Fransa, Türkiye’nin Libya ve Akdeniz’deki adımlarını engellemek istiyor

Macron ve Erdoğan, NATO toplantısında (Reuters)
Macron ve Erdoğan, NATO toplantısında (Reuters)
TT

Fransa, Türkiye’nin Libya ve Akdeniz’deki adımlarını engellemek istiyor

Macron ve Erdoğan, NATO toplantısında (Reuters)
Macron ve Erdoğan, NATO toplantısında (Reuters)

Elysee Sarayı ve Dışişleri Bakanlığı’nın ardından Fransa Savunma Bakanlığı da 17 Haziran’da Paris’in yeni Türk ‘macerasını’ önlemek için 30’uncu NATO Savunma Bakanlarının uzaktan toplanması önerisinde bulunarak, Türkiye’nin Libya’daki ve Akdeniz sularındaki rolünü kınayan hatta dahil oldu.
Bugün yaşananlar, Avrupa Birliği’nin (AB) Türkiye topraklarındaki mülteciler meselesi, Ankara’nın Suriye Kürtlerine yönelik politikası ya da NATO içerisindeki rolü ve anlaşma kurallarına bağlılığı açısından oluşan anlaşmazlık konularının arka planında Paris ve Ankara arasında ‘söz savaşının’ devamı niteliğinde değil. İki ülke arasındaki anlaşmazlık geçtiğimiz Aralık ayında Londra’daki NATO toplantısında zirveye ulaşırken Macron, Türkiye nedeniyle NATO’nun ‘beyin ölümünün gerçekleştiğini’ belirtmişti. Anlaşmazlık, Fransa Cumhurbaşkanının Ankara’nın Libya’daki politikasına saldırması sonrasında ertesi ay Libya konulu Berlin zirvesinde tekrar baş gösterdi. Elysee, geçtiğimiz Pazar günü Türkiye’nin Libya’ya ilişkin politikasını ‘kabul edilemez’ olarak nitelendirirken, ertesi gün ise Dışişleri Bakanı Jean-Yves Le Drian, Türkiye’nin politikası hakkında “Fransa’ya karşı bir tehdit ve kabul edilemez bir stratejik kumar” ifadelerini kullandı.
Fransa Savunma Bakanlığı’ndan bir yetkili ise 17 Haziran’da Fransa donanması Le Courbet’un, Libya’ya silah taşıdığından şüphelenilmesinin ardından bir kargo gemisinin kontrol edildiği sırada Türk firkateyni tarafından ‘son derece saldırgan manevralara’ maruz kaldığını açıkladı. Yetkiliye göre Paris, bir NATO donanmasına karşı bir müttefik tarafından ortaya koyulan bu tür bir davranışın kabul edilemeyeceğini vurguladı. Fransa Savunma Bakanlığı yetkilisi, Türkiye ve (Ulusal Mutabakat Hükümeti kontrolündeki) Libya’nın Mısrata limanı arasında, birkaç Türk firkateyni eşliğinde deniz hareketliliği yaşandığını ve durumun, Libya’daki savaşta tırmanışın azaltılmasına katkı sağlamadığını belirtti. Yetkiliye göre NATO’nun görev kapsamında olmamasına rağmen, Türk askeri birimlerinin NATO amblemlerini kullanıyor olmasının da durumun ciddiyetini artırdığını vurguladı.
Elysee Sarayı, daha önce de Mısrata limanına demirleyen 8 Türk firkateyninin varlığını kınamıştı. Paris’e göre tüm bunlar, Libya’ya uygulanan silah ambargosunu doğrudan ihlal eden Ulusal Mutabakat Hükümeti (UMH) için artan askeri destek çerçevesinde yer alıyor.
‘Libya’da artan Türk askeri müdahalesi’, ‘Ankara’nın Mısrata üssünde kalıcı bir deniz varlığı ve el-Vatiyye üssünde bir hava üssü arayışı’, ‘Türkiye’nin Kıbrıs Rum kesimi ve Yunanistan ile tartışmalı bölgelerde petrol ve doğalgaz arama planları’ bağlamında ise Fransız çevreleri, Erdoğan’ın ‘yeni bir saha, askeri ve ekonomik durum empoze etmeye çalıştığına’ dikkati çekti. Bu çerçevede Paris, NATO’ya da Fransa ve bazı Avrupa ülkelerinin, geleneksel etki alanında ‘çıkarlarına bir tehdit’ olarak gördükleri Türk topçularını ‘dizginleme’ hattına dönme çağrısında bulundu. 
Paris, aynı zamanda ABD’nin de rolüne güvenirken, Washington’un ne istediğini ise tam olarak bilmiyor. Türkiye’nin rolünü, Rus nüfuzunun Libya’ya ve Güney Akdeniz’e geri dönüşü için bir araç olarak görenler var. Avrupalılar, özellikle de Fransız tarafı, Türk davranışı meselesini gündeme getirmek, tehlike çanını çalmak, Türk gemileriyle sürtüşmeye karşı uyarmak, Ankara’nın Libya’daki silah ambargosuna saygı gösterme ve Akdeniz’deki çok yönlü dalgalanmayı durdurma hususundaki davranışlarını düzeltmek için bir sanal toplantı düzenlenmesini talep ediyor. ABD desteği olmadan Avrupalıların Ankara’yı planlarından vazgeçirmenin zor olacağı düşüncesiyle Avrupalılar, Washington’un tavrını netleştireceğini umut ediyor. Bu nedenle Cumhurbaşkanı Macron, Türk rolünü tartışmak ve sonuçları konusunda uyarmak için ABD’li mevkidaşı ile temaslara yöneldi.
Tüm Avrupa ülkeleri arasında Paris, Türkiye’ye karşı çıkan sesler arasında ilk sırada yer alıyor. Fransa, Türkiye’nin Akdeniz sularındaki petrol ve doğalgaz planları hususunda AB’ye güvenirken, AB Yüksek Temsilcisi Josep Borrell de Ankara’yı Avrupa ‘yaptırımlarıyla’ tehdit etti. Fransa, Moskova ile Ankara arasında ‘etki alanlarını paylaşma’ açısından Suriye’deki koşulların Libya’da da ‘klonlanmasından’ endişe duyuyor. Ancak Türk anahtarı, NATO’nun özellikle de Washington’un elinde bulunuyor. Öyle ki iki taraf, Ankara’nın rolüne ilişkin bir ‘anlayış’ ortaya koydu. Ayrıca bu tarafların, UMH ve Mareşal Hafter’e yönelik politikaları ise belirsiz. Bu nedenle söz konusu Fransız kaynak, Savunma Bakanı Florence Parly’nin NATO toplantılarında ‘harflere nokta koyacağını’ ifade etti. Peki bu durum, Washington’u açıklık ve kararlılık benimsemeye ve Türkiye’yi de Akdeniz maceralarının sonuç vermediğini anlamaya yöneltecek mi?
Bu soru, gündemdeki en acil soru. Cevabı ise ilerleyen günlerde belli olacak.



Trump’ın yardım kesintileri 14 milyon kişiyi öldürecek

Trump yönetimi, birçok ülkeye yardım gönderen USAID’in Dışişleri Bakanlığı bünyesinde faaliyet göstermesini istiyor (AFP)
Trump yönetimi, birçok ülkeye yardım gönderen USAID’in Dışişleri Bakanlığı bünyesinde faaliyet göstermesini istiyor (AFP)
TT

Trump’ın yardım kesintileri 14 milyon kişiyi öldürecek

Trump yönetimi, birçok ülkeye yardım gönderen USAID’in Dışişleri Bakanlığı bünyesinde faaliyet göstermesini istiyor (AFP)
Trump yönetimi, birçok ülkeye yardım gönderen USAID’in Dışişleri Bakanlığı bünyesinde faaliyet göstermesini istiyor (AFP)

ABD Başkanı Donald Trump'ın küresel yardım kesintileri 5 yıl içinde 14 milyon kişinin ölümüne yol açabilir.

Hakemli dergi The Lancet’ın dün yayımladığı çalışmada, 133 ülkeden elde edilen veriler inceleniyor. ABD Uluslararası Kalkanıma Ajansı’nın (USAID) sağladığı fonların, gelişmekte olan ülkelerde 2001-2021’de 91 milyon kişinin ölümünü engellediği belirtiliyor.

ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio, martta yaptığı açıklamada USAID’e bağlı programların yüzde 80’inin kapatıldığını duyurmuştu.

Araştırmada bu oranda bir kesintinin 2030’a kadar 14 milyon kişinin ölümüne yol açabileceğine dikkat çekiliyor.

Dünyanın açık ara en büyük insani yardım sağlayıcısı olan ABD’nin USAID sisteminde yapılan kesintiler nedeniyle 5 yaş altındaki 4,5 milyon çocuğun ölebileceğine de işaret ediliyor. Ajansın, 2001-2021’de 30 milyon çocuğun ölümünü engellediği vurgulanıyor. Çalışmada bu can kayıplarının fon kesintilerinin iptal edilmesi halinde önlenebileceği de belirtiliyor.

Araştırmanın yazarlarından Davide Rasella bulgulara dair şunları söylüyor:

Düşük ve orta gelirli birçok ülke için ortaya çıkacak şok, küresel bir salgın veya büyük bir silahlı çatışmayla karşılaştırılabilir ölçekte olacak.

Bilim insanı, fon kesintilerinin yoksul ülkelerde sağlık alanında “20 yıldır kaydedilen ilerlemeyi aniden durdurma, hatta tersine çevirme riski taşıdığını” da sözlerine ekledi.

Washington, geçen yıl yaklaşık 61 milyar dolar dış yardım sağladı ve bunların yarısı USAID aracılığıyla dağıtıldı.

Trump yönetimi, yeni modelde USAID’in daha verimli çalışacağını iddia ediyor. Ancak bir Birleşmiş Milletler yetkilisinin geçen ay BBC’ye yaptığı açıklamada, fon kesintilerinin ardından Kenya’daki mülteci kamplarında yüzbinlerce kişinin “yavaş yavaş açlıktan öldüğü” belirtilmişi.

Independent Türkçe, Reuters, BBC