Koronavirüs, Süper Lig'e yüzde 19 değer kaybettirdi

Koronavirüs, Süper Lig'e yüzde 19 değer kaybettirdi
TT

Koronavirüs, Süper Lig'e yüzde 19 değer kaybettirdi

Koronavirüs, Süper Lig'e yüzde 19 değer kaybettirdi

Koronavirüs salgınından önce piyasa değeri 685.38 milyon Euro olan Süper Lig'de yüzde 19'luk bir değer kaybı yaşandı ve 18 takımın toplam kadro değeri 553.73 milyon Euro'ya geriledi.
Çin'in Wuhan kentine ortaya çıkan ve kısa sürede salgına dönüşerek tüm dünyayı etkisi altına alan koronavirüs, spor müsabakalarını da olumsuz etkiledi. Özellikle futbol piyasası söz konusu süreçte büyük zarara uğradı. Yaklaşık 3 ay liglere ara verilmesi, kulüplerin; stat, yayın ve mağazacılık gelirlerinden mahrum kalmasına sebep oldu. Bu da zaten kötü olan futbolun ekonomik boyutunu daha da çıkmaza sürükledi. Türkiye'de de borç yüküyle boğuşan kulüpler, korona virüs salgınının ardından personel maaşlarını ödemekte zorluklar yaşarken, kadro değerlerinde de ciddi kayıplar ortaya çıktı.

Süper Lig yüzde 19 geriledi
Son maçın 17 Mart'ta oynandığı Süper Lig'de karşılaşmalar 12 Haziran'da yeniden başlayacak. Korona virüs öncesinde şampiyonluk yarışında ve küme düşme hattında sıkı mücadelelerin sahnelendiği ligde hem takım hem de oyuncu değerlerinde de artışlar yaşanıyordu. Fakat salgın dönemi bu artışların tersine dönmesine neden oldu. Transfermarkt verilerine göre 15 Mart itibarıyla Süper Lig'in piyasa değeri 685.38 milyon Euro'ydu. Ancak müsabakalara uzun süre ara verilmesinden sonra bu rakam yüzde 19.2 gerileyerek 553.73 milyon Euro'ya düştü.

Üç büyüklerde en fazla Beşiktaş düştü
UEFA'nın ve TFF'nin Finansal Fair-Play (FFP) yükümlülüklerini sağlayabilmek için yoğun çaba içerisinde olan üç büyüklerde korona virüs sürecinde en çok değer kaybını Beşiktaş yaşadı. 15 Mart tarihi baz alındığında 73.58 milyon Euro kadro değeri bulunan siyah-beyazlılar, 2.5 aylık süreçte tam yüzde 25.8'lik bir kayıp ile karşı karşıya kaldı. Kartal'ın güncel piyasa değeri 54.63 milyon Euro.
Bu alanda Beşiktaş'ı Fenerbahçe takip ediyor. Zirvenin uzağında kalan ve ortaya konulan performansla beklentileri karşılayamayan sarı-lacivertliler, salgından önce 81.45 milyon Euro değere sahipti. Fakat Kanarya da her takım gibi maddi olarak bu olumsuzluklardan etkilenerek yüzde 19.1'lik bir düşüş yaşadı. Fenerbahçe'nin mevcut durumdaki değeri 65.93 milyon Euro.
Son iki sezonun şampiyonu Galatasaray ise hastalık döneminden en az etkilenen kulüpler arasında. 15 Mart 2020 tarihinde 101.45 milyon Euro değeri olan sarı-kırmızılıların kaybı yüzde 16.6. 84.65 milyon Euro ile Aslan, ligin en değerli takımı konumunda bulunuyor.

En çok kayıp Konyaspor'un
Süper Lig'de yer alan 18 takım içerisinde yüzdesel olarak en fazla kayıp ise Konyaspor'un. Yeşil-beyazlıların lige ara verilmeden önceki piyasa değeri 23.88 milyon Euro'ydu. Salgın sonrası bu rakam 17.13 milyon Euro oldu. Yüzde hesabına göre göze çarpan düşüş ise 28.3.
Konyaspor'un ardından en büyük değer kaybını 27.5 ile Ankaragücü yaşadı. 14.93 milyon Euro'dan kadro değeri 10.83 milyon Euro'ya gerileyen sarı-lacivertli ekibin arkasında eksi 25.8'le Beşiktaş geliyor.

Trabzonspor yüzde 8.2 eksildi
Süper Lig'de 26 hafta sonunda 53 puanla lider durumda bulunan Trabzonspor'un korona virüs salgını sürecinde 15 Mart - 1 Haziran tarihleri arasındaki kadro değer kaybı yüzde 8.2. Bordo-mavililerin güncel değer 73.53 milyon Euro. Bu rakam pandemiden önce 80 milyon Euro'ydu.

15 Mart - 1 Haziran 2020 tarihleri arasında Süper Lig kulüplerinin değişen kadro değerleri şöyle:
15 Mart 2020 Güncel değer \%
Konyaspor: 23.88 mil. € 17.13 mil. € 28.3
Ankragücü: 14.93 mil. € 10.83 mil. € 27.5
Beşiktaş: 73.58 mil. € 54.63 mil. € 25.8
Kasımpaşa: 33.70 mil. € 25.03 mil. € 25.7
Malatyaspor: 21.45 mil. € 16.15 mil. € 24.7
Ç.Rizespor: 23.63 mil. € 18.38 mil. € 22.2
Alanyaspor: 24.63 mil. € 19.18 mil. € 22.1
Denizlispor: 18.45 mil. € 14.45 mil. € 21.7
Göztepe: 18.28 mil. € 14.55 mil. € 20.4
Sivasspor: 32.63 mil. € 26.30 mil. € 19.4
Gaziantep: 23.73 mil. € 19.20 mil. € 19.1
Fenerbahçe: 81.45 mil. € 65.93 mil. € 19.1
Kayserispor: 19.05 mil. € 15.50 mil. € 18.6
Başakşehir: 58.50 mil. € 48.20 mil. € 17.6
G.Birliği: 16.18 mil. € 13.38 mil. € 17.3
Galatasaray: 101.45 mil. € 84.65 mil. € 16.6
Antalyaspor: 19.85 mil. € 16.75 mil. € 15.6
Trabzonspor: 80.05 mil. € 73.53 mil. € 8.2



Kum fırtınası, dayanıklılık ve zafer: Dakar Rallisi

2026 Dakar Rallisi, Dünya Ralli-Raid Şampiyonası'nın (W2RC) ilk ayağı olacak (Reuters)
2026 Dakar Rallisi, Dünya Ralli-Raid Şampiyonası'nın (W2RC) ilk ayağı olacak (Reuters)
TT

Kum fırtınası, dayanıklılık ve zafer: Dakar Rallisi

2026 Dakar Rallisi, Dünya Ralli-Raid Şampiyonası'nın (W2RC) ilk ayağı olacak (Reuters)
2026 Dakar Rallisi, Dünya Ralli-Raid Şampiyonası'nın (W2RC) ilk ayağı olacak (Reuters)

Adrenalin'den herkese merhaba, bu hafta gündeme ara verip motor sporlarının en zorlu mücadelelerinden biri olan Dakar Rallisi'ni inceliyoruz.

Dakar Rallisi, motor sporlarının en sert sınavlarından biri. Dakar denince akla ilk gelenler kum tepeleri, hiçliğin ortasındaki uzun etaplar, araçların çölün acımasız koşulları karşısındaki sınavı ve sürücülerin kayalarla, fırtınalarla ve navigasyon hatalarıyla boğuşmasıdır. 

Bu yarışın kökeni 1970'lerin sonuna dayanıyor. Fikrin kaynağıysa, Fransız motosikletçi ve organizatör Thierry Sabine'in kaybolması. Sabine, 1977'de Ténéré Çölü'nde geçirdiği zorlu deneyimi yarış fikrine dönüştürdü ve 1978'de Paris'ten Dakar'a uzanan ilk ralli hayata geçirildi.

İlk organizasyon, klasik pist rallilerinden farklı olarak "ralli-raid" türünün miladı sayılacak bir yapıya sahipti: Uzun mesafeli, çoğunlukla arazide, navigasyonun ve dayanıklılığın belirleyici olduğu etaplar. Yarış ilk düzenlendiğinde motosiklet, otomobil ve kamyon kategorileri birlikte sahnedeydi. Bu birliktelik etkinliğe macera odaklı, amaca yönelik bir ruh kazandırdı ve kısa sürede küresel bir ilgi gördü.

1980'ler ve 1990'lar boyunca Dakar, Afrika kıtasının geniş çöllerinde ve zorlu arazilerinde düzenlendi. Prestiji yükseldikçe riskler de arttı. Yarışın artan popülerliği, markalar ve sponsorlar için cazip bir platform oluşturdu. Mitsubishi, Peugeot, Citroën gibi üreticiler büyük yatırımlar yaparak dayanıklı ralli araçları geliştirdi ve Dakar rallisini ileri düzey mühendislik rekabetine dönüştürdü.

Bu yıllarda yarış, sadece bireysel cesaretin değil, ekip mühendisliğinin, lojistiğin ve stratejinin de sınandığı bir platforma dönüştü. Bununla birlikte Dakar'ın Afrika'da geçirdiği uzun dönemde trajediler de var.

Pek çok yıl boyunca navigasyon hatalarından, kötü hava şartlarından ve mekanik arızalardan kaynaklanan ağır kazalar yaşandı. Organizasyon güvenlik önlemlerini artırsa da doğanın sertliği çoğu zaman önlenemez riskler doğurdu. Thierry Sabine'in kendisi de ralli tarihinin trajik sonlarından birini yaşadı. Dakar'ı bir efsaneye dönüştüren isim, 1986'da bir helikopter kazasında yaşamını yitirdi. 

2000'li yılların başlarına gelindiğinde, Afrika'daki siyasi belirsizlikler ve güvenlik kaygıları organizasyonun geleceğini tartışmaya açtı. 2008'deki iptal ve ardından gelen değerlendirmeler, Dakar yönetimini lokasyon konusunda yeniden düşünmeye zorladı.

2009'dan itibaren ralli rotasını Güney Amerika'ya taşıdı; Arjantin ve Şili'nin çölleri, Bolivya'nın yüksek platoları, Peru'nun kum tepeleri ralliye farklı bir karakter kazandırdı. Güney Amerika dönemi, organizasyona hem görsel zenginlik kattı hem de farklı zorluklar sundu: Yüksek irtifa etapları, değişken iklim koşulları ve yeni jeolojik engeller, yarışçıların hazırlığını ve taktiklerini yeniden şekillendirdi.

Aynı zamanda Güney Amerika seyircisinin coşkusu, ralliyi yerel festivallere benzer bir kitle etkinliğine dönüştürdü; sokaklardan izleyicilerle dolan etaplar yeni hikayeler oluşturdu.

2020 bir diğer kırılma noktası oldu: Dakar, Güney Amerika'daki dönemini tamamlayıp Suudi Arabistan'da yeni bir sayfa açtı.

zxcdf
Dakar Rallisi'ne katılanlar çölün ortasında yaşanan mekanik arızalara da hazırlıklı olmalı (Reuters)

Suudi Arabistan'ın geniş çölleri, kum denizleri ve kayalık vadileri, hem Afrika'nın hem Güney Amerika'nın özelliklerini barındıran bir ortam sunuyor. Organizasyon için lojistik avantajlar, sponsorluk ve altyapı yatırımları bu taşınmanın arkasındaki başlıca gerekçeler.

Suudi Arabistan rotaları, teknisyenlik gerektiren bölümler, uzun kum maratonları ve mümkün olan en zorlayıcı navigasyon etablarıyla şekilleniyor; modern Dakar artık daha fazla teknoloji, daha sıkı güvenlik protokolleri ve aynı zamanda daha sofistike bir etap planlaması anlamına geliyor. Ancak yarışın ruhu değişmedi, zorlu doğa koşullarında insanın ve makinenin dayanıklılığı hâlâ belirleyici.

Dakar Rallisi tarihine bakarken öne çıkan isimler ve markalar da bu yarışın hikayesini oluşturuyor. "Mösyö Dakar" diye anılan Stéphane Peterhansel, motosiklet ve otomobil kategorilerinde uzun yıllara yayılan bir başarı grafiği çizdi ve Dakar'ın en çok zafer kazanan ismi.

Nasser Al-Attiyah, Carlos Sainz, Ari Vatanen, Cyril Despres, Marc Coma gibi sürücüler Dakar'ın farklı dönemlerine damga vurup kendi kategorilerinde efsaneleşti.
 

fvgt
Geçen yıl Dakar Rallisi'ne 136 motosiklet kayıt yaptırmış, yarışı ancak 89'u bitirebilmişti (Reuters)

Marka tarafındaysa Mitsubishi, Peugeot, Volkswagen, Mini ve Toyota gibi üreticiler Dakar'ı bir test alanı, bir imaj sahası ve teknoloji laboratuvarı olarak kullandı; dört çeker sistemlerinin, turbo ­motorların, dayanıklı şasi tasarımlarının ve araziye özgü süspansiyonların gelişimi Dakar sahnesinde hızlandı.

Dakar amatör yarışçılara da kucak açıyor. Profesyonel takımların yanı sıra sivil katılımcılar, macera arayan kişiler ve küçük takımlar her sene start çizgisinde yer alıyor; bu yönüyle Dakar hem elit performansı hem de keşif ruhunu barındırıyor.

Dakar'da yarışçılar kilometrelerce süren etaplarda zamanla yarışıyor. Özel etaplardaki zaman performansı sonuçlara doğrudan etki ederken, transfer etapları pilotları bir sonraki start noktasına taşıyor.

Etaplar navigasyon ve hız arasında bir denge kurmayı zorunlu kılıyor. Yanlış rota seçimi, küçük bir navigasyon hatası günlerce süren yarışta dakikaları değil, saatleri kaybettirebiliyor. Bu nedenle başarılı bir Dakar performansı, sadece hızın değil aynı zamanda stratejinin, mükemmel navigasyonun ve ekip desteğinin ürünü.

Güvenlik ve sağlık önlemleriyse Dakar'ın tartışmasız olarak gelişen yanlarından biri. İlk yıllarda sağlık hizmetleri sınırlıydı; günümüzde organizasyonun medikal ekipleri, hızlı müdahale helikopterleri, sahada yer alan tıbbi istasyonlar ve ileri düzey kurtarma protokolleriyle donatıldı.

Yine de riskler tamamen ortadan kalkmadı. Çöl koşullarında araç arızaları, aşırı sıcak, navigasyon hataları veya kazalar hâlâ ciddi tehlikeler oluşturuyor.

Organizasyon, medikal altyapı ve izleme sistemlerine sürekli yatırım yapıyor; özellikle yarış sırasında uydu iletişimi ve pozisyon izleme gibi teknolojiler, olası acil durumlarda müdahalenin hızını artırıyor.

Dakar'ın kültürel etkisi ve eleştirileri de yarışın hikayesinin önemli bölümlerini oluşturuyor. Yarışın Afrika'dan taşınması, hem ekonomik hem de politik tartışmalara neden olmuştu. Bazı eleştirmenler organizasyonun yerel topluluklarla olan ilişkilerini ve çevresel etkilerini sorguladı.

Suudi Arabistan'a taşınmasıysa bir taraftan organizasyonun küresel ölçekte sürdürülebilir kaynaklara erişimini garanti altına alırken, diğer taraftan yarışın "kimlik" meselesini gündeme taşıdı: Dakar tarihsel olarak Afrika'yla anılan bir markayken artık coğrafi olarak yeni kimliklerle eşleşiyor.

Buna rağmen organizasyon, küresel izleyiciye hitap etmeyi sürdürerek, tarihin farklı dönemlerini birleştiren bir yapıyı korumaya çalışıyor.

zsxcdf
Dakar Rallisi'nin 2026 rotası. 3 Ocak'ta başlayacak mücadele 17 Ocak'ta son bulacak (dakar.com)

Teknolojik evrim de Dakar'ın öyküsünde belirleyici oldu. İlk dönemlerde pilotların navigasyonu harita, pusula ve yol kitabındaki işaretlere dayanıyordu. Zamanla GPS destekli izleme ve telemetri gibi araçlar devreye girdi. Artık belirli GPS kısıtlamalarıyla dengelenmiş sistemler kullanılıyor.

Araç teknolojisindeyse dayanıklılık, yakıt yönetimi, süspansiyon tasarımı ve hafif malzeme kullanımı ön plana çıktı. Üreticiler Dakar'da test edilen çözümleri günlük araç teknolojilerine uyguluyor.

Dakar Rallisi'nin yıllara yayılmış istatistikleri ve rakamları da yarışın büyüklüğünü gösteriyor. Toplam mesafeler genellikle binlerce kilometreyi buluyor ve yarış birden fazla ülke sınırını aşabiliyor. Bu açıdan lojistik, ekip yönetimi ve parça ikmali, ralli başarısının ayrılmaz parçaları.

Yararlanılan kaynaklar: Dakar, Red Bull, X-Raid


Islam Makhachev, Jack Della Maddalena'yı ezip geçerek çifte kemer sahibi oldu

Khabib Nurmagomedov, iki kemerli Islam Makhachev'i taşıyor (AP)
Khabib Nurmagomedov, iki kemerli Islam Makhachev'i taşıyor (AP)
TT

Islam Makhachev, Jack Della Maddalena'yı ezip geçerek çifte kemer sahibi oldu

Khabib Nurmagomedov, iki kemerli Islam Makhachev'i taşıyor (AP)
Khabib Nurmagomedov, iki kemerli Islam Makhachev'i taşıyor (AP)

Islam Makhachev, UFC 322'de Jack Della Maddalena'yı kolayca alt ederek yarı ortasıklet kemerini kaptı ve birden fazla sıklette şampiyon oldu. Bu, efsanevi antrenörü ve çocukluk arkadaşı Khabib Nurmagomedov'un asla başaramadığı bir şeydi.

Makhachev, Avustralyalıyı 5 raunt boyunca neredeyse izlenmesi zor bir mücadelede ezip geçti. 34 yaşındaki Makhachev'in Della Maddalena'nın sağ baldırını sistematik olarak hedef alması, unvanını savunan rakibini şampiyonluk rauntlarında gözle görülür bir acı içinde bıraktı.

Della Maddalena, 5 raunt boyunca yerden kalkamadı ve skor kartlarının toplamı  50-45 Makhachev'in lehineydi.

Makhachev, hafif sıklet kategorisini fethettikten sonra 77 kiloya yükselmişti ve bu yıl Belal Muhammed'i tahtından indirdikten sonra ilk kez unvanını savunan 29 yaşındaki Della Maddalena'nın, bu sıklette ilk kez maça çıkan dişli Dağıstanlıyı zorlaması bekleniyordu.

Elit mücadele yeteneği, nakavt gücü ve siyah kuşak BJJ becerisiyle birleşince, en azından kağıt üzerinde Makhachev'i alt etmek için gereken tüm araçlara sahip olduğu anlamına geliyordu. Ancak pratikte, Makhachev'in adeta yenilmez görünen üstünlüğüne karşı çok az tehdit oluşturduğu görüldü. Makhachev, 25 dakikalık dövüşte 18 dakikalık kontrol süresiyle şampiyonun canını çıkardı.

Makhachev, birden fazla sıklette UFC şampiyonluğu kazanan 11. dövüşçü oldu ve üst üste 16 galibiyetle Anderson Silva'nın rekorunu egale etti.

Madison Square Garden'daki yan ana maçta Zhang Weili, bir sıklet yükselerek Makhachev’in izinden giderek bir sıklet yükseldi ama tam tersine, unvanını koruyan şampiyon tarafından domine edildi. Sineksıklet kraliçesi Valentina Shevchenko, eski saman sıklet şampiyonuna karşı oybirliğiyle kazandı.

Zhang, tüm dövüş boyunca ikinci en iyi performansı gösterdi; ayakta hasar vermek için mesafeyi kapatmakta zorlandı ve Shevcheno'nun gücünün üstesinden gelemeyerek her rauntta dövüşün sonucunu belirleyen yere almalara karşı koyamadı.

Gecenin başka bir dövüşünde Britanyalı eski yarı ortasıklet şampiyonu Leon Edwards, Carlos Prates'e karşı ağır bir nakavt yenilgisi aldı; bu, üst üste üçüncü yenilgisiydi ve UFC'de ilk kez nakavt edildi.

Martta UFC Londra'da Edwards'ı yenen, yarı ortasıkletin kemer peşinde koşan bir diğer ismi Sean Brady için de işler daha iyi değildi. Kariyerinin en büyük galibiyetinin üzerine koyamayan Amerikalı dövüşçü, 25 yaşındaki yenilgisiz Michael Morales tarafından nakavt edildi.

Hem Morales hem de Prates, Ian Garry, Shavkat Rakhmonov ve Belal Muhammad gibi isimlerin de Makhachev'in ilk rakibi olmak için yarıştığı, yarı ortasıkletin kalabalık şampiyonluk mücadelesi tablosuna girdi.

Benoit Saint Denis, deneyimli Beneil Dariush'u 16 saniyede durdurarak UFC tarihindeki en hızlı 6. nakavtı kaydederken, Bo Nickal, Rodolfo Vieira'yı kafasına sert bir tekmeyle nakavt ederek yeniden kazandı.

Independent Türkçe

 


ATP’nin iki devi finalde buluşuyor: Alcaraz -Sinner

Alcaraz zaferini kutluyor (EPA)
Alcaraz zaferini kutluyor (EPA)
TT

ATP’nin iki devi finalde buluşuyor: Alcaraz -Sinner

Alcaraz zaferini kutluyor (EPA)
Alcaraz zaferini kutluyor (EPA)

Dünya 1 numarası Carlos Alcaraz, Kanadalı Felix Auger-Aliassime’i 6-2, 6-4’lük setlerle mağlup ederek ATP Finalleri’nde adını finale yazdırdı. İspanyol raket, finalde ev sahibi İtalya’nın dünya 2 numarası ve son şampiyonu Jannik Sinner ile karşılaşacak. Sinner, yarı finalde Avustralyalı Alex de Minaur’u 7-5, 6-2 ile geçerek finale yükseldi.

Bu sezon rakibine karşı belirgin üstünlük kuran Alcaraz, Sinner’la oynadığı 5 maçın 4’ünü kazandı.

Roland Garros ve Flushing Meadows’ta oynanan Grand Slam finalleri de dahil olmak üzere bu karşılaşmaların tamamı final mücadelesiydi. Sinner’ın bu yıl Alcaraz’a karşı elde ettiği tek galibiyet ise Wimbledon finalinde aldı.

22 yaşındaki İspanyol tenisçi, Torino’da yarı finale ulaşarak yıl sonu dünya 1 numarasını garantilediği için final maçına daha az baskıyla çıkacak. Alcaraz, kariyerinde ilk kez ATP Finalleri şampiyonluğu kazanmayı hedeflerken, bu unvanla birlikte sezonun 9'uncu, kariyerinin ise 25'inci turnuva zaferine ulaşma fırsatına sahip olacak. Alcaraz, geçtiğimiz yıl turnuvaya grup aşamasında veda etmişti.