BM, dünyada çocuklara karşı işlenen binlerce ihlali belgeledi

Sana’daki Husi güçler arasındaki çocuklar (Getty)
Sana’daki Husi güçler arasındaki çocuklar (Getty)
TT

BM, dünyada çocuklara karşı işlenen binlerce ihlali belgeledi

Sana’daki Husi güçler arasındaki çocuklar (Getty)
Sana’daki Husi güçler arasındaki çocuklar (Getty)

Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri Antonio Guterres, uluslararası kuruluşun 2019 yılında dünya genelinde ‘çocuklara karşı 25 binden fazla ciddi ihlal’ kaydettiğini açıkladı. Konuyla ilgilenen özel temsilci Virginia Gamba, silahlı çatışmalarda sömürülen ve kullanılan gençlerin, ‘acı, vahşet ve korku’ ile dolu bir çocukluk yaşadıklarını belirtti.
Gamba, pazartesi günü Genel Sekretere çocuklar ve silahlı çatışma hakkındaki yıllık raporunu sundu. Raporda, çatışma taraflarının saldırgan eylemler sırasında çocukların korunmasını genellikle ihmal ettiği vurgulanırken, savaş kurallarının ihlal edilerek çocukların tehlikeye atıldığına dikkati çekildi.
Raporda, 2019 yılında çocuklara 25 binden fazla ihlal kaydedildiği, yani günlük olarak ortalama 70 ihlal gerçekleştirildiği kaydedildi. Aktarılana göre yaklaşık 4 bin 400 kişi de şehit olurken, geçen yıl insani yardımların çocuklara ulaşmasını önlemede yüzde 400’lük bir sıçrama yaşandı.
Yemen, Mali, Orta Afrika Cumhuriyeti, Suriye, İsrail ve Filistin’, ‘en fazla endişe verici koşullara sahip ülkeler’ olarak nitelendiren raporda, “Özellikle de 927 saldırının kaydedildiği Afganistan, İsrail, Filistin ve Suriye’de olmak üzere okullarda ve hastanelerde temel haklara saygı gösterilmemesi ciddi bir endişe kaynağıdır” denildi.
Rapora göre Yemen’de BM, 2 bin 159 çocuğa (bin 708 erkek, 452 kız) karşı 4 bin 42 ihlal gerçekleştirildiğini kaydetti. Bu çerçevede Husilerin, 686 çocuğu (643 erkek, 43 kız) zorla orduya aldıkları belirtildi. Aynı şekilde BM, Husilerin 12 ila 16 yaş arasındaki 97 erkeği gözaltına aldığını belgeledi.
Husiler tarafından 395 çocuğun öldürüldüğü ve bin 52 çocuğun da yaralandığı aktarılan raporda, 3 hastanenin de Husiler tarafından askeri amaçla kullanıldığı ifade edildi. Raporda, uluslararası kuruluğun Husiler tarafından insani yardımları engellemek üzere bin 848 ihlal gerçekleştirildiği aktarıldı.
Raporda, Yemen hükümetinin çatışmadan zarar gören çocukları korumaya yönelik kararlı taahhüdü memnuniyetle karşılandı.
Raporda ayrıca, Şubat 2020’de Cumhurbaşkanı Abdurabbu Mansur Hadi tarafından yayınlanan, tüm güçlere ‘eylem planına ve yol haritasına’ uyma çağrısı yapan siyasi yaklaşım da memnuniyetle karşılandı. Öte yandan Suudi Arabistan liderliğindeki Arap koalisyonu, kuruluşun çocuklar hususundaki listesinden çıkarıldı. Yemen’deki İnsan Hakları Bakanı Muhammed Askar, söz konusu adımın, ‘şantaj ve meselenin siyasallaştırılmasından uzak şekilde hak ve gerçekleri yeniden değerlendirdiğini’ belirtti. Askar, adımla BM’nin Yemen meselesindeki yolunun düzeltildiğine dikkati çekti.
Askar, Şarku’l Avsat’a yaptıkları açıklamada, Arap koalisyonunun ve Yemen hükümetinin,  Yemen’deki çocukları koruma ve herhangi askeri hedefte dikkat düzeyini artırma yönünde çaba sarf ettiğini vurguladı.
Muhammed Askar, koalisyonun Yemen’in çocuklarına en fazla yardımı sağlayan taraf olduğuna da dikkati çekti.
Yetkili, Husi milislerin ‘rastgele döşenen mayınlar, yaz kursları ve okul müfredatlarında terörist ve mezhepçi fikirlerini aşılayarak, ailelerini aç bırakarak, çocukların orduya alınması için geçim kaynakları hususlarına şantajlar yaparak’ Yemenli çocukları her şekilde tehlikeye attığını söyledi.
Askar, bu yılın başlarında Yemen’deki uzman bir heyet tarafından BMGK’ya gönderilen bir mesajda, Yemen’deki çocuklar arasında ölüm ve yaralanma vakalarına yol açan çok sayıda ihlalden bahsedildiğine dikkati çekti.
Aynı şekilde hak ve özgürlüklerle ilgilenen yerel ve uluslararası kuruluşlar da İran destekli darbeci milisler tarafından Yemen’deki çocuklara yönelik çok sayıda ihlal belgeledi. Yayınlanan raporlarda ise mevcut koşullar ‘Yemen’in yüzyıllardır tanık olduğu en kötü insani felaket’ olarak nitelendirildi.
Öte yandan BM Genel Sekreteri de yayınladığı bir raporda bir dizi öneride bulurken, BMGK’ya ‘barışı koruma misyonu ve özel siyasi misyonlar da dahil olmak üzere BM operasyonlarının yürütüldüğü tüm vilayetlerdeki çocukları koruma meselesini de hükümleri arasına dahil etme çağrısında bulundu. Guterres, “BM ile ilgili taraflar arasında imzalanan eylem planlarında hesap verebilirlik hükümlerinin dahil edilmesi ve bunların uygulanması’ çağrısı yaptı.
BM Genel Sekreteri, gözaltında tutulan çocuk sayısının artmasına dair de endişelerini dile getirirken, BM üyesi ülkeleri de ‘BM tarafından terörist olarak kabul edilen gruplar da dahil olmak üzere silahlı kuvvetler veya gruplarla ilişkili olduğu iddia edilen çocuklara, kurban sıfatıyla yaklaşmaya’ çağırdı.
Diğer taraftan yayınlanan rapora göre Lübnan’da ise BM, 2’si Hizbullah’a mensup (yaşları 11 ila 17 arasında değişen) 43 çocuğun ve 1 kızın orduya alındığını belgeledi.
BM, Sudan’da da 199 çocuğa (123 erkek ve 76 kız) karşı 208 ihlal gerçekleştirildiğini doğruladı. Yayınlanan raporda, Abdulvahid Muhammed Nur liderliğindeki Sudan Kurtuluş Ordusu tarafından 3 erkeğin orduya alındığı belirtildi. Yaklaşık 119 çocuğun ise bilinmeyen silahlı unsurlar tarafından öldürüldüğü aktarıldı.
Öte yandan Suriye’de ise BM, savaş cephelerinde hizmet veren ve 147’si 15 yaşlarında olan 798 çocuk da dahil, toplam 820 çocuğun orduya alındığını, 2 bin 922’si çocukları etkileyen 6 bin 382 ihlal gerçekleştirildiğini vurguladı. İhlallerin, Suriye Demokratik Güçleri’ne (SDG)’ye bağlı YPG unsurları, Heyet Tahrir el-Şam (HTŞ), Suriyeli silahlı muhalif gruplar, Suriye iç güvenlik güçleri, kimliği belirsiz silahlı gruplar, Suriye hükümet güçleri, hükümet yanlısı milisler, Nureddin Zengi grubu ve DEAŞ tarafından işlendiği kaydedildi.
Raporda, okullara ve hastanelere yönelik saldırıların sayısındaki artışın ve çocuklara yönelik göz altılarında kaydedilen artışın yanı sıra hükümet ve hükümet yanlısı güçler de dahil olmak üzere Suriye’deki tüm taraflarca işlenen ciddi ihlaller karşısında endişe duyulduğu belirtildi.



Hamas'ın Gazze anlaşmasının ikinci aşamasına ilişkin şartları ilerleme şansını zayıflatıyor mu?

Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus'ta devam eden enkaz kaldırma çalışmalarından (AFP)
Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus'ta devam eden enkaz kaldırma çalışmalarından (AFP)
TT

Hamas'ın Gazze anlaşmasının ikinci aşamasına ilişkin şartları ilerleme şansını zayıflatıyor mu?

Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus'ta devam eden enkaz kaldırma çalışmalarından (AFP)
Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus'ta devam eden enkaz kaldırma çalışmalarından (AFP)

Gazze Şeridi’nde şu anda tıkanma yaşayan ateşkes anlaşması, Hamas’ın ikinci aşamada öngörülen idari ve güvenlik düzenlemelerine ilişkin çekinceleri ve kamuoyuna yansıyan talepleriyle yeniden gündeme düştü. Bu gelişme, ABD’den ikinci aşamaya geçiş konusunda ‘perde arkasında’ yürütülen çabalara dair açıklamaların yapıldığı bir döneme denk geldi.

Hamas’ın dün açıkladığı ve silahsızlanma, barış konseyi, istikrar güçleri ile Gazze Şeridi’nin yönetimi için bir komite oluşturulmasına ilişkin dört ana başlığı içeren bu çerçeveye dair değerlendirmelerde görüş ayrılığı yaşanıyor. Şarku’l Avsat’a konuşan bazı uzmanlar, söz konusu taleplerin ikinci aşamaya geçişi zorlaştıran krizleri ortaya koyduğunu ve hareketin üzerindeki baskıyı azaltmaya yönelik manevralar olduğunu savunurken, diğerleri ise İsrail kaynaklı engellere rağmen Hamas’ın anlaşmayı uygulama konusunda ciddiyetini yansıttığı görüşünü dile getiriyor.

ABD Başkanı Donald Trump tarafından önerilen ve geçtiğimiz ekim ayında Gazze’de ateşkes sağlanmasına temel oluşturan barış planı, başkanlığını Trump’ın üstleneceği bir barış konseyi kurulmasını, bu konseyin Filistinli teknokratlardan oluşan bir komiteyi denetlemesini, Hamas’ın silahsızlandırılmasını, savaş sonrası Gazze yönetiminde rol almamasını ve istikrar güçlerinin konuşlandırılmasını öngörüyor.

Hamas’ın Gazze’deki lideri Halil el-Hayye, hareketin kuruluşunun 38. yıl dönümünde yaptığı açıklamada, silahın işgal altındaki halklar için uluslararası hukukla güvence altına alınmış bir hak olduğunu belirterek, bu hakkın korunmasını ve bağımsız bir Filistin devletinin kurulmasını güvence altına alan her türlü önerinin incelenmesine açık olduklarını ifade etti.

El-Hayye, Trump planında yer alan ve ABD Başkanı’nın liderliğinde kurulması öngörülen barış konseyinin görevinin, ateşkes anlaşmasının uygulanmasını gözetmek, finansmanı sağlamak ve Gazze Şeridi’nin yeniden imarını denetlemek olduğunu vurguladı. Filistinliler üzerinde ‘her türlü vesayet ve manda uygulamasını’ ise reddettiklerini söyledi.

Gazze Şeridi’nin yönetimi için Filistinli bağımsız isimlerden oluşan bir teknokratlar komitesinin derhal kurulması çağrısında bulunan el-Hayye, Hamas’ın tüm alanlardaki yetkileri bu komiteye devretmeye ve görevlerini kolaylaştırmaya hazır olduğunu kaydetti. Kurulması planlanan uluslararası gücün görevinin ise Gazze sınırlarında ateşkesi korumak olması gerektiğini vurguladı.

El-Hayye ayrıca, arabuluculara ve özellikle ‘temel garantör’ olarak nitelendirdiği ABD yönetimi ile Başkan Trump’a, İsrail’i anlaşmaya saygı göstermeye ve uygulamaya zorlamak için çalışmaları, anlaşmanın çöküşe sürüklenmesine izin vermemeleri çağrısında bulundu.

asdfr
Başlarında yük taşıyan kadınlar, Gazze Şeridi'nin güneyinde yerinden edilmiş Filistinlilere barınak sağlamak için temizlenmiş araziye kurulan çadırların önünden geçiyor. (AFP)

Birleşmiş Milletler (BM) İnsan Hakları Yüksek Komiseri Volker Türk geçen hafta yaptığı açıklamada, ateşkesin ilan edilmesinden bu yana Gazze’de sarı hattın gerisinde kalan bölgede 350’den fazla İsrail saldırısının belgelendiğini ve en az 121 Filistinlinin hayatını kaybettiğini söyledi. Öte yandan Hamas liderlerinden Raid Saad, cumartesi günü İsrail’in Gazze’de aracını hedef alan saldırısında öldürüldü.

İsrailli yetkililer, ABD yönetiminin Gazze’de savaşı sona erdirmeyi amaçlayan planın ikinci aşamasını şekillendirmek üzere çalışmalar yürüttüğünü ve çok uluslu uluslararası gücün gelecek aydan itibaren bölgede göreve başlamasının planlandığını belirtti. İsrail Yayın Kurumu’na göre, ABD’li yetkililer bu bilgileri son günlerde yapılan görüşmelerde İsrailli muhataplarına iletti.

İsrail Kanal 14 televizyonu, kasım ayının sonlarında yaptığı bir haberde, ABD’nin uluslararası istikrar gücünün Gazze’de konuşlandırılması için tarih olarak ocak ayının ortasını belirlediğini, nisan ayı sonunu ise bölgedeki silahsızlanma sürecinin tamamlanması için nihai takvim olarak öngördüğünü aktarmıştı. Kanal, bu hedeflerin gerçeklikten kopuk bir beklenti olduğunu ve sürecin yeniden ertelenebileceğini kaydetmişti.

El-Ehram Stratejik Araştırmalar Merkezi’nde İsrail meseleleri uzmanı olan Mısırlı analist Dr. Said Ukkaşe, Hamas’ın ortaya koyduğu çerçevenin ikinci aşamada ilerleme ihtimalinin zayıf olduğunu gösterdiğini ve bunun daha fazla İsrail saldırısını tetikleyebileceğini savundu. Ukkaşe, bu tutumun, tehlikeli koşullar altında ilerleyen ikinci aşama yükümlülükleri öncesinde Hamas üzerindeki baskıyı azaltmaya yönelik ‘manevralar’ olduğunu ifade etti.

Hamas dosyasına odaklanan Filistinli siyaset analisti İbrahim el-Medhun ise İsrail’in anlaşmayı sabote etmeye yönelik tekrarlanan engellerine rağmen ikinci aşamaya geçilmesi ve uygulanmasının kaçınılmaz olduğunu dile getirdi. Silah meselesine ilişkin olarak Hamas’ın, Filistin iç kamuoyunda derinlemesine bir diyalog yürüttüğünü, Kahire’deki arabulucularla da şeffaf ve açık görüşmeler yaptığını belirten el-Medhun, tüm taraflarca kabul edilebilecek bir vizyonun şekillenebileceğini ve hareketin barış güçlerinin varlığına açık olduğunu söyledi.

Hamas’ın ortaya koyduğu bu çerçeveye arabulucuların henüz yorum yapmadığı bir ortamda, Mısır Dışişleri Bakanlığı dün yaptığı açıklamada, Mısır Dışişleri Bakanı Bedr Abdulati’nin, İngiliz mevkidaşı Yvette Cooper ile gerçekleştirdiği telefon görüşmesinde Gazze’de geçici bir uluslararası istikrar gücünün konuşlandırılmasının önemini vurguladığını bildirdi. Abdulati, ateşkesin sürdürülebilirliğinin sağlanması ve Trump planının ikinci aşamasına ilişkin yükümlülüklerin uygulanmasının önemine dikkat çekti.

Birleşik Arap Emirlikleri’nde (BAE) düzenlenen Sir Bani Yas Forumu’na katılımı sırasında konuşan Mısır Dışişleri Bakanı Bedr Abdulati, Gazze anlaşmasının ikinci aşamasına geçilmesinin gerekliliğini ve uluslararası istikrar gücünün oluşturulmasının önemini yineledi.

Beyaz Saray Sözcüsü Karoline Leavitt, cuma günü gazetecilere Gazze anlaşmasındaki gelişmelere ilişkin yaptığı açıklamada, “Barış anlaşmasının ikinci aşamasına yönelik olarak şu anda perde arkasında çok sayıda sessiz planlama yürütülüyor… Kalıcı ve sürdürülebilir bir barış sağlamak istiyoruz” ifadelerini kullandı.

ABD’nin Wall Street Journal gazetesi, cumartesi günü yetkililere dayandırdığı haberinde, Trump yönetiminin Gazze Şeridi’nde istikrarı sağlamak amacıyla bir ABD’li generalin komutasında 10 bin askerden oluşan çok uluslu bir güç oluşturmayı hedeflediğini aktardı. Haberde, bazı ülkelerin, gücün görev kapsamının Hamas’ın silahsızlandırılmasını da içerebileceğine yönelik çekinceleri nedeniyle henüz asker göndermediği belirtildi.

Gazete ayrıca ABD Dışişleri Bakanlığı’nın, Gazze’de konuşlandırılması planlanan bu güç için yaklaşık 70 ülkeden askerî veya mali katkı talebinde bulunduğunu, ancak yalnızca 19 ülkenin asker göndermeye ya da ekipman ve lojistik destek gibi farklı şekillerde katkı sunmaya istekli olduğunu yazdı.

Ukkaşe, Trump’ın 29 Aralık’ta İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ile yapacağı görüşmede ikinci aşamanın başlatılması için baskı kuracağını öngörerek, İsrail’in bu aşamaya girmeyi kabul edeceğini ancak çekilmelerin uygulanmasına ilişkin müzakerelerin süresiz biçimde uzayabileceğini söyledi.

El-Medhun ise Kahire’nin İsrail kaynaklı engellerin farkında olduğunu ve anlaşmanın başarısızlığa uğramasına yol açabilecek muhtemel İsrail gerekçelerini ortadan kaldırmak için ikinci aşamaya geçişin hızlandırılmasını talep edeceğini ifade etti.


Tunus'taki protestoların ardından Kayravan'da çatışmalar çıktı

Tunus'un başkentinde cumartesi günü düzenlenen bir gösteriden, (Reuters)
Tunus'un başkentinde cumartesi günü düzenlenen bir gösteriden, (Reuters)
TT

Tunus'taki protestoların ardından Kayravan'da çatışmalar çıktı

Tunus'un başkentinde cumartesi günü düzenlenen bir gösteriden, (Reuters)
Tunus'un başkentinde cumartesi günü düzenlenen bir gösteriden, (Reuters)

Tunus'un merkezindeki Kayravan şehrinde, cumartesi akşamı, polis ve gençler arasında art arda ikinci gece çatışmalar yaşandı.

Ailesinin ifadesine göre, çatışmalar bir kişinin polisin kovalamacası ve ardından kendisine yönelik şiddet sonucu ölmesinin ardından patlak verdi. Ölen kişinin akrabaları, ehliyetsiz motosiklet kullandığını ve bir polis aracı tarafından takip edildiğini söylüyor. Ardından dövülerek hastaneye kaldırılan adam, hastaneden kaçmayı başardı. Cumartesi günü geçirdiği kafa travması sonucu hayatını kaybetti.

Tunus'ta da yüzlerce kişi, muhalefet dernekleri ve partilerinin çağrısına yanıt olarak, dördüncü hafta üst üste başkentte "özgürlükleri savunmak ve Cumhurbaşkanı Kays Said'in politikalarını protesto etmek" amacıyla gösteri düzenledi.


Lübnan ve İran ilişkileri "hassas" bir aşamada bulunuyor

Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn, Haziran 2025'te İran Dışişleri Bakanı’nın Beyrut ziyaretinde Recci ve Arakçi arasında arabuluculuk yapıyor (Arşiv- Lübnan Cumhurbaşkanlığı)
Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn, Haziran 2025'te İran Dışişleri Bakanı’nın Beyrut ziyaretinde Recci ve Arakçi arasında arabuluculuk yapıyor (Arşiv- Lübnan Cumhurbaşkanlığı)
TT

Lübnan ve İran ilişkileri "hassas" bir aşamada bulunuyor

Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn, Haziran 2025'te İran Dışişleri Bakanı’nın Beyrut ziyaretinde Recci ve Arakçi arasında arabuluculuk yapıyor (Arşiv- Lübnan Cumhurbaşkanlığı)
Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn, Haziran 2025'te İran Dışişleri Bakanı’nın Beyrut ziyaretinde Recci ve Arakçi arasında arabuluculuk yapıyor (Arşiv- Lübnan Cumhurbaşkanlığı)

Lübnan-İran ilişkileri çok hassas bir aşamaya geldi ve şu anda, İran liderliği kararını verip Lübnan işlerine müdahalesini durdurmadığı sürece, kontrolden çıkma ve önlenemez olumsuz sonuçlar doğurma riskiyle karşı karşıya. Önde gelen bir siyasi kaynak Şarku’l Avsat'a durumu böyle aktardı. İran'ın Beyrut'taki elçileri müdahaleyi reddederken, Lübnan'daki resmi makamlar müdahaleyi kanıtlayan delillere sahip olduklarını vurguluyor.

Kaynak, İran'ın müdahalesine örnekler verdi; bunlardan ilki, resmi davet olmadan elçilerin gelmesiydi ve resmi görüşmelerinin çoğunun, Hizbullah, Hamas ve İslami Cihad hareketlerinin önderliğindeki görüşmelerini haklı çıkarmak için siyasi bir kılıf sağlama bağlamında kaldığını vurguladı.