Fransa'nın ‘Cezayir'de işlediği suçları’ nedeniyle yargılanması için 10 milyon imza girişimi başlatıldı

Cezayir Devlet Radyosu tarafından “Fransa’nın 1945’te Cezayir’de işlediği suçlar” başlığıyla paylaştığı bir fotoğraf (Independent Arabia)
Cezayir Devlet Radyosu tarafından “Fransa’nın 1945’te Cezayir’de işlediği suçlar” başlığıyla paylaştığı bir fotoğraf (Independent Arabia)
TT

Fransa'nın ‘Cezayir'de işlediği suçları’ nedeniyle yargılanması için 10 milyon imza girişimi başlatıldı

Cezayir Devlet Radyosu tarafından “Fransa’nın 1945’te Cezayir’de işlediği suçlar” başlığıyla paylaştığı bir fotoğraf (Independent Arabia)
Cezayir Devlet Radyosu tarafından “Fransa’nın 1945’te Cezayir’de işlediği suçlar” başlığıyla paylaştığı bir fotoğraf (Independent Arabia)

Ali Yahi
Fransa'nın 1830 ve 1962 yılları arasındaki Cezayir işgali döneminde ‘işlediği suçlar’ dosyası, iki ülkedeki yetkililer arasındaki baskı kartlarından biri haline geldikten sonra, kısa sürede çözüme ulaşılıp ulaşılamayacağı bilinmeyen bir konuya dönüşmüş gibi görünüyor. Öte yandan Cezayir Cumhurbaşkanı Abdulmeci Tebbun, Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un iki ülke arasındaki ilişkilerin geleceğine dair ‘samimi’ niyetleri olduğunu vurguladı.

Fransa'ya dava açma girişimi
Girişimin emekli akademisyenler, hukukçular ve askerlerden oluşan liderleri, Independent Arabia’nın da katıldığı çalışma toplantısında bir araya gelirken Fransa'nın ülkelerinde işlediği savaş suçları nedeniyle Cezayir ve uluslararası mahkemelerde yargılanması için fiziksel kanıtların yanı sıra on milyon imza toplamak için kolları sıvadı.
Girişimin Fransa’nın Cezayir’deki sömürge döneminde işlediği insanlık suçları ve katliamları diğer Afrika ülkelerini de kapsayacak şekilde genişletilmesi planlanırken girişimin katılımcıları, somut sonuçlara ulaşılması ve adaletin sağlanması için fiziksel kanıtlar elde etmek ve bir eylem stratejisi oluşturmak için çeşitli alanlarda uzmanlarla temasa geçeceklerini belirttiler.

Fransa’nın ‘Cezayir'de işlediği suçlar’ nedeniyle yargılanması için başlatılan girişimle ilgili toplantıya katılanlardan bazıları (İndependent Arabia)
Bazı belgeler ve kanıtların toplanmasıyla ilk adımlar atılırken işlenen suçlar 14 kategoriye ayrıldı. Bununla birlikte söz konusu suçları ortaya çıkarmaya yardımcı olabilecek tarihçilerle ve hukukçularla temasa geçerek girişimi harekete geçirmek ve kamuoyunun dikkatini çekmek amacıyla bir takım belgelenmiş kanıtlar sunuldu. Kamuoyu önünde harekete geçmeden önce ‘Fransa sömürgeciliği’ hakkında açılacak dava için gerekli koşulların yerine getirilmesine ve daha sonra uluslararası mahkemelere taşınmasına karar verildi. Girişim ayrıca Afrika Birliği (AfB), Arap Birliği (AL), Avrupa Birliği (AB) ve Uluslararası Ceza Mahkemesi'ne (UCM) başvurmayı ve davanın uluslararasılaştırılması için tüm kanıtları ortaya koymayı hedefliyor.

Öncelikle Cezayir Bağımsızlık Savaşı dönemindeki suçlar ele alınacak
Girişimin aktif üyelerinden biri olarak kabul edilen tarihçi Muhammed el-Emin Belghit, Independent Arabia’dan Ali Yahi yaptığı değerlendirmede, “Fransa’nın suç dosyalarını toplamaya ve belgelemeye 1954 - 1962 yılları arasındaki dönemden yani Cezayir Bağımsızlık Savaşı döneminden başlanması gerekiyor. Söz konusu dönemin bazı tanıkları ve kurbanları halen hayattalar” şeklinde konuştu. Belghit, Fransa'nın Cezayir’de işlediği suçları, İsrail ordusunun Filistin'de işlediği suçlar arasında bir fark olduğunu düşünmediğini söyledi.
Fransa sömürgeciliğini belgelemenin ‘bazılarının düşündüğü kadar kolay olmadığını’ vurgulayan Belghit, bunun nedeninin Fransa'nın bu dönemde yargılanmasının General Charles de Gaulle'nin yargılanması anlamına gelmesi olmasından kaynaklandığını söyledi. Bu yüzden Fransızların suçlamaları kabul etmeyeceğini düşünen Belghit, “Çünkü General Charles de Gaulle Fransızlar için adeta bir peygamber” ifadelerini kullandı.
Bu dosyanın ‘uzun ve meşakkatli bir yol olduğunu, sabır ve sebat gerektirdiğini vurgulayan Belghit, “Eğer Fransa’yı Bağımsızlık Savaşı sırasında işlediği savaş ve insanlık suçlarından dolayı suçlamayı başarabilirsek, sömürgeciliği ve ilk suçlara ulaşıncaya kadar bölge ve kasabalarda işlediği suçlar için de yargılanmasını sağlayabiliriz” dedi.
Öte yandan Cezayir Ulusal Meclisi Başkanı Süleyman Şenin geçtiğimiz ay, 120 milletvekilinin imzasını taşıyan ve Fransa’yı 1830-1962 yılları arasında Cezayir’de sömürgecilik yapmakla suçlayan yasa tasarısını kabul etti. Tasarıda imzası olan milletvekilleri, yasa tasarısının geçmesini durduracak herhangi bir yasal veya düzenleyici engel olmamasına rağmen, tasarının meclis gündemine taşınmasının neden geciktirildiğini ve gecikmenin arkasındaki nedeni sorguladılar ve yasa tasarısının gündeme, ‘önemli bir tasarı’ olarak bir an evvel taşınmasını talep ettiler.

Ulusal Meclis görmezden gelmeye devam ediyor
Daha önce ‘Egemenliğin ve Hafızanın Korunması Cephesi’ni oluşturan 14 siyasi partinin temsilcileri tarafından Ocak 2012'de Ulusal Meclis’e Şubat 2006'da Fransa Parlamentosu tarafından sömürgeciliği yücelten bir yasanın kabul etmesine yanıt olarak benzer bir tasarı sunulmuştu. Aynı şekilde 2009 yılında, Fransız sömürgeciliğinin belgelenmesiyle ilgili benzer bir yasa tasarısı daha Ulusal Meclis Başkanlığı’na ulaştıktan sonra kayıplara karışmıştı.
Yeni sunulan yasa tasarısı, 1830-1962 yılları arasında Cezayir'de işlenen tüm suçları ve bunların sonuçları nedeniyle ortaya çıkan olumsuz etkilerden dolayı Fransa’nın sorumlu tutulması ve insanlığa karşı işlenen tüm savaş suçlularının soruşturulması için özel bir mahkeme kurulmasını öngörüyor.

Fransız yargısı siyasileştirildi
Girişimin üyelerinden biri olan Uluslararası Hukuk Profesörü Muhammed Nasır Ebu Gazzale yaptığı değerlendirmede, suçların araştırılması ve belgelendirilmesi gerektiğinin altını çizdi.
1945'te bir hafta içinde 44 köyü insanları ve hayvanlarıyla bir haritadan silmek gibi belgelenmiş bir takım suçların olduğunu belirten Prof. Ebu Gazzale, Bağımsızlık Savaşı sırasında savaşanlardan bazılarının ülkenin ‘tarihi yazarlarsa’ şok edici gerçeklerle karşı karşıya kalacakları uyarısı yapmalarını ‘tarih yazma korkusu’ olarak niteleyerek, duyduğu üzüntüyü dile getirdi.
Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia kaynaklı haberine göre Prof. Ebu Gazzale, “Fransa, Cezayir’in sömürgeciliğini belgelemeye çalıştığını öğrendiğinde, medeniyet getirdiği ve ülkeyi mimari olarak yeniden yükselttiği gerekçesiyle derhal sömürgeciliğin yüceltildiği yasayı yayınladı. Fransa’nın işlediği suçları reddeden Fransız yargısı siyasileştirilmiştir ve artık bağımsız değildir” dedi.

Cezayir neden zamanında Fransa'yı suçlarını kabul etmeye zorlamadı?
Girişimden uzak bir isim olan İslam düşüncesi alanında öğretim görevlisi Prof. Ammar Cidal yaptığı açıklamada, Cezayir'in neden daha önce Fransa'yı suçlarını itiraf etmeye zorlamadığına dair bir soruya, “Toplumda Fransa'nın sömürgeciliğinin kınanması konusunda kararlı bir duruş ve işlediği suçlardan dolayı özür dilemesi talebi var. Ancak Cezayir toplumundaki ezici çoğunluk tarafından bu görüş yaygın olarak dile getirilse de siyasi sınıf tarafından açıkça ifade edilmedi. Halk iradesi ile siyasi sınıfın iradesi arasında bir ayrışma söz konusu” ifadelerini kullandı.
Bu konudaki başarısızlığın birkaç nedenden kaynaklandığını belirten Prof. Cidal, “Birincisi, görüntüde olan siyasi güçlerin halk arasında gerçek bir desteği bulunmuyor. İkincisi, kitlelerin kaygılarını taşıyan, başta Fransa'nın Cezayir halkına karşı maddi ve manevi suçlarından özür dileme talebi olmak üzere halkın taleplerini ifade eden ve onları devletin politikasında uygulamaya koyan gerçek siyasi güçler de yok. Üçüncüsü, Cezayir'deki yönetici sınıfların bazılarının çıkarlarının Fransa ile ilişkili olması nedeniyle, kamuoyunun görüşünün siyasi bir karara dönüştürülmesini sağlayacak gerçek bir siyasi irade de mevcut değil. Bununla birlikte Fransa’dan ikinci vatandaşlıkları olanların sayısı ve gücü de oldukça fazla. Bazı akademisyenler sadece Fransızca biliyorlar, bu yüzden Arapça da dahil olmak üzere başka bir dil istemiyorlar” değerlendirmesinde bulundu.
Başarısızlığın nedenlerini sıralamaya devam eden Prof. Cidal, “Fransız siyasetçiler, Cezayir devleti ve genel olarak Cezayirlileri hor görmenin doğrudan bir nedeni olabilecek yanlış bir değerlendirme olan Fransa-Cezayir ilişkilerinin geleceğinde bu tür bir ‘özür talebi’ kararının etkisinin fazla olacağını düşünüyorlar. Bununla birlikte zulüm ve devlet kurumlarında yaygın olarak görülen yolsuzluktan elde edilen gelirlerden yararlanmak için lobicilik yapılıyor. Son olarak, Fransa'nın karşılıklı rüşvet konusundaki kaygısı bu başarısızlığın nedenleri arasında yer alıyor. Çünkü Fransız siyaseti bize çeşitli dönemlerde kendisine karşı olan tarafların ağızlarını kapatarak ve ellerini kollarını bağlayarak kışkırtıp kaos yaratarak başta Cezayir olmak üzere toplumların yeteneklerini zayıflatmaya ne kadar hevesli olduğunu öğretti” şeklinde konuştu.



Mısır, Sudan'ın birliğini korumak için ‘ortak savunma’ anlaşmasını öne sürdü

Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah Sisi, dün Kahire'de Sudan Egemenlik Konseyi Başkanı ve Ordu Komutanı Orgeneral Abdulfettah el-Burhan ile bir araya geldi. (Mısır Cumhurbaşkanlığı)
Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah Sisi, dün Kahire'de Sudan Egemenlik Konseyi Başkanı ve Ordu Komutanı Orgeneral Abdulfettah el-Burhan ile bir araya geldi. (Mısır Cumhurbaşkanlığı)
TT

Mısır, Sudan'ın birliğini korumak için ‘ortak savunma’ anlaşmasını öne sürdü

Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah Sisi, dün Kahire'de Sudan Egemenlik Konseyi Başkanı ve Ordu Komutanı Orgeneral Abdulfettah el-Burhan ile bir araya geldi. (Mısır Cumhurbaşkanlığı)
Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah Sisi, dün Kahire'de Sudan Egemenlik Konseyi Başkanı ve Ordu Komutanı Orgeneral Abdulfettah el-Burhan ile bir araya geldi. (Mısır Cumhurbaşkanlığı)

Mısır, Sudan’daki krizle ilgili olarak ‘kırmızı çizgiler’ çizdiğini duyurdu ve bu çizgilerin aşılmasının ‘Mısır’ın ulusal güvenliğini tehdit edeceği’ uyarısında bulundu. Kahire yönetimi, iki ülke arasında imzalanan ortak savunma anlaşmasının kendisine tanıdığı tüm tedbirleri alma ihtimalini de gündeme getirdi. Uzmanlar, bu açıklamaları Sudan’da savaşın başlamasından bu yana Mısır’dan gelen ‘en sert söylem’ olarak değerlendirdi.

Mısır’ın bu tutumu, Cumhurbaşkanı Abdulfettah Sisi’nin dün Sudan Egemenlik Konseyi Başkanı ve Ordu Komutanı Orgeneral Abdulfettah el-Burhan’ı kabul etmesiyle eş zamanlı olarak açıklandı. Sisi, görüşmede ‘ülkesinin, Sudan halkının mevcut hassas süreci aşma çabalarına tam destek verdiğini’ ifade etti. Ayrıca ‘Sudan’ın birliği, egemenliği, güvenliği ve istikrarını destekleyen Mısır tutumunun değişmez ilkelerine’ vurgu yaparak, bu çerçevede mümkün olan her türlü çabanın gösterilmeye hazır olunduğunu belirtti. Açıklama, Mısır Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Muhammed eş-Şenavi tarafından yapıldı.

Mısır, Burhan’ın ziyareti sırasında ayrıca, ‘Sudan’da güvenlik, istikrar ve barışın sağlanmasına yönelik ABD Başkanı Donald Trump’ın vizyonuna tam destek verdiğini’ yineledi. Bu desteğin, ‘ABD yönetiminin dünyada barışı tesis etme, gerilimi artırmaktan kaçınma ve anlaşmazlıkları çözme yönündeki yaklaşımı’ kapsamında olduğu kaydedildi.

Ortak savunma anlaşmasının yürürlüğe girmesi

Kahire yönetimi, söz konusu ilkeleri teyit ederken Sudan krizinde ilk kez ‘kırmızı çizgiler’ belirlediğini açıkladı. Mısır, bu çizgilerin aşılmasına ‘Mısır’ın ulusal güvenliğini doğrudan ilgilendirdiği ve Sudan’ın ulusal güvenliğiyle yakından bağlantılı olduğu’ gerekçesiyle izin verilemeyeceğini vurguladı. Mısır’ın uyarıları arasında ‘Sudan’ın birliğinin ve toprak bütünlüğünün korunması, Sudan halkının imkân ve kaynaklarıyla oynanmaması ve Sudan topraklarının herhangi bir bölümünün ayrılmasına izin verilmemesi’ yer aldı.

Mısır Cumhurbaşkanlığı dün yaptığı açıklamada, ‘Sudan devlet kurumlarının korunmasının ve bu kurumlara zarar verilmesinin engellenmesinin de bir diğer kırmızı çizgi olduğunu’ bildirdi.

Açıklamada ayrıca, ‘uluslararası hukukun tanıdığı tüm tedbir ve önlemleri alma konusunda tam hakka sahip olunduğu’ ifade edilerek, bu kapsamda ‘iki ülke arasındaki ortak savunma anlaşmasının devreye sokulmasının da kırmızı çizgilerin ihlal edilmesini veya aşılmasını önlemeye yönelik seçenekler arasında bulunduğu’ kaydedildi.

a
Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah Sisi, dün Kahire'de Sudan Egemenlik Konseyi Başkanı ve Ordu Komutanı Orgeneral Abdulfettah el-Burhan ile bir araya geldi. (Mısır Cumhurbaşkanlığı)

Mısır ile Sudan arasında Mart 2021’de, ‘eğitim, sınır güvenliğinin sağlanması ve ortak tehditlerle mücadele’ alanlarını kapsayan bir askeri iş birliği anlaşması imzalanmıştı. Bu anlaşmadan önce ise iki ülke, ‘dış tehditlere karşı’ 1976 yılında bir ortak savunma anlaşmasına taraf olmuştu.

Mısır Temsilciler Meclisi Savunma ve Ulusal Güvenlik Komisyonu üyesi Tümgeneral Yahya Kedvani, Mısır’ın ulusal güvenliğinin Sudan topraklarının birliğiyle doğrudan bağlantılı olduğunu belirterek, “Sudan’ı bölmeyi hedefleyen komploların varlığı, aşılmaması gereken kırmızı çizgilerin belirlenmesini zorunlu kılmaktadır” dedi.

Kedvani, Şarku’l Avsat’a yaptığı açıklamada, ‘Sudan’ın birliği ve toprak bütünlüğünün korunmasına yönelik Mısır tutumunun sabit ve güçlü olduğunu, Kahire’nin Sudan devlet kurumlarını korumaya yönelik açıkladığı girişim ve söylemleri hayata geçirme kapasitesine sahip bulunduğunu’ ifade etti. Ortak savunma anlaşmasının gündeme getirilmesinin, ‘iki ülke arasında uluslararası meşruiyet ve daha önce imzalanmış anlaşmalar çerçevesinde ortak bir koordinasyonun bulunduğunu teyit etmeyi amaçladığını’ söyledi.

Mısır Cumhurbaşkanlığı tarafından dün yayımlanan açıklamada ise ‘Kahire’nin Sudan’da süregelen gerilimden derin endişe duyduğu’ belirtildi. Açıklamada, bu durumun ‘Sudanlı sivillere yönelik korkunç katliamlara ve insan haklarının en temel kurallarının açık ihlallerine yol açtığı’ vurgulandı. Mısır’ın, ‘Sudan’ın birliğine ve toprak bütünlüğüne zarar vereceği gerekçesiyle, herhangi bir paralel yapının kurulmasını veya tanınmasını kesin bir dille reddettiği’ kaydedildi.

Diğer yandan eski Mısır Dışişleri Bakan Yardımcısı Büyükelçi Salah Halime, ülkenin bölünmesine yönelik tehditlerle mücadelede Mısır-Sudan koordinasyonunun, Mısır, Sudan ve Arap dünyasının ulusal güvenliğini koruma çerçevesinde ele alındığını belirtti. Halime, iki ülkenin Kızıldeniz’e kıyısı olan devletleri bir araya getiren konseyin üyesi olduğuna işaret ederek, bu yapının temel rollerinin ‘savunma ve kalkınma’ olduğunu söyledi.

Halime, Şarku’l Avsat’a yaptığı açıklamada, Mısır’ın tutumunun Uluslararası Dörtlü girişimi ile Suudi Arabistan Başbakanı ve Veliaht Prensi Muhammed bin Selman’ın ABD ziyareti sırasında gündeme getirdiği inisiyatif kapsamında şekillendiğini ifade etti. Kahire’nin, ‘üç ay sürecek bir ateşkesle başlayacak, Hızlı Destek Kuvvetleri’nin (HDK) Sudan ordusuna entegre edilmesini ve Sudan askeri kurumunun bütünlüğünün korunmasını öngören bir yol haritasının uygulanmasını desteklediğini’ kaydetti.

Mısır Cumhurbaşkanlığı’nın açıklamasına göre Kahire, ‘insani bir ateşkese ulaşılması, bunun kalıcı bir ateşkese dönüşmesi ve Sudanlı sivillerin güvenliği ile korunmasını sağlamak amacıyla güvenli insani sığınaklar ve geçiş koridorları oluşturulması’ hedefiyle Uluslararası Dörtlü çerçevesinde çalışmayı sürdürme konusundaki kararlılığını yineledi. Bu sürecin, Sudan devlet kurumlarıyla tam koordinasyon içinde yürütüleceği belirtildi.

Suudi Arabistan, Mısır, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ve ABD’den oluşan Uluslararası Dörtlü, ağustos ayında sunduğu yol haritasında, ‘üç aylık insani ateşkesin ardından kalıcı bir ateşkesin sağlanmasını, siyasi sürecin başlatılmasını ve dokuz ay içinde bağımsız bir sivil hükümetin kurulmasını’ öngörmüştü.

sfg
New York'ta düzenlenen Uluslararası Dörtlü toplantısından (Mısır Dışişleri Bakanlığı)

Burhan’ın Mısır ziyareti, geçtiğimiz pazartesi günü Suudi Arabistan’a gerçekleştirdiği ziyaretin ardından geldi. Burhan, söz konusu ziyaretin sonunda, ‘Sudan’ın barışın sağlanması ve savaşın sona erdirilmesi yönündeki çabalarda ABD Başkanı Donald Trump, Dışişleri Bakanı Marco Rubio ve Özel Temsilci Massad Boulos ile birlikte çalışmaya istekli olduğunu’ ifade etmişti.

El-Ehram Siyasi ve Stratejik Araştırmalar Merkezi Afrika Programı Direktörü Emani et-Tavil ise ‘Mısır’ın Sudan dosyasında ilk kez kırmızı çizgiler koyduğunu, son tutumunun savaşın başlamasından bu yana en sert duruşu yansıttığını’ belirtti. Et-Tavil, bu yaklaşımın ‘Sudan’ın birliğinin korunması, savaşın durdurulması, paralel yapıların reddedilmesi ve devlet kurumlarının muhafazası’ konularında Suudi Arabistan ve ABD’nin tutumlarıyla örtüştüğünü söyledi.

Şarku’l Avsat’a konuşan et-Tavil, ‘Sudan’ın birliği konusunda güçlü tutumlar sergilenmesi noktasında Suudi Arabistan ile Mısır arasında bir uyum bulunduğunu, bunun da ateşkes ilanı ve insani ara verilmesine yönelik bir girişimin şekillendirilmekte olduğunu gösterdiğini’ ifade etti. Ancak et-Tavil, ‘birbirini kabul etmeyen Sudanlı taraflarla yürütülecek siyasi çözümlerin en karmaşık mesele olmaya devam ettiğini’ vurguladı.

Sumud İttifakı bünyesindeki siyasi ve sivil güçler, salı günü Kenya’nın başkenti Nairobi’de, Abdulvahid en-Nur liderliğindeki Sudan Kurtuluş Ordusu Hareketi ve Arap Sosyalist Baas Partisi ile Sudan’daki savaşı durdurmaya yönelik ortak bir ilkeler bildirgesine imza attı. Bu adım, savaşa karşı olan Sudanlı tarafların büyük bölümünü bir araya getiren ilk yakınlaşma olarak değerlendirildi.

Mısır Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü dün yaptığı açıklamada, Cumhurbaşkanı Abdulfettah Sisi ile Burhan arasındaki görüşmelerde, ‘iki ülke arasındaki ilişkilerin, halkların bütünleşme ve karşılıklı kalkınma beklentilerini yansıtacak şekilde güçlendirilmesinin ele alındığını, ayrıca sahadaki gelişmelerin değerlendirildiğini’ bildirdi.


İsrailliler, Gazze Şeridi'nin yeniden işgalini talep ederek sınırı geçtiler

İsrail'de sağcı hareketlere mensup kişiler, Gazze Şeridi'nin yeniden işgalini talep etmek için Gazze'ye bakan bir tepede toplandı (AP)
İsrail'de sağcı hareketlere mensup kişiler, Gazze Şeridi'nin yeniden işgalini talep etmek için Gazze'ye bakan bir tepede toplandı (AP)
TT

İsrailliler, Gazze Şeridi'nin yeniden işgalini talep ederek sınırı geçtiler

İsrail'de sağcı hareketlere mensup kişiler, Gazze Şeridi'nin yeniden işgalini talep etmek için Gazze'ye bakan bir tepede toplandı (AP)
İsrail'de sağcı hareketlere mensup kişiler, Gazze Şeridi'nin yeniden işgalini talep etmek için Gazze'ye bakan bir tepede toplandı (AP)

İsrail ordusunun yasağına rağmen, dün birkaç İsrailli Gazze Şeridi'ne girdi ve eski bir yerleşim yerinde İsrail bayrağını dalgalandırarak harap olmuş Filistin topraklarının yeniden işgalini istedi.

Şarku'l Avsat'ın AFP'den aktardığına göre İsrail sağ kanadıyla bağlantılı sosyal medya hesapları, açık bir alanda İsrail bayrağının etrafında toplanmış yaklaşık 20 erkek, kadın ve çocuğu gösteren bir fotoğraf paylaştı ve fotoğrafın Kfar Darom'da çekildiğini iddia etti.

Gazze Şeridi'nin merkezindeki bu eski kibbutz, diğer 20 yerleşim yeriyle birlikte, İsrail'in 2005'teki tek taraflı çekilmesi sırasında boşaltılmıştı.

O zamandan beri, İsrail sağının bir kesimi, Gazze'de İsrail yerleşimlerinin yeniden kurulmasını savunuyor. Bu çağrı, Gazze Şeridi'ndeki savaşı başlatan 7 Ekim 2023'teki Hamas saldırısından sonra daha da yoğunlaştı.

Bunun ardından, bazı İsrailli yetkililer de Filistinlilerin Gazze'den tahliye edilmesini ve bölge üzerindeki İsrail kontrolünün yeniden kurulmasını savundu.

rty65u7
Gazze'ye yerleşmeyi destekleyen İsrailliler, ordunun kendilerine Gazze Şeridi içinde Hanuka bayramını kutlama izni vermesini talep eden bir yürüyüşe katıldı (Reuters)

İsrail ordusu dün yaptığı açıklamada, Gazze Şeridi'ne girenlerin "İsrail topraklarına geri gönderildiğini" duyurdu ve "onlarca" kişinin daha başka bir sınır kapısından sızmasının engellendiğini, ancak bazılarının güvenlik bariyerlerini aşmayı başardığını belirtti.

Açıklamada ayrıca, "savaş bölgesine herhangi bir giriş yasaktır, sivilleri tehlikeye atar ve bölgedeki askeri operasyonları aksatır" denildi.

Sınır kasabası Sderot'ta düzenlenen bir mitingde, yerleşim hareketinin önde gelen isimlerinden Daniella Weis, yaklaşık 100 destekçisine şöyle seslendi: “Allah'ın izniyle, bu bayrağın yükseltilmesi yeni bir dönemin başlangıcını işaret edecek; Gazze'ye geri döneceğimiz bir dönem.”

Şöyle devam etti: “Gazze, Endonezyalılar, Türkler, Mısırlılar veya başka herhangi bir ülke tarafından yönetilmeyecek. Gazze'yi yalnızca İsrail halkı yönetecek.” Bu sözleriyle, ateşkes anlaşması kapsamında Gazze Şeridi'ne konuşlandırılması beklenen uluslararası istikrar gücüne katılması muhtemel ülkeleri kastediyordu.

Geçtiğimiz hafta, Weis'in kurucu ortaklarından olduğu aşırı milliyetçi yerleşim hareketi "Nahala", bir mesajda, Gazze'de İsrail bayrağını dalgalandırmayı organize etme niyetini açıkladı. Bu girişim, aşırı sağcı Ulusal Güvenlik Bakanı Itamar Ben-Gvir, on diğer bakan ve Knesset'in yirmiden fazla üyesi tarafından destekleniyor.


Hamas, Miami görüşmelerinin İsrail'in "ihlallerine" son vermesini bekliyor

Gazze şehrinin Zeytun mahallesindeki yıkımdan, 27 Kasım 2025 (AP)
Gazze şehrinin Zeytun mahallesindeki yıkımdan, 27 Kasım 2025 (AP)
TT

Hamas, Miami görüşmelerinin İsrail'in "ihlallerine" son vermesini bekliyor

Gazze şehrinin Zeytun mahallesindeki yıkımdan, 27 Kasım 2025 (AP)
Gazze şehrinin Zeytun mahallesindeki yıkımdan, 27 Kasım 2025 (AP)

Hamas liderlerinden biri, Gazze ateşkesinin bir sonraki aşamasına geçmek için bugün Miami'de yapılması planlanan görüşmelerin, İsrail'in ateşkesi "ihlal etmesine" son vermesiyle sonuçlanması gerektiğini söyledi.

Hamas siyasi büro üyesi Basim Naim AFP'ye yaptığı açıklamada, "Halkımız, bu görüşmelerde bulunanların devam eden İsrail saldırganlığına son vermelerini, tüm ihlalleri ve aykırılıkları durdurmalarını ve işgalcileri Şarm el-Şeyh anlaşmasının gereklerine uymaya zorlamalarını bekliyor" ifadelerini kullandı.

Amerika Birleşik Devletleri, Florida'da bu görüşmelere ev sahipliği yapıyor. ABD Başkanı Donald Trump'ın özel temsilcisi Steve Wittkoff'un, ateşkes anlaşmasının ikinci aşamasını ilerletmek amacıyla Katar, Mısır ve Türkiye'den üst düzey yetkililerle bir araya gelmesi bekleniyor.