İslam İşbirliği Teşkilatı Genel Sekreteri el-Useymin: DEAŞ’tan daha tehlikeli olan İhvan ile yüzleşilmesi gerekiyor

İslam İşbirliği Teşkilatı Genel Sekreteri Yusuf el-Useymin.
İslam İşbirliği Teşkilatı Genel Sekreteri Yusuf el-Useymin.
TT

İslam İşbirliği Teşkilatı Genel Sekreteri el-Useymin: DEAŞ’tan daha tehlikeli olan İhvan ile yüzleşilmesi gerekiyor

İslam İşbirliği Teşkilatı Genel Sekreteri Yusuf el-Useymin.
İslam İşbirliği Teşkilatı Genel Sekreteri Yusuf el-Useymin.

İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) Genel Sekreteri Yusuf el-Useymin, Şarku’l Avsat ile gerçekleştirdiği röportajda son dönemde ortaya çıkan koronavirüs salgını ve İslam dünyasından bazı ülkelerin karşılaştığı zorluklar ışığında İİT’nin oynadığı role ilişkin açıklamalarda bulundu.
Useymin, İhvan-ı Müslimin Örgütü’nün (Müslüman Kardeşler) DEAŞ’tan daha tehlikeli olduğunu ve topluma nüfuz etmesini durdurmak için mümkün olan tüm yollarla mücadele edilmesi gerektiğini belirti. Örgütün eylemleriyle mücadele ve ifşa edilmesi için uzun vadeli bir strateji geliştirme çağrısında bulundu.
Mezhep farklılıkları üzerine açıklamalarda bulunan Useymin,  İİT’nin üye devletleri arasında mezhep kaynaklı bir çatışma olmadığını vurgulayarak Şiilerin ve Sünnilerin yüzlerce yıldır bir arada yaşadığını, değişen tek şeyin politikalar olduğunu belirtti. Yeni durumda devrim ihraç etmek ve zafer elde etmek amacıyla siyasi bir proje olarak öne sürülen mezheplerin siyasi amaç için kullanılmaya başlandığına dikkat çekti.
Useymin, İİT’nin çalışmaları hakkındaki açıklamasında Genel Sekreterliğin devletlerin iradesinin yansıması olduğunu ve kurumun siyaset üretmediğini vurguladı. Bu ülkelerin bir konu veya bir mesele hakkında çalışılmasını istediğinde Genel Sekreterliğin görevinin bu kararları ve politikaları uygulamak olduğunu belirtti. İİT’nin İslam dininin sesi olan kapsamlı bir platform olduğunu kaydetti.

Terörle Mücadele
Useymin, İslam İşbirliği Teşkilatı’nın teröre karşı tutumunun açık ve net olduğunu; fikri, mali veya bir hareket olarak olsun, her türlü terörizmin reddedilerek masum görülmediğini söyledi. Açıklamasını şöyle sürdürdü:
“İİT sözlüğünde aşırılık yanlısı bir terörist eyleme hiçbir gerekçe yoktur. İslam, merhamet ve barışa dayanan ılımlı bir dindir. Bu ilke sadece bir fikir değil, İİT’nin temel ilkesidir. Teşkilat olarak İslam dünyasında veya dünyanın herhangi bir yerinde gerçekleşen her türlü terör eylemini kınıyoruz. Din, dil ırk ve renk gözetmeksizin terör eylemi gerçekleştiren herkese cevabımız aynı olacak ve terörizme karşı durmaya devam edeceğiz.”
Bu tür cezai eylemleri gerçekleştirmenin hiçbir gerekçesi olmadığını vurgulayan Useymin açıklamasında şu ifadelere yer verdi:
“Batı ülkelerinde demokrasi ve rahat bir yaşam söz konusu. İşsizler gelirleri yoksa yardım alıyorlar. Fakat biz vatandaşlarımızın çoğunun DEAŞ’e bağlı olduğunu görüyoruz. Yoksulluğun insanları terörist eylemler yapmaya zorlamasının doğrudan bir nedeni olduğunu düşünmüyorum. Evet, bunun sebeplerinden biri olabilir ancak gerekçe olarak en başta fikir ve inanç geliyor. Dünyadaki 90 ülkeden vatandaşların DEAŞ’a bağlı olduğunu gösteren rakamlar da bunu doğruluyor.”
Bu durumun “İslami terörizmi veya islamofobiyi geçersiz kıldığını” belirten Useymin bu nedenle terörizm suçlamasını İslam dinine veya Müslümanlara bağlamanın zor olduğunu kaydetti. Bu tür eylemleri gerçekleştiren az sayıda Müslüman olduğunu, bunun dünyadaki yaklaşık 1,7 milyar  Müslümanın ne kadarını oluşturduğuna dikkat çekerek terörizmin belirli bir formu veya adı olmadığını ifade etti.

Diasporadaki Müslümanlar
İİT Başkanı ayrıca Müslümanlara ve diasporada İslam dinini savunmak için üstlendikleri rollere dikkat çektiği açıklamasını şöyle sürdürdü:
“Batı ülkelerindeki Müslümanlar için aktif bir rol olmalı. Sessiz bir çoğunluğa sahipler. Örneğin, Avrupa ve Rusya'da yaklaşık 65 milyon nüfus var ancak sesleri yok. İslam dinini daha iyi savunabilmek için tek bir cephede yer almıyorlar. İslami liderlerin büyük bir bölümü İslam dinini savunmada ve terörizmi reddetmekte önemli rol oynamalı. Müslümanların bu ülkelerde karşılaştıkları en önemli sorun, bir mahallede birlikte yaşamaları ve çevrelerine entegre olmamalarıdır. Geldikleri ülkelerin kıyafetlerini giyen ve ülkelerinde uyguladıkları gelenek ve görenekleri orada devam ettiren bu insanlar  yaşadıkları ülkede bir farklılıkla karşılaştıklarında kimlik sorunu ortaya çıkıyor. Sonuç olarak terörist örgütlerin sömürdüğü bu farklılıklar beliriyor. İİT’nin terörizmle mücadele çabaları arasında İslami olmayan ve ne yazık ki terörizm olgusunun ortaya çıkmaya başladığı ülkelerdeki Müslüman toplumlara ‘Yaşadığınız ülkelerin yasalarına saygı göstermeniz gerekiyor. Uymayacaksanız neden oraya gittiniz?’ sorusunu hatırlatmak yer alıyor.”

İhvan-ı Müslimin tehlikesi
İslam ve dünya için en tehlikeli olan gruplara da değinen Useymin, İhvan-ı Müslimin’in aslen bir suç grubu olan DEAŞ’tan daha tehlikeli olduğunu, İhvan’ın nüfuz eden bir grup olarak içinde yaşadıkları ülkelerin ve toplumların avukat, doktor, parlamenter ve üniversite profesörü gibi birçok kadroda etkili olduğunu vurguladı.  İhvan-ı Müslimin’in imparatorluğunu oluşturarak iktidara sahip olmak için aşağıdan yukarıya doğru giden bir stratejisinin olduğunu ve toplumun en alt tabakasına nüfuz edip hakimiyeti eline aldıklarını belirtti. Useymin, İhvan’ın suç eylemlerini hayata geçirmek için takiye ilkeleriyle hareket ettiğini vurguladı.
Useymin konuya dair üç temel nokta belirledi. Bunları söz konusu tehlikeyle yüzleşmek, sorunun varlığını kabul etmek ve planlarını ortaya çıkarmak. Ayrıca ekonomik ve sosyal olarak geride kalmak ve kalkınma çalışmalarının durmasına neden olmak gibi içinde bulunduğu çevreyi nasıl bir bölgeye dönüştürdüğünü bilmeyen halk arasında İhvan hareketinin tehlikesini ortaya koyarak bu gruptaki alim olarak adlandırılan kişileri kutsallıktan çıkarmak olarak sıraladı.
İhvan-ı Müslimin ile mücadele etmek için uzun vadeli bir strateji oluşturmanın gereğini vurgulayan Useymin, İslam ülkelerinin bu dosya üzerinde sıkı ve ciddi bir şekilde çalışması, bu grubun tehlikesi ile genişlemesini sınırlamak ve kültürel ve sosyal etkinliklerini durdurmak için uzun çalışmalar yapılması gerektiğine dikkat çekti.
Aynı zamanda, bu grubun her alanda kalkınma yolunda bir engel olduğuna dikkat çekerek İİT’nin amaçlarından birinin, İslam dininin Müslüman Kardeşler'in çeşitli yollarla yok etmek için çalıştığı sanat ve kültürle çelişmediğini göstermek için festivaller kurduğunu dile getirdi.

Husi suçları
Husilerin uygulamalarının tüm uluslararası düzenlemeleri ve gelenekleri ihlal ettiğini belirten Useymin, bunun Husilerin Mekke'yi hedef alma sürecinden sonra, teşkilat  üyelerinin bakanlık toplantısının ardından verdiği bir karar olduğunu ve eylemlerinin  kınandığını söyledi.
Ayrıca teşkilatın Yemen halkının yanında olduğunu ve Yemenliler tarafından üzerinde anlaşılan kapsamlı ve adil siyasi çözümü desteklediğini belirten Useymin sözlerini şöyle sürdürdü:
“Yemen'deki meşruiyeti destekleyen Koalisyon güçlerinin liderliğinde, geçen 4 Nisan'da iki haftalık ateşkes ilan edilmesini memnuniyetle karşıladık. Bunu Koalisyon güçleri tarafından insani bir girişim olarak değerlendirdik. Ancak Husiler sürekli olarak barış fırsatlarını kaçırıyor.  Bu da büyük bir engel oluşturuyor. Taraflar bir araya gelmeli ve Husiler uluslararası kararlara uymalıdır.”

Libya'da barış
Useymin, Libya'da ateşkes olması gerektiğini ve İİT’nin Mısır'ın Libya krizini barışçıl bir şekilde çözme çabalarını memnuniyetle karşıladığını belirttiği açıklamasında şu ifadeleri kullandı:
“Burada İslam İşbirliği Örgütü'nün hüküm ve ilkelerine uygun olarak Bakanlar Kurulu Zirvesi’nin Libya'da güvenliğin ve istikrarın geri dönmesini sağlamak, egemenliğini ve toprak bütünlüğünü korumak için krizi siyasi olarak çözecek olan Libya'da kapsamlı ateşkes çağrısını ve çabalarına yönelik kararları destekliyoruz. Tüm taraflar, bu girişimlerin gerçekleşmesi için silahları susturmalıdır.”

Koronavirüs ile mücadele
Teşkilatın İslam ülkelerinde koronavirüs salgının durumu ve gelişimini yakından takip ettiğini ifade eden Useymin, kendilerine bağlı üye ülkelerden en az gelişmiş olanlara özellikle sağlık sektöründe ve koronavirüs ile mücadelede destek sağladıklarını bildirdi. Teşkilatın Cidde’deki genel merkezinde Bangladeş, Afganistan ve Cibuti'den gelen heyetlere, bu ülkelerdeki sağlık bakanlıklarının salgının patlak vermesine karşı kapasitelerini desteklemek ve geliştirmek için İslami Dayanışma Fonu'ndan kendilerine tahsis edilen hibelerin verildiğini bildirdi.
Aynı zamanda üye devletlerin salgının ciddiyeti konusunda farkındalığı artırma çabalarını, İİT’nin sosyal medya platformlarında ve yol gösterici mesajlarında sunarak günlük olarak sürdürdüğünü vurguladı.

Kadınların rolü
Useymin açıklamasında, kadınlar hakkındaki başlıklarla İslam İşbirliği Teşkilatı tarafından yakından ilgilenildiğini belirterek kadınların bilgi ve iletişim teknolojisi alanında desteklenmelerinin ve iş hayatında eşit fırsatlar sağlamak da dahil her alanda güçlendirilmelerinin önemini vurguladı. Bu alandaki ekonomik büyüme için daha fazla yatırıma ihtiyaç duyulduğunu söyledi.
Useymi kadınların ülkelerinin gelişiminde önemli rol oynadığını ve toplumlarında etkili olma hedeflerine ulaşmak için güvenilmesi ve desteklenmesi gerektiğini vurguladı. Kadınları güçlendirmenin haklarını erkeklerle eşit hale getirmenin İİT’nin öncelikleri arasında yer alan İslami kanunlara da uygun olduğunu kaydetti. Ayrıca üye devletleri, İİT’nin kadınların ilerlemesi için belirlenen eylem planını ve kadınlara yönelik siyasi, ekonomik ve sosyal güçlendirme konusunda bakanlık kararlarını kadın sistemlerini gözden geçirmeye ve gerektiğinde değiştirmeye çağırdı.

Mezhep farklılıkları
Mezhep farklılıkları üzerine açıklamalarda bulunan Useymin,  İİT’nin üye devletleri arasında mezhep kaynaklı bir çatışma olmadığını vurgulayarak Şiilerin ve Sünnilerin yüzlerce yıldır bir arada yaşadığını, değişen tek şeyin politikalar olduğunu belirtti. Yeni durumda devrim ihraç etmek ve zafer elde etmek amacıyla siyasi bir proje olarak öne sürülen mezheplerin siyasi amaç için kullanılmaya başlandığına dikkat çekti.
Useymin açıklamasında, “Şunu fark etmeliyiz ki dinler siyasete dahil edildiğinde ihtilaflar yaşanması kaçınılmaz olur. Şu an yaşanan şey, kendilerini şeyh olarak adlandıranların taraflar arasındaki olayları alevlendirmesidir” dedi.
Useymin, politik sorunların siyasetçiler arasında çözülmesi gerektiğini ve düzeni bozabilecek durumların üstesinden gelmenin İİT’nin kuruluşundan bugüne kadar üzerinde çalıştığı konu olduğunu belirtti. “Ancak sorun, dini siyasete sürükleyerek bu sayede bir grubun diğerine karşı zafer elde etmeye çalışmasındadır. Bu teşkilatın tüm üyeleri için kabul edilemez ve reddedilen bir durumdur” ifadesini kullandı.

Suudi Arabistan’ın rolü
Useymin açıklamasında, Suudi Arabistan’ın Filistin meselesindeki istikrarlı duruşu da dahil olmak üzere birçok konudaki eylemleriyle her gün insan tacirlerinin eylemlerini çürüttüğünü, ayrıca ekonomik açıdan da desteğini artırarak üye ülkeler arasındaki büyüme oranını yüzde 25'e yükselttiğini belirtti. Suudi Arabistan'ın İslami Dayanışma Fonu'na acil yardım için milyonlarca dolar destek verdiğine dikkat çeken Useymin, bazı ülkeler UNRWA'ya yardım sağlamaktan vazgeçtiğinde Suudi Arabistan'ın UNRWA’ya önceki 160 milyon dolara ek olarak 50 milyon dolar ile büyük bir destek sağladığını vurguladı.
 
İslam İşbirliği Teşkilatı’nın rolü
Teşkilatın tanımında bir karışıklık ve yanlış anlaşılma olduğuna dikkat çeken Useymin, öncelikle uluslararası kurumların ve Genel Sekreterliğin devletlerin iradesinin bir yansıması olduğunu, kurumun siyaset yapmadığını, bunun uluslararası kuruluşlar için bir öncelik olduğunun anlaşılması gerektiğini söyledi.

Useymin sözlerini şöyle sürdürdü:
“Bu ülkeler bir konu veya bir mesele üzerinde çalışmak isterse Genel Sekreterliğin görevi bu kararları ve politikaları uygulamaktır. Kararlar çıkarmak değildir. Ayrıca kurumun bir sorunu çözmek için askeri görevleri yerine getirecek bir ordusu yok. Bu yüzden İİT, İslam dininin sesi olan kapsamlı bir platformdur.  Siyaset, ekonomi ve kültür alanında tek bir pozisyon üzerinde anlaşıyoruz. Bu pozisyon herkes tarafından benimseniyor ve üzerinde herhangi bir anlaşmazlık söz konusu değil. Bununla ancak tek bir siyasi tutum formüle edebilirsiniz. Bu tabloyu açıklayan bir diğer faktör de dünya üzerindeki yaklaşık 1,7 milyar Müslüman nüfus olmasıdır. Bizler tek bir siyasi çerçevede çalışıyoruz. Çalışmalarımız, İslam dünyasının resmi veya resmi olmayan liderlerinin bir dizi konudaki tutumlarının ortak bir örneğini temsil ediyor.”



Infantino, Şarku’l Avsat'a konuştu: Dünya, Suudi Arabistan'da düzenlenecek 2034 Dünya Kupası'nı keyifle izleyecek

TT

Infantino, Şarku’l Avsat'a konuştu: Dünya, Suudi Arabistan'da düzenlenecek 2034 Dünya Kupası'nı keyifle izleyecek

Infantino, Şarku’l Avsat'a konuştu: Dünya, Suudi Arabistan'da düzenlenecek 2034 Dünya Kupası'nı keyifle izleyecek

Uluslararası Futbol Federasyonları Birliği (FIFA) Başkanı Gianni Infantino, Suudi Arabistan’ın küresel futbol sahnesinde önemli bir merkez hâline geldiğini söyledi. Son yıllarda yaşanan farklı ve hızlı dönüşümün, uluslararası düzeyde etkili bir varlık ortaya çıkardığını belirten Infantino, Suudi Arabistan'da dünyanın önde gelen futbol yıldızlarını bünyesinde barındıran küresel nitelikte bir yerel lig oluştuğunu ifade etti. Infantino, söz konusu ligin dünyadaki en iyi üç lig arasına girme yolunda ilerlediğini kaydetti.

zxcvf
FIFA Başkanı Gianni Infantino, Suudi Arabistan liginin dünyanın en iyi üç liginden biri olma yolunda ilerlediğini iddia etti. (Şarku’l Avsat)

Infantino, Şarku’l Avsat’a verdiği röportajda, Suudi Arabistan Milli Takımı’nın 2022 Dünya Kupası’nda Arjantin karşısında elde ettiği çarpıcı sürprizin ardından, 2026 Dünya Kupası’nda da İspanya karşısında benzer bir başarıyı tekrarlayabilecek kapasiteye sahip olduğunu söyledi. Infantino, Suudi futbolunun yalnızca A Milli Takım düzeyinde değil, alt yaş grupları seviyesinde de dikkat çekici bir gelişim gösterdiğini vurguladı. Aynı zamanda ülkedeki kadın futbolunun da, son yıllarda futbol otoritelerinin bu alana verdiği ilgi sayesinde daha güçlü bir büyüme potansiyeline sahip olduğunu ifade etti.

Öte yandan Infantino, Suudi Arabistan’ın 2034 Dünya Kupası’na ev sahipliği yapacak olmasının kendisine kişisel bir mutluluk verdiğini belirterek, Suudi Arabistan’ın misafirperver bir ülke olduğunu, köklü bir kültüre, zengin bir mutfağa ve özgün bir halka sahip bulunduğunu, tüm bu unsurların büyük futbol organizasyonunun başarısına katkı sağlayacağını dile getirdi.

fvg
FIFA Başkanı Gianni Infantino, Suudi Arabistan milli takımının Dünya Kupası'ndaki sürprizlerini tekrarlayabilecek kapasitede olduğunu söyledi. (Şarku’l Avsat)

* Son yıllarda Suudi Arabistan'daki spor hareketinin, özellikle Ronaldo ve Benzema gibi büyük yıldızların transferiyle birlikte, küresel futbol haritası üzerindeki etkisini nasıl değerlendiriyorsunuz?

Bugün Suudi Arabistan, Cristiano Ronaldo ve daha birçok yıldızın varlığıyla modern futbolun güçlü bir merkezi haline geldi. Ancak sadece yıldız transferlerini değil, yerel futbolun ve Suudi Arabistan Milli Takımı’nın gücünü de unutmamak gerekiyor. Son Dünya Kupası’nda Arjantin’e karşı alınan zafer de bunun önemli bir göstergesi. Tüm bunlar, Suudi Arabistan’ı küresel futbol arenasında etkili bir güç haline getirdi ve bu son derece olumlu bir gelişme. Dünyanın her yerinde futbola ihtiyaç var ve ben Suudi futbolunun büyümeye devam etmesini, her geçen gün daha da iyi hale gelmesini sabırsızlıkla bekliyorum.

df
Suudi Arabistan'da düzenlenecek 2034 Dünya Kupası, tüm dünyanın konuşacağı bir turnuva olacak. (Şarku’l Avsat)

* Sizce Suudi Arabistan Milli Takımı, 2026 Dünya Kupası'nda elde ettiği başarıyı İspanya'ya karşı tekrarlayabilecek mi?

Bu gerçekten ilginç bir soru. Bence her şey mümkün. Elbette grup zorlu, ancak Suudi Arabistan, herhangi bir rakibi yenebileceğini gösterdi. Bu nedenle taraftarlar, oldukça heyecanlı ve çekişmeli bir mücadele izlemeyi bekleyebilir.

* Suudi Arabistan Ligi'ni bugün dünya genelindeki en iyi liglerle kıyasladığınızda hangi seviyede görüyorsunuz?

Bugün geldiğimiz nokta, Suudi Arabistan Ligi’nin dünyanın en iyi üç ligi arasında yer alma yolunda olduğunu söylememizi sağlıyor. Bu hedefler yüksek, ama kesinlikle mümkün. Taraftarların coşkusunu görüyoruz, modern futbol stadyumlarını görüyoruz. Ayrıca 2034 Dünya Kupası ve Asya Kupası hazırlıkları kapsamında inşa edilen yeni altyapıyı da gözlemliyoruz. Çok sayıda oyuncu Suudi Arabistan’da oynamak için geliyor.

Genç yeteneklerin gelişimini ve Suudi Arabistan Ümit Milli Takımı’nın her geçen gün güçlendiğini görüyoruz. Ülkedeki futbol kültürü zaten oldukça güçlü. Bu nedenle lig büyüyor ve etkisi artıyor; sadece Suudi Arabistan’da değil, Avrupa, Amerika ve Asya’da da varlığı hissediliyor. Herkes Suudi Arabistan Ligi’nden söz ediyor. Bu durum, dünyanın pek çok diğer ligi için geçerli değil. Lig sürekli gelişiyor ve giderek daha iyi hâle geliyor.

sdv
Suudi Arabistan Başbakanı ve Veliaht Prensi Muhammed bin Selman, 2034 Dünya Kupası'na ev sahipliği yapmak üzere hazırlanan sözleşmeyi imzalarken (Şarku’l Avsat)

* Suudi Arabistan’ın 2034 Dünya Kupası’na ev sahipliği yapacak olması hakkında ne düşünüyorsunuz?

FIFA’nın, Suudi Arabistan’a 2034 Dünya Kupası’nı verme kararını geçen yıl oybirliğiyle almış olmasından dolayı çok mutluyum. Bu karar, tüm futbol dünyasının Suudi Arabistan’da Dünya Kupası düzenlenmesini onayladığı anlamına geliyor. Bu organizasyon, Suudi Arabistan’ı tamamen yeni bir seviyeye taşıyacak ve elbette hem ülkedeki topluma hem de Suudi Arabistan’ın uluslararası imajına güçlü bir etki yapacak.

Suudi Arabistan, misafirperver bir ülke, köklü bir kültüre, zengin bir mutfağa ve özel bir halka sahip. Dünya, Suudileri tanımak ve Suudi misafirperverliğini deneyimlemek istiyor; işte bu tam olarak gerçekleşecek. Ülkenin şimdi hazırlık için sekiz yılı var ve yapılacak çok iş bulunuyor. Ancak Suudi Arabistan kesinlikle dünyanın gelişine hazır olacak ve dünya 2034’te Suudi Arabistan’da bulunmaktan büyük keyif alacak.

xc
FIFA Başkanı Gianni Infantino, Suudi Arabistan’ın ev sahipliğinin açıklandığı törende (Şarku’l Avsat)

* Suudi Arabistan’ın, uluslararası büyük spor organizasyonlarına ev sahipliği yapması ve yıldız oyuncuları çekmesiyle yaşadığı büyük dönüşümü nasıl değerlendiriyorsunuz?

Bu, Suudi Arabistan’da birkaç yıldır devam eden gerçek bir dönüşüm. Ülke, sadece futbolda değil, sürekli olarak farklı spor etkinliklerine ev sahipliği yapıyor; bunlar arasında boks, tenis ve çok sayıda diğer organizasyonlar yer alıyor. Bu etkinlikler yalnızca Suudiler, Ortadoğu veya Arap dünyası tarafından değil, tüm dünya tarafından takip ediliyor.

Bu durum, Suudi Arabistan gibi büyük bir ülkenin sadece bölgesel değil, küresel çapta ne kadar etkili olabileceğini gösteriyor. Bu nedenle, Suudi Arabistan’ın tarihi bir adım attığını düşünüyorum. Bu vizyon, elbette Kral Selman, Veliaht Prens Muhammed bin Selman ve onların ekibi tarafından şekillendirildi. Amaç, ülkeyi dünyaya açmak ve Suudi Arabistan’ı sadece politik ve ekonomik alanda değil, spor alanında da istikrarlı ve etkili bir konuma taşımak.

zsx
FIFA Başkanı Gianni Infantino, Suudi Arabistan'da kadın futbolunun gelişimini övdü. (AFP)

* Suudi Arabistan kadın futbolunun son dönemde elde ettiği başarıları nasıl değerlendiriyorsunuz?

Bu durumdan gerçekten çok mutluyum ve bence insanlar bu konuyu yeterince konuşmuyor. Suudi Arabistan’ın kadınlar futbol ligi kurma kararı çok önemli bir adım. İki yıl önce Suudi Arabistan Kadınlar Ligi maçlarından birine bizzat katıldım; maçta 4 bin kişi vardı. Maç çok iyiydi ve milli takım artık uluslararası maçlara katılabilecek düzeyde. Takım, sadece birkaç yıl önce dördüncü maçını oynuyordu ve o zamandan bu yana 40’tan fazla karşılaşma yaptı. Şu anda, sanırım, FIFA sıralamasında 161. sırada yer alıyor ve sürekli yükseliyor.

Dünyanın, Suudi Arabistan gibi bir ülkenin kadın futboluna ev sahipliği yapmasının ne kadar büyük bir etki yarattığını fark edip etmediğini bilmiyorum. Bu çok önemli, cesur bir adım ve Suudi Arabistan Futbol Federasyonu ile ülke için büyük bir kazanım. Kadın futbolu Suudi Arabistan’da daha da büyüme potansiyeline sahip. FIFA olarak biz de bu ülkede kadın futbolu turnuvaları ve etkinlikleri düzenlemeyi arzu ediyoruz.

* Suudi Arabistan Milli Takımı’nın maçlarını izlediniz; taraftarlar ve stadyum atmosferi hakkında neler söyleyebilirsiniz?

Muhteşem. Gerçekten muhteşem ve olağanüstü bir atmosfer vardı. Suudi Arabistan, köklü bir futbol kültürüne sahip ve bu yeni bir durum değil; yılların birikimi sonucu oluşmuş bir gelişim. Milli takım ve kulüp maçlarında taraftarları izlediğinizde, 90 dakika boyunca tezahürat yaptıklarını ve coşkuyla maçı takip ettiklerini görüyorsunuz.

* Suudi Arabistan Kalkınma Fonu, FIFA aracılığıyla stadyumların geliştirilmesi için 1 milyar dolara kadar kredi sağlayacak. Hangi ülkeler bu girişimden yararlanacak ve koşullar neler olacak?

Elbette birçok ülke bu destekten faydalanacak. Lübnan, senin bir Lübnanlı gazeteci olman vesilesiyle özel bir örnek; kesinlikle modern, gelişmiş ve yüksek standartlarda yeni bir stadyuma sahip olmalı. Bu, Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn’a verdiğim bir söz. Bu destek, Suudi Arabistan Kalkınma Fonu veya başka bir proje aracılığıyla olabilir, detayları daha sonra göreceğiz.

Dünya genelinde birçok ülke, bir stadyuma bile sahip değil. Sadece Afrika’da 20’den fazla ülke milli takım maçlarını kendi topraklarında oynayamıyor. Lübnan, Asya’da kendi sahasında maç oynayamayan ülkelerden biri; başka ülkeler de benzer sorunlar yaşıyor.

FIFA Başkanı olarak benim hedefim, her ülkede en az bir stadyumun uluslararası maçlara ev sahipliği yapabilmesini sağlamak. İşte bunu başarmak istiyoruz ve Suudi Arabistan Kalkınma Fonu ile doğru ortaklığı bulduk. Bu bir kredi; yani geri ödeyeceğiz, ancak bu, stadyum inşasına yatırım yapmamıza imkân tanıyor. Toplamda 1 milyar dolara kadar yatırım yapılacak ve düzenlemeler ile rehberler gelecek yıl başında ilan edilecek.

FIFA’nın önceliği, maçlarını kendi sahasında oynayamayan ülkelere yönelmek olacak. Bu sayede her ülkenin çocukları ve halkı, kahramanlarını kendi ülkelerinde futbol oynarken izleyebilecek. Bu çok özel bir durum ve futbolun gelişimi üzerinde büyük bir etki yaratacak.

axsdf
FIFA Başkanı Gianni Infantino, dünyanın Suudi Arabistan'da düzenlenecek 2034 Dünya Kupası'nı keyifle izleyeceğine inanıyor. (Reuters)

* Bu projeden yararlanacak ülkelerin yerine getirmesi gereken koşullar neler? FIFA’ya araziyi mi tahsis etmeleri gerekiyor?

Evet. Biz stadyumun inşasını finanse edeceğiz. Tek ihtiyacımız olan arazi. Arazi ücretsiz olarak sağlanmalı. Ayrıca stadyuma ulaşım yolları, su ve elektrik bağlantıları da temin edilmeli. Geri kalan her şeyi biz sağlayacağız. Böylece her ülkede bir futbol mücevheri yaratacağız.

* Gianni Infantino’nun kaç pasaportu var ve Lübnan pasaportu sizin için ne ifade ediyor?

(Gülerek) Birkaç pasaportum var; Lübnan, İtalya ve İsviçre. Lübnan pasaportu benim için kalben Lübnanlı olmak demek. En önemli husus bu.

* Bu röportajın sonunda Arap dünyasındaki futbolseverlere bir mesajınız var mı?

Arapçam çok iyi değil… “Ben Lübnanlıyım, biraz Arapça konuşuyorum, mutlu bir yıl dilerim.” Başka ne söylememi istersiniz?

* İngilizce olarak Arap dünyasındaki futbolseverlere bir mesaj verebilir misiniz?

Tabii. Belki Arap taraftarların farkında olmadığı bir konu var: Gelecek yıl Dünya Kupası’na 7 Arap ülkesi katılacak. Bu, şimdiye kadar bir dil açısından en yüksek sayı. Irak’ın da katılma şansı hâlâ var; eğer katılırsa, Arapça konuşan ülke sayısı 8 olacak. Bu da demek oluyor ki, Dünya Kupası’nda Arapça konuşulacak. Arapça, gelecek yıl Kuzey Amerika’da en çok konuşulan dillerden biri olacak. Bunu dört gözle bekliyorum; çünkü Araplar oyuna eşsiz bir tutku getiriyor. Çok teşekkür ederim. Beni takip edin, ben Gianni Infantino.


Faysal bin Ferhan ve Safadi bölgesel ve uluslararası gelişmeleri ele aldılar

Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı, Riyad'da Ürdünlü mevkidaşı ile yaptığı görüşmede (SPA)
Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı, Riyad'da Ürdünlü mevkidaşı ile yaptığı görüşmede (SPA)
TT

Faysal bin Ferhan ve Safadi bölgesel ve uluslararası gelişmeleri ele aldılar

Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı, Riyad'da Ürdünlü mevkidaşı ile yaptığı görüşmede (SPA)
Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı, Riyad'da Ürdünlü mevkidaşı ile yaptığı görüşmede (SPA)

Ürdün Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri ve Gurbetçiler Bakanı Dr. Ayman Safadi, resmi bir ziyaret için Riyad'a geldi.

Riyad'daki Kral Halid Uluslararası Havalimanı'na varışında, kendisini Dışişleri Bakan Yardımcısı Mühendis Velid bin Abdulkerim el-Hureyci karşıladı.

sdfr
Suudi Arabistan Dışişleri Bakan Yardımcısı, Ürdün Dışişleri Bakanı'nın Riyad'a gelişi sırasında kendisini karşılarken (SPA)

Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı Suudi Arabistan Dışişleri Bakan Yardımcısı, Ürdün Dışişleri Bakanı'nın Riyad'a gelişi sırasında kendisini karşılarken (SPA)Prens Faysal bin Ferhan bin Abdullah, dün Riyad'da Ürdün Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri ve Gurbetçiler İşleri Bakanı Ayman Safadi'yi kabul etti.

Görüşmede, iki ülke arasındaki kardeşlik ve tarihi ilişkiler gözden geçirildi ve çeşitli alanlarda ortak iş birliğini geliştirme fırsatları ele alındı.

ght
Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı, Riyad'da Ürdünlü mevkidaşıyla yaptığı görüşme sırasında (SPA)

Bölgesel ve uluslararası alandaki son gelişmeler ve bunlara ilişkin çabaların koordinasyonu da görüşüldü.


Suudi Arabistan Savunma Bakanı, Pakistan Ordusu Başkomutanına Birinci Sınıf Kurucu Nişanı'nı takdim etti

Suudi Arabistan Savunma Bakanı, Pakistan Ordusu Başkomutanına Kurucu Nişanı verdi, (SPA)
Suudi Arabistan Savunma Bakanı, Pakistan Ordusu Başkomutanına Kurucu Nişanı verdi, (SPA)
TT

Suudi Arabistan Savunma Bakanı, Pakistan Ordusu Başkomutanına Birinci Sınıf Kurucu Nişanı'nı takdim etti

Suudi Arabistan Savunma Bakanı, Pakistan Ordusu Başkomutanına Kurucu Nişanı verdi, (SPA)
Suudi Arabistan Savunma Bakanı, Pakistan Ordusu Başkomutanına Kurucu Nişanı verdi, (SPA)

Suudi Arabistan Savunma Bakanı Prens Halid bin Selman bin Abdulaziz, Pakistan Ordusu Başkomutanı Mareşal Asim Munir'e, Kral Selman bin Abdulaziz'in emri doğrultusunda, dostluk ve ortak iş birliği bağlarını pekiştirme ve güçlendirme, ayrıca Suudi Arabistan-Pakistan ilişkilerini geliştirme konusundaki seçkin çabaları nedeniyle Birinci Sınıf Kral Abdulaziz Madalyası'nı takdim etti. Bu tören, Suudi Savunma Bakanı'nın dün Riyad'daki makamında Pakistan Ordusu Başkomutanını kabulü sırasında gerçekleşti.

fr
Suudi Arabistan Savunma Bakanı, Pakistan Ordusu Başkomutanına Kurucu Nişanı verdi, (SPA)  

Prens Halid bin Selman, Mareşal Asim Munir'i, Pakistan Ordusu Başkomutanlığına atanması nedeniyle tebrik ederek başarılar diledi.

Görüşmede, Suudi Arabistan-Pakistan arasındaki tarihi ilişkiler, iki kardeş ülke arasındaki savunma alanındaki stratejik iş birliği gözden geçirildi ve uluslararası barış ve güvenliğin temellerinin atılması çabalarının yanı sıra ortak ilgi alanlarına giren diğer konular ele alındı.

Toplantıya Savunma Bakan Yardımcısı Prens Abdulrahman bin Muhammed bin Ayyaf, Genelkurmay Başkanı Korgeneral Feyyad bin Hamid el-Ruveyli, Savunma Bakanı İstihbarat İşleri Danışmanı Hişam bin Abdulaziz bin Saif ve İslamabad'daki Suudi Büyükelçiliği Askeri Ataşesi Tuğgeneral Bender bin Hamad el-Hakbani katıldı.

Pakistan tarafında ise Pakistan'ın Krallık Büyükelçisi Ahmed Faruk, , Savunma Kuvvetleri Komutanı Sekreteri Tümgeneral Muhammad Javad Tariq ve Pakistan'ın Krallık Büyükelçiliği Askeri Ataşesi Tuğgeneral Muhsin Javed katıldı.