İdam cezası Sudan’da 100 çocuğu tehdit ediyor

Sudan Adliye Binası (Hasan Hamid)
Sudan Adliye Binası (Hasan Hamid)
TT

İdam cezası Sudan’da 100 çocuğu tehdit ediyor

Sudan Adliye Binası (Hasan Hamid)
Sudan Adliye Binası (Hasan Hamid)

Cemal Abdulkadir el-Bedevi
Yaklaşık yüz Sudanlı çocuk idam kararının uygulanmasını bekliyor. Sudan’da çocuklar hakkındaki bir yasa 2010’dan beri yürürlükte olmasına rağmen neredeyse hükümsüz sayılıyor ve söz konusu yasa Sudanlı çocukları koruma konusunda olumlu bir değişiklik yapamamıştır. Bunun sebebi de, çocuk tanımlamasındaki hukuki tutarsızlıklar ve özellikle cezai sorumluluk yaşının belirlenmesinde Ceza Kanunu’nun gücü ve belirsiz hükümleri.
Çocuk Refahı Konseyi Genel Sekreteri Osman Şeybe Ebu Fatıma Independent Arabic’e verdiği demeçte “Sudanlı bir çocuğun yasal haklarının nesilden nesile geçen durumu ve çarpıtılmış gerçekliği” konusunda duyduğu endişeleri dile getiriyor ve “1991 tarihli Ceza Kanunu’nun tüm eksiklikleri ile adalet sistemi üzerinde kurduğu hakimiyet ve bu kanunun Çocuk Kanunu’nun hükümleri gözetilmeksizin yargı organları ve mahkemeler tarafından kabul görmesi, yüz çocuğun idam cezası ile karşı karşıya kaldığı ve buna ek olarak diğer 5 çocuğun nihai uygulama altında olduğu utanç verici bir durumun ortaya çıkmasına sebep oldu” yorumunda bulunuyor.
Ebu Fatıma “Sudan, 1991 tarihli Çocuk Kanunu Anlaşması’nı imzalamış olmasına rağmen, yerel yasaları anlaşmayla uyumlu bir hale getirmek için herhangi bir önlem almadı. Uluslararası komite ve ilgili yerel ve bölgesel kuruluşların Sudan’ın çocuk hakları raporuna ilişkin gözlemler ve yorumlar dikkate alınmıyordu. Bu, çocukların kanun önünde doğal ve yasal haklarının geçersiz sayılmasının bir sonucu olarak maruz kalmaya devam ettikleri adaletsizliği daha da kötüleştiren bir şey” ifadelerini kullandı.
Genel Sekreter Ebu Fatıma, Sudan Egemenlik Konseyi’nin, Ceza Kanunu’nun had ve kısas cezalarını affetme yetkisi içermediği gerekçesiyle bu çocuklar için bir başkanlık affı çıkaramayacağını söylemesi karşısında üzüntüsünü dile getiriyor.
Anayasa Mahkemesi, geçiş dönemini yöneten anayasal kanunu ihlal etmesine ve geçmişte benzer hükümlerin uygulanmasını geçersiz kılan örneklerin olmasına rağmen, söz konusu hükümlerin iptal edilmesine yönelik bir talebi reddetmişti. Bu da ilgili çocukların idam edilmesini önlemek için Çocuk Refahı Konseyi’ni çocukları affetmeleri ve davadan vazgeçmeleri konusunda ikna etmek üzere kan sahipleri ile müzakerede bulunmaya itti.

Yasal değişiklikler
Ebu Fatıma, Çocuk Refahı Konseyi tarafından sunulan, Bakanlar Konseyi tarafından onaylanan ve Egemenlik Konseyi ile Bakanlar Konseyi’nin onayını bekleyen (birlikte yasama organını oluşturuyorlar) Sudan Sudan Ceza Kanunu’nda değişiklik yapılmasına yönelik önerilerden oluşan bir pakete dikkat çekti. Söz konusu öneriler had ya da kısas cezalar gerektiren suçlar olup olmadığına bakmaksızın 18 yaşın altındaki çocuklara verilen idam cezasını sınırlandırmayı hedefliyor.
Ebu Fatıma bu değişikliklerin onaylanmasının, idam cezalarının gözden geçirilmesine ve çocuklara yönelik suçlamaların değiştirilmesine imkan sağladığına dikkat çekiyor.
Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan aktardığı habere göre değişiklik önerileri, 18 yaşın altındaki çocukların idam cezasının durdurulmasını, çocuk tanımı için bu yaş kriterinin benimsenmesini ve Uluslararası Çocuk Hakları Komitesi’nin tavsiyesine göre ve 2010 yılı Çocuk Yasası tarafından bu yaş grubundaki çocukların suçları ile ilgilenmek için belirlenen önlemler doğrultusunda asgari cezai sorumluluğunun 7 yıl yerine 12’ye yükseltilmesini kapsıyor.

Çocuklara verilen hapis ve kırbaçlama cezalarının kaldırılması
Önerilere göre Ceza Kanunu uyarınca çocuklara verilen kırbaçlama cezasının kaldırılıp bunun yerine, çocukların kamu hizmetinde çalışması ve uygun mesleki, kültürel, spor ve sosyal eğitim kurslarına yerleştirilmesi gibi, özgürlükleri için herhangi bir olumsuzluk teşkil etmeyen veya insan onurunu ayaklar altına almayan önlemler alınacak.
Değişiklikler, beş yaşın altında çocuğu olan ya da hamile ve emziren annelere ciddi olmayan suçlarda hapis cezası dışında alternatif cezalar verilmesini öngörüyor. Aynı zamanda öneriler, savcılığa veya mahkemeye suçlu çocukları kurumsal birimlere sevk etme hakkı veriyor. Değişiklikler arasında, kadın sünneti veya herhangi bir şiddetten kaynaklanan bir zarar konusunda çocuğun rızasının öneminin kaldırılması da yer alıyor.

Had ve Kısas Cezaları
Ebu Fatıma “Değişiklikler, çocuklara verilen ölüm cezalarını kapalılık veya belirsizlik olmaksızın kesin bir şekilde yasaklayan ve şer’i had cezalarının, kısas cezalarının ve devlet ile  kamu malına zarar verilmesine karşı yöneltilen cezaların, çocukların mahremiyetinden istisna tutulmasını ve yanlış algıyı veya bu suçlar için çocuklara ölüm cezasının uygulanabileceği yönündeki öneriyi kaldıran temel bir değişimi temsil ediyor. Bu kısmın karışıklığa ve yorumlamaya sebebiyet verdiği göz önüne alındığında, çocukların şu anda karşı karşıya kaldıkları idam cezalarındaki ana sebep budur.” ifadelerini kullandı.
Ebu Fatıma “Çocukluk yaşını 18 olarak değiştirmek ve bunu standart olarak esas almak, sadece mevcut idam cezalarını durdurmak için değil, aynı zamanda 18 yaşın altındaki kız çocuklarının tecavüze kurban gitmişken zina ile suçlanmasını engellemek için de temel bir adımdır” dedi.
Ebu Fatıma, “yasa uygulayıcılarının hukuki zihniyeti ve baskın eğilimlerinin, ceza yasasının ürettiği kavramlardan etkilendikleri için yapılması beklenen değişikliklerin önünde en büyük problem olduğunu” kaydederek “özellikle maddeler, hükümler ve gerekli sosyal ve idari mekanizmalara ilişkin kanunun uygulanmasını ve şerh edilmesini destekleyen yönetmelikler çıkarmanın önemini ve bunun, bir sonraki aşamada toplumu yasanın uygulanmasına ortak yapacağını” vurguladı.

Ceza Anayasaya aykırı
Aynı bağlamda Independent Arabia’ya konuşan Adalet Bakanlığı’nda hukuk danışmanı olan Muaviye Ebu Karun, çocuklara idam cezası uygulanmasının sebebini, “Sudan’daki bazı mahkemelerin ceza yasasına güvenmesine ve ergenliğin görünürdeki fiziksel belirtilerini bu tür hükümlerin verilmesinin kanuni bir gerekçesi ve nedeni olarak görmesine” bağlıyor.
Ebu Karun çocuklara uygulanan idam cezasını “anayasaya aykırı ve anayasal kanunla ve Sudan’ın imzaladığı bölgesel ve uluslararası anlaşmalara ters düşen” bir ceza olarak nitelendiriyor.
Ebu Karun “Özellikle Sudan’ın esas olarak bölgesel ve uluslararası yükümlülüklerinden kaynaklanan Ceza Kanunu ile Çocuk Kanunu arasında, ulusal kanunların bu sözleşmelerle ve birbiriyle uyumluluğunun sağlanması” çağrısında bulunuyor.
Aynı şekilde Sudanlı Yargıç Ahmet Hamidin, adaleti sağlamak için Ceza Kanunu ile Çocuk Kanunu arasındaki çatışmanın, özellikle yaşın tanımlanması ve cezai sorumluluğun belirlenmesi bakımından giderilmesini talep ediyor.
Sudan’daki ilk aile ve çocuk koruma birimi 2007 yılında Hartum eyaletinde kuruldu ve bunun ardından 2010 yılında Çocuk Kanunu çıkarılana dek tüm illerde bu sayı 18’e ulaştı.



Suriye’nin işgal altındaki Golan Tepeleri’nde artık bir tampon bölge yok

Stratejik öneme sahip Şeyh Dağı'nın zirvesindeki İsrail askerleri (Reuters)
Stratejik öneme sahip Şeyh Dağı'nın zirvesindeki İsrail askerleri (Reuters)
TT

Suriye’nin işgal altındaki Golan Tepeleri’nde artık bir tampon bölge yok

Stratejik öneme sahip Şeyh Dağı'nın zirvesindeki İsrail askerleri (Reuters)
Stratejik öneme sahip Şeyh Dağı'nın zirvesindeki İsrail askerleri (Reuters)

Halil Musa

İsrail ordusu, ‘ileri savunma cephesi’ kurmak amacıyla Suriye'nin işgal altındaki toprakları Golan Tepeleri’ndeki tampon bölgede askeri üsler kurmaya devam ediyor. Bu üsler, tampon bölgenin ötesine geçerek Golan Tepeleri’nin doğusundaki Suriye topraklarının derinliklerindeki köylere kadar ilerliyor.

Söz konusu askeri üsler, Şeyh Dağı'nın (Hermon Dağı) kuzeyinden batıya doğru Dera'nın batı kırsalındaki Yermuk Havzası’na kadar uzanan Suriye-Ürdün-İsrail sınır üçgeninde yer alıyor.

İsrail'in 8 Aralık 2024 tarihinden bu yana Suriye’de işgal ettiği toprakların yüzölçümü 500 kilometrekareyi aşarak Golan Tepeleri’nin yarısı kadar bir alana ulaştı.

En büyük ve stratejik açıdan en önemli üs, deniz seviyesinden 2 bin 814 metre yüksekliğindeki Şeyh Dağı'nın zirvesinde yer almakta ve başkent Şam’a, Lübnan'ın Bekaa Vadisi’ne ve İsrail’in kuzeyine hâkim bir konumda.

İsrail ordusu, bu üssü Suriye ordusunun geçen yılın sonunda Esed Beşşar rejiminin düşüşüyle birlikte çekilmeden önce kullandığı yerlerde kurdu.

Üs, 1974 yılında İsrail ile Suriye arasında imzalanan Ayrışma Anlaşması ile kurulan tampon bölgenin dışında yer alıyor.

Her sabah Şam'da

Birkaç ay önce üssü ziyaret eden İsrail Savunma Bakanı Yisrael Katz, “Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şara’nın her sabah Şam'daki başkanlık sarayında gözlerini açtığında İsrail Savunma Ordusu'nun onu Şeyh Dağı'nın tepesinden izlediğini ve bizim burada, Suriye’nin güneyindeki tüm güvenlik bölgesinde Golan Tepeleri ve Celile halkını onun tehditlerinden korumak için bulunduğumuzu hatırlayacak” ifadelerini kullandı.

İsrail’in söz konusu askeri üslerinde, İsrail ordusunun üç tugayı konuşlu. Bu tugaylar 210. Bölgesel Bashan Tümeni'ne bağlı. İsrail, Şeyh Dağı'nın eteklerinden Dera’nın batı kırsalındaki Hamma bölgesine (Yermuk Nehri havzası) kadar uzanan 70 kilometre uzunluğundaki tampon bölge boyunca 10'dan fazla askeri üs kurdu.

Üsler, Cibata el-Haşeb, el-Hamidiye, Kuneytra, Kahtaniye, Tel Kuna, Tel el-Ahmer eş-Şarki ve Tel el-Ahmer el-Garbi köylerine kuruldu.

jı8uk

İndependent Arabia’ya konuşan kaynaklar, İsrail ordusunun şu anda Kenitra kırsalındaki Kudna kasabası yakınlarındaki Tel Ahmer’in doğusunda bir askeri üs inşa ettiğini ve bu üssün Tel Ahmer'in batısındaki başka bir askeri üsse ekleneceğini söyledi.

İsrail ordusu, bu askeri üslerin yakınlarındaki evleri yıkıyor. Son haftalarda, Kuneytra kırsalında yer alan Hamidiye köyünde 16 evi yıktı.

İsrail ordusu, Dera’nın batı kırsalında güvenlik ve askeri operasyonlar yürütmek üzere Mariye beldesi yakınlarında bir askeri üs kurdu.

İsrail, bu üsleri kurarak ordusunun bölge üzerindeki kontrolünü güçlendirmeyi ve iki taraf arasındaki ‘çatışmayı önleme anlaşmasına’ aykırı olarak Suriye'nin güneyinde yeni bir gerçeklik oluşturmayı hedefliyor.

Birleşmiş Milletler Ateşkes Gözlem Gücü (UNDOF), Kuneytra’daki başlıca karargahı ve Nebe el-Fevvar köyündeki başka bir karargahı ile Şeyh Dağı eteklerindeki diğer karargahları aracılığıyla tampon bölgede çalışmalarını sürdürüyor.

Dişleri olmayan bir ülke Suriye

Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan aktardığı habere göre Suriye’nin Golan Tepeleri’nde kontrol ettiği bölge, bin 800 kilometre karelik yüzölçümüyle Suriye'nin yüzölçümünün yaklaşık yüzde birini oluşturuyor. İsrail 1967 yılında Golan Tepeleri’nin bin 160 kilometre karelik kısmını ele geçirmişti. Son aylarda ise kontrolünü 500 kilometre karelik bir alana daha genişletti.

İsrail ordusu bu üsler aracılığıyla kuzeyde Şeyh Dağı'ndan güneyde sınır üçgenine kadar uzanan onlarca Suriye köyüne baskınlar ve aramalar düzenleyerek, ‘terörizmin altyapı tesisleri’ olarak adlandırdığı yerleri hedef alıyor ve ‘kuzey cephesinden gelebilecek tehditleri önlemek’ için askeri faaliyetlerde bulunuyor.

İsrail ordusu, birkaç gün önce ‘Suriye'nin güneybatısındaki Ummu el-Lahs ve Ayn el-Bustali bölgelerinde İran'a bağlı dört silahlı kişiyi’ tutukladığını duyurdu.

İsrail ordusundan yapılan açıklamada, ‘İsrail'in kuzey sınırlarının güvenliğini sağlamak için tampon bölgede ve ona yakın birkaç ek noktada faaliyet gösterildiği’ belirtilirken nerelerde konuşlandığına değinmekten kaçındı.

Suriyeli kaynaklara göre İsrail ordusu birkaç hafta önce bu köylerde, özellikle de Yermuk Havzası'nda bulunan Dera ilinin batı kırsalında ve Kuneytra kırsalında nüfus ve sosyal araştırmalarını tamamladı.

İsrail ordusu, Suriye'nin güneyindeki güvenlik bölgesinin silahsız ve tehditlerden arındırılmış olmasını sağlamak amacıyla Suriye'de süresiz olarak kalmaya hazır olduğunun altını çizdi.

Suriyeli stratejist Fayez el-Esmer, “İsrail, Beşşar Esed rejiminin düşüşünü fırsat bilerek Suriye'yi dişsiz ve pençesiz hale getirmeye ve Golan Tepeleri’ndeki kontrol alanını genişletmeye çalışıyor” yorumunda bulundu.

Tel Aviv'in bunun durumun perde arkasında Ayrışma Anlaşması dışında yeni bir anlaşma dayatmak istediğini düşünen Esmer, “Bu anlaşma, Tel Aviv'e tampon bölgede erken uyarı istasyonları kurma ve güvenliğini sağlama bahanesiyle bölgeye ABD askerleri konuşlandırma imkanı verecek” dedi.

Suriyeli stratejist, İsrail’in Ahmed eş-Şara liderliğindeki yeni Suriye yönetimine güvenmediği için tıpkı 7 Ekim 2023'te Hamas'ın İsrail'e düzenlediği Aksa Tufanı Operasyonu gibi bu kez Suriye topraklarından yeni bir saldırı düzenlenmesinden çekindiğini söyledi.

1974 tarihli Ayrışma Anlaşması’nın çöküşü

Stratejist Anan Vehbi ise İsrail'in bu üsler aracılığıyla güvenlik tehditlerine karşı önleyici saldırılar düzenlemeye dayanan yeni çatışma kuralları dayatmak istediğini düşünüyor. Bu yeni üslerin çatışmanın devam etmesini sağlamak, ancak büyük bir savaşa değil, düşük yoğunluklu bir çatışmaya yol açmak amacıyla kurulduğunu söyleyen Vehbi, “İsrail ordusunun bu bölgelerden çekilmesini imkânsız görüyorum, çünkü Tel Aviv bu bölgelerden hareketle Suriye'nin güneybatısının tamamında güvenlik hakimiyeti kurmak istiyor” değerlendirmesinde bulundu.

8ı
Netanyahu, Golan Tepeleri konusunda Ayrışma Anlaşması’nın çöktüğünü açıkladı (Reuters)

Öte yandan Suriye Dışişleri Bakanlığı, Tel Aviv'in Şam ile ilişkilerin ‘normalleştirilmesi’ konusundaki ilgisini dile getirmesinin ardından, Suriye'nin 1974 yılında İsrail ile imzalanan Ayrışma Anlaşması’na geri dönmek için ABD ile iş birliği yapmaya hazır olduğunu açıkladı.

Suriyeli yetkililer, İsrail'in Suriye'nin askeri cephaneliğine yüzlerce hava saldırısı düzenlemesi ve Beşşar Esed rejiminin düşmesinden sonra ülkenin güneyine girmesinin ardından ‘tansiyonu düşürmek için’ İsrail ile dolaylı müzakereler yürüttüğünü kabul etti.

ABD'nin Ankara Büyükelçisi ve Suriye Özel Temsilcisi Tom Barrack, Suriye ve İsrail'in ABD'nin arabuluculuğunda ‘sınırlarında sükuneti yeniden tesis etmeyi amaçlayan’ ciddi görüşmeler yaptığını doğruladı.

Suriye'den resmi bir kaynak ise ‘İsrail ile barış anlaşması imzalanacağına dair açıklamalar yapmak için zamanlamanın doğru olmadığını, ancak Tel Aviv'in 1974 tarihli anlaşmaya tam olarak uyması ve işgal ettiği bölgelerden çekilmesi halinde yeni anlaşmaların müzakere edilebileceğinden söz edilebileceğini’ söyledi.