söndürme eğitimi vermeyi ve vilayete bir itfaiye aracı hediye etmeyi planlıyor.

Bu açıklama, sosyal medyada geniş yankı uyandırdı. Paylaşımların çoğunda, İsrail’in niyetlerine yönelik eleştiriler ve uyarılar öne çıktı. Sosyal medya kullanıcıları, Beşşar Esed rejiminin devrilmesinden bu yana İsrail’in 450 kilometrekareyi aşan Suriye toprağını işgal ettiğine (1967’den beri işgal altında tuttuğu Golan Tepeleri’ne ek olarak) ve Şam’dan ülkenin güney ve güneybatı sınırlarına uzanan bölgede güvenlik kontrolünü dayattığına dikkat çekti.

İsrail güçlerinin Suriye topraklarına ilk adım attığı günden bu yana bölgede gerilim yarattığı, toplumsal çatışmaları körüklemeye çalıştığı, hava saldırıları ve topçu bombardımanları düzenlediği, hatta Cumhurbaşkanlığı Sarayı’nı hedef aldığı belirtildi. Bu adımların, Şam yönetimine baskı kurmak ve onu güvenlik anlaşmalarına zorlamak amacı taşıdığı ifade edildi.

Gelen son bilgilere göre, Arap karşıtı söylemleri, aşırı sağcı tutumu ve ırkçı görüşleriyle bilinen İsrail Ulusal Güvenlik Bakanı Itamar Ben-Gvir bakanlığına bağlı İtfaiye Kurumu’na Suveyda’ya bir itfaiye aracı gönderilmesi yönünde talimat verdi. Ben-Gvir bu adımı ‘üst düzey insani bir girişim’ olarak tanımladı. Ancak bölge kamuoyu, özellikle Araplarla ilgili politikaları göz önüne alındığında, Ben-Gvir’in bu girişiminin insani amaçlar taşıdığına pek ihtimal vermiyor. Bu nedenle söz konusu adımın gerçekten Suveyda’da çıkabilecek yangınlara destek olmayı mı hedeflediği, yoksa bölgede yeni fitneler ve çatışma alanları yaratmayı mı amaçladığı yönünde soru işaretleri doğmuş durumda.

cdft
İsrail Ulusal Güvenlik Bakanı Itamar Ben-Gvir, 28 Ocak 2024 tarihinde Gazze Şeridi ve Batı Şeria'nın kuzeyinde yerleşim yerlerinin yeniden inşası için çağrıda bulunan bir konferansta konuşuyor. (Reuters)

Gelen bilgiler, söz konusu girişimin İsrail’in güney Suriye’deki nüfuzunu ‘insani yardım’ görünümü altında genişletmeyi hedefleyen daha kapsamlı bir planın parçası olabileceği yönünde. Bu çerçevede İsrail’in, Suriye toplumunda ayrışma yaratmak amacıyla Dürzi topluluğu ile ‘özel bağlara’ sahip olduğu iddiasını öne çıkardığı değerlendiriliyor.

Şarku’l Avsat’ın Yediot Aharonot’tan aktardığına göre Dürzi topluluğundan 17 genç, üç hafta sürecek yoğun bir itfaiyeci eğitimine tabi tutulacak. Programın ardından her bir katılımcı, tam teçhizatlı şekilde Suriye’ye dönecek. Ayrıca Suveyda’da yeni bir itfaiye istasyonu kurulacağı ve bölgeye bir itfaiye aracı gönderileceği bildirildi.

Haberde, Ben-Gvir’in “Suriye’deki itfaiye istasyonu acil durumlarda kurtarma kapasitesi sağlayacak” dediği aktarıldı. Haberin devamında, İsrail’in, güney Suriye’deki Dürzilerle ilişkisini ‘derin bir stratejik bağ’ olarak nitelendirdiği ve sınırın ötesinde yaşayan Dürzi aileleri de bu çerçevede değerlendirdiği ifade edildi.

Ben-Gvir’in ayrıca şu sözlerine yer verildi: “İsrail’deki Dürzi topluluğuyla ilişkileri güçlendirmeyi sürdüreceğiz. Bunu hem ulusal güvenlik kurumlarında Dürzi subayların üst görevlere getirilmesiyle hem de ihtiyaç duyulan her alanda destek ve yardım sağlayarak yapacağız.”

xsd
İşgal altındaki Golan Tepeleri'nden İsrail ile Suriye sınırında kaçakçılık faaliyetlerinin artması, bu bölgeyi ‘Ekim 2023'ten bu yana silah ve uyuşturucu kaçakçılığının aktif bir merkezi’ haline getirdi. (İsrail Ordusu)

Söz konusu haber, çarşamba günü ortaya çıkarılan Suriye kaynaklı silah kaçakçılığı ağına ilişkin polis tarafından yayımlanan yeni detaylarla aynı dönemde gündeme geldi. Tel Aviv tarafından ‘Dürzi ağı’ olarak adlandırılan yapılanmanın tüm üyelerinin (18 kişi) Dürzi kökenli olduğu açıklandı.

Ağda yer aldığı belirtilen bazı isimler kamuoyuyla paylaşıldı. Buna göre Şefa Amr kentinde yaşayan 49 yaşındaki Rami Ebu Şah, yapılanmanın lideri olarak gösteriliyor. Diğer üyeler arasında Suriye’nin Hadr köyünden Yaser Burcas (29), Revad el-Bassar (25) ve Selman Ebu Kays (51) bulunuyor.

İsrail tarafında gözaltına alınanlar arasında ise Rami Ebu Şah’ın yanı sıra Yarka köyünden Emir Selman (25) ve Munir Ebu Davud (26) yer alıyor. Ayrıca İsrail ordusuna mensup askerler arasında İyad Halebi (45), Emel Selim (26), Suheyl Meadi (21) ve Şefa Amr’dan Salih Hanayfis’in (23) tutuklandığı bildirildi. Kimliklerinin açıklanmasına izin verilmeyen sekiz kişinin daha gözaltında olduğu ifade edildi.

xsdf
Suriye'den İsrail'e silah kaçakçılığı… Tel Aviv, düzenli ve yedek askerler dahil olmak üzere beş kişinin olayla ilgisi olduğunu açıkladı. (Polis Sözcüsü)

İsrail basınında yer alan sızıntılara göre, silah kaçakçılığında kullanılan araçların orduya ait kamyon ve askeri taşıtlar olduğu iddia edildi. Silahları ülkeye getirenlerin ise Bedevi aşiretlerin saldırısı sırasında Suveyda’yı savunmak için Suriye’ye geçtiklerini öne süren İsrailli Dürziler olduğu belirtildi. Bu kişilerin bölgede çok büyük miktarda silah buldukları ve bunları son derece düşük fiyatlara satın aldıkları ifade edildi. Aktarılan bilgilere göre bir tabanca bin şekel (yaklaşık 300 dolar), bir makineli tüfek 3 bin şekel, bir RPG roketatar ise 4 bin şekele alınmış; bu silahların İsrail’de beş ila on katı fiyatlarla satıldığı kaydedildi. Ayrıca, Suveyda’ya gönderileceği duyurulan itfaiye aracına ilişkin haberin, silah ticareti skandalının üzerini örtmeye yönelik bir girişim olabileceği ihtimali de gündeme geldi.


Menfi, Dibeybe ve Takala, çatışmada ‘yeni bir cephe’ açarak Başkanlar Konseyi’ni kurdu

Libya Başkanlık Konseyi Başkanı Muhammed el-Menfi, Ulusal Birlik Hükümeti (UBH) İletişim ve Siyasal İşlerden Sorumlu Devlet Bakanı Velid el-Lafi, UBH Başbakanı Abdulhamid Dibeybe ve Devlet Yüksek Konseyi (DYK) Başkanı Muhammed Takala (Libya Başkanlık Konseyi)
Libya Başkanlık Konseyi Başkanı Muhammed el-Menfi, Ulusal Birlik Hükümeti (UBH) İletişim ve Siyasal İşlerden Sorumlu Devlet Bakanı Velid el-Lafi, UBH Başbakanı Abdulhamid Dibeybe ve Devlet Yüksek Konseyi (DYK) Başkanı Muhammed Takala (Libya Başkanlık Konseyi)
TT

Menfi, Dibeybe ve Takala, çatışmada ‘yeni bir cephe’ açarak Başkanlar Konseyi’ni kurdu

Libya Başkanlık Konseyi Başkanı Muhammed el-Menfi, Ulusal Birlik Hükümeti (UBH) İletişim ve Siyasal İşlerden Sorumlu Devlet Bakanı Velid el-Lafi, UBH Başbakanı Abdulhamid Dibeybe ve Devlet Yüksek Konseyi (DYK) Başkanı Muhammed Takala (Libya Başkanlık Konseyi)
Libya Başkanlık Konseyi Başkanı Muhammed el-Menfi, Ulusal Birlik Hükümeti (UBH) İletişim ve Siyasal İşlerden Sorumlu Devlet Bakanı Velid el-Lafi, UBH Başbakanı Abdulhamid Dibeybe ve Devlet Yüksek Konseyi (DYK) Başkanı Muhammed Takala (Libya Başkanlık Konseyi)

Libya’nın başkenti Trablus’ta, ‘üst düzey liderlerin tutumlarını birleştirmeyi’ amaçlayan Başkanlar Konseyi’nin kurulduğu duyurulurken, Libya Ulusal Ordusu (LUO) Komutanı Mareşal Halife Hafter’in oğulları Saddam ve Belkasım’ın Türkiye ve Rusya’da ortak iş birliği ve ‘yeniden inşa’ dosyasıyla ilgili görüşmeler yürüttüğü bildirildi.

d
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, LUO Genel Komutan Yardımcısı Orgeneral Saddam Hafter'i karşıladı. (LUO Genel Komutanlığı)

Libya’daki üç üst makam, dün Trablus’ta düzenlenen üst düzey bir toplantıda Başkanlar Konseyi’nin kurulduğunu açıkladı. ‘Egemen en üst otorite’ olarak tanımlanan bu yapı; Libya Başkanlık Konseyi Başkanı Muhammed el-Menfi, Ulusal Birlik Hükümeti (UBH) Başbakanı Abdulhamid Dibeybe ve Devlet Yüksek Konseyi (DYK) Başkanı Muhammed Takala’yı bir araya getiriyor.

Bu adımın, ‘ulusal karar birliğini sağlamak’ ve kurumlar arası uyumu güçlendirmek amacıyla oluşturulan ‘ortak ulusal yaklaşım’ çerçevesinde atıldığı belirtildi.

Libya Başkanlık Konseyi’ne göre yeni heyet, ulusal karar alma süreci için ortak bir yöntem geliştirmek, siyaset, ekonomi ve güvenlik başlıklarında resmi tutumları uyumlaştırmak, Libya’nın egemenliğini, toprak bütünlüğünü ve siyasi, toplumsal ve ekonomik istikrarını koruyacak ortak politikalar üretmekle görevlendirildi. Açıklamada, bunun için yeni bir kurum kurulmayacağı ve ek idari yük oluşturulmayacağı vurgulandı.

fgt
Libya Başkanlık Konseyi Başkanı Muhammed el-Menfi, Ulusal Birlik Hükümeti (UBH) İletişim ve Siyasal İşlerden Sorumlu Devlet Bakanı Velid el-Lafi, UBH Başbakanı Abdulhamid Dibeybe ve Devlet Yüksek Konseyi (DYK) Başkanı Muhammed Takala (Libya Başkanlık Konseyi)

Üç üst Libyalı makam, yeni yapının mevcut dönemin gerekliliklerine yanıt niteliği taşıdığını vurgulayarak, bu adımın ‘bölünmelerin aşılması ve ulusal sorumluluk ruhuyla çalışma’ yönündeki taahhüdü yansıttığını bildirdi. Açıklamada, diğer egemen kurumlara da ‘bu koordinasyon sürecine katılarak istikrarın güçlendirilmesine ve Libya devletinin yüksek çıkarlarının korunmasına katkı sunma’ çağrısı yapıldı. Ayrıca güçlü, birleşik, egemenliğini ve halkının kaynaklarını koruyabilen bir devlet inşa etme hedefi vurgulandı.

UBH İletişim ve Siyasal İşlerden Sorumlu Devlet Bakanı Velid el-Lafi, Başkanlar Konseyi’nin kuruluş bildirisini kamuoyuna duyurdu.

Kuruluş bildirisinde el-Lafi, söz konusu konseyin yeni bir kurum oluşturmadığını ve devlete herhangi bir idari yük getirmediğini belirtti. Konseyin, düzenli ve acil toplantılar yoluyla makamlar arasındaki koordinasyonu artırmayı, siyaset, ekonomi ve güvenlik alanlarındaki zorlukları ele almayı ve Libya devletinin resmi mesaj ve tutumlarında birlik sağlamayı amaçladığını ifade etti.

El-Lafi, konseyin kurulmasının mevcut ulusal koşullara bir yanıt olduğunu, istikrar sürecini desteklediğini ve egemenliğin korunması ile devletin yüksek çıkarlarının savunulmasına yönelik çabaları birleştirdiğini söyledi. Ayrıca diğer egemen kurumların da bu konseye katılması çağrısında bulundu.

Yeni heyet, Bingazi’deki otoriteyle yeni bir gerilim hattı yaratacak bir adım olarak değerlendirilirken, bu hamlenin ‘LUO’nun artan nüfuzuna karşı bir denge arayışı’ olduğu yorumları yapıldı.

Konseyin ilanının ardından, LUO’ya yakın isimler yapı hakkında sert eleştiriler yöneltti. Bu kişiler, yeni oluşumu ‘Trablus yönetiminin daralan etkisine verilmiş bir tepki’ olarak nitelendirdi. Bu değerlendirmeyi dile getirenler arasında Libyalı diplomat Hasan es-Sağir de yer aldı.

xsdfrg
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, LUO Genel Komutan Yardımcısı Orgeneral Saddam Hafter'i kabul etti. (LUO Genel Komutanlığı)

Bu arada LUO Genel Komutanlığı, dış faaliyetleri genişletme kapsamında dün, LUO Genel Komutan Yardımcısı Orgeneral Saddam Hafter’in resmi bir ziyaret için Türkiye’ye gittiğini ve burada Dışişleri Bakanı Hakan Fidan ile görüştüğünü açıkladı.

LUO Genel Komutanlığı tarafından yapılan kısa açıklamada, iki tarafın ‘ortak ilgi alanlarına ilişkin çeşitli dosyaları ele aldığı, bölgesel gelişmeleri değerlendirdiği ve ikili iş birliği perspektiflerini tartıştığı’ bildirildi.

Saddam Hafter, başkent Ankara’daki Savunma Bakanlığı’nda Savunma Bakanı Yaşar Güler ile de bir araya geldi. LUO Genel Komutanlığı, görüşmede uluslararası gelişmelerin değerlendirildiğini ve ‘iki ülke arasında ortak askeri iş birliğinin güçlendirilmesine, güvenlik zorluklarıyla başa çıkılmasına ve bölgedeki güvenlik ve istikrar çabalarının desteklenmesine yönelik yolların tartışıldığını’ aktardı.

Saddam Hafter’in geçtiğimiz ağustos ayında babasının yardımcısı olarak yemin etmesinin ardından ilk görevlerinden biri, Bingazi Limanı’nda bir Türk askeri heyetiyle görüşmek olmuş, görüşmede taraflar deniz ve askeri iş birliğinin güçlendirilmesi konusunu ele almıştı.

Saddam Hafter, temmuz ayında İstanbul’daki IDEF 2025 Uluslararası Savunma Sanayii Fuarı’na resmi davet üzerine katılmış ve burada üst düzey Türk askeri liderlerle bir araya gelmişti. Görüşmelerde, ‘ortak askeri iş birliğinin güçlendirilmesi ve savunma alanındaki deneyimlerin paylaşılması’ üzerinde durulmuştu.

sdf
Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov dün Moskova'da Libya Kalkınma ve Yeniden Yapılanma Fonu Genel Direktörü Belkasım Hafter ile görüştü. (Libya Kalkınma ve Yeniden Yapılanma Fonu)

Diğer yandan Libya Kalkınma ve Yeniden Yapılanma Fonu Genel Direktörü Belkasım Hafter, Rusya’nın başkenti Moskova’yı ziyaret etti. Libya Kalkınma ve Yeniden Yapılanma Fonu tarafından yapılan açıklamaya göre Belkasım Hafter, Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov ile ‘yeniden inşa ve kalkınma alanlarında ortak iş birliği yollarını’ görüştü. Açıklamada, Rusya’nın Libya’nın doğusundaki otoritelerle güvenlik, ekonomi ve teknoloji alanlarında dikkat çeken ilişkiler geliştirdiği vurgulandı.

Libya-ABD ilişkileri çerçevesinde ise UBH, Washington’daki Atlantik Konseyi’nin Ulusal Ekonomik ve Sosyal Kalkınma Konseyi ile ortaklaşa düzenlediği üst düzey yuvarlak masa toplantısına ev sahipliği yaptığını duyurdu.

UBH’nin dün yaptığı açıklamaya göre, ‘Libya-ABD İlişkilerinde Yeni Ufuklar’ başlığıyla düzenlenen toplantıya üst düzey Libyalı yetkililer ile Kongre, yönetim ve düşünce kuruluşlarından Amerikalı temsilciler katıldı. Toplantı, iki ülke arasındaki siyasi, ekonomik ve güvenlik iş birliğini güçlendirmeyi amaçlıyor.

Şarku’l Avsat’ın aldığı bilgiye göre yuvarlak masa toplantısında üç ana konu ele alındı: Demokratik sürecin ve ulusal seçimler için yol haritasının desteklenmesi, enerji ve altyapı sektörlerindeki yatırım fırsatlarının değerlendirilmesi, bölgesel güvenlik zorlukları ve dış müdahalelere karşı alınacak önlemler.

UBH, Libyalı heyetin ‘yönetişim ve şeffaflığı güçlendirme, ABD ile kapsamlı stratejik ortaklık geliştirme taahhüdünde bulunduğunu’ ve bunun istikrarı destekleyerek iki ülke ve bölge arasındaki iş birliğine yeni ufuklar açmayı hedeflediğini belirtti.


İsrail, Han Yunus'ta bir Hamas lideri ve tünel görevlisinin hedef alındığını duyurdu

İsrail, Han Yunus'ta bir Hamas lideri ve tünel görevlisinin hedef alındığını duyurdu
TT

İsrail, Han Yunus'ta bir Hamas lideri ve tünel görevlisinin hedef alındığını duyurdu

İsrail, Han Yunus'ta bir Hamas lideri ve tünel görevlisinin hedef alındığını duyurdu

İsrail ordusu, Gazze Şeridi'ndeki Hamas hedeflerine saldırı düzenlediğini duyurdu ve saldırının "Gazze Şeridi'ndeki Hamas Deniz Kuvvetleri Komutanı Abdullah Ebu Şemela'yı" hedef aldığını belirtti.

İsrail ordusunun Arap medyası sözcüsü Avichay Adraee, "X" platformu aracılığıyla yaptığı açıklamada, Ebu Şamala'nın "hareketin en önde gelen üyelerinden biri olduğunu, yıllar boyunca deniz kuvvetlerinde çeşitli görevlerde bulunduğunu, Zikim üssündeki deniz kuvvetlerine baskın girişiminde yer aldığını ve 7 Ekim'deki deniz saldırısı için sistemin eğitimini ve planlamasını denetlediğini" belirtti. Şamala ayrıca savaş sırasında deniz hedeflerine odaklanarak, orduya karşı birçok terör operasyonu düzenledi.

ser4
İsrail askerleri, Hamas'ın Gazze Şeridi'nin kuzeyinde tasarladığı demir tünelden geçiyor... 15 Aralık 2023 (Reuters) 

Adraee açıklamasında, "Hamas hareketine ait Han Yunus bölgesindeki taburlardan birinin tünel sorumlusu olan ve rehine alma olayına katılan Fadi Ebu Mustafa hedef alındı" ifadelerine yer verildi.