Fransa'nın ‘Cezayir'de işlediği suçları’ nedeniyle yargılanması için 10 milyon imza girişimi başlatıldı

Cezayir Devlet Radyosu tarafından “Fransa’nın 1945’te Cezayir’de işlediği suçlar” başlığıyla paylaştığı bir fotoğraf (Independent Arabia)
Cezayir Devlet Radyosu tarafından “Fransa’nın 1945’te Cezayir’de işlediği suçlar” başlığıyla paylaştığı bir fotoğraf (Independent Arabia)
TT

Fransa'nın ‘Cezayir'de işlediği suçları’ nedeniyle yargılanması için 10 milyon imza girişimi başlatıldı

Cezayir Devlet Radyosu tarafından “Fransa’nın 1945’te Cezayir’de işlediği suçlar” başlığıyla paylaştığı bir fotoğraf (Independent Arabia)
Cezayir Devlet Radyosu tarafından “Fransa’nın 1945’te Cezayir’de işlediği suçlar” başlığıyla paylaştığı bir fotoğraf (Independent Arabia)

Ali Yahi
Fransa'nın 1830 ve 1962 yılları arasındaki Cezayir işgali döneminde ‘işlediği suçlar’ dosyası, iki ülkedeki yetkililer arasındaki baskı kartlarından biri haline geldikten sonra, kısa sürede çözüme ulaşılıp ulaşılamayacağı bilinmeyen bir konuya dönüşmüş gibi görünüyor. Öte yandan Cezayir Cumhurbaşkanı Abdulmeci Tebbun, Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un iki ülke arasındaki ilişkilerin geleceğine dair ‘samimi’ niyetleri olduğunu vurguladı.

Fransa'ya dava açma girişimi
Girişimin emekli akademisyenler, hukukçular ve askerlerden oluşan liderleri, Independent Arabia’nın da katıldığı çalışma toplantısında bir araya gelirken Fransa'nın ülkelerinde işlediği savaş suçları nedeniyle Cezayir ve uluslararası mahkemelerde yargılanması için fiziksel kanıtların yanı sıra on milyon imza toplamak için kolları sıvadı.
Girişimin Fransa’nın Cezayir’deki sömürge döneminde işlediği insanlık suçları ve katliamları diğer Afrika ülkelerini de kapsayacak şekilde genişletilmesi planlanırken girişimin katılımcıları, somut sonuçlara ulaşılması ve adaletin sağlanması için fiziksel kanıtlar elde etmek ve bir eylem stratejisi oluşturmak için çeşitli alanlarda uzmanlarla temasa geçeceklerini belirttiler.

Fransa’nın ‘Cezayir'de işlediği suçlar’ nedeniyle yargılanması için başlatılan girişimle ilgili toplantıya katılanlardan bazıları (İndependent Arabia)
Bazı belgeler ve kanıtların toplanmasıyla ilk adımlar atılırken işlenen suçlar 14 kategoriye ayrıldı. Bununla birlikte söz konusu suçları ortaya çıkarmaya yardımcı olabilecek tarihçilerle ve hukukçularla temasa geçerek girişimi harekete geçirmek ve kamuoyunun dikkatini çekmek amacıyla bir takım belgelenmiş kanıtlar sunuldu. Kamuoyu önünde harekete geçmeden önce ‘Fransa sömürgeciliği’ hakkında açılacak dava için gerekli koşulların yerine getirilmesine ve daha sonra uluslararası mahkemelere taşınmasına karar verildi. Girişim ayrıca Afrika Birliği (AfB), Arap Birliği (AL), Avrupa Birliği (AB) ve Uluslararası Ceza Mahkemesi'ne (UCM) başvurmayı ve davanın uluslararasılaştırılması için tüm kanıtları ortaya koymayı hedefliyor.

Öncelikle Cezayir Bağımsızlık Savaşı dönemindeki suçlar ele alınacak
Girişimin aktif üyelerinden biri olarak kabul edilen tarihçi Muhammed el-Emin Belghit, Independent Arabia’dan Ali Yahi yaptığı değerlendirmede, “Fransa’nın suç dosyalarını toplamaya ve belgelemeye 1954 - 1962 yılları arasındaki dönemden yani Cezayir Bağımsızlık Savaşı döneminden başlanması gerekiyor. Söz konusu dönemin bazı tanıkları ve kurbanları halen hayattalar” şeklinde konuştu. Belghit, Fransa'nın Cezayir’de işlediği suçları, İsrail ordusunun Filistin'de işlediği suçlar arasında bir fark olduğunu düşünmediğini söyledi.
Fransa sömürgeciliğini belgelemenin ‘bazılarının düşündüğü kadar kolay olmadığını’ vurgulayan Belghit, bunun nedeninin Fransa'nın bu dönemde yargılanmasının General Charles de Gaulle'nin yargılanması anlamına gelmesi olmasından kaynaklandığını söyledi. Bu yüzden Fransızların suçlamaları kabul etmeyeceğini düşünen Belghit, “Çünkü General Charles de Gaulle Fransızlar için adeta bir peygamber” ifadelerini kullandı.
Bu dosyanın ‘uzun ve meşakkatli bir yol olduğunu, sabır ve sebat gerektirdiğini vurgulayan Belghit, “Eğer Fransa’yı Bağımsızlık Savaşı sırasında işlediği savaş ve insanlık suçlarından dolayı suçlamayı başarabilirsek, sömürgeciliği ve ilk suçlara ulaşıncaya kadar bölge ve kasabalarda işlediği suçlar için de yargılanmasını sağlayabiliriz” dedi.
Öte yandan Cezayir Ulusal Meclisi Başkanı Süleyman Şenin geçtiğimiz ay, 120 milletvekilinin imzasını taşıyan ve Fransa’yı 1830-1962 yılları arasında Cezayir’de sömürgecilik yapmakla suçlayan yasa tasarısını kabul etti. Tasarıda imzası olan milletvekilleri, yasa tasarısının geçmesini durduracak herhangi bir yasal veya düzenleyici engel olmamasına rağmen, tasarının meclis gündemine taşınmasının neden geciktirildiğini ve gecikmenin arkasındaki nedeni sorguladılar ve yasa tasarısının gündeme, ‘önemli bir tasarı’ olarak bir an evvel taşınmasını talep ettiler.

Ulusal Meclis görmezden gelmeye devam ediyor
Daha önce ‘Egemenliğin ve Hafızanın Korunması Cephesi’ni oluşturan 14 siyasi partinin temsilcileri tarafından Ocak 2012'de Ulusal Meclis’e Şubat 2006'da Fransa Parlamentosu tarafından sömürgeciliği yücelten bir yasanın kabul etmesine yanıt olarak benzer bir tasarı sunulmuştu. Aynı şekilde 2009 yılında, Fransız sömürgeciliğinin belgelenmesiyle ilgili benzer bir yasa tasarısı daha Ulusal Meclis Başkanlığı’na ulaştıktan sonra kayıplara karışmıştı.
Yeni sunulan yasa tasarısı, 1830-1962 yılları arasında Cezayir'de işlenen tüm suçları ve bunların sonuçları nedeniyle ortaya çıkan olumsuz etkilerden dolayı Fransa’nın sorumlu tutulması ve insanlığa karşı işlenen tüm savaş suçlularının soruşturulması için özel bir mahkeme kurulmasını öngörüyor.

Fransız yargısı siyasileştirildi
Girişimin üyelerinden biri olan Uluslararası Hukuk Profesörü Muhammed Nasır Ebu Gazzale yaptığı değerlendirmede, suçların araştırılması ve belgelendirilmesi gerektiğinin altını çizdi.
1945'te bir hafta içinde 44 köyü insanları ve hayvanlarıyla bir haritadan silmek gibi belgelenmiş bir takım suçların olduğunu belirten Prof. Ebu Gazzale, Bağımsızlık Savaşı sırasında savaşanlardan bazılarının ülkenin ‘tarihi yazarlarsa’ şok edici gerçeklerle karşı karşıya kalacakları uyarısı yapmalarını ‘tarih yazma korkusu’ olarak niteleyerek, duyduğu üzüntüyü dile getirdi.
Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia kaynaklı haberine göre Prof. Ebu Gazzale, “Fransa, Cezayir’in sömürgeciliğini belgelemeye çalıştığını öğrendiğinde, medeniyet getirdiği ve ülkeyi mimari olarak yeniden yükselttiği gerekçesiyle derhal sömürgeciliğin yüceltildiği yasayı yayınladı. Fransa’nın işlediği suçları reddeden Fransız yargısı siyasileştirilmiştir ve artık bağımsız değildir” dedi.

Cezayir neden zamanında Fransa'yı suçlarını kabul etmeye zorlamadı?
Girişimden uzak bir isim olan İslam düşüncesi alanında öğretim görevlisi Prof. Ammar Cidal yaptığı açıklamada, Cezayir'in neden daha önce Fransa'yı suçlarını itiraf etmeye zorlamadığına dair bir soruya, “Toplumda Fransa'nın sömürgeciliğinin kınanması konusunda kararlı bir duruş ve işlediği suçlardan dolayı özür dilemesi talebi var. Ancak Cezayir toplumundaki ezici çoğunluk tarafından bu görüş yaygın olarak dile getirilse de siyasi sınıf tarafından açıkça ifade edilmedi. Halk iradesi ile siyasi sınıfın iradesi arasında bir ayrışma söz konusu” ifadelerini kullandı.
Bu konudaki başarısızlığın birkaç nedenden kaynaklandığını belirten Prof. Cidal, “Birincisi, görüntüde olan siyasi güçlerin halk arasında gerçek bir desteği bulunmuyor. İkincisi, kitlelerin kaygılarını taşıyan, başta Fransa'nın Cezayir halkına karşı maddi ve manevi suçlarından özür dileme talebi olmak üzere halkın taleplerini ifade eden ve onları devletin politikasında uygulamaya koyan gerçek siyasi güçler de yok. Üçüncüsü, Cezayir'deki yönetici sınıfların bazılarının çıkarlarının Fransa ile ilişkili olması nedeniyle, kamuoyunun görüşünün siyasi bir karara dönüştürülmesini sağlayacak gerçek bir siyasi irade de mevcut değil. Bununla birlikte Fransa’dan ikinci vatandaşlıkları olanların sayısı ve gücü de oldukça fazla. Bazı akademisyenler sadece Fransızca biliyorlar, bu yüzden Arapça da dahil olmak üzere başka bir dil istemiyorlar” değerlendirmesinde bulundu.
Başarısızlığın nedenlerini sıralamaya devam eden Prof. Cidal, “Fransız siyasetçiler, Cezayir devleti ve genel olarak Cezayirlileri hor görmenin doğrudan bir nedeni olabilecek yanlış bir değerlendirme olan Fransa-Cezayir ilişkilerinin geleceğinde bu tür bir ‘özür talebi’ kararının etkisinin fazla olacağını düşünüyorlar. Bununla birlikte zulüm ve devlet kurumlarında yaygın olarak görülen yolsuzluktan elde edilen gelirlerden yararlanmak için lobicilik yapılıyor. Son olarak, Fransa'nın karşılıklı rüşvet konusundaki kaygısı bu başarısızlığın nedenleri arasında yer alıyor. Çünkü Fransız siyaseti bize çeşitli dönemlerde kendisine karşı olan tarafların ağızlarını kapatarak ve ellerini kollarını bağlayarak kışkırtıp kaos yaratarak başta Cezayir olmak üzere toplumların yeteneklerini zayıflatmaya ne kadar hevesli olduğunu öğretti” şeklinde konuştu.



Suriyeliler, Suriye'nin kurtuluşu ve Beşşar Esed’in kaçışının yıldönümünü kutluyor

Dün Şam’da Beşşar Esed rejiminin düşüşünü kutlayan törenlere katılırken ülkelerinin bayraklarını sallayan Suriyeliler (AP)
Dün Şam’da Beşşar Esed rejiminin düşüşünü kutlayan törenlere katılırken ülkelerinin bayraklarını sallayan Suriyeliler (AP)
TT

Suriyeliler, Suriye'nin kurtuluşu ve Beşşar Esed’in kaçışının yıldönümünü kutluyor

Dün Şam’da Beşşar Esed rejiminin düşüşünü kutlayan törenlere katılırken ülkelerinin bayraklarını sallayan Suriyeliler (AP)
Dün Şam’da Beşşar Esed rejiminin düşüşünü kutlayan törenlere katılırken ülkelerinin bayraklarını sallayan Suriyeliler (AP)

Şam, bugün ‘kurtuluşunun’ birinci yıldönümünde Suriyelilerin ülkelerine dönüşünü, eski rejimin çöküşünü ve lideri Beşşar Esed'in ülkeden kaçışını kutluyor.

Adeta bir tatil havasının hakim olduğu başkentte, geri dönüş hakkının sevinci, hatıraların ağırlığıyla iç içe geçmiş durumda. Sokaklar ise ‘karanlık dönemin’ sembollerinin yerini alan yeni bir kimliği yansıtıyor. Silahlı grupların üyeleri yeni devletin güvenlik kurumlarına entegre edilirken Şamlılar gelecekleriyle ilgili endişelerinin bir kısmından kurtulmuş durumdalar.

Süslemelerin, kalabalıkların, dolu otellerin ve yıllarca süren sürgünün ardından geri dönenlerin ardında, hala kayıp olanların aileleri ve yıkılmış bölgelerin sakinleri arasında hiç bitmeyecek bir hüzün var. Yine de insanlar, sanki ‘duvarların artık kulakları yokmuş’ gibi, açıkça konuşma cesaretini yeniden kazandılar ve bireysel karar verme gücünü ve geri dönme hakkını yeniden kazandıklarına dair genel duygularını ifade ettiler.

Bu değişim, 8 Aralık 2024 tarihinde Beşşar Esed'in ülkenden kaçışının ardından yaşanan hareketli gecenin hatıralarını silebilmiş değil. O gece, güvenlik kurumları çöktü, silahlı gruplar kritik öneme sahip karargahları yağmalamak için acele etti ve eski rejimin üyeleri üniformalarını sokaklarda bıraktı. Şam kaosun eşiğine gelmişti.

Ancak Cisr el-Ebyad, Bab Tuma ve el-Kassa gibi mahalleler, doktorlar, öğrenciler ve tüccarlardan oluşan geçici mahalle komiteleri sayesinde kendilerini korumayı başardılar. Bu girişimler sayesinde 200'den fazla hırsız tutuklandı ve mezhep çatışmaları önlerken halkın durumun kontrolden çıkmasını engelleme yeteneğini ortaya koydu.

Öte yandan Tahran'da bugün, İran'ın Suriye'deki dayanak noktasını kaybetmesi, İran Dini Lideri Ayetullah Ali Hamaney’in ‘dış komplo’ hakkındaki konuşması, Devrim Muhafızları Ordusu’nun (DMO) Suriye'yi ‘35. Eyalet’ olarak görmesi, diplomasinin savunulması ve milletvekillerinin on milyarlarca doların israf edildiği yönündeki suçlamaları arasında ‘direniş çadırının ana direğinin’ çöküşüyle ilgili çelişkili haberler basında yer alıyor.


Caca: Hizbullah Lübnan’ın en büyük sorunudur

Lübnan Kuvvetleri Partisi lideri Samir Caca, partinin 2025 genel konferansına katıldı (LK)
Lübnan Kuvvetleri Partisi lideri Samir Caca, partinin 2025 genel konferansına katıldı (LK)
TT

Caca: Hizbullah Lübnan’ın en büyük sorunudur

Lübnan Kuvvetleri Partisi lideri Samir Caca, partinin 2025 genel konferansına katıldı (LK)
Lübnan Kuvvetleri Partisi lideri Samir Caca, partinin 2025 genel konferansına katıldı (LK)

(Maruni Hristiyan) Lübnan Kuvvetleri Partisi (LK) lideri Samir Caca, Hizbullah'ın askeri kanadının Lübnan'ın en büyük sorunu olduğunu söylerken Hizbullah’ın askeri yapısının tasfiyesini geciktirmek için hiçbir neden olmadığını savunuyor.

Caca, LK’nin ilk genel konferansında, Cumhurbaşkanı Joseph Avn ve Başbakan Nevvaf Selam'a açık bir mesaj göndererek şunları söyledi:

“Hizbullah'ın askeri kanadının, yaşadığımız büyük sorunun merkezinde olduğu artık açıkça ortada. Herkes, bu sorunun çözülmesinin mali durumu hafifletmek için bir ön koşul olduğu konusunda hemfikir.”

Caca ayrıca, önümüzdeki bahar için planlanan parlamento seçim yasası ile ilgili olarak Meclis Başkanı Nabih Berri'ye bir mesaj gönderdi. Ona, iç düzenlemelerin uygulanmak için oluşturulduğunu, partizan amaçlara ulaşmak, parlamentonun işleyişini bozmak ve parlamento seçimlerini sekteye uğratmaya çalışmak için kullanılmak üzere oluşturulmadığını söyledi.


Hamas yetkilisi: Silahların "dondurulması veya depolanması" konusunu görüşmeye hazırız

İsrail'in Gazze Şeridi'ne düzenlediği hava saldırılarının yol açtığı yıkımdan, (AP)
İsrail'in Gazze Şeridi'ne düzenlediği hava saldırılarının yol açtığı yıkımdan, (AP)
TT

Hamas yetkilisi: Silahların "dondurulması veya depolanması" konusunu görüşmeye hazırız

İsrail'in Gazze Şeridi'ne düzenlediği hava saldırılarının yol açtığı yıkımdan, (AP)
İsrail'in Gazze Şeridi'ne düzenlediği hava saldırılarının yol açtığı yıkımdan, (AP)

Hamas'tan üst düzey bir yetkili dün yaptığı açıklamada, hareketin İsrail ile varılan ateşkes anlaşması kapsamında silah cephaneliğinin "dondurulması veya depolanması" konusunu görüşmeye hazır olduğunu belirtti. Yetkili, böylece ABD arabuluculuğundaki anlaşmanın en karmaşık konularından birini çözmek için olası bir formül önerdiğini söyledi.

Hareketin siyasi büro (karar alma organı) üyesi Basem Naim'in açıklamaları, tarafların anlaşmanın ikinci ve daha karmaşık aşamasına geçmeye hazırlandığı bir zamanda geldi.

Naim, hareket liderlerinin çoğunun bulunduğu Katar'ın Doha kentinde Associated Press'e (AP) verdiği demeçte, "Daha fazla gerilimi veya daha fazla çatışma veya patlamayı önlemek için kapsamlı bir yaklaşım benimsemeye açığız" ifadelerini kullandı.

Naim, Hamas'ın "direnme hakkını" koruduğunu, ancak hareketin Filistin devleti kurma sürecinin bir parçası olarak silah bırakmaya hazır olduğunu ifade etti. Naim, bunun nasıl uygulanacağı konusunda ayrıntı vermese de müzakerelere olanak sağlamak için beş ila on yıllık uzun vadeli bir ateşkes önerdi.

Naim, "bu sürenin ciddi ve kapsamlı bir şekilde kullanılması gerektiğini" vurgulayarak, Hamas'ın silahlarıyla ilgili mevcut seçeneklere "çok açık" olduğunu belirtti. Naim, "Filistin'in ateşkes veya müzakere süresince silahların hiçbir şekilde kullanılmayacağına dair garanti vermesiyle, silahların dondurulması, depolanması veya imha edilmesi hakkında konuşabiliriz" ifadesini kullandı.

Ateşkes, ABD Başkanı Donald Trump'ın ekim ayında sunduğu ve "garantör devletler" olarak hareket eden uluslararası tarafların da katılımıyla hazırlanan 20 maddelik bir plana dayanıyor. Naim, "planın çok fazla açıklığa kavuşturulması gerektiğini" belirtti.

Uluslararası bir istikrar gücünün konuşlandırılması şu anda en acil endişeler arasında.

Şarku’l Avsat’ın edindiği bilgiye göre en önemli konulardan biri, bu gücün Hamas'ı silahsızlandırmaktan sorumlu olup olmayacağı.

Naim, bunun Hamas için kabul edilemez olduğunu ve hareketin, söz konusu gücün anlaşmanın uygulanmasını izlemesini beklediğini vurguladı. Naim, "Ateşkes anlaşmasını izlemek, ihlalleri bildirmek ve olası bir gerilimi önlemek için sınıra yakın bir BM gücünün bulunmasını memnuniyetle karşılıyoruz" dedi. "Ancak, bu güçlere Filistin topraklarında silahsızlanma veya bu tür eylemlerde bulunma yetkisi verilmesini kabul etmiyoruz" diye ekledi.

Naim, ilerlemenin bir işareti olarak, Hamas ve rakibi Filistin Yönetimi'nin, Gazze'deki günlük işleri yönetecek yeni teknokrat komiteyi kurma konusunda ilerleme kaydettiğini açıkladı.

Yönetim ve Hamas'ın, Batı Şeria'da ikamet eden ancak aslen Gazzeli olan Filistin hükümetinden bir bakanın komiteye başkanlık etmesi konusunda anlaştıklarını söyledi.