ABD’de ırkçılığın laneti: Trump kötüyü daha da kötüleştiriyor

ABD’de ırkçılığın laneti: Trump kötüyü daha da kötüleştiriyor
TT

ABD’de ırkçılığın laneti: Trump kötüyü daha da kötüleştiriyor

ABD’de ırkçılığın laneti: Trump kötüyü daha da kötüleştiriyor

Refik Huri
ABD yanıyor ve bölünüyor. Başkan Donald Trump Neron'dan daha ileri gidiyor. Roma İmparatoru, elinde bir enstrüman ile yaktığı ateşi izliyordu. ABD Başkanı da yangını söndürmek için Ulusal Muhafız Kuvvetleri’ni istihdam etmekte ısrar ederek yangını daha da körüklüyor. Nobel ödüllü ekonomist Paul Krugman’ın dediği gibi “Bu yangın ABD’yi bir iç savaşın eşiğine sürüklüyor.” Toplumsal bir protestoya askeri olarak müdahale etmenin doğuracağı sonuçların farkında.
Minneapolis'te başlayan protestolar 140 şehre yayıldı ve Beyaz Saray’ın kapılarına kadar uzandı. Ayrıca Atlantik’i aşarak Paris, Berlin ve diğer Avrupa şehirlerine ulaştı. Beyaz polis Derek Chauvin'in dizinin altında boğularak hayatını kaybeden George Floyd, protestoları ateşleyen bir kıvılcımdan ibaretti. Zira protestoların bunun haricinde de çeşitli sebepleri var. Vandalizm, mağazaların yakılması ve şiddet içeren eylemler ise protestolara zarar veriyor ve muhaliflerin ellerinde bir bahaneye dönüşüyor.

Kölelikten kurtuluş
Protestoların sebebi, ilerleme kaydedilmesine ve toplumda bu konuda gelişmeler yaşanmasına rağmen hala varlığını sürdüren ırkçılıktır. Kuzey-güney iç savaşı sırasında Başkan Abraham Lincoln tarafından kölelik kaldırıldı. Martin Luther King hareketinin ardından Medeni Haklar Yasası kabul edildi. Barack Obama bir siyahi olarak ABD Başkanı seçildi. Tüm bu gelişmelere rağmen ırkçılık son bulmadı. Minneapolis'in nispeten açık bir yer oluşu, Belediye Başkanı Jacob Frey’in bir insan hakları savunucusu olması, burada Asya ve Afrika'dan çok sayıda göçmenin bulunması ve Somali uyruklu İlhan Omar'ın Minneapolis'ten Temsilciler Meclisi'ne seçilmesi göz ardı edilemez. Frey, Floyd’un öldürmesine karşı ilk tepkisini şöyle dile getirdi: “Amerika'da siyahi olmanın bedeli ölüm olmamalı.”

Hasta Amerika
Charles M. Blow’ın dediği gibi ırkçılık, ‘umutsuzluğun yıkıcı gücüne’ öncülük eder. Denklem şudur: Sen onların geleceğe dair umutlarını yok edersin, onlar da senin mülkünü. Der Spiegel’in isimlendirdiği gibi ‘Hasta Amerika’ tam olarak iyileşmekten aciz gibi görünüyor. Obama başkanlık görevinin sonunda yaşadığı hayal kırıklığını dile getirmişti. Çünkü ırkçılık azalmak bir yana daha da artmıştı. Sokağa çıkan kimseler sadece siyahlar değil. Beyazlar da onlarla birlikte sokaklara dökülüyorlar.
Güney Carolina'daki protestocuların sloganı şuydu: “İstediğimiz şey sadece Floyd için adalet değil, aynı zamanda siyah bir vatandaşın beyaz bir polis tarafından öldürülmesini engellemeyen siyasi ve ekonomik gücün değişmesidir.”
Trump'ın Antifa’yı, radikal, yıkıcı solu bir araya getiren bir terör örgütü olmakla suçlaması ironiktir. Öncelikle bu bir örgüt değil. Amerika ve Avrupa'daki anti-faşist bir harekettir. İkinci olarak şayet sol bu gücü sahip olsaydı sağcılar Amerika'yı yönetemezdi. Üçüncü olarak sosyal medyaya hâkim şu türden komplo teorileri gerçekten gülünç: “Floyd yaşıyor. Ölüm ilanı Trump'ın başkanlık seçimine yönelik bir darbedir. Protestoları milyarder George Soros finanse ediyor.”
Gerçek şu ki şiddet bir Amerikan mirası olmakla birlikte toplumun DNA’sında bulunuyor. Amerika'daki silah sayısı toplumun nüfusundan fazladır. Trump, kendisine inanan beyazların üstünlüğünü kullanan bir müteahhitten fazlası değildir. Beyaz Saray'a ulaşmak için küreselleşme nedeniyle işini kaybeden beyaz işçi sınıfını kullandı. Orada kalmak için her şeyi yapmaya hazır. Onu rahatsız eden şey bölünme değildir. Çünkü zaten gütmüş olduğu politikalar, bunun derinleştirilmesine yöneliktir. Göçmenlik, ırkçılığa karşı protestolar ve korona ile mücadelede güç kullanmak dışında bir çözümü yok.
New York Üniversitesi'nden ABD başkanları tarihçisi Timothy Naftali şöyle diyor: “Her gün toplumun neden ve nasıl parçalandığını, bu parçalanmanın önüne geçmek için neler yapılabileceğini soruyorum. Fakat bu günlerde yaşanan felaket, kindar ve sorunlarımızı sömürmekle yaşayan sahtekâr Trump'ın çok ötesine uzanıyor.”
Kimse protestolardaki şiddetin Trump'a fayda sağlayacağının farkında değil ve protestocuların barışçıl yollardan neler elde edebileceklerini bilmiyor. Ancak herkes Trump'ın yeniden seçilmesinden korkuyor.
 



ABD, Ortadoğu’ya ilk kamikaze İHA filosunu konuşlandırdı

Amerikan yapımı Lucas İHA'ları (ABD Merkez Komutanlığı)
Amerikan yapımı Lucas İHA'ları (ABD Merkez Komutanlığı)
TT

ABD, Ortadoğu’ya ilk kamikaze İHA filosunu konuşlandırdı

Amerikan yapımı Lucas İHA'ları (ABD Merkez Komutanlığı)
Amerikan yapımı Lucas İHA'ları (ABD Merkez Komutanlığı)

ABD ordusu, bugün (Çarşamba), Ortadoğu’da konuşlandırılacak ilk tek yönlü saldırı tipi (kamikaze) insansız hava araçları (İHA) filosu için yeni bir görev gücü oluşturduğunu açıkladı.

ABD Merkez Kuvvetler Komutanlığı (CENTCOM), Savunma Bakanı Pete Hegseth’in dört ay önce düşük maliyetli ve hızlı temin edilebilen İHA teknolojilerinin edinilmesi ve konuşlandırılmasını hızlandırma talimatının ardından Scorpion Strike (TFSS- Akrep Sokması) adlı görev gücünü hayata geçirdi.

CENTCOM’a göre bu görev gücü, sahadaki birliklere hızlı şekilde düşük maliyetli ve etkili saldırı İHA kapasitesi sağlamak amacıyla tasarlandı. Yeni görev gücü, Ortadoğu’da konuşlu olan “FLM–136 Lucas” tipi düşük maliyetli saldırı İHA’lardan oluşan bir filoyu şimdiden kurmuş durumda.

Lucas İHA’ları geniş menzile sahip ve otonom çalışacak şekilde tasarlandı. Fırlatma yöntemleri arasında “mancınık/katapolt”, roket destekli kalkış, yer sistemleri ve mobil platformlar bulunuyor.

CENTCOM Komutanı Amiral Brad Cooper, “Bu yeni görev gücü, yeniliği caydırıcılık unsuru olarak kullanmamızı sağlıyor. Müttefiklerimizi gelişmiş İHA yetenekleriyle donatmak, Amerikan askeri gücünü ve yeniliğini ön plana çıkarıyor, kötü niyetli aktörleri caydırıyor” dedi.

ABD basınına göre FLM-136 İHA’sı, İran’ın yaygın olarak kullandığı “Shahd 136” İHA’larını model alıyor. İran ve desteklediği milisler, bu İHA’larla ABD güçlerini ve ticari gemileri hedef aldı; Rusya ise aynı modeli Ukrayna’daki şehir ve birliklere saldırılarda kullandı.

Bu adım, İran’ın ABD’ye ait imha edilmiş İHA’ları taklit edip yeniden mühendislik yoluyla kendi versiyonlarını üretme taktiğini andırıyor. ABD’ye ait “RQ-170 Sentinel” gibi İHA’lar bu yöntemle kopyalanmıştı.

Yeni “FLM-136” İHA’sı tamamen otonom kontrol özellikli olup, insan müdahalesine neredeyse gerek duymuyor. Hedefe yönlendirme için sensörler ve yapay zekâdan yararlanıyor ve yaklaşık 6 saat boyunca uçabiliyor.

ABD’nin Ortadoğu’ya saldırı tipi İHA filosu konuşlandırması, yaklaşık iki yıl önce üç Amerikan askerinin, Ürdün’ün kuzeydoğusundaki bir üsse İran yapımı bir saldırı İHA’sı ile düzenlenen saldırıda hayatını kaybetmesinin ardından geldi.

ABD ordusu, mali yıl 2026 sonunda tüm birimlerin küçük, tek yönlü saldırı İHA’larıyla donatılmasını hedefliyor.


ABD neden Venezuela’nın petrol kaynaklarına göz dikti?

ABD, Venezuela devletine ait petrol ve doğalgaz şirketi PDVSA'yı da yaptırım listesine almıştı (Reuters)
ABD, Venezuela devletine ait petrol ve doğalgaz şirketi PDVSA'yı da yaptırım listesine almıştı (Reuters)
TT

ABD neden Venezuela’nın petrol kaynaklarına göz dikti?

ABD, Venezuela devletine ait petrol ve doğalgaz şirketi PDVSA'yı da yaptırım listesine almıştı (Reuters)
ABD, Venezuela devletine ait petrol ve doğalgaz şirketi PDVSA'yı da yaptırım listesine almıştı (Reuters)

ABD uyuşturucu kaçakçılığını önleme gerekçesiyle Venezuela’ya baskıyı artırırken, Donald Trump’ın asıl hedefinin ülkedeki petrol yatakları olduğu belirtiliyor. 

Venezuela Devlet Başkanı Nicolas Maduro, Petrol İhraç Eden Ülkeler Örgütü (OPEC+) üyelerine ve Genel Sekreter Heysem el-Gays’a pazar günü gönderdiği mektupta, ABD’nin petrol kaynaklarını ele geçirmek istediğini söylemişti. 

Maduro yönetimi, ABD’nin eylemlerinin ülkeyi "istikrarsızlaştırmayı" ve ihracat kapasitesini zayıflatmayı amaçladığını savunuyor. 

Mektupta, bu gerilimin devam etmesi halinde Venezuela’nın petrol üretiminin ve dünya piyasasının istikrarının "ciddi şekilde tehlikeye girebileceği" belirtilerek OPEC+ üyelerine dayanışma çağrısı yapılmıştı.

Kolombiya lideri Gustavo Petro da Trump’ın "uyuşturucuyla mücadeleyi bahane ederek Venezuela’daki petrol kaynaklarını ele geçirmeye çalıştığını" söylemişti. 

ABD Dışişleri Bakanlığı ise Karayipler’deki askeri yığınağın uyuşturucu kaçakçılığını ve düzensiz göçmen akışını engelleme amacı taşıdığını, Venezuela’nın petrol kaynaklarıyla ilgisi olmadığını savunmuştu. 

ABD Enerji Enformasyon Dairesi’ne göre Venezuela, dünyadaki ham petrol rezervlerinin neredeyse beşte birine sahip. Yaklaşık 303 milyar varil ham petrole denk gelen bu miktar, dünyadaki en büyük ham petrol rezervini oluşturuyor. 

Diğer yandan Karakas yönetimi gerek ABD’nin uyguladığı yaptırımlar gerek de ekipman eksikliği nedeniyle bu potansiyeli gerçek anlamda kullanamıyor. Latin Amerika ülkesi günde yaklaşık 1 milyon varil petrol üretiyor. Bu yüksek bir rakam olmasına rağmen küresel ham petrol üretiminin sadece yüzde 0,8'ini oluşturuyor.

CNN’in analizinde, ABD’nin benzin üretimine uygun hafif ham petrol çıkardığına ancak Venezuela’daki gibi ağır ham petrole sahip olmadığına dikkat çekiliyor. Ağır ham petrol üretimi dizel, asfalt ya da fabrikalarla diğer ağır ekipmanlarda kullanılıyor. 

Trump yönetiminin, bu petrol kaynaklarına ulaşmak için Maduro’yu devirip yerine "Batı yanlısı" bir lider getirmeyi deneyebileceği yorumu yapılıyor. Böyle bir senaryoda Karakas yönetimine uygulanan ağır ekonomik yaptırımları hafifletilebileceği ve Amerikan petrol şirketlerinin ülkede daha yoğun faaliyet gösterebileceği belirtiliyor.

ABD'nin Karayipler'deki askeri yığınağı

Trump yönetimi uyuşturucu kaçakçılığıyla mücadele gerekçesiyle Güney Mızrağı Operasyonu'nu başlattığını bu ay duyurmuştu. Amerikan ordusu, dünyanın en büyük uçak gemisi USS Gerald R. Ford'un da aralarında bulunduğu çok sayıda savaş gemisiyle birlikte 15 bin askerini bölgeye sevk etmişti.

ABD Dışişleri Bakanlığı, uyuşturucu kaçakçılığından sorumlu tuttuğu Güneşler Karteli'ni (Cartel de los Soles) terör örgütü ilan etmiş, liderinin Maduro'nun olduğunu öne sürmüştü.

Bölgede eylülden bu yana en az 21 operasyon düzenleyen Amerikan ordusu, uyuşturucu kaçakçılığına karıştığını iddia ettiği 83 kişiyi öldürdü. 

Independent Türkçe, CNN, Fox News


55 kartel lideri gizlice gönderildi: Amerika’ya hoş geldiniz!

Trump, uyuşturucuyla mücadelede gerekli adımların atılmaması halinde Meksika'yı "askeri harekatla" tehdit etmişti (Reuters)
Trump, uyuşturucuyla mücadelede gerekli adımların atılmaması halinde Meksika'yı "askeri harekatla" tehdit etmişti (Reuters)
TT

55 kartel lideri gizlice gönderildi: Amerika’ya hoş geldiniz!

Trump, uyuşturucuyla mücadelede gerekli adımların atılmaması halinde Meksika'yı "askeri harekatla" tehdit etmişti (Reuters)
Trump, uyuşturucuyla mücadelede gerekli adımların atılmaması halinde Meksika'yı "askeri harekatla" tehdit etmişti (Reuters)

Meksika gizli operasyonlarla yakaladığı kartel liderlerini Donald Trump'ın baskısıyla ABD'ye teslim etti. 

Wall Street Journal'ın haberinde, çete liderlerinin gönderildiği operasyonlardan ilkinin 9 ay önce gerçekleştiği belirtiliyor. Uyuşturucuyla Mücadele Dairesi'nin (DEA) eski direktörü Derek Maltz'ın mahkumları "Amerika'ya hoş geldiniz!" diye karşıladığı aktarılıyor. 

İkinci operasyonsa ağustosta yapıldı. Meksika yönetiminin, ABD Başkanı Donald Trump'ın baskısıyla toplamda 55 kartel liderini gönderdiği belirtiliyor. 

Mahkumlar arasında Meksika'nın en büyük suç örgütleri olan Sinaloa, Jalisco Yeni Nesil Karteli ve Zetas çetelerinden üst düzey isimlerin yer aldığı ifade ediliyor. 

ABD'ye iade edilenlerden biri de 1985'te DEA ajanı Enrique "Kiki" Camarena'yı öldürmekle suçlanan Rafael Caro Quintero. 

Amerikalı yetkililer, mahkumların çoğunun Meksika'daki uyuşturucu ve silah kaçakçılığı ağına dair ilk elden bilgiler paylaşabileceğini bekliyor. Kara para aklama operasyonlarından uyuşturucu kaçakçılığında rüşvet alan siyasetçiler, ordu görevlileri ve finans sektörü yetkililerinin adlarının öğrenilebileceği ifade ediliyor.  

Tutukluların, ceza indirimi veya daha rahat hapishane koşulları karşılığında işbirliğine yanaşabileceğine dikkat çekiliyor.

55 kartel liderinin ABD'ye teslim edilmesi için yürütülen gizli operasyonlarda binlerce Meksikalı özel harekatçının görev yaptığı aktarılıyor. 

20 Ocak-2 Mayıs'ta DEA'in direktörlüğünü geçici olarak üstlenen Maltz, "Ajansımızın tarihinde hiç bu kadar çok sayıda kötü adamın Meksika'dan çıkarıldığını görmemiştik" diyor. ABD'ye teslim edilenler arasında paramiliter Zetas uyuşturucu çetesinin liderleri Miguel Angel ve Omar Trevino kardeşlerin de yer aldığını belirtiyor. 

Trump'ın uyuşturucuyla mücadele önlemlerinin artırılmaması halinde gümrük tarifelerini yükseltme tehdidinin, Meksika'nın mahkumları iade etmesinde önemli rol oynadığı yazılıyor. 

Meksikalı yetkililer, devlet başkanı Claudia Sheinbaum'un bu hamleyle "ABD müdahalesinden kurtulduğunu" söylüyor. Uyuşturucuyla mücadele operasyonlarının artırılmaması durumunda Amerikan ordusunun, Meksika'daki fentanil tesislerini ya da kartel liderlerini hedef alan drone saldırıları düzenleyerek ülkeyi "kaosa sürükleyeceğinden" endişelenildiği belirtiliyor.

Kaynaklar, ABD ve Meksika arasında üçüncü bir mahkum transferiyle ilgili görüşmelerin devam ettiğini de bildiriyor. 

Independent Türkçe, Wall Street Journal, New York Times