Refik Huri
Savaşların ardından meydana gelenler ‘yıkım, ölüm ve bir ölüm makinesinin geliştirilmesi veya tarih boyunca sistemlerin ve coğrafyanın yeniden yapılandırılmasından’ ibaret değil. Filozof Hegel’in, ‘Savaş düşüncenin gelişiminin arkasındaki itici güç ve insan topluluklarının tarihsel gelişimi için durgun suyu hareketlendiren zorunlu bir rüzgardır’ sözü de savaşın neticeye verdiği durumları ifade etmekte yeterli değildir.
Sivil, ekonomik, ideolojik ya da jeopolitik olması fark etmeksizin savaşlardan çıkardığımız dersler, bu savaşların tekrarlanmasına engel olmadı. Bütün bunlar tarih içinde kat edilen dairesel yolda kendilerine uğradığımız istasyonlardı. 17’nci yüzyıldaki 30 yıllık savaşın ardından imzalanan Vestfalya Antlaşması ile devlet egemenliği ilkesi kabul edildi. Napolyon Savaşları’nın ardından 19’uncu yüzyılın başlarında düzenlenen Viyana Kongresi, Avrupa'yı “güç dengesi” ilkesi çerçevesinde yeniden şekillendirdi. Birinci Dünya Savaşı sonunda imzalanan Versay Barış Antlaşması ile birlikte ‘kendi kaderini tayin hakkı’ ilkesi ortaya çıktı. Savaşların ardından imparatorlukların yıkılmasıyla birlikte Milletler Cemiyeti kuruldu ve Ortadoğu'yu yeniden şekillendirdi. İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra gerçekleştirilen Yalta Konferansı ile birlikte dünyayı galip olanlar paylaştı ve Birleşmiş Milletler'in (BM) kuruluşunun yolunu açtı. Süveyş Savaşı, İngiltere ve Fransa'yı ABD ve Rusya çıkarları doğrultusunda Ortadoğu'dan çıkardı. Tüm Arap-İsrail savaşları, Arap-İsrail çatışmasına çözüm getirmedi. İran’ın Amerika ve Arap ülkeleriyle olan savaşları köktenci radikalizmi güçlendirdi.
Ancak üç savaş tüm bunlara bölgedeki devamlı savaşlarda savaşmaya hazır savaşçıları üretti: 1978’de Sovyet işgaline karşı yapılan Afganistan savaşı, Amerikan işgali sırasında ve sonrasındaki Irak savaşı, Suriye savaşı. Afganistan savaşında Sovyet işgaline karşı Sünni radikalizm militarize edildi. Amerika, kendilerini ‘özgürlük savaşçıları’ olarak adlandıran ‘mücahitleri’ silahlandırdı, Pakistan onları eğitti ve Arap ülkeleri ise finanse etti. Neticede El-Kaide ortaya çıktı. Sovyetler geri çekilmek zorunda kaldığında cihatçılar onları silahlandıran ve finanse edenleri mürtet ilan ettiler. Neticede ‘Arap Afganlar’ diye bir olgudan bahsetmeye başladık. Onlar ülkelerine geri dönen veya başka ülkelere giden Arap savaşçılardı. Bu kimseler ülke dışında terör operasyonları düzenlemeye başladılar. Taliban iktidara geldikten sonra bazıları Afganistan'a döndü. Ardından El-Kaide ‘uzak düşman’ ve ‘yakın düşman’ stratejisiyle hareket ederek bir savaş yürüttü. Bu kapsamda düzenlenen terör saldırılarından ilk sırada geleni, Dünya Ticaret Merkezi’nin imhasıydı.
Irak savaşında Şam ve Tahran, köktendinci mücahitleri işgalci ABD ile savaşmaya gönderdi. Ebu Musab ez-Zerkavi ortaya çıktı, El-Kaide ağı büyüdü ve Ebu Ömer el-Bağdadi Irak'ta hilafet ilan etti. Ebubekir el-Bağdadi sonra DEAŞ’ı kurdu ve cihatçılar onları gönderenlerle savaşmak için geri döndüler. Suriye savaşında, birçok ülke Sünni radikalizmi militarize etmeye ve rejime karşı yürütülen savaşa mücahitleri göndermeye çalıştı. Tahran ayrıca rejimle birlikte savaşmaları için ülkeye radikal Şii milisler gönderdi.
Suriye savaşında birincil askeri operasyonlar sona erdikten sonra yaşanan şey, ‘Arap Afganlar’ deneyiminin ‘Suriye İslamcıları’ aracılığıyla tekrarlanmasıdır. On binlerce radikal savaşçı işsiz. Bunların arasında cezaevinde olanlar, ülkelerine geri dönenler, ülkelerine dönmeye çalışanlar, Suriye Çölü'nde DEAŞ’ın bayrağı altında terör operasyonları gerçekleştirenler ve Libya’ya gönderilen paralı askerler var.
BM raporlarına göre Türkiye, Fayiz es-Serrac hükümetinin yanında savaşmaları için Libya’ya 10 bin paralı asker gönderdi. Rus Wagner örgütü, Halife Hafter liderliğindeki Libya Ulusal Ordusu’nun yanında savaşmaları için bin kadar paralı asker gönderdi. Suriye İslamcıları silahtır ve onların bir projeleri yok. Müslüman Kardeşler'i destekleyen Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın öncülüğünde Türkiye bayrağı altında ya da "Putin’in aşçısı" lakaplı Rus iş adamı Yevgeny Prigozhin’in sahibi olduğu özel bir Rus örgütünün bayrağı altında çalışıyorlar.
Libya'daki oyun, ‘dışsal jeopolitik, içsel yerel ve köktenci ideolojik’ bir oyundur. Avrupa, Arap ve İslam ülkeleri, çocukları olan Suriyeli İslamcıların geri dönmelerinden korkuyor. Arap Afganlar da olduğu gibi. Sünni radikal projesi ve Şii radikal projesi bölgede kalıcı olacak bir savaş projesidir.
* Refik Huri’nin bu makalesinin çevirisi Şarku’l Avsat tarafından yapılmıştı.