Cezayir’de Buteflika döneminin sembol isimlerine ‘ağır cezalar’ verilmesi isteniyor

Taksi şoförleri geçen pazartesi günü başkent Cezayir’in merkezinde protesto düzenledi. (AFP)
Taksi şoförleri geçen pazartesi günü başkent Cezayir’in merkezinde protesto düzenledi. (AFP)
TT

Cezayir’de Buteflika döneminin sembol isimlerine ‘ağır cezalar’ verilmesi isteniyor

Taksi şoförleri geçen pazartesi günü başkent Cezayir’in merkezinde protesto düzenledi. (AFP)
Taksi şoförleri geçen pazartesi günü başkent Cezayir’in merkezinde protesto düzenledi. (AFP)

Başkent Cezayir’deki Ceza Mahkemesi’nin yarın otomobil montajı alanında yatırımları bulunan işadamı Murad Avlami’ye sağlanan finansal imtiyazlarla ilgili yürütülen dava kapsamında eski Cumhurbaşkanı Abdulaziz Buteflika iktidarı döneminin önde gelen hükümet yetkililerine yönelik hüküm vermesi bekleniyor. Avlami, bir Alman otomobil markasını pazarlamak için kurulan bir şirketin sahibi olarak biliniyor.
Başsavcılık, geçen perşembe akşamı ülkenin eski Başbakanı Ahmed Uyahya hakkında 15 yıl, yurt dışında yaşayan eski Sanayi Bakanı Abdusselam Buşavarib’e gıyabında 20 yıl ve Cezayir’in eski Birleşmiş Milletler (BM) Büyükelçisi Yusuf Yusufi hakkında da 12 yıl hapis cezası talebinde bulundu. Savcılık ayrıca iş adamı Avlami hakkında 15 yıl, yurt dışında yaşayan eşinin gıyabında 20 yıl ve kardeşi Haydar hakkında da 12 yıl hapis cezası talep etti. Temyiz Mahkemesi, geçen şubat ayında da Uyahya, Buşavarib, Yusufi ve diğer bazı yetkililere yolsuzluk davaları kapsamında ağır cezalar vermişti.
19 Haziran’da başkent Cezayir ve diğer büyük şehirlerin sokakları, cuma hareketinin geri dönmesi için sosyal medya organları üzerinden yapılan gizemli davetlere rağmen kalabalıktan uzaktı. Güvenlik güçleri ve sivil kıyafetli personel, başkentin merkezinde bir yıldan uzun bir süredir rejime karşı halk ayaklanmasına tanık olan sokaklara çıktı. Güvenlik güçleri, koronavirüsten sonra eylemcilerin kararı ile geçen mart ayında sonlandırılan halk hareketi protestolarının devam etme ihtimaline karşı vatandaşları takibe aldı.
Eylemciler ise halk hareketi konusunda keskin bir bölünmeye tanık oldu. Bir kısmı eylemlerin hükümete karşı güç göstergesinin bir yolu olarak ve ateşkes döneminde onlarca kişi aleyhindeki tutuklama kampanyalarının sürmesini engelleme amacıyla coşkuyla devam etmesini talep etti. Diğer bir kesim ise özellikle koronavirüs dolayısıyla vaka ve ölüm sayısının artmasıyla birlikte eylemcilerin vatandaşların sağlığını ve güvenliğini umursamamakla suçlanması için yetkililerin durumu fırsat olarak gördüğünü savundu.
Tutuklu olan aktivist ve halk hareketinin en önemli yüzlerinden Semir Belarbi’nin avukatı da halkı mevcut koşullarda halk hareketinin yeniden başlaması fikrinden vazgeçirmek üzere müvekkilinin kaleme aldığı bir tavsiye mektubunu yayınladı. Göserilere katılımı dolayısıyla tutuklanan Belarbi mektupta yoldaşlarına hitaben şunları söyledi:
“Hareket, başlangıcından bu yana iki kriterle ayırt edildi. Ulusal boyutu ve tüm ülkeye yayıldıktan sonra dünyanın gözlerini kamaştıran barışçıl doğaya sahip olması. Halk hareketi, bu iki özellikle birlikte, güç, organizasyon ve talepler doğrultusunda bir yıldan uzun bir süre devam etti. İlim, Cezayirlilerin hayatlarını korumak için hepimizin daha fazla tedbir ve dikkatli olmasını gerektirir. Bugün, gösterilerin geri dönüşünü ertelemenin doğru olduğuna inanıyorum. Zira Allah, burada salgını yayabilir. Vatandaşlar, barışçıl mücadelelerini sürdürmek ve meşru taleplerini yerine getirmek için sağlıklarına ve güçlerine kavuşmalıdır.”



Hizbullah: İsrail'in tehditleri bizi silahlarımızı bırakmaya zorlamayacak

 İsrail'in geçtiğimiz perşembe günü Güney Lübnan'daki Cebel er-Reyhan'a düzenlediği hava saldırısının ardından yükselen dumanlar (AFP)
İsrail'in geçtiğimiz perşembe günü Güney Lübnan'daki Cebel er-Reyhan'a düzenlediği hava saldırısının ardından yükselen dumanlar (AFP)
TT

Hizbullah: İsrail'in tehditleri bizi silahlarımızı bırakmaya zorlamayacak

 İsrail'in geçtiğimiz perşembe günü Güney Lübnan'daki Cebel er-Reyhan'a düzenlediği hava saldırısının ardından yükselen dumanlar (AFP)
İsrail'in geçtiğimiz perşembe günü Güney Lübnan'daki Cebel er-Reyhan'a düzenlediği hava saldırısının ardından yükselen dumanlar (AFP)

Hizbullah Genel Sekreteri Naim Kasım bugün yaptığı açıklamada, silahlarını teslim etmesi için ABD'nin sürekli baskısı altında olduğu bir dönemde İsrail'in tehditlerinin Hizbullah’ı ‘teslim olmaya’ ya da silah bırakmaya itmeyeceğini vurgularken, İsrail'in varlığını sürdürmesini ‘gerçek bir kriz’ olarak değerlendirdi.

Aşure günü münasebetiyle televizyonda yaptığı konuşmada Kasım şunları söyledi: “Bu tehdit bize teslim olmayı kabul ettirmiyor. Bize pozisyonlarınızı yumuşatın denmiyor ama saldırganlığa son verin deniyor... Bize silahlarımızı bırakmamız söylenmiyor.”

Kasım, ‘Lübnan'da ve bölgede işgalin meşrulaştırılmasının bir parçası olmayacaklarını’ vurguladı. Şarku’l Avsat’ın Lübnan Ulusal Haber Ajansı'ndan (NNA) aktardığına göre Kasım, “Koşullar zor ve karmaşık olsa da direniş ateşini yakmaya devam etme inancına sahibiz. Lübnan'da ve bölgede işgalin meşrulaştırılmasının bir parçası olmayacağız. Bir taviz ve aşağılama olan normalleşmeyi kabul etmeyeceğiz. Biz emanetin bekçileriyiz, devam edeceğiz ve yüzleşeceğiz” ifadelerini kullandı.

Kasım sözlerini şöyle sürdürdü: “Bizi tehdit etmek için çalışıyorlar ve bizden onlara yeni adımlar atılmazsa teslim olmamız gerektiğini söylüyorlar... Bu tehdit bizi teslim olmaya zorlamayacak. İsrail-ABD saldırganlığı, cinayetleri ve suçları durmalı. Sorun İsrail, direniş değil. Direniş çözümlerden biridir ve İsrail'in hayatta kalması gerçek bir krizdir.”

asdfrgt
Hizbullah Genel Sekreteri Naim Kasım (Reuters)

Kasım, “Önümüzde anlaşma ve 1701 sayılı Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi kararının uygulanması olmak üzere iki aşama var. Bizim tutumumuz ilk aşamanın tamamlanması ve anlaşmanın uygulanmasının ardından kararı uygulamaya hazır olacağımız yönünde. Anlaşmaya varmak için esnekliğe sahibiz” dedi.

Kasım sözlerine şöyle devam etti: “ABD ve İsrail'in öldürmekle ya da teslim olmakla tehdit eden denklemiyle ilgilenmiyoruz. Biz haklarımıza bağlıyız. Şehit olmamız ya da galip gelmemiz gerekiyorsa biz varız. Bizim kabiliyetimizi, duygularımızı ve pozisyonlarımızı tartışmayın, biz sahanın adamıyız. Hizbullah adına her iki seçeneğe de hazır olduğumuzu beyan ediyorum. Barışa, ülkeyi inşa etmeye, ilerleme ve istikrar için iş birliğine hazırız. Çatışmaya ve savunmaya da hazırız; biz boyun eğmeyen, haklarımızdan ve onurumuzdan vazgeçmeyen bir halkız. Lübnan'da büyük bir hapishanede yaşamayı kabul etmiyoruz.”