İstifalar, Yaşasın Tunus Partisi'nin geleceğini tehdit ediyor

İstifalar, Yaşasın Tunus Partisi'nin geleceğini tehdit ediyor
TT

İstifalar, Yaşasın Tunus Partisi'nin geleceğini tehdit ediyor

İstifalar, Yaşasın Tunus Partisi'nin geleceğini tehdit ediyor

Yaşasın Tunus Partisi’ni Tunus parlamentosunda temsil eden 3 milletvekilinin parlamento bloğundan istifalarını sunması, cumhurbaşkanlığı ve parlamento seçimlerine girmek için 2019'da eski Başbakan Yusuf Şahid tarafından kurulan partiyi tehdit eden güçlü bir krizin yaşandığını ortaya koydu.
Partinin birinci sıradan liderleri olan Mebruk Kurşid, el-Ayaşi ez-Zemal ve Kemal el-Avadi’nin istifaları, Yaşasın Tunus ile Nahda Hareketi’nin mevcut hükümet sistemi içindeki ilişkisi hakkında soru işaretlerine neden oldu. Nida Partisi hareketinden ayrılan bu partiye yakın kaynaklar, partiyi yönetme şeklinin ya da geçen yıl yapılan seçimler öncesinde aralarında meydana gelen yakınlaşmadan geri adım atılmasının tartışılacağı ‘Mübadere’ Partisi siyasi bürosu toplantısının partinin yapılarından beklenen toplu istifaya neden olabileceğini düşünüyor.
Nahda Hareketi’ni devirecek olumlu sonuçlar elde etmek umuduyla 2019 seçimlerinden önce Yaşasın Tunus Partisi’ne katılan Mübadere Partisi, özellikle de seçim sonuçlarında istenenin elde edilememesi sonrasında, hükümet sistemindeki konumlarıyla ilgili anlaşmazlıklar nedeniyle aralarındaki bağı koparmakla tehdit etti. Mübadere Partisi’nin iktidar koalisyonuna mütevazı katılımı sonrasında destekçilerinin çoğunu kaybetmesi, Yaşasın Tunus Partisi’nin siyasi konumundaki stratejinin belirgin olmaması da bu tehdide sebebiyet verdi.
Gözlemciler Yaşasın Tunus Partisi açısından siyasi projelerin çokluğuna işaret ediyorlar: 14 milletvekilinden oluşan meclis bloğu, üç farklı seçenek üzerinde çalışıyor. İlkinde, mevcut Başbakan İlyas el-Fahfah’a yakın ve destekleyici bir parlamento bloğunun teşkil edilmesi öneriliyor. İkincisinde Abir Musa liderliğindeki Özgür Anayasa Partisi bloğuna katılmak, üçüncüsünde ise tüm bu deneyimin başarısızlığının duyurulması ve siyasi otoritesine yakın birkaç partiye (Tunus Projesi Hareketi veya Tunus Alternatif Partisi gibi) açık ve ılımlı bir siyasi partinin kurulması öngörülüyor.
Yaşasın Tunus Hareketi bloğu Başkanı Ahmed bin Mustafa, istifanın ‘yeni bir mesele’ olmadığını vurguladı. Partisinin şuanki hükümetten uzaklaştığını reddeden Mustafa, “iktidar koalisyonunu desteklediğini ve ona katıldığını” söyledi. Parlamento listelerinde oy kullanmanın bir hükümet meselesi değil iç mesele olduğunu söyleyen Mustafa, siyasi iklimdeki gerilimin siyasi parti ve bloklar içindeki ilişkilere de yansıyor.
Tunuslu bir siyasi analist Cemal el-Arfavi, Şarku’l Avsat’a yaptığı açıklamada, Yaşasın Tunus Hareketi’nin kurulduğunda siyasi sahneyi kontrol etmeyi amaçladığı iddialı bir plan yaptığını hatırlattı. Nitekim Yusuf Şahid, partisinin siyasi sahneyi süpürmeye ve son seçimleri kazanmaya hazır olduğunu ifade etmişti. Aynı zamanda Tunus’u herhangi bir siyasi koalisyondan uzakta yalnız yöneteceğini öne sürmüş; ancak sonuçların açıklanması üzerine oldukça şaşırmıştı. Zirâ Yaşasın Tunus parlamentoda 14 sandalye, Nahda ise 52 sandalye elde etmişti. Arfavi, seçim projesi suya düşen partinin son aylarda tecrübeye devam edebilecek yapısal parti kurumları da inşa edemediğini belirtti.
Diğer yandan, hükümet başkanlığı, ‘Tunus Ulusal Partisi’ adında yeni bir siyasi partinin kurulduğunu açıkladı. Böylece Tunus’taki toplam siyasi parti sayısı, rekor seviyelere çıkarak 222 sınırına dayandı.



Suriye: Gürültünün ortasında hukuk devleti talepleri

Fotoğraf: SANA
Fotoğraf: SANA
TT

Suriye: Gürültünün ortasında hukuk devleti talepleri

Fotoğraf: SANA
Fotoğraf: SANA

Aliya Mansur

Yeni Suriye ulusal logosunun (görsel kimlik) lansman töreni, Suriye'deki her etkinlik gibi Suriyeliler arasında geniş çaplı bir tartışmanın eşlik ettiği, etkileyici ve güzel bir etkinlikti. Suriye Devlet Başkanı Ahmed eş-Şara'nın katıldığı Halk Sarayı'ndaki görkemli törene, “Suriye Demokratik Güçleri”nin kontrolü altındaki Rakka ve Haseke hariç olmak üzere Suriye'nin çeşitli bölgelerinde aynı anda düzenlenen kutlamalar eşlik etti. Gösteriler ve sloganlar Suriye devriminden sahneleri çağrıştırdı.

Şara'nın tören sırasında yaptığı etkileyici konuşma Suriye'nin birliğinin ve çeşitliliğinin altını çizdi ama daha tören bitmeden önce Suriyeliler arasında şu tartışma başlamıştı; bu ulusal logo gerçekten Suriyeli mi yoksa başka ülkelerden “ilham mı” alındı? Bazıları bunun bir alkollü içecek şirketnin ticari logosu olduğunu söyleyecek kadar şüphelerinde ileri gittiler.

Suriye şahininin “çalıntı” olduğu suçlamaları - ki bu kesinlikle doğru değil - ve bunlara verilen karşılıklar arasında meselenin özü neredeyse kayboldu. Oysa meselenin özü şu: Nasıl bir Suriye istiyoruz? Hukuk devleti olan bir Suriye mi yoksa halkın ruh hallerinin dalgalanmalarına tabi bir Suriye mi?

Konuya ilişkin yorumunda Anayasa Bildirgesi Taslağı Komitesi üyesi Dr. Ahmed el-Karbi, resmi logoların kabulü tartışılırken yasal temellere dayanmanın gerekliliğini vurguladı. Anayasa Bildirgesi'nin 5. maddesinde açıkça “devletin logosu kanunla belirlenir” ifadesinin yer aldığına ve hukuka dayalı bir devletin anayasal çerçevelere uygun olarak onaylanmamış bir logoya indirgenemeyeceğine işaret etti.

Suriye'deki tartışma ve çekişmenin özü bu olmak yerine, bazı Suriyeliler binlerce yıllık Suriye anıtlarına kazınmış olan Suriye şahininin kökeni ve sembolizmiyle ilgili suçlamalarda bulunmakla meşgul oldular.

Esed rejiminin devrilmesinden ve Şara'nın yönetime gelmesinden bu yana, Suriye halkı hükümetin, özellikle de Başkan Şara'nın her eylemini mutlak biçimde destekleyenler ile hükümetin yaptığı her eylemi veya açıklamayı mutlak biçimde reddedenler arasında bölündü. İki grup arasında, bir şeyleri düzeltmek amacıyla eleştirenlerin ve teşvik etmek amacıyla destekleyenlerin sesleri kayboldu.

Esed rejiminin devrilmesinden bu yana 7 ay geçti ve yeni otoritenin en belirgin özelliği Suriyelilerle ilişkilerinde şeffaf olmamak

Şarku'l Avsat'ın Al Majalla'dan aktardığı analize göre Esed rejiminin devrilmesinden bu yana yedi ay geçti ve yeni otoritenin en belirgin özelliği Suriyelilerle ilişkilerinde şeffaf olmamak. Bu da yorumlara kapıyı açıyor ve Suriye halkının doğasını ve doğruluğunu bilinmediği söylentilerin yayılmasına katkıda bulunuyor.

17 Mayıs'ta Suriye Cumhurbaşkanlığı, eski rejim tarafından işlenen ihlallerle ilgili gerçekleri ortaya çıkarmak, sorumlularından hesap sormak, mağdurlara tazminat ödemek ile görevli bir geçiş adaleti komisyonu kurulacağına dair bir kararname yayınladı. Kararname, Abdulbasıt Abdullatif'in komisyon başkanı olarak atanmasını ve duyuru tarihinden itibaren 30 günü geçmeyecek bir süre içinde bir çalışma grubu oluşturma ve iç yönetmelikler hazırlama görevini üstlenmesini öngörüyordu.

Bu kararnamenin yayınlanmasının üzerinden yaklaşık bir buçuk ay geçti, yani komisyonun kurulması için öngörülen 30 günlük süre geçti. Peki bu komisyon hangi aşamada? Cevap yok. Bu sadece şeffaflığın eksik olduğunu değil, aynı zamanda hükümetin kendi yayınladığı kararnamelere ve mevzuata, örneğin Anayasa Bildirgesi'nin 5. maddesine bağlı olmadığının da bir örneği.

İşte meselenin özü de budur: Nasıl bir Suriye istiyoruz?

Hukuk ve kurumlar devleti Suriye'nin sesi, iki grubun kopardığı gürültü arasında neredeyse duyulmuyor. Bir tarafta destekçiler var ve bunların çoğu Suriyelilerin “Aralık 2024 devrimcileri” olarak adlandırdığı, devrimin 14 yılı boyunca önemli bir rol veya sese sahip olmayan, şimdiyse hükümetin sağ tarafında yer alan kişiler. Diğer taraftaki hükümetin muhalifleri arasındaysa, hükümetin her türlü eylemini çarpıtmakla meşgul olan, çoğunluğu eski rejim kalıntısı ve solcu olan sesler bulunuyor. İkisi arasında aklın sesi kayboluyor.

Suriye'nin istikrarı sadece Suriye için değil, bölge için de bir öncelik. İstikrarlı bir Suriye, komşu ülkelerin istikrarının başlangıcıdır ve bir vatandaşlık devleti ve hukukun üstünlüğünün inşası, Suriyelilerin onlarca yıllık geleceğinin temel taşıdır. Sağlam olmayan temeller üzerine inşa edilen her yapı, özellikle Suriye'nin düşmanları hâlâ pusuda beklediğinden, çökme riski altındadır. Hukukun üstünlüğü, adalet, özgürlük, vatandaşlık ve şeffaflık, istediğimiz devleti inşa etmek için önceliklerdir.