İdam cezası Sudan’da 100 çocuğu tehdit ediyor

Sudan Adliye Binası (Hasan Hamid)
Sudan Adliye Binası (Hasan Hamid)
TT

İdam cezası Sudan’da 100 çocuğu tehdit ediyor

Sudan Adliye Binası (Hasan Hamid)
Sudan Adliye Binası (Hasan Hamid)

Cemal Abdulkadir el-Bedevi
Yaklaşık yüz Sudanlı çocuk idam kararının uygulanmasını bekliyor. Sudan’da çocuklar hakkındaki bir yasa 2010’dan beri yürürlükte olmasına rağmen neredeyse hükümsüz sayılıyor ve söz konusu yasa Sudanlı çocukları koruma konusunda olumlu bir değişiklik yapamamıştır. Bunun sebebi de, çocuk tanımlamasındaki hukuki tutarsızlıklar ve özellikle cezai sorumluluk yaşının belirlenmesinde Ceza Kanunu’nun gücü ve belirsiz hükümleri.
Çocuk Refahı Konseyi Genel Sekreteri Osman Şeybe Ebu Fatıma Independent Arabic’e verdiği demeçte “Sudanlı bir çocuğun yasal haklarının nesilden nesile geçen durumu ve çarpıtılmış gerçekliği” konusunda duyduğu endişeleri dile getiriyor ve “1991 tarihli Ceza Kanunu’nun tüm eksiklikleri ile adalet sistemi üzerinde kurduğu hakimiyet ve bu kanunun Çocuk Kanunu’nun hükümleri gözetilmeksizin yargı organları ve mahkemeler tarafından kabul görmesi, yüz çocuğun idam cezası ile karşı karşıya kaldığı ve buna ek olarak diğer 5 çocuğun nihai uygulama altında olduğu utanç verici bir durumun ortaya çıkmasına sebep oldu” yorumunda bulunuyor.
Ebu Fatıma “Sudan, 1991 tarihli Çocuk Kanunu Anlaşması’nı imzalamış olmasına rağmen, yerel yasaları anlaşmayla uyumlu bir hale getirmek için herhangi bir önlem almadı. Uluslararası komite ve ilgili yerel ve bölgesel kuruluşların Sudan’ın çocuk hakları raporuna ilişkin gözlemler ve yorumlar dikkate alınmıyordu. Bu, çocukların kanun önünde doğal ve yasal haklarının geçersiz sayılmasının bir sonucu olarak maruz kalmaya devam ettikleri adaletsizliği daha da kötüleştiren bir şey” ifadelerini kullandı.
Genel Sekreter Ebu Fatıma, Sudan Egemenlik Konseyi’nin, Ceza Kanunu’nun had ve kısas cezalarını affetme yetkisi içermediği gerekçesiyle bu çocuklar için bir başkanlık affı çıkaramayacağını söylemesi karşısında üzüntüsünü dile getiriyor.
Anayasa Mahkemesi, geçiş dönemini yöneten anayasal kanunu ihlal etmesine ve geçmişte benzer hükümlerin uygulanmasını geçersiz kılan örneklerin olmasına rağmen, söz konusu hükümlerin iptal edilmesine yönelik bir talebi reddetmişti. Bu da ilgili çocukların idam edilmesini önlemek için Çocuk Refahı Konseyi’ni çocukları affetmeleri ve davadan vazgeçmeleri konusunda ikna etmek üzere kan sahipleri ile müzakerede bulunmaya itti.

Yasal değişiklikler
Ebu Fatıma, Çocuk Refahı Konseyi tarafından sunulan, Bakanlar Konseyi tarafından onaylanan ve Egemenlik Konseyi ile Bakanlar Konseyi’nin onayını bekleyen (birlikte yasama organını oluşturuyorlar) Sudan Sudan Ceza Kanunu’nda değişiklik yapılmasına yönelik önerilerden oluşan bir pakete dikkat çekti. Söz konusu öneriler had ya da kısas cezalar gerektiren suçlar olup olmadığına bakmaksızın 18 yaşın altındaki çocuklara verilen idam cezasını sınırlandırmayı hedefliyor.
Ebu Fatıma bu değişikliklerin onaylanmasının, idam cezalarının gözden geçirilmesine ve çocuklara yönelik suçlamaların değiştirilmesine imkan sağladığına dikkat çekiyor.
Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan aktardığı habere göre değişiklik önerileri, 18 yaşın altındaki çocukların idam cezasının durdurulmasını, çocuk tanımı için bu yaş kriterinin benimsenmesini ve Uluslararası Çocuk Hakları Komitesi’nin tavsiyesine göre ve 2010 yılı Çocuk Yasası tarafından bu yaş grubundaki çocukların suçları ile ilgilenmek için belirlenen önlemler doğrultusunda asgari cezai sorumluluğunun 7 yıl yerine 12’ye yükseltilmesini kapsıyor.

Çocuklara verilen hapis ve kırbaçlama cezalarının kaldırılması
Önerilere göre Ceza Kanunu uyarınca çocuklara verilen kırbaçlama cezasının kaldırılıp bunun yerine, çocukların kamu hizmetinde çalışması ve uygun mesleki, kültürel, spor ve sosyal eğitim kurslarına yerleştirilmesi gibi, özgürlükleri için herhangi bir olumsuzluk teşkil etmeyen veya insan onurunu ayaklar altına almayan önlemler alınacak.
Değişiklikler, beş yaşın altında çocuğu olan ya da hamile ve emziren annelere ciddi olmayan suçlarda hapis cezası dışında alternatif cezalar verilmesini öngörüyor. Aynı zamanda öneriler, savcılığa veya mahkemeye suçlu çocukları kurumsal birimlere sevk etme hakkı veriyor. Değişiklikler arasında, kadın sünneti veya herhangi bir şiddetten kaynaklanan bir zarar konusunda çocuğun rızasının öneminin kaldırılması da yer alıyor.

Had ve Kısas Cezaları
Ebu Fatıma “Değişiklikler, çocuklara verilen ölüm cezalarını kapalılık veya belirsizlik olmaksızın kesin bir şekilde yasaklayan ve şer’i had cezalarının, kısas cezalarının ve devlet ile  kamu malına zarar verilmesine karşı yöneltilen cezaların, çocukların mahremiyetinden istisna tutulmasını ve yanlış algıyı veya bu suçlar için çocuklara ölüm cezasının uygulanabileceği yönündeki öneriyi kaldıran temel bir değişimi temsil ediyor. Bu kısmın karışıklığa ve yorumlamaya sebebiyet verdiği göz önüne alındığında, çocukların şu anda karşı karşıya kaldıkları idam cezalarındaki ana sebep budur.” ifadelerini kullandı.
Ebu Fatıma “Çocukluk yaşını 18 olarak değiştirmek ve bunu standart olarak esas almak, sadece mevcut idam cezalarını durdurmak için değil, aynı zamanda 18 yaşın altındaki kız çocuklarının tecavüze kurban gitmişken zina ile suçlanmasını engellemek için de temel bir adımdır” dedi.
Ebu Fatıma, “yasa uygulayıcılarının hukuki zihniyeti ve baskın eğilimlerinin, ceza yasasının ürettiği kavramlardan etkilendikleri için yapılması beklenen değişikliklerin önünde en büyük problem olduğunu” kaydederek “özellikle maddeler, hükümler ve gerekli sosyal ve idari mekanizmalara ilişkin kanunun uygulanmasını ve şerh edilmesini destekleyen yönetmelikler çıkarmanın önemini ve bunun, bir sonraki aşamada toplumu yasanın uygulanmasına ortak yapacağını” vurguladı.

Ceza Anayasaya aykırı
Aynı bağlamda Independent Arabia’ya konuşan Adalet Bakanlığı’nda hukuk danışmanı olan Muaviye Ebu Karun, çocuklara idam cezası uygulanmasının sebebini, “Sudan’daki bazı mahkemelerin ceza yasasına güvenmesine ve ergenliğin görünürdeki fiziksel belirtilerini bu tür hükümlerin verilmesinin kanuni bir gerekçesi ve nedeni olarak görmesine” bağlıyor.
Ebu Karun çocuklara uygulanan idam cezasını “anayasaya aykırı ve anayasal kanunla ve Sudan’ın imzaladığı bölgesel ve uluslararası anlaşmalara ters düşen” bir ceza olarak nitelendiriyor.
Ebu Karun “Özellikle Sudan’ın esas olarak bölgesel ve uluslararası yükümlülüklerinden kaynaklanan Ceza Kanunu ile Çocuk Kanunu arasında, ulusal kanunların bu sözleşmelerle ve birbiriyle uyumluluğunun sağlanması” çağrısında bulunuyor.
Aynı şekilde Sudanlı Yargıç Ahmet Hamidin, adaleti sağlamak için Ceza Kanunu ile Çocuk Kanunu arasındaki çatışmanın, özellikle yaşın tanımlanması ve cezai sorumluluğun belirlenmesi bakımından giderilmesini talep ediyor.
Sudan’daki ilk aile ve çocuk koruma birimi 2007 yılında Hartum eyaletinde kuruldu ve bunun ardından 2010 yılında Çocuk Kanunu çıkarılana dek tüm illerde bu sayı 18’e ulaştı.



ICE'ın yeni videosunda göçmenleri Noel Baba gözaltına alıyor

Kampanya, bakanlığın gönüllü sınırdışını teşvik etme çabalarının bir parçası (ABD Göçmenlik ve Gümrük Muhafaza)
Kampanya, bakanlığın gönüllü sınırdışını teşvik etme çabalarının bir parçası (ABD Göçmenlik ve Gümrük Muhafaza)
TT

ICE'ın yeni videosunda göçmenleri Noel Baba gözaltına alıyor

Kampanya, bakanlığın gönüllü sınırdışını teşvik etme çabalarının bir parçası (ABD Göçmenlik ve Gümrük Muhafaza)
Kampanya, bakanlığın gönüllü sınırdışını teşvik etme çabalarının bir parçası (ABD Göçmenlik ve Gümrük Muhafaza)

ABD Göçmenlik ve Gümrük Muhafaza (ICE), Noel Baba'yı ICE ajanı olarak gösteren, yapay zeka tarafından oluşturulmuş bir Noel reklamı yayımladı.

Kurşun geçirmez yelek giymiş ve silah taşıyan heybetli bir "Noel Baba"nın görüldüğü video, belgesiz göçmenleri ülkeyi gönüllü olarak terk etmeye çağırıyor.

Geleneksel kırmızı kıyafeti ve beyaz sakalıyla yapay zekayla oluşturulan Noel Baba figürünün göğsünde ICE logosu görülüyor.

Daha sonra, diğer memurlarla birlikte sokakta göçmenleri gözaltına alırken, bir kişiyi göçmenlik tesisinde kayıt işlemlerinden geçirirken ve sınırdışı edilmek üzere uçağa bindirirken gösteriliyor.

Video, belgesiz göçmenleri CBP One uygulaması üzerinden kendi kendilerini sınırdışı edip "Noel Baba'nın yaramazlar listesine girmemeye" teşvik ediyor. Bu uygulama daha önce Biden yönetimi tarafından göçmenlerin ABD'ye yasal olarak girmesine izin vermek için kullanılmıştı.

Videonun paylaşıldığı gönderide, gönüllü olarak ayrılmaları halinde katılımcılara 3 bin dolar ve ülkelerine ücretsiz uçak bileti verileceği belirtiliyor.

ABD İç Güvenlik Bakanlığı (DHS), tatil dönemi için üç katına çıkarılan bu teşvikin 2025 sonuna kadar geçerli olduğunu ve ülkede yasadışı olarak yaşayan kişilere sunulacağını söyledi.

Kampanya, bakanlığın resmi zorlayıcı yaptırımlara alternatif olarak gönüllü sınırdışını teşvik etme çabalarının bir parçası.

Video, Trump yönetiminin kitlesel sınırdışı etme gündemini tanıtmak için Noel Baba'dan esinlenilmiş bir kelime oyunu kullanan ve sosyal medyada paylaşılan, göçmenlik kolluk kuvvetleri ajanlarının tatil süslemeleriyle donatılmış hallerini gösteren önceki bir reklamdan sadece birkaç hafta sonra geldi.

Görseller, "HO HO EVİNİZE GİDİYORSUNUZ" başlıklı kampanyanın bir parçası.

Resimde yarı otomatik tüfekle silahlanmış bir ajan Noel Baba şapkası takarken gösteriliyor. Noel Baba şapkası takmış başka bir ajansa renkli ışıklarla kaplı balistik bir kalkan tutuyor. İkinci fotoğrafta, balistik kalkanın üzerinde "Mutlu Noeller" yazısı yer alıyor.

x
Noel Baba'nın geleneksel kırmızı kıyafeti ve beyaz sakalıyla gösterilen, yapay zeka tarafından oluşturulmuş figürün göğsünde ICE logosu bulunuyor (ABD Göçmenlik ve Gümrük Muhafaza)

DHS, ABD Başkanı Donald Trump'ı imza dans hareketini Noel Baba'nın kızağında yaparken gösteren bir GIF'le paylaşımın devamını getirdi.

Noel temalı video, protestolara ve tepkilere rağmen Trump'ın sınırdışı etme çabalarını desteklemeyen uzun bir sosyal medya içerik zincirinin son halkası.

DHS ve diğer göçmenlik uygulama kurumları yıl boyunca milyonlarca belgesiz göçmeni sınırdışı etme arzusunu desteklemek için mimleri, popüler sosyal medya trendlerini, tanınmış sanatçıların şarkılarını kullandı ve nostaljiye başvurdu.

Independent Türkçe


Batı'nın Sudan konusundaki sessizliği çok şey anlatıyor

BM İyi Niyet Elçisi Amerikalı aktris Angelina Jolie, Batı Darfur'da yerinden edilmiş çocuklarla birlikte, 28 Ekim 2004 (Reuters)
BM İyi Niyet Elçisi Amerikalı aktris Angelina Jolie, Batı Darfur'da yerinden edilmiş çocuklarla birlikte, 28 Ekim 2004 (Reuters)
TT

Batı'nın Sudan konusundaki sessizliği çok şey anlatıyor

BM İyi Niyet Elçisi Amerikalı aktris Angelina Jolie, Batı Darfur'da yerinden edilmiş çocuklarla birlikte, 28 Ekim 2004 (Reuters)
BM İyi Niyet Elçisi Amerikalı aktris Angelina Jolie, Batı Darfur'da yerinden edilmiş çocuklarla birlikte, 28 Ekim 2004 (Reuters)

Christopher Phillips

Sudan'ın el Faşir kentinin kasım ayında Hızlı Destek Kuvvetleri’nin (HDK) kontrolüne geçmesinin ardından, toplu katliamlarla ilgili korkunç haberler gelmeye başladı. İngiliz Parlamentosu üyelerine, kentin isyancı HDK’nın eline geçmesinden sonraki ilk üç hafta içinde en az 60 bin kişinin öldürüldüğünün tahmin edildiği bildirildi.

Yale Üniversitesi İnsani Yardım Araştırma Laboratuvarı direktörü Nathaniel Raymond, The Guardian gazetesine yaptığı değerlendirmede el Faşir’in ‘insan mezbahası gibi göründüğünü’ söyledi. Bu katliamların benzersiz ve eşi görülmemiş boyutuna rağmen Sudan ordusu ile HDK arasında 2023 yılının nisan ayından bu yana süren iç savaş çerçevesinde, zulüm haberleri sıradan ve tekrarlayan bir hal aldı. Ne yazık ki el Faşir, bu tür şiddete yabancı değil, çünkü Darfur'un iç bölgeleri 21’inci yüzyılın ilk on yılında etnik temizliğe uğradı. Ancak, şu anki durum ile o dönemde yaşananlar arasındaki fark, o dönemde Batılı ülkelerden yükselen kınamalarla şu anki sessizliği oldu. Amerkalı aktör George Clooney gibi ünlülerin önderlik ettiği büyük bir destek kampanyası başlatıldı ve soykırıma karşı geniş çaplı baskı oluşturdu. Dünyanın dikkatini Sudan'ın batısına çeken bu kampanya, orada olanlara ışık tuttu.

190'dan fazla farklı dini ve insani yardım kuruluşundan oluşan Darfur'u Kurtarma Koalisyonu, şiddetin sona ermesi için lobi faaliyetleri yürütmek amacıyla 2004 yılında Washington'da kuruldu.

Ancak bugün, Sudan'daki çatışma basında kendine çok az yer buluyor. Dikkatler özellikle Gazze ve Ukrayna'daki diğer savaşlara odaklanmışken, sadece bir avuç ünlü el Faşir'deki katliamlara dikkat çekmeye çalışıyor. Öte yandan, Batılı hükümetlerin bu tür zulümleri önleme yeteneğine veya isteğine olan inanç, yirmi yıl öncesine kıyasla azalmış görünüyor.

Darfur’a destek kampanyasına dikkati çeken ünlüler

Çoğunluğu bölgenin Arap olmayan sakinlerinden oluşan isyancı gruplar 2003 yılında, Sudan hükümetinin ayrımcı tutumu ve şiddetli saldırılarına tepki olarak Darfur'da bir isyan başlattı.

O dönem Sudan Devlet Başkanı Ömer el-Beşir, isyancılarla mücadele etmek için Cancavid milislerinin desteğiyle orduyu bölgeye gönderdi ve Birleşmiş Milletler'in (BM) tahminlerine göre doğrudan şiddet veya bunun sonucunda ortaya çıkan hastalık ve kıtlık nedeniyle 300 bin kişinin hayatını kaybettiği kanlı bir savaş başladı. Çatışma sırasında, hükümet güçleri, özellikle de Cancavid, Darfur'da halkın Arap olmayan kesimine karşı etnik temizlik ve soykırım yapmakla suçlandı.

Katliam haberleri geldikçe, Batılı insan hakları örgütleri harekete geçti. 190'dan fazla farklı dini ve insani yardım grubundan oluşan Darfur’u Kurtarma Koalisyonu (Save Darfur Coalition), şiddetin sona ermesi için baskı yapmak amacıyla 2004 yılında Washington’da kuruldu. Savaş kısa sürede kamuoyunun gündemine oturdu ve liberal görüşlü ünlüler arasında önemli bir konu haline geldi. Amerikalı aktris Angelina Jolie, 2004 yılında BM İyi Niyet Elçisi olarak Darfur'u ziyaret etti ve gördüklerini ‘inanılmaz derecede korkunç’ olarak nitelendirdi. Jolie’yi çok sayıda ünlü takip etti.

zxscdf
HDK üyesi, eski Cumhurbaşkanı Ömer el-Beşir'in Darfur bölgesine yaptığı ziyaret sırasında el konulan silahları kaldırıyor, 23 Eylül 2013 (Reuters)

Daha sonra, Darfur'u Kurtarmak: Herkesin Favori Afrika Savaşı (Saving Darfur: Everyone's Favourite African War) kitabının yazarı Rob Crilly, BBC'ye verdiği demeçte savaşın ‘ünlüler için çekici bir neden’ haline geldiğini söyledi. George Clooney, bu kampanyanın en önde gelen destekçilerinden biriydi. Amerikan ve Avrupa hükümetlerine baskı yapmak amacıyla bölgeye birkaç kez seyahat etti ve BM Güvenlik Konseyi'nde (BMGK) Beşir’in sorumlu tutulmasını talep eden ateşli bir konuşma yaptı.

Ancak aktör Clooney daha sonra bu çabaların başarısızlıkla sonuçlandığını kabul etti ve 2008 yılında yapılan onca şeye rağmen Darfur halkının durumunun yıllar öncesine kıyasla daha iyi olmadığını açıkladı. Buna rağmen ünlülerin başlattığı kampanyanın etkisi küçümsenemez, çünkü bu kampanya Darfur'da olanlara dikkat çekmeye yardımcı oldu ve Beşir'in Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM) tarafından suçlanmasına katkıda bulundu, ancak Beşir hiçbir zaman tutuklanmadı. Bunun yanında BMGK’nın 2007 yılında el Faşir'de UNAMID olarak bilinen BM-Afrika Birliği Darfur Misyonu’nu konuşlandırma kararı vermesinde etkili oldu. Yaklaşık 26 bin askerden oluşan bu güç, şiddeti tamamen durdurmayı başaramasa da bazı şiddet olaylarının azalmasına yardımcı oldu ve Beşir'i 2010 yılında müzakere masasına oturmaya ikna etti.

2025'te verilen zayıf tepki

Şiddet azalsa da 2019 yılında Beşir rejiminin düşüşü ve bir yıl sonra yeni hükümet ile Darfur isyancıları arasında bir anlaşma imzalanana kadar tamamen ortadan kalkmadı. Ancak, Beşir rejiminin düşmesine katkıda bulunan HDK ile ordu arasında anlaşmazlık patlak verdiğinde şiddet yeniden başladı. Cancavid milislerinden oluşan HDK, Darfur'un geniş bölgelerini kontrol altına aldı ve Sudan ordusunu diğer bölgelerden çıkarmak için çalıştı. El Faşir, ordunun kendini tahkim ettiği askeri kalelerden biriydi ve HDK'nın kasım ayında nihayet kontrolü ele geçirmesinden önce iki yıllık bir kuşatma yaşandı. Yirmi yıl önceki Cancavid gibi, HDK de bölgeyi ele geçirdikten sonra etnik nedenlerle katliamlar yapmakla suçlandı ve kurbanların çoğu Arap olmayan sivillerdi.

Darfur’daki savaş 2003 yılında patlak verdiğinde, Batı kamuoyu bu tür zulümlere alışık değildi. 1990'larda Bosna, Ruanda ve Kosova'da yaşanan etnik şiddet, şok edici istisnalar olarak sunulmuştu.

Bu kez ünlülerden önemli bir adım gelmedi. Clooney, 2023 yılında iç savaşın patlak vermesiyle birlikte pişmanlığını dile getiren ve ‘uluslararası toplumun Sudan'ı terk etmesini’ eleştiren bir makalenin ortak yazarı oldu. Bir yıl sonra, aktör Bill Nighy ve şarkıcı Paloma Faith dahil olmak üzere bazı İngiliz ünlüler, dönemin Dışişleri Bakanı David Cameron'a ciddi önlemler alınması çağrısında bulunan açık bir mektup gönderdi. Şarku'l Avsat'ın al Majalla'dan aktardığı analize göre bu girişimler, yaklaşık yirmi yıl önce ünlülerin katıldığı yaygın kampanyalarla karşılaştırıldığında, okyanusta bir damla niteliğindeydi.

Bir kez daha Darfur’un çeşitli etnik kesimlerini hedef alan el Faşir'deki mevcut katliamlar, çok az tepki uyandırdı. Bu da ‘ne değişti?’ sorusunu akıllara getirdi. Darfur'un öncelikler listesinde aşağıya düştüğü açık görünüyor. Ünlüler halen insani yardım kampanyalarına katılıyorlar, ancak Gazze’deki ve Ukrayna’daki savaşlar gibi manşetlere taşınan kampanyaları tercih ediyorlar. Benedict Cumberbatch ve Ian McKellen gibi önde gelen İngiliz aktörler, bu ayın başlarında İsrail'den tutuklu Filistinli lider Mervan Bergusi'yi serbest bırakmasını talep ettiler. Aynı şekilde Kate Winslet ve Liam Hemsworth gibi ünlüler, Gazze'deki çocuklar için para toplamak amacıyla ayakkabılarını açık artırmaya çıkaran bir kampanyaya katıldı. Benzer şekilde, Ukrayna'daki savaş Sean Penn, Mila Kunis ve Angelina Jolie gibi isimlerin bir kez daha kamuoyuna seslerini yükseltmelerine neden oldu.

g
Amerikalı aktör George Clooney, 27 Nisan'da o dönem Senatör olan eski ABD Başkanı Barack Obama'nın da katıldığı ve Clooney'nin 2006 yılında Darfur'dan gelen mültecilerle görüştüğü Güney Sudan ve Çad gezisinin ele alındığı basın toplantısından bir kare (Reuters)

Ancak, daha derin bir dönüşümün de yaşandığına dair bazı işaretler var. Bu dönüşüm, ünlülerin döngülerinden çok, daha geniş jeopolitik değişimleri yansıtıyor. Öncelikle bu tür kitlesel katliamlar ne yazık ki sıradan hale geldi. 2003 yılında Darfur'da savaş patlak verdiğinde, Batı kamuoyu bu tür zulümlere alışık değildi. 1990'larda Bosna, Ruanda ve Kosova'da yaşanan etnik şiddet, şok edici istisnalar olarak sunulmuştu. Dolayısıyla Darfur'daki soykırımın Batı kamuoyunun büyük bir bölümünü şok etmesi anlaşılabilir bir durumdu. O zamandan bu yana, Irak, Afganistan, Suriye, Ukrayna, Libya, Yemen ve son olarak Gazze'de yüz binlerce kişi öldürüldü, bunun yanı sıra dünyanın diğer bölgelerinde de sayısız çatışma yaşandı.

Her toplu katliam başlı başına bir trajedi olsa da artık olağanüstü bir olay olarak değerlendirilmiyor, küresel manzaranın tanıdık bir parçası haline geldi. Ne yazık ki, Sudan'da yirmi yıl süren savaşın ardından, El Faşir’deki yeni katliam artık eskisi gibi manşetlerde hak ettiği yeri bulmuyor.

Belki de Amerikalı aktör Clooney ve diğer ünlüler, eylemlerinin Batılı liderleri Sudan'da ciddi adımlar atmaya zorlayabileceğine inanırken biraz nahif ya da idealist davranmış olabilirler.

İkinci dönüşüm olarak Batılı hükümetlerin beklentileri kökten değişti. 2003 yılı, tek kutuplu dünyada Batı'nın nüfuzunun zirveye ulaştığı yıldı. Dönemin ABD Başkanı George W. Bush'un Afganistan ve Irak'ı işgal etmesinden sonra ünlüler ve aktivistler, Beyaz Saray ve Avrupa hükümetlerinin Darfur'a müdahale etmek için etkilerini kullanma gücü ve iradesine sahip olduklarına inanıyordu. Ancak bundan yirmi yıl sonra, bu nüfuza olan güven azaldı. Dünya çok kutuplu hale geldi, Batı'nın rolü azaldı ve çoğu Batılı hükümet artık insani hedeflerin üzerinde kendi çıkarlarını ön planda tutuyor gibi görünüyor. Avrupa Birliği'nin (AB) Ukrayna'ya olan ilgisinin artması, yabancı göçmen sayısını azaltma çabaları ve Donald Trump'ın faydacı yaklaşımı, bu tarafların hiçbirinin Sudan çatışmasına siyasi veya diplomatik olarak yatırım yapmaya hazır olduğunu göstermiyor. Batılı aktörlerin, hem İsrail-Filistin çatışmasında hem de Ukrayna'daki savaşta önemli çıkarları söz konusu, bu da bu iki mesele üzerinde kamuoyunun baskısının neden devam ettiğini açıklıyor. Ancak birçok kişi Batı'nın Sudan'daki çıkarlarının artık sınırlı olduğunun farkında.

Sessiz kalmak kelimelerden daha güçlü

2025 yılında ünlüleri sessizlikleri nedeniyle suçlamak haksızlık olabilir. Zira Hollywood yıldızları film yapmak için para alıyorlar, siyasi kampanyalar yürütmek için değil. Dahası, Sudan krizi gibi büyük çatışmalarla başa çıkma sorumluluğu, dünyaca ünlü yıldızlara değil, liderlere, karar vericilere ve uluslararası topluma ait. Bunun yanında el Faşir'deki olaylar ve Sudan’daki son çatışmalarda nispeten sessiz kalınması, 2000’li yılların başlarında Darfur'un gördüğü yoğun ilgiyle karşılaştırıldığında, dünyanın geçirdiği dönüşümler için önemli çıkarımlar taşıyor. Belki de George Clooney ve diğer ünlüler, eylemlerinin Batılı liderleri Sudan'da ciddi adımlar atmaya itebileceğine inanarak biraz nahif ya da idealist davranmış olabilirler. Ancak o zamanlar, umutları samimiydi. Bugün ise bu beklentiler sönmüş gibi görünüyor. Burada şu sorunun sorulması gerekiyor; Bu sönüş ne zaman başladı? Irak'ta mı? Suriye'de mi? Ukrayna'da mı? Gazze'de mi? Belki de biriken bu hayal kırıklıkları, Sudan'da olanları protesto etmek için sesini yükselten birkaç ünlünün artık şaşırtıcı olmadığı mevcut duruma toplu olarak katkıda bulundu. Çünkü artık seslerinin iktidarlar ve nüfuz sahibi kişiler tarafından duyulmasını beklemiyor gibi görünüyorlar.

*Bu analiz Şarku’l Avsat tarafından Londra merkezli al Majalla dergisinden çevrilmiştir.


Dibeybe, Ankara'da uçağı düşen Libya Genelkurmay Başkanı Al-Haddad’ın hayatını kaybettiğini açıkladı

Libya Genelkurmay Başkanı Orgeneral Muhammed Ali Al-Haddad (Türkiye Savunma Bakanlığı)
Libya Genelkurmay Başkanı Orgeneral Muhammed Ali Al-Haddad (Türkiye Savunma Bakanlığı)
TT

Dibeybe, Ankara'da uçağı düşen Libya Genelkurmay Başkanı Al-Haddad’ın hayatını kaybettiğini açıkladı

Libya Genelkurmay Başkanı Orgeneral Muhammed Ali Al-Haddad (Türkiye Savunma Bakanlığı)
Libya Genelkurmay Başkanı Orgeneral Muhammed Ali Al-Haddad (Türkiye Savunma Bakanlığı)

Libya Ulusal Birlik Hükümeti Başbakanı Abdülhamid Dibeybe, Salı akşamı yaptığı açıklamada, Libya Genelkurmay Başkanı Korgeneral Muhammed Ali Ahmed el-Haddad’ın, Ankara üzerinde uçağıyla irtibatın kesilmesinin ardından hayatını kaybettiğini duyurdu.

Dibeybe, Haddad’la birlikte seyahat eden isimlerin de kazada hayatını kaybettiğini açıkladı. Hayatını kaybedenler arasında Kara Kuvvetleri Komutanı Korgeneral Feturi Garibel, Askerî Sanayi Kurumu Başkanı Tuğgeneral Mahmud el-Katiyui, Genelkurmay Başkanlığı Danışmanı Muhammed el-Asavi Diyab ile Basın Ofisi fotoğrafçısı Muhammed Ömer Ahmed Mahcub bulunuyor. Açıklamada, söz konusu kişilerin Ankara’dan Trablus’a dönüş sırasında, resmî görevden dönerken meydana gelen kazada yaşamlarını yitirdiği belirtildi.

Dibeybe, “Bu büyük kayıp, vatanımız, askerî kurumlarımız ve tüm Libya halkı için derin bir acıdır. Ülkemize sadakat ve özveriyle hizmet eden, disiplin ve sorumluluklarıyla örnek olan isimleri kaybettik” dedi.

Öte yandan, Türkiye İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya, bugün (Salı) yaptığı açıklamada, Libya Genelkurmay Başkanı’nı taşıyan uçakla Ankara’dan kalkışından kısa süre sonra irtibatın kesildiğini bildirmişti. Yerlikaya, X platformundan yaptığı paylaşımda, 9H-DFJ kuyruk numaralı Falcon 50 tipi özel uçağın, saat 20.10’da Ankara Esenboğa Havalimanı’ndan Trablus’a gitmek üzere havalandığını, saat 20.52’de ise uçakla bağlantının koptuğunu açıklamıştı.

Bakan Yerlikaya, Haymana çevresinden acil iniş talebi alındığını, ancak sonrasında uçakla temas kurulamadığını, uçakta beş kişinin bulunduğunu, bunlar arasında Libya Silahlı Kuvvetleri Genelkurmay Başkanı el-Haddad’ın da yer aldığını ifade etmişti. Daha sonra yapılan açıklamada ise uçağın enkazına ulaşıldığı bildirildi.

c
Türkiye Savunma Bakanı Yaşar Güler, Dbeybe hükümetine bağlı güçlerin Genelkurmay Başkanı Korgeneral Muhammed el-Haddad ve heyet üyeleriyle birlikte, 23 Aralık 2025 tarihinde Ankara'da. (Türkiye Savunma Bakanlığı)

Libya basını, Devlet İletişim Bakanı’na dayandırdığı haberlerinde, “Türk makamlarından gelecek sonuçları bekliyoruz, güçlü ihtimalle uçak düştü” ifadelerine yer verdi.

Şarku’l Avsat’ın Reuters’tan aktardığı habere göre, Türkiye Millî Savunma Bakanlığı hafta başında Libya Genelkurmay Başkanı’nın Ankara’ya bir ziyaret gerçekleştirdiğini ve Türk mevkidaşı ile bazı üst düzey askerî yetkililerle görüştüğünü duyurmuştu.

Olayın ardından Ankara hava sahasının geçici olarak trafiğe kapatıldığı, bölgede bir patlama sesi duyulduğu ve bazı televizyon kanallarının, uçağın kalkışından sonra havalimanı çevresinde meydana gelen şiddetli bir patlamaya ait görüntüleri yayımladığı bildirildi.

Aynı gün içerisinde, Türkiye Millî Savunma Bakanı Yaşar Güler’in Libya Genelkurmay Başkanı el-Haddad’ı kabul ettiği, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Selçuk Bayraktaroğlu’nun da Kara Kuvvetleri Komutanı Metin Tokel’in katılımıyla el-Haddad’ı resmî törenle karşıladığı kaydedildi.