Ürdün Dışişleri Bakanı İsrail’in ilhak planına karşı Ramallah’ta

Ürdün Dışişleri Bakanı Eymen es-Safadi ve Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas
Ürdün Dışişleri Bakanı Eymen es-Safadi ve Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas
TT

Ürdün Dışişleri Bakanı İsrail’in ilhak planına karşı Ramallah’ta

Ürdün Dışişleri Bakanı Eymen es-Safadi ve Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas
Ürdün Dışişleri Bakanı Eymen es-Safadi ve Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas

Ürdün Dışişleri Bakanı Eymen Safadi, Kral Abdullah’ın mesajını Filistin Devlet Başkanı’na ulaştırmak için Filistin Yönetimi’nin merkezi Ramallah’ı ziyaret etti.
es-Safadi, İsrail’in işgal altındaki Filistin topraklarının büyük bölümünü ilhak etme planına karşı, “devam etmekte olan koordinasyon ve istişare süreci çerçevesinde” Ramallah’a gerçekleştirdiği dünkü ziyareti sırasında, Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas’a Ürdün Kralı II. Abdullah’ın mesajını iletti.
Safadi’nin ziyareti, İsrail ile güvenlik ve sivil koordinasyonun bulunmadığı ve Abbas’ın yurtdışına çıkmasının biraz karmaşık göründüğü bir dönemde ani bir biçimde gelişti.
Filistin Dışişleri Bakanı Riyad el-Mâlikî, Abbas ile yaptığı görüşmenin ardından, Safadi ile düzenlediği ortak basın toplantısında, yapılan görüşmenin ana gündem maddesinin, “İsrail’in işgal atlındaki Filistin topraklarının büyük bir bölümünü ilhak etme planının nasıl önleneceği, İsrail’in bu adımını önlemeye yönelik üzerinde çalışılan amaca ulaşmak için Filistin-Ürdün müşterek adımlarının nasıl koordine edileceği konusu olduğunu” ifade etti.
Bakan Maliki, “Kral II. Abdullah liderliğinde Ürdün Krallığı’ndaki kardeşlerimiz, İsrail’in ilhak planını önlemek için dünya çapında, yorucu, büyük ve cesur çabalar gösteriyorlar. Bu durum, Kral Abdullah’ın ABD Temsilciler Meclisi ve diğer komitelerle yaptığı görüşmelerin yanı sıra aynı şekilde Bakan Safadî’nin her düzeyde gösterdiği gayretten açıkça anlaşılıyor. Bu çabalar, İsrail’in ilhak politikasına karşı uluslararası en büyük duruşu harekete geçirmek için durumu dünyanın çeşitli ülkelerine açıkça aktarmada önemli katkılar sağladı” ifadelerine yer verdi.
Bakan Maliki, “Bugün yapılan müzakerelerin önemli olduğunu düşünüyorum. İlhakın önlenmesi konusunda net bir karara varmak, bunun için Filistin Devletinin hazır olduğunu, Ürdün Krallığı’nın, uluslararası meşruiyet ve uluslararası referanslar temeline oturtma ve müzakere etme konusundaki desteğini vurgulamak için ortak çabanın ve Filistin-Ürdün ortak çabalarının nasıl koordine edileceğini açık ve net bir biçimde konuştuk” ifadelerini kullandı.
Ürdün Dışişleri Bakanı Safadi, Abbas’ın tutumunun altını çizerek, “Bu tutum, kardeşlerimizin özgürlük hakkını kendilerine iade etmeye, başkenti işgal altındaki Kudüs, sınırları 4 Haziran 1967 sınırı olan, tam bağımsız bir Filistin Devleti’nin kurulması Ürdün’ün tarihsel ve değişmeyen tutumudur. Bu, Filistin Devleti’ndeki kardeşlerimiz, biz Krallıktakiler ve tüm Arap ülkeleri için stratejik bir alternatif oluşturan adil ve kapsamlı bir barışa ulaşmanın tek yoludur” ifadelerine yer verdi.
Safadi Ayrıca, “değişmeyen tarihsel mesajımız, Kral Abdullah’ın rehberliğindeki Krallığın, meşru haklarını tam olarak desteleme konusunda tüm imkanlarıyla kardeşlerimizin yanında durmasıdır” dedi.
Safadi, Ürdün Krallığı’nın ilhak kararını reddettiğini yenileyerek, bu girişim “iki devletli çözümü yok edecek, barış sürecinin temellerini tümüyle havaya uçuracak, bölgenin tüm halklarını güvenlik, barış ve istikrar içinde yaşama hakkında mahrum bırakacağını” belirtti. Ayrıca, “İlhakın önlenmesi barışın korunmasıdır. Tüm çabalarımızla ilhakı önlenmeye, adil ve kapsamlı bir barışa ulaşmanın yolunu bulmaya, dünya üzerinde oybirliğiyle kabul edilen iki devletli çözüm temelinde barışa ulaşmaya, ciddi ve etkili müzakereleri sürdürmek için gerçek bir ufuk bulmaya odaklandık” dedi.
Şarku’l Avsat’a açıklamada bulunan kaynaklar, Amman yönetiminin ilhak planına karşı Filistin yönetiminin tutumuna tak destek verdiğini, ancak geri dönüşü olmayan kararlar vermeden önce beklemesi ve daha fazla zaman tanımasını istedi. Kaynaklar ayrıca, Ürdün’ün “ilhakı önlemek, siyasi süreci sürdürmek ve diplomatik çabalar göstermek için daha fazla zaman istediğini” ekledi.
Ürdün Dışişleri Bakanı, ülkesinin “elindeki tüm imkanlarla Filistin’deki kardeşlerine yaptığı ve yapabileceği her türlü yardımla onlara destek olduğunu ve olmaya da devam edeceğini, İsrail’in işgal altındaki Batı Şeria’nın üçte birini ilhak etmesi durumunda, bölgeyi meydana gelebilecek bir çatışmanın sonuçlarından koruyan adil ve kapsamlı bir barışa ulaştırmanın uzun ve acı verici olacağını” belirtti. Bakan ayrıca dün yaptığı açıklamada, “İsrail’in ilhakı barış yerine çatışmayı seçtiği anlamına geldiğini ve böyle bir kararın sadece Ürdün-İsrail ilişkilerinde değil fakat aynı zamanda, tüm bölgenin adil ve kapsamlı bir barış sağlama çabaları üzerinde sonuçlarının olacağını söyledik.” dedi. Ürdün Krallığı’nın, “ilhak planını engellemek için kardeş ülke Filistin ve dünya ile çalışmaya, adil barışa ulaştıracak faal müzakereler başlatmak için gerçek ufuklar bulmaya devam ettiğini, bu barışın, bölgesel ve küresel güvenlik ve istikrar için gerekli olduğunu” vurguladı.
Safadi’nin ziyareti, Batı Şeria’nın yüzde 30’luk alanını tehdit eden ilhak planının uygulanmasından iki haftadan daha kısa bir süre önce gerçekleşti. Filistin topraklarını kemiren, şehirlerini bölerek, başkentini, sınırlarını ve egemenliğini yağmalayan ilhak planı, gelecekteki Filistin devletinin varlığı için bir tehdit oluşturuyor.
Filistin yönetimi İsrail ile yaptığı anlaşmaları sona erdirdi ve İsrail ilhak planını gerçekten uygularsa, yıkıcı bir İsrail tepkisi meydana getirebilecek iki adım olan, İsrail’i tanımayı geri çekmeye ve Filistin yönetimini başka bir devlete havale etmeye hazırlanıyor. Yönetim herhangi bir çatışmadan kaçınmak istiyor ve İsrail’in ilhak planının uygulamaya konulmasını önlemek için geniş bir uluslararası platformları harekete geçirmeye çalışıyor.
Ürdün Kralı ilhak planına karşı olduğunu sert bir biçimde açıkladı, bu planın çatışmaya dönüşebileceğini söyledi. İsrail, Ürdün’ün konumunu dikkate alıyor ve Ürdün Vadisini ve Batı Şeria’nın bazı bölgelerini ilhak etmesi durumunda ilişkilerinin kötüye gideceğinden korkuyor. Kaynaklar, “Ürdün istikrar istiyor ve İsrail’in sebep olabileceği her türlü kaosla her şekilde mücadele edebileceğini” vurguluyor.



Lübnan’da esrarengiz kayıp: Emekli subay Ahmed Şükr nasıl tuzağa düşürüldü?

TT

Lübnan’da esrarengiz kayıp: Emekli subay Ahmed Şükr nasıl tuzağa düşürüldü?

Lübnan’da esrarengiz kayıp: Emekli subay Ahmed Şükr nasıl tuzağa düşürüldü?

Günlerdir kayıp olan Lübnanlı emekli Genel Güvenlik subayı Ahmed Şükr’ün ailesinin yaşadığı şok sürerken, Lübnanlı güvenlik ve yargı kaynaklarından sızan bilgiler, Şükr’ün 1986 yılında Güney Lübnan’da kaybolan İsrailli pilot Ron Arad dosyasıyla bağlantılı “şüpheli ilişkiler” nedeniyle İsrail istihbaratı tarafından kaçırılmış olabileceğine işaret ediyor.

Şükr’ün kardeşi Abdüsselam Şükr, ağabeyinin kayboluşuna giden süreci şöyle anlattı: “Kongo’nun başkenti Kinşasa’da yaşayan Lübnanlı bir gurbetçi (A.M.), aylar önce Ahmed Şükr’le temasa geçerek Şuveyfat bölgesindeki dairesini kiralamak istedi. Taraflar anlaşmaya vardı ve 500 dolar kira ödendi. Söz konusu kişi daha sonra birkaç kez Lübnan’a geldi; bu ziyaretlerden birinde Şükr’le evinde görüştü. Ardından, Afrika’da büyük bir yatırımcı olduğunu söylediği Selim Kassab adlı bir kişinin (sonradan sahte isim olduğu ortaya çıktı) Zahle’de arazi satın almak istediğini, bu konuda yardıma ihtiyaç duyduğunu iletti.”

Abdüsselam Şükr, gurbetçinin araziyi yerinde incelediğini, ülkeyi terk ettikten iki hafta sonra da yatırımcının satın almaya karar verdiğini bildirdiğini söyledi. Görüşmenin, Ahmed Şükr’ün kaybolduğu gün saat 16.30’da yapılmasının özellikle dayatıldığını belirten Abdüsselam, ağabeyinin “o saatte bölgenin karanlık olacağı ve arazinin net görülemeyeceği” uyarısına rağmen bu ısrarın sürdüğünü aktardı. Gurbetçi ise ayağının kırıldığını öne sürerek görüşmeye katılamayacağını, yatırımcının Ahmed Şükr’le birlikte araziyi tek başına ziyaret edeceğini bildirdi.

fgtyuı
Doğu Lübnan’dan kaçırılan Lübnan Genel Güvenlik Teşkilatı’ndan emekli subay Ahmed Şükr (Aile arşivi – Şarku’l Avsat)

Belirlenen saatte yapılan buluşmanın ardından Ahmed Şükr’ten bir daha haber alınamadı. Abdüsselam Şükr, “Onunla ilgili bildiklerimiz yalnızca güvenlik ve yargı kaynaklarından sızan bilgiler” dedi. Bu bilgilere göre, kaçıranlar Zahle’de bir ev kiraladı ve Şükr’ün kaçırılmasının ardından tüm izleri sildi. Güvenlik kameraları aracın Batı Bekaa’daki Soveyra Belediyesi yönüne gittiğini tespit etti; ancak bu noktadan sonra izler kayboldu. Soveyra’nın, geçmişte Güneybatı Şam’dan Lübnan’a uzanan bir kaçakçılık hattı olarak kullanıldığı belirtiliyor.

“Devlete sadıktı”

Abdüsselam Şükr, ağabeyinin kırk yıl boyunca askeri görev yaptığını vurgulayarak, “Onun sadakati yalnızca devlete ve kurumlara oldu; hayatı boyunca hiçbir partiyle ilişkisi olmadı. Biz siyasetten uzak bir aileyiz” dedi.

Ahmed Şükr’ün, kuzeydoğudaki Bekaa bölgesine bağlı Nebi Şit kasabasındaki memleketinden başlayan titiz bir planla tuzağa düşürüldüğünü ve Zahle kentine çok yakın bir noktada kaybolduğunu aktaran aile, olayın ardından kasaba muhtarı Abbas Şükr’ün evinde taziye ve protesto ziyaretlerinin sürdüğünü belirtti.

cgt
Kaçırılan Ahmed Şükr’ün kardeşi Abdüsselam Şükr, Nebi Şit kasabasından Şarku’l Avsat’a konuştu (Şarku’l Avsat)

Aileye göre Ahmed Şükr, dokuz yıl önce Genel Güvenlik’ten emekli oldu; hizmeti sırasında Suriye sınırındaki el-Masnaa ve el-Kaa sınır kapıları dahil birçok noktada görev yaptı. Abdüsselam Şükr, “Ağabeyim 1979’da askeri hizmete girdi. Bu da Ron Arad’ın 1986’daki kayboluşu sırasında onun ‘devlet görevlisi’ olduğunu gösterir. Devlet görevlilerinin parti ilişkileri olmaz” ifadelerini kullandı.

Aile, İsrail’in Temmuz 2024’te Beyrut’un güney banliyösünde öldürdüğü Hizbullah yöneticisi Fuad Şükr’le akrabalık iddialarını da reddetti. Abdüsselam Şükr, “Kasabada kimse Fuad Şükr’ü tanımıyordu. 1980’lerin başında kasabadan ayrıldı ve bir daha dönmedi; akrabalarından da uzaktı” dedi. Ağabeyinin emeklilikten sonra Bekaa dışına çıkmadığını, evinde kaldığını ve akşamları arkadaşlarıyla kâğıt oynadığını söyledi.

Dosyada resmi temaslar

Ailenin evinde şaşkınlık ve belirsizlik hâkim. Dosyanın resmi makamlarca ele alınması ise, Şii Yüksek İslam Konseyi Başkan Yardımcısı Şeyh Ali el-Hatib’in Cumhurbaşkanı Joseph Avn ve İçişleri Bakanı Ahmed el-Haccar ile temasa geçmesinin ardından hız kazandı. Abdüsselam Şükr, Cumhurbaşkanı Avn’ın güvenlik ve yargı makamlarından soruşturmanın genişletilmesini ve olayın aydınlatılmasını istediğini aktardı. Ayrıca Emel Hareketi yetkililerinin de Meclis Başkanı Nebih Berri ile dosya konusunda temas halinde olduğunu belirtti.

Kayıp gizemi

Abdüsselam Şükr, “Ron Arad dosyasıyla ilişkilendirmeye dair sızıntıların doğru olup olmadığının yargı ve güvenlik makamlarınca net biçimde açıklanmasını istiyoruz. Bizi ilgilendiren, Genel Güvenlik ve İç Güvenlik Güçleri Bilgi Şubesi’nin resmi bulgularıdır” dedi.

Şükr, kayboluşun kilit isminin Kinşasa’da yaşayan ve Güney Lübnan’ın Kana kasabasından olduğu belirtilen (A.M.) olduğunu savundu. “Devlet, Interpol üzerinden bu kişinin yakalanmasını ve Lübnan’a getirilmesini sağlamalı” diyen Şükr, söz konusu kişinin telefonlarına cevap vermediğini, hakkında elde edilen tüm bilgi ve video kayıtlarının güvenlik birimlerinin elinde bulunduğunu ifade etti.

Aile, gurbetçi A.M.’nin “Mossad ile planı kuran ve operasyonu profesyonelce yürüten” kişi olduğuna inanıyor. Lübnanlı güvenlik kaynaklarından aktarılan bilgilere göre, kaçıranlar ne Zahle’nin Duhur bölgesindeki evde ne de Şuveyfat’taki dairede parmak izi bıraktı; kullanılan araç da henüz tespit edilemedi.


Gazze’nin imarı denkleminde sessiz rekabet: Mısır ve ABD planları

Gazze Şeridi’nin kuzeyindeki Cibaliye Mülteci Kampı’ndan bir kare (AFP)
Gazze Şeridi’nin kuzeyindeki Cibaliye Mülteci Kampı’ndan bir kare (AFP)
TT

Gazze’nin imarı denkleminde sessiz rekabet: Mısır ve ABD planları

Gazze Şeridi’nin kuzeyindeki Cibaliye Mülteci Kampı’ndan bir kare (AFP)
Gazze Şeridi’nin kuzeyindeki Cibaliye Mülteci Kampı’ndan bir kare (AFP)

Kahire ile Washington’un Gazze’nin yeniden imarı için bir planın hayata geçirilmesi gerektiği konusunda uzlaşmasına rağmen, izlenecek yol haritası hâlâ belirsizliğini koruyor. Ayrıca bu kapsamda düzenlenmesi planlanan konferansın tarihi de netleşmiş değil.

İsrail basınında “kısmi imar” seçeneğine dair girişimlere ilişkin sızıntılar gündemdeki yerini korurken, Washington’un bu İsrail çizgisiyle örtüşen yeni bir yaklaşım geliştirdiği görülüyor. Buna karşın ABD’nin, Gazze’nin tam ve kapsamlı yeniden inşasını öngören Mısır planını açık biçimde dışlamadığı da dikkat çekiyor. Mısır Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Temim Hilaf, Şarku’l Avsat’a yaptığı açıklamada, Kahire’nin hedefinin “Gazze’nin yeniden imarı konusunda entegre bir sürecin başlatılması” olduğunu vurguladı.

ABD Dışişleri Bakanlığı da Şarku’l Avsat’a, Gazze’nin yeniden imarı konusunda ortaklarla etkin şekilde temas hâlinde olunduğunu doğruladı.

Birinci yol: Mısır girişimi

Gazze Şeridi’nde ateşkes anlaşmasının 10 Ekim’de yürürlüğe girmesinin ardından iki ayrı hat ortaya çıktı: Biri Mısır öncülüğünde, diğeri ise İsrail yaklaşımıyla uyumlu görünen ABD hattı. Her iki yaklaşım da yaklaşık iki yıldır İsrail saldırılarıyla büyük ölçüde yıkılan Gazze’nin yeniden imarına dair sahadaki tasavvurları şekillendiriyor.

Ateşkesin ardından daha hızlı devreye giren Mısır hattında, Cumhurbaşkanı Abdülfettah es-Sisi Gazze’nin yeniden imarı için bir konferans düzenleneceğini yineledi. Kasım ayı sonu olası tarih olarak telaffuz edilse de konferans gerçekleşmedi. Mısır Dışişleri Sözcüsü, haftalar önce yaptığı açıklamada, gecikmenin nedenini “erken toparlanma ve yeniden imar konferansının başarısı için uygun ortamın hazırlanması” olarak açıkladı.

Süreci hızlandırmak amacıyla Mısır Dışişleri Bakanı Bedr Abdülati, Aralık ayı başında Berlin’de Alman mevkidaşı Johann Wadephul ile düzenlenen basın toplantısında, “ABD ile yeniden imar konferansı için ortak başkanlık oluşturulmasını görüşüyoruz ve en kısa sürede tarih üzerinde uzlaşmayı umuyoruz” dedi.

fg
Gazze Şeridi’nin güneyindeki Han Yunus’ta, sert hava koşulları altında kurulan yerinden edilmiş kişilere ait çadırların genel görünümü, 18 Aralık 2025. (Reuters)

4 Mart’ta Kahire’de düzenlenen “Arap Olağanüstü Zirvesi”nde kabul edilen “Gazze’nin Yeniden İmarı ve Kalkınması Planı”, Filistinlilerin yerinden edilmeden erken toparlanma ve yeniden inşa sürecini öngörüyor. Beş yıla yayılan planın maliyetinin yaklaşık 53 milyar dolar olduğu belirtiliyor. Kahire ayrıca, Birleşmiş Milletler koordinasyonunda uluslararası bir bağış konferansı çağrısında bulundu.

“Tehcir olmadan imar”

Mısır Dış İlişkiler Konseyi üyesi ve akademisyen Ahmed Fuad Enver’e göre Mısır, hangi plan uygulanırsa uygulansın Gazze’nin “yaşanabilir bir yer” hâline getirilmesini ve bunun Mısır’ın ulusal güvenliğini tehdit edecek bir tehcire yol açmamasını hedefliyor. Enver, “Mısır diplomasisi, daha önce Şarm eş-Şeyh Barış Konferansı’nda olduğu gibi bu süreçte de başarı sağlayabilir” değerlendirmesinde bulunuyor.

Enver’e göre Mısır’ın önceliği, Filistinliler için bir “can simidi” oluşturmak ve ortaklarla ciddi iş birliği içinde yeniden imar için gerekli ivmeyi sağlamak. Bu yaklaşımın, Filistinlilerin haklarına zarar vermemesi ve güvenlik kaygılarını artırmaması temel şart olarak görülüyor.

İkinci Yol: ABD–İsrail uyumlu hat

ABD hattının ilk işaretleri 21 Ekim’de ortaya çıktı. Donald Trump’ın damadı Jared Kushner, İsrail’de düzenlediği basın toplantısında, İsrail ordusunun kontrolündeki bölgelerde Gazze’nin yeniden imarının “titizlikle ele alındığını” söyledi. Kushner, “Hamas’ın kontrolünde olan bölgelere herhangi bir yeniden imar fonu tahsis edilmeyecek” ifadesini kullandı.

Bu hafta başında Wall Street Journal’da yayımlanan bir haberde ise Kushner ve ABD Özel Temsilcisi Steve Witkoff tarafından hazırlandığı belirtilen “Gündoğumu Projesi”nden söz edildi. Plana göre, Hamas’ın silahsızlandırılması şartıyla, yeniden imar süreci 10 yıla yayılacak ve güneyde Refah’tan başlayacak. “Yeni Refah” olarak adlandırılan bu yaklaşımda, yaklaşık 2 milyon Filistinlinin yeniden inşa sürecinde nerede yaşayacağına dair net bir çerçeve bulunmuyor.

Enver, bu ABD yaklaşımını “İsrail’in taleplerini önceleyen, müzakereci bir paket” olarak nitelendiriyor ve Kahire ile Tel Aviv arasında temel vizyon farkı olduğuna dikkat çekiyor.

Hangi Yol ağır basacak?

Bu farklı yaklaşımlar sürerken, Türkiye Dışişleri Bakanı Hakan Fidan da cumartesi günü yaptığı açıklamada, “İsrail’in katı tutumuna rağmen umut verici bazı mutabakatlar bulunduğunu” belirtti. Fidan, Gazze’nin yeniden imarına dair “ön değerlendirme niteliğinde bir çalışmanın” ele alındığını söyledi.

fg
Filistinli işçiler, birkaç gün önce Gazze Şeridi’nin orta kesimindeki Nuseyrat Mülteci Kampı’nda savaş nedeniyle zarar gören bir yolu onarıyor. (AFP)

Öte yandan Bloomberg, ABD ve müttefiklerinin Gazze’nin yeniden imarı için gelecek ay başında bir konferans düzenlemeyi değerlendirdiğini, toplantının Washington, Mısır ya da başka bir merkezde yapılabileceğini yazdı. Mısır Dışişleri Sözcüsü Hilaf, bu haberlere ilişkin olarak “Mısır ve ABD dâhil olmak üzere ilgili tüm taraflar arasında istişare ve koordinasyonun sürdüğünü” vurguladı.

ABD Dışişleri Bakanlığı ise konuya ilişkin ayrıntı vermekten kaçınarak, “Ortaklarla etkin temas hâlindeyiz, şu aşamada resmî bir açıklama yok” demekle yetindi.

Ahmed Fuad Enver’e göre, devam eden müzakereler ışığında Mısır hattının başarı şansı daha yüksek. Enver, Washington’un sürecin ikinci aşamasında İsrail’e tamamen angaje olma riskini göze almayacağını ve Mısır–Arap önerilerine daha açık bir yaklaşım geliştirebileceğini savunuyor.


Netanyahu, Refah'taki patlamada bir subayın yaralanmasının ardından Hamas'ı tehdit etti

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu (Reuters)
İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu (Reuters)
TT

Netanyahu, Refah'taki patlamada bir subayın yaralanmasının ardından Hamas'ı tehdit etti

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu (Reuters)
İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu (Reuters)

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu bugün yaptığı açıklamada, Refah'ta bir İsrail ordu subayının patlayıcı cihazla yaralanmasının ardından Hamas'ın Gazze Şeridi'ndeki ateşkes anlaşmasını ihlal ettiğini söyledi.

Netanyahu, Hamas'ın "iktidardan uzaklaştırılması, silahsızlandırılması ve aşırıcılığın ortadan kaldırılması"nı içeren ateşkes anlaşmasına uyması gerektiğini belirterek, hareketin silahsızlanmayı açıkça ve sürekli olarak reddetmesinin "açık ve devam eden bir ihlal" olduğunu vurguladı.

Netanyahu açıklamasında, "İsrail, askerin yaralanmasına neden olan hareketin ihlallerine karşılık verilecektir" uyarısında bulundu.

Gazze Şeridi'ndeki ateşkes anlaşması geçen ekim ayında yürürlüğe girmişti ve ABD Başkanı Donald Trump yönetimi, Hamas'ın silahsızlandırılmasını da içermesi beklenen anlaşmanın ikinci aşamasına geçmeyi hedefliyor.

Anlaşmanın ikinci aşaması, İsrail'in Gazze'nin bazı bölgelerinden daha fazla çekilmesini, uluslararası bir istikrar gücünün konuşlandırılmasını ve Trump liderliğindeki "barış konseyini" içeren yeni bir yönetim yapısının uygulanmasını içeriyor.Şarku’l Avsat’ın aldığı bilgiye göre planlanan uluslararası gücün, şu anda İsrail askeri kontrolü altında bulunan Gazze Şeridi'nin bir bölümüne konuşlandırılması bekleniyor.