Sisi Libya'da ateşkes girişimini duyururken Hafter ‘iç diyalog’ çağrısında bulundu

Mısır Cumhurbaşkanı Sisi, dün Kahire'deki Cumhurbaşkanlığı Sarayı'nda Halife Hafter ve Akile Salih ile ortak bir basın toplantısı düzenledi (AFP)
Mısır Cumhurbaşkanı Sisi, dün Kahire'deki Cumhurbaşkanlığı Sarayı'nda Halife Hafter ve Akile Salih ile ortak bir basın toplantısı düzenledi (AFP)
TT

Sisi Libya'da ateşkes girişimini duyururken Hafter ‘iç diyalog’ çağrısında bulundu

Mısır Cumhurbaşkanı Sisi, dün Kahire'deki Cumhurbaşkanlığı Sarayı'nda Halife Hafter ve Akile Salih ile ortak bir basın toplantısı düzenledi (AFP)
Mısır Cumhurbaşkanı Sisi, dün Kahire'deki Cumhurbaşkanlığı Sarayı'nda Halife Hafter ve Akile Salih ile ortak bir basın toplantısı düzenledi (AFP)

Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah es-Sisi dün, Libya'daki çatışmaları sona erdirmek üzere yeni bir siyasi girişim başlattıklarını ve yarından itibaren ülke genelinde ateşkes çağrısı yaptıklarını duyurdu. Açıklamada ayrıca yabancı savaşçıların Libya’ya gitmelerinin engellenmesi, milislerin ülke topraklarından çıkarılması, silahların teslim edilmesi ve Libya’daki tüm tarafların herkesçe kabul gören şartlar altında yeni bir Başkanlık Konseyi oluşturma çabalarına katılması gerektiğine dikkat çekildi.
Mısır Cumhurbaşkanı Sisi, Libya Ulusal Ordusu (LUO) lideri Halife Hafter ve Tobruk Temsilciler Meclisi (TM) Başkanı Akile Salih ile dün Cumhurbaşkanlığı Sarayı’nda düzenlediği ortak basın toplantısında, ‘Libya krizine askeri bir çözüm aramakta ısrar eden tarafları’ uyararak, ‘Libya’daki mevcut durumun, bölgesel ve uluslararası uzantılarının’ olacağını vurguladı. Söz konusu girişimin Hafter ve Salih ile vardıkları ortak fikir birliğinin bir sonucu olduğuna dikkati çeken Sisi, ‘8 Haziran'dan itibaren ülke genelinde ateşkes çağrısı yaptıklarını ve yabancı milislerin Libya'dan çıkarılması gerektiğini’ söyledi. Mısır’ın her zaman krizlere barışçıl çözümler bulma arayışında olduğunun altını çizen Sisi, aynı şekilde Libya’daki ulusal kurumların birliğini, ülkenin zenginliklerinin eşit dağılımını ve dış müdahalenin önlenmesini sağlayarak tüm Libya topraklarında güvenlik ve istikrarın temellerini atmayı amaçladığını kaydetti.
Libya’nın istikrarının Mısır'ın istikrarının ayrılmaz bir parçası olduğunu vurgulayan Sisi, Hafter ve Salih’i ülkesinin Libya’nın siyasi ve güvenlik istikrarını sağlama konusundaki arzusuna dayanarak, Kahire'ye davet ettiğini, kendilerinin de bu davete memnuniyetle karşılık verdiklerini, yapılan görüşmede Libya'daki son gelişmeleri değerlendirdiklerini açıkladı. Sisi, görüşmede, Hafter ve Salih’in Birleşmiş Milletler (BM) kararlarının yanı sıra krizin çözümüne ilişkin Paris, Roma, Abu Dabi ve son olarak Berlin'deki Libya-Libya girişimlerine uygun olarak Kahire Bildirgesi'ni duyurmayı kabul etmelerinin sağlandığını belirtti.
Mısır Cumhurbaşkanı açıklamasında şunları söyledi:
“Bugün dünyaya tüm samimiyetimle bu iki Libyalı liderin son günlerde Kahire'de yaptıkları toplantılarda Libya halkının iradesinin uygulanması gerektiğini vurguladıklarını, Libya'nın egemenliğinin, birliğinin ve bağımsızlığının korunmasını istediklerini ve Libya'da istikrarın yeniden sağlanması arayışında kararlılık gösterdiklerini söylemek istiyorum. Kimsenin bundan şüphesi olmasın.”
Cumhurbaşkanı Sisi ayrıca bu girişimin, ateşkes çağrısında bulunarak tüm uluslararası ve bölgesel çaba ve girişimlere saygı gösterilmesi çağrısı yapmanın yanı sıra tüm yabancı ve paralı askerlerin Libya topraklarından çıkarılması gerektiğine dikkat çektiğini belirtti.
Öte yandan TM Başkanı Akile Salih, LUO’nun başkent Trablus’a Libyalılarla savaşmak için değil, ‘teröristlerle ve paralı askerlerle savaşmak ve onları Libya topraklarından temizlemek’ için gittiğini vurguladı. Libyalılarla savaşmak için 10 bin paralı askerin Trablus’a getirildiğini söyleyen Salih, LUO’nun insani bir ateşkesi kabul ettiğini, ancak karşı tarafın inatçılık etmeye devam ettiğini söyledi. Salih ayrıca önerilen girişimin ‘kimseyi ötekileştirme veya dışlanma anlamına gelmediğinden Libya halkının ve anayasasının hedefleri ile uyumlu olduğunu, bu nedenle Libya geleneğine, anayasasına ve tüm antlaşmalara tam uyum sağladığını’ belirtti. Libyalılara geçmişin üzerine bir sünger çekme çağrısında bulunan Salih, “Şuan bir devlet kurma ve yürütme organını hazırlama sürecindeyiz” ifadelerini kullandı.
Halife Hafter ise krizi çözme girişimini desteklediğini belirterek “Libya'yı güvenliğe taşımak için uluslararası destek alacağını umduğumuz bu girişimi kabul ettiğimizi ve desteklediğimizi teyit ediyoruz” şeklinde konuştu. Libya'da çeşitli kurumlar arasındaki bölünmenin ülke zenginliklerinin Libyalılara eşit olarak dağılımını sağlayacak şekilde sona ermesi gerektiğini vurgulayan Hafter, tüm Libyalıları ‘derhal başlayacak’ bir iç diyaloga katılmaları çağrısı yapmanın öneminin yanı sıra krize yönelik herhangi bir siyasi çözümde silahlı milislerin yer almaması gereğini de vurguladı.
Hafter,  Libya sorununa dış müdahalenin ülkedeki bölünmeyi ve çatışmaları uzatarak ve Libya devletini yeniden inşa edecek herhangi bir çözüme ulaşılmasını öteleyerek bölgesel ve uluslararası kutuplaşmayı da artırdığını belirtti.
Hafter son olarak, “Türkiye, son dönemde Libya Ulusal Mutabakat Hükümeti (UMH) ile imzalanan anlaşma ile Libya ve Mısır'ı abluka altına almak istiyor. Türkiye’nin Libya’yı karadan, denizden ve havadan kuşatması ülkeyi olumsuz bir şekilde etkiledi” dedi.
Cumhurbaşkanı Sisi, TM Başkanı Akile Salih ve LUO lideri Halife Hafter’i dün sabah Cumhurbaşkanlığı Sarayı’nda kabul etti. Görüşmeye Mısır Savunma Bakanı Muhammed Zeki, Genel İstihbarat Servisi (GID) Başkanı Abbas Kamil, Meclis Başkanı Ali Abdulâl ve Dışişleri Bakanı Samih Şükri de katıldı.
Mısır’ın girişimine ilk tepki, Libya Yüksek Devlet Konseyi Başkanı Halid el-Mişri’den geldi. Dün UMH’ye yakın Libya Panorama Kanalı’na (LPC) konuşan Mişri, ‘Libya siyasi anlaşmasına dayanmayan herhangi bir girişimi’ reddettiğini belirtti. Halife Hafter’in gelecek müzakerelerde yerinin olmadığını söyleyen Mişri, Libya’nın egemen bir ülke olmasından ötürü Mısır’ın Libyalılar için önemli olan her şeye müdahale etmesine karşı olduğunun da altını çizdi. Benzer şekilde UMH Sözcüsü Albay Muhammed Kanunu da girişime karşı olduğunu belirttiği kısa bir açıklamada bulunarak, Libya'daki savaşın sona erme zamanını ve yerini belirleyenin kendi güçleri olduğunu söyledi.
Öte yandan Suudi Arabistan, başta UMH ve LUO olmak üzere Libya’daki tüm tarafları ülkenin ulusal çıkarlarına öncelik vermeye, derhal ateşkes ilan etmeye, ülkenin birlik ve beraberliğini korumak için BM himayesinde acil ve kapsamlı siyasi müzakereler başlatmaya çağırdı.
Suudi Arabistan ayrıca Berlin ve Cenevre konferanslarının sonuçları da dahil olmak üzere ilgili uluslararası inisiyatifler ve kararlar temelinde Libya'daki çatışmaları durdurma ve siyasi bir çözüm arayışına geri dönme çağrısında bulunan tüm uluslararası çabalardan duyduğu memnuniyeti dile getirdi.
Aynı şekilde Bahreyn de Mısır’ın çabalarını desteği açıkladı. Bahreyn’den yapılan açıklamada, Bahreyn’in çatışmaların derhal sona erdirilmesi ve BM öncülüğünde siyasi bir çözüm bulunmasını öngören, Libya'nın egemenliğini dış müdahalelerden uzak tutarak garanti altına almayı amaçlayan tüm çabaların yanında olduğu vurgulandı.
Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ve Ürdün de Mısır’ın girişimini memnuniyetle karşıladıklarını duyurdu. BAE Resmi Haber Ajansı WAM’ın haberine göre BAE Dışişleri ve Uluslararası İşbirliği Bakanlığı, Mısır’ın ‘yardımsever çabalarını’ desteklediklerini duyurdu. Bakanlık ayrıca Libya'da derhal ateşkes ilan edilmesi ve siyasi bir çözüm için yapılan müzakerelerin yeniden başlaması çağrısında bulundu. Bakanlık açıklamasında Mısır’ın ‘Arap sorumluluk duygusu, azmi ve yeteneğiyle’ bu çerçevedeki diplomatik girişimine övgüde bulunuldu.
Açıklamada, BAE'nin Libya'daki çatışmayı derhal durdurmaya ve BM öncülüğünde ve Libya'nın egemenliğini tüm dış müdahalelerden uzak tutacak şekilde yeniden siyasi bir çözüm arayışını başlatmaya çalışan tüm çabaların yanında olduğu vurgulandı. Bununla birlikte başta UMH ve LUO olmak üzere Libya’daki taraflara söz konusu girişime karşılık vermeleri çağrısı yapıldı.
Ürdün de Dışişleri Bakanı Eymen es-Safadi’nin açıklamasıyla ‘Mısır'ın önemli bir başarıyı temsil eden Kahire Bildirgesi ile sonuçlanan çabalarına yönelik takdirini’ ifade etti. Bakan Safadi açıklamasında, “Bildirge, Libya-Libya diyalogu yoluyla ülkenin birliğini ve istikrarını koruyan siyasi bir çözüm bulmak için desteklenmesi gereken diğer uluslararası girişimlerle tutarlı bir girişimi temsil ediyor” şeklinde konuştu.
Kahire Bildirgesi’nin öne çıkan maddeleri ise şunlar:
- Libya’da 8 Haziran itibarıyla ateşkes ilan edilmesi, tüm yabancı tarafların ve yabancı paralı askerlerin Libya topraklarında çıkarılması, milislerin lağvedilmesi ve silahlarını teslim etmeye zorlanması çağrısı,
- BM gözetiminde 5+5 formatındaki ortak askeri komite görüşmelerinin tamamlanması çağrısı,
- Sirenayka, Fizan ve Trablus bölgelerinin her birinde üyelerinin milletvekilleri, bölge temsilcileri, kabile liderleri ve önde gelenlerden seçilen bir seçim kolejinin kurulması,
- Başkanlık Konseyi adaylarını seçme sürecinin bütünlüğünü sağlamak için BM’nin tüm seçim sürecini denetlemeye davet edilmesi,
- Yukarıdaki üç bölgenin her birinin yeni Başkanlık Konseyi üyelerini kabul ettikten ve bir başkan seçtikten sonra bölge sakinlerinin sayısına göre bakanlıkların dağıtılması,
- Devletin tüm güvenlik kurumlarının kontrolünü yeniden ele alması, ordunun desteklenmesi ve LUO’nun terörle mücadelede sorumluluklar üstlenmesi,
- Süresi 18 ay oılarak belirlenmiş bir geçiş sürecinde başta ekonomiyle ilgili olanlar olmak üzere Libya’daki tüm devlet kurumlarının yeniden düzenlenmesi.



İsrail Şam'ı bombaladıktan sonra Ahmed Eş-Şara'yı mı hedef alıyor?

Suriye Devlet Başkanı Ahmed eş Şara (Arşiv)
Suriye Devlet Başkanı Ahmed eş Şara (Arşiv)
TT

İsrail Şam'ı bombaladıktan sonra Ahmed Eş-Şara'yı mı hedef alıyor?

Suriye Devlet Başkanı Ahmed eş Şara (Arşiv)
Suriye Devlet Başkanı Ahmed eş Şara (Arşiv)

İsrail, çarşamba günü Suriye'ye yönelik saldırılarını artırarak başkent Şam'ı hedef aldı. Newsweek, olayı, İsrail'in Süveyda'da artan mezhepsel şiddet ortamında operasyonlarını yoğunlaştırdığı bir dönemde, Suriye Devlet Başkanı Ahmed eş-Şara'nın yedi aylık görev süresi boyunca karşı karşıya kaldığı en ciddi kriz olarak nitelendirdi.

Suriye Devlet Başkanı ABD Başkanı Donald Trump'ın beğenisini kazanmış olabilir ama yakında İsrail'in hedef listesine girebilir.

İsrail'in operasyonları, devrik Cumhurbaşkanı Beşşar Esed rejiminin yıkılmasının hemen ardından İsrail ordusunun askeri hedeflere yönelik geniş çaplı bir saldırı kampanyası başlatarak daha güneydeki toprakları ele geçirmesinden sonra Suriye'deki en yoğun operasyonlar oldu.

Görsel kaldırıldı.İsrail hava saldırılarının hedef aldığı Şam'daki Savunma Bakanlığı binası (AFP)

"İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'nun söylemleri, Şara'nın gerilimi azaltma çağrılarına rağmen tırmanırken, yeni Suriye cumhurbaşkanı, Tel Aviv'in Şara’nın da karşı olduğu İran yanlısı "direniş ekseni" ile son 21 aydır süren çatışmasında İsrail'in birçok önemli düşmanının başına geldiği gibi, hedef haline gelebilir.  

İsrail'in eski büyükelçilerinden ve şu anda Yahudi Dürzi örgütünün CEO'su olan Rida Mansur Newsweek'e şunları söyledi: “İsrail son zamanlarda, eski Hizbullah Genel Sekreteri Hasan Nasrallah, İranlı askeri komutanlar ya da Hamas lideri gibi belirli bir liderin, ulusal güvenliğine açık bir tehdit oluşturduğunu hissettiğinde harekete geçeceğini gösterdi.”

Mansur şöyle devam etti: "Bu bir gerçek. Son iki yıl içinde yaşandı. Bu, İsrail'in ilk tercihi olmayacaktır. İsrail Suriye'de kaosu tetikleyebileceğinin farkına varabilir ama bu, kaosu en başta onun başlatıp başlatmadığına bağlı, o zaman başka liderlere de şans verilmeli."

Mansur, son günlerde aralarında kadın ve çocukların da bulunduğu yüzlerce Suriyeli Dürzi'nin, Suriye güvenlik güçleri tarafından desteklendiği iddia edilen ve aralarında yabancı ve yerel milislerin de bulunduğu Bedevi aşiretleri tarafından öldürüldüğüne dair haberler üzerine İsrail askeri müdahalesi çağrısında bulunan İsrail Dürzi toplumunun önde gelen isimleri arasında yer alıyor.

Şam'ın Dürzilerin çoğunlukta olduğu güney banliyölerinde şubat ayında Suriye güçleri ve milisler arasında yaşanan kanlı çatışmalar, Netanyahu'nun bu azınlığın kaderiyle ilgili ilk büyük tehditlerini savurmasına yol açtı. Nisan ayında yeniden su yüzüne çıkan şiddet, İsrail'in daha sert uyarılarına neden oldu ve mayıs ayında bir süreliğine yatışmış gibi görünse de son günlerde yeniden su yüzüne çıktı. İsrailli yetkililer böylece, ülkelerini bölgedeki azınlık haklarının koruyucusu olarak gösterme fırsatını yakaladı.

İsrail'in ABD Büyükelçiliği'nde diplomat olarak görev yapan Sevsen Natur Hassun, dün Newsweek'te yayınlanan yazısında, “Suriye sınırının tamamen silahsızlandırılmasını sağlayarak, ortak değerlerimiz ve azınlık gruplarının korunması için hareket ederek, rejimin Dürzilere zarar vermesini engellemeye kararlıyız. Herkes bilmelidir ki, Suriye Dürzileri, Arap çoğunluklu bölgede, çoğulculuğun ve azınlık çeşitliliğinin son sembolüdür” ifadelerini kullandı.

Eş Şara, Dürzileri korumanın hükümeti için bir “öncelik” olduğunu açıkladı ve İsrail'i “Suriye'yi savaşa ve bölünmeye sürüklemeye çalışmakla” suçladı.

Mansur şöyle devam etti: "İsrail, Suriye'nin güneyinin Lübnan ya da Gazze'ye dönüşmesine izin veremez. Harekete geçmek için çok uzun süre tereddüt ettiğimiz o yerlerden çok acı bir ders aldık. Çok uzun süre bekledik ve çok yüksek bir bedel ödedik. Dolayısıyla İsrail'in şu anki ruh hali, 7 Ekim 2023'teki Hamas saldırısı senaryosunun tekrarlanmasını önlemek için elimizden gelen her şeyi yapmaktır."

Bu strateji, Netanyahu'nun dünkü konuşmasında da vurguladığı gibi, Şam'dan Golan Tepelerine kadar Suriye'nin güneyinde, Suveyda'yı da içine alan bir “tampon bölge” kurulmasını içeriyor.

Mansur, “Şara güneydeki Dürzilerin haklarını savunmayı taahhüt etmezse, iç savaşın ilk yıllarında kuzeydoğuda kurulan ABD destekli Kürt güçlerine benzer fiili bir özerk bölgenin oluşturulmasıyla karşı karşıya kalabilir” değerlendirmesinde bulundu.

Mansur, “Dürzilere özerklik verilmesi İsrail'in Suriye'nin güneyinde istikrarı sağlamasına yardımcı olacaktır ki, bence bu herkes için faydalı olacaktır. Bu İsrail için de iyi, Dürziler için de iyi. Şam hükümeti ülkeyi birleştirmenin önemini anlamazsa, izlediği politikanın bedeli bu olacaktır" şeklinde görüşünü dile getirdi.

Görsel kaldırıldı.ABD Başkanı Donald Trump ile Suriye Devlet Başkanı Ahmed eş-Şara arasında Riyad'da görüşme (Arşiv-AP)

ABD, İsrail'in son saldırılarına desteğini çekmenin yanı sıra, Suriye'nin birliğini ve toprak bütünlüğünü de savundu ki bu mesaj, Beyaz Saray'ın Kürt müttefiki Suriye Demokratik Güçleri'nin (SDG) merkezi hükümete entegre olmasını öngören ve şu anda durmuş olan anlaşmanın müzakere edilmesindeki rolüyle pekiştirildi.

Şarku'l Avsat'ın edindiği bilgiye göre Trump Netanyahu'ya yakın dururken, ABD lideri aynı zamanda mayıs ayında kendisini Suriye'ye yönelik yaptırımları kaldırmaya ikna ettiği belirtilen Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile de yakın ilişkiler kurdu.

Erdoğan dün yapılan kabine toplantısında, Suriye'nin bölünmesine yönelik iddiaları sert bir dille eleştirerek şunları söyledi: "Suriye'nin bölünmesine dün de razı olmadık, bugün de yarın da asla razı olmayacağız. Ülkenin toprak bütünlüğü pahasına Suriye'nin güneyi ile kuzeyi arasında bir koridor oluşturmayı hayal edenler asla amaçlarına ulaşamayacaklar."

"Suriyeli kardeşlerimizle dayanışma içinde bunlara engel olacağız ama İsrail ile soruna bulaşanlar er ya da geç büyük bir hesap hatası yaptıklarını anlayacaklardır."