ABD ordusu Vietnam Savaşı'ndan bu yana ilk kez siyasete dahil oldu

ABD Genelkurmay Başkanı Orgeneral Milley (sağda), Trump’ın Beyaz Saray’dan kiliseye yaptığı yürüyüşe askeri kamuflajlarıyla katıldı. (AFP)
ABD Genelkurmay Başkanı Orgeneral Milley (sağda), Trump’ın Beyaz Saray’dan kiliseye yaptığı yürüyüşe askeri kamuflajlarıyla katıldı. (AFP)
TT

ABD ordusu Vietnam Savaşı'ndan bu yana ilk kez siyasete dahil oldu

ABD Genelkurmay Başkanı Orgeneral Milley (sağda), Trump’ın Beyaz Saray’dan kiliseye yaptığı yürüyüşe askeri kamuflajlarıyla katıldı. (AFP)
ABD Genelkurmay Başkanı Orgeneral Milley (sağda), Trump’ın Beyaz Saray’dan kiliseye yaptığı yürüyüşe askeri kamuflajlarıyla katıldı. (AFP)

Generalkurmay Başkanı Orgeneral Mark Milley’in temsil ettiği ABD ordusu bu günlerde, Vietnam Savaşı’ndan bu yana ABD halkı arasındaki en kötü bölünmeyle karşı karşıya olabilir.
Aslında General Milley’in Başkan Trump'ın baş askeri danışmanı olmak gibi bir niyeti yoktu. Eski Savunma Bakanı Jim Mattis tarafından 2018 yılı sonlarında NATO Yüksek Müttefikler Avrupa Komutanı (SACEUR) olarak atanmadan önce ABD Başkanı ile görüşmesi için Beyaz Saray'a gönderildi. Mattis aslında Trump’a Genelkurmay Başkanı adayı olarak başka bir kişinin, yani Hava Kuvvetleri Komutanı General David L. Goldfein’in ismini vermek istiyordu. Fakat Başkan Trump ve Mattis arasındaki ilişki zayıfladıkça General Goldfein'in şansı da azaldı. Görüşme sırasında Milley’in tavırları hoşuna giden Trump onun Genelkurmay Başkanı olmasını, yani ülkenin en üst askeri rütbesi olan Başkan’ın askeri baş danışmanlığı görevini üstlenmesini istedi. Ancak Orgeneral Milley’in geçtiğimiz günlerde Başkan Trump’ın yanında, Beyaz Saray’dan yakınlardaki bir kiliseye Ulusal Muhafız güçlerine ait üniforma ile yürümesi Amerikalıların ordunun Vietnam Savaşı’ndan bu yana eşi benzeri görülmemiş bir biçimde düşüş yaşadığını düşünmesine neden oldu.
Hava Kuvvetleri’nden orgeneral olarak emekli olan eski CIA Başkanı Michael Hayden konuyla ilgili olarak Twitter hesabından paylaştığı mesajda “General Milley Trump'la kiliseye gitmemeliydi. Onu muharebe elbisesi içinde görmek beni dehşete düşürdü” ifadelerini kullandı.
Iraklı güvenlik güçlerinin eğitimini komuta etmiş olan emekli Tümgeneral Paul Eaton da konuya dair şu değerlendirmelerde bulundu:
“General Milley’in Trump'la birlikte yürüme kararı en iyi ihtimalle kötü yönetimin açık bir göstergesiydi. Daha da kötüsü Milley, Başkan’ı değil anayasayı desteklediği ve savunduğu yemini konusunda oldukça şaşkın görünüyordu. Umarım General bu kafa karışıklığından bir an önce kurtulur veya istifa eder.”
Diğer yandan Orgeneral Milley’in arkadaşları kendisinin geçen hafta yaşananlardan şikayetçi olduğunu ancak yine de Başkan Trump’ı göstericilere karşı Ulusal Muhafız güçlerinin ülke geneline konuşlandırılmasına izin veren 1807 tarihli ‘isyan yasasını’ uygulamamaya ikna etmeyi de başardığını aktardı.
Orgeneral Milley, geçtiğimiz pazartesi günü Oval Ofis'te Başkan’la hararetli bir görüşme yaptı. Toplantıya katılan kaynaklara göre Milley, barışçıl protestolar sırasında bazı yerlerde zaman zaman yaşanan kundaklama ve yağmalama olaylarında azalma olduğunu söyledi. Milley görüşmeden zaferle ayrılsa da kısa bir süre sonra kendisini ordunun uzak durduğu siyasi savaşın ortasında buldu.
Savunma Bakanlığı (Pentagon) yetkilileri Orgeneral Milley'in Trump ve arkadaşlarına Lafayette Parkı çevresindeki Ulusal Muhafız güçlerini ve diğer kolluk kuvvetlerini denetlemek için eşlik ettiğini düşündüğünü belirtiyorlar.
Milley, parkın güvenlik güçleri tarafından göz yaşartıcı gaz kullanılarak barışçıl protestolar için orada bulunan göstericilerden temizlendiğini, Avustralyalı bir haber ekibinin canlı yayında polis tarafından copla dövüldüğünü ve panik halindeki gençlerin birkaç metre ötede dehşet içinde ağladığını ise bilmiyordu.
Savunma Bakanlığı’ndan bir yetkili cuma günü yaptığı değerlendirmede Milley’in Trump’ın yanında parkta yürümesini tüm kıyafetleri benzine bulanmış birinin yangının ortasında yürümesine benzetti. Ancak durum her ne olursa olsun defalarca izlenen videoda Başkan Trump’ın yanında yürüyen General Milley’in her gün işte giydiği savaş üniformasıyla ve çoğunluğunu beyazların oluşturduğu bir grup adamla protestocuların henüz çıkarıldığı parktan geçtiği görülüyor. 
Trump, St. John Kilisesi'ne elinde tuttuğu İncil ile gelir gelmez bunun sadece bir fotoğraf çekimi için yapıldığı anlaşıldı.  Orgeneral Milley derhal olay yerinden ayrıldı. Başkan, diğer yetkililerden kendisiyle birlikte fotoğraf çektirmelerini istediği sırada orada değildi. Trump’ın yanında sadece Basın Sekreteri, Savunma Bakanı, Ulusal Güvenlik Danışmanı ve Başsavcı bulunuyordu.
Eski Başkan Obama’nın Rusya ile ilişkilerden sorumlu danışmanı olan ABD'nin eski Moskova Büyükelçisi Michael McFaul’un paylaştığı Twitter mesajına göre ise bu ‘gülünç’ bir sahneydi. McFaul, “Saygı duyduğum General Milley kendini utanç verici bir duruma soktu” ifadelerini kullandı. Pentagon yetkilileri, General Milley’in yaşananların ardından dehşete düştüğünü ve o zamandan beri kameraların önünde çıkmadığını aktardı.
Orgeneral Milley, Trump’ın bir generalin nasıl olması gerektiği düşüncesine mükemmel bir şekilde uyan sağlam bir dış görünüşe sahip.
Diğer yandan Başkan Trump geçen kasım ayında Afganistan’daki askeri birliklere yaptığı ziyaret sırasında Orgeneral Milley’in akademik eğitimiyle ilgili söylentilere dair değerlendirmelerde bulunmuş ve şu ifadeleri kullanmıştı:
“Biliyorsunuz, Princeton Üniversitesi ve ardından Columbia Üniversitesi'nden mezun oldu. Bunun iyi mi kötü mü olduğundan emin değil misiniz? Artık bilmiyorum.”
Savunma Bakanı Mark Esper Savunma Bakanlığı’ndaki en üst düzey sivil yetkili olmasına rağmen Başkan Trump, General Milley'e ordunun fiili başkanıymış gibi davranıyor. Milley ordunun en üst düzey askeri yetkilisi olsa da hizmet sektörü, tamamı Savunma Bakanı ve Başkan’a bağlı yöneticiler ve şefler tarafından yönetiliyor.
General Milley çalışma arkadaşlarına Trump ile başbaşa görüşürken Başkan’ın kendisini dinlediğini ancak büyük bir grupla toplantı halindeyken Trump’ın bir lider görüntüsü vermeye çalışmasından dolayı ortamın gerilebildiğini söyledi. Bu ay 62 yaşına girecek olan General Milley’in 56 yaşındaki Savunma Bakanı Esper ile dostane ilişkileri var. Ancak iki ismin yer aldığı toplantılara katılan yetkililer, Irak ve Afganistan’da Özel Kuvvetler Komutanı olarak görev yapan dört yıldızlı general Milley’in Esper'e bazen halen genç bir ordu subayı gibi davrandığını söylüyor.
Arizona’dan Demokrat Parti Temsilcisi Ruben Gallego, Başkan Trump’ın geçen pazartesi günü General Milley’in protestolarla ilgilenen ‘yetkili’ olduğunu duyurmasının ardından Irak'ta zorlu görevler üstlenen General Milley’e gönderdiği tek satırlık mektupta “Başkan’ın yasa dışı emirlerine uymayı düşünüyor musunuz?” diye sordu.
Parktaki yürüyüşün ardından yaşanan çalkantılı saatlerde ve günlerde General Milley gördüğü hasarı azaltmak için çok uğraştı. Aslında Savunma Bakanı Esper’in sessizliğini kıran ve George Floyd’un öldürülmesinin ardından başlayan sıra dışı olaylarla ilgili yorum yapan ilk üst düzey Pentagon yetkilisi Hava Kuvvetleri Komutanı General David L. Goldfein olmuştu.
General Milley geçen çarşamba günü ise ordunun ifade özgürlüğünü korumakla görevli olduğunu hatırlatan bir bildiri yayınladı. Milley bildirinin sonunda el yazısıyla “Hepimiz hayatımızı Amerika fikrine adadık. Bu yemine ve Amerikan halkına sadık kalacağız” diye yazdı.
Eski ABD Deniz Kuvvetleri Amirali ve NATO Müttefik Kuvvetleri Yüksek Komutanı olan James Stavridis, George Floyd’un öldürülmesinin üzerinden bir haftayı aşkın bir süre geçmesinin ardından yayınlanan bildiriyle ilgili olarak e-posta yoluyla yaptığı açıklamada şu ifadeleri kullandı:
“Bu bir başlangıçtır. Tüm komutanlar ve yöneticiler ırkçı ayrımcılığa karşı rehberliklerini ortaya koymuşlardır. Bence istifa etmek zorunda kalmadan ve askeri üniforma giymeden dolaşabilirler.”
Eski İç Güvenlik Bakanlığı Sözcüsü David Lapan, General Milley’in bildirisiyle ilgili olarak “Bunu bir hafta önce söyleyebilirdi” değerlendirmesinde bulundu.
Kilise önündeki fotoğraf çekimini takip eden saatlerde General Milley üzerinde kamuflajlarıyla Washington şehir merkezinin sokaklarında yürüdü. Ulusal Muhafız güçleri ve protestocularla konuştu, gece yarısına kadar dışarıda kaldı.

*New York Times



WSJ: ABD, ülkelere Gazze'ye asker göndermeleri için baskı yapıyor, ama henüz yanıt yok

Gazze Şeridi'nin orta kesimlerindeki Nuseyrat Mülteci Kampı’nda savaşın yol açtığı yıkımın ortasında yürüyen Filistinli bir kadın (AFP)
Gazze Şeridi'nin orta kesimlerindeki Nuseyrat Mülteci Kampı’nda savaşın yol açtığı yıkımın ortasında yürüyen Filistinli bir kadın (AFP)
TT

WSJ: ABD, ülkelere Gazze'ye asker göndermeleri için baskı yapıyor, ama henüz yanıt yok

Gazze Şeridi'nin orta kesimlerindeki Nuseyrat Mülteci Kampı’nda savaşın yol açtığı yıkımın ortasında yürüyen Filistinli bir kadın (AFP)
Gazze Şeridi'nin orta kesimlerindeki Nuseyrat Mülteci Kampı’nda savaşın yol açtığı yıkımın ortasında yürüyen Filistinli bir kadın (AFP)

ABD gazetesi The Wall Street Journal (WSJ), ABD’li yetkililerin, Başkan Donald Trump yönetiminin Gazze Şeridi'ni istikrara kavuşturmak için ABD’li bir generalin komutasındaki 10 bin kişilik çok uluslu bir güç oluşturmaya çalıştığını söylediğini aktardı.

WSJ tarafından isimleri açıklanmayan yetkililere göre savaştan sonra Gazze'ye bu gücün konuşlandırılması önümüzdeki yılın büyük bir bölümünü alacak. Aynı yetkililer, söz konusu gücün görevinin Hamas'ı silahsızlandırmayı da içerecek şekilde genişletilme olasılığı konusundaki çekinceler nedeniyle hiçbir ülkenin asker göndermediğini söyledi.

Şarku’l Avsat’ın WSJ'den aktardığı habere göre ABD'li yetkililer, gelecek yılın başlarında 5 bin asker gönderme taahhüdü almayı umuyor ve bu sayının 2026 sonuna kadar 10 bine çıkmasını hedefliyor. Ancak diğer yetkililer, gücün asker sayısının 8 bini geçmeyeceğini düşünüyor.

WSJ, ABD Dışişleri Bakanlığı’nın yaklaşık 70 ülkeye Gazze’ye konuşlandırılacak güce askeri veya mali katkı sağlamaları için resmi talepte bulunduğunu, ancak yalnızca 19 ülkenin asker gönderme veya ekipman ve lojistik dahil olmak üzere başka şekillerde yardım sağlama konusunda istekli olduğunu bildirdi.

Katar'da salı günü 25'ten fazla ülkenin ABD'nin liderliğinde yapılacak toplantıda bir araya gelerek söz konusu gücün kurulması ve görev kapsamı için planlar hazırlaması bekleniyor.

WSJ, ABD'li yetkililerin Hamas'ın silahsızlandırılmasındaki herhangi bir gecikmenin İsrail ordusunun Gazze'den tamamen çekilmek yerine bölgede kalmasına neden olabileceğini söylediklerini aktardı.

Eski ABD Başkanı George W. Bush yönetimi döneminde Ortadoğu meselelerinden sorumlu eski ABD Ulusal Güvenlik Konseyi yetkilisi Michael Singh, konuya ilişkin değerlendirmesinde “Hamas ile çatışmaktan kaçınan bir barış gücü, bölgede yeni sorunlar yaratabilir” dedi.

Singh, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Güç kullanmaya isteksiz olan barış gücü, İsrail için ‘Hamas'ı silahsızlandırmada başarısız olmakla kalmayıp, yeniden silahlanmasına da zemin hazırlayan ve İsrail'in hareket özgürlüğünü kısıtlayan bir güç olma’ şeklindeki en kötü senaryoyu yaratma riskini taşıyor.”

ABD'li yetkililere göre Hamas, ağır silahlarını Mısır'ın gözetimi altında depolara kaldırmaya açık olduğunu özel olarak ifade etti.


Beyaz Saray yalanladı, tartışma büyüyor:  Trump yönetimi Avrupa Birliği’ni bölmeyi hedefleyen gizli strateji hazırladı

TT

Beyaz Saray yalanladı, tartışma büyüyor:  Trump yönetimi Avrupa Birliği’ni bölmeyi hedefleyen gizli strateji hazırladı

ABD Başkanı Donald Trump, Avrupa'nın göç politikalarını transatlantik ilişkilere yönelik bir tehdit olarak görüyor (Reuters)
ABD Başkanı Donald Trump, Avrupa'nın göç politikalarını transatlantik ilişkilere yönelik bir tehdit olarak görüyor (Reuters)

İnci Mecdi

Savunma meselelerinde uzman bir Amerikan web sitesi, ABD Başkanı Donald Trump yönetimine atfedilen tartışmalı bir stratejik teklifi içerdiği iddia edilen bir belgenin ayrıntılarını yayınladı. “Avrupa'yı Yeniden Muhteşem Yapalım” başlıklı yeni strateji kapsamında dört Avrupa ülkesini Avrupa Birliği'nin politikalarından uzaklaştırmayı ve ABD'nin nüfuz alanına yaklaştırmayı amaçlıyor.

Arku’l Avsat’ın Defense One internet sitesinden aktardığı habere göre gizli belge, Washington'un Avrupa kıtasında siyasi bir depreme neden olacak bir adımla Avusturya, İtalya, Macaristan ve Polonya'yı Avrupa bloğunun politikalarından koparmaya çalışma niyetinden bahsediyor.

Avrupa'ya göç

Bu sözde sızıntı, resmi ABD Ulusal Güvenlik Stratejisi'nin yayınlanmasından bir hafta sonra geldi. 33 sayfadan oluşan strateji, “medeniyetinin silinmesi” olasılığına karşılık uyarısı, kıtanın demografisini değiştiren büyük göç dalgaları göz önüne alındığında, bazı Avrupa ülkelerinin “güvenilir müttefik” olarak kalıp kalamayacağına dair şüpheleri nedeniyle Avrupa'da geniş çaplı tartışmalara yol açtı. Strateji  ayrıca mevcut eğilimlerin devam etmesi halinde kıtanın “20 yıldan daha kısa bir süre içinde tanınmaz hale gelebileceğine” de dikkat çekti.

Sızdırılan belge, “ABD'ye sadık kalarak egemenlik arayışında olan ve geleneksel Avrupalı yaşam tarzlarını koruyan veya yeniden canlandıran” partileri, hareketleri, düşünsel ve kültürel figürleri destekleme ihtiyacına işaret ediyor. Bu eğilim, resmi stratejide “Avrupa ülkelerinde kıtanın mevcut gidişatına karşı direnişin geliştirilmesi” şeklindeki ifadenin bir uzantısı olarak görülüyor. Buna ek olarak, milliyetçi partilerin artan etkisine de güveniliyor.

Bu partilerin isimleri açıkça belirtilmese de, tahminler bunların arasında Fransa'da Marine Le Pen liderliğindeki “Ulusal Miting”, İspanya'da “Vox”, İngiltere'de “Reform” ve “Almanya İçin Alternatif” partilerinin de yer aldığını gösteriyor. Bunlara ek olarak, İtalya Başbakanı Giorgia Meloni liderliğindeki “İtalya'nın Kardeşleri” Partisi de bulunuyor.

Sahte haberler

Beyaz Saray, belge ile ilgili haberi “sahte haber” olarak nitelendirerek hemen bu iddiaları kesin bir dille reddetti. Beyaz Saray Basın Sözcüsü Yardımcısı Anna Kelly, Başkan Trump'ın “şeffaf” olduğunu söyledi. İmzalı resmi strateji belgesinin, onaylanmış tek belge olup, alternatif veya gizli bir versiyon olduğu fikrini reddetti

Gözlemciler, açıklanan stratejinin gerçekten de Avrupa Birliği'ne yönelik keskin bir bakışı yansıttığını, zira liderlerini kitlesel göç karşısında çaresiz kalmakla suçladığını söylüyor. Keza  Brüksel'in politikalarını ulusal egemenliği baltalamaktan, siyasi özgürlükleri kısıtlamaktan ve üye devletlerin rolünü zayıflatmaktan sorumlu tutuyor. Avrupa'nın göç politikalarını “kıtanın çehresini değiştirmek ve huzursuzluk yaratmak” olarak tanımlıyor.

Tekrarlanan aleni açıklamaları sırasında Trump, “kötüleşen Avrupa ülkelerini” ve onların “siyasi doğruculuğa takıntılı” liderlerini hedef alarak, göç politikalarının ülkelerini “yok ettiğini” ve bunun sonucunda Avrupa'nın “parçalandığını” varsaydı.

Ukrayna savaşı

Ukrayna savaşı da Atlantikli müttefikler arasında bir gerilim ve geniş çaplı anlaşmazlık noktasını temsil ediyor. Son günlerde ABD Başkanı Avrupalı liderlere yönelik açıklamalarını sertleştirerek onları zayıf olarak nitelendirdi ve Ukrayna'daki savaşı sonlandıramamakla suçladı. Trump ile Almanya, İngiltere ve Fransa liderleri arasında aynı konuyla ilgili gergin bir telefon görüşmesinin ardından gerginlik daha da arttı. Almanya Şansölyesi Friedrich Merz, Washington ile ek görüşmelerin beklendiğini ve önümüzdeki hafta başında Ukrayna konusunda uluslararası bir toplantı yapılması olasılığının bulunduğunu vurguladı.

Bu yönelimler, ABD-Avrupa ittifakını parçalamaya yönelik girişimlere karşı uyarıda bulunan Papa 14. Leo’nun kayda değer tutumu da dahil olmak üzere kapsamlı eleştirilere yol açtı. Papa, Trump'ın bazı açıklamalarının ABD ile Avrupa arasındaki tarihi ittifakın doğasında “köklü bir değişikliği” temsil edebileceğini söyleyerek, bu ittifakın mevcut aşamada zarar görme tehlikesine karşı uyarıda bulundu.

Beş güç

İngiliz The Daily Telegraph gazetesinin haberine göre, iddia edilen belge tartışmaya başka bir boyut kazandırıyor. Zira küresel nüfuz dengesini yeniden şekillendirecek bir hamleyle, ABD, Çin, Rusya, Hindistan ve Japonya'yı kapsayan “beş temel güç” adı verilen yeni bir uluslararası blok oluşturulması önerisinden bahsediyor.

Daha önce Trump, Rusya'nın G8’den çıkarılmasından ve böylece grubun G7’ye dönüşmesinden duyduğu üzüntüyü dile getirerek tartışmalara yol açmış ve bunu “çok büyük bir hata” olarak tanımlamıştı. Hatta daha da ileri giderek Çin'i de ekleyerek G9 adını verdiği bir grup oluşturmayı teklif etmişti.

Ulusal Güvenlik Stratejisi, bir adım daha ileri giderek, büyük güçlerin yer aldığı, üye devletlerin zengin olmasını ve demokratik sistemlerle yönetilmesini gerektiren G7’nin koşulları ile sınırlanmamış yeni bir blok inşa etmeyi öneriyor.

Beyaz Saray'dan gelen resmi yalanlamalara rağmen, bu sızıntılar Avrupa'nın transatlantik ilişkilerin geleceği ve Washington'un kıtanın siyasi haritasını yeniden şekillendirmedeki rolü konusunda giderek artan endişelerini büyütmeye devam ediyor. Daily Mail gazetesi, Avrupalıların tepkilerinin öfkeli ve hızlı olduğunu bildirdi. Chatham House Enstitüsü'nden araştırmacı Leslie Vinjamuri, yaşananların “Soğuk Savaş sonrasında ortaya çıkan uluslararası liberal düzenin sonunu” temsil ettiğini söyledi.

Bazı Avrupalı ​​liderler, Washington'un milliyetçi ve Avrupa Birliği’ne şüpheyle yaklaşan partileri güçlendirebilecek şekilde, kıtanın iç siyasi işlerine tekrar müdahale etmesinden duydukları endişeyi dile getirdiler.

Artan gerilimin gölgesinde ABD Kongresi, ABD yönetiminin Avrupa'daki Amerikan askeri varlığını yasama organının onayı olmadan azaltma yetkisini kısıtlamayı amaçlayan Ulusal Savunma Yetkilendirme Yasası'nı oylamaya hazırlanıyor.


(Video haber) Avustralya'da Yahudilerin Hanuka Bayramı kutlamaları sırasında silahlı saldırı: En az 10 ölü

Medyada dolaşan bir fotoğrafta saldırının failleri görülüyor.
Medyada dolaşan bir fotoğrafta saldırının failleri görülüyor.
TT

(Video haber) Avustralya'da Yahudilerin Hanuka Bayramı kutlamaları sırasında silahlı saldırı: En az 10 ölü

Medyada dolaşan bir fotoğrafta saldırının failleri görülüyor.
Medyada dolaşan bir fotoğrafta saldırının failleri görülüyor.

Avustralya'nın Sidney kentinde bir plajda Yahudilerin Hanuka Bayramı kutlamaları sırasında meydana gelen silahlı saldırıda en az 10 kişi öldü, çok sayıda  kişi yaralandı. İsrail gazetesi Yedioth Ahronoth'a göre olay sırasında yaklaşık 2 bin kişi panik içinde tahliye edildi ve birçoğu sığınaklara sığındı.

Öte yandan Avustralya polisi tarafından bugün yapılan açıklamada, olay nedeniyle Bondi Plajı'ndan uzak durulması çağrısı yapıldı. Polis daha sonra, silahlı saldırının ardından iki kişinin gözaltına alındığını duyurdu.

Şarku’l Avsat’ın Fransız Haber Ajansı AFP’den aktardığı  habere göre bir görgü tanığı, ‘siyah giysili iki kişinin’ plajda ateş açtığını söyledi.

dfgthy
Avustralya medyasında yayınlanan, saldırganlardan birine ait bir fotoğraf.

Avustralya medyası tarafından yayınlanan saldırganlardan birinin fotoğrafı

Öte yandan İsrail Cumhurbaşkanı Isaac Herzog, saldırıyı ‘Yahudilere yönelik acımasız bir saldırı’ olarak nitelendirerek kınadı.

uı89o
Kurtarma ekipleri, Sidney sahilinde meydana gelen silahlı saldırının ardından yaralı bir kişiyi taşıyor (AP)

Herzog, açıklamasında şunları söyledi:

“Sidney'deki kardeşlerimiz, Bondi Plajı'nda Hanuka'nın ilk mumunu yakmaya giden Yahudilere yönelik acımasız bir saldırıda kötü niyetli teröristler tarafından saldırıya uğradı.”

Görgü tanıkları, kutlamaya katılanların saldırı mahallinden panik halinde kaçtıklarını söylerken yerel medya, silahlı saldırganların olay yerinden kaçtığını ve yetkililerin yoğun bir arama çalışması yürüttüğünü bildirdi.