Moskova Mutabakatı muhaliflerine üçüncü darbe: Ebu Malik et-Telli tutuklandı

Moskova Mutabakatı muhaliflerine üçüncü darbe: Ebu Malik et-Telli tutuklandı
TT

Moskova Mutabakatı muhaliflerine üçüncü darbe: Ebu Malik et-Telli tutuklandı

Moskova Mutabakatı muhaliflerine üçüncü darbe: Ebu Malik et-Telli tutuklandı

Heyetu Tahriru’ş Şam (HTŞ) daha önce örgütün yönetici kadroları arasında yer alan Ebu Malik et-Telli kod adlı Cemal Zeyniyye’yi ‘isyan ve kaos çıkarmaya ve safları bölmeye teşvik etme’ suçlamasıyla dün İdlib’de tutukladı.
Bu gelişme, Türkiye ve Rusya’nın imzaladığı Moskova Mutabakatı’na karşı çıkan ve El Kaide bağlantılı militanların da aralarında yer aldığı HTŞ karşıtı muhalif bloğa indirilen üçüncü darbe olarak değerlendirildi.
Birinci darbe, HTŞ’nin, Ensaru'd-Din Cephesi saflarında bulunan ve INTERPOL tarafından aranan Ebu Salah el-Özbeki kod adlı Siracuddin Mahtaruf’u tutuklamasıyla gerçekleşmişti. İkinci darbe ise Hurras ed-Din yöneticisi Ebul Kasım el-Ürdüni kod adlı Halid el-Aruri’nin geçen hafta İdlib’de bir silahlı insansız hava aracıyla (SİHA) düzenlenen bombardımanda ölmesiyle geldi. Bombardımanda kullanılan SİHA’nın ABD’ye ait olduğu yönünde değerlendirmeler var.

‘Radikal eşgüdüm’
Söz konusu üç ismin ortak özelliği, 2018 Soçi Anlaşmasından başlayarak 5 Mart Moskova Mutabakatı’na varana dek Türkiye ve Rusya’nın imzaladığı tüm anlaşmaları reddeden El-Kaide bağlantılı göçmenler ile HTŞ’den ayrılan isimleri bir araya getirerek HTŞ karşıtı muhalif bloğun kurulmasında rol almaktır.
Bu muhalif blok, 12 Haziranda 5 radikal grubun katılımıyla “Fesbitu” (Sebat edin) adı altında ortak askeri operasyon merkezi kurduğunu ilan etti.

Yeni kurulan operasyon merkezinde yer alan radikal grupların isimleri şöyle;
1- El Mukatilin el-Ensar Tugayı
2- Cihat Eşgüdümü
3- Ensar ed-Din Cemaati
4- Hurras ed-Din
5- Ensar el-İslam Cemaati.
Bu blok, 2018’de Ensar ed-Din Cephesi, Ensar el-İslam ve Hurras ed-Din gruplarının oluşturduğu 3’lü ittifakın genişletilmiş halidir. 3’lü ittifak, 2018’de Rusya ve Türkiye’nin imzaladığı Soçi Anlaşması’na karşı olduklarını ilan etmek için Harrid el-Müminin (Müminleri teşvik Et) Operasyon Merkezi kurmuştu. Eski 3’lü ittifak Soçi Anlaşması’na karşı çıkarken, yeni blok 5 Mart’ta yine Rusya ve Türkiye arasında imzalanan Moskova Mutabakatı’nı reddediyor ve Hama’nın batısında Sehl el-Gab bölgesinde Suriye rejim güçlerine saldırılar düzenliyor. Ankara ve Moskova arasında 2018 ve 5 Mart tarihli anlaşmalarda ‘BMGK kararlarıyla terör listesine alınan terör örgütüyle mücadele’ ibaresi yer almaktadır.
Eski ismi Nusra Cephesi olan HTŞ, terör örgütü listesine alınırken, Hurras ed-Din’in BMGK’nın terör listesine alınması hususunda Washington ve Moskova arasında derin görüş ayrılığının bulunması bir paradoks oluşturuyor.
Daha çok Lazkiye’nin sahil bölgeleri, İdlib’in batısı ve Cebel Zaviye’deki bölgelerde faaliyet gösteren bu blok, HTŞ içindeki muhalifleri kendi bünyesinde toplamayı hedefliyor. 2016 sonlarında Ahrar eş-Şam Hareketi’nden ayrılan Ebul Abd Eşidda, HTŞ saflarında yönetici oldu. Daha sonra HTŞ’den de ayrılan Eşidda, muhalif bloğun kuruluşunda rol aldı.
Şubat 2018’de HTŞ ile yollarını ayıran Ensar ed-Din Cemaati’ne Ebu Abdullah eş-Şami liderlik yapıyor.
Hurras ed-Din örgütü ise HTŞ’nin El-Kaide ile bağlarını kopardığını ilan etmesinin ardından 2018 Şubat ayının sonlarına doğru kuruldu. Ahrar eş-Şam Hareketi’nin eski yöneticisi Ebu Cabir eş-Şeyh’in muhalif bloktaki rolünün boyutları bilinmiyor.
El Mukatilin el-Ensar Tugayı Komutanı Ebu Malik et-Telli, HTŞ yöneticileri ile en çok anlaşmazlık yaşayan figürlerin başında geliyor. Telli, daha önce birçok kez HTŞ’den ayrılma kararı aldı. Sözgelimi, Telli, Nisan ayında HTŞ’nin Moskova ve Ankara’nın İdlib’de imzaladığı ateşkes anlaşmasına karşı gösterdiği tavrı işaret ederek, ayrılma kararı aldı. Telli, karara gerekçe olarak, ‘örgütün bazı politikalarına karşı cahil ve bilgisiz olmasını ya da bu politikalardan memnun kalmamasını’ gösterdi. Ancak HTŞ yöneticisi Ebu Marya el-Kahtani’nin aktardığına göre, Telli, HTŞ lideri Ebu Muhammed el-Cevlani ile yaptığı görüşmenin ardından örgüte geri döndü.
Ebu Malik et-Telli, Şam’ın kuzeydoğu kırsalında bulunan Batı Kelamun’da Nusra Cephesi’ne yıllarca liderlik yaptı. Telli, adını ilk kez 2014’teki Ortodoks rahibelerin kaçırılması krizinde duyurdu. Ağustos 2017’de Lübnan Hizbullahı ile HTŞ arasında imzalanan anlaşma gereğince İdlib’e geçti.

Para ve radikal söylem
Suriye İnsan Hakları Gözlemevi, HTŞ lideri Cevlani’nin talimatıyla örgüte bağlı güvenlik gücünün dün sabah saatlerinde Telli’yi tutuklamak için İdlib kırsalındaki evini kuşattığını bildirdi.
Gözlemevinden dün yapılan açıklamada, tutuklama gerekçesi olarak ‘isyan ve kaos çıkarma ve safları bölmeye teşvik etme’ suçlamaları gösterildi. ‘Teşvik etme’ ibaresi, Telli’nin HTŞ yöneticileri ve unsurlarını Fesbitu isimli muhalif bloğa dahil etme çabaları olarak değerlendiriliyor. Ayrıca HTŞ yayınladığı son genelgeyle, ‘Takip ve Denetleme Komitesi’nin onayı olmaksızın’ unsurların örgütten ayrılma ve başka gruba katılmalarını yasakladığını ilan etti.
Telli’nin özgeçmişine bakıldığında, 7 Nisan’da HTŞ’den ayrıldığı ve savaşçı grubu kurarak Fesbitu bloğuna katıldığı görülüyor. Telli’nin, 2018’de Ankara ve Moskova’nın Suriye’nin kuzeybatısında Gerginliği Azaltma Bölgeleri kurma konusunda imzaladığı anlaşmayı tanımadığı bilinen bir durum. Telli, anlaşmayı reddettiğini Kasım 2018’de ilan etmişti.
Gözlemevi’nin açıklamasında, Telli’nin Şam kırsalında kaçırdığı ve Mart 2014’te serbest bıraktığı Ortodoks rahibelere de işaret ediliyor.
Telli, rahibeleri serbest bırakma karşılığında çok büyük miktarda paralar aldı. Telli’nin bir oğlu İdlib’de uğradığı suikast sonucu hayatını kaybetti.
Telli, 2014’te Arsal bölgesinde Lübnanlı askerleri kaçırarak ününü daha da artırdı. Söz konusu askerleri bir yıl sonra kardeşinin salıverilmesi karşılığında serbest bıraktı.
Kaynakların aktardığına göre, Telli’nin oğlu, 25 Ekim 2017’de İdlib içinde başka bir bölgeye seyahat halinde olduğu sırada kimliği belirsiz kişilerce uğradığı silahlı saldırıda öldürüldü.
Uzmanların değerlendirmelerine göre, Telli’nin anlaşmalardan ve bağışlardan büyük miktarlarda para toplaması ve radikal unsurları kendi safına çekmeye başlamasının ardından Cevlani, kendisine rakip olacak ve oluşturduğu radikal söylemi çalacak güçlü bir ittifakı engellemek için Telli’yi tutuklama talimatı verdi.



Nur Adamları, kıyı bölgesinde çatışmaları yeniden alevlendiren Suriyeli grup

Nur Adamları grubu, Genel Güvenlik araçlarına ve hükümet güçlerine pusu kurmaya odaklanıyor (Independent Arabia)
Nur Adamları grubu, Genel Güvenlik araçlarına ve hükümet güçlerine pusu kurmaya odaklanıyor (Independent Arabia)
TT

Nur Adamları, kıyı bölgesinde çatışmaları yeniden alevlendiren Suriyeli grup

Nur Adamları grubu, Genel Güvenlik araçlarına ve hükümet güçlerine pusu kurmaya odaklanıyor (Independent Arabia)
Nur Adamları grubu, Genel Güvenlik araçlarına ve hükümet güçlerine pusu kurmaya odaklanıyor (Independent Arabia)

Mustafa Rüstem

Bu yıl mart ayında Suriye’de kıyı bölgesinde yaşanan olaylar, arkalarında kanlı çatışmalar bıraktı. Kendisine eşlik eden ve yeni otoritenin “bireysel” olarak nitelendirdiği ihlaller de ardında sivillerin ruhlarında derin yaralar açtı. Söz konusu olaylar, Genel Güvenlik güçlerine yönelik tekrarlanan suikast ve saldırıların ardından, güvenlik güçlerinin yanıt olarak eski rejimin kalıntılarıyla bağlantılı grupların peşine düşmesinden sonra çatışmaların alevlenmesiyle başlamıştı. Bugün ise çatışmayı yeniden alevlendiren yeni bir silahlı grup ortaya çıktı.

Cevad Tugayları

Suriye'nin batısında bulunan ve Lazkiye ile Tartus vilayetlerini kapsayan kıyı bölgesindeki karmaşık durumu daha da karmaşıklaştıran bir gelişme yaşandı ve kendisine Ricalu'n Nur (Nur Adamları) adını veren, Cevad Tugayları lakaplı yeni bir silahlı grup ortaya çıktı. Grup, hükümet güçlerini hedef alan faaliyetlerini duyurdu ve ilk operasyonunu bir video ile belgeledi.

Nur Adamları grubu, 2 Ağustos'ta kendi açıklamalarını ve konuşmalarını içeren resmi bir sayfa oluşturdu. Bunlardan ikisi ayrı açıklamalardı. İlk açıklama, 14 Ağustos'ta bir Genel Güvenlik aracının hedef alınmasının ardından video olarak yayınlandı. İkinci video açıklaması ise 1 Eylül'de yayınlandı ve bir hükümet tesisine yönelik saldırıyı belgeliyordu. Güvenlik ve askeri işler uzmanı Albay Muhsin Hamdan, “bu askeri örgütün medyada bir yankı oluşturmanın ötesine geçmediğini ve sahada bir etkiden, haritaları yeniden çizme gücünden yoksun olduğunu” kesin bir biçimde belirtti. Nur Adamları grubu ve eylemleri, kendi kuluçka merkezine yönelik ve Genel Güvenlik veya yeni otorite ile iş birliği yapılmaması yönünde uyarıda bulunan bir bildirgeden başka bir şey değil” diye ekledi.

Yeni grubun duyurusu, kıyıda bir bölgesel yönetim kurma çağrısıyla eş zamanlı olarak geldi (Independent Arabia)Yeni grubun duyurusu, kıyıda bir bölgesel yönetim kurma çağrısıyla eş zamanlı olarak geldi (Independent Arabia)

Kimliği bilinmiyor

Silahlı grubun kıyı bölgesinde yaşayan Suriyelilere hükümet ile iş birliği yapmamaları konusunda uyarılarda bulunma konusundaki istekliliği ve gayreti belirgin. Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan aktardığı analize göre gözlemciler bunu, “Sahil Kalkanı” olarak bilinen grupların körüklediği mart ayındaki kanlı olaylardan bu yana var olan anlaşmazlığı derinleştirme girişimi olarak değerlendiriyor. Bahsi geçen kanlı olaylar, Sahil Kalkanı gruplarının, isyan eden ve silahlanıp yeni otoriteye direnmeyi tercih eden rejim kalıntılarını takip ederken, Cebele'de bir güvenlik güçleri konvoyunu hedef alarak 16 askeri öldürmelerinin ardından yaşanmıştı. Lazkiye'den yerel bir kaynak, Nur Adamları grubunun, Mikdad Fatiha liderliğindeki Sahil Kalkanı grubunun aksine hala bilinmediğine inanıyor. “Kimliği bilinmeyen herhangi bir gruba şüpheyle yaklaşılması gerektiğini, amaçları muhtemelen halk ile hükümet arasındaki uçurumu derinleştirmek, hatta son kıyı çatışmalarından beri var olan uçurumun kapanmamasını sağlamak olduğunu” belirtiyor.

Nur Adamları ve Lazkiye ilindeki diğer aktif grupların rolünü araştıran bir saha kaynağı, bazı silahlı grupların hükümet güçlerine yaklaşmamaları veya onlarla iş birliği yapmamaları için sivilleri korkuttuğunu ortaya koydu. Bu arada, bir videoda, silahlı bir gruba katılmadığı için kıyı bölgesinin kırsalında bir adamın aşağılandığı görülüyordu. Yeni otoriteye karşı çıkan askeri grubun doğuşu, Suriye genelinde sahada görülen karmaşık bir gerçekliğin ortasında geldi. Suriye Demokratik Güçleri (SDG), merkezi olmayan yönetim seçeneğine bağlı kalmaya devam ederken, kendisine bir de güney Suriye'de Süveyda'daki Dürzi toplumu eklendi. İsrail'in hava saldırıları ve çatışma hatlarına yönelik baskınları da devam ediyor.

Meyhub ve kafa kesme

Bu arada, silahlı grup gerilla savaşı prensibiyle faaliyet gösteriyor ve sınırlı sayıda kişiyle pusular kuruyor. Askeri gözlemciler, üyelerinin “eski askeri ve güvenlik kurumlarının mensupları olabileceğine ve onların saflarında görev yapmış olabileceğine” inanıyor. Zira ordu personeli ve gönüllüler çeşitli uzmanlık alanlarında eğitim aldı ve birçoğu geçen yıl aralık ayında rejimin devrilmesinin akabinde işten çıkarıldıktan sonra artık görevde değil. Nur Adamları grubu, ağustos ortasında Lazkiye kırsalında Genel Güvenlik Kuvvetleri'ne ait bir aracın hedef alındığı eylemin videosunu Facebook'ta paylaşmıştı. Operasyona beş kişi katılmış, gözetleme, izleme, patlatma ve belgeleme faaliyetlerinde bulunmuşlardı. Bu yeni kurulan milis grupların net bir talep açıklamaması, eylemlerinin kıyı şeridinde meydana gelen ihlallere “misilleme” olarak nitelendirilmesine neden oldu. Şeyh Salih el-Mansur'un yeni otorite tarafından yargılanmadan gözaltına alınmasına misilleme olarak yapılan eylemlerden bahseden açıklamalar yapıldı. Nur Adamları yayınladığı açıklamada, tutuklamayı keyfi olarak nitelendirdi ve Şeyh Mansur'un sağlığının kötüleşmesi nedeniyle yetkilileri sağlığından sorumlu tutarak, derhal serbest bırakılmasını talep etti. Grup ayrıca videoya eşlik eden kayda göre, “Beşşar Meyhub ve arkadaşları” için düzenlenen eylem hakkında da bir duyuruda bulundu. Beşşar Meyhub adlı gencin, yabancı bir savaşçı tarafından öldürüldüğü, kafasının kesilip bir arabanın kaputuna yerleştirildiği ve mahallede dolaştırıldığı aktarılmıştı. İçişleri Bakanlığı yaptığı açıklamada bunu yalanlayarak bir “iddia” olarak nitelendirmişti. Bakanlık açıklamasına, üyeleri arasında genç Meyhub'un da bulunduğu bir terör hücresinin görüntülerini de ilave etti. Böylece Meyhub'un hayatta olduğu ve İç Güvenlik Bakanlığı'nın onu bir hapishaneye naklettiği ortaya çıktı.

Nur Adamları’nın eylemleri, Suriye Sahili Ulusal Buluşması’nın kıyıda bir yönetim kurma projesini duyurmasıyla aynı zamana denk geldi ve bu durum, Beşşar Esed sonrası dönemde bölünme veya ademi merkeziyetçiliğe yönelik milliyetçi söylemin artışına işaret ediyor.

*Bu analiz Şarku’l Avsat tarafından Independent Arabia’dan çevrildi.


Bağdat'ta bir din adamının hayatını kaybetmesinin ardından öfkeli tepkiler

 Irak'ın başkenti Bağdat'tan bir görünüm (Reuters)
Irak'ın başkenti Bağdat'tan bir görünüm (Reuters)
TT

Bağdat'ta bir din adamının hayatını kaybetmesinin ardından öfkeli tepkiler

 Irak'ın başkenti Bağdat'tan bir görünüm (Reuters)
Irak'ın başkenti Bağdat'tan bir görünüm (Reuters)

Irak'ın başkenti Bağdat'ta bir din adamının camide saldırıya uğraması sonucu hayatını kaybetmesi, dini ve siyasi çevrelerde yaygın bir öfkeye yol açtı ve Irak hükümetini üst düzey resmi bir soruşturma başlatmaya sevk etti.

Bağdat'ın tanınmış imam ve vaizlerinden Abdussettar el-Karguli, güvenlik kaynaklarının ‘başkentin güneyinde bulunan Dora semtindeki Kerim en-Nasır Camii'nde fiziksel saldırı’ olarak açıkladığı olayın ardından dün hayatını kaybetti. Raporlara göre saldırı, dini bir harekete bağlı olduğu düşünülen bir grup tarafından gerçekleştirildi.

Ne oldu?

Görgü tanıkları ve kaynakların ifadelerine göre, olay cami içinde Cuma hutbesini kimin vereceği konusunda çıkan bir tartışma sırasında meydana geldi.

Irak'taki camileri denetleyen resmi kurum olan Sünni Vakfı'nın hazırladığı programa göre el-Karguli, yerel olarak el-Medhaliyyin olarak bilinen bir hareketin başka bir vaiziyle dönüşümlü olarak vaaz veriyordu.

Ancak başka bir vaiz, bölgenin dışından getirildiği bildirilen yaklaşık 30 kişilik bir grupla birlikte camiye geldi ve el-Karguli'nin minbere çıkmasını engelleyerek onu caminin içindeki bir odada alıkoydu.

Şarku’l Avsat’ın sağlıkçı kaynaklardan aktardığına göre el-Karguli fiziksel saldırıya uğramış. Bu da özellikle kronik kalp problemleri olduğu için hayatını kaybetmesine yol açan şiddetli bir kalp krizine neden olmuş.

Bağdat'ın tanınmış imam ve vaizlerinden Abdussettar el-Karguli’nin sosyal medyada paylaşılan fotoğrafı (Facebook)Bağdat'ın tanınmış imam ve vaizlerinden Abdussettar el-Karguli’nin sosyal medyada paylaşılan fotoğrafı (Facebook)

Tepkiler

Irak Başbakanı Muhammed Şiya es-Sudani, olayla ilgili acil soruşturma başlatılmasını ve İçişleri Bakanlığı ve Ulusal Güvenlik Ajansı temsilcilerinin de dahil olduğu bir komite kurulmasını emretti.

Sudani yaptığı açıklamada, hükümetin ‘olaya karıştığı veya ihmalkâr davrandığı kanıtlanan herhangi bir tarafı sorumlu tutmaktan çekinmeyeceğini’ belirterek, ‘hoşgörü ve barış içinde bir arada yaşama değerlerini pekiştirmenin ve her türlü kışkırtma ve dini nefreti reddetmenin’ önemini vurguladı.

Sünni Vakfı Divanı ise olayı ‘suç eylemi’ olarak nitelendirerek, olayla ilgisi olan bir dizi kişinin gözaltına alındığını doğruladı ve ‘önemli bir dini ve ulusal görevi yerine getiren’ imamların ve vaizlerin korunması çağrısında bulundu.

Irak'ın en önde gelen Sünni dini kurumlarından biri olan Irak Fıkıh Konseyi, Irak'ın üç liderinden olaya müdahale etmelerini ve olaydan sorumlu vaizi yargılamalarını istedi.

Bağdat'ta bir emniyet mensubu (AFP)Bağdat'ta bir emniyet mensubu (AFP)

Siyasi suçlamalar

Bağdat'ın el-Azamiyye bölgesindeki İmamlar ve Vaizler Konseyi Başkanı Mustafa el-Bayati olayı şiddetle kınadı. El-Bayati, saldırının arkasında ‘siyasi destekli haydutlar’ olduğunu iddia ederek, bu grupların ‘günden güne artan bir tehdit oluşturduğunu’ belirtti.

El-Bayati, siyasi partileri, camilerde aşırılıkçı grupların etkisini önlemeye yönelik önceki güvenlik kararlarının uygulanmasını engellemekle suçladı. Yaşanan olayın ‘toplumda çatışmayı körükleyen aşırılıkçı gruplara karşı siyasi gevşeklik ve kararlılık eksikliğinin sonucu’ olduğunu ifade etti.

Gözlemcilere göre söz konusu olay, Irak'taki dini kurumlar içinde camilerde nüfuz mücadelesi veren farklı gruplar arasındaki çatışmayı ortaya çıkardı ve bu çatışma Irak seçimlerinin yaklaşmasıyla birlikte artmaya başladı.

Yıllardır Bağdat ve diğer vilayetlerdeki camiler, seçimlerde yarışan partilerden siyasi destek aldıkları yönündeki suçlamalar arasında, dini grupların nüfuzlarını genişletme girişimlerine tanık oluyor.

Olay, Irak Başbakanı’nın aşırılıkçı dini ve siyasi grupların faaliyetlerine dolaylı bir atıfta bulunarak, ‘ülkeyi çatışma ve istikrarsızlığa sürüklemek isteyen sorunlu sesler’ konusunda uyarıda bulunmasından sadece birkaç gün sonra meydana geldi.


İsrail ordusu Gazze şehrindeki Burc en-Nur’u bombaladı

İsrail bombardımanı sonrası çok katlı bina yerle bir oldu. (Filistin medyası)
İsrail bombardımanı sonrası çok katlı bina yerle bir oldu. (Filistin medyası)
TT

İsrail ordusu Gazze şehrindeki Burc en-Nur’u bombaladı

İsrail bombardımanı sonrası çok katlı bina yerle bir oldu. (Filistin medyası)
İsrail bombardımanı sonrası çok katlı bina yerle bir oldu. (Filistin medyası)

İsrail ordusu bugün Gazze şehrinde çok katlı bir binayı bombaladığını duyurdu. Ordu, Hamas'ın bu binayı kullandığını ve ‘binanın içinde veya yakınında terörist altyapı’ bulunduğunu iddia etti.

Ordu bugün erken saatlerde, Gazze şehrindeki Burc en-Nur sakinlerine ve yakındaki çadırlarda yaşayanlara, burayı hedef alacağı gerekçesiyle bölgeyi terk etmeleri emri verdi.

İsrail ordusu, vatandaşlardan bölgeyi derhal tahliye etmelerini ve güneydeki el-Mevasi'de bulunan insani yardım bölgesine gitmelerini istedi.

İsrail Ordu Sözcüsü Avichay Adraee X platformu üzerinden yaptığı paylaşımda şu ifadeleri kullandı: “Gazze şehri bölgesini, özellikle 727, 786, 726, 784 bloklarını ve özellikle kırmızı işaretli Burc en-Nur’u ve Safad Caddesi'nde bulunan yakındaki çadırları henüz tahliye etmemiş olanlara duyuru… İsrail ordusu, Hamas terörist altyapısının içinde veya yakınında bulunması nedeniyle kısa süre içinde binaya saldırı düzenleyecek.”

İsrail ordusu perşembe günü, Gazze Şeridi'nde devam eden soykırımın bir parçası olarak önümüzdeki günlerde Gazze şehrindeki daha fazla yüksek binayı yıkma tehdidinde bulundu.

Geçtiğimiz hafta cuma günü İsrail ordusu Gideon'un Savaş Arabaları 2 Operasyonu adı altında Gazze şehrindeki çok katlı binaları yıkmaya başladı.

İsrail ordusu, Hamas'ın bu binaları kullandığını iddia ediyor. Ancak bu iddia, Hamas, bina sakinleri ve yerel ve uluslararası insan hakları örgütleri tarafından yalanlandı.

İsrail ordusu çarşamba günü, yüzlerce Filistinlinin yaşadığı ve mülteci kamplarına bitişik Burc Taybe 2’yi hedef aldı. Saldırı sonucu iki Filistinli hayatını kaybetti, çok sayıda kişi yaralandı ve binlerce vatandaş evsiz kaldı.

Son günlerde İsrail, Gazze şehrindeki çok katlı binaları kademeli olarak yıkma operasyonuna başladı. Bu da yerinden edilen ailelerin sayısını artırdı ve onları zorlu yerinden edilme koşullarına itti.