İngiltere'nin Ortadoğu ve Güney Afrika’dan Sorumlu Devlet Bakanı Cleverly: Suudi Arabistan, koronavirüs krizindeki aktif rolünü kanıtladı

İngiltere'nin Ortadoğu ve Güney Afrika’dan Sorumlu Devlet Bakanı James Cleverly
İngiltere'nin Ortadoğu ve Güney Afrika’dan Sorumlu Devlet Bakanı James Cleverly
TT

İngiltere'nin Ortadoğu ve Güney Afrika’dan Sorumlu Devlet Bakanı Cleverly: Suudi Arabistan, koronavirüs krizindeki aktif rolünü kanıtladı

İngiltere'nin Ortadoğu ve Güney Afrika’dan Sorumlu Devlet Bakanı James Cleverly
İngiltere'nin Ortadoğu ve Güney Afrika’dan Sorumlu Devlet Bakanı James Cleverly

James Cleverly, Şubat ayında İngiltere Başbakanı Boris Johnson tarafından Ortadoğu ve Güney Afrika’dan Sorumlu Devlet Bakanlığına atandığında zamanının çoğunu yemek odasında bölge meslektaşlarıyla telefon ve uygulamalar üzerinden iletişim kurarak geçireceğini düşünmemişti. Ancak koronavirüs salgınının insanoğlunun hayat tarzını ve öncelikleri yeniden düzenlemesi, Cleverly’nin ajandasını değiştirmesine neden oldu.
Salgınla mücadele çabalarının gündemi haline geldiği Cleverly, Şarku’l Avsat ile internet üzerinden röportaj gerçekleştirdi. İngiliz Bakan, bölgede Kovid-19’un neden olduğu zorluklardan, Suudi Arabistan’ın hem bölgesel hem de küresel düzeyde salgınla mücadelede oynadığı liderlik rolünden bahsetti.
Bölge meslektaşlarıyla yaptığı düzenli telefon görüşmelerinde ‘İnşallah’ gibi Arapça kelimeler kullanan Cleverly, salgının önümüzdeki yaz aylarında etkisini azaltmak için ortaklarıyla birlikte çalışıyor. Yemen'deki durumla ve Husi bölgelerindeki şeffaflık eksikliğiyle ilgili kaygılarını dile getiren Cleverly, Suudi Arabistan’ın G20 Başkanı ve İslam dünyası lideri olarak yürüttüğü çabalara, uluslararası toplumdaki koordinasyonda oynadığı role, koronavirüs salgınıyla mücadeledeki uluslararası girişimlere verdiği maddi manevi desteğe övgüde bulundu.
İngiltere, salgının yaz aylarında gerçekleşmesi beklenen zirvesinin vatandaşlar ve ekonomileri üzerindeki etkisini azaltmak için bölge ülkelerindeki müttefiklerini desteklemeye çalışıyor. Cleverly ise Şarku’l Avsat’a verdiği röportajda şu ifadelerde bulundu:
“İngiltere ile Suudi Arabistan ve diğer Körfez ülkeleri arasındaki ikili ilişkilerin gücüne minnettarız. Virüsün doğası ve etkilerini hafifletip tedavi etmenin en başarılı yolları hakkında her gün yeni şeyler öğreniyoruz. Salgının yaz aylarında Ortadoğu’da zirveye ulaşması bekleniyorsa bölge ülkeleri bununla tek başlarına yüzleşmeyecek. Körfez'deki meslektaşlarım ve Suudi Arabistan'daki dostlarımızla, bu salgın hakkında öğrendiklerimiz, bize destekleri ve onları desteklemek için neler yapabileceğimiz hakkında birçok görüşme yaptım. Salgının bölgede zirveye ulaşacağı hakkındaki beklentiler doğrulanırsa, başarmak istediğimiz şey onu hafifletmek olacak. Zirvenin ne zaman yaşanacağını bilemesek de toplu olarak nasıl karşılık vereceğimizi belirleyebiliriz. Bu bağlamda ikili ilişkiler esastır. Körfez ülkeleri koronavirüs salgınıyla mücadele ederken, aynı zamanda bizim de salgınla mücadelemize yardım etmiş oluyorlar.”

Suudi Arabistan'ın lider rolü
Cleverly, açıklamalarına şöyle devam etti:
“İngiliz-Suudi ikili ilişkileri son dönemde gücünü kanıtladı. İngiltere'nin koronavirüs krizinde karşılaştığı ilk sorunlardan biri, vatandaşlarının yurt dışından dönmek istemesiydi. Suudi Arabistan ile işbirliğimiz, binden fazla İngiliz vatandaşının ülkesine geri gönderilmesine yardımcı oldu. Nitekim Suudi Arabistan, G20 dönem başkanı olarak uluslararası toplumun koordinasyonunda rol oynadı. Bu, sadece Ortadoğu'da değil küresel olarak da en yoksul ve en muhtaç ülkelere odaklanma, koronavirüsle mücadele çabalarına destek verilmesini sağladı.
Suudi Arabistan'ın bu hafta Londra’da düzenlenen Küresel Aşı Zirvesi'ne verdiği desteği de vurgulayan Bakan, “Birkaç farklı sağlık girişimini desteklemek için birlikte çalışıyoruz. Bu bağlamda Suudi Arabistan, Küresel Aşı İttifakı’na (GAVI) 150 milyon dolar sağlamıştır” ifadelerini kullandı. Suudi Arabistan, bunun yanısıra, küresel sağlık örgütlerine de 200 milyon dolar katkıda bulundu. “Maddi destek son derece önemlidir, bunu göz ardı edemeyiz. Diğer yandan, Suudi Arabistan'ın İslam dünyasındaki bariz liderlik rolünün de farkındayız” diyen Cleverly, Kral Selman Yardım ve İnsani Çalışmalar Merkezi’nin (KSRelief) desteğini de memnuniyetle karşıladı. Aynı zamanda “Maddi manevi desteği ile Suudi Arabistan’ın uluslararası etkili  bir aktör olduğunu kanıtladığını düşünüyorum. Örneğin Londra Büyükelçisi Prens Halid bin Bender ve Suudi hükümetindeki meslektaşım, benimle yoğun bir şekilde iletişimde bulundu. İşbirliği yapmaya hazır bir tutum sergilemeleri, ortak çalışmalarda olumlu ve gerçek bir fark yarattı. 
Suudi Arabistan; acil durum hazırlık ve müdahalesinin güçlendirilmesi, teşhis araçlarının, tedavilerin ve yeni aşıların geliştirilip dağıtılması, uluslararası gözetleme ve koordinasyon ile ilgili ihtiyaçların karşılanması ve sağlık sektörü çalışanlarına yeterli miktarda koruyucu ekipman temin edilmesinin sağlanmasında uzmanlaşmış uluslararası kuruluşlara 500 milyon dolar katkıda bulunacağını taahhüt etmişti.

İngilizlerin Yemen hakkındaki güçlü kaygısı
Uluslararası yardım kuruluşları Yemen’deki vaka ve can kayıplarının artmasının ardından son günlerde tehlike çanlarını çalmaya başladı. Bakan Cleverly ise “Yemen’deki sağlık sistemi çok zayıf. Özellikle Husi kontrolü altındaki alanlarda yaşanan ve ne derecede olduğu belli olmayan durumdan endişe duyuyoruz. Yemenlerin yaşadığı zorlukları körükleyecek salgının potansiyel sonuçları, bizi ciddi derecede endişelendiriyor” ifadelerini kullandı.
Suudi Arabistan’ın Ramazan ayı boyunca ateşkes ilan etmesini hoş karşıladığını vurgulayan Cleverly, “Yemenliler yararına yapılabilecek en önemli şeylerden biri, tam ve sürdürülebilir bir ateşkes sağlamaktır, böylece onlara insani yardım ihtiyacı ulaştırılabilir” dedi. İngiltere’nin Yemen'i desteklemek için düzenlenen Bağışçılar Konferansı’nda koronavirüsle mücadelede 160 milyon sterlin bağış yaptığına değinen Cleverly, şöyle ekledi:
“Yemen'deki tansiyonu azaltmada, Husileri ülkenin tıbbi yapısını yeniden inşa edilmesi ve Yemen halkına yardım sağlanması için ateşkese saygı duymaya teşvik etmede Suudi Arabistan ve uluslararası ortaklarımızla yakın çalışmalar içerisindeyiz. Sürdürülebilir bir ateşkes sağlamak için Birleşmiş Milletler (BM) ve BM Yemen Özel Temsilcisi Martin Griffiths ile birlikte çalışıyoruz.”

İran'a insani yardım
Aralarındaki anlaşmazlıklara rağmen İngiltere’nin İran’a insani yardımda bulunduğunu hatırlatan Cleverly, İran’ı salgınla mücadelede gerekli önlemleri almaya çağırarak şu şekilde devam etti:
“İran'daki Kovid-19 vakaları sayısından endişe ediyoruz. İran hükümetine çeşitli eleştiriler yönelttiğimiz biliniyor. Ancak konu koronavirüs salgını olduğunda önceliğimiz destek vermek. Bu yüzden İran’ın salgınla mücadelesine yardımcı olmak için çalıştık. Anlaşmazlıklarımıza rağmen İran halkını güven içerisinde ve iyi bir durumda görmek istiyoruz. Bu hem bölgenin hem de bizim çıkarımıza olur. İran'ın dünyanın dört bir yanından ders çıkarması ve olası bir ikinci dalgaya yönelik önlem alması önemlidir. Salgının üstesinden gelmek için doğru kararı verdiğinde onları desteklemeye hazır olacağız. Diğer yandan, koronavirüs, hem Körfez’in hem de İngiltere’nin gündemine oturdu. Ancak bu, salgın öncesindeki zorlukları göz ardı etmek anlamına gelmez. Deniz güvenliğinin korunması, çatışmaların azaltılması, bölgesel istikrarsızlıkla ve terörle mücadele gibi konular, ele aldığımız zorluklar arasında yer alıyor. Körfez’deki müttefiklerimizle bir yandan periyodik olarak salgın konusunda iletişim kuruyoruz, diğer yandan da terör ve aşırıcılıkla mücadelede, küresel ekonomik büyüme ve petrol fiyatlarındaki düşüşü karşılamak için ekonomik refah elde etmedeki güçlü işbirliğimizi sürdürüyoruz. Bunların tümü, bölge ülkeleri ve halkları üzerinde ciddi etkileri olan konular. Ekonomilerimizin istikrarını ve refahını sağlamak için çalışmaya devam edeceğiz.”
“İsitisnai” çalışma koşulları
Yeni görevine atanmış olmasına çok sevindiğini söyleyen Cleverly, Ortadoğu ve Kuzey Afrika’nın “dünyanın büyüleyici bir parçası olduğunu” dile getirerek konuşmalarını şu şekilde sonlandırdı:
“Daha önce Suudi Arabistan’ı daha önce ziyaret etmiştim. İlginç, gizemli ve heyecan verici bulduğum bu bölge, birtakım büyük zorluklardan muzdarip; ancak karşılığında büyük fırsatlar sunuyor. Bölge ülkelerine seyahat etmek, buradaki insanlarla tanışmak, kültürlerini solumak, misafirperverliklerini hissetmek ve yemeklerini tatmak istiyordum. Ancak birden kendimi bu harikulade işi telefon ve video konferans görüşmeleriyle yemek odamdan yaparken buldum. Yediğim yemekler de değişmiyor. İletişim kurduğum diğer insanlar da benzer zorluklarla karşı karşıya. Beni mutlu eden şeylerden biri de Körfez'deki meslektaş ve arkadaşlarımın onları ve çalışmalarını internet üzerinden yaptığımız görüşmelerle tanımama yardımcı olmalarıydı. Beni sabırla ve hoş karşıladılar. Aralarından çok iyi ilişkiler kurduğum kişiler oldu. Daha önceden tanışmıyor olduğum bazı kişiler, kadim arkadaşlarım hissi vermeye başladı. Her şeyin normale dönmesi için can atıyorum. Böylece tekrar seyahat edebilir ve çevrimiçi yakın ilişkiler kurduğum bu insanlarla tanışabilirim. Arapça bilmiyorum ancak ettiğimiz sohbetlerden ufak tefek kelimeleri kaptım. Mesele kendimi inşallah kelimesini sık sık kullanırken buldum.”



Suriye Ulusal Diyalog Kongresi Hazırlık Komitesi Genel Koordinatörü Kıblavi Şarku’l Avsat’a konuştu: Geçiş dönemi için anayasal bir deklarasyon ve teknokrat bir hükümet gerekiyor

Dün Şam'ın doğusundaki Duma'da, Aralık 2013'te kaçırılan aktivistlerin akıbetinin açıklanması için protesto gösterisi düzenledi. (AFP)
Dün Şam'ın doğusundaki Duma'da, Aralık 2013'te kaçırılan aktivistlerin akıbetinin açıklanması için protesto gösterisi düzenledi. (AFP)
TT

Suriye Ulusal Diyalog Kongresi Hazırlık Komitesi Genel Koordinatörü Kıblavi Şarku’l Avsat’a konuştu: Geçiş dönemi için anayasal bir deklarasyon ve teknokrat bir hükümet gerekiyor

Dün Şam'ın doğusundaki Duma'da, Aralık 2013'te kaçırılan aktivistlerin akıbetinin açıklanması için protesto gösterisi düzenledi. (AFP)
Dün Şam'ın doğusundaki Duma'da, Aralık 2013'te kaçırılan aktivistlerin akıbetinin açıklanması için protesto gösterisi düzenledi. (AFP)

Beşşar Esed rejiminin devrilmesi ve Suriye'de Ahmed eş-Şera liderliğinde yeni bir yönetimin başa gelmesinin ardından Suriye dosyasındaki gelişmeler dikkatle takip ediliyor. Belki de buradaki en önemli soru, eş-Şera'nın medya açıklamalarında duyurduğu Suriye Ulusal Diyalog Kongresi'nin detaylarının, bir hazırlık komitesinin oluşturulmasının ve kabul edilecek koşullara göre kimlerin davet edilip kimlerin dışarıda bırakılacağıdır.

dsvfbg

Suriye Ulusal Diyalog Kongresi Hazırlık Komitesi Genel Koordinatörü, Suriyeli yazar ve siyasi araştırmacı Dr. Mueyyed Gazlan Kıblavi, Şarku’l Avsat'ın sorularını yanıtladı.

Kıblavi, ‘Suriye Ulusal Diyalog Kongresi'ne davet edilecek şahsiyetlerin mevcut ya da geçmiş mücadeleleri, Suriye davasına katılımları ve devrimci faaliyetleri nedeniyle davet edileceğini’ vurguladı. Siyaset yapmayan devrimciler olduğu gibi, devrimi pratik etmeyen siyasetçiler de olduğunu belirten Kıblavi, gençlik kategorisinin, kadın kategorisinin, muhalifler kategorisinin ve mahkûmlar kategorisinin önemine dikkat çekti. Kıblavi, “Kategoriler çok. Örneğin, şu ana kadar 15 kategori belirledik ve henüz kategorize edilmemiş olanlar da var. Bu sayı 20 kategoriye ulaşabilir ve bazı kategoriler diğerleriyle birleştirilebilir” ifadelerini kullandı.

Devrimden önce ve sonra Suriye toplumunun kategorize edilmesinin her zaman sorunlu olacağını vurgulayan Kıblavi, “Bu yüzden kongreyi, bu sosyal yelpazeler (şu anda oluşmakta olan siyasi topluluk) arasında anlayış ve iletişim alanları için bir başlangıç olarak gördük. Çünkü Suriye'de elli yıl boyunca oluşuma izin verilmedi, yasaklandı. Düşünce tutsak edildi ve oluşum suç sayıldı” şeklinde konuştu.

dsfvgb
Suriye Muhalif ve Devrimci Güçler Ulusal Koalisyonu (SMDK) ile ABD Dışişleri Bakanlığı heyeti arasında geçtiğimiz eylül ayında Ankara'da yapılan toplantıdan (SMDK)

Kıblavi, “Bu daha başlangıç. Dolayısıyla, içeridekiler kendi siyasi bileşenlerini oluşturma fırsatına sahip değilken ya da gelecekteki Suriye'ye doğru ilerlemek için belirli bir ideolojinin arkasına saklanamazken, dışarıda oluşturulan bileşenleri davet edemeyiz” dedi.

Kıblavi sözlerini şöyle sürdürdü: “Şam Deklarasyonu, Suriye Muhalif ve Devrimci Güçler Ulusal Koalisyonu (SMDK), Suriye Ulusal Konseyi ve diğerleri gibi oluşturulan siyasi kurumlarla dışarıdakiler birçok bölünmeden muzdaripti, devlet başkanlığı ve seçimlerde hizipçilikten muzdaripti ve sokak tarafından meşrulaştırılmamıştı. Bu nedenle oluşum koşulları mevcut koşullardan tamamen farklı olan siyasi yapıları davet etmekten kaçındık.”

Kıblavi sözlerine şöyle devam etti: “Şimdi bileşenler yeni Suriye'deki hedeflerini ilan etmeye başlayacaklar ve şöyle diyecekler: Ben belli bir grubun bileşeniyim, belli bir siyasi yelpazenin bileşeniyim ya da belli bir siyasi ideolojinin bileşeniyim, taleplerim bunlar ve saygı görmek ve dahil edilmek istediğim yol bu. Yurtdışında kurulan bileşenlere gelince, onlar kotalara alışkındı ve kotalar muhalif kurumların bileşiminde ve yapısında mevcuttu. Bu gayet açık. Ekim 2011'de İstanbul'da kurulan Suriye Ulusal Konseyi, Müslüman Kardeşler ve Şam Deklarasyonu gibi onlarca yıl önce kurulan siyasi gruplar Suriye meselesindeki ağırlıklarına göre kota alırken, devrimci hareket marjinal kaldı ve siyasi uygulamalarda ağırlıkları olmadı.”

Bu nedenle Kıblavi, “Otuz kırk yıldır Suriye'de bulunmayan siyasetçilerin temsil edilmesi kabul edilemez. Zira oluşturdukları organlar bir ‘bileşen’ olarak kabul edilemez. Bu, içeride kalan ve -izin verilmediği için- herhangi bir siyasi faaliyette bulunamayan Suriye halkına yapılan bir haksızlıktır” ifadelerini kullandı.

*Eş-Şera daha önceki açıklamalarında davetlerin muhalif organlara değil, bireylere yapılacağını söylemişti... Peki, örneğin SMDK'dan şahsiyetler davet edilecek mi?

Kıblavi bu soruya şu cevabı verdi: “Elbette davetler bireylere yönelik olacak, muhalif oluşumlara değil. SMDK’dan da bazı şahsiyetler davet edildi. Zira bu siyasi oluşumların hedefleri temelde bir noktadaydı ve şimdi değişti. Devrim öncesi ile devrim sonrası aynı değil. Ayrıca bu oluşumların içinde hizipler, siyasi partiler ve parti akımları gibi başka bileşenler de var. Bu nedenle sadece bireyleri davet etmeye karar verdik.”

Varlıkları sona erdi

Kıblavi, muhalif oluşumlar ilk kurulduğunda belirtilen kuruluş amaçlarından birinin, devrimin zafere ulaşması halinde bu oluşumların varlığının sona ereceği olduğunu belirtti. Bu, devrimin zafere ulaşması ve rejimin düşmesi halinde söz konusu oluşumların kendilerini feshedeceklerine dair birden fazla kez yapılan açıklamaydı. Dolayısıyla bu varlıklar artık zaman ve bağlam dışıdır.

*Salı günü yaptığınız açıklamalarda, Suriye'deki askeri güçlerin temsilcisi olarak Askeri Operasyonlar Dairesi'nin davet edileceğini söylediniz. Aslında, Suriye devriminin başında rejimden ayrılan ve maddi ve manevi bedel ödeyen askeri personel, Esed sonrası Suriye'de tamamen göz ardı edildiklerini hissediyor. Suriye Ulusal Diyalog Kongresi onları yeni Suriye'yi müzakere etmek üzere davet etmeyecek mi?

Kıblavi şu cevabı verdi: “Ordudan ayrılanlar Savunma Bakanlığı bünyesinde değerlendirilecek, ancak bu henüz tamamlanmamış bir aşama. Çünkü hazırlanmakta olan pek çok lojistik mesele var. Ordudan ayrılanlar Savunma Bakanlığı'na dahil edilecek. Bağımsız olarak davet edilecek ayrı bir siyasi ya da askeri unsur değiller, Askeri Operasyonlar Dairesi'ne bağlı olacaklar.”

Ön koşullar

*Farklı Suriyeli gruplara ulaşmak için kriterler neler? Davet kriterleri neler?

Kıblavi, “Ne kadar adil ya da teknik olmaya çalışırsak çalışalım, herkes için adil olamayız ve herkesi tatmin edemeyiz. Suriye halkını sınıflandırmak ve bu sınıflandırmada adil olmak istersek, devrimci hareket, devrimci savaşçı, kendi topraklarında devrim yapmamış siyasi düşünür, belirli bir bölgeye ait olan ve Suriye'de bulunan tüm etnik ve ırksal bileşenler olarak ayrılırlar. Ayrıca çeşitli şehirler arasında dağılmış bileşenler de var. Tüm bu bileşenler arasından kongreye katılacak uygun kişiler seçilecek. Böylece bölgeleri kapsamış, toplumsal çeşitliliği sağlamış, gençleri, tutukluları ve siyasi aktivistleri, entelektüel ve devrimci olarak kuşatmış olacağız. Açıkçası bu biraz kapsamlı sayılır” ifadelerini kullandı.

*Peki, tüm Suriye için yüzde 100 adil olacak mı?

Kıblavi şöyle cevapladı: “Tabii ki mümkün değil. Dünyada davet kriterlerinde yüzde 100 adil olan hiçbir kongre yoktur. Bu bağlamda tarafsız olmamız gerekmediğini unutmayın. Bizden istenen gelecekteki Suriye'nin çıkarlarını düşünmemiz.”

CSDVFBR
Suriye’deki yeni yönetimin lideri Ahmed eş-Şera ve askeri gruplar arasında yapılan toplantıda yeni Suriye'de askeri kurumun nasıl şekilleneceği ele alındı. (Askeri Operasyonlar Dairesi)

Bir sonraki hükümetin şekli

*Suriye’deki yeni yönetimin lideri Ahmed eş-Şera, mevcut hükümetin tek renkli olduğunu kabul etti. Kongrenin toplanmasının yakın olduğu konuşulurken, bir sonraki hükümetin Suriye Ulusal Diyalog Kongresi'nin içinden çıkacağına dair sorular akla geliyor. Bu hükümetin katılımcı bir hükümet olacağına dair herhangi bir ön yargı var mı? Ayrıca, bir sonraki hükümet sisteminin şeklini yani başkanlık mı yoksa parlamenter mi olacağını konferans katılımcıları mı belirleyecek?

Kıblavi bu soruyu, “Kongre, bir sonraki hükümet sisteminin şeklini belirlemeyecek. Çünkü kongre bir yasama organı değil. Parlamento, kongrenin hazırlayacağı çalışma ve belgelerden kaynaklanabilecek prosedürlerin bir parçası” diye yanıtladı.

“Genel sekreterlik gibi seçilmiş bir danışma komitesi” olduğunu da ifade eden Kıblavi, “Komiteler sayıca fazla olduğu için hükümet sisteminin parametrelerini belirlemek üzere mini komiteler seçilebilir. Elbette hükümet sistemi önerilecek ya da onaylanacaktır. Bundan sonra mevcut çalışmalar sona erecek ve çok hassas bir aşama olan geçiş dönemi için teknokratlar hükümeti olması beklenen bir hükümet kurulacaktır. Suriye'nin geleceğine gelince, bunu Suriye halkı ve tartışmaların başlangıç noktası olarak kabul edilen Suriye Ulusal Diyalog Kongresi sırasında fikirlerin billurlaşması belirleyecek. Tüm bu göstergeler Suriye'deki hükümet sistemini belirleyecektir. Daha da önemlisi, kongreden kaynaklanacak anayasal boşluk, söz konusu anayasal boşluğu doldurarak geçici bir anayasal bildiri yayınlayacak olan uzman bir komite tarafından doldurulacaktır” dedi.

Kongrenin zamanlaması

*Kongrenin yakın zamanda toplanmasına tanık olacak mıyız? Yoksa beklemek mi gerekiyor? Suriye Ulusal Diyalog Kongresi’ne kimlerin davet edileceğini hazırlık komitesi mi belirleyecek?

Kıblavi şu cevabı verdi: “Hazırlık komitesi ilgili makamlardan onay aldıktan sonra çalışmalarına başlayacak. Tarih konusuna gelince, hazırlık komitesi oluşturulduktan sonra, davet edilen şahsiyetler ve gruplarla iletişim kurmak yeterli zaman alacak. Meselelerin çözüme kavuşturulması bir hafta ya da belki 9 gün sürebilir.”

SCDVFEGR
Eski rejim ordusu mensupları, 1 Ocak'ta Suriye'nin Humus kentindeki uzlaşma merkezlerinde kayıt yaptırmak için sıraya girerken Esed'in fotoğrafını çiğniyorlar. (AP)

Kıblavi, “Hazırlık komitesi davetler için kriter belirlemez. İçeriden ve dışarıdan davetlilerin lojistiğini kolaylaştıran ve onlarla kongreye davet edildiklerini ve katılıp katılmayacaklarını kısaca görüşen bir komitedir. Yani konferans öncesi aşamanın lojistiğini kolaylaştıran ve ön kolaylaştırıcılığını yapan bir komite; sonuçlara ya da davet kriterlerine karar veren bir komite değil. Aday gösterecek olanlar genel olarak sivil toplum örgütleri olacak ve doğal olarak sendikalar da bunların arasında yer alacak” şeklinde konuştu.

Komite seçimi için kriterler

Hazırlık komitesi üyelerinin hangi kriterlere göre seçileceği sorulduğunda ise Kıblavi şu yanıtı verdi:

“Bu kişiler Suriye'deki en nitelikli kişiler olmayacak. Çünkü bu çok zor. Ancak yurt içinde olduğu kadar yurt dışındaki devrimci siyasi ortama ve bölgesel dağılıma dair bilgi ve aşinalıkları da göz önünde bulundurulacak. Hazırlık komitesi üyesinin bileşenler hakkında bilgi sahibi olması, devrim ve siyasi süreç konusunda daha önce deneyim sahibi olması ve Suriye'deki siyasi çevreler arasında ya da elbette yurtdışında sürekli faaliyet göstermesi ve tanınması nedeniyle Suriye arenasında bilinmesi gerekir.”