Londra, bugün Küresel Aşı Zirvesi'ne ev sahipliği yapacak

Amsterdam’daki bir laboratuvarda Kovid-19 aşısı çalışmaları (AFP)
Amsterdam’daki bir laboratuvarda Kovid-19 aşısı çalışmaları (AFP)
TT

Londra, bugün Küresel Aşı Zirvesi'ne ev sahipliği yapacak

Amsterdam’daki bir laboratuvarda Kovid-19 aşısı çalışmaları (AFP)
Amsterdam’daki bir laboratuvarda Kovid-19 aşısı çalışmaları (AFP)

İngiltere, Küresel Aşı İttifakı (GAVI) için en az 7,4 milyar dolar toplamak amacıyla bugün Küresel Aşı Zirvesi'ne ev sahipliği yapacak. GAVI, bu bağışlarla 300 milyon çocuğu zatürre, difteri ve kızamık gibi ölümcül hastalıklara karşı aşılamaya, 2025’e kadar 8 milyona kadar insanı kurtarmaya çalışıyor. GAVI aynı zamanda, Kovid-19 virüsüne karşı başarılı bir aşının dünyanın en yoksul ülkeleri de dahil olmak üzere yaygın olarak sunulmasını sağlamada önemli bir rol oynayacak.
50 farklı ülkenin katılacağı zirvede; GAVI, G7 ve G20 grupları üye ülkelerinden 15 devlet ve hükümet başkanı da hazır bulunacak. Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ise zirvede bulunmayacak. Diğer yandan ABD Başkanı Donald Trump ve Çin Devlet Başkanı Şi Cinping, katılımlarını onaylamadı.
İngiltere Başbakanı Boris Johnson, bu sabah zirveyi GAVI Heyet Başkanı Dr. Ngozi Okonjo-Iweala ve Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri Antonio Guterres ile birlikte açacak. Avustralya Başbakanı Scott Morrison, Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen, Norveç Başbakanı Erna Solberg, İsviçre Başkanı Simonetta Sommaruga, Kanada Başbakanı Justin Trudeau, İtalya Başbakanı Giuseppe Conte ve Japonya Başbakanı Şinzo Abe’nin de zirveye katılması bekleniyor.
Johnson'un toplantıda, bu zirvenin insanlığın hastalıklarla savaşmak için birleştiği nokta olacağı umudunu dile getirmesi bekleniyor. Konuşmasındaki alıntılarda “Koronavirüs aşısı çabalarının en büyük bağışçısı olan İngiltere olarak, önümüzdeki beş yıl içinde 1,65 milyar sterlin katkıda bulunarak GAVI’nın de önde gelen bağışçısı olmaya devam edeceğiz” ifadeleri yer alıyor. İngiltere Başbakanı, dünya ülkelerini “bu hayat kurtaran ittifakı güçlendirmek için İngiltere’ye katılmaya ve şuandaki en önemli ortak çaba olduğuna inandığı yeni bir küresel sağlık işbirliği dönemi başlatmaya” çağıracak.

Koronavirüs ve kardeşleri
Dünya ülkeleri Kovid-19 ile mücadele çabalarını yoğunlaştırırken sağlık kuruluşları ve uluslararası örgütler ise, gelişmekte olan onlarca ülkede milyonlarca çocuğun hayatını tehdit eden ölümcül hastalıkların yeniden yayılmasına karşı uyarıyor. İngiltere'nin Ortadoğu'dan Sorumlu Devlet Bakanı James Cleverly, bugünkü zirvede yapılacak maddi katkıların önümüzdeki beş yıl içerisinde en az 8 milyon insanın hayatını kurtaracağını, bu katkılar ile çocukların kızamık, çocuk felci ve tifo gibi bulaşıcı hastalıklara karşı aşılanacağını söyledi. Cleverly, söz konusu zirve arifesinde yapılan basın toplantısında, ülkesinin özellikle gelişmekte olan ülkelerde koronavirüs salgınıyla mücadelede önde gelen uluslararası çabalara katkıda bulunduğunu vurguladı. Aynı zamanda uluslararası bir sağlık krizi olan koronavirüsün uzun vadeli bir ekonomik kriz olma yolunda ilerlediğini ifade eden Cleverly, bunun uluslararası çabaların koordinasyonunu zorunlu kıldığının altını çizdi. Bu bağlamda İngiltere, önümüzdeki beş yıl boyunca yıllık 140 milyon dolar aşı ve sağlık çalışmalarına katkıda bulunma sözü verdi.
Bakan Cleverly, Kovid-19’a karşı uluslararası mücadelenin yanı sıra bulaşıcı hastalıklara karşı dünya çapında rutin aşılama çabalarının da sürdürülmesi gerektiğini vurguladı. Dünya Sağlık Örgütü (WHO), BM Çocuklara Yardım Fonu (UNICEF) ve GAVI, “en az 68 ülkedeki rutin aşılama hizmetlerinin büyük ölçüde kesintiye uğradığı, bu ülkelerde yaşayan bir yaşın altındaki yaklaşık 80 milyon çocuğun bu durumdan etkileneceği” konusunda uyarmıştı. Söz konusu kuruluşların ortak bildirisinde; seyahat kısıtlamaları, aşı sağlamadaki gecikme, bazı ebeveynlerin koronavirüse maruz kalma korkusu nedeniyle evlerini terk etmemeleri, sağlık çalışanları yetersizliği gibi sebeplerin bu tür kapsamlı programların 1970'lerde başlatılmasından bu yana dünya çapında benzeri görülmemiş aksamalara neden olduğu vurgulanmıştı.
UNICEF, Ortadoğu ve Kuzey Afrika'da beş yaş altı yaklaşık 10 milyon çocuğun, aynı zamanda 15 yaşın altındaki yaklaşık 4,5 milyon çocuğun aşıya ulaşamama riski altında olduğunu, zira sağlık çalışanlarının kendilerini koronavirüsle mücadeleye adadıklarını vurgulamıştı. Bakan Cleverly ise salgının Ortadoğu’da Ağustos ayına kadar zirve noktasına ulaşacağı tahmininde bulundu.

Salgınla mücadele çabalarına Suudi Arabistan’dan 2 milyon değerinde destek
Koronavirüsle mücadelede uluslararası çabalara katkıda bulunan Körfez ülkeleri liderlerine olan minnettarlığı dile getiren Bakan Cleverly, liderlerin “cömert vaatleri ve uluslararası aşı geliştirme ve insani yardım çabalarına finansman çağrılarına verdikleri destekleri” vurguladı.
Koronavirüs salgınıyla mücadelede yürütülen uluslararası çabaların desteklenmesinde liderlik rolü oynayan Suudi Arabistan; acil durum hazırlık ve müdahalesinin güçlendirilmesi, teşhis araçlarının, tedavilerin ve yeni aşıların geliştirilmesi ve dağıtılması, uluslararası gözetleme ve koordinasyon ile ilgili ihtiyaçların karşılanması ve sağlık sektörü çalışanlarına yeterli miktarda koruyucu ekipman temin edilmesinin sağlanmasında uzmanlaşmış uluslararası kuruluşlara 500 milyon dolar katkıda bulunacağını taahhüt etmişti. Bu minvalde Salgın Hastalıklara Hazırlık İçin Yenilik Koalisyonu (CEPI) için 150 milyon dolar, GAVI için 150 milyon dolar, ilgili diğer uluslararası ve bölgesel sağlık kuruluşları ve programları için ise 200 milyon dolar tahsis edeceğini açıklamıştı.
Suudi Arabistan resmi haber ajansı SPA’nın ‘Küresel Hazırlıkları İzleme Konseyi’nden aktardığına göre, koronavirüs salgınıyla mücadelede uluslararası dayanışma ve işbirliğinin önemine inanan Riyad; tüm ülkeleri, sivil toplum kuruluşlarını, hayır kurumlarını ve özel sektörü salgınla mücadelede en az 8 milyar dolar olduğu tahmin edilen finansman boşluğunu kapatmak için uluslararası çabalara katılmaya çağırdı.
Suudi Arabistan’ın katkısı hakkında yorum yapan GAVI Heyet Başkanı Dr. Ngozi Okonjo-Iweala, “Bu hayati taahhütleri için Kral Salman'a ve Suudi Arabistan Krallığı'na, aynı zamanda kritik çalışmalarımızı sürekli olarak kabul ettikleri için G20 sekreterliğine samimi minnettarlığımızı sunuyoruz. Nitekim Kovid-19, küresel bir çözüm gerektiren küresel bir sorundur. Biz ise bu hastalığa karşı savaşı onu her yerde alt edene kadar kazanmış olmayacağız. Bu nedenle, bu fonlar son derece önemlidir; düşük gelirli ülkelerin bu hastalığı kontrol altına alarak yenmesine yardımcı olma çabalarımıza büyük katkı sağlar” dedi.
Aynı şekilde Suudi Arabistan’ın desteğini öven GAVI’nin CEO'su Dr. Seth Berkley ise “Sağlık sistemlerini desteklememize, sağlık çalışanlarını korumamıza, teşhiste bulunmamıza ve desteğe muhtaç ülkelerde gözetimi güçlendirmemize yardımcı olan bu desteğin ciddi etkileri olacak” dedi.
Bu yıl G20 dönem başkanlığını üstlenen Suudi Arabistan, salgınla mücadele çabalarını koordine etmek ve salgının insani, ekonomik etkilerini hafifletmek için diğer ülkeler ve kuruluşlarla birlikte hareket ediyor. Maliye Bakanı Muhammed el-Cudan, önceki açıklamalarından birinde “En yoksul ülkelerin borçlarının askıya alınması koşulsuzdur; bir yıl sürecektir ve en az 20 milyar dolar likidite sağlanacaktır” ifadelerini kullandı.
Suudi bakan, bu sözleri ile G20 ülkeleri maliye bakanları ve merkez bankası yöneticilerinin, koronavirüs salgınıyla mücadelelerine yardımcı olmak için en yoksul ülkelere borç servisini geçici olarak askıya alma anlaşmasına atıfta bulundu.

Uluslararası anlaşmazlıklar, WHO üzerinde yoğunlaşıyor
Dünya genelindeki koronavirüs vakaları 6 buçuk milyonu, ölümler ise 388 bini aşarken, uluslararası anlaşmazlıklar ve bilhassa ABD ile Çin arasındaki gergin ilişkiler, Kovid-19 ile mücadele çabalarını aksatıyor. Nitekim ABD ile Çin ilişkileri, ABD’nin Pekin’in Wuhan’da patlak veren virüsü sakladığı suçlamaları üzerine daha da gerilmiş, Washington’un WHO ile ilişkisini keseceği duyurusu ise salgınla özellikle yoksul ülkelerdeki mücadele çabalarının aksayacağı endişelerini artırmıştı. Washington'un bu kararı hakkında Şarku’l Avsat’a açıklamada bulunan üst düzey bir İngiliz yetkili, “İngiltere, WHO’yu destekleme ve finanse etmeye devam edecek. Zirâ tüm uluslararası örgütlerin bu dönemde zorlandığının farkındayız. WHO’nun çalışmalarının da son derece önemli olduğunu da biliyoruz” ifadelerini kullandı. Avrupa Komisyonu ise ABD’yi bu kararını gözden geçirmeye çağırmıştı.
Bakan Cleverly, dünyanın salgınla mücadele çabalarında yüksek düzeyde uluslararası işbirliğine, deneyim alışverişine ve finansmana tanık olduğuna dikkati çekti. Bu bağlamda, güvenli ve etkili aşıların dünyanın her yerine uygun miktarlarda ulaşmasını sağlamada GAVI’nın rolünü vurguladı. Kovid-19 aşısı geliştirme çabaları hakkında ise, Oxford Üniversitesi tarafından yürütülen klinik çalışmaların ilerleyişine, aynı zamanda yakında Imperial College Üniversitesi’nde başlayacak olan çalışmalara dikkat çekti. İki çalışmanın da İngiliz hükümetinin desteğiyle yürütüldüğünü vurgulayan Cleverly, “Oxford aşı çalışmaları başarılı olursa, 100 milyon doz aşı üretmek için AstraZeneca ile işbirliği yapılacak” ifadelerini kiullandı. İngiliz aşı birimi çalışmalarının; İngiliz canlı bilimi şirketlerinin, araştırma merkezlerinin ve koronavirüsle mücadele için çalışan üniversitelerin çalışmalarını desteklediğine de değindi. Salgınla mücadelede hayati bir faktör olarak bu aşılara ve tedavilere fon sağlamanın önemini vurgulayan Cleverly, İngiltere’nin virüs hızlı teşhis cihazlarına 23 milyon, KOVID-19 Terapötik Hızlandırıcı girişimine ise 40 milyon sterlin yatırım yaptığını açıkladı. Henüz haftalar önce atanan bakan, koronavirüsle mücadelede başarılı aşı ve tedavilerinin ihtiyaç duyan herkese ulaşması gerektiğini vurguladı.



Vatikan'da Papa Francis'in yerine geçebilecek 5 isim

Papa Francis'in ölümüyle birlikte Katolik Kilisesi, Kilise işlerini Kardinaller Meclisi'nin yönettiği bir dönem olan ‘Sedevacantism’ dönemine giriyor (AFP)
Papa Francis'in ölümüyle birlikte Katolik Kilisesi, Kilise işlerini Kardinaller Meclisi'nin yönettiği bir dönem olan ‘Sedevacantism’ dönemine giriyor (AFP)
TT

Vatikan'da Papa Francis'in yerine geçebilecek 5 isim

Papa Francis'in ölümüyle birlikte Katolik Kilisesi, Kilise işlerini Kardinaller Meclisi'nin yönettiği bir dönem olan ‘Sedevacantism’ dönemine giriyor (AFP)
Papa Francis'in ölümüyle birlikte Katolik Kilisesi, Kilise işlerini Kardinaller Meclisi'nin yönettiği bir dönem olan ‘Sedevacantism’ dönemine giriyor (AFP)

Ahmed Abdulhekim

Papa Francis'in 88 yaşında hayata veda etmesiyle birlikte Katolik Kilisesi yeni liderini belirlemeye ve inanç, şeffaflık ve dünya genelindeki 1,4 milyar Katoliğe ulaşma rotasını çizmeye hazırlanıyor.

Vatikan'ın dini kuralları uyarınca yeni Papa, 80 yaşın altındaki kişilerden oluşan Kardinaller Meclisi'nin Sistina Şapeli'nde yaptığı gizli oylamayla seçilecek. Sistina Şapeli, Papa'nın Vatikan'daki resmi ikametgahı olan Papalık Sarayı'ndaki en büyük kilise. Yeni Papa'nın seçilmesi için Kardinaller Meclisi'nin üçte iki çoğunluğunun oy birliği gerekiyor.

Kilise kurallarına göre eğer Kardinaller Meclisi oy çokluğuyla bir ismi seçemez ya da Santa Sede (Papalık Makamı/Kutsal Makam) için adaylardan herhangi biri oyların üçte ikisini alamazsa, oy çokluğu sağlanana kadar ek oylama turları devam eder. Birinci tur oylamada uzlaşma sağlanamazsa, oy pusulaları yakılır ve Sistina Şapeli'nin bacasından Kardinaller Meclisi toplantısının devam ettiğini gösteren siyah duman yükselir. Bu durum yeni bir papa seçilmesi konusunda uzlaşmaya varıldığı anlamına gelen beyaz duman çıkana kadar sürer.

Bu karmaşık görev karşısında tüm gözler Papa Francis'in potansiyel halefine çevrilmiş durumda. Özellikle de Vatikan Devleti'nde Papa'nın ölümü ya da istifası halinde otomatik olarak onun görevini üstlenecek bir vekil ya da herhangi bir kişi bulunmadığından ve ‘Sedevacantism’ (boşta olan koltuk) döneminde Katolik Kilisesi, Kutsal Roma Kilisesi'nin Camerlengo'su yeni Papa'nın seçilmesine kadar bu makamın geçici işlerini yönetmede kilit bir rol oynadığı Kardinaller Meclisi tarafından yönetilecek. Kutsal Roma Kilisesi'nin Camerlengo’su görevini 2019 yılının şubat ayından bu yana İrlanda asıllı ABD’li Kardinal Kevin Joseph Farrell (Laity, Aile ve Yaşam Dairesi Başkanı ve eski Dallas Piskoposu) yürütüyor.

Spekülasyonlar arttıkça, birkaç yüksek rütbeli kardinalin adı, Papa Francis'in yerine geçebilecek en iyi adaylar olarak ortaya çıkmaya başladı. Vatikan gözlemcilerine ve tahmincilerine göre bu isimler arasında Filipinli Kardinal Luis Antonio Tagle (67), İtalyan Kardinal Pietro Parolin (70), Kilise'nin sosyal adalet çevrelerinin önde gelen isimlerinden Ganalı Kardinal Peter Turkson, Macar Kardinal Peter Erdo (72) ve İtalyan Kardinal Angelo Scola (82) yer alıyor.

Filipinli Antonio Tagle

Şarku’l Avsat’ın ABD merkezli haftalık haber dergisi Newsweek’ten aktardığı habere göre Filipin doğumlu Kardinal Luis Antonio Tagle (67), tahmincilerin üçte biri tarafından favori aday olarak gösteriliyor. Papa Francis'in ilerici gündemini sürdürmek için güçlü bir aday olan Tagle, kapsayıcılık ve evangelizasyonun (Protestanlaştırılmasının) savunucusu, ‘Halkların Evangelizasyonu Cemaati'ni yönetme konusunda geniş deneyime sahip ve Papa Francis'in yakın çevresinden güvenilir bir isim.

dfgtrhyu
Halkların Evangelizasyonu Cemaati'ni yönetme konusunda geniş deneyime sahip olan Kardinal Tagle, Papa Francis'in yakın çevresinden güvenilir bir isim olarak öne çıkıyor (AFP)

Tagle'nin Asya mirası ve kültürüne sahip olması ve Katolikliğin kıtada, özellikle de Filipinler'de hızla büyümesi nedeniyle onu zorlayıcı ve uzlaşmacı bir seçim haline getiriyor.

Yeni Papa'yı seçecek olan kardinal seçmenlerin yaklaşık yüzde 80'inin Papa Francis tarafından atanmış olması gerçeği Tagle'nin şansını artırırken bazı Vatikan uzmanlarının daha ılımlı ve daha az bölücü bir halef öngördüğü bir dönemde halefinin onun ilerici gündemini sürdürme olasılığını güçlendirse de garanti etmiyor.

Northwestern Üniversitesi profesörlerinden Christina Traina, Newsweek, tarafından aktarılan değerlendirmesinde şunları söyledi:

Genel olarak, 100'den fazla seçilebilir kardinalin (Papa Francis tarafından atanmış) olmasının sonuç üzerinde derin bir etkisi olabileceğini düşünüyorum. Başka bir deyişle, Papa Francis'in önceliklerinden uzaklaşılmayabilir.

İtalyan Kardinal Pietro Parolin

Seçilme oranı dörtte bir olan Kardinal Pietro Parolin (70) bu alandaki en deneyimli Vatikan yetkililerinden biri. 2013 yılından bu yana Vatikan Devlet Sekreteri olan Parolin, Çin ve Ortadoğu ülkeleri hükümetleriyle hassas müzakereler de dahil olmak üzere diplomatik ilişkilerde kilit bir rol oynadı.

cdftrgy
İtalyan Kardinal Parolin ılımlı bir aday olarak görülüyor (AFP)

Ilımlı bir aday olarak görülen Kardinal Parolin, Papa Francis'in bazı reformlarını koruyarak istikrar sağlayabilecek bir isim. Vatikan bürokrasisiyle olan derin bağları onu mevcut durumun sürekliliinden yana olanlar için güçlü bir aday haline getiriyor.

Aslen Arjantinli olan merhum Papa Francis, bin 300 yıl sonra Avrupalı olmayan ilk papaydı. Selefi 16. Benedikt'in 2013 yılında istifa etmesinin ardından derin bir bölünme yaşayan kilisenin yönetimini devralan Papa Francis’in seçilmesinin ardından muhafazakârlar ile ilericiler arasındaki uçurum daha da büyüdü.

Ganalı Kardinal Peter Turkson

Seçilme oranı beşte bir olan Kardinal Peter Turkson (76) ise Katolik Kilisesi'nin sosyal adalet çevrelerinde tanınan bir isim. İnsani Gelişim için Papalık Dairesi’nin eski başkanı olan Turkson, iklim değişikliği, yoksulluk ve ekonomik adalet gibi konularda açık sözlü biri.

sdfrgt
Ganalı Kardinal Turkson, seçilmesi halinde yüzyıllar sonra bu göreve gelen ilk Afrikalı Papa olacak (AFP)

Ganalı Kardinal Turkson, seçilmesi halinde yüzyıllar sonra bu göreve gelen ilk Afrikalı Papa olarak tarihe geçecek. Milattan sonra (MS) 492 yılından 496 yılına kadar görev yapan son Afrikalı Papa Gelasius, Afrikalı bir ailenin çocuğu olarak Roma'da doğmuş ve kapsamlı dini yazıları ve yoksullara yönelik hayırseverliği ve adaleti güçlü bir şekilde savunmasıyla tanınıyordu.

Macar Kardinal Peter Erdö

Macar Kardinal Péter Erdő'nün Papa olma ihtimali ise altıda bir. Önde gelen muhafazakâr adaylardan biri olan Kardinal Erdö, saygın bir Kilise hukukçusu, geleneksel Katolik öğretisi ve doktrininin güçlü bir savunucusu, Avrupa Piskoposlar Konferansları Konseyi'nin eski başkanı ve takdir gören bir Ortodoks ilahiyatçıdır.

Newsweek’in haberine göre eski Papa 2. John Paul ve Papa 16. Benedict’in muhafazakâr yaklaşımına geri dönmek isteyenlern favorisi olan Kardinal Erdö’nün Papa olarak seçilmesi, Papa Francis'in yaklaşımından büyük bir uzaklaşma anlamına gelecek.

dfgthy
Macar Kardinal Peter Erdő daha önce Avrupa Piskoposlar Konferansları Konseyi'nin başkanlık görevini üstlenmişti (AFP)

Papa Francis, modern papalığın çehresini en çok değiştiren bir isim olarak İhtişam ve ayrıcalıktan büyük ölçüde kaçınandı. Ancak Katolik Kilisesi'ni daha açık hale getirme ve muhalifleri daha az eleştirme girişimleri nedeniyle Kilise’nin eski günlerini destekleyen muhafazakârların düşmanı haline geldi.

Muhafazakârların merhum Papa'ya olan düşmanlıkları, 2023 yılının ocak ayında, muhafazakâr hareketin önde gelen isimlerinden ve Papa 16. Benedikt'in müttefiki olan Avustralyalı Kardinal George Pell'in 2022 yılında Papa Francis'in papalığını ‘felaket’ olarak nitelendirerek kınaması ve muhafazakârların bir sonraki Papa'da aradığı nitelikleri ifade eden isimsiz bir not yazdığının ortaya çıkmasıyla daha da belirginleşti.

İtalyan Kardinal Angelo Scola

Öte yandan İtalyan Kardinal Angelo Scola (82) uzun zamandır Papa'nın rakibi olarak görülüyordu. Scola’nın geçmişine bakıldığında, 2013 yılında yapılan ve sonunda Papa Francis'in seçildiği oylamada önde olan adaylar arasında olduğu görülüyor.

fgthyu
İtalyan Kardinal Angelo Scola, daha merkezi ve hiyerarşik bir Kilise'yi destekleyenlerin tercihi olarak öne çıkıyor (AFP)

Newsweek’in haberine göre eski Milano Başpiskoposu Scola’nın Papa olma ihtimali sekizde bir. Derin dini köklere sahip olan Scola, daha merkezi ve hiyerarşik bir kiliseyi destekleyenlerin tercihi olarak öne çıkıyor. Bu gelenekçi duruşu onu Papa Francis'in reformlarından uzaklaşmak isteyenler için güçlü bir aday haline getirse de ilerleyen yaşı aleyhine işleyebilir.

Katolik Kilisesi, Papa'nın ölümünün ilan edildiği andan itibaren Kilise işlerini Kardinaller Meclisi'nin yönettiği bir dönem olan sedevacantism dönemine girdi. Bu dönemde Kardinaller Meclisi’nin önemli kararlar almasına izin verilmez ve Vatikan devletinin ölen Papa tarafından atanan yetkililerinin çoğunun görev süresi sona erer.

Kutsal Roma Kilisesi'nin Camerlengo’su, Papa'nın ölümünü resmi olarak doğrulamaktan, Papalık Makamı’nı mühürlemekten ve bu süre zarfında bu makamın mülk ve haklarını yönetmekten sorumludur. Bu sorumluluklar Papa 2. John Paul tarafından 1996 yılında yayınlanan "Universi Dominici Gregis" adlı Katolik Kilisesi'nin havarisel anayasasında belirtilmiştir. Bu Anayasanın 17’nci maddesine göre ‘Papalık Makamı boş olduğu zaman, Kardinaller Meclisi’nin yetkisi altında Kilise Camerlengo'sunun hakkı ve görevi bu makamın mülklerini ve haklarını geçici olarak korumak ve yönetmektir. Sedevacantism döneminde Kardinaller Meclisi’nin Papa'yı ilgilendiren kararname ya da karar çıkarma yetkisi yoktur. Çünkü görevleri artık normal yönetim ve yeni Papa'nın seçilmesine hazırlık ile sınırlandırılmıştır. Aynı anayasanın 1’inci maddesi de ‘Sedevacantism döneminde Kardinaller Meclisi'nin Papa'yı ilgilendiren konularda hiçbir karar alma yetkisi olmadığını’ teyit ediyor.

Papa'nın ölümünden sonraki 15 ila 20 gün içinde, 80 yaşın altındaki kardinaller Sistina Şapeli'nde toplanır ve ‘konklav’ olarak bilinen bir süreçte yeni bir papa seçmek için gizli oy kullanır. Yeni bir papanın seçilmesi için üçte iki çoğunluk gerekir.

Papa seçildikten sonra Aziz Petrus Bazilikası'nın balkonundan "Bir Papamız var" sözleriyle papanın seçildiği ilan edilir ve ardından yeni papa halkı ilk kez kutsar.