ABD’de derin bir mağaranın içinde insan eli değmemiş mavi bir gölet bulundu

ABD’nin New Mexico eyaletinde keşfedilen ve “olağanüstü” olarak nitelenen mavi gölet.
ABD’nin New Mexico eyaletinde keşfedilen ve “olağanüstü” olarak nitelenen mavi gölet.
TT

ABD’de derin bir mağaranın içinde insan eli değmemiş mavi bir gölet bulundu

ABD’nin New Mexico eyaletinde keşfedilen ve “olağanüstü” olarak nitelenen mavi gölet.
ABD’nin New Mexico eyaletinde keşfedilen ve “olağanüstü” olarak nitelenen mavi gölet.

ABD’deki bir ulusal parktaki derin bir mağaranın içinde mavi bir kuyu keşfedildi. ABD’nin New Mexico eyaletindeki Carlsbad Mağaraları Ulusal Parkı’ndaki mağaraların derinliklerinde daha önce hiç kimsenin görmediği ve “harika” olarak nitelenen mavi gölün eşsiz görüntüleri fotoğraflara da yansıdı.
The Kansas City Star Gazetesi’nin haberine göre uzaydan çekilen görüntülere oldukça benzeyen kuyudaki zümrüt ve süt rengini andıran sıvı doku buzlu beyaz kayalarla çevrili. İngiliz The Mirror gazetesine göre mağaranın binlerce yılda oluştuğuna ve daha önce insan ayağı basılmadığına inanılıyor
Carlsbad Caverns Ulusal Parkı Doğal ve Kültürel Kaynaklar Departmanı Müdürü Rodney Horrocks, “Kuyu yüz binlerce yıl önce izole olmuş ve o günden bu gün yüzüne çıkmamış” dedi.
Gölet, dünyanın en uzun mağaralarından biri olarak kabul edilen Lechuguilla’nın girişinden 700 metre derinlikte keşfedildi. Mağara 1993 yılında keşfedilmiş olmasına rağmen daha önce girilmeyen yerlerine ilk kez Ekim 2019’da girildi.
Yerbilimci Max Wisshak söz konusu keşifle ilgili Facebook hesabında yayınladığı mesajda şu ifadelere yer verdi:
“Mağara keşifleri bazen mucizevi manzaraların ortaya çıkmasını sağlar. Lechuguilla mağarasındaki havuzun tertemiz olduğu görülüyor. Bu göletin alt kenarlarında havuz parmakları gibi görünen kısımlar insan etkisinden tamamen uzakta gelişen bakteri kolonilerini barındırıyor olabilir.”
Wisshak’ın öncülüğündeki keşif planı, 1,3 kilometrelik mağara galerilerinin haritalandırılmasını da kapsıyor. Ancak söz konusu mağara ağının oluşum tarihi halen bilinmezliğini koruyor.



Bilinç, beynin neresinde? Öne çıkan iki teori de sınavı geçemedi

Araştırmacılar bilincin, beynin zekadan ziyade duyularla ilişkili bölümünde oluştuğunu düşünüyor (Pixabay)
Araştırmacılar bilincin, beynin zekadan ziyade duyularla ilişkili bölümünde oluştuğunu düşünüyor (Pixabay)
TT

Bilinç, beynin neresinde? Öne çıkan iki teori de sınavı geçemedi

Araştırmacılar bilincin, beynin zekadan ziyade duyularla ilişkili bölümünde oluştuğunu düşünüyor (Pixabay)
Araştırmacılar bilincin, beynin zekadan ziyade duyularla ilişkili bölümünde oluştuğunu düşünüyor (Pixabay)

Bilincin beynin hangi bölümünde olduğunu araştıran bilim insanları ilginç sonuçlara ulaştı. 

Kişinin kendisini, etrafını, deneyimlerini, duygularını anlamasını sağlayan bilinç, insan varlığının temel bileşenlerinden biri. 

Bilim insanları uzun zamandır bilincin beynin hangi bölümünde, nasıl meydana geldiğini anlamaya çalışıyor. Pek çok fikir ortaya atılırken halihazırda 30'a yakın teori olduğu tahmin ediliyor. 

Bunlar arasında en çok öne çıkan ikisiyse Küresel Çalışma Alanı Teorisi (GWT) ve Bütünleşik Bilgi Teorisi (IIT). Bunlardan ilki bilincin, beynin ön kısmında olduğunu ve buradaki kilit bölgeler duyusal bilgileri tüm beyne yaydığında bilinçli deneyimin ortaya çıktığını savunuyor. 

IIT ise beyindeki bilginin son derece entegre ve bütünleşik olduğunu ve bu şekilde bilinçli bir deneyimin mümkün olduğunu öne sürüyor.

Önde gelen hakemli dergi Nature'da 1 Mayıs Perşembe günü yayımlanan çalışmada bilim insanları, bu iki teoriyi test ederek hangisinin geçerli olduğunu bulmaya çalıştı. Bulgular, ikisinin de yetersiz olduğuna işaret ediyor. 

Max Planck Enstitüsü'nden Dr. Lucia Melloni ve ekip arkadaşları, ABD, Avrupa ve Çin'deki 12 laboratuvarda 256 kişiye çeşitli görüntüleri izleterek beyinlerindeki elektrik ve manyetik aktiviteyi ve kan akışını ölçtü. 

Katılımcıların bilinçli farkındalığını ölçmek için onlara çeşitli yüzler, nesneler ve semboller gösterildi. Katılımcılar ekranda belirli görüntüler belirdiğinde bir düğmeye bastı. Ekip katılımcıların beynini üç farklı yöntem kullanarak izledi.

Bulgular bilincin, beynin düşünmeyle ilişkili ön kısmından ziyade, görme ve işitmeyle bağlantılı duyusal bölgeleri içeren arka kortekste ortaya çıktığına işaret ediyor. 

Çalışma, beynin arka kısmındaki nöronlarla öndeki bölgeler arasındaki önemli bağlantılar saptasa da bilincin ana merkezinin arka kortekste olduğu fikrini destekliyor.

Araştırmada ayrıca IIT'nin öne sürdüğü gibi bilincin, beynin çeşitli bölümlerinin etkileşimi ve işbirliğiyle oluştuğunu destekleyen güçlü kanıtlar da bulunmadı. 

Makalenin başyazarlarından Christof Koch, "Burada kanıtlar kesinlikle arka korteks lehine. Bilinçli deneyimle ilgili bilgiler ön loblarda ya yoktu ya da arka kortekse kıyasla çok daha zayıftı" diyerek ekliyor: 

Bu durum, ön lobların zeka, yargılama, muhakemede kritik önem taşımasına karşın görme, bilinçli görsel algılama gibi konularda kritik bir rol oynamadığı fikrini destekliyor.

Araştırmacılar yeni çalışmanın komadaki veya bitkisel hayattaki hastalar açısından da önem taşıdığını ifade ediyor.  

Bu durumdaki hastalar birkaç gün boyunca yanıt vermediği zaman genellikle bilinçlerini kaybettikleri varsayılarak yaşam destek ünitesiyle bağları kesiliyor. Ancak geçen yıl yayımlanan bir çalışmada tepkisiz hastaların yaklaşık 4'te birinin bilinci olabileceği tespit edilmişti.

Bu araştırmaya gönderme yapan Koch "Bilincin beyindeki temelini bilmek, sinyal vermeden 'orada olmanın' bu gizli biçimini daha iyi saptamamızı sağlar" diyor. 

Independent Türkçe, Reuters, New York Times, SciTechDaily, Nature